19.6.20

Va, vis et deviens / Bir Şans Daha


"Yıl 1984. 
26 Afrika ülkesinden binlerce kişi Sudan’daki kamplarda açlıkla pençeleşmektedir. 

İsrail ve Amerika’nın insiyatifiyle gizli bir operasyon başlatılır. 
Binlerce Etiyopyalı Yahudi, İsrail’e gönderilir. 

Hıristiyan bir anne, 9 yaşındaki oğlunu açlık ve ölümden kurtarmak için Yahudi olarak gösterir ve oğlunu İsrail’e gönderir. 

Küçük Şlomo, Tel-Aviv’de yaşamakta olan Sefarad bir Fransız aile tarafından evlât edinilir.

Radu Mihaileanu’nun yönettiği ve Yael Abecassis, Roschdy Zem, Moshe Agazai ile Moshe Abebe’nin oynadığı Va, vis et deviens / Bir Şans Daha, 14 Ekim 2005’de Bir Film dağıtımıyla Bir Film / Erman Film tarafından vizyona çıkarıldı."




En fakirinden en gelişmişine tüm ulusların -bir kısım- mensuplarının, ülkelerindeki azınlık bir ırk karşısında, ırkçılık ateşiyle coşmaları ne menem bir şeydir?.

Bu film sadece, hiç bir şekilde anlayamadığım bu 'boktan' davranış içersindeki dingilleri içermemekte, aynı durum karşısında tam tersine sevgi dolu yüreklerini inatla ortaya koyanları da tüm güzelliğiyle sergilemektedir..

"Aman ya.. ne biçim filmmiş ki bu!" şeklinde hemen celâllenme ey okuyucu..
Bütün bu hissiyatımı özetleyen bana ait betimlemelerin, filmle doğrudan bir ilgisi olmadığı gibi; senaryonun yandaş görülebilme ihtimali -böyle bir durum karşısında dahi- yok gibi..





Binlerce yıl yaşadıkları Etiyopya'da Yahudi oldukları için dışlanan bu insanlar -kuşkusuz- ABD'nin desteğiyle gerçekleşen bir kurtarma operasyonuyla aynı dini paylaştıkları İsrail`e getirilirler..
Ne yazık ki, burada da zamanla artan bir ırkçılıkla karşılaşmaları, sinema seyircisini -yani bir bakıma beni- daha ne kadar tarafsız bir tutum içinde bırakabilir ki?.

Annesi tarafından zorla İsrail'e gönderilen ve filmimizin de odak noktası Habeş çocuğu Şlomo'nun aslında bir Hıristiyan olması ilginç..
Öte yandan, Şlomo'yu evlatlık edinen İsrailli ailenin, içinde bulunduğu ülkenin 'koyu dinci' sosyal havasına karşı duran 'Laik-Solcu-Yahudi' kimliği, daha da ilginç..




Yukarıda 'Dingil' olarak nitelediğim Irkçı mensubun dışında, hem de çok dışında olan bu kimlik -elbette- Solcu'dur, Solcu olduğu için de 'Laik'tir..
Özellikle ailenin babasıyla simgelenen bu İsrailli kimliği, dindar olmasa da Yahudi'dir..
'Yemek duası' yapmasa, havraya gitmese de, boynunda Mührüsüleyman kolyesi, cebinde de başına koyacak kippa'sı her daim mevcuttur..
Tıpkı bizim on bir ay rakı içen ama Ramazan'da alkolden uzak duran, sadece bayram namazlarında başında takkesi namaza duran Müslümanımız gibi.. Ne güzel!.
Ne mi güzel?. Valla şimdi düşününce bu anlayış, bu nevi bir mümin biçimi bana doğrusu pek sempatik geldi de o yüzden..




İşte bütün bunlar bu ailenin İsrail'de bulunmalarının/tutunmalarının olmazsa olmazıdır..
Yoksa her an, köklerinin bulunduğu Fransa'ya falan dönmeleri işten bile değildir..

Bu insanların çıkarsız, sevgi dolu yüreklerinin simgeleri ise; önce evin güzel annesi ve sonra da ona çok benzeyen, Şlomo'nun biraz zor da olsa kavuştuğu o sevgilisi idi..

Beyaz-Yahudi bir kadın olan annenin, evlat edindiği zenci çocuk Şlomo'na okulda yapılan ırkçı haksızlığa karşı dururken, çocuğun sivilceli yüzünü yalayıp yalayıp öpme sahnesi, bu sevgi dolu yüreği tüm görkemiyle anlatmaktadır..
Bu sahne öylesine göz yaşartıcı yoğunlukta bir duygu patlaması yaratıyor ki, ağlamamak ne mümkün!.




Bütün bu ve buna benzer sahneler, bizcileyin 'hassas ruhlar' ağlasınlar deyu mu kurgulanmış?.
Ya da Afrika'da susuzluktan kıvranmış çocuğun, İsrail'de ilk defa yıkanırken duştan akıp giden suyun peşinden ağlaması, sadece 'trajikomik'mi?.
Bu pek başarılı ve çok etkileyici filmin bizden istediği şey, belli ki, bu gibi sorulara hemen 'hayır' diyebilsek bile, üzerinde bir hayli düşünmemiz gerektiği şeklinde..

Yazıyı bitirirken; bizzat sevgili anasının talimatı doğrultusunda gidip yaşadığı yerlerde, yine hep onun hasretiyle yanan kahramanımızın, gaddar 'hayat kadını' hariç -o da racon icabı öyle- tanıdığı tüm kadınlardan hep sevgi görmesini, oğlanın 'ballı' olmasına bağlıyabileceğimiz gibi, yönetmenin 'bütün kadınlar iyidir' hüsnü niyetine/kuruntusuna da verebiliriz gibi geliyor bana.. Laf aramızda!.




Va, vis et deviens / Bir şans daha / Go, See, and Become


Yönetmen: Radu Mihaileanu
Senaryo: Alain-Michel Blanc, Radu Mihaileanu
Oyuncular: Yaël Abecassis, Roschdy Zem, Moshe Agazai, Moshe Abebe, Sirak M. Sabahat, Roni Hadar
Yapım: 2005, Fransa / İsrail / Belçika / İtalya, 140'

8   /10


(İşbu yazı 2005 yılında yazılmıştır)