Yağmur, çok az tanıdığı ve
gizemli bir yönü olduğuna inandığı Kemal'e aşık
olmuştur.
Hayatına giren diğer adamlardan
farklı olan Kemal'in ise Yağmur'dan sakladığı çok büyük
sırlar vardır.
Londra'da rüya gibi günler
geçiren çiftin, bugünleri kısa sürede geride
kalacaktır.
Asıl adı Haşmet olan Kemal, büyük
bir mafya ağının içindedir ve Yağmur'u da içine
sürükleyecek karanlık olaylar kapıdadır.
Özcan Deniz'in yönetmenliğini
üstlendiği üçüncü filmi Su ve Ateş
vizyonda.
Çekimlerinin Türkiye ve
Londra’da yapıldığı aşk ve intikam çemberinde geçen
filmin başrollerini Özcan Deniz, Yasemin Allen ve Pelin Akil
paylaşıyor.
Kaderinden kaçarken aşka tutulan bir adamın hikayesinin anlatıldığı filmde, tutkulu bir aşkın alt üst ettiği hayatlar ve bu hayatların darmadağın hikayeleri konu ediliyor.
Filmde, 8 yıl süresince İngiltere
- Türkiye hattında gelişen bir aşkın hikayesi ile birlikte,
Türkiye’nin feodal yapısı da farklı bir bakış açısıyla
işleniyor.
bak ne diycem ::
İçimden geldi ve yönetmen
Özcan Deniz'in filmografisine şöyle bi baktım da..
Diğer ayrıntılar değişse de, işin
asıl bam telini oluşturan 'romantizm' kuşağı, aynı şablondan
ibaret bir kumaşa sahip: İşine geldiğinde, kadına, korunmaya,
sevilmeye muhtaç bir çiçek, işine gelmediğinde de bir köpek gibi davranmanın ilmi olan maçoluğu, bundan kırk bir
nesil öteye dayanan bir ata yadigârı gibi üzerine
giyinen; yazdığı 'Delikanlılık Kitabı', Milli Eğitim
Bakanlığı'nca lise ve dengi okullara tavsiye edilen; alaturka
tuvalette otururken bile kazık yutmuş karizmatik kasıntılığından
hiçbir şey yitirmeyen bir yağız oğlan ile bu oğlanı görür
görmez ağzı kulaklarına doğru çarpılan; doğuştan
hiper tutulmuş aktivitesi aşık olduğunda daha da bi coşan;
dışardan Avrupai görünümünü içerden
haza bir Osmanlı ahlâkıyla yumuşatarak terbiye etmeyi bilen;
şirinliğine paha biçilemez naif bir kızın, asrımıza
damgasını vurabilme kapasitesi bir hayli yüksek, 'inanılmaz'
aşkından bahsediyorum şurada yani..
Bu arada, sayın Deniz'e -haddim olmayarak- bir öneri: Bu kararı vermenin inanılmaz zor olacağının bilincindeyim elbette, ama mümkünse sen artık oynamasan diyorum filmlerinde..
Bir türlü kendini
tutamıyorsan eğer, ne bileyim, ünlü bir yönetmen
olarak, 'cameo' olayına falan girsen de nefsini bi şekilde
körletsen diyorum..
Bundan önceki eseri Evim Sensin
(2012)'le, zaten ezelden yaldır yaldır yanan karizmasını daha da
parlatan, sinemayı dolduran zavallı insancıkları da salya sümük
ağlatan, gelgelelim şu naçizane özümü zerre
etkileyemeyen senarist-yönetmen-oyuncu Özcan Deniz, bu kez
en azından senarist ve yönetmenliğini daha bi ilerletmiş
göründü bana..
Cast'ını benzer güzellikte kadın oyuncularla oluşturmaya devam eder, aynı azim ve çalışmayla kendini geliştirmeyi sürdürürse eğer, neden -önümüzdeki yıllarda- daha da başarılı olamasın ki?.
O değil de, senaryonun -istemeden-
komik görünen, 'kitap okuyan aşırı heyecanlı ve duygusal kız'
katmanı olmasa, film de en azından iki kat daha değerli
görünebilirmiş..
Yani..
Yani..
2 / 5