3.12.23

tırıvırı :: Yürüyelim Arkadaşlar (2)

 


Ana başlığımız henüz değişmemiş yâni 'Saçmalama' iken, belki de dünyanın en kolay sporu olan yürümeyi pek sevdiğimden, nasıl ve ne sıklıkta yürüdüğümden, bu eylemim sırasında neler yaşayıp neler hissettiğimden falan bahsetmiştim..

Sizlerden olağanüstü ilgi gören bu 'tabanvay' aktiviteyi mümkünse daha da irdelememi isteyenler olunca, 'sevgili dostlar ben sizi hiç kırar mıyım?' edası takınarak olayı hemencecik seriye bağlamaya karar verdim.. du bakalım nasıl olacak.. 




Amaçsızca Yürümek


Ara başlık belki budur ama aslında her yürüyüş amaçlıdır..

Canınız sıkılınca, kafanız bozulunca kendinizi yola atar yürürsünüz; ki amaç, canınızın sıkılmasını geçirmek, bozulan kafanızı onarmaktır.. 

Hiçbir işiniz olmadığında, yapacak tek bir şey dahi bulamadığınızda da yürürsünüz; ki amaç, vakit geçirmektir.. 

Bu bakış açısıyla "Amaçsızca Yürümek" her ne kadar olmazmış gibi görünse de; bir yere, bir kişiye ulaşmak ya da spor yapmak amacıyla yürüme eyleminden farklı bir durumu ortaya koyması yönünden, gayet de doğru bir tanımlamadır öte yandan.. 

Bu durumda son söz hakkının bana değil de sana düştüğünün elbette farkında olarak, şöyle bir serzenişini duyar gibiyim sayın okuyucu: "Öyleyse baştan beri ne tırı vırı yapıyon be adam!"

Buna karşılık size vereceğim cevabı tahmin etmeniz hiç de zor olmasa gerek, öyle değil mi?.

Çok öpüyorum hepinizi..


'tırı vırı' Edebiyat Köşesi


Köşemizde bugün oldukça ünsüz yazarımız Memet Kopilot'un pek heyecanlı bir öyküsünü paylaşıyoruz.*




Lobide Cinayet


1975 yılının yağmurlu bir kasım gecesi.

Beyoğlu Emek Sineması. 

Genç bir kadın, genç bir erkek, film izlemeye gelmişler. 

Kadın, kürk manto giymiş, erkek ise takım elbise. 

Film başlamadan önce yer gösterici onları koltuklarına götürüyor. 

Erkek, yer göstericiye bahşiş veriyor. 

Kadın erkeğe gülümsüyor.


Film başlıyor. Bir polisiye filmi. 

Dedektif, cinayetleri çözmeye çalışıyor. 

Kadın ve erkek filmi dikkatle izliyorlar. 

Arada bir birbirlerine bakıyorlar. 

Kadın erkeğin koluna giriyor. Erkek kadının saçını okşuyor.


Antrakt oluyor. Kadın ve erkek lobiye çıkıyorlar. 

Sinema büfesinden gazoz alan erkek, kadına ikram ediyor. Kadın teşekkür ediyor. 



Erkek kadına yaklaşıyor. 

Kadın erkeği itiyor.

"Ne yapıyorsun?" diye soruyor kadın.

"Seni seviyorum." diye cevap veriyor erkek.

"Yalan söylüyorsun." diye karşılık veriyor kadın.

"Yalan değil, gerçek." diye ısrar ediyor erkek.

"Gerçek olsaydı, bana evlenme teklif ederdin." diye çıkışıyor kadın.

"Evlenme teklif etmek istiyorum ama..." diye başlıyor erkek.

"Ama ne?" diye kesiyor kadın.

"Ama senin zaten bir kocan var." diye bitiriyor erkek.

Kadın şaşırıyor. 

Erkek devam ediyor:

"Senin kim olduğunu biliyorum. Sen ünlü bir iş adamının karısısın. Benimle sadece eğlenmek için çıkıyorsun."

Kadın kızarıyor. 

Erkek sinirleniyor.

"Seni seviyorum dedim ya. Seninle buralardan kaçmak istiyorum." diye bağırıyor erkek.

"Bunu yapamayız." diye fısıldıyor kadın.

"Neden?" diye soruyor erkek.

"Çünkü..." diye cevap veremeden, kadının arkasından bir ses duyuluyor.

"Çünkü ben buradayım!"


Kadın ve erkek arkalarına döndüklerinde siyah takım elbiseli bir adamla karşılaşıyorlar. Elinde bıçak var. 

Adam kadının kocası.

Koca, "Demek sensin o?" diye soruyor erkeğe.

"Evet, benim." diye cevap veriyor erkek.

"Seni öldüreceğim." diye tehdit ediyor adam.

Adam bıçağı kaldırıyor. Erkek geri çekiliyor. 

Kadın araya girerek "Dur!" diye bağırıyor.

Adam durmuyor. Bıçağı indiriyor. 

Kadın yaralanıyor. Erkek haykırıyor.

Lobideki insanlar panikle kaçışmaya başlıyor. 


Polis geliyor. 

Adam kaçmaya çalışıyor. Polisin ateş etmesiyle vuruluyor adam.

Erkek ise ağır yaralanmış kadının yanına koşuyor ve onu kucağına alıyor.

"Neden yaptın bunu?" diye soruyor erkek.

"Seni seviyorum." diye fısıldıyor kadın.

Kadın gözlerini kapatırken, erkek ağlıyor.


Lobide yağmur ve rüzgar sesleri duyuluyor. 

Salonda film devam ediyor. 

Dedektif cinayeti çözüyor.


Memet Kopilot 

Kadıköy / 2017



* "Bu hikâyenin yürümeyle ne alâkası var?" demeyin, yanıtınızı alır ve üzülürsünüz..

Bir düşünün lütfen; evinizin içinde bile ne kadar çok yürüyorsunuz, öyle değil mi?.