Christian (James Deen), Los Angeles'in Hollywood nahiyesi civarında -zengin babası sayesinde- şahane bir hayat yaşayan, ortamda ve pederinin gözünde adamdan sayılmak için de film yapımcılığı işiyle meşgulmüş gibi havalara giren, sapık eğilimli bir tıfıl oğlandır..
Siz bakmayın onun 'isyankâr
evlat' pozlarına- baba parası yemek dışında, hayatta olup biten
hiçbir şeyle ilgilenmek ihtiyacı duymayan bir 'sağlıklı'
genç olarak, Christian da uzmanlığını kadınlar üzerine
yapmıştır..
Bir süredir birlikte yaşadığı
ve her türlü sapkınlık faaliyetlerinde kullandığı Tara
(Lindsay Lohan) da bu kadınlardan biridir ve de şu sıralar sanki
ondan bıkmışcasına bi takım -çok afedersiniz- yavşakça
tavırlar içindedir..
Tara hanım kızımızın, oyuncu
olarak piyasaya tutunma çabası içinde 'meteliksiz' bir
modelken tanıştığı bu oğlanla olan birlikteliği -tahmin
edileceği üzre- kaşına gözüne falan değil de
parasına tav olduğundandır..
Başlanacak filmin oyuncu kadrosu
oluşturulurken, Christian’ın asistanı Gina'nın (Amanda Brooks)
erkek arkadaşı olan aktör adayı Ryan’ın (Nolan Gerard
Funk) Tara'nın eski sevgilisi çıkması işleri karıştıracak;
gereksizin önde gideni şu filmin mevzusu da maalesef yola
girmiş olacaktır..
Velhasılıkelam, bu vesileyle yeniden
biraraya gelen eski 'züğürt' sevgililerin aşkları
depreşecek, zaten boş oturmaktan canı sıkılan ve "Bi olay
çıksın da neşemizi bulalım" havasındaki Christian
için de Tara, kıymete binecektir..
Ee.. Şu eli öpülesi
atalarımız boşuna dememiş:”Yavşak büyüdü bit
oldu, enik büyüdü it oldu!.”
Diğer ülkeleri hiç
saymıyorum bile- ABD yapımı da dahil bir sürü iyi filmin
gösterime giremediği bir ortamda acaba neden vizyon yüzü
görür böylesine berbat bir film?.
Bunun yanıtı şu olabilir; 1976
tarihli Taxi Driver'ın senaristi olarak, bundan çok ekmek
yiyen yönetmen Paul Schrader'in ne yaptığını ya da
skandallar kraliçesi Lindsay Lohan'ın bilmem nerelerinin son
durumunu merak eden seyircileri söğüşlemek için..
Tabii bu meraklı seyircilere, her yıl
-yaklaşık- bir milyon videoda oynayan pornocular kralı James
Deen'in, türünün dışında nasıl bir icraat
gösterdiğini görmek isteyenleri de katabiliriz..
İsim yapmanın, iyi bir şey yapmanın
garantisi olmadığını bir kez daha ve ibretle izledikten sonra
insanın içinden, "Hey gidi Paul Schrader hey"
diyesi geliyor..
Ortalıkta dolaşarak bir şeyler
anlatmaya çalışan, tümü de 'karikatür'
seviyesine kadar oluşturulabilmiş az gelişmiş karakterlerle 'Ben
yaptım oldu' sinemasına hoş geldiniz..
Hiç olmazsa, sadece öykünün
ana karakteri Christian üzerinde durularak, oğlana bir derinlik
kazandırılabilseydi, belki film de bir şeye benzeyebilirdi..
Tabii ki o zamanda, 'Pornocu' Deen'in
olmayan oyunculuğu sorun çıkaracaktı..
Bu arada, neden bu arkadaşın
seçildiğine dair herhangi bir açıklama da
getiremiyorum..
Ne bileyim.. mesela, 'normal' bir
aktörün oynamakta zorlanabileceği bir sahne, bir
'pozisyon' olur da bu adama muhtaç kalırsın falan anlarım..
Öyle bi durum da yok ortada..
Tatminsiz sapıklığına kılıf
olarak sevgi ve kıskançlığı ayarlamış bir Hıyar'ın -ki
biz Amerikalılar aslında ona 'Asshole' deriz- suni hezeyanlarını
malzeme olarak kullanan bir yapımın, 'metafor' yapmaya kalkışmasına
ne demeli peki..
Süresi boyunca, terk edilerek
harabeye dönmüş eski sinema binalarını göstererek,
mesaj vermeye çalışmalar falan..
"Ay aman.. Hollywood'un
çürümüşlüğünü ne de güzel
işaret ettin.. Bak tüylerim diken diken oldu valla."
dememizi falan mı bekliyor şimdi bu adamlar..
Kötü oyunculuklar ve
gösterdiği hayat kadar boktan bir senaryoyu süsleyen
uyduruk diyaloglarla anca 'konulu' bir porno estetiği sunan bir film
The Canyons..
'Kara film' yapma derdinde görünen,
ama renk skalası açık griden öteye gidemeyen bir
fiyasko..
The Canyons / Şöhret Tepesi
Yönetmen: Paul Schrader
Oyuncular: Lindsay Lohan, James Deen,
Nolan Gerard Funk, Amanda Brooks
Ülke: USA
Dağıtım: M3 Film
İthalat: D Yapım
29 /100