Dr. Rose Cottter (Sosie Bacon) bir hastanın tuhaf ve travmatik deneyimine şahit olduktan sonra açıklayamadığı ürkütücü deneyimler yaşamaya başlar.
Bunaltıcı bir dehşet, hayatını ele geçirmeye başlarken, Rose’un hayatta kalması ve ürkütücü, yeni gerçekliğinden kaçması için sorunlu geçmişiyle yüzleşmesi gerekir.
Yazan ve Yöneten: Parker Finn
Oyuncular: Sosie Bacon, Jessie T. Usher, Kyle Gallner, Robin Weigert, Caitlin Stasey, Kal Penn ve Rob Morgan
Yapımcı: Marty Bowen, Wyck Godfrey, Isaac Klausner, Robert Salerno
Smile / Gülümse, 30 Eylül’de sinemalarda!
Kamera arkası
YAPIM HAKKINDA
Bazı korku filmleri izleyicileri sinsice korkutmayı amaçlar. Bazıları ise izleyicileri koltuklarında kıvrandırmak ister. Ama film yapımcısı Parker Finn ilk sinema filmi Smile /Gülümse’yi yazmaya ve yönetmeye başlarken aklında çok daha tutkulu bir amacı varmış. “Baştan sonra sürdürülebilir bir panik atak gibi hissedilen bir film yapmak istedim.” diyor.
Bir hastasıyla yaşadığı tuhaf bir karşılaşmadan sonra dehşet verici ve açıklanamayan olaylar yaşamaya başlayan klinik psikiyatrın ürpertici hikayesini konu alan Gülümse, Finn’in 2020 yapımı kısa filminden ilham almış. Laura Hasn’t Slept adındaki kısa filmde Gülümse’de de rol alan Caitlin Stasey de rol almış ve film SXSW®’in Gece Yarısı Kısa film kategorisinde Özel Jüri ödülünü almış. 11 dakikalık film, sektörde Finn’e büyük bir ilgi yaratmış. Finn, filmin sinema filmi versiyonunu Paramount Pictures ile yapımcılar Marty Bowen ile Wyck Godfrey’nin Temple Hill Entertainment şirketine başarıyla sunmuş.
Yapımcı Isaac Klausner şunları söylüyor; “Laura Hasn’t Slept, Parker’ın yeteneğini gösteren inkar edilemez bir örnek. Parker’la tanıştığımız ilk andan itibaren onunla çalışmamız gerektiğini biliyorduk.”
Laura hasn’t Slept filminden tematik ilham alsa da Gülümse hikayeyi daha korkunç yeni bir yöne taşıyor. Finn, zihninin sana karşı dehşet verici yollara sapmasını deneyimlemenin nasıl olacağını incelemek istediğini söylüyor. “Bir kabustan uyandığında hissettiğiniz o korkuyu bilir misiniz? Gerçek olmadığını bildiğiniz halde sizinle kalan o panik havasını? Gülümse’nin ekranda o duyguyu yakalamasını istedim.”
Finn, senaryoyu Paramount ile Temple Hill’in ekibiyle geliştirdikten sonra yapımcı Robert Salerno (Kevin Hakkında Konuşmalıyız, Tek Başına Bir Adam) projeye katılmış. Finn’in orijinal kısa filmini izlemiş diğerleri gibi Salerno da genç yapımcının benzersiz gerçekçi ve rahatsız edici bir şeyler yaratma yeteneğinden etkilenmiş. Şunları söylüyor; “Birkaç dakika içinde birçok gerilimi ve ürpermeyi sığdırabiliyorsa uzun metrajlı filmde yapabileceklerini görmenin heyecanlı olacağını düşündüm. Zaman içinde hikayeye çok sayıda muhteşem korku anları ve enerji ekledik. Bu da Parker’ın eşsiz vizyonunu hayata geçirmesine yardımcı oldu.”
Hayatı boyunca korku hayranı olan Finn, janrın ön koşullarından birinin önem vermeye değen karakterler olduğunu düşünüyor. “En korkunç filmler, dramatik hikayeler olanlardır. O yüzden amacım çok iyi bir başrol karakteri yaratmaktı. Çünkü ona yatırım yaparsanız karakterin durumuna da yatırım yapacaksınız. Sonra izleyicinin korktuğu şeylerin merkezine şoke edici anlar yerleştirmeye başlarsınız ve altlarındaki halıyı çekmenin ve beklentilerini dehşet verici yollarla bozmanın yollarını bulmaya başlarsınız.”
Gülümse’nin merkezinde kendini bir devlet hastanesindeki işine adamış ve amacı hastalarına ihtiyaçları konusunda yardım etmek olan bir psikiyatr olan Dr. Rose Cotter yer alıyor. Ama Rose’un hayatına kötü bir şeytan girdiğinde işler değişir ve kendisini arkadaşlarını ve ailesini yaşadığı gerçek üstü kabusun gerçek olduğuna ikna etmek için mücadele ederken bulur. Akıl sağlığı ve hayatta kalma mücadelesinde giderek daha da umutsuz bir hal alırken tuhaf gizemi araştırmak ve kendisine ne olduğunu anlamak için parçaları birleştirmek zorunda kalır.
Başrolde Güçlü Bir Yıldızın Çıkışı
Finn, Rose’u canlandırması için filmin dramatik ve korku unsurlarına ışık tutacak bir oyuncuya ihtiyacı olduğunu biliyormuş. Salerno’ya göre Sosie Bacon, yapım ekibiyle tanışır tanışmaz rol için mükemmel olduğu çok netmiş. Şöyle diyor; “İzleyicinin Rose’a başından itibaren güçlü bir sempati duyması gerekiyor ve Sosie bu yeteneğe kesinlikle sahip. Performanslarına büyük bir ciddiyet katıyor ve bizim istediğimiz de tam olarak buydu.”
Bacon’ın içsel samimiyeti ve insanlarla bağ kurma yeteneğini Finn empatik bir klinik psikiyatrı canlandırmak için gerekli özelikler olarak görmüş. Aynı derecede önemli olarak aşağı doğru tehlikeli bir spiraldeki birinin kaygılarını ve duygusunu yakalayabilecek oyunculuk yeteneğine sahipmiş. Yönetmen şunları söylüyor; “Sosie’ye son yıllardaki en şaşırtıcı başrol performansı verildiğini düşünüyorum. Neredeyse her sahnede var ve filmin büyük kısmında aşırı bir stres, korku, panik seviyelerinde çalıştı. O duyguları devam ettirmen bir oyuncu için gerçekten çok zararlı olabilir. Ama o işine son derece kendisini adamış ve gerçekten çok iyi iş çıkardı.”
Yapımcı Wyck Godfrey şunları söylüyor; “Rosemary’nin Bebeği gibi Gülümse de tamamen başrolün omuzlarında taşınan bir film. Dünyası dağılırken rahatsız edici her adımında onunla birlikteyiz.”
Bacon, Gülümse filmini bir karakterin gözlerinden anlatılan ve elinizde olmadan desteklediğiniz yoğun bir psikolojik korku filmi olarak tanımlıyor. “Hayatında çok fazla acıyla başa çıkmaya çalışan bir kadını oynuyorum ve işte şiddet dolu bir kazaya tanık olduktan sonra kendisine odaklanmış doğa üstü bir tehditle yüzleşmek zorunda kalıyor. Görsel olarak çarpıcı ve sizi kesinlikle çok korkutacak!”
Sinematik dehşet, Bacon için bir aile işi. Babası Kevin Bacon, Stir of Echoes, Çizgi Ötesi ve tüm zamanların klasiği 13. Cuma gibi filmlerde rol almıştır. “Babam büyük bir korku filmi hayranıydı. O yüzden ben de küçük yaştan itibaren sevdim ve hala da çok severim.” Diyor.
Bacon, sinema ve TV’deki “Mare of Easttown” ve “13 Reasons Why” gibi dizlerde dahil olmak üzere nüanslı, yardımcı oyuncu performanslarıyla ünlenmiş. Gülümse, bugüne kadar karakterinin en büyük rolü ve kendisini duygusal ve fiziksel olarak etkilediğini itiraf ediyor. “Açıkçası filme başlarken bu rolün beni ne kadar etkileyeceğini bilmiyordum. Fiziksel olarak çok zahmetli çünkü vücudunuz rol yapmakla gerçek hayat arasındaki farkı anlamıyor. Ama sizi Gülümse gibi bir deneyime hazırlayabilecek bir şey bilmiyorum.”.
Rosu’un kendisini ele geçiren kabus gibi gizemi araştırmasına yardım eden Joel, şaşırtıcı bir geçmişi paylaştığı bir polis dedektifi. Karakteri canlandıran Kyle Gallner (Çığlık, “Veronica Mars”), Bacon’ın rol arkadaşından isteyebileceği her şeye sahip olduğunu söylüyor. “Bu onun için zor bir film. Zorlu bir deneyim yaşadı ama her gün en iyi performansını sergiledi. İnanılmaz yetenekli ve ona bir fikirden bahsettiğinizde yeni bir sahnede her zaman bir şeyler denemeye açıktır.”
Rose’un narsist kız kardeşi Holly’yi canlandıran Gillian Zinser (“90120,” “Blindspot”), şunları söylüyor; “Sosie’nin bu filmde yaşadıklarını onun gibi zarafetle ve sebatla taşıyabilen çok fazla oyuncu bilmiyorum. Her sahnenin çekiminde bir milisaniyede sıfırdan 60’a ulaştı.”
Rose’un nişanlısını canlandıran Jessie T. Usher, şöyle devam ediyor; “Sosie kendisini çok adıyor. Sosie yaşadıklarını beyaz perdeye aktarana kadar Rose’un yaşadıklarını yaşadığını düşünmüyorum. Gerçekten oraya gidip kendini adadı ve sonra da geri döndü.”
Pratik Korkular
Gülümse, filmin tüyler ürperten korkularını hayata geçirmek için en isteksiz janr fanlarını bile korkutacak bir dizi pratik ve mekanik efekt içeriyor. Finn’in tercihi çok fazla CGI’a bel bağlamak yerine başından itibaren olabildiğince kamera kullanmak olmuş. Yönetmen şunları söylüyor; “VFX çok müthiş bir gereçtir ama pratik efektleri olan filmleri izleyerek büyüdüm ve film yapımcısı olmak istemenin başlıca sebeplerinden biridir. Oyuncuların etkileşime girebileceği pratik efektler olduğunda kaçınılmaz bir şey olur. Benim deneyimime göre başka türlü elde edemeyeceğiniz bir tür sihir yaratır.”
Bacon, uygulamalı efektlerle çalışmak için harcanan ek zaman ve çabaya değdiğini söylüyor. “CGI filmi olmadığı için çok mutluyum. Çünkü benim için boşluğa tepki vermek çok zor. Önümde etkileşime gireceğim bir şey olduğunda çok daha iyiyim. Ayrıca Parker’ın korkuları işleme biçimi de Gülümse’de yeşil ekranlara ya da hareket yakalama kıyafetlerine göre çok daha gerçekçi bir duygu yaratmış.” Finn, bunu yapmak için Oscar® ödüllü efekt sanatçısı Tom Woodruff Jr.’ı görevlendirmiş. Her bölüme janrın baş eserleri O, Yaratık ve Terminatör gibi filmler için tasarlanmış gibi şaşırtıcı bölümler eklemiş. Finn şunları söylüyor; “Tom, yaptığı işlere her zaman hayran olduğum bir efsane. Onunla tanıştıktan beş dakika sonra benzer fikirlere sahip olduğumuz ve yaratıcı bir benzerliğimiz olduğu belli oldu. O yüzden onunla çalışma fırsatını bulduğum için son derece minnettarım.”
Efektlerle birlikte Rose’un etrafındaki dünyayı inşa etmek de filmin havasını belirlemek için çok önemliymiş. Yapım tasarımcı Lester Cohen ile çalışan yönetmen şunları söylüyor; “Filmin tasarımında, görünümünde ve duygusunda korku mecazlarından kaçınmak istedik.” En önemli setlerden biri de Rose’la ilk tanıştığınız, çalıştığı acil psikiyatri birimindeki an. Finn şöyle anlatıyor; “Gerçekçi ve biraz yönetimsel bürokratik kabus tarzı olan bir şey olmasını istedim. Adeta Kafka tarzı bir tasarımdı. Hastane, filmin geri kalanının tasarımını ekstra anlamlandırdığımız bir başlangıç noktasıydı.”
Genellikle filme son eklenen unsurlardan olan ama özellikle korku unsurunu yaratma konusunda kesinlikle en iyilerden biri olan unsur da müziktir. Finn, başından beri Emmy ödüllü besteci Cristobal Tapia de Veer ile çalışmak istediğini biliyormuş ama bu fırsatı bulacağını hiç beklemiyormuş. Finn şöyle anlatıyor; “Müzik için özel ve beklenmedik bir şey yapmak ve filmde bir karaktermiş duygusunu vermesini istedim. Cristo, yaptığı müzik konusunda çok özel ve çok yaratıcı. Uzun süredir büyük bir hayranıydım ve senaryoyu göndermek istediğim ilk kişi o oldu. Onunla birlikte çalışmak bir hayaldi ve yarattığı son derece yoğun ve etkileyici müzik konusunda daha fazla heyecanlanamazdım.”
Gülümse, Dünya’da seninle birlikte Gülümser
Gülümse filminde Rose’un hayatını ele geçiren kötücül güç, kendisini birkaç ürpertici şekilde gösteriyor. Ama belki de hiçbiri filme adını veren yüz ifadesinden daha dehşet verici değil. Rose’un çeşitli arkadaşlarında ve karşılaştığı yabancıların dudaklarında beliren, zoraki ve anlamsız sırıtma olarak görülen kötücül gülümsemeler, saf şeytanın varlığını resmediyor ve Rose’u hiç durmadan deliliğin eşiğine doğru sürüklüyor.
Finn, filmdeki gülümsemeleri şeytanın fiziksel temsili olarak kullanmayı seçtiğini söylüyor. “Gülümsemeler içimizdeki çok ilkel bir şeyi tetikliyor. Bebekken konuşmayı bile öğrenmeden gülümsemeyi öğreniriz. O yüzden fikrim, o görüntüyü alıp tehlikeli ve yıkıcı görünen bir tehdide çevirmekti. O rahatlatıcı ifadeyi izleyicileri gerçekten korkutmak için kullanmak istedim.”
Rose’u takip eden şeytani güç aynı zamanda surat ifadesini gerçek niyetini saklayan ironik bir maske olarak da kullanıyor. Yönetmen bunu gerçek hayata inandırıcı bir benzerlik olarak görüyor. “Hepimiz zaman zaman saklanmak için, tuhaf bir sosyal karşılaşmayı örtmek için ya da taşıdığımız korkuları ve kaygıları gizleyecek bir araç olarak gülümsemelere bel bağlıyoruz.” Diyor.
Ayrıca insanları, gülümsemeyi arkadaşça bir ifade olarak kullanan tek tür olduğunu da belirtiyor. Dişleri gösterme tehdit etmek demektir. Finn şunları söylüyor; “Gülümseme fikrini alıp kötü ve ölümcül bir şeye çevirme fikrinin ilginç bir yanı var. Bizi hayvani beynimize ve hepimizin içinde yer alan ilkel içgüdülerimize çekiyor.”
Finn, sinir bozucu geniş, dişlerin göründüğü gülümsemeleri kusursuzlaştırmak için oyuncularla yakından çalışmış ve zaman içinde gözlerin önemli olduğunu anlamış. “Neredeyse bir yırtıcının bakışı gibi olan o ölü gözlerde uğursuz bir şey var. Oyuncular, gülümsemelerini ayna karşısında saatlerce çalışmış ve sonunda kendilerinden bile ürkmüşler.
Bacon da canlandırdığı karakter gibi kendisini suratların son görünümünden irkilirken bulmuş. Şunları söylüyor; “Bu filmdeki gülümsemeler korkunç ve dehşet verici bir gülümseme gibi, normalde olması gerekenin tam tersi. Bu gülümsemeler sinemadan çıktığınızdan çok sonra da aklınızda kalacak.”
Görüntü kışkırtıcıymış ve aslında oyuncu şimdi kendi gülümsemeleri hakkında da bambaşka düşünüyor. Kaydettiğim seçme videolarında kendimi gördüğümde rahatsız olduğum ortadayken gülümsediğimi fark ettim. Birçok kişi acılarını sosyal detaylarla örtüyor ve genelde gülümsemeyle yapıyorlar. Bir açıdan Rose da hayatı boyunca öyle yapıyormuş. Film sürecinde ise artık bunu yapamayacağını anlıyor.”
Paranoyayı Görselleştirmek
Son derece orijinal senaryosuna ek olarak Gülümse, görsel açıdan son dönemin en yaratıcı janr filmlerinden biri ve tüm övgüler Finn ile görüntü yönetmeni Charlie Sarroff iş birliğine gidiyor. Salerno şunları söylüyor; “Parker ve Charlie tamamen senkronizeydi. Korkular gerçek dünya durumlarında yaşanmaya başlayınca Rose’un zihninde neler olduğunu tam olarak gösterme konusunda birçok yaratıcı yol geliştirdiler. Hikayeyi geliştirmeye ve izleyiciye çok sayıda önemli şok yaratmaya yardımcı oluyor.”
Derin sinema tarihi bilgisi olan, film sever Sarroff, Finn ile film zevklerinin benzer olduğunu söylüyor ve yapım öncesinde ilham için çok sayıda referans filmden bahsetmişler. Görüntü yönetmeni şunları söylüyor; “Parker, 70’ler, 80’ler ve 90’lardaki janr filmlerinden bazı şeyleri almak istedi ama modern değişikliklerle. Rosemary’nin Bebeği ve Jacob’s Ladder baktığımız referanslardan bazılarıydı. Ama aynı zamanda janr dışından çok sayıda filmden de bahsettik. Özellikle Todd Haynes’ın Safe filmi ilk başta birçok kez konuşuldu. Parker da ben de görsel hassasiyetine hayran kaldık.”
Finn ve Sarroff’ıun kendilerine koyduğu hedef, izleyiciyi giderek daha çok paranoyaklaştırma ve böylece artan korkuları da Rose’unkileri yansıtsın. Bu görselliği yakalamak için Rose’un küçük ve çok yakın plan göründüğü bir dizi geniş açılı çekimler kullanmışlar. Sarroff şunları söylüyor; “O iki tür çekim arasında gidip gelmek sizi sürekli bir şüphede tutuyor. Gölgelerde veya köşeyi dönünce herhangi bir şeyin dolaşıyor olabileceği duygusunu yaratıyor.”
Kamera, neredeyse her sahnede Rose’un üstündeyken Finn ve Sorroff, gerilimi mercekte inşa etmeleri gerektiğini biliyormuş. Finn şöyle anlatıyor; “Kameranın, kendisinin bir karaktermiş gibi hissedilmesi için neredeyse ilahi bir varlıkla birlikte hareket etmesini istedik. Sanki mekanlarda dolaşan ve sürekli Rose’u gözlemleyen ilahi bir varlık gibi. Film devam ederken bazen hikaye anlatımında daha da çok katılımcı oluyor. “Özünde ürkütücü veya kötü bir duygusu olmayan mekanları almak ve onları daha da itici yapacak şekilde sunmak istedik.”
Bu teknik Bacon için yeni bir deneyim olmuş ama izleyicilerin beğeneceğini düşünüyor. “Gülümse’de Charlie ve kamera operatörleriyle çok yakın çalıştık ve filmin her görsel detayına gösterdikleri özen herkesi şaşırtacak. Parker sadece önemli anlara değil, her kareye özen gösterilmesi konusunda ısrar etti. Bu filmin görünümü sizi kesinlikle içine çekiyor. Daha önce hiç kameraya doğrudan bakarak bu kadar çok sahne çekmemiştim. Zordu ama ekranda çok hoş görünüyor!”
Kitlesel Çığlığın Gücü
Gülümse 30 Eylül’de vizyona girecek, Rose’un hastanedeki üstü olan Dr. Morgan Desai’yi canlandıran oyuncu Kal Penn, korku hayranlarının hayatlarının eğlencesini yaşayacaklarını düşünüyor. Harold & Kumar filmleri gibi şaşırtıcı komedilerdeki rolleriyle ve FOX TV’deki “House” dizisindeki rolüyle biliniyor. Penn, daha önce Gülümse gibi bir filmde rol almamış ve sonunda janrı keşfetme fırsatı bulduğu için heyecanlıymış. Şunları söylüyor; “Gerçekliği ve gerçek üstünü bulanıklaştıran filmlerden keyif alırım. Çünkü adeta karakterlerle birlikte çıldırdığınızı düşünürsünüz. O yüzden psikolojik korkuyu seviyorsanız Gülümse’yi mutlaka izlemelisiniz. Bu karakterler çok gerçekçi, hikaye çok sağlam ve yakaladığı korku çılgınca.”
Gülümse, fiziksel ve duygusal korkuyu birçok korku filminde olmayan bir şekilde yakalıyor. O yüzden izleyiciler filme gittiklerinde beklentilerinin çok üstünü alacaklar.
Yapımcı Marty Bowen şunları söylüyor; “Gülümse, beyninize giriyor ve size günlerce dehşeti hissettirecek. İzlemeden yapamayacağınız ender filmlerden biri.”
Gallner, Gülümse’nin sadece sinemalarda yer alması kararını takdir ediyor ve Rose’un hayatta kalmak için verdiği kabus gibi mücadelenin izleyicileri içine alacağını düşünüyor. “Sinemada yaşayacağın kitlesel deneyim eşsiz bir şey ve Gülümse gibi, muhtemelen son dönemde izlediğiniz korku filmlerinden daha karanlık olmayan bir film için bu özellikle doğru. 200 yabancıyla birlikte korkmaktan daha eğlenceli bir şey yok. Herkes aynı anda nefesini tutuyor ve aynı anda yerinden zıplıyor. Bunu başka bir yerde yaşayamazsınız.”
Bacon, sinema deneyiminin gücü hakkında rol arkadaşının düşüncelerine katılıyor. “Gülümse’yi sinemada izlediğinizde tüm izleyicilerin çığlık attığını duymaya hazır olun. Bu gerçekten çok yoğun bir deneyim. O yüzden korku komedi gibi bir film beklemeyin. Gerçekten çok korkunç ve izlerken çok keyif alacaksınız.”
Finn, kısa film yapımcılığından sinema filmi yazarlığına ve yönetmenliğine giden yolculuğu hakkında tüm ülkedeki izleyicileri korkutmak için sabırsızlandığını söylüyor. Muzip bir sırıtmayla şunları söylüyor; “Sizi hiç kimse Gülümse’de olanlara hazırlayamaz. Sizi şoke edecek, korkutacak ve gözlerinizi kapatmak isteyeceksiniz. Koltuğunuzda zıplamanıza neden olacak önemli korku anları var ama aynı zamanda yavaş yavaş içinize işleyen ürkütücü bir rahatsızlık duygusuna da yol açıyor. Esasında izler izlemez arkadaşlarınızla konuşmak isteyeceğiniz eğlenceli bir yolculuk.”
Filmin mmknmrtb notu: 60 /100