28.4.21

Saçmalama :: Tepedeki Bayrak yahut Toz Toprak


Çamlıca Tepesi'ne dikilen 111 metrelik Türkiye'nin en uzun bayrak direğinin  -hem de törenle, hem de Cumhurbaşkanı tarafından- hizmete açıldığını duyduğumda hemen aklıma, üstat Çetin Altan'ın -bir zamanlar- bu konuya dair yaptığı o şahane yorum geldi..

Belki yorum kısacık amma, eleştirel gücü ağır ve keskin -kelimenin her iki anlamıyla da uyumlu- şu 'satır'a bakın: "Bayrakların direklerini ne kadar yükseltirseniz yükseltin, bayraklar o ülkeden ilk kez Nobel Ödülü almış bir yazar kadar görünemiyor dünyadan; bunu anlamak o kadar zor mu kuzum?"

Görüldüğü gibi bu, hani o bildiğimiz Türk'e Türk Propagandası'nın, rekor uzunluktaki bir direğe asılmış halinden başka bir şey değil..

Çetin Altan'ı hatırladım ama maalesef adını hatırlayamadığım bir başka yazar da şöyle bir şey demişti galiba (Tabii ki sözüm meclisten ve külliyeden dışarı): "Pislik ne kadar büyükse, bayrak da o kadar büyük oluyor".



Hatun kişi niyetine


Ya da er kişi niyetine!. 

Şimdi durup dururken cinsiyet ayrımcılığı yapacak değilim..

"Peki durup dururken bu mevzu da nerden çıktı?" diye soracak olursanız; yanıtım, eskiden beridir kafamı kurcalayan ama net bir karşılık, bir açıklama bulamadığım bir sorunsalı yinelemektir: Neden şu ölüm işleriyle -direkt olarak- din, diyanet falan ilgileniyor?.

Sadece bizde değil elbette, tüm dünyada bu böyle..

Ama neden?!

Tamam.. yaşamı boyunca herhangi bir dine inanan, herhangi bir tanrıya tapan bir insanın vadesi dolup da mevta olma durumunda, o inancına uygun bir törenle toprağa verilmesini ya da bi güzel yakılıp kapaklı bir vazoya sığdırılmasını tuhaf bulacak veya eleştirecek denli salak değilim!.

Benim garibime giden; hayatının sonuna kadar, dinden imandan, kiliseden camiden, papazdan imamdan uzak durmayı kendine şiar edinmiş 'hâzâ' bir kâfir bile öldüğünde, neden dualarla yıkanıyor, pamuklarla muamele ediliyor, neden yaşarken kapısından bile geçmediği ibadethanelere cebren sokuluyor, neden namazlarla, 'helâl olsun' tezahüratlarıyla ya da 'ashes to ashes dust to dust' dualarıyla falan toprağa veriliyor?.

Bu sorularıma birilerinden 'doğru' bir yanıt bekliyor değilim elbette; dikkat ettiyseniz bu konuyu bir 'sorunsal' olarak nitelendirmiştim zaten..

Yâni, kesin doğru bir yanıtla çözümlenemeyecek bir meseledir bu, vesselam..   

"Bunun neresi mesele ulan!. Saçmalama!" diyerek mevzuyu uzatmaya yelteneceklere cevabım ise en tepedeki başlıkta yer almakta..

Esen kalınız..




Bu Saçmalama'nın Doğru Sözü:


Adı Çetin'di soyadı Altan

Dobra söyledi dobra baktı

Temiz kanla birlikte kirli kan

Hepimizin kanı onda aktı.

Cemal Süreya



Ölüm geliyor aklıma birden ölüm

Bir ağacın gövdesine sarılıyorum.

Cemal Süreya