Başkan Benjamin Asher (Aaron Eckhart)
ve eşinin de içinde bulunduğu konvoy, bir hayır kuruluşunun
partisine katılmak üzre, karlı bir yılbaşı gecesinde
karayolunda ilerlerken, büyük bir kaza geçirir..
Yüksek bir karayolu köprüsünden
aşağıya düşmek üzere sallanan makam arabasında mahsur
kalmış Başkan ve eşinden sadece birisi kurtarılacak gibidir..
Mike, saniyeler içinde verilmesi
gereken kararı -tabii duruş pozisyonuna da bağlı olarak- Başkan
lehine kullanır; karısı ise 'sizlere ömür'.
Olay sonrası Mike suçlu
bulunmasa da, sonucun trajikliği bakımından görevinden alınır
ve göt büyütmek üzre, masa başı bir işe
atanır..
Elbet onun da zamanı gelecek, kahramanımız, dosta düşmana kendini gösterecektir..
Evet, işte o kutlu gün gelip
çatmıştır..
Başkan'ın Beyaz Saray'da Güney
Kore Başbakanını ağırladığı gün -içerden bir hain
köstebeğin de yardımlarıyla- bir askeri uçağa ve çok
sayıda ağır silahlara sahip bir terörist grup, Saray ve çevresine büyük bir
saldırıda bulunur..
Konuta giren Koreli teröristler,
Başkan ve adamlarını esir alır..
Yapılmasını istedikleri iki şey
vardır: Kuzey ve Güney Kore arasındaki bir bölgede
konuşlanan 7.Filo'nun geri çekilmesi ve buradan kaçmak
üzere, kendilerine bir uçak tahsis edilmesi..
Başkanı tutsak ederek Pentagon'u da kıpırdayamaz hale getiren bu saldırganlardan ülkeyi kurtarabilecek tek kişi vardır..
Bilin bakalım o kahraman kimdir?.
Filmin başında gerçekleşen
elim kazanın tek nedeni vardır aslında; haksızca cezalandırılarak
geri plana atılan Banning'in, bir süper kahraman olarak geri
dönmesi..
Eğer o saldırı sırasında halâ
Başkan'ın yakın koruması pozisyonunda olsaydı, gerçekleştirdiği
kahramanlık bu denli çarpıcı olmaz, elemanın finalde
gururla Başkan'a selam verme sahnesi karşısında tüyleri
diken diken olmuş ABD ulusu da böylesine göz yaşlarına
boğulmazdı..
Süresinin büyük bir
kısmını oluşturan terörist saldırının tamamı ve buna
karşı duran Rambovari kahramanımızın -esprili kişiliğinden de
ödün vermeyen- kahramanlıklarıyla süslü film,
tamamı mantıksızlık verniğiyle kaplanmış bir 'klişeler anıtı'
gibi..
Bu tür yapımlarda sık sık
devreye giren, nükleer felakete geri sayım yapan 'o meşhur'
saatin -her zaman olduğu gibi- son saniyede değil de, üç
saniye kala durması, bu filmin de en 'özgün' tarafıydı..
Düşünün yani..
Öte yandan, bi ara duyulan, "ABD, teröristlerle müzakere yapmaz" lafı, aklınıza birilerini getirerek, sizi pis pis güldürebilir..
O değil de, Başkan'ın konutu Beyaz
Saray'a kod adı olarak Olympus'un verilmesi bile, bu ülkenin
kendisini dünyanın ta kendisi, hatta evrenin merkezi olarak
görmesini açıklıyor sanki..
O da değil de, Komünizm çöktü,
Usame Bin Ladin öldü, Araplar'da da pek iş kalmadı
derken, giderek iyice düşmansız kalan ABD'nin şu gariban
Kuzey Kore'ye gözü gibi baksa yeridir valla..
Dünya siyasetinde, üstüne vazife olan olmayan her şeye burnunu sokarak, ülkeleri birbirine düşüren, ortalığı kana boyayan, sonra başına -terörizm gibi- bir şey geldiğinde, 'Yahu biz onlara ne yaptık da bizi düşman görüp, sevmiyorlar' diye söylenen ABD hükumetine -gerçi ihtiyacı yok ama- yeni bir hedef gösteren ya da zaten mevcut minareye uluslararası kılıf hazırlayan film, öte yandan, ülkesiyle övünmeye bahane arayan sıradan Amerikalılara, eğlencenin yanında, bir övünç vesilesi de sunuyor..
Üçüncü kişi
olarak da bize bunu izleyip, yorumlaması düşüyor..
Afiyet olsun!.
Olympus Has Fallen / Kod Adı: Olympus
Yönetmen: Antoine Fuqua
Senaryo: Creighton Rothenberger, Katrin
Benedikt
Oyuncular: Gerard Butler, Melissa Leo,
Morgan Freeman, Aaron Eckhart
Yapım: 2013 / ABD / 120 dk.
4 /10
4 /10