21.2.11

İncir Reçeli :: Bence de İyidir


Filmin bende bıraktığı izlenime bakılırsa, ciğerlerinde sigara dumanı, damarlarında da ispirto dolaşan, otuzlu yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim Metin (Sezai Paracıkoğlu), televizyona skeçler yazarak geçimini sağlayan bir âdemoğludur.. 
Lâkin onun, sinema filmlerine senaryo yazmak ve yazdığı senaryoların da filme çekildiğini görmek gibi bir hayâli vardır..

Yazmak ona göre kolaydır ama yazdığını yapımcılara beğendirmek..
İşte o zordur..

Bir yandan kafayı çeker, bir yandan yazar ama bir türlü beğendiremez..
O da senaryo sayfalarını koparıp koparıp uçaklar yapar, evinin penceresinden dışarıya yollar..

O sırada sokakta oynayan çocuklar için bu uçaklar ayrı bir oyun vesilesiyken; Metin'e, şu dünyada en çok değer veren kişi olan 'sanatın ve sanatçının dostu' apartman kapıcısı (Selim Akgül), sokağa atılan bu kağıtları eksiksiz olarak toparlamak için kendini helak eder durur..

Günler bu minval üzre ve yarışmaya katılsa, 'Dünyanın en gıcık arkadaşı' seçilmesi kesin olan Erol (Sinan Çalışkanoğlu)'un fotograf makinasına poz vererek akıp giderken, her zaman takıldığı barda kendisine askıntı olan, fazlasıyla sarhoş bir kızı (Melike Güner) evine götürür..

Sürekli olarak, "Sevişmek yok" biçiminde sayıklayan kızı yatağına yatırır ve centilmen bir erkek olarak kendisi de kanepeye kıvrılıverir..
Sabah uyanan Metin, misafirinin çoktan çekip gittiğini görür..




Şirinlik muskası olduğu kadar gizemli de olan kızımız, canı istediği zaman ortaya çıkmakta, bizim senarist oğlanla cilveleşerek -ama sevişmeden- zaman geçirip, kafasına estiği anda da oraya buraya yapıştırdığı "İncir reçeli iyidir" ya da "Ak akçe kara gün içindir" gibi notlarla mesajlar vererek, ortadan kaybolmaktadır..
Bu arada iyice aşık olduğu hatunun Duygu olan adı dışında, hakkında pek de bilgi sahibi olmayan Metin, zamanla bu hususta ilerlediğinde, işlerin daha da karıştığını görecektir..

Sevişmek Yok Diyorum Ya Bil Bakalım Neden

Yaklaşan Sevgililer Günü'ne özel olarak sipariş edilmiş gibi görünen İncir Reçeli, inandırıcılığını, seyirciye bir an bile geçiremeyen bir romantik dram denemesi..
Oyuncuların -özellikle de Sezai Paracıkoğlu'nun- kalitesi göz önüne alındığında, buna neden olan ana unsurun senaryo olduğu çok açık..




Zaten ortada önemli ya da özgün denebilecek bir hikâye yokken, bir de bunu -iki sevgilinin ağzından dökülen- büyük büyük lâflarla süsleme çabaları, tahammül sınırını iyice zorlamakta..
Hele -sahne zamanı geldiğinde- dramın gücünü arttırmaya, mümkünse de göz yaşı döktürmeye çabalayan o film müziği yok mu!.

En son Öldür Beni adlı filmde tanık olup da gülmekten kendimi yerlere attığım 'snorricam' kamerayı abuk sabuk bir şekilde kullanmaya burada da rastladım..
Aldığı kötü haberle dünyası başına yıkılan oğlan, her zaman şahane bir görsellik sunduğuna emin olduğu İstiklâl Caddesi'ne koşturur ve kendine bağlanmış kamerayla sallanarak ya da ekseninde falan dönerek bir takım şaklabanlıklar yapar..
Evet -kimse kusura bakmasın ama- ben buna şaklabanlık derim..
Zira, o arkadaşın o andaki ruh hâlini ya da trajedisini bana da hissetirmek istiyorsunuz belki ama, ben buna sadece gülüyorum yahu!.

Arkadaşlar, daha önce yazdım, yine tekrarlıyorum.. Bu gibi -ister istemez- abartılı neticeler yaratan teknikler yeri geldiğinde, gerektiği kadar, ustalıkla ve -çok afedersiniz- bokunu çıkarmadan, kararınca kullanılabilirse etkili olmakta..
Tersi durumlarda da aynen böyle rezil olunmakta..
İyiye örnek isteyenlere, bir-iki ay önce vizyona girmiş olan Çakal, hararetle önerilir..

Velhasıl, koskoca filmden aklımda kalan tek güzel sahne, Sezai Paracıkoğlu'nun, sigarasını gitarın sapına sıkıştırıp da söylediği Duman adlı şarkıydı..
İşte hepsi bu!.



İncir Reçeli

Yönetmen: Aytaç Ağırlar
Senaryo: Aytaç Ağırlar
Oyuncular: Sezai Paracıkoğlu, Melike Güner, Barbara Laurens, Sinan Çalışkanoğlu, Selim Akgül, Mustafa Uzunyılmaz
Yapım: 2010, Türkiye

4   /10


(İşbu yazının bir kısmı Tersninja.com'da yayınlanmıştır)




6 yorum:

  1. Selam Numan,
    İncir Reçeli'ni dün seyrettim.. İnanabiliyor musunuz bizim şehre yeni gelmiş bu film.. Sizin bu film hakkında ne yazdığınızı merak ettim. Bir baktım ki o ne? Bu film meğer Şubat ayında vizyona girmiş.. Sanki Anadolu'nun ücra bir taşra şehrinde yaşıyoruz da aylar sonra ancak geliyor filmler bizim şehre:)

    Neyse.. Şehre bir film gelir.. İklim değişir Akdeniz olur dedik.. Film gelmiş madem şehre.. Dün gittik benim kardeşle.. Aslında sinemaya gideceğimiz saate bu film denk geldi ve tesadüfen bu filme girdik. İyi ki seyretmişiz.. Demek bu filmden aklınızda kalan tek sahne var..

    Yoo.. Benim aklımda kalan pek çok sahne var doğrusu.. Ne güzel İstanbul sokaklarında dolandık.. Müzikleri sevdim.. İçinden deniz geçen şehirdir İstanbul.. Denize kenarı salaş kahvelerde oturma hallerine bayıldım.. Diyeceksiniz ki fotoğraf sanatı mı bu.. Sinema.. Bana göre hareketli fotoğraf sanatı sinema.. Seviyorum güzel görüntülü filmleri.. Ya o balık muhabbetleri var ya.. Filmi seyrederken sinemadan çıkar çıkmaz balık yiyesim geldi. Ama filmin sonundaki müzik öyle bi yumru oturttu ki boğazıma, bir süre balık ve incir reçeli yemesem iyi olur..

    "En son Öldür Beni adlı filmde tanık olup da gülmekten kendimi yerlere attığım 'snorricam' kamerayı abuk sabuk bir şekilde kullanmaya burada da rastladım.."
    demişsiniz ya.. Ne demek istemişsiniz acaba? Gerçekten oyuncuya kamera bağlanarak mı çekiliyor bu sahneler? İlginç.. Herşeyi bilmemek ve sinema yazarı olmamak güzel bir şey galiba:) İnsan bunların farkında olmadan saf saf film seyredebiliyor:))

    Dediğiniz gibi tahammül sınırlarını zorlayan bazı sahneler olsa da.. Ben sevdim İncir Reçeli'ni.

    YanıtlaSil
  2. bu arada, sezai paracıkoğlu olarak tanıdığımız arkadaş, bir yıl içinde olmuş mu sana halil sezai.. hem de saçıyla, başıyla genç kızların yeni sevgilisi..

    YanıtlaSil
  3. Filmin o acıklı final şarkısını Halil Sezai mi söylüyor peki? Hani Sonbahar filminin sonunda bir ağıt vardır. Bu da bir nevi modernleştirilmiş ağıt gibiydi..

    YanıtlaSil
  4. Filmi yeni izleyenlerdenim. gerçekten iyiydi.

    YanıtlaSil
  5. Tam anlamıyla "tahammül sınırlarını zorlamıştı". İyi ki bir de üstüne para verip seyretmemişim.

    YanıtlaSil
  6. Kalitesi ve inceliği ile namı ve şöhreti arasında büyük fark olan filmlerden. Yazıktır günahtır, bu kadar kötü kurgulanmış bir hikayenin, bu kadar kötü işlenmiş karakterlerin izleyiciye film adı altında sunulması.

    YanıtlaSil