Soylu ve varlıklı bir İstanbul ailesinden gelmekte olan; fakat yıllara ayak uyduramamış Haşmet, babasından kalan yalıyı satmış, bahçesindeki gecekonduda satmaya kıyamadığı piyanosuyla birlikte yaşamaktadır.
Geçinebilmek için tek yaptığı şey sokak fotoğrafçılığıdır.
Köyünden ünlü olmak için kaçan, genç ve saf Ayşe'ye kalacak yeri olmadığı için evini açar.
Onu tanıdıkça ona karşı bir şeyler hissetmeye başlar.
Fakat Ayşe amacına ulaşır ve Haşmet'ten uzaklaşır.
O dönemin filmlerinden farklı hikayesiyle ayrılan ve siyah-beyaz çekilen Ah Güzel İstanbul, o yıllardaki İstanbul'un güzelliğini gözler önüne seren şahane bir kara komedi olup; Haşmet'in, ağzından hiç düşmeyen sigarasıyla Ayşe'nin her an bi tarafını yakacak, saçlarını tutuşturacak diye diken üstünde izlediğimden, kendisine bir 'gerilim' filmi de diyebiliriz bence..
Mümtaz yönetmenlerimizden Atıf Yılmaz'ın başka iyi filmleri de var elbet, ancak genel anlamda pek nadiren iyi filmler sunmuş Yeşilçam'ın -özellikle çekildiği yıl bakımından- köşe taşlarından biri olan Ah Güzel İstanbul'un, her türlü muhafazakârlığın adeta bayraktarlığını yaparken, özellikle müziğin modernleştirilme girişimine yanlış açıdan bakması, kötü örnekleri delil göstererek alaya alması ve olayı daha 'kafadan' reddetmesi pek hoş ve de doğru gelmedi bana..
Bu güzel filme -naçizane- tek itirazım da buna..
Ah güzel Istanbul
Yönetmen: Atıf Yılmaz
Senaryo: Ayşe Şasa, Safa Önal
Oyuncular: Sadri Alışık, Ayla Algan, Handan Adalı
Yapım: 1966, Türkiye, 97'
85 /100