Vay be dedim içimden!. demek ki fotoğrafçılığımız -ben görmeyeli- bu denli gelişmiş, mimari fotografçılık da iyice dallara mallara ayrılarak, cami, kilise, han, hamam gibi handiyse atomlarına parçalanmış..
Bu işi onlarca yıl ve profesyonel olarak yapmış (cami fotoğrafçılığı değil ama!) biri olarak konuşuyorum, hatta ünlüyorum:
Hadi lan ordan!. Cami fotoğrafçısı mı olurmuş!.
Stüdyo fotoğrafçılığı -efendime söyleyeyim- moda fotoğrafçılığı olur; ama o dediğin, olmaz işte..
Mimari fotoğrafçılığı anlarım bak..
Camiyi iyi çeken, kiliseyi de iyi çeker, hamamı da -ne bileyim- gökdeleni de..
"Yok, ben sadece cami çekerim birader; çünkü ben Türkiye'nin en iyi cami fotoğrafçısıyım." deyu ortalıkta dolaşan birini görürseniz/görürsem eğer, hemen yanından uzaklaşmanız/uzaklaşmam, sizi/beni kuvvetle muhtemel bir beladan da uzak tutacaktır; naçizane size/kendime hatırlatmış olayım..
Öte yandan ise, istisnasız her ilimizde en az bir adet, 'Anadolu'nun En Eski Camisi' olduğundan şüpheleniyorum; bu arada, her ilimizde en az bir adet, 'Dünyanın En Eski Kilisesi" bulunduğuna ise, handiyse eminim!.
Fotolar: n.s
Bu Saçmalama'nın Doğru Sözü:
Tanrıya yakarır, ama firavunlara taparsın.
Musa Kızıldeniz'i açsa önünde, sen o denizden geçmezsin.
Ey kavmim..
Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin, beni hiç dinlemezsin.
Korkarsın kendinden olmayan herkesten.
Ve sen kendinden bile korkarsın.
Ahmet Altan