12.7.23

Mission: Impossible - Dead Reckoning Part One / Mission: Impossible - Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm

 


Mission: Impossible - Dead Reckoning Part One / Mission: Impossible - Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm'de Ethan Hunt (Tom Cruise) ve IMF ekibi şimdiye kadarki en tehlikeli görevlerine atılıyorlar: Yanlış ellere geçmeden önce tüm insanlığı tehdit eden korkunç bir yeni silahı bulmak.



Geleceğin kontrolü ve dünyanın kaderi tehlikedeyken ve Ethan'ın geçmişinden gelen karanlık güçler yaklaşırken, dünya çapında ölümcül bir yarış başlıyor.

Gizemli, her şeye gücü yeten bir düşmanla karşı karşıya kalan Ethan, hiçbir şeyin görevinden daha önemli olamayacağını düşünmek zorunda kalır -en çok değer verdiği kişilerin hayatları bile.



Mission: Impossible - Dead Reckoning Part One / Mission: Impossible - Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm 


Yönetmen: Christopher McQuarrie

Oyuncular: Tom Cruise, Hayley Atwell, Ving Rhames, Simon Pegg, Rebecca Ferguson, Vanessa Kirby, Esai Morales, Pom Klementieff, Mariela Garriga, Henry Czerny, Shea Whigham, Greg Tarzan Davis, Charles Parnell, Frederick Schmidt, Cary Elwes, Mark Gatiss, Indira Varma, Rob Delaney

Yapımcılar: Tom Cruise, Christopher McQuarrie

İdari Yapımcılar: David Ellison, Dana Goldberg, Don Granger, Tommy Gormley




YAPIM HAKKINDA


6 Eylül 2020’de Mission Impossible Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ün ilk çekim gününde Tom Cruise, bir motosikleti bir dağdan aşağı sürmüş. Deniz seviyesinden 1200 metre kadar yukarıda, Norveç’in Helsetkopen dağında, özel olarak inşa edilmiş bir rampadan özel yapım Honda CRF 250 ile atlamış. Sonra paraşütünü yerden neredeyse 150 metre yukarıda açmadan önce aşağıdaki vadiye 1200 metreye kadar dalmış.

Yere indiğinde çığır açan sahneyi videonun güvenliğinde izlemek için toplanan yönetmen Christopher McQuarrie ve Mission ekibiyle oyuncularından oluşan küçük ekibi ve filmdeki rol arkadaşları, derin bir nefes almış. Ardından Cruise ayağa kalkmış ve görüntünün mükemmel olduğuna emin olmak için yedi kere daha tekrar etmiş. 

Cruise şunları söylüyor; “Rampadan her atlayışımda tehlikeliydi. Hayatımı riske atıyordu. Ve bu riski en aza indirmek istedik. Mission Impossible filmlerinde bir deyişimiz vardır; ‘Güvende olma. Usta ol.” Bunu tabii ki de yapımın her unsurundu kapsayan geniş eğitim sistemlerini ve özenli güvenlik protokollerini bilerek söylüyor.

Akrobasi sahnesi her açıdan Cruise’un kariyerinin en tehlikeli sahnesiymiş. Önceki Mission filmlerindeki şaşırtıcı girişimleri arasında dünyanın en uzun binasının (Dubai’deki Burj Khalifa, Hayalet Protokol’de) dışında sallanmış, uçuş halindeki bir Airbus A400M’nin yanında (Rogue Nation) asılı kalmak ve bir Boeing C-17 Globemaster III’den 25 bin fitten atlamak ve paraşütünü yere sadece 2 bin fit kala açmak ve bir filmdeki ilk HALO (Yüksek İrtifa Düşük Açılış) yapan ilk kişi olması (Yansımalar’da) yer alıyor. 

Cruise’un şimdiki standart uygulaması olan motosiklet atlayışında, Ethan Hunt’ın uzun zamandır planlandığı gibi uçurumdan atladığı, motosikletten kurtulduğu ve çarpmadan önceki altı saniyelik boşlukta yüksek riskli bir BASE atlayışı gerçekleştiriyor.  İngiltere’de bir yıl boyunca prova yaptıktan sonra kameralar kayda girdiğinde ekranda bugüne kadar gerçekleştirdiği en tehlikeli akrobasi sahnesi için hazır bir şekilde, 500 serbest atlayış ve 13 bin motokros atlayışı yapmış.



Ama gerçekte sahne Cruise’ın kafasında bundan çok daha uzun bir süreden beri varmış. Şunları söylüyor; “Küçük bir çocukken kendi atlayışlarımı yapardım. Bisikletimle çöp bidonlarının üstünden atlamak üzere rampalar yapardım.”

Cruise sekiz yaşındayken “yapacak tehlikeli şeyler arayan bir çocuk” olduğunu şimdi anlamış. Bir inşaatta kontrplaklar bulmuş ve o güne kadarki en büyük eğreti atlayışını yapmış. Gülerek şunları anlatıyor; “Bisikletimle bir tepeden aşağı inerek başladım, rampaya geldim, kontrplağı ikiye ayırdım ve çöp bidonlarının üstüne bindirdim. Yıllar içinde bunu yaparken çok fazla kanamam oldu, kemiklerim ve dişlerim kırıldı ama hep yapmak istediğim bir şeydi.”

Filmdeki bu muazzam anların yapımı bir ömür sürmüş. Ekip tarafından kısaca McQ olarak bilinen McQuarrie şunları söylüyor; “Tom ve ben 16 yılda neredeyse 12 filmde birlikte çalıştık. İlişkimizi arada bir yapımın böldüğü uzun bir sohbet olarak tanımlamak isterim. Filmlerde hep yemek yer, uyur ve nefes alırız. Sürekli olarak hem ayrı ayrı hem de birlikte edindiğimiz bilgileri alır, yeteneklerimizin ve daha önce yaptıklarımızın ötesindeki bir şeye uygulamaya çalışırız.”

Sıra asıl çekime geldiğinde her sahne ayrıca en ufak detayına kadar prova edilmiş. Cruise’un sürekli ustalık arayışının bir örneği de hız ölçer. Ya da hız ölçerinin olmamasıymış. Şunları söylüyor; “Rampadan atladığımda belli bir hızda olmam gerekiyordu (BASE atlayışında). Ama motosiklette hız ölçer olamıyordu çünkü rampa çok dardı ve eğer aşağı bakarsam rampadan düşerdim. O yüzden motosikletin hızını, motorun sesiyle ve titreşimiyle ve havadaki molekülleri tüm vücudumda hissederek ölçmem gerekiyordu. Ulaşmam gereken ustalık düzeyi buydu.”

Hem McQuarrie hem de Cruise, tüm zamanların en büyük akrobasi fikirlerini birbirlerine anlattıklarını söylüyorlar. Cruise şöyle anlatıyor; “McQ ve benim bir sürü fikrimiz var ve bazıları çocukken sahip olduğumuz tutkulara dayanıyor. Ama şimdi bu şeyleri sadece hayal etmeyip onları nasıl çekeceğimizi de çözmek bize bağlı.” İkisi de asıl eğlencenin bu olduğunu söylüyor.

Cruise şunları söylüyor; “Bu filmleri yapma sürecinin en dinamik yanı bu. ‘Buna nasıl yaklaşırız? Eğitim nasıl olacak? Bu işte ulaşmamız gereken ustalığı nasıl elde edeceğiz? Kendinize şunu sormalısınız; ‘Bu iş nasıl gidecek?”

Ölümcül hesaplaşma Birinci Bölüm ekibinin tümü motosiklet sahnesinin Mission Impossible sürecindeki her şeyin zirvesini temsil ettiğini söylüyor. Hayal gücü, cesaret, yenilik ve adanmışlık karışımıyla ulaşılan, yapımı yıllardır süren müthiş bir başarı.

Ama Cruise için tehlikeli sahne bunların hepsinden daha fazlaymış. Bir damga, kumdaki bir çizgiymiş. Bir görev tanımıymış.

Cruise, Mission ekibi ve kadrosu hakkında şunları söylüyor; “O uçurumdan atladığımda oradan hepimiz birlikte atladık. Bir dönüm noktasıydı. ‘İşte koyduğumuz standart bu. İşte yaptığımız filmin standardı bu. Ve bundan geri dönemeyiz. Geri dönüş yok.”





BUGÜNE KADARKİ EN BÜYÜK GÖREV


Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm, Cruise’un sektördeki 40 yılda öğrendiği her şeyin zirvesi; Herhangi bir zamanda kendisinden istenen her türlü disiplinde ustalığı hayat boyunca arayışı.
Cruise şunları söylüyor; “Hayatım boyunca böyle yaşadım. Çocukken para kazanmam gerektiğinde ki gerekiyordu çünkü hiç param yoktu, çok iyi çim biçmeyi öğrenmem gerekti. Filmlerimde helikopter kullanmayı, arabayı trafiğin içine sürmeyi, bir uçaktan veya dağdan atlamayı öğrenmem gerekti. Benim için aynı düşünce biçimi.”

Ethan Hunt’ın bu bölümdeki hikayesi için Cruise’ın yeni şeyler başarmak için kendini adaması sadece ölümcül olmakla kalmamış. Mission Impossible tarihinde ilk kez bu film ve sonrasında (Ölümcül Hesaplaşma İkinci Kısım 2024 Haziran’da vizyona girecek) Cruise ile McQuarrie, büyük serinin bir başka dönüm noktasını gerçekleştirmiş.
Cruise şunları söylüyor; “Bu bir Mission Impossible hikayesini ilk kez iki filme bölüşümüz. Bu hikayelerin karmaşıklığından dolayı daha önce hiç kalkışmadığımız bir şey. Bu iki filmin boyutu her açıdan efsanevi.”
Böyle bir hikaye gelişimini başarmak için istekleri çok büyükmüş. McQuarrie şunları söylüyor; “Büyük, iki bölümlük bir macera yapacaksak bu bölümlerin serinin geri kalanını kapsaması gerektiğini biliyorduk. Baktığımız düzey buydu.”
Cruise, ikilinin yine birlikte yaptığı, McQuarrie’in senaryosunu yaptığı çığır açan bir başka Cruise devam filmini çekerlerken oluşmaya başlayan fikri hatırlıyor. “Top Gun Maverick’i çekiyorduk ve Mission’dan bahsetmeye başladık. McQ şunları söylüyor; “Arka arkaya yapmamız gerekiyordu. Daha önce hiç arka arkaya film yapmamıştık ve ben yeni şeyler öğrenmeyi severim. O yüzden bunu söylediğinde ‘Evet, tamam.’ dedim.”

Zorlayıcı olacağını biliyorlarmış. Cruise şunları söylüyor; “Ama aynı zamanda ilginç olacağını da biliyorduk. McQ ve ben her zaman çok karışık hikayeler anlattık. Bu da kesinlikle öyle gibiydi. Bu seriyi bugünkü olduğumuz aşamaya getirmek istemiştim. ‘Şimdi bu anı, bu boyuta getirmeyi hak ettiğimizi düşünüyorum’ aşamasına. Ve aksiyon sinemasının sınırlarını zorlayan bir seri yaratıcılarını daha önce hayal bile edemedikleri şekilde sınamak üzereymiş. 
McQuarrie şunları ekliyor; “Genelde kimseyle değil sadece kendimizle yarıştığımızı söyleriz. Son filme bakıp bunu nasıl aşarız diye düşünürüz. Boyut, her filmde daha da büyür ve sınır algısı o kadar azalır. Her seferinde biraz daha maceracı olursunuz.”
Cruise şunları söylüyor; “Bu filmi yaparken doğru kararı verip vermediğimizden emin olmadığım anlar oldu. Çekerken McQ ve ben birbirimize yorgunlukla bakardık. Ben hep ona döner ve ‘McQ unutma, bu senin fikrindi! Beni buna sen ikna ettin!’ derdim. Tamamen onu sorumlu tuttum.” 

Cruise’un Mission Impossible serisinin on yıllardır aksiyon sineması üzerindeki etkisini ve aynı dönemde katlanarak büyüdüğünü mübalağa etmek zordur. McQuarrie, Cruise’la birlikte bir köprüde havaya uçan gerçek bir buharlı tren kullandıkları (daha sonra daha çok bahsedilecek) filmin birçok şaşırtıcı aksiyon sahnesi hakkında şunları söylüyor; “Mission’da daha önce ilk filmde bir tren sahnesi olmuştu ve büyük bölümü sette yapılmıştı. Biz uygulamalı yapmak istedik. O sahnede öğrenilenlerin üzerine koymak ve o bilgilerin hepsini pratik ve gerçek bir şeyde uygulamak istedik.” 
Altı film ve 27 yıllık Mission Impossible serisi boyunca Ethan Hunt karakteri, Cruise’un en kalıcı yaratımlarından biri olarak yer bulmuş. Ve Ölümcül Hesaplaşma Birinci ve İkinci Bölüm’de seçkin ajan her zamankinden daha fazla sınanacak.
İdari yapımcı Tommy Gormley şunları söylüyor; “Bu yeni filmin başında soru şuydu; Bu film, Yansımalar’ı nasıl aşar? Olağanüstü bir filmdi ve müthiş bir başarıydı.” Yansımalar, o güne kadar ki en büyük Mission Impossible’dı. Tüm dünyada 791 milyon dolar gişe hasılatı yaparak o güne kadarki en güzel övgüleri aldı. “Ne olursa olsun onun üstüne çıkmayı deneyeceğimizi biliyordum. Ama yine de McQ ve Tom’un bu Mission için ne kadar istekli oldukları karşısında şaşırmıştım.”




90’ların başında Cruise Mission Impossible filmi yapma fikrini önce Paramount Pictures yönetimine götürmüş. Hala çok istekliymiş ama hedefi çok daha kesinmiş. “Kimsenin artık yapmadığı klasik aksiyon filmlerini geri getirmek istedim.” Diyor.
Orijinal Mission Impossible (1996), Cruise’un yapımcı olarak ilk filmi. Şunları söylüyor; “Yapmak istediğim ilk şeydi çünkü eğlenceli olacağını biliyordum. Tam emin değildim ama potansiyel olarak stüdyo için çok başarılı olabileceğini biliyordum.” Yanılmamış. Şu anda Mission serisi tüm dünyada 3,5 milyar dolar hasılat yapmış.
Cruise şöyle anlatıyor; “Başarılı olursa başka filmlerle devam edebilecektik. Böylece devam filmi yapmanın nasıl olduğunu görebilecektim. Aynı zamanda oynamasının eğlenceli olacağını düşündüğüm birçok şeyi barındırıyordu. Aksiyonla deneysel çalışmak istedim ve o tür, benim büyürken sinemada izlediğim türden filmlerin o zaman hala keşfedilmediğini düşünüyordum.”
Cruise filmi yapmak için yönetmen olarak yıllar içinde Günah Tohumu, Büyük Kaçış, Sahte Vücutlar, Öldürmeye Hazır, Yaralı Yüz, ve Dokunulmazlar gibi bir dizi tartışmasız klasik film yapan ikonik Brian De Palma’yı seçmiş. 

Cruise, efsaneyi seçmek hakkında şunları söylüyor; “Çok şanslı hissettim. Çok şanslı. Kariyerim boyunca birçok yapımcı bana çok cömert davrandı, tükenmek bilmeyen sorularıma cevap verdi, hikaye anlatımlarını nasıl inşa ettiklerini görmeme olanak verdi. De Palma ile müthiş bilgili ve sinemayı çok iyi bilen ve bunu filmlerine uygulama yeteneği olan biriyle çalıştığım için büyük minnet duydum. O yeteneği almalıydım. Onu bu yüzden seçtim.”
Sonuç, gelecek 15 yılda ticari ve yaratıcı açıdan verimli olacağı kanıtlan bir formüle sahip bir hit olmuş. Hemen ardından gelen üç Mission filminde Cruise, girift casus hikayelerini kusursuz, uluslararası oyuncu kadrosu ile yaymış ve her seferinde Mission Impossible’ın  ne olabileceğine dair farklı bir bakış açısı olan bir yönetmen görevlendirmiş.
İlk iki Mission’ı bir fan olarak izlemiş ve üçüncü filmde ekibe IMF analisti Benji Dunn olarak katılan Simon Pegg şunları söylüyor; “Tom’un bu seriye ilk yaklaşımı her filmde farklı vizyonları olan bir dizi farklı yönetmenle çalışmak gibi çok ilginç bir fikri olmuş. Ama şimdi ilginç olan düşüncelerinin nasıl geliştiği.”
Pegg şunları söylüyor; “De Palma’nınkinden sonraki üç film John Woo J.J. Abrams ve Brad Bird tarafından yönetilmiş. Hepsi de muhteşemdi. Ama şimdi seri için gerçekten başarılı bir süreklilik çünkü her seferinde baştan başlamanıza gerek kalmıyor.”

Bu süreklilik 1995’de The Usual Suspects’i yazan ve Amerika Yazarlar Birliği tarafından Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Senaryodan Biri olarak gösterilen ünlü yazar, yapımcı ve yönetmen Christopher McQuarrie’nin formunda geliyor. Cruise’la ilk olarak Operasyon Valkyrie’deki (McQuarrie’nin ortak yazarı ve yapımcısı olduğu) iş birlikleriyle tanışarak o günden beri ikisi için de çok önemli olan bir film yapımı ortaklığına başlamışlar.
Pegg şunları söylüyor; “Chris McQuarrie ekibe, sonraki dört filmi (Rogue Nation, Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm ve İkinci Bölüm) yönetmeden önce Hayalet Protokol’da yazar olarak katıldığından beri her film bir başkasının Mision Impossbile yaklaşımı değil. Şimdiyse Tom ve McQ’nun tanımlayıcı, eşsiz Mission Impossible yaklaşımımız var. Ve şimdi bu yaklaşımları çok akıcı. Neyin başarılı olduğunu ve bu hikayelerin nasıl anlatılması gerektiğini biliyorlar. Bu iş birliği seriye gerçek bir süreklilik duygusu kattı.”
Peggy bu konuda şöyle bir espri yapabilir; “McQ’nun Hayalet Protokol senaryosuna yardım etmek üzere ekibe katıldığında neye imza attığını, sonunda bu hikayelerin asıl küratörü olacağını bildiğini sanmıyorum.” Ama art arda dört filmdeki tek yönetmen olması sürekli yaratıcı bir rötuş süreci anlamına gelmiş. Bir Mission ustalığı.

Pegg şunları söylüyor; “O dönemde Mission Impossible’ı Misson Impossible yapan şeyi mükemmelleştiriyoruz. Ve çok fazla etken var. Macera, dünyayı dolaşma, eğlence ve aksiyon var. Ve bir tarifi ne zaman iyileştirseniz mükemmelleştirmeye çalışırken bazı şeyleri değiştirebilirsiniz. Ve McQ, kusursuz Mission Impossible’ı yapmak için o şeylerin dengesini keşfetmede giderek daha usta olmuş.” 
Yapımcılar Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ü tüm Mission Impossible serisine bir aşk mektubu olduğunu söylüyor. Cruise şunları söylüyor; “Kesinlikle öyle. Diğer Mission filmlerini izlememiş olanlar bu filmden de ayrı bir deneyim olarak keyif alacaklar. Diğer tüm Mission filmlerini izlemiş olanlar ise bambaşka bir bakış açısı geliştirecek. Hikayemiz çok özel.”
McQuarrie’ye göre o hikayeyi yapmanın kilit noktası duygu. “Bu filmde gördüğünüz her şeyde Tom ve ben aynı anda iki şeye odaklandık. Size borçlu olduğumuz aksiyon var çünkü bir Mission Impossible filmi izlemeye geliyorsunuz ve bu aksiyonu yapmaya değer duygu var. Ve sürekli olarak o iki disiplinde de son filmde öğrendiklerimizi uyguluyoruz. Aksiyonu nasıl daha büyük, duyguları nasıl daha derin yankılanacak şekilde yapacağımızı.”
Bu iki filmlik bölümün açılışında Ethan Hunt ve IMF ekibi bugüne kadarki en tehlikeli görevlerinde, dünyayı insanlığın gerçekliği algılama şeklini kontrol etme gücüne sahip çok güçlü, gizemli düşmandan kurtarmak. McQuarrie şunları söylüyor; “Bu hikayedeki riskler olabildiğince global.” Ethan’ın, hiçbir şeyin görevinden daha önemli olamayacağını, hatta en değer verdiği insanların hayatlarından bile daha önemli olamayacağını düşünmek zorunda kaldığında yüzleştiği kişisel riskler de cabası. 
İsmini de eski bir denizcilik teriminden alıyor. McQuarrie şunları söylüyor “Navigasyonda ‘ölümcül hesaplaşma’ rotanızı tamamen son bilinen pozisyonunuza bağlı olarak hesaplama sürecidir. Aslında kör uçuşu yapıyorsunuz. Ve bu bir tür benzetmeye dönüşüyor. Sadece Ethan için değil, önemli birkaç karakter için de.”

Tom Cruise, Roma sokaklarında araba sürüyor. Bu unutulmaz bir an!



EMEKTARLARIN DÖNDÜĞÜ SERİ


Ethan’a bürokratlar ve kötü adamlarla savaşında yardım edenler, seri boyunca bir araya getirdiği çekirdek ekibi. Başından beri yanında olan Ving Rhames’ın Luther Stickell’ı Ethan’ın en eski ve en güvenilir dostu ve IMF’in efsanevi hackerı ve teknik dehası. Aynı zamanda Phinneas Freak, namı diğer Net Devriyesi., kendisini birçok tehlikeli kötü duruma sokmuş ve çıkarmış. Her Mission Impossible filminde görünen tek diğer kişi olarak Rhames, McQuarrie’ye göre “serinin gerçek bir emektarı. “Luther büyük derinliği, empatisi ve hassasiyeti olan bir karaktere dönüştü. Ve Ethan’ı herkesten daha iyi tanıyan tek kişi.” 

Ekibin diğer teknik dehası Pegg’in Benji Dunn karakteri, Mission Impossible III’te tekrar geri geliyor. Önce yuvaya dönen bir teknik adam olarak, şimdi de rutin olarak hayatını sahada riske atan biri olarak.

McQuarrie şunları söylüyor; “Benji artık büyüyüp Luther ve Ethan’la eşit oldu ve Ölümcül Hesaplaşma onu daha önce olmadığı kadar ileri götürüyor.”

Pegg şunları söylüyor; “Benji ilk görüldüğünde sıkıcı bir karakterdi. Rol için kasıtlı olarak çok kilo aldım. Ama şu ana kadar dünyayı birkaç kez kurtardı, ölüme birkaç kez yaklaştı. Ama bununla elinden geldiğince başa çıkıyor çünkü IMF onun hayatı ve kendini arkadaşlarına adamış.” Tıpkı onu canlandıran gibi.

Pegg şöyle devam ediyor; “Bu seriye dönmek her zaman müthiş bir deneyim. 18 yıldır bu serideyim. Rebecca 9 yıldır bu seride. Ve Tom ile Ving’i uzun süredir tanıyorum. Yani geri dönüp birbirimizi görmek her zaman yeniden buluşma toplantısı gibi oluyor. Her zaman bir zevk.”

Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ü üç kelimeyle anlatmasını isterseniz size şunları söyler; “Bir hayalet hikayesi.” Ethan’ın geçmişinden gelen karakterlerin ona musallat olmak için neden geri geldiğini görmek çok basit.

Birincisi Vanessa Kirby’nin Yansımalar’da tanıtılan, ahlaki olarak istikrarsız Alanna Mitsopolis ya da namı diğer Beyaz Dul karakteri. Pegg, destekleyip desteklemeyeceğinizi hiçbir zaman bilemeyeceğiniz bir karakter olduğunu söylüyor. ‘Biraz iyi, biraz kötü biri.” Diyor.

Kirby, karakterinin casuslar, kaçakçılar ve katillerden oluşan karanlık bir ağın merkezindeki güçlü, kurnaz silah kaçakçısı, karaborsacı ve politik entrikacı olduğunu kabul ediyor. “Bu filmde birçok sürpriz ve dönüş var. Riskler kesinlikle daha yüksek. “Beyaz Dul bu filmde gerçekten zor bir dönemden geçiyor. Anlaşılmaz görünüyor. Herkes için çok daha karmaşık ve duygusal olarak zorlayıcı.”

McQuarrie, izleyiciler Kriby’nin filmde yaptıklarını göreceği için heyecanlı. “Bu karaktere herkesin beklediğinden çok daha fazla özellik katıyor.” Ve sonra tabii ki duyurulduğunda hayranları çok sevindiren bir oyuncu haberi var.  Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’de orijinal 1996 filminden Henry Czerny’nin Eugene Kittridge’ın geri dönüşünü göreceğiz. O filmde Kittridge, Ethan Hunt’ı haksız yere köstebek olmakla suçlayan bir hükümet adamıydı ve yarattığı sorunlar nedeniyle üzerinde bir akvaryum patlamıştı. Sonraki yıllarda yükselerek CIA müdürü oluyor ve kendilerini bekleyen savaşta “taraf seçmesi” için eski düşmanını zorlamak üzere yeniden ortaya çıkıyor. 



Cruise ve McQuarrie, Kittridge’in geçmişe dönmesiyle ilgili sohbetler etmişler. İkisi de Kittridge dönecekse hikayeye hizmet etmesi gerektiğini biliyormuş. McQuarrie şunları söylüyor; “Mission Impossible Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ü geliştirmeye başlarken Henry’yi gerçekten tatminkar ve önemli bir şekilde geri getirmenin bir yolunu bulduk. Tüm seriyi desteklememize ve Ethan’ın geçmişini daha çok deşmemize olanak verdi. Çünkü seri sınırları içinde onu Eugene Littridge’den daha uzun süre tanıyan başka kimse yok.”

Czerny şunları söylüyor; “Kittridge’in bakış açısından yıllar önce tanıştığı Ethan Hunt’la görevleri aynı. Doğru ya da yanlış kişisel bir görevi var ve bir tutku ve doğruluk fikrini tanıtmak için elinden geleni yapacak. Ancak yıllar önce tanıştığı Ethan ile şu anda uğraştığı Ethan arasındaki fark, artık çok daha olgun olması. Amaç hala aynı, doğruluk güç. Başına ne gelirse gelsin.”

McQuarrie şunları söylüyor; “Kittridge tam bir düşman. Ama kötü biri değil. Öncelikleri Hunt’tan çok daha farklı. Çelişki de burada yatıyor. Başka şartlarda aynı tarafta olurlardı. Ama Kittridge kendi ülkesinin çıkarlarını temsil ediyor, Ethan da tüm dünyanın çıkarlarını temsil ediyor.”

Serinin Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’e dönen bir başka emektarı da seriye McQuarrie’nin yönetmen olduğu ilk Mission filmi Rogue Nation’da katılan ve Ilsa Faust karakterini bulmacanın ayrılmaz ve ilginç bir parçası olan Rebecca Ferguson. Ilsa’nın Ethan’la değişken savaşçı ve yakın dinamiği değişmiştir ve Yansımalar’ın sonunda gerçek bir bağ gibi hissediliyor. 

McQuarrie, Cruise ve Ferguson, Ilsa ile Ethan’ın arasındaki ilişkinin, geçmişteki, genellikle ajan janrında yer alan mecazlara dönüşmesini hemen reddetmişler. Ve bu adanmışlık Ölümcül hesaplaşma Birinci Bölüm’de hala çok canlı ve etkili. McQuarrie şunları söylüyor; “Ilsa’nın Ethan için tipik bir aşk ilişkisi olmasını hiç istemedim.”

Ferguson da şunları söylüyor; “Yıllarca aralarındaki ilişkiden bahsettik çünkü çok karmaşık. Bu iki kişi arasındaki bağ, travmadan ve kaostan doğdu. Bunlar her tür sevgi ilişkisinin veya yakınlığın çok ötesinde. Ilsa ve Ethan’ın birbirilerini desteklemek için saf bir isteği var. Ama aynı zamanda kendilerinin başarılı olmasını ve kendi tarzlarında haklı olmak istiyorlar. Canlandırmak için muhteşem bir dinamik.”

Bu filmde hikaye dinamikleri değişirken benzersiz ilişkileri de gelişmeye devam ediyor. McQuarrie şunları söylüyor; “Bu Mission filminin bir macera ve romantizm duygusu olmasını, bundan önce yaptığımız Rogue Nation ve Yansımalar gibi daha ciddi filmlerden uzaklaşmak istedik.”

Ferguson, bugüne kadar rol aldığı üç Mission filminin içinde en etkileyici aksiyon sahnelerini Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm filminde canlandırmış. Şunları söylüyor; “Tuhaf akrobasiyi yapmayacaksanız bir Mission filmi yapmanın anlamı nedir? Bence Mission’ın hayatımın aşkı olmasının nedenlerinden biri eğitimler. Ayrıca sonraki filmde ne yapacağımı bilmemek. Karakterinin bundan sonra ne için hazırlanması gerektiğini hiç bilmeyeceğiniz gerçeğini seviyorum. Gerek bir bıçak kavgası olsun gerek dövüş sanatları ya da bu filmde benim için tanıtılan bir kılıç dövüşü olsun.”

Ferguson, çok önemli bir şekilde bu Mission’ın açık ara en derin duygusal anlaşmazlıkları da ortaya çıkardığını düşünüyor. “Artık birlikte üçüncü filmimiz ve tüm karakterlerin uğraştığı birçok kişisel sorun var. Bu Mission filminde her karakterin daha karanlık bir yönü var.”

Cruise katılıyor. “Duygusal olarak riskler her zamankinden çok daha büyük. Bu hikayede olanlara baktığınızda birçok yönden hayatlarımız tercihlerimizin özetidir. Bunun anlamı da IMF’e katılmanın ne demek olduğuna daha derinden ele alma iznimiz olması. Görevi ‘kabul etmeyi seçmeli miyiz?’ fikrine. O noktada bir seçenekleri var mı? Ve bir seçenek var. İmkansız Görev Gücü’ne nasıl katıldığınız IMF’in bir yansıması.”

Başka bir deyişle, belki de Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ün umut veren başarısı, geçmişi hiç unutmadan aynı anda geleceğe de bakabilmesi. Cruise şunları söylüyor; “Bu film, yaptıklarımızı yok saymadan ana fikri yeniden çerçeveliyor. Tüm seriyi, tüm Mission filmlerini kapsıyor.”

Sonuçta Cruise’un Ethan Hunt’ın ve ekibinin hikayesinin bu bölümüne devam etmesi kaçınılmazmış. Niyetleriniz ne kadar iyi olsa da eylemlerinizin her zaman sonuçları olacaktır. Cruise şunları söylüyor; “Ethan bir hayalet. İnsanları taklit edebilen, başka insanlara bürünebilen biri. Ve IMF ekibi çok hayalet benzeri bir halde yaşıyor. Geçmişleri silinemiyor ve şimdiki zamanı gelecekte yeniden yaratamıyor. Kağıt üzerinde. Ama duygusal olarak geçmişte olanlar ve tercihlerinin onları getirdiği nokta hala mevcut.”

Bunlar Cruise ve McQuarrie’nin Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ün ve Ölümcül Hesaplaşma İkinci Bölüm’ün hikayesini hazırlarken uzun uzun konuştukları ve serinin son etkileyici bölümünün başından itibaren istikrarlı bir olay örgüsü oluşturdukları felsefi sorular. 

Cruise şunları söylüyor; “İmkansız Görev Gücü’nü efsaneleştirmekle ilgili. Bunun Ethan’ın Gabriel’la (ölümcül yeni düşmanı, gelecek bölümde daha fazla yer alacak) ve geçmişle ilişkisine nasıl yansıdığını göreceksiniz. Ethan’la Luther arasında ilk Mission Impossible’da olan ve seri boyunca gönderme yapılan, IMF’e nasıl katıldığıyla ilgili her zaman düşündüğüm anlar var. Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm ve Ölümcül Hesaplaşma İkinci Bölüm’de ortaya çıkacaklar.”




GRACE’LE TANIŞIN


Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm, uzun zamandır süre gelen Mission geleneği olan imrenilen yeni, dinamik, zorlu karakter kadrosuna ilaveler yapmaya devam ediyor.  

Önemli bir örnek Hayley Atwell’in Grace’i. Karakteri ‘bir yabancı, kaotik bir doğal afet’ olarak tanımlayan McQuarrie, Atwell’i Alexi Kaye Campbell’ın 2013’deki The Pride’dın Londra’daki yeni gösteriminde gördüğünden beri filmlerinden birinde rol vermek istemiş. Şunları söylüyor; “Tom ve benim on yıldan fazla bir süredir üzerinde konuştuğumuz biriydi. Muhteşem, doğal yeteneğini ve varlığını doğru sergileyeceği bir yer arıyorduk. Bu filmle ilgili en çok sevdiğim şeylerden biri ve umarım izleyiciler de etkilenir.” 

The Pride’da Atwell’in karakteri Sylvia’nın kocasıyla ilişkisi olduğunu bildiği bir adama bir kalem doğrulttuğu bir sahne var. Suç aletini evlilik yatağında bulmuştur. Sylvia gibi McQuarrie de kalemini cebinden çıkarır. Karısının bildiğini biliyordur. 

McQuarrie’yi Atwell’in performansına çeken şeyin büyük bölümü o sahnedeki kalemi kullanımı olmuş. O ve Cruise Atwell’le bir araya geldiğinde her şey yeniden canlanmış. Atwell şunları söylüyor; “Tutacağım fiziki bir enerji varsa daha aktif hissettiğim bir enerji aktarımıdır ve onu bir karakter özelliğini iletmek için kullanabilirim. Ve McQuarrie bunu beğendi.”

Atwell şöyle söylüyor; “O usta bir hilekar ve yalnız bir kurt. Filmin başında Ethan’dan güçlü bir silah çaldığında CIA’i kışkırtır dünya çapındaki kovalamacada fünyeyi ateşler. 

Atwell, Grace ile Ethan arasındaki dinamiği What’s Up, Doc?, Ay’a Yolculuk ve Broadcast News gibi benzerleri gibi flörtçü, eğlenceli ve spontane olarak tarif ediyor. 

 “Grace’le tanıştığımızda duygusal veya ahlaki bağım olmayan farklı insanlar için çalışıyordu. Bence izleyiciler bu kadar istikrarlı bir şekilde istikrarsız olmasından keyif alacak.” Diyor Atwell gülerek. “Tam neyin peşinde olduğunu bildiğimizi düşündüğümüz anda tamamen farklı bir şey yapıyor.”

Atwell şunları söylüyor; “Grace ve Ethan, birlikte aynı odada olmaması gereken iki kişi. Ama buna mecbur kalıyorlar çünkü ortak bir amaçları var. Çileden çıktıkça daha komik oluyor.” Atwell, Alfred Hitchcock’un To Catch A Thief’de Grace Kelly ve Cary Grant’ın kedi fare oyunu gibi olduğunu söylüyor. “Öyle bir hava.”

Atwell’in dövüş sanatlarında aylar süren fiziki eğitimi ona dövüş koreografisinde bir avantaj sağlamış. Ve karakterini birlikte inşa etmek, Mission ailesindeki tüm yeni üyeler gibi Atwell’in de rollerini kabul etmelerindeki önemli nedenlerden biri olmuş. “Tom ve McQ, bana Mission’da yarattıkları ortamı gerçekten geliştirecek, farklı şeyler deneyecek ve sonuçları görecekleri oyuncular aradıklarını söylemiş. Konfor alanından çıkmaya açık olmakla ilgili.” 




MISSION: GELİŞİM


Cruise ve McQuarrie, nihai bir senaryo olmadan başlama süreci, bazı Mission filmlerinin en çok gururlandıkları filmler olmasına yol açmış. Cruise, uzun yıllar öncesine dayanan film yapım yaklaşımına işaret ediyor. Şunları söylüyor; “Olay şu: Ben film yapımı için böyle eğitim aldım. Ben böyle film yapıyorum. Sayfaların önemi yoktur. Önemli olan hikaye yapısı ve mekanlardır.” 

Şöyle devam ediyor; “Yaptığım filmlere bakarsanız film yapımında bir akıcılık var. Canlı hissettirmesi için anları yakalamak istersiniz. Film yapımı yaşayan bir süreçtir. Sabit değildir. Risky Business veya Taps’e bile bakarsanız hazırlık için aylar harcadık. Evet, her zaman bir senaryo ve fikirler vardır ama senaryo her zaman gelişir, değişir, yeniden yüklenir. Yaptığım filmlerde bu değişmez. Yağmur Adam, Doğum Günü Dört Temmuz filmlerinde her gün yazıyor ve geliştiriyorduk. Ama bu bir planımız olmadığı anlamına gelmiyor.”

McQuarrie şunları ekliyor "İkimiz de sürekli öğreniyoruz. İkimiz de kendilerimizi bu sanatın ustaları değil öğrencileri olarak görüyoruz. Ve en önemlisi izleyicinin deneyimiyle ilgileniyoruz. Geliştikçe kendisini ortaya çıkaran hikayeye hizmet ediyoruz.” 

İkili, Cruise ve McQuarrie’in iş ortaklığının başlangıcından itibaren yüzlerce günü senaryolarını çalışarak, geliştirerek ve onları zirveye zorlayarak geçirmiş. Cruise özenli, daimi rötuş süreci hakkında şunları söylüyor; “Zaman ve para harcamak istemem. Yapmak istediğim bizi kazanabileceğimiz bir pozisyona koymaktı. Bunu da sürekli gelişerek, büyümesine izin vererek yaparsınız. Bu film yapımında yeni bir yol değildir. Filmlerin sinemanın başlangıcından beri yapılma şeklidir. Charlie Chaplin, Harold Lloyd, sürekli hikayelerine bakıyor, neyin işe yaradığını neyin yaramadığını görüyorlardı. Ünlü Kazablanka sürekli yeniden yazılıyor ve sürekli muallaktaydı. Bu bir süreç.”

Bazen süreç diğerlerinden daha zordur. Cruise şunları söylüyor; “Özellikle de canlı aksiyon yaparken ve çok pratiktir.” Resimli taslaklar ve animatikler tüm departmanlar için hangi ekipmanın ne zaman gerekli olacağını netleştirmek için yapılmış. “Ama gerçek şu. Ortamı hazırlar. Çekime başlayıncaya kadar neyin gerçekten başarılı olacağını bilemezsiniz. Bu öngörmeye çalışmak için bir eksiklik değildir. Benim yaptığım ve McQ ile ekibinin yaptığı tüm filmlerden gelen çok fazla hazırlık ve bilgi var. Ama kameralar kayda girdiğinde o hikaye gerçekten hayat bulur.” 




TOPLULUĞA HOŞ GELDİNİZ


Cruise/McQuarrie’nin çalışma tarzını bilen biri de Top Gun Maverick’te “Coyote” rolünü canlandıran Greg Tarzan Davis imiş. Davis, Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’de yeni karakter Degas'ı oynaması için seçilmiş. Degas, ajan ikilisinden biri, diğeri ise Ethan Hunt’ı tüm dünyada takip eden Shea Whigam’ın Briggs karakteri.

Briggs ve Degas, McQuarrie’nin IMF’in efsanevi başıboş ajanını kontrol etmek isteyen üst düzey ajan kadrosunun (Rob Delaney, Mark Gatiss, Charles Parnell ve Indira Varma gibi oyuncuların canlandırdığı) “yürütme kanadı” dediği Gizli Hizmetleri temsil ediyorlar. McQuarrie şunları söylüyor; “Devlet istihbaratı içindeki genel olarak Topluluk adıyla anılan çeşitli bölümleri temsil ediyorlar.” 

Briggs ve Degas, onların pis işlerini yapmak üzere gönderiliyorlar. Uğraştıkları şey de tabii ki gezegendeki en usta ve en kurnaz ajanıdır. Yani takipleri onları Abu Dabi’nin kum tepelerinden Venedik’in köprülerine ve Roma’nın Arnavut kaldırımı sokaklarına götürecektir. Çoğunlukla da yaya olarak. 

Davis rolünün gerektirdiği gibi koşma düzeyi hakkında şunları söylüyor; “Bu filmi yaparken Shea ve ben akla gelen tüm ülkelere gittik. Adeta hiç bitmeyen bir bayrak yarışında gibiyiz. Ve nasıl koşacağını bilen biri olan Tom Cruise’un peşinden koşuyoruz! Şimdi o kadar formdayız ki sanırım bundan sonra Olimpiyatlara katılmalıyız.”.

İkili, yenilmez Ethan Hunt’ı markaja almanın yanı sıra aynı zamanda bir şekilde zır kişilikleriyle de başa çıkmaları gerekir. Mission filmlerini izleyerek büyüyen ve Cruise ve McQuarrie ile birlikte ikinci kez çalışma fırsatına atlayan Davis şunları söylüyor; “Briggs ve Degas’ın dünyayı tamamen farklı görmesinde Degas’ı daha masum, Briggs’i ise daha sert görüyorum. İşlerin yapılması biçiminde çatışabiliriz ama ortak bir amacımız var; Ethan Hunt’ı yakalamak.” 

Gıpta edilen karakter oyuncusu Whigham, Take Shelter gibi bağımsız hitlerden, TV’deki Boardwalk Empire’a ve Joker gibi gişe rekortmeni filmlere kadar birçok rolde yer almıştır ve şunları paylaşıyor; “Bu serinin büyük fanıyım. En üst seviyedeki iki adam, McQ ve Tom sürekli değer verdiğiniz karakterleri ve hikayeyi kovalıyor. Mission’da sevdiğiniz her şey ve kıtalararası dolaşmalar var ama aynı zamanda karakterler de parlıyor. Briggs’in işini yapma tarzı alışılmadık. Hunt’ı yakalamak için her şeyi yapacak ve bazen kurallara uygun olmadığını göreceğiz.”

Whigham şöyle devam ediyor; “Bugüne kadar yaptığım her şeyden daha heyecanlı çünkü artık böyle filmler yapmıyorlar. Neyse ki normalde korkacağınız anlarda, hareket eden bir trenin üstünde olmak gibi, Tom’u görüyorsunuz ve sanırım beyninizdeki mağara adamı ‘Bir şey yok.’ diyor. 

Serinin bir başka hayranı da ekibe Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’de Milli İstihbarat Yöneticisi ve Topluluğun başı olan Denlinger olarak katılan Cary Elwes. Şunları söylüyor; “Filmde istihbaratta çalışan ve IMF’in ne olduğunu bilmeyen tek kişiyim. Benim için çalışan herkes bu sırrı benden sürekli saklıyor.”

Elwes, McQuarrie tarafından arandığında tatilde, Ürdün’de (“Çocukluğumun büyük kısmını orada geçirdim.”) seyahat ediyormuş. “Telefon çağrısını almak çok heyecanlıydı çünkü Tom’la bir kez daha çalışmak için bir fırsattı. 31 yıldır birlikte çalışmadık ve çalıştığımızda da Florida’da Yıldırım Günleri’ndeydi. Boş günlerimde gidip onu izlerdim çünkü Tom muhteşem bir çalışmadır.”

Elwes’in Yıldırım Günleri’nde Tom ile çalışmasından aldıklarının içinde en önemlisi “Enerjisi bulaşıcıydı. Kendimle ilgili ‘Bunu kendime alacağım. Bu kullanacağım bir şey’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ve 31 yıldır hiç değişmemiş. Hala olağanüstü pozitif enerjiyle dolu ve şekerci dükkanına giren bir çocuk gibi cömert, neşeli, oyuncu ve heyecanlı.” Ayrıca Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’de Elwes, 36 yıl önce Prenses Gelin’i yaptıktan sonra “tüm meslektaşlarıyla birlikte” 36 yıl sonra ilk kez, çalışmak için yine Birleşik Krallık’a dönmüş. 




DÜŞMAN VE SUÇ ORTAĞI


Her harika ajan filminin harika bir kötü karaktere ihtiyacı vardır. Ve Esai Morales’ın gizemli Gabriel karakterinde Cruise ve McQuarrie belki de tüm Mission serisindeki en zorlayıcı ve karmaşık karakteri bulduklarını düşünmüşler. İki bölümde, elinde tutana tüm güçlere sahip bir silahın kontrolünü veren bir anahtarı bulmaya odaklanan Gabriel bir muamma. Yarattığı acıdan zevk alan biri. Ethan’ın IMF’e katılmadan önceki geçmişinden bir hayalet, insanlığın geleceği için karanlık bir vizyonu olan bir elçi. Gabriel olmadan Ethan asla bugün olduğu kişi olamayabilir. Ve Gabriel, Ethan kendisini durdurmadan önce acı veren hediyesini dünyadaki herkese getirecek. 

McQuarrie şunları söylüyor; “Gabriel Ethan’ın geçmişinin derinliklerinden bir karakter. Ethan’ın bildiğimiz Ethan Hunt olmasından önceden. Birbirlerini çok uzun zamandan beri tanıyorlar ve geçmişlerinde ikisini de bugün oldukları kişi yapan ortak bir olay yaşamışlar. Ve şimdi her şey aynı noktaya dönüyor.”

Ortak geçmişlerinin bir kısmına Mission’a yeni katılan Marela Garriga’nın canlandırdığı Marie adında gizemli bir kadın da dahil. Karakterinin öneminin ağırlığıyla ilgili Birinci Bölüm’de sadece kısaca tanıtılmasıyla Marie’nin yıllar önce hayatını değiştiren IMF’e katılma kararının nedeni olabileceği ima ediliyor.

McQuarrie şunları ekliyor; “Bu iki karakterin (Ethan ve Gabriel) birbirlerini tüm gezegende kovalamaları büyüleyici.” Özellikle de aralarındaki çatışmanın aynı zamanda ‘kesinlikle kişisel’, samimi ve yoğun olmasından dolayı.

Dahası Gabriel, daha korkunç bir şeyin temsilcisi. McQuarrie “Ethan’ın bugüne dek karşılaştığı en büyük ve en yenilmez tehdit” olarak tanımlıyor. Gabriel, yeniden bağlantı kurduklarında Ethan “Uzun zaman oldu dostum. Temsil ettiğim güç hakkında hiç fikrin yok. Ben hikayeni ve nasıl sona erdiğini biliyorum” diyor. 

Rick Rosenthal’ın Sena Penn’in rol aldığı Bad Boys filminde ilk oyunculuğunu gerçekleştiren Morales, Broadway’de Oscar Wilde’ın Salome‘unda Al Pacino’yla ve Joe Papp’in The Tempest’ında Raul Julia’yla birlikte rol almış. Ama Cruise’la güçlü oyuncuların karşısında rol almaya da hiç yabancı değil. Ama Cruise da gerçekten ateşli bir şekilde tartıştığı bir ortak bulmuş.

Morales gülerek şöyle anlatıyor; “Bence Tom’la aynı enerji düzeyine sahibiz. Enerjisini hayatına benden daha verimli bir şekilde aktardı. Ama onunla zıtlaşmayı seviyorum.”

Morales, Gabriel’ı korkutucu bir rakip yapan şeyin felsefi bir tehdit oluşuyla onun peşinden gitmek için başvurmaya hazır olduğu yolların kombinasyonu olduğunu söylüyor. Gabriel’ın motivasyonu hakkında şunları söylüyor; “Bu kaderle ilgili. Herkesin kendi kaderi vardır. Sen kendininkini değiştirebilir misin? Yenilmez bir karakter çünkü hiç korkusu yok. Ona yapabileceğiniz hiçbir şeyden korkmayan birinden daha korkunç bir şey yoktur. Ben onu tüm varlığını teknolojinin insanlıktan daha üstün olduğuna güvenmeye adayan bir değişim ajanı olarak görüyorum.”

Rol arkadaşı ve oynadığı karakter hakkında Ferguson şunları ekliyor; “Esai bir fenomen. Öngörülmez biri. Onunla bu bir dans. Karanlık olduğunda çok karanlık oluyor.”

Ethan Hunt ve ekibi için daha korkuncu, Gabriel’ın tek başına oynamaması olmuş. Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’de ilk oyunculuğunu çok canlı, fiziki ve doğal bir performansla sergileyen Pom Klemetieff’ın Gabriel’ın acımasız, amansız ve gizemli rakibi Paris’i canlandırmasıyla gerçek potansiyelini anlayan McQuarrie’nin ilk görünümünü tekrar düşünmesine, sahneleri tekrar yazmasına, çekim tercihlerini değiştirmesine ve kostümü üzerinde yeniden çalışmasına neden olmuş.

McQuarrie şunları söylüyor; “Pom, tam bir doğal afet. Gerçekten olağanüstü, kendini adamış bir sporcu, oyuncu, sanatçı ve tuluatçı ve kendisini bu işin fiziki yönüne gerçekten adamış biri. Hikayede kesinlikle gerekli olana kadar çok az konuşan bir karakter. Hiçbir şeye dolaylı yaklaşmıyor. Doğrudan yaklaşıyor ve bu da onun serinin en sert karakterlerine karşı kendini korumasına neden oluyor. Onun bu yönünü görmek izleyiciler için bir armağan olacak çünkü hiç beklenmedik bir şey.” Paris karakterinin Klementieff’in Galaksinin Koruyucuları’nın son derece sempatik üyesi Mantis karakterinden çok farklı olduğunu söyleyebiliriz.

Klementieff, uzun zamandır bir Mission filmine katılmayı istemiş. “Bu seride olmak hayalimdi. Filme seçilmeden önce dövüş sanatları eğitimi alıyordum. Takvimimde eğitimimi işaretlerken “tehlikeli sahneler eğitimi’ veya ‘dövüş sanatları dersi” yazmak yerine bazen “mission impossible” yazardım. Bunu eğlence için yapardım ama aynı zamanda rol almak istediğim film türlerini dilemenin de bir yoluydu.”

Paris’i ‘birçok yönü” olan bir kadın olarak tanımlayan Klementieff için Mission deneyimi hayal ettiği her şeymiş. Cruise’ın kendisini işine adamasından ilham alarak o da bedenini bir gün ekranda yeteneklerini sergilemek umuduyla birkaç yetenek geliştirmek üzere yıllardır kickbox, ata binme, tekvando, katana (“en sevdiğim filmler Kill Bill filmleridir”) ve arazi motosikleti eğitimlerinden kazanabildiği her şeyi kazanmış. Klementieff, Paris’in temellerini inşa etmek için ayrıca Paris’ini kusursuz bir avcı yapmak üzere bazı sıra dışı kaynaklardan da yararlanmış. Şunları söylüyor; “Hayvanları izleyerek ilham aldım. Pabuç Gagalı Leylek gibi garip hayvanları. Nasıl hareket ettiğini çözmek için onların videolarını izledim.” 

Şöyle devam ediyor; “Tom, tam bir ilham oldu. Herkes bana hep ‘Tom Cruise gibi dublör kullanmadan oynamak ister misiniz?’ derdi, ben de ‘Evet! Tabii ki, o müthiştir’ derdim. Kendisine sürekli olarak meydan okur. Enerjisi, gücü ve vizyonu benzersiz. Mükemmel biri.” 

Klementieff’in önemli kişisel hazırlığı Cruise ve McQuarrie için bir tanrı vergisi olmuş. Klasik Mission tarzıyla sürece kattığı her şeyi hızla büyüyen bir karaktere dahil etmeyi başarmış. Şöyle söylüyor; “Bu filmlerde her karakterin dövüş tarzları her karakterin yeteneklerine göre oluşturuluyor.”

Klementieff, başından itibaren çok eğlenmiş. Şöyle anlatıyor; “Roma takibinde Hummer kullanmak o kadar eğlenceliydi ki gülmek istedim ama aynı zamanda ortamı biraz hafifletmek için havalı görünmek istedim. Hafif bir gülümseme var ama çok fazla değil. “Bir Mission filminde sevdiğim şey de bu. Çok fazla çılgın şey yapıyorsun!” 




DÜNYANIN ÇEVRESİNDE BİR YARIŞ


McQuarrie, efsanevi iki filmde Ölümcül Hesaplaşma’nın hikayesi “izleyicileri gerçekten dünyanın dört bir yanına götürüyor.” Mekanların hikayeleri şekillendirmesine izin veren bir yönetmen ve tam tersi olması gerekirken sahnelerini mekanların etrafında yazma süreci gerçekten özgün, uluslararası bir lezzet katıyor.

Ölümcül hesaplaşma Birinci Bölüm için o mekanlar arasında Abu Dabi’nin büyüleyici çölleri, Venedik’in labirent sokakları ve kanalları, tarihi başkent Roma ve Norveç’in büyük dağları (Avusturya Alpleri yerine geçen), her mekan ekranda, hikayenin başlı başına başka bir karakteriymiş gibi birbirinden farklıymış. McQuarrie şunları söylüyor; “Bu filmleri böyle yaparız. Filmi çektiğimiz yer filmi nasıl çektiğimizi anlatır. Mekan, aksiyonu yazdırır.”


Abu Dabi


Bu ilke akıllarındayken Abu Dabi, yapıma birçok olasılık sunmuş. Önce yepyeni bir havaalanı terminali, Midfield Terminali, içinde çekim yaptıklarında hala inşaat halindeymiş ama açıldığında dünyanın en büyük uluslararası havaalanı terminali olmuş. 

Etrafındaki kum tepelerini yansıtacak şekilde asimetrik inşa edilen havaalanı benzersiz bir erişim ve eşsiz bir fırsat sağlamış. McQuarrie şunları söylüyor; “Abu Dabi’de henüz açılmayan ama bitmeye çok yakın bir havaalanı olduğu için çok şanslıydık. Olağanüstü, güzel, geniş bir mekandı. Efsanevi boyuttaydı. Havaalanlarında çekim yapmanın zorluklarından biri de tabii ki son derece güvenli ortamlar olmasıdır. Henüz açılmamış bir havaalanında çekim yapmanın avantajıysa çekim yapabileceğimiz ve yapamayacağımız yerlerin sınırlarıyla uğraşmak zorunda olmamamızdı. Bir daha bunun gibi bir devam filmi görmeyeceğinize çok eminim.”

Midfield Terminali, Pegg’in ‘Genelde bir filmin sonunu getiren türden bir şamata. Ve bu bizimkinin neredeyse başlangıcı! Üçümüzün farklı yerlerde, üç farklı krizle uğraştığımız müthiş bir sahne. Gerçekten bu filmin sunduğu görkeme, karmaşıklığa ve eğlenceye hitap ediyor.” olarak anlattığı bir kovalamaca sahnesinin arka planını oluşturuyor. Ve bu buz dağının sadece görünen yanı.”

Yapımcılar Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkentinin enfes konumundan, yüksek teknolojik şehirle büyüleyici çöl manzarasının bir arada oluşundan çok memnun olmuş. BAE kumlukları Ölümcül hesaplaşma Birinci Bölüm’de üç amaca hizmet etmiş.

Mekan, Şubat 2021’de 12 günde çekilmiş. Özellikle de Liva’nın çöl bölgesinde, namı diğer Boş Bölge’de. Sadece engebeli kum tepeleri değil aynı zamanda yapım tasarımcı Gary Freeman ve ekibinin sadece beş haftada terk edilmiş bir maden kasabası inşa ettiği bir tuz ovası. Bu yer, Ethan Hunt’ın çölü bir atın sırtında geçerek Ilsa Faust’u peşindeki paralı askerlerin saldırısına uğramış bir halde bulduğu sahneye de mekan olmuş.   

Karakteri bu filmin başında gelen ve şimdi başına bir bedel konmuş olan Ferguson şunları söylüyor; “Ilsa’nın muhteşem yanı, neden olduğu yerde olduğunu hiç bilmemeniz. Onu bulduğumuzda Ilsa biraz haydut gibi olmuş. Ama çölün ortasında çok güzel, harap bir köyde. Bence son anını bekliyor. Belli ki Ethan onun kaderiyle buluşmasına izin vermiyor ve sonra o birleşimden sonra biz bu yolculuğa çıkıyoruz.”

McQuarrie şunları söylüyor; “Abu Dabi’de çekim yapacağımıza karar verdiğimizde bir tepeden aşağı doğru yuvarlanmaya başladık. Bir şey diğerine yol açtı.” Bu yüzden Abu Dabi sahnelerinde aynı zamanda sırasına bakılmaksızın; “İki Osprey V-22 Raptor (yüksek hız uzun menzil, son teknoloji helikopter) ve İspanyol ve Arap atlarından oluşan bir sürü. Helikopterler Cruise’un ABD Savunma Bakanlığı ile olan ilişkisi sayesinde temin edilmiş ve BAE ordusu, havaalanı yetkilileri, hava trafik kontrol ile ülkeye girişine izin verilmiş ülkeye girmesine olanak sağlamış. 

Atlar konusunda ise Cruise, tüm sahnelerini Zeus isimli muhteşem bir safkan at üzerinde kendisi canlandırmış. Cruise, Ethan’ın Zeus’un sırtındaki sahnelerinde hiç dublör kullanmamış ve ikilinin arasında çok iyi bir bağ kurulmuş. McQuarrie şunları söylüyor; “Ama bence Zeus bu filmin yıldızı olduğunu, rol arkadaşının da Tom Cruise olduğunu düşünüyor.” 

Yönetmen, büyük bir kum fırtınası sahnesi çekimini ‘zorluk üstüne zorluk olarak adlandırıyor. Sahnenin yapımından sorumlu olan Özel Efektleri ekibinin başında ancak bir Mission Impossible setinde başarılı olabilecek devasa V8 fanlarıyla, kontrolsüz bir hayal gücünün kombinasyonunu kullanan Neil Corbould ve Keith Dawson yer almış.

Gormley şunları söylüyor; “En önemli özellik jet motoruydu. Delirmiş olduklarını düşündüm ama sonuçta haklı çıktılar. Gerçekten de havalanmaması için beton ağırlıklarla tutulan dev bir forklift kamyonunda bir jet motoruydu. Çalıştırıldığı anda kendi kum fırtınası yarattı ve bu konunda da son derece etkili oldu.”

Genel olarak sıcaklık ve karmaşıklığın verdiği zahmete değmiş.  McQuarrie şunları söylüyor; “Bu filmle ilgili macera anlamında konuşmaya başladığımda Tom’a bu filmde kasıtlı değil de çok doğal hissedilen bir hatırlatıcı olarak bir kılıç dövüşüne, atlara, çöllere, kum fırtınalarına ve egzotik mekanlara yer vermenin bir yolunu bulmak istediğimi söyledim. Ve hikaye şiddetli bir şekilde gelişti.”



Roma, İtalya


Oyuncular ve ekip Roma’ya 4 Ekim 2020’de Ebedi Şehir’in antik sokaklarında bir araba ve bir motosiklet takibini çekmek için gelmiş. McQuarrie şunları söylüyor; “Roma, tüm trafiğiyle ve Arnavut kaldırımı taşlarıyla çekim yapmak için zorlayıcı bir şehir olmasıyla ünlüdür. Şehre karakter kazandıran her şey, driftler ve kayışlar yapmaya çalışırken aynı zamanda öngörülmezdir. Bir yöne giderken drift atmaya çalışırken sokaklardaki Arnavut kaldırımı taşları ‘Hayır, oraya değil bu tarafa gidiyorsun’ der.”

Dahası bu herhangi bir araba takibi değilmiş. Atwell’in Grace’inin bir polis arabasını çalmasıyla, Ethan’ın da motosikletiyle onu takip etmesiyle başlıyor. Kendilerini birbirlerine kelepçelenmiş halde, bir BMW M5 Yarışı’nda kaçarken bulmalarından ve sonra da modern, elektrikli, yüksek performanslı bir motoru olan parlak sarı bir Fiat 500’de ko-pilotluk yapmaya çalışmalarından önce Foro Imperial’deki heyecan dolu bir silahlı çatışma yaşıyorlar.

McQuarrie şunları söylüyor; “Araba kendi başına bir karaktere dönüştü. Tamamen tehlikeli ve öngörülmezdi. Bizim için ne kadar uğraşsam da çekimi daha zor bir sahne yapabileceğimi sanmıyorum.”

Bugüne kadar ilk kez şehrin en ünlü sokaklarından biri olan ve ekibin iki gün boyunca çekim yaptığı (geceleri bazı çekimler yapılmış ama hiçbir zaman büyük bir araba takibi sahnesi için gündüz kapatılmamış) Via dei Fori Imperiali de dahil olmak üzere Roma sokaklarını kapatmayı başaran yapımcılar gerçek bir Mission tarzıyla önemli bir dönüm noktasını gerçekleştirmişler ve her şey tamamen uygulamalı olarak çekilmiş. McQuarrie, bunun Cruise’un ve ekibinin Federico Fellini’nin La Dolce Vita’sına turbo şarjlı bir göndermesi olduğunu söylüyor.

“Dediğim gibi, aksiyonu mekan belirler. Roma’da da öyle oldu. Roma’ya bir araba takibi çekimi için geldik ve ne tür bir takip olduğunu bize şehrin söylemesine izin verdik. Bu mekan da seri için kendisini sıra dışı bir şey olmaya bıraktı.  Bolca mizah ve daha önce yaptıklarımızdan biraz daha fazla romantik bir takip oldu.”

Atwell şunları ekliyor “Tom, Roma sokaklarında arabayı kullanıyor ve tek elle drift atıyordu. Hiç unutmayacağım bir gün oldu.” 



Venedik, İtalya


İtalya’nın başkentinde dokuz gün boyunca çekim yaptıktan sonra ekip 21 Ekim 2021’den itibaren iki hafta boyunca Venedik’e geçmiş. McQuarrie şunları söylüyor; “Venedik, dünyadaki en favori şehirlerden biridir. Ama en başından itibaren labirent gibi olduğunu fark ettik. Orada bir yabancıysanız kaybolmak çok kolaydır. Bunun üzerine eğilmeye karar verdik. Venedik, ekibin düşman tarafından kandırılarak içine çekildiği bir labirente dönüşüyor.”

Yönetmen ve Cruise, 14 yıldır şehirde çekim yapmak istiyorlarmış. Ama beyaz perdede gösterildiği biçimden kaçınmak isteğiyle aksiyonu çoğunlukla suyun dışında tutmayı tercih etmişler ve Venedik’in gotik mimarisine odaklanıp havasından beslenmişler. 

Yapım tasarımcı Gary Freeman şunları söylüyor; “McQuarrie neredeyse korku filmi tarzında bir estetik istedi. Çok karanlık, çok ürkütücü.” Pegg, Atwell ve Davis, bölgeye uyum sağlamak için bir gece otellerinde birlikte Nicolas Roeg’un etkileyici korku filmi Şimdi Bakma’yı izlemişler. Pegg korkuyla şöyle anlatıyor; “Ertesi gün o filmdeki köprülere ve mekanlara bakmaya çıktık ve kırmızı paltolu bir kız gördüm!”

Roma sahneleri gün ışığında çekilirken Venedik’te aksiyonun tamamı ana karakterlerimizin çoğunun Dük Sarayı’ndaki bir gece yarısı galasında gece çekilmiş. 1340 yılında inşa edilen Venedik Dükü’nün (en büyük yetkili) eski konutu, şehrin en ünlü mekanlarından biri. McQuarrie şunları söylüyor; “Ama daha önce hiç yapılmamış bir şekilde çekim yapmak istedik. O yüzden Dük’ün Sarayı’nı başlı başına bir karakter yapan dijital projektörleri getirerek ışık ve rengin önemini vurguladık. Sadece bir yapı olmak yerine binanın canlı hissedilmesini istedik.”

Yönetmen ‘Dahi ışık şefimiz Martin Smith ve görüntü yönetmenimiz Fraser Taggart’ın, içinde çok akıcı bir şekilde hareket edebileceğimiz olağanüstü bir dünya yaratmayı başardılar.” Diyor. Hepsi St. Mark Bazilikası’nın kulesinden göz kamaştırıcı kırmızlar ve mavilerle bezenmiş.

Cruise da ilk Mission Impossible’dan itibaren Venedik’te çekim yapmak istemiş ve bir yolunu bulduğu için çok mutlu olmuş. Nihayet. Çekimler Şubat 2020’de başlayacakken pandemi olmuş. Venedik ve Veneto bölgesi Avrupa’da ilk kapanan yerlerden biri olmuş. Her şey durmuş.

Sinema sektörü de birçok sektör gibi kapatılmış. Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ün farkı, Tom Cruise’un desteğini alması olmuş. Gormley şunları söylüyor; “Bir anda Tom’un odağı, filmi nasıl yapabileceğimiz konusunda yeniden bir yapım planı yapmak oldu.” Cruise, idari yapımcıların pandemi protokollerinin ‘altın standardı’ olarak tanımladığı şeyi geliştirmesiyle 10 ay sonra, su kanallarının ve sokakların terk edilmesiyle birlikte Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm imkansızı yapmayı başarmış ve Venedik’e dönmüş. 

Ekip geri geldiğinde şehirde kış mevsimiymiş ve geceleri 18.00 ile sabah 6.00 arası çekimlerin yapıldığı programın da soğuğa pek faydası olmamış. Campbell-Bell’e göre soğuk akşam havası “o sahnelere unutulmaz, ürkütücü, güzel, baştan çıkartıcı bir duygu” katmış.

McQuarrie şunları söylüyor; “Venedik’te çok fazla tarih var. O yüzden orada çekim yapmak çok zordur. Bana çekici gelme nedenlerinden biri de pek de hayal ettiğim gibi çekilmemesi oldu. Orada çekim yapmanın zor yanı geceleyin şehrin set gibi görünmediği bir şekilde çekmenin bir yolunu bulmaktır. Çok sayıdaki muhteşem binasına aydınlatma yerleştirmek yasak olması da derinlik, doku ve atmosfer katmayı son derece zorlaştırıyor.”

Cruise ve Ferguson’un gün batımında, Gritti Sarayı’nın çatısındaki bir sahneyi çekmek için McQuarrie ve Cruise işbirliği bir kez daha devreye girmiş. McQuarrie şunları söylüyor; “Çok farklı bir sahne çekmek istiyorduk ama provaya gittiğimizde lense baktık ve sahnenin ortama uymadığını düşündük. Biz her zaman ‘Kare size ne anlatıyor? Sahne nasıl hissettiriyor?’ deriz. Uygun olacak şekilde yeniden yazdık.”

Yapımcılar söz konusu serinin ünlü olduğu, Mission’ın yaya kovalamacasına geldiğinde Cruise’un Ajan Briggs ve Ajan Degas tarafından Venedik labirentinde öfkeyle koşan Cruise’un peşinden kovaladıkları sahnede de aynı hızda düşünmüşler. McQuarrie, Cruise’un yaya olarak performansından bu kez neler bekleyebilecekleri konusunda şunları söylüyor; “Sahnenin atmosferini bizim atmosferi bir filme zorlamaya çalışmamızdansa her zaman çekim yaptığımız yer belirler. Filme içinde bulunduğumuz koşulları yerleştiririz.”

Toplam 55 elektrikçi, malzemelerinin nakliyesini 20 küçük yük mavnasıyla yapmış ve yaya kovalamacanın çeşitli lokasyonlarını aydınlatmak için gerekli olan ekipmanları Venedik kanallarında gece gündüz çalışarak taşımışlar, sete elde taşımışlar (şehirde hiçbir taşıta izin verilmiyor). Kovalamaca Sestiere Castello’daki güzel bir köprü olan Ponte Minich’te zirve yapıyormuş. Ferguson, setteki ilk günleri hakkında şunları söylüyor; “Hiç kimse yoktu, turizm, tekneler yoktu. Venedik suları turkuaz renkteydi. Turkuaz sularda kılıç dövüşü yaptığımız o sahneyi çektiğimizi hiç unutmayacağım. Ama bu sizin için bir Mission filmi. Sizi en yüksekten başlatırlar.”

Norveç

Ve sonra tabii ki Norveç var. Yapım, Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ün hikayesinde Avusturya’nın yerine geçen verimli İskandinav doğasına, üç yıl önce Yansımalar’daki önemli sahneyi çektikleri yere dönmüşler. Bu kez mekan çok daha cömertmiş.

Muhteşem erken sonbahar manzarası, filmin önemli üçüncü bölümündeki kusursuz arka planı sağlıyor. Bölümde Cruise’un baş döndürücü motosiklet atlayışı sahnesi ve neredeyse filmin bütün önemli karakterlerinin yer aldığı heyecan dolu tren sahnesi yer alıyor.




DEVASA SIÇRAYIŞLAR


Cannes 2022’de Masterclass sırasında Cruise’a, dünyanın en büyük yıldızının hayatını niye rutin olarak tehlikeye attığına şaşırarak neden tüm tehlikeli sahnelerini kendisi oynamakta ısrar ettiği sorulmuş. Cruise’un yanıtı şu olmuş; “Kimse Gene Kelly’ye niye kendisinin dans ettiğini sormadı.”.

Cruise için izleyicilere kapsayıcı bir deneyim sunmak için kendisini adamak işinin bir parçasıymış. Cruise’a Gene Kelly hakkında söyledikleri hatırlatıldığında gülüyor; “Hiç anlamadım. Bunu hayatım boyunca yapıyorum.! Her zaman fiziki bir oyuncu oldum. Karakteri hareketle canlandırıyorum! Taps, Ben Efsaneyim, All the Right Moves’dan itibaren yaptığım işe fiziksellik katıyorum. Risky Business’da dans etmek, Jerry Maguire’daki fiziki komedide bir karakteri yaratma biçiminde her zaman duygusal ve fiziksel olarak bir enerji düzeyi var. Bir hikayeyi böyle anlatırsınız. Sesinizi ve bedeninizi kontrol edebilmek sanatın bir parçası.” 

Mission filmlerini tanımlayan tam da bu adanmışlık olmuş. Ve Cruise için filmlerin korkusuz bir tılsımı varmış. Elwes şunları söylüyor; “Film yapımı tarihinde dublör kullanmayan oyuncuların sayısı beş parmağı geçmez. Çoğunlukla araba ve motosiklet takiplerinde yer alan Steve McQueen vardı. Daha çok dövüş sanatları yapan Jackie Chan vardır. Ve sonra kendine ait bir ligi olan Tom var. Bunlar aslında tehlikeli sahneler değil. Ölüme meydan okuyan kahramanlıklar.”

Özgünlüğe verilen bu özen bir dizi sersemletici tehlikeli sahnenin hepsinin kameraya alındığı Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’de en üst düzeyde. Müthiş çekimleri olan Yansımalar’da Cruise’la ve McQuarrie ile birlikte çalışmış olmasına rağmen özel efektler süpervizörü Neil Corbould yapımcıların bu etkileyici hesaplaşma için gösterecekleri cesaretten etkilenmeden edememiş.

Corbould şunları söylüyor; “Başlangıçta en heyecanlandığım sahne tren sahnesiydi. McQ ile ilk sohbetimde buharlı bir lokomotif yapmak ve bir köprüden aşağı sürmek istediğini söyledi.”

Cruise, Ölümcül hesaplaşma Birinci Bölüm’deki muhteşem lokomotif aksiyon sahnesinde kendisini hareket halindeki bir trenin üstünde dövüşürken, içindeki sıfır yer çekimiyle mücadele ederken ve tren köprüden aşağı düşmeden önce her vagondan tek tek kaçmak için çabalarken göreceğimizi söylüyor.

McQuarrie şunları söylüyor; “Tom’la benim yeni bir Mission Impossible’a başlarken sesiz filmleri inceleyerek başladık. Aynı zamanda yaptıkları işlerde kandırmaca yapacakları bir teknoloji olmadığından aynı zamanda en muhteşem filmlerden bazılarıydı. Her şeyi gerçekten yapmaları gerekiyordu. O yüzden sıra bir başka Mission Impossible yapmaya geldiğinde Tom benden tam olarak yapmak istediğim şeyi istedi. Daha önce yapmadığımız neyi denemek istediğimi. Ve hiç düşünmeden ‘Bir tren kazası istiyorum.’ Dedim. Bu da kaderi belirleyen bir ifade olduğunu kanıtladı. Bir şeyi yapmak istediğini söylemek bir şeydir ama onu yapmak başka bir şeydir. Ve buna lojistik, daha başka komplikasyonlar ve hayal bile edemediğim katbekat zorluklar da dahildir.”

Trenlerle çalışmak son derece karmaşık olan tek şey değilmiş. Çekim yapmak için çalışan bir tren hattı bulmak neredeyse imkansız bir gerçekmiş. Ama neyse ki yapım ekibi, sahne için kusursuz olan Norveç tren hattına erişim sağlamayı başarmış. Tren 40 km uzunluğunda, nefes kesen kırsalda, iki kasaba arasında çalışıyormuş. Yapım ekibi tarafından eski, tarihi demiryolu vagonlarına ek olarak, Doğu Ekspresi’ne benzeyecek şekilde yeniden dekore edilen bir özel efektler lokomotifi de getirilmiş.

McQuarrie şunları söylüyor; “Başlangıçta Tom’a Mission’ın yeni bölümünde bir tür macera duygusu olmasını, daha büyük ve daha global bir film yapmak istediğimi söyledim. Ve buna daha romantik bir film yapmaktı ve hiçbir şey bana bir tren kadar, özellikle de Doğu Ekspresi kadar romantik gelmedi. Ve tabii ki bu da Mission Impossible’la kesiştiğinde bu bir trendeki aksiyon sahnesine dönüşür. Ve muhtemelen bu işin sonu tren için hiç de iyi olmayacak.”

Yakın zamanda dünyanın en güzel demiryolu ilan edilen ve Norveç’in dağcılık başkenti Andalsnes’den geçen pitoresk, 40 kilometrelik hat, Rauma Demiryolu Hattı’na aitmiş. Daha sonra bazı ekstra öğeler Birleşik Krallık’ın Göl Bölgesi’nde, Kuzey Yorkshire Moors Demiryolu Hattın’da ve ayrıca Darlton taşocağında çekilmiş. Ama çekimin büyük bölümü fiyortlarda gerçekleşmiş. 

Efektler trenini inşa etmek sekiz ay sürmüş ve hız yapan trenin üstünde çekim yapabilecek tekno vinçi taşıyacak açık vagonlar yapılmış. 



Corbould şunları söylüyor; “McQ ekranda varlığını vurgulayacak büyük bir tren olmasını istemiş ki kesinlikle vurguluyor.”

McQuarrie şunları söylüyor; “Birinin İngiltere’deki bir taşocağına 60 metre yüksekten atmanıza izin vereceği kadar fazladan çalışan lokomotif yoktur. Bu da bir tren kazası istiyorsak treni inşa etmemiz gerektiği anlamına geliyordu.” 

Trenin aynı zamanda çalışan bir demiryolu hattında gidebilmesi de gerekiyormuş. “Sadece bu bile lojistik, mühendislik ve trenin fiziği ve nasıl inşa edileceği konusunda birçok komplikasyon sunmuş. Aynı zamanda çevreye duyarlı olacak şekilde yaptık. O treni kasıtlı olarak yok edilmesi için inşa ettik ve sonunda Birleşik Krallık’tan hikayemizin kahraman lokomotifi olarak ilk kez görüldüğü yer olan Norveç’e nakledilecek ve sonra onu sonunda yok edebileceğimiz yer olarak seçtiğimiz İngiltere’ye dönecek olan 70 tonluk bir lokomotif yaptık.”

Devasa tren kazası sahnesini gerçekleştirmek için özel efektler departmanı, tren aşağı düşerken eğimi ve sarsıntıyı gerçekleştirmek için gerçek boyuttaki tren vagonlarına monte edilen bir dizi yalpa ve menteşe donanımı yapmış. 

Mobilyalar oyuncuların etrafında hızla düşerken yaşanılan kargaşa için lokomotifin içinde vagonları her açıdan sarsabilmek üzere uzaktan bir yazılımla kontrol edilebilen hidrolik şahmerdanlar varmış.

Atwell gerilimi yüksek, dehşet verici sahne hakkında şunları söylüyor; “Tren bir noktada köprüden dikey olarak asılı kalıyor ve Tom’la benim etrafımızda birçok eşya aşağı düşerken vagonlardan yukarı doğru tırmanmamız gerekiyor. Herhangi bir oyunculuk gerektirmiyordu.”

İşaretli yerinde asılı olan ve üst üste yapılan çekimlerden yorgun düşen Atwell, birinin kendisine bir kutu çikolata verdiğini hatırlıyor. Cruise, deneyimin Atwell’i bitkin düşürmesinden endişe etmiş. Atwell şöyle diyor; “Çikolataları silip süpürdüm ve gidip ‘Bunu başarabilirim!’ dedim.

Çatıda kamera operatörü Chunky Richmond Cruise’un Ethan Hunt karakteriyle Morales’in Gabriel karakteri arasındaki dövüş sahnesini el kamerasıyla çekiyormuş. İki oyuncu, tren saatte 100 km hızla giderken, dondurucu soğukta kıran kırana dövüşüyormuş.

McQuarrie, çocukluk hayallerini gerçekleştirmesi hakkında şunları söylüyor; “Dev bir tren seti gibiydi. Kamera çekimleri film yapım sürecine gerçeklik kazandırıyor. Büyük zorluk ama aynı zamanda gezegenin en cazip olayı. Teknolojiyi bize faydalı olduğunda kullanıyoruz veya gerektiğinde. Ama başlangıç noktamız daima kamera çekimi.”

Filmde tren sahnesi Avusturya Alplerinde geçiyor ve neredeyse Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’deki tüm önemli oyunculara birlikte başlıyor. Bir tanesi, Ethan Hunt hariç hepsi.

Dağın tepelerinde kontrolden çıkan lokomotif demiryolunda hızlanırken, ona bir motosikletle yetişmeye çalışan kişi Cruise’un kararlı ajanıdır. Onu yakalayamayacak kadar yavaş olduğunu fark eden Ethan, Benji’nin telsizden yönlendirmesiyle bunu yapmanın tek yolunun bir tepeden motosikletiyle atlamak ve trene paraşütle erişmek olduğunu hesaplar.  

Tabii ki burası Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ün tanımlayıcı sahnesinin geldiği yer. Bu fikir Cruise’un korkusuz bir çocukken kontrplak rampalar ve çöp bidonlarıyla oynadığı günlerden beri yıllardır aklındaymış. O kadar tuhaf bir tehlikeli sahneymiş ki gerçekleştirmenin bir yolunu bulmak şu ana kadar sürmüş. Cruise şunları söylüyor; “Nasıl yapacağımızı çözmek yıllar sürdü. Sadece benim değil hepimizin yeteneklerimi ve ustalığımı geliştirecek eğitim programını formüle etmekle geçen yıllar.”




EKSTREM CRUISE YETENEKLERİ


Cruise’un kırk yıl boyunca film yapımında ve yeni sinema standartlarını belirlerken yaptıkları çok şaşırtıcı. 1994’ten beri uçan Cruise’un aldığı ehliyetler arasında ticari pilotluk sertifikaları, tek motorlu ve çok motorlu uçaklarda uçmak, Pitts, Yaks, Stearmans ve çok sayıda başka uçaklarda eğitim almak yer alıyor ve kendisi aynı zamanda bir Hondajet pilotu.  

Aynı zamanda Albatross L39 jeti ve N-P51 Mustang (kendisi bir P51D Mustang sahibi ve hava akrobasisi alanında kapsamlı eğitim almış) gibi deneysel uçak kullanma yetkisi vardır. Hava Kuvvetleri hayalet Filosu’nun Ömür Boyu 2524. üyesidir ve 36. Savaş Filosu’nun Viper Pilotu Onursal Uçuş Dostudur. ABD tarihinde onursal ABD Pilotu olan 334 kişiden biri olmaktan gurur duyar. 

Cruise’un diğer havacılık başarıları arasında Rotorcraft-Helicopter için ticari sertifikalı pilot olmak, ABD, Birleşik Krallık, Avrupa, Norveç, Güney Afrika, Birleşik Arap Emirlikleri’nde tek motor ve çok motorlu helikopter pilotluğu yer alıyor. Yüksek irtifa inişleri ve operasyon onayları bulunuyor. Dağ uçuşu ehliyetiyle kısıtlı dağlık alanlarda, uçurumlarda ve karlık alanlarda inişler yapmış ve helikopter akrobasisinde eğitim almıştır.

1989’dan beri serbest paraşüt atlayışları yapan Cruise’a, Ulusal Paraşütçü ehliyeti verilmiştir. Uzman akrobasi sürücüsü, motosiklet sürücüsüdür (off road da dahil). Profesyonel olarak yarışmıştır ve Nitrox sertifikalı İleri Seviye Dalgıç ve uzman serbest dalışçıdır. 

Cruise, Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm için mevcut motosikletle uçurumdan atlama rekorlarını kırarak ve BASE (Sabit bir objeden aşağı atlama sporu) atlayışı için eğitim alıp ustalaşmış. Hepsi sanat ve izleyiciler adına.

Cruise’un iyi bir arkadaşı olan ve arkadaşı o motosikletle dağdan atladığında sette olan Pegg, çaresizce izlemenin verdiği dehşeti çok iyi hatırlıyor. Aynı zamanda ne kadar stresli olursa olsun ortamı neşelendirmek için ekibiyle birlikte söyledikleri tekerlemeyi de asla unutmayacağını söylüyor. “O gün olay gerçekleşirken sadece ‘iyi paraşüt”ü duymayı bekliyorsunuz. Çünkü eğer duymazsanız o zaman Tom düştü demektir.”

Toplamda sahne 15 aylık hazırlık gerektirmiş. Cruise hız kazanmak için 536 alıştırma atlayışı yapmış. Ayrıca ileri serbest atlayış eğitimi almış, paraşüt becerilerine çalışmış, havadaki pozisyonunu düzletmeyi öğrenmek için uçaktan tehlikeli açılarda atlamış, 

Cruise’un BASE atlayış eğitmeni Miles Daisher şöyle anlatıyor; “BASE atlayışı, serbest paraşütten çok farklıdır. Steroit almış serbest paraşüttür. Serbest paraşütte düşünecek vaktiniz vardır. BASE atlayışında sadece tepki verirsiniz. O yüzden her türlü, farklı duruma tepki vermesi gerekiyordu.” Cruise’un Fallout’ta yaptığı atlayışta paraşüt 300-600 metre aralığında açılmış. BASE atlayışında 150-200 metrede açılmış. 

Sonunda yapım ekibinin paraşüt açılış emniyet sorumlusu ve serbest paraşüt koordinatörü Allan Hewitt’e göre Cruise insanların Dünya Şampiyonası için eğitim alan birçok kişiden çok daha fazla atlayış yapmış.

Ekip, motosiklet eğitimi için Oxfordshire’da Wallingford dışındaki bir taş ocağında bir motokros pisti yapmış. Atlama ve iniş alanlarıyla donatmışlar.  Taş ocağında 100x20x4 metre ölçülerinde bir çukur kazılmış, sonra motosikleti darbeden korumak için 20 bin karton kutuyla doldurmuşlar. Cruise’un günlük rutini aylarca sabah paraşüt atlayışlarıyla, ardından motokros eğitimiyle ve öğleden sonra replika rampadan atlayışlarla geçmiş. 


Cruise / McQuarrie 


Güzergahını hesaplamak için farklı açılardan, farklı rampa modelleri kullanılırken GPS çipi Cruise’un tamamlanan tüm atlayışlarıyla yan rüzgarlar, karşı rüzgarlar ve yer hızı da dahil olmak üzere hava durumunun havadaki uçuşunun yüksekliğine ve uzunluğuna olan etkisini de kaydetmişler. Böylece kameraların yerlerini belirlemek için sabit ve kesin veri toplamışlar. Dikkatli hesaplamadan sonra rampa Cruise’un çıkış noktasında, 135 metre uzunluğunda, 10,8 metre yüksekliğinde ama korkutucu bir şekilde sadece 3 metre genişliğinde inşa edilmiş.

Cruise şunları söylüyor; “İşaretlerimi kaçırmamak için çok iyi olmam gerekiyordu. Her şeyi test ederiz. Hiçbir şeyi şansa bırakmam. Ne zaman şansa bıraksam hatalar olur. O yüzden eğitim ve test etme konusunda detaylara odaklanırız.”  

Cruise, Hondasını 300cc ile birinci sınıf bir motokros makinesine dönüştürmüş. Ekstra tork ve güç, ona hataya çok az pay bırakacak kadar dar olan rampadan aşağı doğru hızlanırken önemli bir kontrol sağlamış.  

Ama Honda’nın tüm güncellemeleri arasında önemli bir ekipmanı, kilometre saati eksikmiş. Cruise şunları söylüyor; “Dronlar (çekimde) benimle senkronize olmalıydı. Hızı belirlemeli ve o hızı korumalıydım. Ama motosiklette kilometre saatim yoktu çünkü aşağı bakamazdım. Gittiğiniz yöne bakarsınız bu yüzden sadece rampanın sonuna bakmam gerekiyordu. O kadar dar ki gittiğim hıza baksaydım tek hata, rampadan aşağı gidip kendimi öldürmem anlamına gelirdi.”

Cruise, çözümü de geçmişte bu boyuttaki sahnelerin kontrolünü tehdit eden birçok engelin üstesinden geldiği gibi gelmiş. Şunları söylüyor; “Her şey eğitime bağlı. Rampadan aşağı giderken vücudunuzdaki molekülleri ve motosikletin hızını hissetmeye başlarsınız. Kendimi motosikletin sesiyle ve moleküllerin vücudumda hareket edişini hissederek hızı anlayacağım bir noktaya kadar eğittim.”

Yapım ekibi, tehlikeli sahneyi yerinde çekmek için İtalya’ya ve Fransa’ya bakmış ve Trol Duvarı olarak bilinen Helsetopken dağında bir yer bulmuş. Akrobasi koordinatörü Wade Eastwood tarafından beş kez incelenen Trol Duvarı aradıkları her şeye sahipmiş; Cruise’un inişteki riskini mimimize etmek için yüksek ama neredeyse dikey bir uçurum.

Eastwood şunları söylüyor; “Önemli olan sadece akrobasi sahnesi değil, hikaye anlatımı da önemli. Tom’un zirveden çıkışta izleyicinin de heyecanla onunla olabilmesine yetecek kadar yüksekliğe ihtiyacımız vardı. Bize tüm görsel hikaye anlatımı olasılıklarını verecek ve dinamik aksiyon lokasyonu olacak bir yer bulmak çok zordu.”

Bölgeyi bulduktan sonra Mike O’Shea yönetimindeki inşaat ekibinin Birleşik Krallık’ta taş ocağında ölçülen rampanın bir versiyonunu yeniden yapmaları gerekiyormuş. Ama bu kez malzemelerin nakledileceği tek yolun helikopter olduğu bir dağ yamacında. Norveç’teki rampanın Birleşik Krallık’takinden daha da uzun (lokasyonun özellikleri sayesinde 203 metre uzunluğunda, çıkış noktasında 17,5 metre yükseklikte ama yine de sadece 3 metre genişliğinde) yapılması gerektiği için O’Shea ve ekibinin toplam 280 ton ekipmanı, 450 helikopter yolculuğuyla taşıması gerekmiş. Kar fırtınaları ve saatte 160 km hızındaki rüzgarların da hiç yardımı olmamış.

O’Shea söyle anlatıyor; “İlk dört gün hava şartları nedeniyle çok zorluk çektik. Sonraki iki gün günde sekiz saat boyunca oradaydık ve kar yatay şekilde esiyordu.” 15 kişilik ekibi rampayı bir şekilde sadece 10 günde inşa etmiş.




McQuarrie şunları söylüyor; “Ama akrobasiyi ortaya çıkarmak ve rampayı sonra inşa etmek teknik zorluklardan sadece biri. Diğeri de bunu yapanın gerçekten Tom olduğunu görebileceğiniz bir yere bir kamera yerleştirmek. 

Son olarak hiç de önemsiz olmayan bir güçlük de 1200 metreden yere düşüşte sahnedeki hiçbir görüntünün kaybolmamasını sağlamak olmuş.  

Bu olasılık sahnenin her çekiminde gerçek bir endişe olmuş. Bir dron düştüğünde veya motosiklete yerleştirilen bir kamera yere çarpıp kırıldığında görüntü de onunla birlikte yok olacakmış. Cruise şunları söylüyor; “Çekime iki hafta kala bunların hepsini yapabileceğimizi, kamerayı kırabileceğimizi ve veriyi kaybedebileceğimizi fark ettik. Kamerayı kırarsak çekimi de kaybederiz.”

Bunun olmaması için yapım ekibi motosikletteki kameraların Cruise motosikletten ayrıldıktan sonra kapandığı bir sistem geliştirmiş. Çözüm görüntünün kaybolamamasını garanti etmiş.

Çekim günü, yapımcılar iyi bir hava yakalamış. Ya da en azından öyle olduğunu sanmışlar. McQuarrie şunları söylüyor; “Başta havanın çok açık olmasını istedik (sahneyi çekerken). Sonra çok açık olursa Tom’un rampadan ayrıldıktan sonraki anlarının görüşünü kaybedeceğimizi fark ettik. Alttaki manzarada kaybolacaktı. Kapatmak için doğru miktarda buluta ihtiyacımız vardı. Puslu ama sisli olmayan. Çok hassas bir tarifti.” 

Cruise rampada, önündeki tehlikelere dikkat etmiş ama gerekliliklerinden de eminmiş. Şöyle devam ediyor; “Mission Impossible’ı yapıyorduk. Bunun ne demek olduğunu biliyordum. Orada (pandeminin ortasındaydık) ve ‘Durmayacağız. Sektörümüz için elimizden geleni yapacağız.’ diyorduk. Mission’a başka bir ülkede çekim izni verilmesinin ne kadar önemli olduğunu biliyorduk. O sorumluluğu hissettik. Tam bir bağlılıktı. Ve bunu birlikte yapacaktık.” 

Cruise atlayıştan dakikalar önce hiç kimseyle konuşmayacağını söylemiş. “İninceye kadar ekibin yanına gitmedim çünkü kimsenin endişesini almak istemezsiniz. Herkes biz bunları yapmadan önce hiçbir şey söylememesi gerektiğini biliyor. Bu noktada ofiste sıradan bir gün olmalıydı.” Sonra McQuarrie’ye kısa bir an sarılmış, motosiklete binip motoru çalıştırmış.

Cruise, artık rampadan aşağıya 203 metrelik inişi pek hatırlamadığını söylüyor. Ufka fazla odaklanmış, motosikletini doğruca ileri sürmüş. Ama sonunda rampadan ayrıldığında aklından çok fazla şey geçiyormuş.

Hewitt şunları söylüyor; “O uçurumdan ayrıldığında altı saniye içinde paraşütünü açması gerekiyordu. Eğer başaramazsa iki saniye sonra uçuruma çarpacaktı. O kadar kritikti.”

Cruise’un aklından geçenlerin arasında ana dron ve kendisini kareye sokmak için hızını ona uydurması gerektiği de bulunuyormuş. Kendisini rotadan çıkarabilecek tehlikeli karşı rüzgarlar varmış. Ayrıca motosikletten ayrılmak ve ayakkabı bağcıklarının motosiklete takılabileceğini de düşünmüş.

Yerde de çok fazla endişe varmış. Cruise’un sihrini yapmasını izlemek için bir kez daha gelen Pegg şunları söylüyor; “Son derece korkunçtu. Tom ne kadar çalışırsa çalışsın bazı şeylerin yolunda gitmeme veya öngörülmeyen şartların bir hataya yol açma ihtimali her zaman olacak.  Hepimiz korku içindeydik.”

Ama havada tuhaf bir sakinlik varmış. Cruise şunları söylüyor; “Daha sonra ekranda sahneye baktığımda her şeyin çok hızlı oluyor. Ama sahneyi oynarken o anda her şey yavaşlıyor gibi. Zaman uzuyor gibi. Her şey ağır çekimde gibi oluyor. Adeta her şeyi gerçekleşmeden önce görebiliyorum ve hataları düzeltebiliyorum. Beyzbol oyuncularının topun kendilerine doğru gelişini görebildiklerine ve daha topa vurmadan sayı olacağını bildiklerine dair hikayeler okudum. Birçok arkadaşım sporcu ve o anda zamana olanlar hakkında konuşurlar.” 

Cruise bir noktada sezgiyi öğrendiğini söylüyor. “Bir şeyi ilk kez yaptığınızda her şey çok hızlı gerçekleşiyor gibi görünür. Ama alıştırma yaptıkça daha çok görmeye başlarsınız. Bir anda bir şeyleri yapabilirsiniz. Her şey yeteneğinizi ve ustalığınızı geliştirmekle ilgili.” İşte yine bu sözcük geçiyor.

Söz konusu Cruise olunca ustalık önemlidir. “Hayatım boyunca üzerinde çalıştığım şey bu. Oyunculuk ya da yapımcılık, yaptığım şey ne olursa olsun bir uçağı yere yakın bir mesafede saatte 480 km hızla giderken kullanmak, kılıç dövüşü, koşmak, bir arabayı trafiğin üzerine sürmek, motosikletle bir uçurumdan atlamak olsun her zaman yaptığım her şeyde usta olmak isterim.”

Cruise’un amacına ulaştığını söyleyebiliriz. Sıra motosiklet atlayışına geldiğinde akrobasi koçu Jon Devore kameralarda çalışmış, kısaca özetlemiş. “Mükemmeldi. Daha iyisini yapamazdınız.” Diyor.

Cruise, efsanevi motosiklet atlayışını yaptıktan sonra çıtayı filmdeki bir başka inanılmaz atlayışla yükseltmiş. Filmdeki önemli bir sahnede Ethan, tek çıkış yolunun bir kez daha atlamak olduğu bir durumdadır. Ama o kadar basit değildir.

Cruise hazırlık ekibine filmdeki en tehlikeli sahnelerden birini, Speedflying’i tamamlamadan önce ekibine şunları söylemiş; “Mission’ı birlikte yaptık ve çok fazla tehlikeli sahne çektik. Bu daha önce yaptığımız hiçbir şeye benzemiyor.”

Dünyada çok az kişi tarafından yapılan Speedflying sporunda ayakla başlamayı ve tepelerden aşağı süzülmeyi içerir. Yamaç paraşütüne benzer ama çok küçük bir paraşütle ya da söylendiği gibi kanatla yapılır.

McQuarrie şunları söylüyor; “Speedflying, dünyanın en tehlikeli sporlarından biridir. Uzun zamandır araştırdığımız bir şeydi. En tehlikeli yanlarından biri uçarken yere çok yakın olmanızdır. Diğer risk ise paraşütün açılmamasıdır. Öngörülemez bir şeydir.”

Cruise sahne için şunları söylüyor; “İzleyiciye uçma duygusunu vermek istedik.” Speedfly sahnesi için üç yıl alıştırma yapmış, Lake Valley, İngiltere’deki çekim sırasında saatte 80 km. hızlarda iniş yapmış.

McQuarrie şunları söylüyor; “Tom, üç yıl boyunca farklı ülkelerde alıştırma yaptı, farklı arazileri, teknikleri öğrendi. Rüzgarı nasıl ayarlayacağını, olabildiğince kesin olmak için yere nasıl ineceğini öğrendi.”

Her zamanki gibi uçuşun ve speedflyingin hassas ve dinamik doğası nedeniyle sahneyi tamamlamak için bir unsur daha eklenmiş. Sadece havanın kusursuz olması yetmiyormuş. Ekibin Cruse’u havadayken, manevra yaparken ve uçurumun kıyısından atlarken çekebilmesi için ona yeterince yakın olması da gerekmiş. Geleneksel bir helikopter ya da dron Cruise’a yeterince yaklaşamamış o yüzden ekibin Cruise’u uçuş sırasında yakalayabileceği bir donanım geliştirmesi gerekmiş.

McQuarrie şunları söylüyor; “Bir aksiyon filmi yapmanın zor yanı oyuncunun tehlikeli sahneyi gerçekten yapmaması ve dublörün onlar adına yapmasıdır. Mission Impossible için tam aksi söz konusudur. Bizim kendi tehlikeli sahnelerinde oynayan bir oyuncumuz var. Biz de sürekli onun yaptığını göstermek için teknolojiler geliştirmeye çalışıyoruz. Speedflyinde ise bu son derece zor oldu.”

Cruise bu fikre gülümserken ‘izleyicilerin görmesi için sabırsızlanıyorum.” diyor.




RÜYA EKİP


Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm oyuncularına ve ekibin bir Mission Impossible filminde çalışmanın nasıl olduğunu sorun, hepsinin cevabı tek bir hikaye ile birleşmek olacaktır. Bunlar hırs, tutku ve iş birliğiyle tutulan ana geleneksel gişe rekortmeni film yapımı düzeninden farklı duran bir sürece öncülük eden bir ortaklıktan güç alan filmler. 

Mission filmleri ekranda çok canlı görünür, oyuncuların ve ekibin hepsi onları yaparken öyle hissettikleri için olduğunu söyler. Ve bu da başlarındaki iki yapımcı Tom Cruise ve Christopher McQuarrie sayesinde.

Ferguson şunları söylüyor, “Tom ve Chris sembolik çalışır.” Elwes de şöyle devam ediyor; “Sete ne zaman gelsek hazırlanmış bir sahne olmazdı. Bir sahne, set, güzel bir dekor vardır. Ama nereye gittiğimizi bilmeyiz. Onlar yürürken yaratılır. Nasıl iletişim kurduklarını dinleyince bile zihinlerinin bir olduğunu görmek dikkat çekici. Onlar aynı paranın iki yüzü.”

Ve şunları ekliyor; “Asıl olay, bu insanları hiçbir şey görevlerinden uzaklaştıramaz. Hiçbir şey. Depremler? Peh. Hortumlar? Hayır. Covid? Hallediyoruz. Bu filmin büyük bölümünü bir trende çekmemiz çok ironik çünkü onların filmleri böyledir.  Sanki ‘Bu tren istasyondan ayrıldı. Hepimiz içindeyiz ve seninle ya da sensiz gidiyor.’ gibi.”

Cruise/McQuarrie dinamiği yakın dönemdeki en iyi gişe rekortmeni filmlerden bazılarından sorumlu olan, gelmiş geçmiş en büyük film yapımı ortaklıklarından biri. 

İki hit film, Rogue Nation ve Yansımalar’ı yaptıktan sonra ve iki Ölümcül Hesaplaşma filmi yoldayken bu ikili ünlü bir kitap uyarlaması (Jack Reacher, McQuarrie’nin yazdığı ve Cruise’un yapımını gerçekleştirdiği ve rol aldığı), ufuk açan bir bilim kurgu (Yarının Sınırında, Cruise’un rol aldığı, ortak yazar McQuarrie) ve elbette gerçek bir gişe fenomeni (Top Gun: Maverick, ortak yazar ve yapımcı McQuarrie, oyuncu ve yapımcı Cruise) yapmışlar.

Ama ikili gelecek yirmi yıllarını birlikte tutuşturacak kıvılcımı Mission Impossible’da bulmuş. Cruise, 2011’in Hayalet Protokol’ü filminin senaryosunda çalışması için McQuarrie’yi davet etmiş. McQuarrie, Ethan Hunt’ın geçmiş hikayesini inşa etmiş, ona o günden beri her Mission filminde yer alan bir empati vermiş. 

Sonraki filmleri, eleştirmenler ve izleyicilerin beğenisini kazanmış ve daha önce belirlenen her filmde yeni bir yönetmen olmasına dair Mission manifestosunu değiştirmeye başlamış. Bugüne kadar devam eden yeni bir dizileştirilmiş hikaye anlatımı formu ortaya çıkmış.

Cruise şunları söylüyor; “McQ ile başından itibaren sürekli bir gelişim sürecindeydik. Her Pazar günü senaryonun tamamını okurduk (üzerinde çalıştığımız her ne ise) ve neyin başarılı olup neyin olmadığını görerek geliştirirdik. O anları yakalardık.”

Onların yönetiminde bir Mission filminde her gün somut bir şekilde andaymış. Ferguson şunları söylüyor; “Biz insanlar gibi programlı çalışmayız. Çok heyecanlı olan başka bir teknik kullanırız. Önceden o gün için çağrılmış olurdunuz ve ‘Mücadelene hazır mısın?’ derlerdi. Hazır olmanız gerekir.”

McQuarrie Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ün yapımında Cruise’la birlikte ‘Rogue Nation’da öğrendikleri derslerden” yaptıklarını söylüyor. “O filmde aksiyon kadar karakterlerden de çıkarılacak çok fazla şey olduğunu keşfettik. Yansımalar’da bunu yaptık ve burada da bunu yapıyoruz. Biz her zaman sabit durmadan geliştik.”




Cruise, yaptığı her filmin o noktaya kadar öğrendiği her şeyin zirvesi olmasını sağlamış. “Kariyerime bakarsanız bir filmden diğerine geçerken her zaman kendime meydan okumak isterim. Her yeni filmimde öğrendiğim her şeyi alırım ve o filmde kullanırım. Her zaman bu sanat formunda daha usta olmak için çalışırım. Bir film setine başladığımda her departmana girer, dinler ve incelerim. Ve bunun sıra dışı olduğunu hiç düşünmedim.”

Bu kez ne öğrenmiş? Cruise şunları söylüyor; “Bir işte usta olmak için acı veren eğitim sürecinden geçmeniz gerekir. Ve bunu severim. Bir filmde iyi bir eğitim sürecini bu yüzden severiz. Çünkü onunla bağ kurabiliriz. Zamanda bir yeteneği, kendi süper gücümüzü öğrendiğimiz bir andır. Bana genellikle ‘Bunu asla yapamayacaksın’ ya da ‘Bunu yapamazsın çünkü uzman işi.’ derler. Ben de her zaman orada sessizce oturup ‘Peki, bunu yapacağım. Ve çok iyi yapacağım’ diye düşünürüm.

Cruise, McQuarrie ile kendisinin Mission yolculukları sırasında keşfettikleri şeylerden birinin de filmin size ne anlattığını her zaman dinlemek olduğunu keşfettiklerini söylüyor. McQuarrie şunları söylüyor; “Ben her zaman Mission’ın kendine ait bir anlayışı olduğunu söylerim. İki filmlik Ölümcül Hesaplaşma hikayesinin taslağını hazırlamaya başladığımızda adeta serinin kanat açmak istediğini hissedebiliyorduk. Onu dinlemeliydik. Bu filmlere girerken Ethan’ın karakterinin ve etrafındaki karakterlerin daha derinlerine inmek istedik.”

Cruise, sohbeti çok iyi hatırlıyor. “Bunu en iyi şekilde yapmanın daha büyük bir hikaye gerektireceğini biliyorduk.” McQuarrie ekliyor; ‘O yüzden sonra ‘Kendimizi kandırıp hepsini tek bir filme sıkıştırmaya kalkmayalım. Daha büyük bir film yapalım ve ikiye bölelim, dedik.’ İki film de ayrı ama bu o maceranın devam etmesini istemenizi sağlıyor.”

Yapımcılar yaklaşımlarının şu ana kadar getirdiklerinden sadece mutlu olmamış aynı zamanda ortaya çıkaracakları şey konusunda da heyecanlılar. McQuarrie şunları söylüyor; “Sıradaki filmde dünyanın sürekli büyüdüğünü hissedecek ve serinin daha önce hiç bulunmadığı yerlere gideceksiniz. Dünyanın daha önce hiç bu şekilde görmediğiniz yerlerini göreceksiniz. Ve açıkçası bazıları daha uzun sürmeyecek. Bu hikayeyi gerçekten de dünyanın bir ucuna götürdük.”

Ne Cruise ne de McQuarrie, Cruise’un sıradaki filmde izleyiciler için yapmaya hazırlandıkları çığır açan tehlikeli sahneyi açıklamaya hazır değillermiş. McQuarrie en azından şunu söylüyor; “Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’deki motosiklet atlayışı bugüne kadar kalkıştığımız en tehlikeli şeydi. Beni o tehlikeli sahneden daha çok korkutan tek şey, İkinci Bölüm için planladığımız şeylerdi.”

Ama şu an için ikisinin de istediği tüm dünyadaki izleyicilerin kendilerini, bu Mission Impossible filmini bugüne kadarki en neşeli, tutkulu ve duygusal bölümü yapan şaşırtıcı hikayesine bırakmaya hazır olmaları.

Cruise, neredeyse otuz yıllık Mission yolculuğu hakkında şunları söylüyor “Daha iyisini yapabileceğimiz şeyler olduğunu hep biliyordum. Her zaman tırmanılacak dağlar vardır. Ama ben bu filmin en yüksek vitesteki Mission olduğuna inanıyorum. Kimse bana daha sert davranamaz. Kendim için çıtayı her zaman yüksek tutarım ve her zaman kendimden çok şey beklerim. İzleyiciye nasıl hizmet edebildiğimi görmek konusunda rehavete kapılmayı hiç istemedim.” 

Cruise gülümsüyor, izleyicinin görmek üzere olduklarından ve sırada gelenin ne olacağını bildiği için heyecanlanıyor. “Hayatımın her günü bir film setinde olabilseydim olurdum. Kendimi hep zorluyorum. Elimde değil, benim doğam bu.”

Susuyor; “Ben buyum, biliyor musunuz?”


Filmin mmknmrtb notu:   77   /100