26.1.19

How to Train Your Dragon: The Hidden World / Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 3: Gizli Dünya


DreamWorks Animation’dan büyümek, bilinmeyenle yüzleşmek için gereken cesareti bulma ve özgür bırakma konusunda sizi hiçbir şeyin eğitemeyeceğiyle ilgili şaşırtıcı bir hikaye geliyor.

Genç bir Viking’le korkunç ejderha Gecenin Öfkesi arasında sıra dışı gibi görünen arkadaşlık hayatları boyunca devam eden epik bir maceraya dönüştü.

Sinema tarihinin en sevilen animasyon serisinden birinin en şaşırtıcı bölümü geliyor; How to Train Your Dragon: The Hidden World / Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 3: Gizli Dünya.

Artık Astrid’le birlikte Berk’in muhtarı ve yöneticisi olan Hıçkıdık son derece görkemli bir ejderha ütopyası yaratmıştır.

Dişi bir ejderha olan Işığın Öfkesi aniden ortaya çıkışı köylerinin o güne dek karşılaştığı en karanlık tehditle aynı zamana denk gelmiştir.

Hıçkıdık ve Dişsiz, bildikleri tek yuvadan ayrılıp ancak efsane olduğu düşünülen gizli bir dünyaya yolculuğa çıkarlar.




Ejderha ve sürücüsü, hayatlarının asıl amacı ortaya çıkarken değer verdikleri her şeyi korumak için dünyanın en ücra köşelerine kadar birlikte savaşacaklardır.

Ejderhanı Nasıl Yönetirsin 3. Gizli Dünya için serinin yönetmeni DEAN DEBLOIS, Hıçkıdık rolünde JAY BARUCHEL (This Is the End) ve Astrid rolünde AMERICA FERRERA (TV’de Superstore)’nın yer aldığı yıldızlar dolu kadroyla birlikte geri dönüyor.
Sevilen seride başrollerdeki bu ikiliye Valka rolünde iki kez Oscar ödülü alan CATE BLANCHETT (Thor: Ragnarok), Kayıtsız Zebella rolünde GERARD BUTLER (London Has Fallen), Südüklü rolünde JONAH HILL (The Wolf of Wall Street), Tersceviz rolünde KRISTEN WIIG (Bridesmaids), Sertceviz rolünde JUSTIN RUPPLE (Zombie Whisperer), Balıkayak rolünde CHRISTOPHER MINTZ-PLASSE (Trolls), Kabbar rolünde CRAIG FERGUSON (TV’de Hot in Cleveland) ve Eret’in oğlu Eret rolünde KIT HARINGTON (HBO’da Game of Thrones) yer alıyor.
Seriye yeni katılan Oscar ödüllü F. MURRAY ABRAHAM (Amadeus) ise Berk halkının ve ejderhalarının değer verdiği her şeyi yok etmekle tehdit eden Grimmel rolünde yer alıyor.

Epik maceranın yapımcıları BRAD LEWIS (Ratatouille, ANTZ) ve BONNIE ARNOLD (How to Train Your Dragon, How to Train Your Dragon 2, Toy Story, Tarzan).
Cressida Cowell’ın ebedi kitaplarından uyarlanan bu beklenmedik yeni hikayeyi yazmak üzere geri dönen DeBlois, usta animatörlerden oluşan yetenekli bir kamera arkası ekibinde başında yer alıyor.

Tasarım sorumlusu GIL ZIMMERMAN, yapım tasarımcı PIERRE-OLIVIER VINCENT, görsel efektler süpervizörü DAVE WALVOORD, hikaye sorumlusu TRON MAI, baş editör JOHN CARR, Tasarım süpervizörü JIM PETERSON, karakter animasyonu sorumlusu SIMON OTTO, CFX süpervizörü DAMON CROWE, modelleme süpervizörü MATT PAULSON, surfacing süpervizörü PAOLO DEGUZMAN, karakter TD süpervizörü KEVIN OCHS, ışık sorumlusu PABLO VALLE, denetleyici teknik yönetmen T.J. JACKSON, dijital teknoloji yöneticisi MUNIRA TAYABJI, stereoskopik süpervizör WILLEM DREES, besteci JOHN POWELL ve Oscar ödüllü görsel danışman ROGER DEAKINS.

Dağıtımı Universal Pictures tarafından yapılan Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 3: Gizli Dünya, 25 Ocak 2019’da vizyona girdi..

Özgür Bırakma Eğitimi : Gizli Dünya Başlıyor


Ejderhanı Nasıl Eğitirsin serisinin mimarı Dean DeBlois, rüya benzeri uçuşları ve şaşırtıcı hikayeleri beyaz perdeye aktarma konusunda karşı inkar edilmez bir tutkuya sahiptir. Hayalindeki muhteşem dünyaların, inançlarının peşinden gidecek gücü bulmak, sevgiye güvenmek ve özgür kalmaya karar  verme zamanı geldiğinde mücadele etmek gibi birçok insani duruma hitap eden özel hikayelerin, arka planda yer almasına da aynı oranda odaklanır.

DeBlois’nın sinema evreninin en ünlü Viking köylerinden birinde yaşayan Hıçkıdık, Astrid ve Dişsiz tasarımlarının beyaz perdedeki yolculukları, kendinin ve yakınlarındakilerin hayatlarındaki önemli anları yansıtıyor. Yazar/yönetmenin güçlü macera duygusu, geniş bakış açılı hayal gücü ve aynı anda yoğun bir neşeyle ve acı veren kalp kırıklığını ele alma yeteneği, avatarlarına beyaz perdenin ötesine taşan bir hayat veriyor. Karakterler bizim dünyamızın büyüleyici birer parçası oldular ve düzenli olarak serinin duygusal ve psikolojik derinliklerinde eğlenen yeni hayranları çekiyorlar.

İzleyiciler Berk halkıyla tanıştığından bu yana köylüler, miskin köylerinin şaşırtıcı ve dağınık ejderhalarla kaplandığını gördü. Bu yeni normal, ne kadar güzel, gürültülü ve neşeli olsa da sürdürülemez olmuştur. DeBlois şunları söylüyor; “Yıllardır mazlum olan Hıçkıdık, artık kabilesinin yeni çaylak reisidir. Yeryüzündeki en büyük ejderha sürüsünün yeni çaylak Alfa Ejderhası olan Dişsiz’le ortak olur. Birlikte Hıçkıdık’ın annesi Valka tarafından ejderha kurtarma sanatı eğitimi alırlar. Bu arada Hıçkıdık, Dişsiz’in kabuklarından yapılmış bir zırh kullanır. Vakitlerini avcı tuzaklarına saldırarak, ejderhaları özgür bırakıp, aşırı kalabalık adalarına göndererek geçirirler.”

Hıçkıdık, en sıra dışı İskandinav reisi olarak kötü Drago’yu yenmiş ve babasını toprağa vermiştir ve çocukluğundaki hayali olan kusursuz ejderha – insan varlığı hayaline ulaşıp ulaşmadığını merak eder. Fakat kısa bir süre içinde bu ütopya, hem iki ayaklı hem de iki kanatlı yaratıklar için savunulmaz olduğunu kanıtlar. Pastoral adada yer kalmamıştır ve hem yerde hem de gökte çok fazla ejderha olduğu için eskiden sakin olan köy artık çılgın bir haldedir.

Ama ufukta çok daha tehlikeli bir tehdit belirmiştir. Ejderhaların dünyalarındaki görünürlüğünün artması, büyüleyici yaratıkları çok daha karanlık bir gündeme taşır. Özgürlüğün bir bedeli olacaktır. DeBlois şunları söylüyor; “Hıçkıdık, genç bir lider olarak ejderhaların nereye gitmesi gerektiği sorununu çözme yükünü üstlenir. Yine de kendisini kurtaran ve tanımlatan yaratık olmadan değersiz olduğuna dair gizli bir korkusu vardır. Çok değerli ve yetenekli olan Astrid’in bunu sadece onda görmediğini, aynı zamanda ortağı olmayı ve kendisine güvenmesini istediği gerçeğini kaçırır. Hıçkıdık’ın özgür bırakma sorununa ışık tutmaya, Dişsiz’in kendi kaderini bulması için doğal süreci engellememesi için uğraşır.”




Yapımcı son bölümü, Hıçkıdık’ın azimli, çelimsiz yavrudan bilge reise dönüşerek rüştünü ispatladığı bölüm olarak yaratmış olsa da DeBlois, Gizli Dünya’nın anahtarının Viking’in Dişsiz’le olan ilişkisinin ortak kaderlerinin gidişatını değiştireceğini de biliyordu. Hıçkıdık’ı sonunda en yakın arkadaşının gitmesine izin vermesi gerektiğini bilse de onun ihtiyaçlarına öncelik verirken buluyoruz.

Ratatouille gibi sevilen filmlerdeki çalışmalarıyla bilinen yapımcı Brad Lewis, bu muazzam yaratıcı sorumluluğun çekiciliğini anlatıyor; “Aynı oranda hem samimi hem de epik olan ve izleyicinin duygu gamı yaşamasına yardım eden bir macera yapmak çok heyecan verici. İlk iki Ejderha bu kadar çok sevildiği için çok şanslıyız. Bu seride beklenmedik, yeni bir bölümün parçası olduğum için de çok heyecanlıyım. Bu film sadece yeni Ejderha izleyicileri için değil aynı zamanda sıkı hayranları için de son derece tatmin edici.”

Lewis, animasyonda tecrübeli ve başarılı olduğunu hafife alıyor ve DeBlois’da da benzer bir özellik buluyor; “Gizli Dünya, aynı oranda hem epik bir macera, hem de yoğun duygular taşıyan bir hikaye fırsatı sundu. Dean bize muhteşem bir evren verdi. Hikayenin merkezinde ejderhanın Gizli Dünyası yer alıyor. Bu hem bir gizem hem de bir cevap. İzleyiciyi meraklandırıyor ve hayal gücünü tetikliyor.”

Yapımcı Bonnie Arnold, 2006’daki başlangıcından beri yapımda görev almış. Kahramanlarımızın paralel yollarda olduğunu söylüyor. “Dişsiz’in ergenliğe geçişi, Hıçkıdık’ın saltanatının habercisi. Hıçkıdık, halkı için uzun zamandır barış isteyen, ileri görüşlü bir Viking. Bununla birlikte ejderhasının vahşi bir hayvan olduğu ve tıpkı Hıçkıdık’ın Vikinglerin lideri olduğu gibi Dişsiz’in de ejderhaların lideri olduğunu anlamaya başlıyor.”




Arnold’a göre, DreamWorks Animation filmlerinin benzersiz olanı benimsemesi onları farklı kılıyor.  Toy Story ve Tarzan’ın yapımcısı, en iyi filmlerin, iyi anlatılmış basit hikayeler olduğunu düşünüyor. “Ejderha filmleri görsel olarak çok karmaşık olsalar da basit ve göz alıcı hikayeleri tamamlıyorlar. Bu evrensel erkek çocuk ile köpeği hikayesinin en iyi versiyonu. Bu bölüm inanılmaz bir dostluğu Hıçkıdık’ın gözünden anlatıyor. Birçok kişi bu cesur ve ergenlik yolculuğuyla bağ kuruyor.”

Dreamworks Feature Animation’ın başkanı CHRIS DEFARIA, DeBlois’nın güvende kalmayı reddeden cesur hikayeci anlatımı tutkusunu paylaşıyor. Yönetici için bu stüdyonun Glendale, California kampüsünün yeteneğiyle başlayıp bitiyor.
“Dreamworks filmleri büyük, çılgın hikayeleri olan insanları konu alır. Dean, bu karakterleri aldı ve bugüne kadar yapılmış en büyük ve en epik filmlerden birinde yükselmelerini sağladı. İzleyicinin en iyi hikayeleri anlatmak için sanatçılar tarafından özenle inşa edilmiş bir filmin farkını göreceklerine inanıyoruz.”

DeFaria bir süre, animasyonu sinemaseverler için bir kaçış aracı olarak görmüş. “İzleyici filmleri, küçük yaşta animasyonla keşfediyor. Ve eğer biz işimizi iyi yaparsak bundan asla vazgeçmiyorlar. Büyük bölümünü animasyonun oluşturduğu aile eğlenceleri yapan yapımcılarımız için sorumluluklarınızı ciddiye alarak, izleyicilerimizi bu sanatı ne kadar çok sevdiğimizi gösteren ebedi filmlerle buluşturmamız gerekiyor. Unutulmaz karakterlerin yer aldığı muhteşem ve şaşırtıcı hikayeler anlatmalıyız ve mükemmellik ve kaliteye önem vermeliyiz.”

DeBlois, deFaria’nın vizyonunu gerçekleştirmesine yardım etmiş. Aynı zamanda Gizli Dünya’yı, ekibin hayal ettiğinin ötesinde yapabilmek için gerekli araçları sağlamış. Yönetmen şunları söylüyor; “Chris’in, stüdyomuzun animasyon hikayelerinin güvenli alanından çıkması için büyük bir azmi olduğunu düşünüyorum. Teknik yeteneklerimizde ve izleyiciye erişimimizde sınırlarımızı test etmek istiyor. Daha olgun izleyiciye hitap etmekten korkmuyor. Yenilikçi hikaye anlatımında ve yeni teknolojide, bir çocuğun heyecanını taşımasını ve coşkusunu çok seviyorum.”



Yabanın Çağrısı : Işığın Öfkesi ile Tanışma


DeBlois, bu bölümdeki değişikliğin Dişsiz’le Hıçkıdık’ın gelişimi olmasını düşünmüş. Büyürken insanların ötesinde bir hayat isteyen Gecenin Öfkesi için yetişkinliğe geçişin nasıl olacağını düşünmeye başlamış. Yönetmen şunları söylüyor; “Uzun zamandır Hıçkıdık’ın değişmez dostu oldu. Ama vahşi hayatın çağrısıyla, içgüdüleriyle ve olgunlaştıkça bu bağdan uzaklaşmaya başlıyor.” Hikaye anlatıcıları hikayeye sadık kalmak için düşünülemeyeni düşünmek zorunda kalmışlar. DeBlois şunları söylüyor; “Kendimize, ilişkilerini tamamen bozup sonra onları eskisinden daha güçlü bir bağ ile tekrar bir araya getirebilir miyiz diye sorduk.”

Dişsiz, sadece içgüdüleriyle hareket eden, şaşırtıcı ve parıltılı, bembeyaz bir ejderha olan Işığın Öfkesi’yle (Astrid’in verdiği isimle) ilk kez karşılaştıktan sonra, alfa erkeğimiz kendisini Işığın Öfkesi’nin geldiği ve kesinlikle geri döneceği vahşi dünyaya çekilmiş bulur.
DeBlois şöyle anlatıyor; “Dişsiz, sadakatle çelişiyor. Ama çok doğal olana çekiliyor. Onun için bunu Işığın Öfkesi taşıyor. İnsanların bozmadığı masum bir varlık sunuyor.”

Bu an, birbirlerine bağımlı bir şekilde büyüyen en iyi dostlardan biri için biraz üzücü. Lewis şunları söylüyor; “Dişsiz ve Hıçkıdık bir araya gelmeden önce insanlar ve ejderhalar birbirlerini düşman olarak görüyormuş. Ancak onların buluşması aracılığıyla birbirlerinin dünyasından etkileniyorlar. Şimdi Dişsiz, alfa ejderha olarak Hıçkıdık’ın Berk’te yaptıklarının aynısını yapıyor. Her yaratık için doğal yerin neresi olduğuyla yüzleşiyorlar. Dişsiz’in tam bir ejderha hayatı yaşaması gibi.”

Yapımcının zihninde Işığın Öfkesi iki görevi üstleniyor. “Vahşi ejderhaların insanları gördükleri anda onlara saldıracaklarını ve sevgiyi bulduğunuzda da ait olduğunuz yerin orası olduğunu hatırlatıyor. Işığın Öfkesi, Dişsiz’i bozkıra geri çeken bir dişi aslan.”




Bununla birlikte DeBlois, yıldız çiftimizi ayıracak bir yabancının, hem sevimli hem de göz alıcı olması gerektiğini kabul ediyor.
“Işığın Öfkesi, Dişsiz’in türüne bir aile ve çoğalma vaat ediyor. Aslında Dişsiz’i vahşi doğaya ve hak ettiği yuvasına çekmek için orada bulunuyor. İzleyicinin Işığın Öfkesi’ne kızmaması için ona bizim kalbimizi kazanacağı bir sevimlilik ve farklı bir kişilik vermeliydik. Bunlar animasyondaki sözsüz aktarımlardır ve onu bu özelliklerle doldurmak, insanlar için de tanıdık işaretlere dokunmamızı gerektirdi."

Işığın Öfkesi’nin bireyselliğini düşünürken ekibin birkaç engeli aşması gerekmiş. Dişsiz’in türünün farklı bir versiyonunu tasarlamak da bunlardan biri olmuş. Animatörler, büyük kedilerin saldırısı, zarafeti ve güveninden ilham alan davranışlar gibi kedicilerle ilgili her şeye yönelmişler. Dişsiz’in repertuvarının atların, köpeklerin ve diğer evcil hayvanların gerçek davranışlarından etkilenmeye devam ederken animatörler, Işığın Öfkesi için de çok fazla insansı bir şeye yönelmek istememişler. DeBlois şunları söylüyor; “Işığın Öfkesi ve Dişsiz etkileşime girerken biz sürekli çekim, tehlike, merak uyandırmak gibi ilişkinin inceliklerine yöneliyoruz.”

Lewis’e göre Işığın Öfkesi, beyaz perdedeki en büyüleyici aktrislerden bazılarını anımsatıyormuş. “O Julie Christie, Ingrid Bergman ve Prenses Grace. Işığın Öfkesi aynı oranda aydınlık, güçlü, ele geçmez ve inatçı.”
Bu yüzden animatörler için onun boyun eğmez karakterini sözsüz olarak aktarmak zor olmuş. “Dişi bir aslanın zarafetini kullandık. Tamamen bakışlara, duruşa, gözlere ve vücudun tepkisine bel bağlıyorsunuz. Dean ve Simon Otto [karakter animasyonu sorumlusu] ilk günden beri onun dilini geliştirdi.”




Gizli Dünya’nın daha ikonik anlarından biri de yapımdaki ilk sahneler olmuş. “Dişsiz ile Işığın Öfkesi’nin plajdaki ilk randevusu. Serinin bestecisi John Powell’dan oyuncu ve romantik müziklerin yer aldığı sahnede öncelikle müzik ve büyük oranda da dans yer alıyor. Dişsiz, karşı cins hakkındaki amatör bilgilerini beceriksizce kullanırken, hayatında onu her şeyden fazla seven yaratığa, Hıçkıdık’a güvenmek zorundadır.

Dişsiz, vahşi aşkının dikkatini ilk olarak insanlardan, özellikle de Berk’in yeni reisinden öğrendiği bir davranışıyla çeker.
DeBlois şunları söylüyor; “Bunu Cyrano de Bergerac hikayesine dayandırdık. Çok fazla sevgi ve özen kattık. Hıçkıdık, Dişsiz’i gözlemlediği ejderhaların kur yapma davranışlarını uygulaması için yüreklendiriyor. Ama bu vahşi doğadan göz alıcı bir dişi ve Dişsiz’in işini bilmesini bekliyor. Elbette Dişsiz de beceriksiz bir amatör. Yanında da titreyen Hıçkıdık var.”

Peki, bir ejderha sırılsıklam aşık olunca ne yapar?
DeBlois şunları söylüyor; “Dişsiz’in hiçbir referansı yok. Türünün son örneği ve bunun içten içe üzücü bir yanı var. İronik olarak bir insandan öğrendiği bir şeyle, kuma resim çizerek Işığın Öfkesi’nin kalbini kazanıyor.”

Sanatın, hayatın sanatı taklit etmesini taklit ettiği gibi yapımın dişi ejderhayı tanıması da Dişsiz’in ele geçmez yaratığı daha iyi tanımasını taklit etmiş.
DeBlois şöyle anlatıyor; “İlk denemelerimizde donanımı Işığın Öfkesi’nde uyguladığımız için oranlarla oynuyorduk. Onun yaratımı devam ediyor. Bu da animatörlerimizin yol boyunca öğrendikleri her şeyle birlikle onunla ilk kez karşılaştığımız ilk bölüme geri dönmek için yanıp tutuştukları anlamına geliyor. Filmdeki diğer deneyimlere verdiği tepkilerin inceliği gelişmeye devam ediyor. Bu da davranışlarındaki ve performansındaki incelikleri şekillendirmemize olanak veriyor.”
Lewis şunları ekliyor; “Animatörlerimiz onu daha iyi anladıkça bu buzdan vahşi kraliçeye ince bir yumuşama geliyor. Bu tasarımdan çok tesadüfle oldu. Her notada biraz daha yumuşuyor.”



Sürücüler ve Ejderhalar : Berk, Reis Hıçkıdık’ın Yönetiminde


Işığın Öfkesi, Ejderhanı Nasıl Eğitirsin serisinin yeni yıldızı olsa da Gizli Dünya, eski hayranlarına eve meraklı yeni izleyicilere sevilen favoriler ve ürkütücü yeni kötü karakterler sunuyor. Berk’te alfa içgüdüleri olan karakterler de ejderhalar kadar çok. Ama neyse ki onların dürtüleri Hıçkıdık’ın liderliğiyle bastırılıyor.
Bu bir adada bulunuş, adadaki hayatı çok merak uyandırıcı kılıyor ve köylülerin kendilerini Hıçkıdık’a eskisinden daha çok adadıklarını görüyoruz. Şimdi, hepsi Hıçkıdık’ın dostu olan, Ejderha Sürücüleri olarak bilinen bir grup ejderha kurtarıcısının, kendi ejderhalarıyla aralarındaki bağı yansıtan yeni, iyileştirilmiş zırhları var.

Tartışmasız Berk kıyılarındaki en korkusuz Viking olan Astrid (ejderhası, öldürücü bir Nadder, Fırtınuç) Hıçkıdık’ı kendisine inanması için uzun zaman zorluyor, ikna etmiş ve yüreklendiriyor. Sevilen bir lider olarak onun çağrısına yanıt veriyor ve Hıçkıdık’a Kayıtsız Zebella’ın başarısını kutlaması için meydan okuyor. Ama aynı zamanda kendisine de bir isim yapıyor ve halkının ihtiyacı olan kişi oluyor.
Arnold şöyle anlatıyor; “Hıçkıdık, Astrid’i pembe gözlüklerle görüyor. Ama aynı zamanda Dişsiz, hayatının aşkıyla karşılaşınca da epey dikkati dağılıyor ve arkada bırakılmış gibi hissediyor. Astrid, Hıçkıdık’ın tam karşısında olduğunu vurguluyor. Ama kendini toplaması için de Hıçkıdık’ı sonsuza dek beklemeyecek.”

Cowell için, izleyicileri tarafından sevilen ya da hayran olunan güçlü, kadın karakterler olması hep çok önemli olmuş. “Gününü gösteren kızı görmek istedim. Astrid’in sevdiğim yanı da bu. Benzer şekilde Valka da ilginç bir karakter çünkü çok sakin ama aynı zamanda ruhani. Tipik bir anne figürü değil. Bunlar güçlü kadınlar ve benim görmeyi istediğim de bu. Gelecek için buna ihtiyacımız var. Kızların, beyaz perdede bu güçlü kahramanları görmeleri gerekiyor.”




Sakinlerin arabasını taşıyıcı, çalışkan ejderhamız Balıkayak (Ejderhası Köfte, bir Gronckle) büyük boynuzları olan, yaşlı, aksi, büyük bir ejderha olan Kızıl Boynuzlak’ı yeni keşfetmiştir. Boynuzlak, türünde pek beklenmeyen bir şekilde Köfte’nin yavrusu olan, Balıkayak’ın vekil baba gibi davrandığı küçük ejderha Balıketi’nden hoşlanmıştır. Lewis şunları söylüyor; “Balıkayak, hikayemizde anne karakterine en yakın şey.”

Her zamanki gibi böbürlenen Südüklü (ejderhası Kancadiş, bir Korkunç Kabus) her zaman Viking’lerden az olan özelliklerini telafi etmeye çalışıyor. Zayıf bir savaşçı olmasına rağmen sürekli hayali yetenekleriyle övünüyor. Muhteşem Valka’nın dikkatini çekmek için umutsuzca çabalıyor ama sürekli Yeryüzünün En Başarılı Ejderha Sürücüsü’nden gününü görüyor. Lewis şöyle anlatıyor; “Hâlâ boyu, zekası kıt ama güveni hiç kıt değil.”

Südüklü’yü her ne kadar üzse de rakibi Eret, Eret’in oğlu (ejderhası Zebella’nın Kafatası Ezicisi, bir Gürültü Boynuzu) Hıçkıdık’ın yardımcısı olur ve sayısız hayranının sevgisini kazanmaya devam eder. Lewis şöyle anlatıyor; “Südüklü’ye göre Eret, aslında komik ayna aksi versiyonu.”

Kendileriyle takıntılı ikizler Tersceviz ve Sertceviz (Ejderhaları Geğirik ve Kuskus, bir İğrenç Çatalboyun) birbirlerinin en büyük rakibi olmayı sürdürüyorlar. Sertceviz, kendisini Hıçkıdık’ın danışmanı olarak görüyor ve onu Berk’in olgun lideri olması için hazırlıyor. Reis’in olmadığı biri olması için koçluk yapmak istiyor. Her şeyi eleştiren ama yine de tamamen kendisini düşünen Tersceviz, gerçeğin 180 derece tersini yansıtan bir gözlemci olarak çok iyi.”

Sertceviz’in öteki yarısı (daha iyisi?) olan Tersceviz Dean’e göre tamamen boş, etrafından ve her türlü tehlikeden bihaber. Kazara (?) bir görevin dışında bırakılan Tersceviz, Berk kıyılarına o güne kadar yaklaşan en büyük tehlike olan Grimmel’e esir düşüyor. Ne yazık ki Tersceviz’le 10 saniyeden daha çok zaman geçiren herkes gibi Grimmell’da kısa sürede hainlik kariyerinin en büyük hatasını yaptığını fark ediyor. Herkesin kendisine aşık olduğunu anlatan sıkıcı konuşmalardan sonra Tersceviz, Grimmel’ın sinirini bozarak kendisini serbest bırakmasını sağlar.




Hıçkıdık’ın annesi Valka (Ejderhası Fırtına Yaran, bir Bulutfişek) ejderha kurtarmada sahip olduğu yılların tecrübelerini adaya getiriyor. Geçen yıl boyunca küçük Vikinglerimizi ejderha kurtarma sanatında eğitmiş.
DeBlois şöyle anlatıyor; “Valka koç ve Hıçkıdık’ın sırdaşı. Bunu kullanarak başka bir koru bulmak istiyor. Ama açgözlü insanların her zaman bir yolunu bulacağını biliyor…”

Hıçkıdık, Zebella’yı kaybedince, güçlü nalbant Kabbar (ejderhası Huysuz, bir Ateşböğür) onun için bir baba figürü oluyor. Kabbar, Hıçkıdık’a uzun süre Viking yöntemleriyle yol göstermiş. Hücumunun savunmasına ilk atlayan kişi olmuş. Kabbar, bu çalışkan genç adamın hiçbir zaman alfa erkek bir yanıtı olmayacağını görüyor ve tam da Vikinglerin ihtiyacı olan kişi olduğunu anlayacak kadar da zeki.

Şüphesiz, Berk’in ve ejderhalarının en büyük tehlikesi Grimmel.
Hayatının büyük bölümünü en çok korkulan ejderha türü olan Gecenin Öfkeleri’ni avlayarak ve soylarının yok olmasına neden olarak geçirmiş. Grimmel, Zebella’yı eskiden beri tanıyormuş ve Viking reisinin tüm ejderhaları yok etme ve dünyayı insanlar için daha güvenli kılma çabalarına saygı duyuyormuş.
Dişsiz’in yetim kalmasının asıl nedeni olan bu kötü karakter, yönetmene göre “en iyi ejderhanın ölü ejderha olduğunu” düşünen biri. Ejderhaların dünyamızı terk ederek bildiğimiz tarihe geri dönmelerine neden olan güç görevini üstleniyor.
Grimmel (ejderhası Ecelgetiren) üstünlük kompleksinin bir örneği ve dünyasını haşarat olarak gördüğü ejderhalarla paylaşmayı reddediyor.

DeBlois öyle anlatıyor; “Grimmel, birinin kurtulduğunu ve övünç kaynağı olarak Hıçkıdık’ın elinde olduğunu öğrendiğinde ilk amacı Dişsiz’i öldürmek oluyor. Birlikte barış içinde yaşayacakları bir dönem getirme niyetinde olan bu çocuğa, ejderhalar ve insanlar hakkında ve insanların dünyalarını paylaşmamaları gerektiği hakkında bir ders vereceğine ant içiyor. Hıçkıdık’ın Zebella’ya ejderhaların insanlar arasında özgürce yaşayabilecekleri farklı bir yöntem gösterdiğini öğrendiğinde, bunun zehirli bir düşünce olduğuna inanıyor. Ve bu düşünce yayılmadan ortadan kaldırmak istiyor.”

Yapımcıların kafasında Hıçkıdık ve Grimmel zıt ruhlar. Uyumla hoşgörüsüzlüğün zıtlığını temsil ediyorlar. Lewis şunları söylüyor; “Grimmel, bir ejderhayı hükmedilecek ve yok edilecek bir şey olarak görüyor. Hıçkıdık onları kalpleri ve ruhları olan hayvanlar olarak görüyor. Grimmel ejderhaların soyunun tükenmesinin dünyayı daha iyi bir yer yapacağına inanıyor.”



Acı bir Veda : Berk’e Veda Etmek


Kendi yarattıkları dünyadan ilham alan üçleme sona erip, Dişsiz ile Hıçkıdık’a bu bölümle veda ederken, yaratıcılarından daha fazla üzülen olamaz.
Cowell şunları söylüyor; “Çok sıra dışı ama benim çocukluğuma dayanıyor. Avanak adası ise benim çocukken büyüdüğüm gerçek bir yer. Kayıtsız Zebella, babamla ilişkime dayanıyor. Elbette sonundaki, “Ben küçükken ejderhalar vardı” sözü 20 yıl önce, daha yeni bir çocuk sahibi olduğumda yazdığım kitapların açılış sözleriydi. Hikayeyi büyüyen bir çocuğun bakış açısından, kendi çocukluğuma bakarak anlatıyorum. Hıçkıdık da Dişsiz için bir baba gibi. Temaların benim hayatımla öyle birbirine girmesi hem çok hoş, hem de çok acı.”

Serinin mimarı DeBlois, Cowell’ın dünyasına duyduğu sevgiyi, karşısına çıkan herkese yayıyor. Yazar/yönetmen için Ejderhanı Nasıl Eğitirsin’de geçirdiği zamanın en tatminkar bölümü, bu girift evrene yeni karakterleri tanıtmak ve filmlerin ve dizilerin nasıl bir cankurtaran görevi gördüğünü paylaşan hayranlarla karşılaşmak olmuş.
“Bu karakterler ve hikayeler, insanlar için hiç beklemedikleri bir kaçış oldu. Kahramanlarımızla, özellikle de Hıçkıdık ve kalıbının adamı olmaması durumuyla etkileşimim insanlara onları reddedemeyecekleri bir dünyada rahatlama sağlıyor. Verdiğimiz her kararda onları da düşünmemizin bizim için bir sorumluluk olduğunu fark ediyorum.”

Filmin mmknmrtb notu:   7   /10