11.1.20

Cats


Oscar® ödüllü yönetmen Tom Hooper (Zoraki Kral, Sefiller, Danimarkalı Kız), Andrew Lloyd Webber’in rekorlar kıran müzikal tiyatrosunu çığır açan bir sinema filmine dönüştürüyor.

Cats’de James Corden, Judi Dench, Jason Derulo, Idris Elba, Jennifer Hudson, Ian McKellen, Taylor Swift, Rebel Wilson rol alıyor.
Ayrıca Kraliyet Balesi baş dansçısı Francesca Hayward ilk sinema filminde oynuyor.

Lloyd Webber’ın ikonik müziklerinin ve Tony ödüllü koreograf Andy Blankenbuehler (Hamilton, In the Heights) rehberliğindeki birinci sınıf dansçıların yer aldığı film, görkemli yapım tasarımı, son teknolojisi ve klasik baleden modern dansa, hip-hop’tan caza, sokak danslarından step dansına kadar çeşitli danslarla müzikali yeni nesil için tekrar hayata geçiriyor.



Filmde ayrıca Robbie Fairchild (Broadway’de Paris’te Bir Amerikalı), Laurie Davidson (TNT’de Will), yetenekli hip-hop dansçıları Les Twins (Larry ve Laurent Bourgeois), ünlü dansçı Mette Towley (Rihanna’nın ve Pharrell Williams’ın N.E.R.D. kliplerinde yer alan), Kraliyet Balesi baş dansçısı Steven McRae ve yıldızı yükselen şarkıcı Bluey Robinson rol alıyor.




Universal Pictures sunar, bir Working Title Films ve Amblin Entertainment yapımı, Monumental Pictures ve The Really Useful Group iş birliğiyle.
Cats’in yapımcıları Debra Hayward, Tim Bevan, Eric Fellner ve Tom Hooper.
Senaryo yazarları Lee Hall (Billy Elliot, Rocketman) ve Hooper, T.S. Eliot’ın Old Possum’s Book of Practical Cats kitabına ve Lloyd Webber’ın müzikal tiyatrosuna dayanmaktadır.
Cats’ın idari yapımcıları Lloyd Webber, Steven Spielberg, Angela Morrison ve Jo Burn.





West End ve Broadway tarihinin en uzun süre sahne alan gösterilerinden biri olan “Cats” müzikal tiyatrosu, dünya prömiyerini 1981 yılında New London tiyatrosunda yapmıştır.
21 yıl boyunca sahne almış ve En İyi Müzikal dalında Olivier ve Evening Standard ödüllerini almıştır.
1983 yılında Broadway yapımı, En İyi Müzikal de dahil olmak üzere yedi Tony Ödülü almış ve 18 yıl boyunca sahnede kalmıştır.




“Cats” 1981 yılında Londra’daki açılışından bu yana tüm dünyada hiç aralıksız sahne almaya devam etmiştir.
Bugüne dek ellinin üzerinde ülkede, on dokuz farklı dilde, 81 milyon izleyiciye ulaşmıştır.
Gelmiş geçmiş en başarılı müzikallerden biridir.

Cats, 10 Ocak'ta sinemalarda gösterime girdi..

1. Perde : Başlangıç


2012 yılında yapımcı Debra Hayward, Cats’in sinema versiyonu için Tom Hooper’la Londra’da görüşmüş. Hooper, o sırada Universal Pictures için En İyi film de dahil 8 Oscar ödülüne aday gösterilen ve 3 ödül alan Sefiller adlı müzikal oyunun sinema uyarlamasının post prodüksiyonundaymış. Teklif ilgisini çekmiş. Şunu söylüyor; “Bir müzikal daha yapmazsam ne kötü olur diye düşündüm. Çünkü Sefiller’de çok şey öğrendim.”

Hooper çocukken Andrew Lloyd Webber’ın “Cats” müzikalini sahnede izlemiş ve hayran kalmış. “Cats’i ilk kez 10 yaşında izlemiştim. Olağanüstü bir deneyimdi ve çok iyi hatırlıyorum. Kedilerin gizli dünyasına girdiğimi düşünmüştüm. Dünyaya başka bir gözle bakmak için bana özel bir erişim verildiğini düşünmüştüm.”

1980’deki orijinal müzikal oyunda Cats yıllık Jellical Balosu gecesinde, kedilerin yaşlı lideri Yaşlı Deuteronomy’nin Heaviside Tabakası’na yükselerek yeni bir hayata doğacak kediyi seçeceği zamanda geçer. Seçilmek için yarışan kedilerin Yaşlı Deuteronomy’ye kendilerini anlatan bir şarkı söylemeleri gerekmektedir. Ama kötü kanun kaçağı Macavity, seçilmek için kararlıdır ve kedilerin performanslarını bozmaya ve sonuçta tek yarışmacı olarak kalmaya çalışır. Yaşlı Deuteronomy, yine de Macavity’yi seçmeyi reddedince Macavity, Yaşlı Deuteronomy’yi de alır. Her şey kaybedilmiş gibiyken sihirli Bay Mistoffelees, gücünü kullanarak Yaşlı Deuteronomy’yi esaretten kurtarır. Müzikal, eskiden gruptan uzak duran Alımlı Kedi Grizabella’nın Memory adlı şarkıyı söylemesi ve Yaşlı Deuteronomy’nin yeniden doğacak kedi olarak onu seçmesiyle biter.

Cats’in uzun ömürlü olması, rekorlar kıran başarısı ve dünya çapında ilgi görmesi kaçınılmazdı ama potansiyel bir sinema filmi uyarlaması bazı zorluklar ve fırsatlar ortaya çıkarmış. Oyunun geleneksel anlamda bir hikaye yapısı yok. Tiyatro oyununun bir dizi şiiri alıp görkemli dans ve müzik bölümlerinin atlama taşı olacak şarkılara dönüştürmesi gerekliymiş. Ayrıca kedi kostümlü oyuncular, abartılı kedi makyajları yer alıyor. İkisi de sinemaya çok uymayan özellikler. Ama yeni, olağanüstü bir sinema deneyimi yaratma potansiyeli varmış.
Hooper, Sefiller’de Debra Hayward’la birlikte çalışmış ve o filmin tamamlanmasından iki hafta sonra ikili Cats’i nasıl uyarlayacaklarını konuşmaya başlamış.

Debra Hayward şunları söylüyor; “Andrew Lloyd Webber ile bir toplantı yaptık ve ondan sonra hepimiz ilerlemeye karar verdik.” Cats’in hakları güzel bir tesadüf eseri Hooper ve Hayward’ın Sefiller’İ birlikte yaptıkları Universal Pictures’daymış. Dahası Hayward’ın Sefiller’deki yapımcıları Working Title’dan Eric  Fellner ve Tim Bevan da Cats’i sinema filmine uyarlamak üzere ekipteymiş. Debra Hayward şunları söylüyor; “Sefiller’i yapan herkes, stüdyonun başındaki Donna Langley, Working Title, Cats için yeniden bir araya geldi. Ekibi tekrar bir araya toplamak gibiydi.”

Sefiller, Working Title’ın ilk müzikal filmiydi ve yönetim kurulu eş başkanı Eric Fellner ve Tim Bevan, filmin cazibesinin izleyicileri sihirli, yeni bir dünyaya götüreceğini anlamış. Eric Fellner şunları söylüyor; “Müzikallerin kalıcı bir aile cazibesi vardır. Sizi, süper kahraman filmlerinin yaptığı gibi gerçek dünyadan alırlar. Müzikaller izleyicileri inanılmaz, rüya gibi senaryolarla etkisi altına alır.”

Fellner ayrıca müzikal oyunun şiir temelli unsurlarının zorluktan çok yararlı olacağını düşünmüş. “Müzikali olağanüstü yapan da budur. Çok az yeniden çalışma, yeniden yazım var ve bunu film boyunca sürdürebildiğimiz için gurur duyuyoruz. T.S. Elliot’ın mirası ve yazma aşkı tüm yapımın DNA’sına geçmiş.” Fellner ayrıca Hooper’ın beyaz perde uyarlaması için neden ideal yapımcı olduğunu da anlamış. “Tom Hooper, genelde belli bir anlatımı veya duygusu olmayan hikayelerden duygu ve anlatım yaratabiliyor. Böyle bir proje için de bu tür bir yönetmen istersiniz. Hikayeyi ve duyguyu öne çıkarırken müzikal unsurları da çok güzel biçimde birleştirebiliyor.”



2. Perde : Senaryo


Senaryo ve oyun yazarı Lee Hall, şarkı sözlerini hikaye yapısına dönüştürerek uyarlama üzerinde çalışmaya başlamış. Hall daha önce Billy Elliot filminin senaryosunu yazmış. Ardından müzikal oyun uyarlaması için şarkı sözlerini yazmış. Yani daha önce böyle bir süreci yaşamış.
Hall şunları söylüyor; “Cats’in en muhteşem yanı müzikleri. Birbiri ardına muhteşem şarkılar var. Bir yapısı var ama hikayesi yok. Filmin yolculuk yapacağı hikayesi yok. O yüzden biz Londra’da bir yolculuğu düşünmeye başladık. Tom ve ben Soho’da yazıyorduk ve bu sorunu konuşurken o sokaklarda dolaşıyorduk. Sonra bir gün bizim Soho’nun sokaklarındaki ve Londra’nın merkezindeki yolculuğumuzun büyüleyici olduğunu ve aslında Elliot’ın Londrasında olduğumuzu fark ettik. O ilk adımdı.”

Hooper’ın Cats’i 1980’de geçen müzikal oyundan farklı olarak Londra’da 1930’da, Elliot’In yaşadığı ve yazdığı dönemde geçiyor. Bu karar sonunda filmin her türlü tasarımını etkileyecek, hikayeye ve temaya yansımış. Hooper şunları söylüyor; “1930’lar müzikhol döneminin sonudur. O dönemde savaşlar arasında müzikhol revü gösterileri ölmekte olan bir sanat biçimiydi. Bizim dahi yapım tasarımcımız Eve Stewart, Soho’nun muhteşem fotoğraflarını buldu. Bir açıdan Cats’in de bir tür müzikal revüdür. Farklı tarzlardaki sanatçılar, izleyiciyi eğlendirir. Andrew Llyod Webber’dan bildiğim kadarıyla T.S. Elliot’ın bazı şiirleri müzikhol hitlerinin ritimlerine dayanıyormuş. O yüzden bütün kedilerin değerli olduklarını kanıtlamak için, tiyatronun o biçiminin sona erdiği bir dönemde geçen performanslarında bu kabare tarzı revü yapısını hatırlatıcı bir şey vardı.”

Sonraki adım, izleyicilerin bağlanabileceği bir karakter bulmaktı. Hall şunları söylüyor; “Yolculukları düşünmeye başladığınızda masalları ve klasik masal anlatım yapılarını düşünmeye başlıyorsunuz. O yüzden ben de başından sonuna kadar bir kediyi takip etmeyi düşündüm. Böylece genç kedi Victoria’nın Londra’daki yetişkinliğe geçiş yolculuğunu bulduk.”

Victoria karakteri orijinal müzikal oyunda varmış ve gösterinin baş karakteriymiş. Ama öne çıkan bir karakter değilmiş. Kendi şarkısı bile yokmuş. O yüzden yapımcılar karakteri genişleterek hikayeye katkıda bulunmasını sağlamışlar. Debra Hayward şunları söylüyor; “Victoria Cats dünyamızın kanalı oluyor. Masal geleneğindeki gibi. Tıpkı Alice’ın tavşan deliğine girmesi, Dorothy’nin kasırgadan yukarı çıkması ya da Wendy’nin Peter Pan’la pencereden dışarı gitmesi gibi.”

Victoria, Cats’in muhteşem dünyasına girerken izleyicinin rehberi oluyor. Debra Hayward şunları söylüyor; “Victoria bir çuvalla atıldıktan sonra Jellicle’ların gece geçen dünyasına girer ve bir yolculuğa çıkarılır. Yolda muhteşem karakterlerle tanışır.”
Hall ve Hooper, karakteri genişletirken Victoria’ya Bay Mistoffelees’i de anlatıcı ortak olarak vermişler. Müzikal oyunda önemli bir karakter olan Bay Mistoffelees’i film için değiştirmişler. Hall şunları söylüyor; “Amaç, Victoria’nın bu yolculuğa birlikte çıkabileceği birini yaratmaktı. Mistoffelees sonunda iyi olan eğlenceli, sakar biri. Victoria zayıf ve kendi duygusallığını keşfediyor.”

Victoria kendini, dünyalarına alarak orayı öğreten muhteşem kedilerin olduğu olağanüstü bir dünyada buluyor. Karşılığında o da kedilere öğretiyor. Hooper ve Hall, dışlanmış kedi Grizabella’yı kullanarak hikayelerinde duygusal bir merkez oluşturmuş. Hooper şunları söylüyor; “Cats, toplumun gücünü konu alıyor. Toplumda marjinal olan, dışlanmış kedi Grizabella’yı neredeyse evsiz birini temsil ediyormuş gibi sunuyor. Kedi topluluğumuzun onu şiddetle dışladığını görüyoruz. Masum bir yabancı olan Victoria, grubun önyargısına meydan okuyor. Affedici olduğumuzda, toplumun sınırlarında olanları içimize aldığımızda daha güçlü olduğumuzu gösteriyor. Bu eğlendirici, keyifli, komik, fantastik müzikalin merkezinde kabul edilmeyi, toplumu, affedici olmayı konu alan zamana uygun bir hikaye de var.”



3. Perde : Vizyon


Hooper şunları söylüyor; “Ben performansa, canlı şarkı söylemeye ve dansa çok inanırım. Yönetmen olarak bir gücüm varsa o da imkansızı başarmaktır. Sefiller’deki gibi, bu filmdeki görseller de canlı performansı destekliyor. Böylece oyuncuyla muazzam bağı sürdürüyorsunuz.”
Hepsinden önemlisi Hooper’ın vizyonu izleyicileri kendisinin müzikal oyundan etkilendiği gibi etkilemek ve heyecanlandırmak olmuş. Ama bunu şimdi kapsayıcı, eğlendirici bir sinematik deneyimle yapmakmış. “İzleyicilere 10 yaşındayken yaşadığım deneyimin modern halini sunmak istedim. O 10 yaşındaki çocuğun ebeveynlerine ve büyükanneleri ve büyükbabalarına da. Cats’in olağanüstü özelliği her nesle dokunmaya devam etmesi. İnsanlar müziği inanılmaz seviyor. Bu yüzden bu muhteşem müziğe sadık kalıyoruz. Bence hala Andrew Llyod Webber’ın en iyi eserlerinden biri.”

Ama film Hooper ve ekibinin müzikal yapımın yapamadığı alanları geliştirmelerine ve genişletmelerine olanak vermiş. “Şimdi daha büyük ölçekte, gerçek setlerde ve sürekli değişen Londra manzarasıyla dans edebiliyoruz. Oysa oyun Wasteland’de yer alan her şeyle kısıtlıydı. Filmin ilk yarısı 1930’ların Sohosunda muhteşem bir yolculuk. Yani film dansı çok daha epik ve gerçekçi bir bağlamda sunuyor.”

Hooper’ın vizyonunda epik ve gerçekçi, anahtar sözcükler olmuş ve bu da setlerin boyutunu ve kedilerin görünümünü büyütmüş. Debra Hayward şunları söylüyor; “Bilgisayar dünyasında bir oyuncuya her şeyi yaptırabilirsiniz. Binanın tepesinden sokağa atlayabilirler. Tom’un dansçılar konusunda dikkat ettiği dansçıları büyük görsel efektler kullanmadan kedi tarzında ne kadar zorlayabileceğiydi. Canlı performans onun için gerçekten önemliydi.”

Hooper’ın vizyonun sonunda bugüne kadar bir müzikal film için bir araya gelmiş, kamera önünde ve arkasında yer alan, müzik, dans, sinema, görsel efektler, yapım tasarımı, kostüm tasarımı ve ses alanlarındaki en sıra dışı sanatçıların bile ilgisini çekmiş.
Debra Hayward şunları söylüyor; “Bu kadar sevilen, bu kadar olgunlaşmış bir eseri beyaz perde için yeniden yaratmak büyük bir sorumluluk. Hepimizin çok ciddiye aldığı bir sorumluluk oldu. Gösterinin ve müziğin bütünlüğünü korumak konusunda araştırma ve geliştirme aşamasında çok uzun zaman harcadık. Bir yandan da hikayeyi anlatmanın yeni bir yolunu bulmaya çalıştık. Bizim için heyecan vericiydi. Çünkü böyle bir şey daha önce hiç yapılmadı.”



Kedileri Seçmek


Debra Hayward şunları söylüyor; “Cats’i yapmanın en iyi yanlarından biri gösterinin doğasının muhteşem bir oyuncu seçimini uygun olması. T.S. Elliot’ın şiirlerinde karakterler son derece iyi tanımlanmış. Kişilikleri, nasıl yaşadıkları, kim oldukları hakkında çok fazla ipucu var. O yüzden biz de şiirlere döndük ve o karakterlere bakarak o rollere en iyi kimlerin uyacağını düşündük.”
Yapımcılar filmin oyuncu seçimi için deneyimli kast yönetmeni Lucy Bevan’ı (Fast & Furious Presents: Hobbs & Shaw, Murder on the Orient Express) görevlendirmiş. Böylece aynı zamanda şarkı söyleyip rol yapabilecek dansçıların ve şarkı söyleyip dans edebilecek oyuncuların arayışını içeren iki yıllık uzun ve yoğun süreç başlamış. Yapımcı Eric Feller ve Working Title’daki ortağı Tim Bevan kariyerlerinde daha önce buna benzer bir süreç yaşamamışlar. Fellner şunları söylüyor; “Tim ve ben filmlerimizde dansçılara ve şarkıcılara yer vermeye alışkın değiliz. O yüzden bu film yeni ve heyecanlı bir zorluk içeriyordu. Muhteşem kast yönetmenimiz Lucy Bevan’la birlikte tüm dünyada sadece dikkat çekici yetenekleri değil aynı zamanda en iyi şarkı ve dans ustalarını da araştırdık.” Yapımcı Debra Hayward şunları söylüyor; “Tüm dünyadan oyuncular, şarkıcılar seçmelere katıldı. Hayatın her kesiminden, her dans okulundan ve profesyonel organizasyondan dansçılarla görüştük.”
Ama sonuç müzikal film tarihinde eşsiz olmuş. Tom Hooper şunları söylüyor; “Her gün işe, böyle bir kadroya gitmek gerçekten olağanüstüydü.”

Victoria : Francesca Hayward


Kedilerin en küçüğü olan Victoria, gruba yeni gelmiş ve izleyici için Jellicle kedilerin dünyasına tanıtım görevini üstlenmiş. Victoria, anlamadığı bir dünyaya atılmış ve uyum sağlaması gerekiyor. İyi ve empati kuran biri ama aynı zamanda içsel bir ateşi ve gücü var. Debra Hayward, “Victoria hikaye boyunca iletici görevinde. Onu oynayacak kişinin en üst düzeyde şarkı söyleyebilmesi, dans edebilmesi ve oyunculuk yapabilmesi gerekiyordu. Dünyada bu tarz çok fazla kişi yok.”
Arayış sonunda daha önce hiçbir filmde rol almamış olan Kraliyet Balesinin baş dansçısı Francesca Hayward ile son bulmuş. Kast yönetmeni Lucy Bevan şunları söylüyor; “Ülkenin en iyi dansçısı olduğunu biliyorduk. Ama seçmelere gelip şarkı söylemeye istekli olması gerçekten heyecan vericiydi. Geldi ve Tom’un karşısında performansını sergiledi, solo bale gösterisi yaptı ve kariyerimin en ilham verici anlarından biriydi. Çok güzel bir andı.”

Çok da unutulmazmış. Debra Hayward şunları söylüyor; “Francesca, Tom’un farklı bir şekilde yönettiği Giselle’den bir parça sergiledi. Ustalığı, zarafeti ve muhteşemliği bizi çok etkiledi.”
Tom Hooper: “Francesca ilk günden itibaren kamera karşısında tam bir içgüdüsel hakimiyeti vardı. Bu da Judi Dench ve Ian McKellen gibi işlerinin ustası olan iki kişiyle omuz omuza durmasına olanak verdi. Bence onunla çalışmanın büyüleyici ve beklenmedik yanı o ve diğer dansçıların kamera yakın plandayken bile danstaki her hareketlerinin yoğunlaşması ve yüzlerinden bile çok güzel bir şekilde aktarılmasıydı. Birçok yönden muhteşemdi.”

Yapımcı Eric Fellner da aynı şekilde şaşırmış. “Francesca’nın bale dünyasında büyük bir yıldız olduğunu biliyorduk. Ama kamera ilk gün çalışmaya başladığında ve onun yüzünü çektiğinde sanki milyonlarca ışık yanmış gibiydi. Çok şaşırtıcıydı. O sadece dans eden ve güzel şarkı söyleyen biri değil. Çok da iyi bir oyuncu. Bence insanların daha önce hiç duymadıkları birinin Francesca’nın bu filmde olduğu gibi böyle güçlü, güvenli ve muhteşem olduğunu görmeleri harika olacak.”

Filmin başında Victoria bir sokağa bırakılıyor ve her yıl düzenlenen balo gecesinde kedilerin muhteşem dünyasına giriyor. Victoria, terk edilmiş olsa da bir kurban değil. Yardıma ihtiyacı var ama çaresiz değil. İyi bir kalbi var ve çok güçlü.”
Francesca Hayward şunları söylüyor; ”Onunla tanıştığımızda hala terk edilmenin acısını yaşıyor. Ama hikaye boyunca yeni kedilerle tanışırken bir yolculuğa çıkıyor. Kısa sürede tanıştığı her kedinin Jellicla balosu için gösterilerine çalıştıklarını fark ediyor. Bu gösteriler, Judi Dench’in canlandırdığı Yaşlı Deuteronomy’ye kendilerini kanıtlayacakları ve Heaviside Tabakası’na gitmek için seçilecekleri önemli anları. Yolculuğu boyunca kendisinin de bu kedi grubuna ait olduğunu fark ediyor.”

Victoria, özellikle bir kediyle ilgileniyor. O da diğerleri tarafından dışlanan Grizabella (Jennifer Hudson). Victoria, Grizabella’nın yardımına koşuyor. Onun değerini anlıyor ve kedilere yardımsever ve sahiplenici olmayı öğretiyor ve buna Grizabella’yı tekrar aralarına kabul ederek başlamalarını söylüyor. Francesca şunları söylüyor; “Victoria ve Grizabella bir bağ kuruyor çünkü ikisi de acı çekmiş ve travma yaşamış. Victoria, Grizabella’dan daha küçük. O yüzden daha iyi bir hayat kurma şansı var. Grizabella’nın acısını aşmasına yardım etmeye çalışıyor.”



Yaşlı Deuteronomy : Judi Dench


Yaşlı Deuteronomy, grubun reisi. Orijinal gösterideki ataerkil karakter yerine ana erkil, dişi bir kedi olarak yeniden canlandırılmış. Güçlü, akıllı bir kedi ve 99 hayat yaşamış olduğu söyleniyor. Yapımcıların rol için ilk ve tek tercihi efsanevi Judi Dench olmuş. Tom Hooper şunları söylüyor; “Deuteronomy’ye yeni bir cinsel kimlik vermeye karar verdim. Çünkü 2019’da otorite figürünün erkek olması gerektiği düşüncesi doğru gelmiyordu. Judi Dench’in sete kendi olağanüstü tarzıyla girmesi, ilk sahnede sokakta yürümesi ve genç oyuncuların ve dansçıların etrafını sarması filmi ve o sahneyi bir anda güçlendiriyor. Judi’nin muhteşem bir yeteneği var. En ufak bir ifadesiyle karakterini çizmek için olağanüstü bir sihir yaratabiliyor.”

Dench’in de Londra’daki müzikal oyuna olağanüstü bir bağı varmış. Şunları söylüyor; “1981’deki müzikal oyunda Grizabella ve Miskin Kedi rolüne seçilmiştim. Miskin Kedi, gösteri boyunca çok fazla step dansı yapıyordu ve tam açılıştan önce prova sırasında aşil tendonumuna zarar verdim. Yönetmenimiz Trevor Nunn ve Andrew Lloyd Webber, benimle konuştu ve Grizabella karakteri, Miskin gibi dans etmediği için onu hala canlandırabileceğimi söyledi. Döndüğüm ilk gün, Yeni Londra tiyatrosuna taşınmıştık ve sahneye çıkarken rampadan düştüm. Çünkü hala alçılıydım. O noktada sahneye çıkamadığımı ve gösteriyi yapamayacağımı fark ettim. Cats’le ilgili olayımın bittiğini düşünmüştüm. Ama sonra bu proje geldi. Tom Hooper bana geldi ve Cats’le ilişkim yine eski noktasına döndü.”

Yıllık Jellicle balosunda Yaşlı Deuteronomy, yeniden doğacak olan kediye karar verir. Dench şunları söylüyor; “Deuteronomy , bütün diğer kedileri yöneten en yaşlı kedi. Hangi kedinin Heaviside Tabakası’na gideceğine o karar verir. Sonunda Grizabella’nın Jellicle kediler tarafından yeniden kabul edilebilmesi için onu seçiyor.”

Dench, genç yaştan itibaren tiyatro, dans ve müzikallere karşı ilgi duymuş. “Çok küçük yaştan itibaren dansçı olmak istemiştim. Annemle babam muhteşemlerdi ve bizi oyunlara, müzikallere götürürlerdi. Müzikle zenginleştirilmiş, iyi ve güçlü bir hikaye izleyiciyi çok etkiler. Küçükken kızımı 42nd Street’e götürdüğümü hatırlıyorum. Perde açılmaya başladığında herkesin step dans yaptığını görmüştük. Çok mutlu olmuştu. Şimdi o da benim gibi müzikalleri çok seviyor.”

Oscar ödüllü oyuncu, klasik müziğe yeni yaklaşımdan heyecan duymuş ve filmdeki performanslar konusunda da çok hevesliymiş. “İnsanlar Cats’in müziğini çok seviyorlar. Bu film, o müziği aldı ve Victoria ile Grizabella arasındaki ilişkiyi ve her karakterin yaşadığı yolculuğu konu alan çok iyi düşünülmüş bir hikayeyle zenginleştirdi. Dansçıları izlemek çok güzeldi. Disiplinleri ve kedilerin hareketleri hakkındaki detaylı gözlemleri olağanüstüydü.”



Macavity : Idris Elba


Idris Elba’nın canlandırdığı Macavity, kedi dünyasında kötülüğüyle ün salmış bir kanun kaçağı. Zorlayıcı, karizmatik ve son derece tehlikeli. Elba şunları söylüyor; “Macavity, birkaç kavgaya karıştığını bildiğiniz bir kedi. Hilekar bir kedi. Bir an çok çekiciyken bir anda inanılmaz tehlikeli ve dehşet verici olabiliyor. Burnunu her şeye sokuyor.”
Macavity’nin amacı, Heaviside Tabakası’na çıkmak. Oraya gitmek için de ne gerekiyorsa yapacak. Gerekirse süreç içinde kedi grubunun çeşitli üyelerini kaçırmak da dahil. Geriye sadece 9 canı kalmış. O yüzden Yaşlı Deuteronomy’ye seçilmeye değer olduğunu göstermesi gerek. “Macavity” şarkısını baştan çıkarıcı, suç ortağı Bombalurina (Taylor Swift) ile birlikte seslendiriyor.

Elba şunları söylüyor “‘Macavity’ ikonik bir eser. Performans, Macavity’nin Heaviside Tabakası’na gitmek üzere seçilmesi için bir fırsat. Şarkı, çok eski Hollywood soundu taşıyor ve bu şarkıda Taylor Swift’le birlikte çalışabilmek çok keyifliydi.”
Hooper, ikiliyi büyüleyici bulmuş. “Idris’in büyük bir hayranıyım. Uzun zamandır onunla birlikte çalışmak istiyordum. Sette aralarındaki elektrik de muhteşemdi. Koreografımız Andy Blankenbuehler, Taylor ve Idris için, karakterlerin müthiş bir hikaye anlatımı içinde muhteşem bir koreografi hazırlayarak kendisini aştı.”
Elba’nın kariyerinde sadece oyunculuk değil küçük yaştan beri ilgi duyduğu müzik de yer alıyor. “Müzikle yolculuğum küçük yaşta başladı. Çok fazla müzik dinliyordum ve babamla amcam müzik koleksiyoncularıydı. Ben Ulusal Gençlik Müzik Tiyatrosu’ndaydı. Guys and Dolls’da Jule rolündeydim. Şarkılarla, oyunculuk yaparak canlandıramayacağınız bazı duygulara ulaşabilirsiniz. Bu da müzikalleri özel kılar.”

Elba için Macavity benzersiz bir rolmüş. İzleyicilerin bu filmden alacakları konusunda beklentileri çok büyük. “Bunun en büyük müzikallerden biri olduğu inkar edilemez. Bence bu filmin görünümü ve ölçeği de o mirası sürdürecek. İnsanların her yıl Noel’de izlemek için bir kopyasına sahip olmak isteyeceği türden bir film.”
Elba şöyle devam ediyor; “Oyuncu ve yönetmen olarak bu filmde çalışmak, bir yapımı olağanüstü boyutta çok büyük bir seviyede çalışmak demekti. Tom’un bu film için çok özel bir vizyonu vardı ve kapsamlı bir müzikal bilgisi olduğu ortadaydı. Bana film için geldiğinde beni konfor alanımın dışındaki bir rolde görmek istiyordu. Macavity’yi daha önce hiç oynamadığım bir karaktere dönüştürmeyi başardık.”



Grizabella : Jennifer Hudson 


Alımlı Kedi Grizabella olarak da bilinen Grizabella, yalnız ve dışlanmış bir kedi. Ama içsel zarafetini ve gücünü korumuş. Diğer kediler tarafından alay edilmiş ve gruptan atılmış. O yüzden genç ve sevilen biri olduğu eski günlerinin hayalini kuruyor.
Grizabella, orijinal Broadway yapımının en dikkat çekici şarkılarından birini “Memory”yi söylüyor. Yapımcılar onu canlandırması için ikonik şarkıcı ve oyuncu Jennifer Hudson’a (Dreamgirls) gitmiş. Hudson şunları söylüyor; “Grizabella’nın girdiği her ortamı değiştirdiği bir duruşu var. Bir zamanlar bütün kedileri mutluluk ve kutlamayla bir araya getiren kediymiş. Oysa artık istenmiyor. Çekimlere başlamadan önce Tom Hooper’la oturduk ve Grizabella karakterini inceledik. Bana Grizabella’nın nasıl görüneceği, nasıl hareket edeceği konusunda bir fikir verdi. Geçmişinin detaylarını, yürüyüşündeki ağırlığa ya da yüz ifadelerindeki kırgınlığa nasıl etki edeceği konularının detaylarını tartıştık. Onu ekranda gören insanların “Ona ne olmuş?” diye düşünmelerini istedik.”

Hooper için bir oyuncu olarak Hudson’ın yeteneği ve güçlü sesi onu rol için ve o şarkıyı söylemek için ideal tercih yapmış. Hooper şunları söylüyor; “Onu o güne hazırlamak için şarkının ardındaki duygu üzerinde çalıştığımız muhteşem bir prova sürecinden geçtik. Eminim çektiğimiz gün çok heyecanlıydı ama öyle zeki ve olağanüstü bir performans sergiledi ki filmin duygusal merkezindeki karakteri seçtiğimi biliyordum.”
Peki tüm dünyada 150’den fazla sanatçının seslendirdiği bir şarkıyı nasıl söylersiniz? Hudson şunları söylüyor; “Memory” Cats’in hikayesinin ve Grizabella karakterinin özü. Çok klasik ve ikonik bir şarkı. Orijinalini yüceltirken bir yandan da yeniden yaratmak istedim. Andrew Lloyd Webber çok güven doluydu ve hissettiklerimi karakterimden şarkıya aktarmam için beni yüreklendirdi. Şarkıyı her söylediğimde duygulandım. Sanki müzik bana hitap ediyordu.”

Filmin Grizabella ile Victoria arasındaki hikayesini oluşturan tipik ilişkilerden biri Francesca Hayward tarafından canlandırılıyor. Victoria, Grizabella’nın uzun zamandır görmediği bir iyilik gösteriyor ve bu da Grizabellanın kendine olan güvenini yeniden kazanmasına yardım ediyor. Hudson şunları söylüyor; “Victoria yeni, masum ve küçük bir kedi. Grizabella’yla bir bağı var Grizabella çok korkmuş ve kimseye güvenemeyeceğini düşünüyor. Ama Victoria ona biraz şefkat ve samimiyet gösteriyor. Victoria, genç, hayat dolu ve kediler arasında biraz güç sahibi. Bunu kullanarak Grizabella’nın Heaviside Tabakası’na gitme çabasında özgüvenini kazanmasına yardım ediyor.”

Hudson, performanslarda birlik sağlamak için dansçılarla birlikte nasıl çalıştığını anlatıyor: “Grizabella filmde dans etmiyor ama koreografi hikayede çok önemli. Filmdeki iletişimin çoğu şarkılarla, dansla ve dansçıların belli hikayeleri anlatmak için kullandıkları beden diliyle yapılıyor. Ben şarkı söylerken dansçılarla birbirimizi besledik ve iki aracı birlikte kullandık. Grizabella dans etmek zorunda kalmadığı için sevindim çünkü dans hareketlerinin üstesinden gelmek için en seçkin dansçılar ve koreograf görev aldı.”
Şöyle devam ediyor; “Ben müzikal bir geçmişe sahibim. Müzik her zaman beni projelere çeken bir mıknatıs oldu. Cats, sanata güzel bir armağan. Bu filmde sanatın birçok biçimi, şiir, müzik, dans, oyunculuk en üst düzeyde yakalanıyor ve kutlanıyor.”



Jennyanydots : Rebel Wilson


Jennyanydots karakterini Pitch Perfect’ten Rebel Wilson canlandırıyor. Jennynanydots, gösteri dünyasında bir işin hayalini kuruyor. Tembel olduğu sanılıyor, çünkü bütün gün uyuyor. Ama gece mutfakta yaşayan farelere ve hamamböceklerine koreografi öğreterek çok meşgul oluyor. Wilson şunları söylüyor; “Jennyanydots, miskin bir kedi ve hayatı boyunca sahibinin mutfağında yaşamış. Biraz canı sıkılıyor o yüzden farelerle ve hamamböcekleriyle bir gösteri hazırlıyor. Mutfakta olmaktan daha büyük hayalleri olan hüsrana uğramış bir koreograf.”

Hooper ve Wilson, bu fikirden mizah çıkarmayı başarmış. “Jennyanydots’ın bodrumdaki mutfakta tıkılıp kalmış bir ev kedisi olması fikrine bayıldık. Ama yaratıcılığını ifade etmek için bir sahneye ihtiyacı vardı.”
Wilson da oyuncu arkadaşları gibi müzikallerle erken yaşlarda tanışmış. Ama Ailede gösteri dünyasındaki ilk kişi değilmiş. “İlk izlediğim müzikal 42nd Street’ti. Çünkü ailemizin köpeği müzikalin seçmelerine katılmıştı. Sonra tekrar çağrıldı. Ama sonra sahnede kakasını yaptı ve tabii ki rolü alamadı. Annem yapımda yer alan köpeği görmeyi çok istemişti. O yüzden hep birlikte izlemeye gitmiştik. Şarkı söyleyip dans etmenin olağanüstü olduğunu düşünmüştüm ve o zamandan beri de çok severim.”

Wilson, tiyatro aşkını Londra’ya ilk ziyaretinde de yanından getirmiş. “Londra’ya ilk gidişimde 21 yaşındaydım. İlk yaptığım şey TKTS’ye gidip Cats’e ve Starlight Express’e bilet almak olmuştu. İkisi de Andrew Lloyd Webber’in müzikalleridir. Öğrenciydim ve o yüzden de iyi yerden bilet alamamıştım. Ama ikisini de çok beğenmiştim. Oyuncuların hareketliliklerine ve kostümlerin detaylarına hayran olmuştum.”

Wilson karakterine sadık kalırken yönetmen Hooper ve besteci Lloyd Webber birlikte çalışarak Jennyanydots’ın hayal ettikleri gibi olmasını sağlamışlar. Wilson şunları söylüyor; “Ben Andrew Lloyd Webber’ın setteki çekimleri izlemeye geldiği ilk oyuncuydum çünkü ilk önce benim bölümüm çekilmişti. Tempoya çok önem veriyordu ve “Yaşlı Miskin Kedi”nin belli bir atmosferi olmasını istiyordu. Müzikal oyunda üç kız tarafından üç bölümde söylenmiş. O yüzden ben de filmde o üç bölümün karışımını yaptım. Tom ve ben, Andrew’un muhteşem müziğine ve T.S. Elliot’ın şiirlerine sadık kalarak karakterime biraz mizah eklemek istedik. Şarkı canlı söylendiği için Jennyanydots’ı en komik yapan tarzı bulmak için birçok farklı şarkı söyleme tekniği denedim.”
Wilson, yönetmeninin vizyonuna ve yapım üzerinde düşünmesine hayran kalmış. Şunları söylüyor; “Çekimlerden önce Tom, Cats müzikalini 10 yaşında izlediğini ve hayatını nasıl değiştirdiğini ve filmini yapması için ilham aldığını anlatan tutku dolu bir konuşma yaptı. Kendime dedim ki ‘Vay canına. Bu, aklına yeni gelen bir şey değil. Bu, gerçekten yıllardır üzerinde çalıştığı bir tutku projesi.” Bu projenin bir parçası olduğum için heyecan duydum ve Tom da süreç boyunca çok pozitif ve iş birlikçiydi.”



Bustopher Jones : James Corden


James Corden, belki de en çok gece talk show’u ile biliniyor ve Broadway ve West End’deki One Man, Two Guvnors adlı komedisiyle 2012 yılında Tony ödülü almış. Into the Woods adlı müzikal filmde rol almış. Cats’de Bustopher Jones’u, Jellicle’ların ağzının tadına düşkün, obur kedisi. Geçmiş tecrübesine rağmen Corden’ın Cats’deki çalışması başka müzikallerdeki işlerinden oldukça farklıymış. Corden şunları söylüyor; Into the Woods’da performansların bazı bölümleri canlıydı, bazılarıysa önceden kaydediliyordu. Cats tamamen canlı performanslardan oluşuyor ama şarkılarımıza eşlik eden tek enstrüman piyanoydu. Daha sonra başka enstrümanlar ekleyeceklerini bilsek de onu hissetmek ve o enstrümanlar olmasa da kendimizi şarkı söylemeye vermemiz gerekiyordu.”

Bustopher, şık, güzel yemekler de dahil olmak üzere hayatın ince zevklerinden anlayan bakımlı bir kedi. Corden şunları söylüyor; “Bustopher Jones, St. James’in büyük, şişko bir kedisi. Sıska değil. Çok gösterişli ve abartılı ama yemek peşindeyken aynı derecede vahşi. Hep eğlence arıyor. Çok çevik ve çok kurnaz bir yanı var. Tom ve ben karakter için olabildiğince çok komedi bulmamız gerektiğini düşündük. Tom’a rolde olabildiğince hareketli olacağımı söyledim. Tom da bana katıldı ve Bustopher’ın hiç durmasını istemediğini söyledi.”

Tiyatro sever olarak büyüyen Corden, Hooper’ın filmi yönetiminde tutkusunu ve kendini adayışını görmüş. “Tom, Cats’in danslar ve performanslar etrafında dönen görkemini anlıyor. Birçok yönetmenin bilgisayar efekti kullanmak isteyeceği çok sayıda sahne vardı ama Tom o anda gerçekleşen sahne fikrine tamamen bağlıydı. Bu film, eğlendirmenin en eski biçimi olan gösteri yapan sanatçıları çığır açan teknolojiyle buluşturuyor. Bunun bir parçası olmak muhteşemdi. Tamamen orijinal ve insanların görmek istediği de bu. Buna benzer hiçbir şey yok ve hiçbir zaman da olmayacak.”

Tiyatro Kedisi Gus : Ian McKellen


Tiyatro Kedisi Gus, hayatını tiyatroda yaşamış yaşlı bir kedi. Bütün önemli kedi rollerinde oynamış. En büyük rolü ‘Fell Canavarı’nda Firefrorefiddle” rolü olmuş. Ama o zamandan bu yana zayıf düşmüş ve işitmesi zorlaşmış. Diğer kedilerin hayran olduğu Gus’ı Yüzüklerin Efendisi üçlemesinden Ian McKellen canlandırıyor. McKellen’a da rol arkadaşları hayranmış. Yapımcı Eric Fellner şunları söylüyor; “Tiyatro Kedisi Gus’ı hiç kimse Ian McKellen’dan daha iyi oynayamazdı. Kendisiyle görüştük. Tom onunla buluştu ve o da kabul etti. Rol arkadaşı Judi Dench şunları ekliyor; “Ian’la yıllardır tanışıyoruz ve birlikte birçok oyunda oynadık. Birlikte oynadığımız ilk film ise daha geçen yıl Kenneth Branagh’nın All Is True filmiydi. Bukadar kısa süre içinde yeninden birlikte rol almak çok güzeldi.”

Hooper için, bunca yoldan sonra McKellen’la birlikte rol alma fırsatı heyecan verici olmuş. “Hayatım boyunca onunla birlikte çalışmak istemiştim. Onun 80. Yılında onunla birlikte çalışma fırsatını yakalamak hayallerimden biriydi. O bir deha, harika bir adam ve harika bir insan. Tiyatro Kedisi Gus’ı canlandırması çok etkileyiciydi ve Bu karaktere çok etkileyici bir şekilde hayat verdi.” McKellen’la Dench’in birlikte şarkı söylemesini izlemek onun için hayatta bir kez ele geçecek bir fırsat olmuş. Hooper şöyle diyor “İngiliz sinemasının ve tiyatrosunun bu iki devini karşılıklı rol yaparken, şarkı söylerken görmek benim için çok etkileyici ve çok özeldi.”



Bay Mistoffelees : Laurie Davidson


Bay Mistoffelees, eğitimdeki bir sihirbaz. Hala kendi güçlerini keşfediyor. Belki de en çok 2017 TNT dizisi Will’deki Shakespeare rolüyle biliniyor. Mistoffelees, diğer kediler arasında popüler ve yeni gelen kedi Victoria’ya aşık. Davidson şunları söylüyor; “Jellicle kediler oldukça ürkütücü bir grup. Victoria diğer kediler hakkında hiçbir şey bilmediği bu dehşet verici dünyaya giriyor. Mistoffeles’in diğer kedilerden daha yumuşak bir enerjisi var. Victoria’ya hayran oluyor ve onda kendinde de gördüğü masumiyeti görüyor. Hikaye boyunca her zaman Victoria’nın yanında oluyor ve onda huzur arıyor.”
Mistoffelees, grubun sakar ve utangaç kedilerin biri ve sihir yeteneklerine pek inanıyor. Ama güçlerinin beklenmedik şekilde işe yarayacağından haberi yok. “Mistoffelees, sihir numaraları yapmayı seviyor ama genelde başarısız oluyorlar. Çünkü dikkati dağılıyor ya da utanıyor. Kendine çok güvenmiyor. Ama gösterisi sırasında Munkustrap ve diğer kediler onu neşelendirmeye çalışıyor.”

Davidson’ın filme katılmadan önce resmi bir dans geçmişi olmasa da dans formuna hemen girmiş ve bu arada bazı arkadaşlar da edinmiş. “Bu filmde rol almanın en iyi yanı kurduğumuz ilişkiler oldu. Üç aylık prova süreci bağ kurmamızı ve birbirimize alışmamızı sağladı. İlk bale dersim Munkustrap’ı oynayan Robbie Fairchild ile Francesca Hayward ileydi. Daha önce hiç bale yapmamıştım ve sanırım elimden geleni yaptığımı söyleyebilirim. Prova sürecinde bedenim üzerinde kontrol sahibi oldum. Spor geçmişim vardı ama kedi gibi akıcı bir şekilde hareket etmeyi öğrendim.”

Rol arkadaşları gibi o da Hooper’ın film hakkındaki net vizyonunu anlatıyor. “Tom’la ilk tanıştığımda filmde ne istediğinden çok emindi. Yeni bir şey yaratıyordu ama bir yandan da müzikali onurlandırıyordu. Karakteri müzikal oyundakinden daha detaylı inceleyen bir hikaye anlatmak istiyordu. Çocukken müzikali izlediğini çok net hatırlıyor. Bu yüzden de projeye çok fazla gerçek coşku var. Karakterlerin hikayelerindeki saflığı bulma konusunda çok başarılı oldu.”

Bombalurina : Taylor Swift 


Bombalurina, Macavity’nin güçlü ve güzel suç ortağı. Kişilik sahibi. Girdiği her ortamda dikkat odağı olmayı seviyor.  Macavity çetesinin lideri ve diğer kedileri kedi nanesiyle transa sokuyor. Orijinal oyunda Macavity şarkısını iki kedi söylüyor ama Hooper, Bombalurina rolünü Macavity’nin suç ortağı olarak geliştirmek istemiş. Bu da filme yeni ve farklı bir etki katıyor. Rol, sadece karakteri ve güçlü şarkı söyleme yeteneğiyle ve aynı zamanda oyunculuğu ve danslarıyla izleyicinin dikkatini üzerinde tutabilen bir oyuncu gerektiriyor. Yapımcılar bu rol için çok sayıda platin plağı olan, Grammy ödüllü megastar Taylor Swift’ten daha iyi birini düşünememiş. Eric Fellner şunları söylüyor; “Bombalurina için istediğimiz tek bir isim vardı. Tom, Taylor’la Sefiller’in oyuncu seçimi sırasında tanışmış. Bu fırsat çıktığında ona ulaştı ve kabul etmesi hepimizi memnun etti.”

Hooper, Swift’in ikinci kez birlikte çalışmaları fırsatını kabul ettiği için sevinmiş. “Onunla hep çalışmak istemiştim. O yüzden ona bu sürecin en başında ulaşabilmek, aklımda bu karakterin olması, sonunda onunla birlikte çalışma fırsatını bulmak ve oyuncu, şarkıcı ve dansçı olarak yönetmenliğini yapabilmek inanılmaz bir deneyimdi.”



Rum Tum Tugger : Jason Derulo


Rum Tum Tugger, yakışıklı ve karizmatik bir kedi. Genç dişi kediler kendisine hayran. Jellicle’ların popüler bir üyesi ve eğlenmeyi seviyor. Rolü, platin albüm satışlı şarkıcı ve dansçı Jason Derulo, ilk oyunculuk denemesiyle canlandırıyor.
“Hep sinemaya girmek istemiştim ama benim için ilk filmim ne olursa olsun doğru karar olması gerekiyordu. Rum Tug Tugger rolünün mükemmel bir fırsat olduğunu düşündüm çünkü zorlayıcıydı ve karakter üzerinde deney yapmama olanak verdi.”

Rum Tum Tugger, yabani, eğlenceli ve enerjik ama aynı zamanda çok kararsız bir kedi. Hep bir uç noktadan diğerine geçiyor ve asla karar veremiyor. Bu da onu aynı zamanda sevimli yapıyor. Hiçbir karar bağlı kalamıyor. Ne yazık ki bu yüzden hayatın keyfini de yaşayamıyor.”
Derulo’ya göre şarkı söylemek ve dans etmek yabancı olmasa da koreograf Andy Blankenbuehler ile birlikte dansçı köklerine dönebildiği için sevinmiş. “Andy muhteşem bir koreograf. Kafasında dansların görünümüyle ilgili daha büyük bir resme sahipti ve her günün sonunda biraz farklı bir şeye dönüşüyorlardı. Bize sürekli yeni şeyler denetiyor, yeni hareketler öğretiyordu. Çok iyi bir sanatçı çünkü koreografiyi herkesin gücüne göre ayarlayabildi. Ben müzikal tiyatro okuluna gittim, bale, caz ve step dans eğitimi aldım. Bu janrlara yeniden girmek ve yeni adımlar öğrenmek çok güzeldi.”

Rum Rum Tugger’ın solo performansı için Derulo, setteki performanslarla konserlerdeki performansların farklarından bahsediyor: “Rum Tum Tugger’ tek kişilik bir şarkı ve filmdeki diğer şarkılardan biraz farklı. Eğlenceli ama aynı zamanda Rum Tum Tugger’ın hayattaki mücadelesini anlatıyor. Film için performans sergilemek canlı performans sergilemekten biraz farklı. Çünkü içinizdeki her şeyi ortaya serdiğinizde alkış bekliyorsunuz. Ama bu durumda genelde performans bittiğinde kaydı kesiyoruz. Ama benzer yanı müziğe tüm kalbimle kaptırmak ve hepsini yere bırakmak.”

Derulo’nun bu filmde kazandığı tecrübelerden biri de Hooper’ın yönetmen olarak sahip olduğu yeni bakış açısı ve hayat vizyonunu beyaz perdeye aktarması olmuş. ”Tom’un yanında oturup ondan öğrenerek çok zaman geçirdim. Yönetimini izlemek bana farklı bir bakış açısı kazandırdı ve muhtemelen ileride yapacağım müzik kliplerinin şeklini de değiştirecek. Sıradan bir müzik klibi iki boyutludur. Oysa bu film izleyici o dünyanın içine çekecek şekilde çekildi. Film, müzikal oyunda bildiğimiz her şeyi koruyarak yepyeni bir tat katıyor. Daha önce hiç kullanılmayan teknolojiyi kullanarak çığır açan bir film ve bence insanların müzikallere bakışını da değiştirecek.”

Munkustrap : Robbie Fairchild


Munkustrap, Broadway’deki An American in Paris – The Musical’de rol alan Robbie Fairchild, Jellicle kedilerin lideri ve Yaşlı Deuteronomy’nin varisi. Genç kedileri koruyor ve Victoria’ya yeni Jellicle dünyasında eşlik ediyor. Onurlu ve enerjik. Fairchild şunları söylüyor; “Munkustrap çok tutkulu ve akıllı. Kedilerinin kendi tarzlarında parıldadıklarını görmeyi çok seviyor. Onlar da ona saygı duyuyor. Yaşlı bir ruh ama Victoria’nın ilk Jellicle balosu gecesindeki deneyimini heyecan verici buluyor.  Munkustrap, Victoria’da bazı özel yönler ve potansiyel görüyor ve onu tehlikeden korumak için elinden geleni yapıyor.”

Daha önce New York City Balesi’nin baş dansçısı olan Fairchild, kedi duygularını dansla aktarmakta hiç sorun yaşamamış. Şunları söylüyor; “Hayatımı dansa ve hikayeleri hareketlerle anlatmaya adadım. Bu film hikaye anlatımını şarkılarla ve dansla yapan mükemmel bir kombinasyon. Hikaye anlatımının bu iki aracı bana çok yakın. Bu filmin koreografisi insan ve kedi hareketinin birleşimi. Fazla kedi olamadık. Çünkü dansların bazılarını kaybederdik. Ama fazla insan olursak da başarılı olmazdı. O yüzden ikisi arasında mükemmel bir denge kurduk. Andy ve Tom harekette bu netliği bulma konusunda çok başarılıydı.”

Francesca Hayward gibi profesyonel bir dansçı olan Hooper da Fairchild’ın kamera önünde doğal iletişim yeteneği olduğunu görmüş. “Bu yeteneklerin disiplinler arası olduğunu keşfetmekten büyük gurur duyuyorum. Bu sanat biçimleri arasındaki ayrımları ortadan kaldırdık ve şarkı söyleyip dans eden ve oyunculuk yapabilen bu olağanüstü insanları bulduk.”



Plato ve Socrates : Les Twins (Larry ve Laurent Bourgeois)


Ünlü hip hop dansçıları Larry ve Laurent Bourgeois (Men in Black: International), profesyonel olarak Les Twins olarak bilinirler ve filmdeki yetenekli dansçılara Plato ve Socrates olarak katılıyorlar. Ama bunun için Hooper’ın onları biraz ikna etmesi gerekmiş. Hooper gülerek şöyle anlatıyor; “Hayatımda hiçbir seçmede birisi karşıma geçip onların beni seçtiğini açıkça ifade ettiği olmamıştı. Larry şöyle dedi; ‘Biz daha önce hiçbir filmde dans etmedik. O yüzden bizi filminizin neden ilk kez dans edeceğimiz film olacağına ikna etmen gerek.” Dedi. Böylece onlara yarım saat boyunca anlattım. Sonra biri bir anda inanılmaz biçimde hareket etmeye başladı. ‘Aman Tanrım, bu kedi muhteşem’ dedim. Sonra onları ikna etmek için daha kararlı davrandım! Sonunda ‘tamam, şimdi dans ediyoruz’ dediler. Müziği açtılar ve ikisi de aklımı başımdan alan bir performans sergiledi.”

Ama sete geldiklerinde ikizlerin aklı başından gitmiş. Filmin setlerinin boyutlarına inanamamışlar. Larry Bourgeois şunları söylüyor; “Disneyland’a ilk gittiğinizde hissettiklerinizi bilirsiniz. Sete ilk gelişimde tam olarak öyle hissettim. Hikayeyi bilmeye bile gerek yoktu çünkü setler hikayeyi anlatıyordu. Daha önce yer aldığımız her şeyin ötesindeydi. Gerçekten ikonikti.”
Les Twins, filme katılmak konusunda hiç tereddüt etmediklerini söylüyorlar. Laurent Bourgeois şunları söylüyor; “Cats’in parçası olmak büyük bir sorumluluktu. Daha önce bu kadar büyük bir yapımda yer almamıştık. Ama Tom Hooper’ın iyi bir lider olacağına güvendik. Larry şöyle devam ediyor; “Annemiz İngilizce bile konuşmuyor. Ama Cats’den bir şarkıyı biliyor. Böyle ikonik ve annemizin seveceği bir projede yer alacağımız için heyecanlıydık.

Larry ve Lauren,tüm dünyada dans yarışmalarına katılmış ve dans deneyimlerini rollerini güçlendirmek için kullanmışlar. Laurent şunları söylüyor; “Bu filmde dans etmenin en güzel yanı her şeyin gerçek olması. Gördüğünüz tüm danslarda gerçekten biz varız. Daha sonra dansımızda ve hareketlerimizde görsel efektlerin nasıl olacağına biz karar verdik. Larry şunları ekliyor; “Hareket en önemli iletişim türüdür. Bazen duygularınızı tarif edecek sözler olmadığında bile o duyguları dansla ifade edebilirsiniz.”

Cassandra : Mette Towley


Cassandra’yı Rihanna’nın kliplerinde ve bu yılki Hustlers’da oynayan Mette Towley canlandırıyor. Cassandra, Jellicle’ların açık sözlü bir üyesi ve grubu ilk ve en çok o koruyor. Towley şunları söylüyor; “Cassandra, dikkat çeken bir sese ve güce sahip. Diğerlerini sorguluyor ve tetikliyor. Victoria gelince Cassandra gruptan ne istediğini sorguluyor. Çünkü ailesini koruyor. Jellicle’ların güçlü bir lideri ve herkesin başarılı olmasını istiyor. Ama bazen duygularını gizliyor. Victoria’nın gelişi biraz savunmasız olmanın normal olduğunu fark etmesini sağlıyor.
Towley, filmden önce herhangi bir ses eğitimi almamış olsa da vokal koçu Fiona Grace McDougal şarkı sürecinde kendisine çok yardımcı olmuş. Towley şunları söylüyor; “Lisedeyken ses tonum yüzünden The Pirates of Penzance’da erkek bir polis memurunu oynamam istenmişti. Bu gerçekten hep böyle oldu. Cats’e ilk geldiğimde ve şarkı söylemem istendiğinde müziğin fazla tiz olduğunu ve yapamayacağımı düşündüm. Ama Fiona o düşünceyi kafamdan hemen attı. Bana performanslarda ihtiyacım olan araçları ve güveni verdi.”

Towley, oyuncular ve yapımcılar arasındaki ilişkileri şöyle anlatıyor; “Bu filmde çalışmak bana bir şey uğruna çok çalışmanın anlamını bilen bir grubun parçası olduğumu hissettirdi. Projedeki herkeste gerçek bir topluluk anlayışı vardı. Filmde farklı düzeylerde deneyime sahip insanların birlikte çalıştığını görmek çok güçlüydü. Performanslara enerji kattı ve muhteşemdi çünkü birbirimizden çok şey öğrendik.”


Growltiger : Ray Winstone


Londra’nın en sert kedisi Growltiger, “Thames’in Dehşeti” olarak da biliniyor. Nehrin kenarında yaşıyor ve geçen herkese dehşet saçıyor. Macavity’ye diğer kedileri kaçırmasında yardım ediyor ve “Growltiger’ın Son Çırpınışı” şarkısını söylüyor. Ray Winstone, onu canlandıracak ideal oyuncuymuş.

Demir Yolu Kedisi Skimbleshanks : Steven McRae


Demir Yolu Kedisi Skimbleshanks, Londra’dan İskoçya’ya giden Gece Postası’nın enerjik bekçisi. Küçük kedilerin koruyucusu, onları gözlüyor ve tehlikelerden koruyor. Aynı zamanda neşeli, oyuncu ve şarkısını söyleyip grubu demiryolu istasyonuna götürürken, epik bir step dansı performansı sergiliyor
Hooper, karakteri canlandırması için tıpkı Francesca Hayward gibi daha önce profesyonel olarak şarkı söylememiş olan Kraliyet Balesinin baş dansçısı olan Steven McRae’yi seçmiş. Kadrosunu üç dalda da yetenekli olan sanatçılardan oluşturmak Hooper’ın isteklerinden biriymiş. Hooper şunları söylüyor; “Bir dansçıyı şarkıcı olmaya zorlamak, Kraliyet Balesi’nin baş dansçısı Steven McRae’yi şarkı söyleyip oyunculuk yapmaya zorlamak benim için heyecan vericiydi. Bence çok heyecanlı bir çalışma atmosferi yaratıyor.”

Mungojerrie & Rumpleteazer : Danny Collins & Naoimh Morgan


Mungojerrie ve Rumpleteazer, yaramaz ve afacan kediler. Sırasıyla Sky One dizisi Curfew’deki Danny Collins ve ilk film deneyimiyle Naoimh Morgan tarafından canlandırılıyorlar. Collins şunları söylüyor; “Dans her zaman gelişir. Her zaman sınırları zorlayan ve koreografiyi düşünmeye sevk eden koreograflar vardır. O yüzden Cats gibi bir projenin yeni ve yenilikçi ama zamansız bir şeye dönüşmesi beni hiç şaşırtmadı.”

Morgan da rol arkadaşına katılıyor; “Dans sürekli değişir. Yıllar öncesini düşünürseniz hip hop tam olarak bir tarz değildi. Şimdi en etkin dans türlerinden biridir. Bedeninizin yapabileceklerinin sınırı yoktur. O yüzden dans içinde yeni türler ve yeni sanat biçimleri keşfetmek sadece mantıklı olur. Bu filmde izleyiciye dansın ne kadar geliştiğini, orijinal tiyatro oyunundaki biçimleri silmeden gösteriyoruz. Silmek yerine dansları yeniden canlandırdık ve bu da izleyiciye hepsi hakkında bir fikir veriyor.”

Andy Blankenbuehler ile çalışmak, karakterlerindeki acayiplikleri bulmak konusunda hem üretken hem de eğlenceli olmuş. Collins şunları söylüyor; “Andy ile çalışmanın en sevdiğim yanı Mungojerrie ve Rumpleteazer için yaptığımız bölümler oldu. Daha küçük bir stüdyoda çalışıyorduk. Bize üzerinde çalıştığı hareketleri gösterirdi. Bazen doğaçlama bile geliştirirdi. Cats’de çok çeşitli dans türleri var. Ama bu çalışmalarımız sadece Mung ve Rumpp’ın hareket dili üzerineydi. Sanki hepimiz aynı anda aynı sayfada oluyorduk ve böyle olunca sihir oluyordu çünkü o noktaya kadar karakterleri ayrı ayrı geliştiriyorduk. Andy’nin tarzı son derece esnek ve karakter doludur ve ikilinin hilekar doğasına uygundur. Morgan şunları ekliyor; “Mungojerrie ve Rumpleteazer, filmde birbirlerinin hareketlerini yansıtıyorlar. Provalarda Danny’yle benim bir kedinin hareket tarzını benzer şekilde yorumlamamız çok şaşırtıcıydı.”



Alonzo : Bluey Robinson


Alonzo, yükselen yıldız Bluey Robinson tarafından canlandırılan biraz mesafeli bir kedi. Ama durum her zaman böyle değilmiş. “Karakterim Alonzo, kedi okulu sırasındaki haftalarda geliştirildi. Kedi okulunda karakterlerimizi ve kedi gibi hareket etmeyi hissettik. Alonzo’yu da diğerlerini uzaktan izleyen biraz mesafeli bir kedi olarak kurguladık. Grubunu koruyor. Zor zamanlar geçirmiş ama Jellicle’lar arasında yerini bulmuş ve hepsini çok seviyor.”

Robinson, ilk ve öncelikli olarak şarkıcı ve şarkı yazarı ama bu filmde dans edeceğini de biliyormuş. “Dans tecrübem diğerlerinden azdı o yüzden yapım sırasında hızlandırılmış eğitim aldım. Altı aylık dönemde üç yıllık eğitim almış gibi hissettim. Sonunda sevmeye başladığım noktaya geldim. Dans etmek setteki herkesle bağ kurmamı sağladı, çünkü kendimi herhangi bir yargılama olmadan özgürce ifade edebiliyordum.”

Robinson başlarken çok fazla dans tecrübesi olmamasına rağmen oyuncu arkadaşlarının çok yönlü yeteneklerinin en kapsamlı kadroyu oluşturduğunu söylüyor. “Kadrodaki herkes farklı güçlü yönlere sahip. Benim bütün projelerdeki güçlü yanım şarkı söylemekti. Ama bazılarının dans geçmişleri vardı. Herkesin kabuğundan çıkışını, kendilerini diğerleri kadar uzman olmadıkları alanlarda zorladıklarını görmek ilginçti.”




KOREOGRAFİ VE HAREKET

Hamilton’dan Heaviside Tabakası’na : Andy Blankenbuehler Göreve Geliyor


Tom Hooper şunları söylüyor; “Cats’i yönetmek birinci sınıf sporcuları yönetmeye benziyor. Film, bu dansçıların fizikleriyle ve fiziksel iletişimleriyle yapabildiklerinin bir kutlaması.”
Dans da müzik gibi Cats’in özünde var. Karakteri ve hikayeyi duygusal katmanlarla, ritmik vuruşlarla ve tarzla aktarıyor. Oyunculara bu karışıklıklarda rehberlik eden kişi de üç Tony ödüllü Andy Blankenbuehler.

Hooper şunları söylüyor; “Hamilton’da Andy müzikali hip hop prizmasında yeniden icat etti. Temel anlayış, tarihin bir dönemini modern bir dilde görebilmekti. Andy bu modern hip hop ve sokak dansı anlayışını Cats diline de taşıyor.”
Daha da iyisi Blankenbuehler’ın Cats’le de bir geçmişi varmış. Birkaç yıl önce Broadway’deki yeniden canlandırılmasında koreografisini yapmış. Ama Andrew Lloyd Webber’in eserine ve Cats’e olan sevgisi çok daha önce başlamış. “İlk Cats kasetimi Broadway tiyatrosundaki oyunu izlemeden beş yıl kadar önce almıştım. Kafamda nasıl görüneceği hakkında bir fikir vardı. O yüzden hayal ettiğim bazı şeylerin aynı olduğunu, bazılarının da farklı olduğunu görmek ilginçti. Tiyatronun büyüsü, hayal gücünüzü gidebileceğini bile bilmediğiniz yerlere götürmesidir. Ben de aynısını koreografimde yapmaya çalıştım. Zihnin ve kalbin gezintiye çıkmasını sağlayan sahneler yaratmaya çalıştım.”

Dans aşkı küçük yaşta başlamış ve Cats’de de çok işine yaramış. “Çocukken çok sayıda müzikal film izledim. Özellikle kameranın uçan dansçılara döndüğünü ya da dansçıları yukarıdan çektiğini hatırlıyorum. Bunları görmek bende bir iz bıraktı. Başta sahne danslarına yönelsem de hep sahne danslarıyla sinema danslarının el ele yürüdüğünü düşünürüm.”
Blankenbuehler’ın orijinal oyunda sevdiği şey gösterinin koreografı Gillian Lynne’ın hikayeyi anlatmak için modern dans hareketlerini kullanmış olmasıdır. “Orijinal Cats müzikali kendine özgü bir kategori. Bir sihir ve özgün bir şey. Dansın hem gerçek bir hikaye anlatımı hem de tamamen soyut olmasını seviyorum.”

Sinemaya uyarlamak olağanüstü bir fırsat ve olağanüstü zor bir iş olmuş. “Bu filmin büyük bir başarı olacağını biliyordum. Müziği ve karakterleri tüm detaylarıyla tanıyarak hazırlandım.”
Koreografisi yapılması gereken çok sayıda dans ve 50’den fazla dansçı varken Blankenbuehler hareket alanını geniş tutmuş ve Cats’in gerektirdiği yükseltilmiş gerçekliği kabullenmiş. Hooper’la birlikte hip hoptan sokak dansına ve baleye kadar dans tarzlarının çokluğunu kucaklamışlar.

Blankenbuehler şunları söylüyor; “Dansçılar disiplin ve hız konusunda çok başarılıydılar. Her çabanın filmde yer alabileceğini anladılar. Çok iyi bir rutini sadece bir kez sergileyemezlerdi. Birçok kez yapmaları gerekiyordu ve fiziki hareketlerinin gerçekten bir anlamı olduğunu göstermek için rutine bir anlayış katmaları gerekiyordu.”
Her dansçı, masaya farklı bir yetenek getirir. Bu da farklı koreografi yaklaşımları gerektirir. “Koreografiyi her dansçının bireysel gücüne göre uyarladım. Örneğin müzik yükseldiğinde bir cambazın da o çekimde en yükseğe çıkmasını istedim.”
Kadroyla birlikte farklı dans türleriyle çalışsalar da kedigillerle bağını koruduğuna emin olmuş. “Bazen hikaye için en iyi fiziksel yorumun ne olduğunu çözmeye dalıyordum ama sonra bir adım geri gidip şöyle düşünüyordum, “Bir dakika. Bunlar kedi. Bu durumda bir kedi ne yapardı?’ Sürekli aynı soruya dönmek çok yardımcı oldu. En güzel anlardan bazıları kedi gibi hareketlere bağlı kalıp geleneksel dans adımından tamamen uzaklaştığımız anlardı.”



İçindeki Kediyi Bulmak : Kadro Kedi Okuluna Gidiyor


Çekimler başlamadan önce tüm oyuncular kedilerin fiziksel dilini, kedi hareketi koreografı Sarah Dowling önderliğindeki uygun şekilde isimlendirilmiş olan Kedi Okulu’nda öğrenmiş. Oyuncular/dansçılar her hafta gerçek kedilerin fiziksel hareketlerini ve davranışlarını incelemiş ve gruplar halinde kendi iç kedilerini bulmak üzere, karakterlerinin duygusal ve fiziksel davranışlarını kedi hareketlerine aktarmak üzere çalışmışlar. Hooper şunları söylüyor; “Filmin bütün eğlencesi insanların kedileri oynaması. Bu şekilde yaparak dünyanın en iyi dansçılarının kedi olmayı nasıl yorumladıklarını göreceğiz.”

Dowling’e göre bu süreç her oyuncunun kendi kedi karakterlerine en iyi uyan hareketleri bulmasıyla ilgiliymiş. “Bu filmde çok sayıda dans türü var. Kedilerin genel halini kullanmak yerine her karakterin onları eğittiğim şekilde kendi ritimlerini ve fizikselliklerini öne çıkarmak istedim. Stüdyoda herkesin bireysel dans tarzını bulmak için haftalar geçirdik. Kedi olmanın kuralları sürekli değişiyordu ve belli oyuncuların ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi gerekiyordu.”
Oyuncular, karakterlerini yaratmak ve kedi düşüncesine bürünmek konusunda dersleri paha biçilmez bulmuş. Aslında bazıları belki fazla bürünmüş. James Corden şunları söylüyor; “Setteki stüdyoda kedi okulumuz vardı. Ama ben kendimi ondan çok daha fazla adamıştım. Çekimlere hazırlanırken sekiz hafta boyunca kedi olarak yaşadım. Yatağımın kenarında bir kum kabım vardı. Ofisimde büyük bir kaşınma direğim. Her yerde takip edebilmek için birkaç lazer kalemli adam tuttum.”

MÜZİK

Sahneden Beyaz Perdeye : Cats’in Efsanevi Şarkılarını Filme Uyarlamak  


Cats’in kaynak malzemesini T.S. Eliot yazmış olabilir ama Eliot’ın sözlerine müzikle nefes veren Andrew Lloyd Webber olmuş. Şiirlerini bir müzikale dönüştürerek tüm dünyada çok sayıda hayran kazandırmış. Beyaz perdeye uyarlamada müziğin bütünlüğünü korumak önemliymiş. Hooper şunları söylüyor; “Andrew Lloyd Webber’ın yazdığı muhteşem müziklere sadık kalıyoruz. Ben hala bu olağanüstü müziğin en iyilerden biri olduğunu düşünüyorum. Andrew, son derece yetenekli ve güçlü melodi anlayışıyla çok geniş bir izleyici kitlesine ulaşabilen melodiyi bir araya getirmiş. Ama yine de klişeden kaçınmak, şaşırtmak ve sınırları zorlamak istiyor. 1981’de yaptığı müziklere, elektronik müzik kullanımına baktığınızda çığır açıcı. Bazı yönlerden hala çağının ötesinde.”

Lloyd Webber , filmin müziğini kendisi yapmış. Webber’e, Adele, Rufus Wainwright, Pharrell Wiliams gibi birçok sanatçıya şarkı yapmış ve yapımcılıklarını üstlenmiş olan Grammy ödüllü müzisyen, şarkı yazarı, plak yapımcısı Greg Wells eşlik etmiş.  Lloyd Webber ve Hooper ile birlikte filmin yeni şarkısının Taylor Swift’in versiyonu olan “Beautiful Ghosts” şarkısının yapımını gerçekleştirmişler. Efsanevi müzik yapımcısı, Grammy ödüllü ve Rock & Roll Hall of Fame üyesi Nile Rodgers, “Rum Tum Tugger”, “Macavity” ve “The Jellicle Ball” şarkıları üzerinde çalışmak üzere ekibe katılmış.  Ama müziğin bütünlüğünü korumak ama aynı zamanda yeni olduğunu hissettirmekmiş. Yapımcı Fellner şunları söylüyor; “Müziğe modern bir perspektifle yaklaşırken orijinalliğini de korumamız gerekiyordu.”

Setteki canlı kayıtları, son 30 yılda en büyük kültürel tanımlayıcı kayıtların ve şarkıların arkasında yer alan Marius De Vries (La La Land, Moulin Rouge) ile Lloyd Webber ile orkestrasyonlarda da birlikte çalışan ortak müzik yapımcısı David Wilson tarafından denetlenmiş.
Çekimlerden önce oyuncular Vries ve Wilson’la çalışarak performanslarını hazırlamışlar. Vries şunları söylüyor; “Performans çekimlerinin temel özelliği yönetmenle sanatçı arasındaki ilişkidir. Amacım müziği, çekim sırasında kendimi gereksiz yere müdahil etmeden yönetebilmekti. O yüzden her oyuncuyla önceden vakit geçirmek ve nerelerde rehberliğe ihtiyaç duyduklarını, açıklamaları ya da her oyuncunun yeteneğine göre müziği nerede uyarlamamız gerektiğini çözmem gerekiyordu. Bazı durumlarda süreç haftalar süren yoğun ses eğitimi, provalar gerektirirken bazılarında çok az ses eğitimi, daha çok görüşme ve amaçların incelenmesi şeklinde oldu. Her durumda olabildiğince iyi hazırlayıp sonra çekime geçmeye çalıştım.”



Yeni Bir Şarkı : Beautiful Ghosts


Tom Hooper, Victoria rolünü film için genişlettiğinden karaktere kendi şarkısı da verilmiş. “Beautiful Ghosts” şarkısının yazarı Taylor Swift ve Andrew Lloyd Webber olmuş. Hooper’a göre Lloyd Webber’ın müziğini ve Swift’in sözlerini ilk duyduğunda çok güçlü bir deneyim yaşamış. “Sanki biri bizim yarattığımız dünyamıza gelmiş ve sonra da bana Lee Hall ve benim bu karakterle söylemeye çalıştığımız şeylerin özünü bana geri bildiriyormuş gibiydi.”
Filmde Francesca Hayward’ın seslendirdiği “Beautiful Ghosts” şarkısı, filmin künyesinde Swift versiyonu da yer alıyor. Hayward’a göre şarkı Victoria’nın yolculuğunu ideal biçimde yakalamış. “‘Beautiful Ghosts’, Victoria’nın Grizabella’ya söylediği bir şarkı. Victoria’nın onunla bağ kurmaya çalıştığı ve onu acısından kurtarmaya çalıştığı bir şarkı. Ayrıca şarkıda Victoria’nın kendi içindeki gücü bulduğu bir bölüm de var.  Jellicle kedileriyle kurduğu yeni arkadaşlıklardaki güzelliği görüyor. Daha önce hiç topluluk önünde şarkı söylememiştim. Andrew Lloyd Webber ile aynı odada bulunmak ve onun koçluğunda olmak olağanüstüydü. Bence bütün nesiller onun müzikleriyle büyümeli. Gerçekten çok güçlü ve güzeller.”

Seslerini Bulmak : Oyuncu Vokal Eğitimi


Oyuncular rollerine hazırlanırken aylar süren vokal eğitim almışlar. Bu eğitimlerde yoğun dans hareketlerini sergilerken şarkı söylemek de varmış. Genelde üç ay boyunca günde 11 saatten fazla çekimler olmuş. Vokal koçu Fiona Grace McDougal, Lloyd Webber’ın çok sayıda tiyatro gösterisinde görev almış ve oyuncuların vokal maratona hazırlanmasına yardım etmiş.
McDougal şöyle söylüyor; “Tiyatroyla sinema arasındaki fark, şarkıyı günde sadece bir ya da iki kere söylemek yerine bir anda tekrar tekrar söylemekte. Bu da sesi çok yorabilir.” Oyuncuların vokal güçlerini kazanmalarına, kendi seslerinin ustası olmalarına yardım etmiş. Aynı önem derecesiyle müzikal tiyatronun en ikonik şarkılarından bazılarını söylemeleri için özgüven kazanmalarını sağlamış. Judi Dench şunları söylüyor; “Olağanüstü biri. Size Callas olduğunuzu düşünüdürüyor.”

Miks Yapmak : Cats’in Canlı Sesi


Cats’in ilk karesinden son karesine kadar oyuncular şarkı söylüyor ve tıpkı Hooper’ın Sefiller’de de başardığı gibi canlı söylüyorlar. Sefiller’den farklı olarak oyuncular aynı zamanda dans da ediyor. Sefiller’deki işiyle Oscar alan ses miks yapımcısı Simon Hayes şunları söylüyor; “Cats’deki her gün dans unsuru nedeniyle  Sefiller’deki en büyük günümüzden daha büyüktü. Aynı zamanda dansçılara ritim vermek için canlı perküsyon olması da gerekiyordu. Sefiller’de sadece canlı piyano vardı.”

Canlı performansları yakalamak için hem perküsyon hem de piyano sanatçıları sahneye yakın ayrı kabinlerde çalışmak zorundaymış. Sesleri Hayes’i beslemiş. O da her oyuncunun kulak kanalına göre özel olarak yaptırılan ve böylece dans sırasında düşmeyen özel kulak monitörleri aracılığıyla oyunculara iletmiş. Mikrofonlar sesleri yakalamak üzere oyuncunun hareket yakalama kostümünün başlığına monte edilmiş. Her oyuncuda yer alan verici sesleri kendi mikrofonlarından Hayes’e iletmişler. Bu şekilde Hayes ve ekibi sesleri temiz bir şekilde kaydedebilmişler. Müziği sadece Hayes ve oyuncular duyabiliyormuş. Setteki diğer herkes sadece oyuncuların seslerini duyuyormuş.

Bu şekilde müziği canlı kaydetmek oyunculara tam bir özgürlük ve şarkı performanslarında kontrol sağlamış. Aynı zamanda muhteşem performanslara ulaşmak için hayati önem taşıyan spontanlık sağlamış. Şarkının duygusu hareketlerinin duygusuyla da eşleşmiş. Hayes şunları söylüyor; “Şarkı söylemek zorunda oldukları bir zaman yok. Kulaklarındaki kayıttan duydukları önceden belirlenmiş kararlar yok. Kendi zamanlamalarını oyuncu olarak verdikleri kararlara göre belirliyorlar. Şarkı söylemeye karar verdiklerinde onlar piyanoya değil, piyano onlara eşlik ediyor.”
Biri şarkı söylerken dansçıların sahnedeki hareketlerinin arka plan sesleri konusunu ise Hooper ve ekibi kabullenmeye karar vermiş. Hayes şunları söylüyor; “Tom, yol boyunca karşılaştığımız ses öğelerini kullanmamızı istedi. Sesler çekimini yaptığımız performansa ait ise setteki seslerin içinde, her zaman bir duygu olduğunu düşünüyor. Bir oyuncunun dansta nefesini duyuyorsak orada izleyicinin bağ kurabileceği bir gerçeklik vardır. Çünkü izledikleri şeyin gerçek olduğunu anlayacaklardır.”




GÖRSEL EFEKTLER

Canlı ve Yüksek Tekmeli : Kedileri Yaratmak


Yapımcıların ilk karakterin oyuncusunun seçiminden ya da ilk setin inşasından çok önce kediler için yeni bir görünüm bulmaları gerekiyormuş. Müzikal oyunda abartılı makyaj, abartılı saçlar, 80’lerin kostümleri tiyatro için başarılı olmuş ama 21. yüzyıl sineması için olamazmış. Başta Hooper, uzun süredir birlikte çalıştığı yapım tasarımcı Eve Stewart’la seçenekler üzerinde çalışmış. Stewart, Hooper’la ilk olarak 2005’te mini dizi Elizabeth 1’de çalışmış. Ardından Hooper’ın tüm filmlerinde görev almış. Hooper şunları söylüyor; “Eve’in muhteşem yanı dünya çapında bir yaratıcı olmasıdır. Başından itibaren kedileri tasarlamada görev aldı. Onları nasıl yaratacağımızı bile bilmiyorken bu karakterlerin eğlencesini, mizahını, üzüntülerini ve dramını yakalayan kışkırtıcı görseller hazırlıyordu.”

Hooper ve Stewart çoğunlukla birbirlerinin zihinlerini okuyormuş. “Tom ve ben çok iyi bir ekibiz. O karar verme konusunda olağanüstü. Ben de verimli bir sunumcuyum. Dakikada 32 fikrim varken “İşte bu” diyecek birine ihtiyacım oluyor. Harika bir coşkunluk ve tamlık kombinasyonuydu.”
Hooper, bazı katı kılavuz raylar belirlemiş. Debra Hayward şunları söylüyor; “Tom, canlı performansı yakalamak istediğini çok iyi biliyordu. Cats’in bilgisayar efektli versiyonu olmasını istemiyordu.” Oyuncuların da sürekli kediler gibi dans edip hareket etmesi gerekmiş. Hooper, bunun bilgisayarla değil de performansla yapılmasını istemiş. “Çizgiyi aşıp görsel efektlerle ulaşılabilecek bir şey olmasını istemedi.”

Ekip, kostümleri, makyajı ve protezleri nasıl yapacaklarına bakmış. Ama oyuncular ve dansçıları çoğu zaman hareket halinde olduğu için makyaj bozulacak, kostümler ve protezler de hareketi engelleyecekmiş. Neyse ki görsel efektlerdeki ve hareket yakalamadaki teknolojik gelişmeler, Hooper’a kediler için olan hayalini gerçekleştirmesine yardım etmiş.
Çekim sırasında Oscar ödüllü Görsel Efektler Süpervizörü Steve Preeg ile VFX yapımcısı Rupert Smith, ekibin istenen efekte ulaşmak için teknik zorlukları aşacak yolu bulmalarına yardım etmiş. Hooper olabildiğince çok oyuncunun yüzünü ve ifadelerini, ellerini ve ayaklarını el değmeden bırakmak istemiş. Ekranda kedi karakterleri yaratmak için Preeg ve ekibinin gerçekle animeyi bir araya getiren hibrit teknolojiyi yaratmaları gerekmiş.
Post prodüksiyon aşamasında VFX ekibine Phil Brennan, Jason Billingotn ve Matt Jacobs da katılmış. Böylece yedi kıtadan yüzlerce sanatçıyı denetlemişler. Birlikte çalışarak kedilerin son görünümünü ve performanslarını sergiledikleri muhteşem ortamları yaratmışlar.

MAKYAJ

Yanlış Yerde Olan Tek Bir Çizgi Yok : Yoğun Hassasiyet ve Zanaat


Görsel efektler süpervizörü Steve Preeg ve ekibi, teknolojiyi kullanarak kedilerin asıl tasarımını kostüm, makyaj ve yapım tasarım departmanlarıyla birlikte hazırlamış. Preeg, yaratıcı sorumlularla birlikte çalışarak görünümler geliştirmiş. Makyaj tasarımı uzmanı Sharon Martin ve ekibi her an kamera önünde olacak olan gözler, ağız, cilt tonu üzerinde çalışmış. Titizlik isteyen bir iş olmuş. Martin şunları söylüyor; “Konsept sanat gösterildiğinde Tom ve VFX ekibiyle her karakter için ihtiyacımız olan belirli detayları görüştüm. Makyaj, VFX ekibinin yüz hareketlerindeki detayları ve cilt tonundaki dokuları hazırlamamızı sağlar. Tom, resme yardımcı olacağını bildiği makyajın ve duyguların hassasiyeti konusuna çok önem veriyordu.”
Yanlış yerde olan tek bir çizgi veya nokta VFX ekibinin işlerini yapmasını etkileyecekmiş. “Çeşitli kedilerin yüzlerine belli desenler yerleştirdik. Yüzlerindeki çizgiler son derece hassastı ve her gün aynı noktada yer almaları gerekiyordu. O yüzden üzerine desenleri yerleştirdiğimiz maskeler yaptık ve referans olarak kullandık.”




KOSTÜMLER

Dijital Kürkü Giydirmek : Kedileri Giydirme Sanatı


Cats’de sadece Yaşlı Deuteronomy, Bay Mistoffelees, Grizabella, Tiyatro Kedisi Gus, Bustopher Jones, Macavity, Jennyanydots ve Rum Tum Tugger dahil olmak üzere bir avuç kediye gerçek kostümler verilmiş. Daha önce Tom Hooper ile Danimarkalı Kız ve Sefiller’de çalışmış olan kostüm tasarımcı Paco Delgado şunları söylüyor; “Tom’la başta hangi karakterin kostüm giyeceğini, hangi karakterin tasma takacağını görüşmüştük. Ayrıca VFX departmanıyla birlikte oyucuların giyeceği kostümler ve kıyafetlerin üzerinde çalışacaktık. Ayrıca kostümlerin her kedinin kürkünün uzantısı olmasına dikkat edecektik.”
Delgado’nın oyuncuların giydiği hareket yakalama kıyafetlerini de yeniden tasarlaması ve alıcı kılıflarının fazla sert olmamasını ve yüksek enerjili dans hareketleriyle çalışabilmelerini sağlaması gerekmiş. “VFX dünyası için yeni bir maceraydı. Hareketleri kaydetmek için kostümlerde olması gereken öğeleri görüşmemiz gerekti. Çok teknik bir işti. Mükemmele en yakın kıyafeti bulana dek VFX ekibinin rehberliğinde prototipleri yapmaya başladık.
Kıyafetler her oyuncu için rahatlık ve esneklik nedeniyle yumuşak, ince Lycra kullanılarak özel olarak yapılmış. Yine de kıyafetlerin çok fazla bilgi taşıması gerektiği için kostüm ekibinin oyuncuların ve dansçıların hareketlerini etkilemeyecek şekilde alıcılarla, kablolarla, bataryalarla çalışması gerekmiş.
Kostüm ekibi, Kraliyet Balesi’yle birlikte çalışarak kıyafetleri yeniden tasarlamış ve teknik gereksinimlere ulaşıncaya ve dansçılara tam esneklik sağlayıncaya kadar yedi, sekiz farklı versiyonunu yapmış.

YAPIM TASARIM

Büyük ve Sorumlu : 1930’lar Londrası’nın Kedilerini Yaratmak


Tom Hooper şunları söylüyor; “Bu filmin gerçekten büyüleyici olan özelliklerinden biri de setlere girdiğinizde kedilerimizle çevrili, dünyanın anlaşılmaz büyüklükte olduğu ölçekli bir dünyaya giriyorsunuz.”
Cats, 1930’larda, Londra’nın merkezinde bir gecede geçiyor. Victoria’nın Wasteland’de terk edildiği andan itibaren izleyici karanlık mezarlıklarda, çöplerin atıldığı arka sokaklarda, bir evin mutfağında, neon ışıklı bir Süt Barı’nda, eski bir tiyatroda ve son olarak Piccadily Circus’ta fırtınalı bir yolculuğa çıkıyor. Debra Hayward şunları söylüyor; “Tom, T.S. Eliot’ın bu şiirlerde yarattığı dünyayı onurlandırmak konusunda başından beri kararlıydı.”  Yapım tasarımcı Eve Stewart, Eliot’ın 1930’larda Old Possum’s Book of Practical Cats’i yazarken gördüğü Londra’yı yakalamaya çalışmış.

Hooper şunları söylüyor; “En başında Eve dünyanın muhteşem sahnelemelerini yaptı. Pembeler, leylaklar, morlarla dolu gece gökyüzü, Soho’nun fikrinden ilham alan neon renklerin 1930’lardaki puslu Londra göğüne süzülüşü gibi. Süreci yarattığı olağanüstü sanat çalışmasıyla başlıyor ve bana ve ekibe ilham vererek sona eriyor.”
Hooper’la birlikte çalışmak da ona ilham vermiş. “Tom ve ben başta filmin geçtiği zamanı düşündük. Kabaca T.S. Eliot’ın Old Possum’s Book of Practical Cats kitabını yayınladığı yılda geçiyor. O yüzden aslında 1930’ların sonunda, Londra’nın merkezindeki görünümü yakalamak istedik.”

Cats, Stewart’ın Hooper’la 6. Filmi ve çalışmalarının başarısı kendilerini filmin karakterlerinin hayatlarına kaptırmak istemelerinde yatıyor. Stewart şunları söylüyor; “Başta her sahneyi çizdim ve üstünde tartıştık. Ayrıca detaylı, renkli modeller yaptım. Böylece herkes neyi hedeflediğimizi en başından biliyordu.”
Stewart yapımcıların onlar için yarattığı dünyayı yaşayıp soluyabilmesinin önemli olduğunu düşünüyor ve bu Cats için tasarladığı setlerde de çok açıkça görülüyor.
Stewart’ın seti, kedi bakış açısıyla tasarlanınca insan oyuncular gerçek ev kedileri boyutunda görünüyor. Boyutları gerçekten nefes kesici. Her şey büyütülmüş ve olağanüstü oranlarda.
Debra Hayward şunları söylüyor; “Uzun süre dünyamızın ölçeği üzerinde görüştük. Kedilerin insan dünyasına görene kadar büyük olduklarını çok araştırdık. İki buçuğa bir gibi bir orana ulaştık.”

Stewart bazı istisnalarla birlikte şunları söylüyor; “Setlerin boyutları farklı ölçeklerde. Setteki her şeyin sıfırdan yapılması gerekti. Bazı objelerin boyutu üçle çarpılırken bazıları o boyutta inandırıcı olmadı. Örneğin kedilerin üzerlerine sıçrayabilmesi için sandalyelerin normalden 3 kat büyük olması gerekiyordu. Ama bazı şeyleri kısa sürede öğrendik. Mesela tuğlalar o ölçekte gerçekçi olmadı. Doğruyu bulana dek her detayı uyarladığımız bir süreçti.”
Cats dünyası teatral ve fantastik olduğu kadar gerçekçi de. Filmdeki ana cadde Soho’daki Meard Sokağı. Dans salonu bir zamanlar Piccadilly’nin arkasında sihirbazlar için kullanılan küçük bir tiyatro olan Trafalgar Square Lion.
Hooper şunları söylüyor; “Eliot’ın büyük Wasteland’ından bahsettik ve savaşlar arasındaki dönemde Londra’nın müzikhollerinin bitmekte olduğundan bahsettik. Londra’nın bu viran versiyonunun kedilere geceleri dolaşmak için daha fazla özgürlük vereceğini düşündük.”



Sesi ve Dansı Tasarlamak : Teknik Zorlukları Çözmek


Çok büyük dev bir dünya yaratmak büyük bir sorumlulukmuş. Bu filmin çekiminde hiç yeşil ekran kullanılmamış ve bu da işleri daha da zorlaştırmış. Çünkü her setin yapımının canlı şarkı söylenebilecek ve dans edilebilecek şekilde yapılması gerekiyormuş. Setlerin sesi minimize etmesi, üstlerinde 50 dansçının hoplayıp zıplayacağı kadar güçlü olacağı ama kedi akrobatların zıplamasına yetecek şekilde tasarlanması gerekiyordu. Setleri inşa ederlerken o setlerde kaç dansın yapılacağı da tam olarak bilinmiyormuş.
Stewart şunları söylüyor; “Setlerin tasarım ve inşaatı konusundaki en büyük engellerden biri de kedilerin nereye gideceklerini bilmiyor olmamızdı. Dünyanın en iyi dansçılarına sahiptik ve setlerde sürekli hareket halindeydiler. O yüzden her yüzeyi, duvardaki her boruyu, her kapı tokmağının, çekmecenin dansçıların ağırlığını güvenli bir şekilde taşıyacağı şekilde yapmamız gerekiyorduk.” Eve Stewart’ın üstündeki baskıya ek olarak her aksesuarın, çatalın, masanın sandalyenin, yastığın, kasenin, telefonun özel olarak yapılması gerekiyormuş. Ne söylersiniz yapmışlar.




GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ

Çoklu Kamera Ustalığı : Kedileri Çekmek


Devasa setler, dev canlı prodüksiyon gösterileri, dev bir kadro hepsinin ve daha fazlasının üstesinden gelecek bir görüntü yönetmeni gerektirmiş. Neyse ki Christopher Ross, son dönemde 6000 kişilik kalabalıklara canlı performansla şarkı söylendiği Yesterday’i çekmiş. Ross ve Hooper birlikte Cats dünyasını nasıl çekeceklerine dair bir plan yapmışlar. Ross şunları söylüyor; “Dansların, şarkı performansları ve Victoria’nın yolculuğunun kombinasyonu hikayede bir araya geliyor. Bale gösterilerini büyük bir zarafetle göstermek istedim. Büyük koro sahnelerini büyük ölçekle, daha yumuşak vokal anlarını içsel samimiyetle göstermek istedim. Samimi ya da yüzleşme sahnelerinde el kamerasına geçtik. Doğrudan dram yaparken içinde olduğunuz mekanlar ve anlattığınız hikaye göreceli olarak doğrusal olma eğilimindedir. Oysa müzikal formda bir yöne ya da diğerine büyük adımlar atabilirsiniz. Görsel olarak deney yapabilmekten gerçekten çok keyif aldım.”

Ayrıca Ross, çekim tarzını bireysel müzik sahnelerine ve setlere göre ayarlamış. “Mungojerrie ve Rumpleteazer’ın yatak odasındaki sahnesinde kısa ve keskin, caz gibi bir ritmi var. Bu anlarda araya daha çok eğimli oldukları hırsızlık anlarıyla güçlendiren kesitler girdi.”
Film, akşam karanlığından şafağa kadar bir gecede geçiyor. Her şarkı biraz farklı bir tarzda yazılmış ve farklı karakterlerle mekanları içeriyor. Ross şunları söylüyor; “Victoria’nın hikayesini ve koreografisini bize kamerayı yerleştireceğimiz yer ve nasıl kullanacağımıza rehberlik etmesi amacıyla kullandık. Her ortamın nasıl hissedilmesi gerektiğini ayrıntılandırdım. Sonra o ortamdan karakterlere nasıl ışık vereceğimize, kimin ışıklardan ve gölgelerden geçeceğine karar verdik.”
Ross ve Hooper’ın ortamların dansı maksimum etkiyle göstermek için koreografi ekibiyle yakın çalışmaları gerekmiş. Ross şöyle anlatıyor; “Sadece sahnelerin atmosferine değil siluetlere, ışık vurgularına, yan ışıklara, karşı ışıklara da odaklanmamız gerekiyordu. Özellikle de danslar sırasında. Bazı hareketler gölgede daha iyi görünürken bazıları yandan ışıkla daha iyi görünür.”

Tabii ki Londra da başlıca yaratıcı mihenk taşlarından biriymiş. Ross şunları söylüyor ; “Projeye katıldığımda yapım tasarımcı Eve Stewart ve Tom Hooper görselleştirme, mekanlar ve filmin ölçeği hakkında birçok görüşme yapmıştı. Filmin 1930’ların Londrasında geçiyor olması daha gerçekçi bir hikaye olmasına yardımcı oldu. Setlerimizde çeşitli renkler kullanılarak görsel hikaye anlatımımızın etkilenmesini sağladık.”
Ross, setlerin perspektifini ve ölçeğini, o setlerin içindeki kedilerin ölçeğini vurgulamak için farklı ölçeklerle çalışmış. “Sürekli insan boyutundaki dansçılarımızın kedi boyutuna küçültüldüğüne dikkat çekmek konusunda dikkatli olmalıydık. Bunu sabit tutmak için de sürekli olarak çöp kutusu, kapı kasası gibi bir objenin sürekli olarak çekimde olmasını sağladık. izleyici o objelerin dansçılara kıyasla ne kadar büyük olduğunu gördüğünde ortamın geometrisini hatırlayacaktı.”

Ayrıca bazı beklenmedik yerlerden de ilham almış. “Toy Story ve Wall-E gibi filmlere bakarak izleyiciye ölçeği nasıl sürekli olarak hatırlatacağımız konusunda ilham aldık.”
Yapım setlerinin ölçekleri nedeniyle Ross’un çerçeveleme ve ışık konusunda da uyanık olması gerekmiş. Özellikle de oyuncuların yüzlerinde. “Teknik açıdan bir dans sahnesini dansçının 10 metre uzağından çekerseniz dans pisti hemen biter. O yüzden plan, dansçılara bütün zemini vermek olduğu için izleyicinin karaktere aşık olduğu ve dansçılara parlayacakları bir alan verecekleri bir ortam yaratmalıydım.”
Cats’in her yönünle olduğu gibi amaç karakterlere ve hikayeye odaklanmakmış. Ross şunları söylüyor; “Sinematografik bakış açısıyla en büyük karmaşıklık hikayeyi anlatmak ve VFX yanının Tom’un performansla başarmaya çalıştığı şeyleri gölgelememesini sağlamaktı. Bunu yapmak için her çekim için ayrı ayrı çalıştık. Dansçıları minimal düzeyde ihlal ederek en temiz iskeleti oluşturduk. Ama en kışkırtıcı performansı yakalamak için de ihlalin kaçınılmaz olduğunu biliyorduk.”




MÜZİKAL OYUN CATS’İN TARİHİ

Sahne ve ekran tarihi boyunca edebiyatın önemli eserleri yeni izleyiciler için yeniden yorumlanmıştır. Kültürel hayatlarımızı şekillendiren hikayeler için kendi vizyonlarını sunarlarken, yazarlar, yönetmenler, oyuncular arasında nesilden nesle aktarılmış. Bram Stoker’ın Dracula, C.S. Lewis’ın Alice in Wonderland, Jane Austen’ın Pride & Prejudice, Tolstoy’un War and Peace eserleriyle Beowulf, The Wallace ve Homer’ın The Odyssey gibi şiirleri yeniden görüntülenip sunularak sahneye ve beyaz perdeye ulaşmış. Müzik bestesi gibi ya yaşadığımız zamanların ruh halini aktarıyorlar ya da onları yorumlayan sanatçıların taşıyacağı daha kişisel bir şeyler sunuyorlar. T.S. Elliot’ın Old Possum’s Book of Practical Cats kitabı da aynen öyle olmuş.

İlk olarak 1939’da yayınlanan Old Possum’s Book of Practical Cats, Eliot’ın 34-35 yılları arasında vaftiz çocuklarına yazdığı şiirleri içeriyor. Kitapta Miskin Kedi, Yaşlı Deuteronomy, Macavity, Bustopher Jones ve tabii ki Jellicle kediler gibi olağanüstü kedi karakterler aracılığıyla kedilerin hayatları anlatılıyor. Şiirlerin amacı asla bir kitapta yer almak olmamış. Her şiir ailesindeki bir çocuk için yazılmış bir armağanmış. “Old Possum” Eliot’a yakın arkadaşı, şair Ezra Pound tarafından sevgiyle verilen bir takma admış.

Şiirlerin müzikal potansiyeli ilk olarak 1954’te besteci Alan Rawsthorne, Practical Cats adlı bir orkestra ve konuşmacı için bir çalışma olarak sunduğunda ortaya çıkmış. Ama şiirlerin müzikal bir tiyatro oyunu için Andrew Lloyd Webber’ın uyarlaması, şiirleri bugünkü dünya fenomenine dönüştürmüş.
İlk bestelerini 1980’de Sydmonton’da sunduktan sonra Elliot’ın dul eşi Valeri Elliot tarafından Lloyd Webber’a Alımlı Kedi Grizabella’nın da yer aldığı bir dizi basılmamış şiir sunulmuş.
Başta çocuklar için kaleme alınmış olsalar da Eliot, Grizabella’nın hikayesini çocuk kitabında yayınlamak için fazla üzücü bulmuş. Lloyd Webber, hemen hikaye potansiyelini görmüş. Grizabella’nın trajedisi Old Possum’un acayip kedilerine derinlik katmış ve Lloyd Webber’ın koleksiyonu bir müzikal tiyatroya dönüştürmesine yol açmış.

Tiyatro oyunu, Wasteland adındaki abartılı hurdalık alanda geçiyor ve dünyaca ünlü kedi karakterleri Rum Tum Tugger, Bay Mistoffelees, Macavity, Jennyanydots, Yaşlı Deuteronomy, Grizabella ve Skimbleshanks ile canlıymış.
Hikaye, Jellicles adındaki bir grup kedinin etrafında döner. Yılın özel bir gecesinde bilge liderleri Yaşlı Deuterenomy’nin dikkatini çekmek ve Heaviside Tabakası’na çıkmak üzere seçilmek ve yeni bir Jellicle hayatına doğmak umuduyla her kedi kendi hikayesini anlatır.

Tiyatronun ötesinde, Cats’in alkışlar alan şarkısı Memory, Barbra Streisand ve Johnny Mathis’den Liberace ve Barry Manilow’a kadar 150’den fazla sanatçı tarafından seslendirilmiştir.
Hem orijinal Londra ekibinin, hem de Broadway ekibinin kayıtları En iyi Kast Albümü dalında Grammy ödülleri almıştır.
Cats, eğlence dünyasında bir sektör yaratmıştır ama West Side Story, Les Misérables, Evita gibi diğer büyük müzikallerin aksine bugüne kadar sinemaya uyarlanmamıştı.
Cats müzikalinin Covent Garden’daki New London Tiyatrosu’ndaki prömiyerinden 30 yıl sonra Tom Hooper, Lloyd Webber’ın şaheserini beyaz perde için yeniden canlandırıyor.




Universal Pictures sunar, Perfect World Pictures iş birliğiyle, bir Working Title ve Amblin Entertainment yapımı, Monumental Pictures ve The Really Useful Group iş birliğiyle bir Tom Hooper filmi: Cats..
Oyuncular James Corden, Judi Dench, Jason Derulo, Idris Elba, Jennifer Hudson, Ian McKellen, Taylor Swift, Rebel Wilson ve Francesca Hayward.
Müzik süpervizörü Becky Bentham, koreografi Andy Blankenbuehler.
Kostüm tasarımcı Paco Delgado, editör Melanie Ann Oliver.
Yapım tasarımcı Eve Stewart, görüntü yönetmeni Christopher Ross bsc.
İdari yapımcılar Andrew Lloyd Webber, Angela Morrison, Liza Chasin ve Jo Burn.
Senaryo Lee Hall & Tom Hooper, Andrew Lloyd Webber’ın müzikal tiyatrosu “Cats”e ve T.S. Eliot’ın “Old Possum’s Book of Practical Cats” kitabındaki şiirlere dayanmaktadır, ilk olarak  Cameron Mackintosh ve The Really Useful Group tarafından Londra sahnesi için yapılmıştır.
Cats’in yapımcıları Debra Hayward, Tim Bevan, Eric Fellner ve Tom Hooper.
Yönetmen Tom Hooper.
Bir Universal Picture © 2019 Universal Studios ve RUG Ltd. Cats logo © 1981 RUG Ltd.

Filmin mmknmrtb notu:   3,5   /10