30.11.19
Dilsiz :: Aşk olmazsa meşk olmaz!
Küçük bir çatı katında hayatını yalnız sürdüren Sami, maişetini duvar ressamlığı ile sağlamaktadır.
Bir gün onu çok seven babaannesinin vefatını ve kendisine bir sandığı miras olarak bıraktığını öğrenir.
Sandıkta hat sanatıyla ilgili malzemeler vardır.
Sami ilk başta sandıktaki malzemeleri pek umursamaz; hatta bu malzemelerden kurtulmayı bile düşünür.
Fakat duvar resmi için gittiği bir kütüphanede tanıştığı Selma, onun için bir dönüm noktası olacaktır.
Selma eskiden hat sanatıyla ilgilenmiş, İstanbul hanımefendisi tavırlarıyla dikkat çeken alımlı ve oturaklı bir kadındır.
Sami, Selma’nın yönlendirmesiyle hat meşkine adım atar.
Bir yandan da hat sanatının hâlihazırdaki durumundan hazzetmeyen, bir süredir öğrenci kabul etmeyen, eski kuşak, yetenekli ve zor bir hattat olan Eşref Efendi tarafından aşka yönlendirilir.
Selma ve Eşref Efendi arasında sıkışan Sami için meşk, hafızasıyla yüzleştiği zorlu bir serüvene dönüşecek ve esaslı bir soruyu gündeme getirecektir: Aşk olmadan meşk olmaz mı?
Dilsiz, 29 Kasım'da vizyona girdi..
Vapurların, otobüslerin ve sokakların bomboş olduğu; günümüzde yaşamalarına karşın, adeta 'Üsküdar'a gider iken' şarkısındaki Kâtip Efendi'nin lisanıyla konuşan karakterlerin etrafta gezindiği; insan kalabalığından ve kabalığından azade, adeta Tanzimat Devri idrak edilirmişcesine bir yaşantının hüküm sürdüğü, İstanbul'umuzun 'paralel' bir evreninde vuku bulan, aşklı ve de meşkli bir drama..
Kibar olduğu kadar ciddi görünümlü, belki fakir ama gururlu, 'görmüş geçirmiş' olmanın hafiften estirdiği 'kibir' rüzgarlarına rağmen mütevazı kalmaya çalışan insanların var olduğu bu 'esrarengiz' evrene, miras kalan bir sandık vasıtasıyla geçiş yapan Ressam Sami; konuşmasını, oturup kalkmasını pek beceremeyen 'maddiyatçı' bir genç olarak -üstelik 'hâzâ' bir hanımefendi olan Selma'ya da abayı yakmışken- mevcut vaziyetine tamamen zıt bu 'ruhani' ortamda, kendisine bir yer bulabilecek midir?.
Kendisini tanıdığımı söyleyemem ama, bu ilk uzun metrajındaki hat sanatına yaklaşımıyla -bir nebze de olsa- bana Derviş Zaim'i hatırlatan yönetmen Murat Pay'ı, öteden beridir Türk Sineması'nın en ilkel örnekleriyle karşımıza çıkan İslami/Tasavvufi/Mütedeyyin kesim adına umut verici -en azından Semih Kaplanoğlu'dan daha samimi- bulduğumu söylemeliyim..
Eğer Yönetmen; 'minimalist sinema' yapayım derken 'televizyon filmi' kolaycılığına kaçmaz, gerçekliği ve güncelliği göz ardı etmez, içerik ve biçimde -ve finalde!- elini korkak alıştırmazsa, ileride daha iyi işlerle karşımıza çıkabilir..
Tam burada, 'Ölme eşşeğim ölme' deyimini mırıldanır gibi olduğunuzu duyar gibiyim..
Ne diyeyim.. çok kötüsünüz!.
Yönetmen: Murat Pay
Senaryo: Selman Kılıçaslan, Murat Pay
Oyuncular: Ozan Çelik, Mim Kemal Öke, Vildan Atasever, Emin Gürsoy
Tür: Dram
5 /10