18.2.18

Hadi Be Oğlum


“Seni çok seviyorum baba, iyi ki varsın.”
Bir babanın, çocuğundan duymak isteyeceği tek cümledir bu. Oysa bazen, bir bakış bile anlatabilir karşındakine onu ne kadar sevdiğini.

Bir çocuk ile değişen ve dönüşen bir hayatın, bir bakış için dünyayı yıkacak bir babanın, sevgiyi paylaşmanın hikayesi…

Kıvanç Tatlıtuğ, Büşra Develi, Yücel Erten ve Alihan Türkdemir’in başrolde oynadığı, Bora Egemen’in yönetmenliğini yaptığı, üç kuşağı içine alan bir baba-oğul hikayesinin anlatıldığı Hadi Be Oğlum filmi, 16 Şubat’ta vizyona girdi.

Bir babanın, oğlunu hayata bağlamak ve onunla iletişim kurabilmek adına büyük bir emekle verdiği mücadeleyi, cesaret ve azmi beyazperdeye taşıyan film, 25 Film senaristlerinin kaleme aldığı duygu yüklü bir senaryoya sahip.



5 haftalık hazırlık sürecinin ardından 9 haftalık çekim serüveni yaşayan Hadi Be Oğlum’un çekimlerinin tamamı Kaş ve İstanbul’un çeşitli mekanlarında tamamlandı.
Çekimler boyunca 110 kişilik bir ekibin görev yaptığı set ekibi, Kaş’ın el değmemiş ve keşfedilmemiş koylarını tek tek dolaştı.
Çekimin ana mekanı olarak her gün 8 tekneyle gidilen ve Kaş’a 1 saat uzaklıkta bulunan bakir bir koy kullanıldı.
Kıvanç Tatlıtuğ’un canlandırdığı Ali karakterinin pek çok sahnesinin çekildiği bu koya tüm set ekibi her gün yolculuk etti.
İstanbul sahnelerinin ana mekanı ise Beyoğlu Ses Tiyatrosu oldu.






Ali ve Efe’nin Sessiz Diyalogları!

“İnsan her zaman kendisinin üzerine bir şeyler katar. Bunun sonu kesinlikle yoktur. Bir oyuncunun da bunu kanıtlayacağı alan, sürekli yeni karakterlerin peşinde olmasıdır. Ben de bunu yapmak istiyorum. Bir izleyici için de bunun daha keyifli olduğunu düşünüyorum. Hadi Be Oğlum’daki Ali karakterini bu yüzden çok seviyorum” sözleriyle rolünden bahseden Kıvanç Tatlıtuğ, babasıyla birlikte oğlu Efe’yi dünyaya ve kendisine bağlamak için her yolu deneyen Ali’yi canlandırıyor.
Efe rolüyle tüm dikkatleri üzerine çeken filmin çocuk oyuncusu Alihan Türkdemir ise film boyunca tüm set ekibinin kendisine çok yardımcı olduğunu söylüyor ve “Bana yardımcı olan pek çok sevdiğim kişi vardı etrafımda” diyor.
Çekimler boyunca Türkdemir’in ailesi ve psikolojik danışmanının da kendisine eşlik ettiğini ekliyor.
Efe ile Ali’nin küçük dünyasındaki büyük fırtınalar, sessiz diyaloglar filmin en çarpıcı sahneleri olarak dikkati çekiyor.

Büşra Develi ise filmde Ali’nin hayatını değiştiren kilit rolüyle Leyla karakterine hayat veriyor.
Film hakkında konuşan Develi, “Leyla farklı ve sıra dışı bir karakter. Sessiz ve belki de parçalarının, hayatının eksik kalan yanlarının seyircinin zihninde tamamlanacağı bir kadın. Belki Ali’nin de dediği gibi bir deniz kızı! Hadi Be Oğlum, çekimleri boyunca içinde bulunmaktan keyif aldığım bir çalışma oldu. Umarım izleyici de bu hikayeyi sever.” diyor.




Güçlü Müzik Kadrosu

Müziklerini Fahir Atakoğlu’nun yaptığı filmde ünlü müzisyen Feridun Düzağaç da rol alıyor. Müziğiyle Efe’nin hayatına dokunan Feridun Düzağaç, kendi şarkılarını da Hadi Be Oğlum’da seslendiriyor. Filmin sürprizlerinden biri de Müslüm Gürses’in ‘Nilüfer’ şarkısı.

Su Altı Çekimlerinde Büyük Emek

Yalın sinema dili, akıcı ve anlaşılır senaryosu, başarılı oyunculuklarıyla Hadi Be Oğlum’da deniz ve su altı çekimleri de önemli bir yer ediniyor. Baştan sona iki kamera kullanılan ve anomorfik lensle çekilen filmde; Kıvanç Tatlıtuğ, Büşra Develi, Alihan Türkdemir ve Yücel Erten’in sudaki sahneleri de dikkati çekiyor.
Özel kamera malzemeleriyle kaydedilen bu görüntüler için film ekibi, haftalar boyunca deniz sahneleri üzerinde çalıştı. Dalgıçların eşlik ettiği ekip, deniz sahnelerini büyük bir titizlikle 2 haftada tamamladı.

Post prodüksiyonu Sinefekt tarafından tamamlanan Hadi Be Oğlum, Koray Şahin ve Fırat Parlak’ın ortağı olduğu 25 Film ve FOX ortak yapımı olarak 16 Şubat’ta vizyona girdi.





Ve huzurlarınızda filmin mmknmrtb notu ::

(Dikkat! Sanki 'spoiler' var gibi.. Bundan sonrasını mümkünse, filmi seyrettikten sonra okuyunuz; 'Yok be ağbi, ben zaten izlemem ki' diyenler, aynen devam edebilir.)

Kaptan babasıyla birlikte yaşadığı, şirin ve şahane tatil beldemiz Kaş'ta teknelerini kiralamak suretiyle geçinmeye çalışan; hiç hesapta olmayan, mazisi ve derinliği sıfır mertebesinde 'anlık' bir ilişki sonucunda oluşan ve -takriben dokuz ay on gün sonra- 'hayırsız' annenin emrivakisiyle eline tutuşturulan bebekle de bir anda baba oluveren Ali Kaptan'ın, fedakâr ve de örnek bir babaya dönüşmesinin göz yaşartıcı öyküsü..

Elbette Kıvanç Tatlıtuğ canlandırdığı için- belki de dünyanın en yakışıklı kaptanı ve babası olan Ali'nin bu öyküsüne gözyaşlarının eşlik etmesinin birincil nedeni, babasıyla beraber büyütmeye çalıştığı sevgili oğlunun -dış dünyaya, dolayısıyla babasına da karşı örüp, kendini de içine kapadığı, aşılması olanaksız bir duvarla simgelenebilecek- ruhsal hastalığıdır..

Hele bir de ana-babaysanız; tamamen içine kapalı, hiçbir şekilde ve kimseyle iletişime geçemeyen, asla konuşamayan, fiziksel temasta bulunamayan, hepsinin de ötesinde, kendisine çok düşkün olduğunuz halde, yüzünüze bir kez olsun bakmayan bir çocuğunuz olduğunu düşünün; sonra da bu filmi izlerken, kendinizi Ali Kaptan'ın yerine koyarak -bencileyin- gözyaşı dökün..




Ağlamaktan biraz fazla bahsettiğimin farkındayım, lâkin filmin 'olayı' bu!.
Ama yok, hassas öyküsünü sanıldığı kadar da istismar etmiyor film; mevzunun 'gerçek'liği o kadar zor, o kadar kahredici ki zaten, buna tevessül etmeye gerek de yok aslında..

Amma, bu mevcut durumu 'melodram'a çevirerek, daha da bunaltıcı hale sokmayı kendine vazife edinmiş izlenimi veren, Fahir Atakoğlu'nun susmak bilmeyen o 'acıklı' müziğine dayanabilmek ise, gerçekten yoruyor insanı..

'Anlamsız' anneliğine de uygun olarak, handiyse şöyle bir görünüp kaybolan Büşra Develi'yi geçersek; Kelebeğin Rüyası'nda oyunculuğunu çoktan ispatlamış Kıvanç Tatlıtuğ başta gelmek üzere, Yücel Erten ve küçük oyuncu Alihan Türkdemir'in oyunculuk performansları gayet iyiydi de, bir ekibin yazdığı belirtilen senaryo ise, filmin en zayıf tarafıydı..

Bu senaryonun en dikkat edilmesi gereken unsuru olan, adı zikredilmediği halde (Konuya hakim olduğu anlaşılan yönetmen, gösterim sonrası yaptığı açıklamada, bunu özellikle tercih ettiğini söyledi.) 'otizm' olduğu açıkça görülen, çocuğun hastalığının resmedilmesi, kesinlikle kusursuzdu..

Ancak, sanki bütün mesai, hastalığın bu betimlenmesine harcanmış da, geriye kalan her şey özensizce ve 'ben yaptım oldu' zihniyetiyle kotarılmış gibiydi..




Dokuz ay karnında taşıdığı yavrusunu terk eden anneye bile adeta şefkatle yaklaşıp, öykünün tek 'kötü karakter'i olarak nitelendirilebilecek hastalığa sürekli vurgu yapan film; irili ufaklı tüm karakterlerinin tanıtımını ve gelişimini de, onların çocukla olan ilişkileriyle sınırlıyor..
Ki bu durum da haliyle, filmin boyut kazanıp zenginleşmesine hiç yardımcı olmuyor.. 

Senaryodaki en mühim zaaftan da bahsederek, huzurlarınızdan ayrılayım diyorum: Bir anda ortaya çıkıp, bir günlüğüne kahramanlarımıza bulaşan, Ali'nin aklını başından alan, hatta bi ara intihara kalkışan, bir süre sonra çıkıp gelen 'zengin' babası tarafından alınıp götürülen -benim özel teşhisimle- depresyonun majör çukurunda debelendiğini düşündüğüm bir kızın -o adam Kıvanç dahi olsa!- daha yeni gördüğü biriyle sevişmeye kalkışması zaten çok saçmayken; hamile kalıp, üstelik bir de o çocuğu doğurması, sonra da tıpkı bir sipariş teslim eder gibi, gelip de bebeğini bizim oğlana bırakarak ortadan kaybolması ise, saçmalamanın da ötesindeydi..

Velhasılıkelam, 'Arkadaşım, senin saydığın bu zaaflar beni hiç ırgalamaz; bendeniz her gece, en az bir adet yerli tv dizisi takip edebilecek cesarete ve sabıra sahip bir T.C. vatandaşıyım, sen neden bahsediyorsun lan critic!' kıvamında biriyseniz, bence hiç durmayın, sinemalara koşup bu filmi izleyin; Kıvanç Tatlıtuğ'un ve Kaş'ın doğal güzellikleriyle mest olun, Alihan Türkdemir'in şirinliğine aşık olun, bol bol ağlayarak rahatlayın ve salondan da bir kuş gibi hafiflemiş olarak ayrılın..

5   /10



Hadi Be Oğlum 


Yönetmen: Bora Egemen
Hikaye: Fırat Parlak
Senaryo: 25 Film Senaryo Ekibi
Oyuncular: Kıvanç Tatlıtuğ, Büşra Develi, Alihan Türkdemir, Feridun Düzağaç, Sezai Aydın, Cem Zeynel Kılıç ve Yücel Erten ve Yıldız Kültür
Yapımcı: Koray Şahin & Fırat Parlak
Uygulayıcı Yapımcı: Cengizhan Fidan-Onur Çakır
Görüntü Yönetmeni: Stefano Morcaldo
Yardımcı Yönetmen: Seda Aksoy
Müzik: Fahir Atakoğlu
Sanat Yönetmeni: Burak Yerlikaya
Color: John Claude
Styling: Başak Dizer Tatlıtuğ
Kostüm Tasarımcısı: Serap Vreskala
Ses: Hasan Baran
Süre: 113 dakika