7.9.19

It Chapter Two / O Bölüm 2


Yönetmen Andy Muschietti, tüm zamanların en yüksek hasılatlı korku filminin sonu O Bölüm 2'de, Kaybedenler Kulübü’nü, kötülüğün tekrar ortaya çıkmak için seçtiği, her şeyin başladığı yer olan Derry’de yeniden bir araya getiriyor.

Kaybedenler Kulübü tarafından yenilgiye uğratılmasından yirmi yedi yıl sonra Pennywise, Derry kasabasını yeniden dehşete düşürmek üzere geri döner.
Artık birer yetişkin olan Kaybedenler Kulübü üyeleri çoktan kendi yollarına gitmiştirler.
Fakat yeniden insanlar ortadan kaybolmaya başlarlar.
Bunun üzerine, kulübün kasabada kalmış tek üyesi olan Mike, diğerlerini oraya çağırır.
Geçmişin deneyimlerinden dolayı yıpranmış olan kulüp üyelerinin Pennywise’ı bu kez sonsuza dek ortadan kaldırabilmek için kendi en derin korkularıyla yüzleşmeleri gerekecektir.
Bu girişimleriyle, her zamankinden daha da ölümcül olan, şekil değiştirici palyaçonun doğrudan yoluna çıkarlar.




Film Muschietti imzalı 2017 yapımı O'nun devamı niteliğinde.
İlk film eleştirmenlerin beğenisini kazanmakla kalmayıp, dünya çapında 700 milyon dolardan fazla ciro yapmış, korku türüne yeni bir boyut katarak kültürel dokunun bir parçası olmuştu.

O Bölüm 2'nin başrollerini, Bill rolündeki James McAvoy (“X-Men” serisi, “Split”, “Glass”), Beverly rolündeki Oscar adayı Jessica Chastain (“Zero Dark Thirty”, “Mama”, “Molly’s Game”), Richie rolündeki Bill Hader (HBO yapımı “Barry”, “The Skeleton Twins”), Mike rolündeki Isaiah Mustafa (TV filmi “Shadowhunters: The Mortal Instruments”), Ben rolündeki Jay Ryan (TV filmi “Mary Kills People”), Eddie rolündeki James Ransone (HBO yapımı “The Wire”) ve Stanley rolündeki Andy Bean (“Swamp Thing”, “Allegiant”) paylaşıyorlar.

Kaybedenler Kulübü’nün genç üyeleri olarak rollerine geri dönen isimler ise şöyle: Bill rolünde Jaeden Martell, Stanley rolünde Wyatt Oleff, Eddie rolünde Jack Dylan Grazer, Richie rolünde Finn Wolfhard, Beverly rolünde Sophia Lillis, Mike rolünde Chosen Jacobs ve Ben rolünde Jeremy Ray Taylor.

İkon haline gelen Pennywise rolünü ise bir kez daha Bill Skarsgård canlandırdı.

Stephen King imzalı “IT” romanına dayanan filmin senaryosunu Gary Dauberman kaleme aldı. Muschietti’nin yönettiği “O Bölüm 2”nin yapımcılığını Barbara Muschietti, Dan Lin ve Roy Lee; yönetici yapımcılığını ise Richard Brener, Dave Neustadter, Gary Dauberman, Marty Ewing, Seth Grahame-Smith ve David Katzenberg üstlendiler.

Filmin kamera arkası ekibi görüntü yönetmeni Checco Varese (“The 33”), Oscar ödüllü yapım tasarımcısı Paul Denham Austerberry (“The Shape of Water”), kurgu uzmanı Jason Ballantine (“IT”, “Mad Max: Fury Road”) ve Oscar adayı kostüm tasarımcısı Luis Sequeira’dan (“The Shape of Water”, “Mama”) oluşuyor.
“O Bölüm 2”nin müziği Benjamin Wallfisch’in (“Shazam!”, “Blade Runner 2049”, “IT”) imzasını taşıyor.

New Line Cinema bir Double Dream-Vertigo Entertainment-Rideback yapımı olan, Andy Muschietti filmi “O Bölüm 2”yi sunar.
Filmin dünya çapındaki dağıtımını Warner Bros. Pictures gerçekleştirecek..

It Chapter Two / O Bölüm 2, 6 Eylül'de Türkçe dublaj, Türkçe altyazılı ve IMAX seçenekleriyle gösterime girdi..





YAPIM HAKKINDA

Bazen dileğimiz unutulur…
Geçmişte bırakmaya çalıştığımız şey…
Orada kalmaz.
Bazen O sizin için geri gelir.
 - Mike Hanlon

Stephen King’in önde gelen korku romanından uyarlanan, olağanüstü başarılı 2017 yapımı “O”nun finalinde, Kaybedenler Kulübü’nün genç üyeleri kanalizasyon tünellerinde Pennywise’ı alt ettikten günler sonra, açık havada oturmuş güneşin tadını çıkarmaktadırlar. Derry’yi ortadan kaldırmasına ramak kalan tehlikenin gerçek boyutundan sadece onlar haberdardırlar. Ve kan yeminiyle bir ant içerler: Eğer bu kötücül varlığı yok etme çabaları yetersiz kalmışsa, eğer Pennywise bir gün gerçekten geri dönerse, onlar da kasabaya geri dönecektirler…
Yirmi yedi yıl sonra, O geri döner.

Küresel çapta fenomen “O”nun ve şimdi de destansı sonu “O Bölüm 2”nin yönetmeni Andy Muschiettiye göre, Pennywise hiçbir zaman onu bırakmadı. İlk filmin olumlu eleştirileri, hayranların sevgisi ve rekor kıran bilet satışları artmaya devam ederken, Muschietti çoktan King’in ünlü romanının iki filmde anlatımı şeklinde planlanan projesinin ikinci ve son bölümünün ön yapım çalışmalarına başlamıştı bile.

Yönetmen ilk filmin şaşırtıcı başarısıyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Uzun süredir bu projenin içindeyim. Onu şekillendirirken, zorlukları aşarken çok eğlendim. Filmin yapım süreciyle güçlü bir bağım var. Pencerenin diğer tarafından bakmak benim için zor ama tabi ki inanılmaz başarısı beni müthiş memnun etti ve gerçekten gururlandırdı”.

Muschietti, diğer yandan, ivedilikle Derry’ye dönme ihtiyacını da şu sözlerle aktarıyor: “Projenin bütünündeki kanca etkisi inanılmazdı. İnsanlar hikayeye ve karakterlere fazlasıyla bağlandılar. Filmin sonunda, bir şeylerin geleceğine dair bir vaat vardı: Temel olarak, O geri dönerse, Kaybedenler de geri dönecek. İzleyicilerin hikayenin ikinci bölümünü, sonucu görme arzusunu ben de paylaştım. Yapıma bir an önce başlayıp, hikayeyi kafamda canlandırma konusunda olağanüstü heyecanlıydım”.

Hem “O” hem de “O Bölüm 2”nin senaristi Gary Dauberman için King’in tek bölümlük romanını beyaz perdeye uyarlamak büyük ölçüde kesintisiz bir süreçti. Dauberman bu konuda şunları söylüyor: “Fikri alışverişinde bulunmayı, ilk filmde başlattığımız sohbeti sürdürmeyi hiç bırakmadık çünkü sanırım ivmeyi ileri taşımayı istedik. İlk filmde çalışırken birbirimizle çok rahat bir diyalog geliştirdik ki bence bu durum yaratıcı sürece gerçekten katkı sağladı. İşe yaramayacak bir fikri ortaya atabilme özgürlüğüne her zaman sahip olmak istersiniz çünkü bir fikir başka bir fikir doğurabilir. Andy ve Barbara da bunu anlıyor. Dolayısıyla, onlarla işbirliğimiz gerçekten rahat ve pek çok açıdan zahmetsizdi”.




Dan Lin ve Roy Lee ile birlikte filmin yapımcılığını üstlenen Barbara Muschietti, “Kitap 1.100 sayfa ve birinci film bunun belki 300 sayfasını kapsıyordur. Sonucun daha büyük bir hikaye ve iki misli karakter içereceğini biliyorduk: Çocuk Kaybedenler ve yetişkin Kaybedenler. Bu film her açıdan çok ama çok daha fazlası. Daha derin. Daha iyi. Daha korkutucu. Destansı” diyor.

Yapımcılar “O”da tarz olarak King’in romanının —zaman içinde sürekli olarak zıplamalar içeren— anlatım tarzından farklılaşmayı seçerek yalnızca genç Kaybedenlerin hikayesini aktardılar. Bu kez ise, senaryo 1989 yazından daha önce açıklanmamış olaylar içeriyor. Bu olaylar şimdinin yetişkin Kaybedenlerinin gençliklerine dair anımsamalar içererek, Mike haricindeki Kaybedenlerde olduğu anlaşılan hafıza boşluklarını da dolduruyor.

Yönetmen bu konuda, “Kitaptaki iki zaman çizelgesi arasındaki diyaloğa bayılıyorum ve bunu ikinci filme dahil etmeyi hep istiyordum. ‘O Bölüm İki’ yetişkin Kaybedenlerin 27 yıl sonraki hikayesini anlatsa da, bu Kaybedenler çok gerekli bir şeye erişmek için hatıralarına geri dönecekler. Hem kim olduklarını, hem de aralarındaki müthiş bağı hatırlamak zorundalar” diyor.

Muschietti romanın hikaye anlatım yapısını benimsemekle kalmayıp, King’i projeye daha doğrudan dahil etti. “Stephen uyarlamalara çok saygılı. Onunla diyaloğumuz ilk filmi bitirmemize yakın başladı. Ona ön-gösterim yaptık ve çok olumlu tepki verdi. İkinci filmimiz için onun düşüncelerinden yararlanma fırsatını es geçemezdim” diye açıklıyor yönetmen.

King ise şunları aktarıyor: “İlk film için umutluydum ama bu kadar iyi olmasını hiç beklemiyordum. Bence ikinci film güvenoyunu ilk filmin sonundaki ‘O Bölüm İki’ kartının izleyiciler tarafından alkışIanmasıyla aldı. Daha fazlasını istiyorlardı. Şimdi hikayenin geri kalanını da öğrenecekler. Bu bir devam filmi değil, bütünleşik bir hikayenin ikinci yarısı.

Yazar konuyu değiştirerek şunları aktarıyor: “Romanda çalıştığım zamanı hatırlıyorum da, bir gün yürüyüşe çıkmıştım. Yolda küçük bir kızın kaldırımın kenarına oturmuş tozun üzerine bir şeyler çiziktirdiğini ve kendi kendine hayali insanlar hakkında konuştuğunu gördüm. Şöyle düşündüm: ‘Ya bunu yetişkin biri yapıyor olsaydı?’ Çocukların daha geniş bir bakış açısı olduğunu anlıyoruz. Hayal güçleri sınırlama tanımıyor. Ama büyüdükçe o hayal gücünü elimizde tutmak gitgide zorlaşıyor. Kısacası, o romanda gerçekten yapmayı istediğim şey çocukken bazı şeyler deneyimlemiş o insanları yetişkin olarak geri getirmekti çünkü O’na karşı kullanmaları gereken çocukluk hayalgücüne yeniden erişme şansına yalnızca onlar sahipti”.




Barbara Muschietti, King’in kapsamlı romanıyla ilk olarak genç bir kızken tanıştı. O dönemde okuyarak hayalgücünü geliştirmekten keyif aldığını belirten Muschietti, “Kitabı okuduğumda 15 yaşındaydım. 13 yaşındaki bu karakterlerin korkunç bir kötülükle mücadele ederken, bir yandan da yobazlık, cinsiyet ayrımcılığı ve Yahudi düşmanlığına karşı durmaları bana gerçekten ilham verdi” diyor.
Yapımcıların King’in kitabındaki bu temaları filme aktarmaktaki daimi kararlılığını vurgulayan Barbara Muschietti, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Derry kasabasının ruhu 27 yıl önce ‘O’nun dönemindekinden bile kötü: Yobazlık, nefret, empati yoksunluğu hat safhada… Her yerde sis var ve kasaba sakinleri bunun ne kadar kötü olduğunu görmüyor. Büyünün bir parçası bu. Derry’den ayrıldığınızda, kasabaya ve orada geçirdiğiniz zamana ilişkin hafızanız soluklaşmaya başlıyor. Dehşet verici şeyler oluyor ama bunlar hafızanıza kaydolmuyor”.

Böylesi vahim bir olay hem King hem de romanın hayranları için dönüm noktasıydı ve yapımcılar da onu filme koymaya kararlıydılar. Barbara Muschietti bu konuda şunları söylüyor: “King’in dehasının göstergelerinden biri karnaval gibi şenlikli bir ortam içinde bir nefret suçunu aktarışıydı. Bu onun Bangor-Maine’deki bir olaya tepki verme şekliydi. Kitabın pek çok hayranı, ‘Adrian Mellon sahnesini filme dahil edip etmeyeceğimizi sordu? Tabi ki edecektik çünkü bu olay Derry’nin ne kadar çılgın ve kör bir yer olduğunu anlamada çok önemliydi”.

Dauberman ise şu gözlemini paylaşıyor: “Pennywise, uyuyor olduğu dönemde bile, kasabayı ilk filmde görmediğimiz şekillerde avcuna almış durumda. Adeta, kasaba O’na tamamen teslim olmadan önce son nefesini veriyormuş gibi bir umutsuzluk hissi hâkim. Kaybedenler geri döndüğünde, Pennywise onları alt etmek için çok daha çaresizce hareket ediyor çünkü Derry’yi tamamen tüketme noktasında yoluna sadece onların çıkabileceğini biliyor”.

Kaybedenler Kulübü’nün tek kadın üyesini canlandıran Jessica Chastain, “İlk filme bayıldım ve Sophia Lillis’in canlandırdığı Beverly Marsh karakterine çok yakınlık duydum. Son derece dinamik bir enerjisi var. Çoğu kez de aralarında en cesurları o. Hayatında çok fazla karanlık görmüş ve işte bu da onda korkusuzluk yaratıyor”.

Chastain’in rol arkadaşı James McAvoy, onun hem ilk film hem de romana duyduğu hayranlığı paylaşıyor. Kendini “muazzam” bir King hayranı olarak tanımlayan McAvoy, “Onun bazı kitapları iki üç kez okunabilir nitelikte. İçlerinde kazıp çıkarılacak pek çok maden var. ‘O’ romanını 12 yaşımdayken okudum. Antik çağlardan bir kötülük ile yedi çocuktan oluşan sihirli ordu arasında bir savaş var. Çocukları birleştiren şey ortak bir inançları. Eğer inanmak günü zaferle kapatmanızı sağlayan şey ise, çocukların yetişkinlerden çok daha fazla inanma gücü olduğunu unutmamalısınız. Bu yüzden de, 27 yıl sonra yeniden Pennywise’a karşı durduklarında elleri daha zayıf. Yetişkinler olarak artık büyüye değil, dünyevi şeylere inanıyorlar. O’nu alt edeceklerse, bunu yapmalarının tek yolu çocukluklarını yeniden keşfetmek, canavarlara inanmak ve Pennywise’la onun şartları çerçevesinde savaşmak”.

Kendisinden “kocaman bir Stephen King delisi” olarak söz eden Bill Hader ise şunları aktarıyor: “‘O’ ayaklarımı yerden kesmişti. Georgie’li açılış sahnesinden itibaren; canlı, harika görüntüleriyle inanılmaz dehşet verici olduğunu düşündüm. Ama aynı zamanda duygusal ve komikti de. Genç oyuncular muhteşem ve son derece incelikliydiler. Andy onlardan harika performanslar elde etmiş. Filmin sonunda eğer O dönerse kendilerinin de döneceğine yemin ettikleri anda, ‘Vay canına, muhteşem olacak. Bir film daha gelecek!’ diye düşündüm!”

McAvoy, Chastain ve Hader’a yetişkin Kaybedenler olarak eşlik eden oyuncular Isaiah Mustafa, Jay Ryan, James Ransone ve Andy Bean. Genç Kaybedenler olarak geri dönenler ise Lillis, Jaeden Martel, Wyatt Oleff, Jack Dylan Grazer, Finn Wolfhard, Chosen Jacobs ve Jeremy Ray Taylor. Bill Skarsgård da bir kez daha Pennywise rolünü üstlendi.

Andy Muschietti, “Tüm oyuncular kendi enerjilerini ve karakterlere dair kendi anlayışlarını getirdiler. Bölüm Bir’de, saf ve bozulmamış bir grup çocukla tanıştık. Bu filmde ise aradan 27 yıl geçmiş ve karakterler artık hasarlılar. Profesyonel ve sosyal yaşantılarında başarılı olsalar da, derinlerde bir yerlerde yaralılar. Mike arayıp ‘Eve dön’ dediğinde, hepsi farklı tepkiler veriyorlar. Fakat bir şey var; sisli de olsa bir anı onları geri dönmeye zorluyor” diyor.

King o şeyi “inanç” olarak niteliyor ve şunları söylüyor: “Yetişkin olduğunuzda değişirsiniz. Maliyet hesaplama eğiliminiz vardır. Kaybedenlerinkinden farklı bir doğal tereddüt vardır —hayatınızı bir kenara bırakıp risk almak zordur. Fakat Kaybedenler birbirlerine inanmakla kalmıyor, çocukken ettikleri yemine de inanç duyuyorlar. Bilinmeyenle karşılaştığınızda, inancınız yoksa bitersiniz”.

Kaybedenler üyesi olmada bir aidiyet ve birlik hissi bulan bu bireylerin gücü kitabı gençken okumuş Muschietti’ye çok yakın gelmişti: “Kendi deneyimlediğim şeyleri anlatan bir hikayeydi. O yaşta yaşanan tüm uygunsuzlukların ve güvensizliklerin bir aynasıydı roman. Fakat onu bir yetişkin olarak okuduğunuzda bakış açınız değişiyor. Bu aslında çocukluğa yazılmış bir aşk mektubu ve o döneme ait tüm o hazinelerden söz ediyor: Hayalgücü, inanç gibi yetişkinlikte kaçınılmaz olarak kaybedilen şeylerden. İşte bu yüzden, artık birer yetişkin olan bu özel çocuklar hikayede kasabanın tek umudular”.

KAYBEDENLERİN HEPSİ BÜYÜDÜ

EVE DÖNÜN
EVE DÖNÜN
EVE DÖNÜN

İkinci bölümün resmi olarak duyurulmasından bile önce, Kaybedenleri canlandıracak oyuncuların kimler olacağı konusunda medyada çok sayıda spekülasyon yapıldı. Sonradan öğrenildi ki, yapımcılar, yeminlerini yerine getirmek üzere Derry’ye geri dönecek yetişkin Kaybedenleri canlandıracak oyuncular üzerinde uzun zamandır kafa yoruyorlardı.

Barbara Muschietti, “Daha ilk filmin oyuncu seçim sürecinde, yetişkinlerin kimler olacağını hep düşündük. İki kıstas vardı: Birincisi elbette, müthiş oyuncular olmalıydılar; ikincisi ise, fiziksel olarak genç Kaybedenlere benzemeliydiler. Bence sonuçta mükemmel bir yetişkin Kaybedenler grubuna sahip olduk” diyor.

Dışarıdan bakıldığında, yetişkin Kaybedenlerin çoğu şimdi Derry’den uzak hayatlarında başarılı birer bireydirler. Bill Denbrough çok-satan bir korku yazarı ve senaristtir; Beverly Marsh kocasıyla birlikte bir kadın giyim markasının sahibidir. Richie Tozier sevilen bir stand-up komedyenidir. Ben Hanscom kendi ticari mimari firmasını yönetmektedir. Eddie Kaspbrak kıdemli bir risk değerlendirme uzmanı olarak New York’ta çalışmaktadır. Stanley Uris de muhasebecidir. Tek istisna, doğup büyüdüğü kasabayı asla terk etmemiş olan ve asistan kütüphaneci olarak çalıştığı kütüphanenin üzerindeki saat kulesinde yaşayan Mike Hanlon’dur.

Ne var ki, dışarıdan görülenler bazen resmin tamamını oluşturmazlar. Dauberman’ın bu konudaki açıklaması şöyle: “Kaybedenlerle yeniden karşılaştığımızda çok eksik bir yanları var. Yalnızca birlikte olduklarında şekillenen bir yapbozun parçaları olduklarını hatırlamıyorlar. Yani, hepsinde kayıp bir “şey” var; ve henüz anlamadıkları şey kayıp olan şeyin birbirleri oldukları. Derry’ye geri çağırılıp yeniden bir araya geldiklerinde, birden bire kendilerinin tekrar bütün olduklarını hissediyorlar... adeta kendilerini yeniden buluyorlar. Olmaları gerektiği gibi ama uzun zamandır olmadıkları bir durumdalar”.

James McAvoy canlandırdığı Bill Denbrough karakterinin Mike Hanlon’la yaptığı ciddi telefon görüşmesi hakkında şunları kaydediyor: “Gelebilecek en kötü telefon nedir? Örneğin, çocuğunuz kaza geçirdi ya da ebeveynleriniz öldü mü? Bunları yüzle çarpın. Bill ne Mike’ı ne de Derry’yi pek hatırlıyor —oralı olduğunu biliyor ama orası kafasında çok bulanık gerçekten. Mike ona bir şeyin geri döndüğünü söylediğinde, Bill nedeninin pek bilmiyor ama oraya gitmek zorunda olduğunu biliyor. Ve sonra birden bire yıllardır içinde taşıdığı o inanılmaz korkunç, insanı yiyip bitiren suçluluk duygusunu hatırlıyor. O duygu, o suçluluk ve değersizlik hissi hayatı boyunca Bill’in yaşamındaki her şey için itici güç olmuş. Bu hislerin kaynağı hiçbir zaman net değil. Ucuz bir yazar mı? Kötü bir koca mı? O anda nihayet Georgie’yi ve kardeşinin ölümündeki rolünü hatırlıyor. Hissettiği her şeyin çıkış noktası bu”.

McAvoy’u Bill rolü için şiddetle tavsiye eden kişi Jessica Chastain’di. İkili o sırada ikinci kez birlikte çalışıyorlardı. Bir sohbetleri sırasında, aktrisin bombayı bıraktığını ifade eden McAvoy, şunları söylüyor: “Hoş bir sohbet esnasında, konu ‘O’ filminden açıldı. Jess, ‘Andy Muschietti benim arkadaşım. Beraber bir filmde çalışmıştık. Bir sonraki filmde Beverly Marsh’ı oynamamı istiyor… şey, Bill rolü ilgini çeker mi?’ dedi. Sanırım bir saniye bile geçmeden olumlu yanıt verdim. Birkaç ay sonra Andy beni görüntülü aradı ve Bill rolü için neden doğru bir seçim olacağımı anlattı. Çok zarif ve övgü doluydu. Sonradan, onun ve Barbara’nın birlikte çalıştığım en harika insanlar arasına girdiklerini söylemeliyim”.




Jessica Chastain, Beverly rolü için yapımcıların aklına ilk olarak, genç Sophia 2016’da birinci filmin seçmelerinin yapıldığı odaya adım attığında geldi. “Andy bana Sophia ile benim yan yana fotoğraflarımı gönderip, ‘Benzerlik hakkında ne düşünüyorsun?’ diye sordu. İlk filmi izlediğimde, yetişkin Beverly Marsh’ı canlandırabilecek miyim görmek istedim. Onun Andy’nin vizyonunda nasıl bir çocuk olduğunu görmek istedim” diyor Chastain.

Beverly gecenin bir yarısı Mike’tan hiç beklenmedik bir telefon alınca, o da ilk başta çoğunu tanımlayamadığı duygulara boğulur.
Aktris bunu şöyle açıklıyor: “Beverly yirmi yedi yıl önce Derry’den ayrıldığından bu yana çocukluğunu ve geçmişine ait anılarını çoktan unutmuş: Ne Pennywise’ı, ne Bill’i ve Kaybedenleri hatırlıyor. Hatta ne kadar güçlü olduğunu bile unutmuş. Tekrar tekrar istismar edildiği ilişkiler yaşamış, tıpkı çocukluğunda babası tarafından istismar edildiği ilişki gibi. Filmin başında bir şey onu sarsıp bu döngüden çıkarıyor: Evdeki bir insandan çok daha büyük bir korku olduğunu fark ediyor ve bunun ne olduğunu anlamak için Derry’ye geri dönüyor”.

Bunu anladığında, Chastain’e göre, Beverly hem O’nunla yüzleşiyor hem de yetiştirilişinin yansımalarıyla: “Beverly anne babanın verdiği bir güvenliğe sahip olmamış, oldukça yalnızmış. Kaybeden olup gruba katılmak birçok açıdan ona aile istikrarını sağlamış çünkü kulüp üyeleri onun ailesi olmuş. Bence, bu film büyük ölçüde Bev’in nasıl farklı sevebileceğini öğrenmesini içeriyor. Babasıyla ilişkisinden ötürü, sevgiyi hep zor, dramatik ve karmaşık bir şey olarak algılamış; asla saf bir duygu olarak değil”.

Bir diğer Kaybedenler üyesi Richie duygularına odadaki fil muamelesi yapmayı her zaman daha kolay bulmuştu. Hayatı boyunca acıyı mizahla savuşturması onu stand-up komedide çok iyi bir yere getirmişti. Çok yönlü aktör Bill Hader’ın Richie rolüne yolculuğu başkasının verdiği bir röportajla başladı. Aktör bunu şöyle anlatıyor: “Birkaç arkadaşım bana mesaj attı çünkü sosyal medya hesabım yok. Bana, ‘Hey, Finn’i tanıyor musun, “Tuhaf Şeyler”deki şu çocuğu? Az önce senin bir sonraki “O” filminde Richie’yi canlandırmanı istediğini söyledi’ dediler. Şaşırdım ve, ‘Bu çok tatlı ama sanırım olmayacak’ diye düşündüm. Ardından menajerim aradı ve, ‘Finn adında genç bir aktör var, “O” filminde oynuyor. Anlaşılan kendisinin yaşlı versiyonunu senin oynamanı önermiş. Yönetmen Andy Muschietti’yle öğle yemeğine davetlisin’ dedi. Andy’yle buluştuğumda bana şunu söyledi: ‘Biliyor musun, burada olmamızın nedeni Finn’in Richie rolünü senin oynamanı istemesi’. Ve işte böylece ‘O Bölüm 2’deyim çünkü Finn bir röportaj verdi ve herkes onu dinledi. Belli ki internete daha çok ilgi göstermeliyim”.

Diğerlerinin aksine, eve dönme çağrısına Richie’nin verdiği duygusal tepki doğrudan ve dürüsttür. “Her yere kusuyor; filmdeki ilk sahnem bu“ diyor Hader ve ekliyor: “Başlangıçta Andy ile Richie’nin izleyicilerin temsilcisi olması konusunu bol bol konuştuk. En azından, aklı başında ve pratik izleyicileri. ‘Ne? Katil palyaço geri mi dönmüş? Arabam hemen şurada!’ diyen bir Richie ile özdeşleşebilirim çünkü ben de genelde bir karakterin tehlikeli bir yerde kalmakta inat etmesinin nedenini merak ederim. Richie her zaman pek çok şeyi inkar etmiş. Geçmişinde asla yüzleşmek istemediği şeyler var. Ve tabi ki Pennywise’ın besleneceği şeyin bu olacağından çok korkuyor. Tepkisinin kaçmak olması doğal. Fakat korktuğu halde kasabada kalıyor çünkü Kaybedenler birbirlerinin yanında olurlar”.




Hiç kaçmamış ve geçmişinin tek bir gününü bile unutmamış yegane Kaybeden olan Mike Hanlon’un yaşamı hep tetikte olma üzerine kuruludur. Saat kulesinin tavan arasındaki günleri; araştırmayla, Derry’nin tarihçesini, tarihi eserlerini ve gazetelerini incelemekle geçmektedir. Bunların tümü onun varlığının tek amacıyla bağlantılıdır: Pennywise’ın ne zaman geri döneceğini bilmek ve O’nu yenmek için uygulanabilir bir plana sahip olmak.

Isaiah Mustafa canlandırdığı karakterin adanmışlığının aynısını oyuncu seçmeleri sırasında aylarca Toronto ile Los Angeles arasında gidip gelerek bizzat gösterdi. Role hazırlığı da aynı adanmışlığın göstergesiydi. Mustafa hem King’in romanını dört kez okudu hem de sesli romanı tekrar tekrar dinledi. “Hikayenin her ayrıntısına hâkim olmak için elimden geldiğince çok kez üzerinden geçmek istedim” diyen Mustafa, şöyle devam ediyor: “Bence Mike ile diğer Kaybedenler arasındaki en büyük fark Mike’ın hafızasında O’nun var oluşu. Diğerleri kasabadan ayrılıp hayatlarını yaşamış ve O’nu unutmuşken, Mike kasabada kalıp hiçbir şeyi unutmamış. O’nu bir takıntı haline getirmiş. Otuz yıla yakın süredir O’nun hakkında araştırma yapmış ve araştırması onu Derry’den çok uzaklara götürmüş. Bu şekilde tek bir şeye odaklanmanın bir bedeli var. Yıllar boyu cevaplar aramak, insanlarla röportaj yapmak, kitapları ve hikayeleri taramak ve internetin derinlerine dalmak Mike’ı fazlasıyla yıpratıyor”.

“Pennywise’ın gerçekten öldüğüne inanmıyor. O’nun bir tür kış uykusunda olduğuna inanıyor” diye sözlerini sürdüren Mustafa, bunu şöyle açıklıyor: “Bu, uzun zaman önce Derry’ye geldiğinden beri şekil değiştiricinin hep yaptığı bir şey. Mike araştırmalarından öğreniyor ki kendilerinden önce Pennywise’ı yok etmeye çalışan bir başka grup daha varmış. Kaybedenler olarak kendi gruplarının daha başarılı olmasını ve O döngüsünü sonlandırmasını umuyor”.

Ben rolü için seçmelere katılan Jay Ryan’ı arayan menajeri ondan biraz sıradışı bir istekte bulundu. Ryan bunu şöyle aktarıyor: “11 yaşlarındaki halimin bir fotoğrafını istediler. Amaçları o yaşlarımda Jeremy Ray Taylor’a ne kadar benzediğimi görmekti. Gerçekten de benziyordum. Romanda aynı yaşta olan genç Ben ile sahiden bir bağ kurmuştum. Sanırım çoğumuz büyürken çocukluktan kalma bazı güvensizlikleri taşıyoruz. En çok da, bu kişi benden hoşlanacak mı; iyi bir izlenim bırakacak mıyım kaygılarını yaşıyoruz. Birinin bunu yaşadığını, sonra o korkuyu adım adım yendiğini ve o korkuya rağmen başarılı olduğunu görmek insanda takdir duygusu yaratıyor. Ben’e hakkını vermek istedim. Öte yandan, işinde başarılı da olsa, Ben’in herhangi biriyle gerçekten bağ kurmada kaçınılmaz olarak bir beceriksizliği var. O, başarılı bir şirketi, büyük bir evi ve bir köpeği olan yalnız biri. Senaryoya köpeği eklettim çünkü onun en azından bir şeyinin olmasını istedim”.

  Ne tuhaftır ki, Ryan gençlik döneminde memleketi Yeni Zelanda’da palyaço ve sihirbaz olarak çalıştı, “süpermarketlerde bağrışan çocuklar için balondan hayvanlar yaptı“. Aktör, “Hâlâ harika oyuncak ayılar yapabiliyorum” diyor. Ben’in Pennywise’la karşı karşıya gelmenin işkence ve travmasını hatırlamadığını belirten Ryan, “Ama iyi şeyleri hatırlıyor. Kaybedenlerle arasındaki yoldaşlık düzeyi hayatı boyunca bir daha yaşamadığı bir şey. Bir bakıma, Ben çok ama çok uzun zamandır Derry’ye çağırılacağı telefonu bekliyor. Bana göre, Pennywise yaşamınız boyunca taşıdığınız tüm gereksiz yüklerin ve karanlık korkularınızın bir karışımı. Kaybedenlerin kendi güçlerini hatırlamaları için Pennywise’a ihtiyaçları var aslında”.

Eddie’nin yetişkinliğini ve gençliğini canlandıran James Ransone ve Jack Dylan Grazer, “Hem konuşma ve düşünme hızlarına, hem de fiziksel olarak birbirlerine ne kadar benzediklerine bakılırsa aynı kişi olmalılar. Karşılaştıklarında muhtemelen çıldıracaklar diye espri yapıyorduk” diyor Barbara Muschietti. Çıldırmadılar ama hemen karşılıklı bir hayranlık kulübü kurdular ve Ransone genç Grazer için bir akıl hocası oldu.

Ransone çocukken Pennywise’a verdiği tepkiyi çok net bir şekilde hatırlıyor: “‘O’ romanı beni ve erkek kardeşimi çocukken çok korkutmuştu. O dönemde piyasada tükenmiş olan kitabın kapak görüntüsünün fotokopisini çektirip büyüttürmüş ve erkek kardeşimin yatağının yanına yapıştırmıştım. Kardeşim dehşete kapılmıştı ve bu yaptığımı hiç affetmedi. Hatta bu rolü aldığımda o konuyu yeniden açtı”.

Aktör sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kitabı bu kez okuduğumda, korkutucu tarafı doğaüstü öğeler değildi; tüm ana karakterlerin 40’lı yaşlarda oldukları halde hiçbirinin çocuğunun olmamasıydı. Hikayenin ilk kısmında, bu çocukların sınırsız potansiyelleri var ve gelecek ayaklarının altında uzanıyor. Sonra, çok büyük bir olay onları oyundan düşürüyor. Zaman fark ettirmeden geçip gidiyor ve onların potansiyellerini de alıp götürüyor”.

Yetişkin Stanley’yi canlandıran Andy Bean de King’in korkutucu eseriyle benzer bir dikenli ilişkisi olduğunu aktarıyor: “Roman ve filmlerdeki tüm korkutucu yaratıklar içinde çocukken beni en travmatize edeni Pennywise’dı. Tam bir ay boyunca yatmaya gidemedim”.

Her ne kadar tüyler ürpertici palyaçonun anılarından silkelenip kurtulmak küçük Bean için zor olsa da, canlandırdığı karakterde durum bambaşkaydı. Bean bunu şöyle açıklıyor: “Stanley unutma konusunda harika bir iş çıkarmış. O ve karısı çok düzenli bir hayat yaşıyorlar. Stanley için bu şart çünkü her şey düzenli olmadığında mutsuz oluyor. Çocukken de her şeyi iki hatta üç kez teyit etmek için sorular soruyordu: ‘Emin misin? Yüzde yüz emin misin?’ Bu kişilik özelliği onun yetişkinliğinde de ortaya çıkıyor; bir şey mantıklı değilse, beklenen düzene uygun değilse, Stanley mutsuz oluyor. Mike aradığında, Stanley adeta zaman kazanmak istercesine ona ardı ardına sorular soruyor. Sanki bu telefondan 27 yıldır korkuyormuş ve bir şekilde bu aramanın kaçınılmaz olarak gerçekleşeceğini biliyormuş gibi”.




Muschietti 1989 yılına zaman sıçramalarını filme dahil etmekteki amacının geri dönüşleri “ana hikayeyle ve her bir Kaybedenin yolculuğuyla bütünleştirmek” olduğunu belirtiyor ve, “Onların sadece karakter sahneleri olmasını istemedim. Örneğin, Ben’i günü tek başına sonlandırmaktan korkan yalnız bir çocuk olarak görüyoruz. Beverly’nin kendisine davranış biçimine rağmen babasını apaçık sevdiğine dair bir an yakalıyoruz. Bu davranışlar tekrarlanan döngüler şeklinde hayatlarında yer buluyor ve gitgide kötüleşiyorlar” diyor.

Yönetmenin amacına ulaşabilmesi için elbette genç Kaybedenlerin geri dönmesi gerekiyordu… ama artık üç yaş büyümüşlerdi. Barbara Muschietti bu konuda şunları aktarıyor: “Çoğu fiziksel olarak radikal şekilde değiştiler; bu yüzden, geri dönüşler için bazı gençleştirme teknikleri kullanmamız gerekeceğini biliyorduk. Hepsi de gerçekten müthiş çocuklar. Onları yeniden bir araya getirdiğimizde resmen 13 yaşına geri döndüklerine tanık olduk. Şimdi artık hepsi sağlam kariyerli genç yetişkinler ama bir araya geldiklerinde hâlâ çocuk oldukları o yaza döndüler ve harika zaman geçirdiler. Bu enerjileri çok hoşuma gitti; hiç kaybetmemelerini umuyorum”.

Genç Kaybedenler adına konuşan Sophia Lillis, “İlk filmin çekimlerini çok canlı bir şekilde hatırlıyoruz. Sadece benim değil hepimizin ilk stüdyo filmiydi. Hiçbirimizin o deneyimi tek başına yaşaması gerekmedi. Hep bir aradaydık ve işlerin beraberce nasıl yürüdüğünü öğreniyorduk. Müthiş zaman geçirdik” diyor ve şöyle devam ediyor: “Şimdi yetişkin versiyonlarımız bize gelip, ‘Umarız size hakkınızı veririz’ diyorlar. Biz de ilk filmde aynı şeyi düşündük diyebilirim. Sete gittik, gerçekten çok sıkı çalıştık ve kitaba hakkını vermeyi umut edenler bizlerdik. Sanırım aramızdaki bağ perdeye yansıdı çünkü hepimiz yeniydik, aynı duyguları paylaşıyorduk ve bu muhteşem deneyimi birlikte yaşıyorduk”.

“O”nun çekimleri tamamlandıktan sonra da oyuncular sürekli irtibat hâlinde kaldılar. Richie olarak geri dönen Finn Wolfhard, “Çoğunlukla birbirimizden olmak üzere bizi yeniden bir araya getireceklerine dair söylentiler duyuyorduk. Bir akşam Andy ve Barbara’yla yemeğe gittiğimizde bunu doğruladılar. Bu filmde sahnelerimiz zamanda geri dönüşler şeklinde ama aslında karakterlerimiz hakkında daha çok şey anlatıyorlar; izleyicilerin ikinci bölüme kadar pek bilemeyeceği şeyler bunlar. Yeniden sette bir arada olmak tabi ki harikaydı. Ama asıl harika olan,  o yaz hakkında daha büyük bir hikâye anlatma fırsatı bulmamız” diyor.

Genç Stanley rolündeki Wyatt Oleff ise şunları söylüyor: “Bence 12-13 yaşındaki Kaybedenler —en azından Pennywise’dan önce— o yaş için çok normal korkular yaşıyorlar; son derece çocuksu ve tasasızlar. Fakat yetişkin olarak geri döndüklerinde, çok daha fazla sorumlulukları ve kaybedecek çok daha fazla şeyleri var. Hayatlarını riske atıyorlar. Önceden amaç, daha çok, hayatta kalmaktı. Şimdi ise 13 yaşında ettikleri bir yemin yüzünden geri gelip her şeyi riske atmaları oldukça güçlü bir şey”.

Kaybedenler Kulübü’nde birlikte olmanın şekillendirici deneyimi kulübün yedi üyesinin hayat yolunu belirliyor. Andy Muschietti bu konuda, “Karakterler birbirleriyle ilk tanıştıklarında, ‘Kaybeden’ kelimesinin olumsuz bir tınısı vardı. Ama onlar birlik ve paylaşılan gücü ima ettiği için kendilerine Kaybedenler Kulübü demeyi seçiyorlar. Yetişkinler 27 yıl hayatlarının ve kariyerlerinin peşinden yalnız başlarına gittikten sonra kasabaya geri döndüklerinde, o kulübün bir parçası olmaktan daha anlamlı ve duygusal olarak daha doyurucu bir şey olmadığını fark ediyorlar. ‘Biz Kaybedenleriz… ve hep öyle olacağız’ derken kastettikleri şey bu”.

O GERİ DÖNER

Çıkın ve oynayın, Kaybedenler!
—Pennywise

Kaybedenleri Mike’ın çağrısına uyup kasabalarına geri dönmeye zorlayan bir dizi neden olsa da, Muschietti’ye göre, Pennywise onları insanlık tarihinin en eski sebeplerinden biri yüzünden geri istemektedir. “Pennywise intikam almak için onları geri istiyor. Bu, daha filmin başında apaçık anlaşılıyor. Mike köprünün yakınında vahşi bir cinayet işlendiği haberini alıyor ve olay mahalline gittiğinde kanla üç kez yazılmış ‘Eve Dönün’ mesajın görüyor. Pennywise onları kışkırtıyor. O, ikinci bölümde çok şifreli mesajlar veren bir karakter ama bu konuda çok net: İntikam için geri dönmüş” diyor yönetmen.
Barbara Muschietti ise şunu ekliyor: “Pennywise onca yıldır beklemiş. Ama döneceklerini biliyor çünkü ilk seferinde onu yenmenin ne kadar büyük cesaret gerektirdiğinin farkında. Uzakta olduğu süre boyunca plan yapmış…”

Pennywise’ın dönüşü “O” filminde role tehditkar ve unutulmaz bir şekilde hayat veren Bill Skarsgård’un da dönüşü anlamına geliyordu. Muschietti, “Bu kez Bill’in sınırlarını gerçekten zorladık. Kendisi bunu kabul etmekle kalmadı, daha da ileri gitti. Pennywise pek çok formda ortaya çıkıyor, ve çoğu kez, tamamen kontrolsüz. Bill kendini hiç geri tutmadı. Karaktere hep dehşet verici bir öngörülemezlik kattı. Bazen ben, hatta kendisi bile ne yapacağını önceden kestiremiyordu. Fakat birbirimize hep güvendik; ve ‘O’ ile başlayan ilişki devam etti” diyor.

Skarsgård ve Andy Muschietti ilk filmin çekimlerinin başlamasından çok önce Pennywise üzerinde birlikte çalışmalar yaptılar. Aktör ile yönetmen arasında karaktere ve karakterin her iki bölümde de nasıl tasvir edileceğine ilişkin sohbetler hiç bitmedi. Bu sohbetlerden doğan fikirlerin pek çoğu daha sonra Dauberman’ın her iki senaryosunda da kendilerine yer buldular.

Skarsgård karakterden uzak geçen zamanı konusunda şunları aktarıyor: “Başka bir nedenden ötürü Los Angeles’taydım. Andy yeni filmde kullanılacak bazı performans denemeleri yapmamı istedi. Çekimlere başlamamıza aylar vardı. Bir sandalyede oturup, karakterin üzerinden geçeceğimizi sandım. Meğer senaryodan bir sahnenin tamamını oynayacakmışım. Oraya vardığımda, Andy, ‘Kayıt!’ dedi. Ve Pennywise tam oradaydı. Sanırım gerçekten uzağa gitmemiş ki içimden çıkıverdi —daha da rahatsız edici olanı, makyajlı bile değildim. Ondan geriye ne kadar çok şey kaldığına ve onun üzerinde çalışmanın karakteri daha da geliştirmesine hayret ettim”.

Aktör sözlerini şöyle sürdürüyor: “Pennywise için gerçekten değişen şey, onları geri istemesi. Geçmişte olanların çoğu çocukları korkutup kaçırmaktı. Şimdi ise onları geri istiyor çünkü kendince onları özledi. Bence bu onu daha güçlü bir kötü adam yapıyor. Korku her zaman onun silahı, aracı olmuş. İnsanlara korku salıyor ama Kaybedenlerle karşılaşana kadar bunun nasıl bir his olduğunu hiç anlamamıştı; sonra kendi de korkuyu hissetti. Sanırım aralarında tuhaf bir bağ kuruldu. Kendisine neredeyse denk bir rakibinin olmasını ilginç buluyor. Ayrıca, uzun süre uzak kalındığında, özlenilen şeylere aş erilebilir”.
Andy Muschietti şekil değiştiricinin uzaktayken yeni bir yetenek daha geliştirdiğinin altını çiziyor: “Bu filmde bir çocukla ilk karşılaşmasında, Georgie’nin başına gelenin yansıması olan sahneyi tanıyoruz. Fakat şimdi daha sofistike bir manipülasyona başvuruyor. Daha kurnaz ve dolayısıyla daha ölümcül, daha tehlikeli. Tüyler ürpertici”.

Barbara Muschietti ise, “Pennywise’ın bu versiyonunu Andy ve Bill yarattı. Her ikisi de ona çok şey kattılar. Bölüm Bir ile Bölüm İki arasındaki büyük fark, ilk seferinde Kaybedenlerin Pennywise’ı bulmasıydı. Bu kez, Pennywise’ın kim olduğunu ve artık daha zeki olduğunu biliyorlar. Pennywise yıllardır bunu planlamış, onlara günlerini gösterecek” diyor.

Kaybedenler ile Pennywise isimli varlık arasındaki destansı mücadelede yer alan diğer oyuncular ve canlandırdıkları roller şöyle: Şimdi eski Marsh apartmanında yaşayan yaşlı Bayan Kersh rolünde Joan Gregson; ve şerif babasını öldürdüğü için tutuklandığından bu yana akıl hastanesinde yatan yetişkin Henry Bowers rolünde Teach Grant.





GERÇEKTEN UNUTAN BİR KASABA

Bu kasabadan ayrıldığınızda size bir şeyler oluyor.
Ne kadar uzaklaşırsanız, o kadar bulanıklaşıyor.

—Mike Hanlon

Andy Muschietti, Derry’ye kendi geri dönüşü için etkileyici bir grup sanatçı ve tasarımcıyı bir araya getirdi. Bu gruptaki birçok departman sorumlusu daha önce beraber çalıştığı isimlerdi: Görüntü yönetmeni Checco Varese, kurgu ustası Jason Ballantine, kostüm tasarımcısı Luis Sequeira ve besteci Benjamin Wallfisch. Ekibe yeni katılan yapım tasarımcısı Paul Austerberry içinse, Barbara Muschietti, “Uzun zamandır Paul’la çalışmak istiyorduk… Oscar kazanmasından önce bile” diyor gülerek.

Bölüm 2’nin yapısına uygun olarak —1989 yılı ile günümüz arasındaki zaman sıçramaları—, yapım ekibinin önceki filmde kullanılan setleri ve mekanları bu filme de entegre etmesi ve 27 yıl öncesi ile sonrası arasındaki tezatları hayata geçirmesi gerekiyordu. Buna ek olarak, hikaye yeni ortamlarla zenginleştirildi; Kaybedenler ile Pennywise arasındaki nihai kapışma için görseller ve arka plan genişletildi.

Görüntü yönetmeni Varese ışıklandırmayla da iki dönem arasındaki farkı ortaya koymayı hedeflediğini vurguluyor. Yetişkin Kaybedenlerin dünyası hakkında, “Daha karanlık bir ton ve daha karanlık bir ruh hâli seçtik” diyen Varese, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Bu karakterlerin omuzlarında taşıdıkları yükler var. Yetişkinlik hayatlarında kabuslarla yaşamışlar. Işıklandırmanın kabusların bir parçası olmasını istedik”.
Andy Muschietti, “Bu filmin görsel cazibesi geçişlerde; günümüzden geçmişe ve geçmişten günümüze gidiş geliş şeklimizde yatıyor. Bana göre bu, filmin tarzının bir parçası ama aynı zamanda çok da eğlenceli çünkü sıçramaların ne zaman olduğuna siz karar veriyor ve bunları imgelemler aracılığıyla hayata geçiriyorsunuz” diyor.

27 yıl boyunca, sizi hayal ettim.
Sizi istedim.
Sizi özledim!

Filmin mmknmrtb notu:   4   /10