6.3.22

The Batman





Bu sadece bir çağrı değil.. Bir uyarı da. 

Warner Bros. Pictures, Gotham şehrinin çevik dedektifi ve münzevi milyoner Bruce Wayne çifte karakterini Robert Pattinson’ın canlandırdığı, Matt Reeves’in yönettiği “The Batman”i sunar.

Bir yılı aşkın süredir Batman olarak sokaklarda kol gezip suçluların kalbine dehşet saçmak, Bruce Wayne’i Gotham şehrinin gölgelerinin derinliklerine çekmiştir. 
Şehrin yozlaşmış resmi makamları ve yüksek profilli şahsiyetleri içinde sadece bir avuç güvenilir müttefiki olan —Alfred (Andy Serkis), Polis Yüzbaşısı James Gordon (Jeffrey Wright) — bu yalnız kanunsuz, şehrin sakinlerinin gözünde intikamın yegane temsilcisi hâline gelmiştir.



Bir katil bir dizi sadistçe mekanizmayla Gotham’ın elitlerini hedef aldığında, birbiriyle ilişkili şifreli ipuçları Dünyanın En Büyük Dedektifini yeraltı dünyasında bir soruşturmaya yönlendirir. 

Batman burada Selina Kyle (Zoë Kravitz), Oz, nam-ı diğer Penguen (Colin Farrell), Carmine Falcone (John Turturro) ve Edward Nashton, nam-ı diğer Riddler (Paul Dano) gibi karakterlerle tanışır. 

Deliller gitgide kendi kalesine yaklaştıkça ve failin planlarının çapı ortaya çıkmaya başladığında, Batman’in yeni ilişkiler geliştirmesi, suçlunun maskesini düşürmesi ve uzun zamandır Gotham şehrini pençesine almış olan güç istismarı ve yolsuzluğa karşı adaleti sağlaması gerekir.



Başrollerde Robert Pattinson’a (“Tenet,” “The Lighthouse”) Gotham’ın iyi ve kötü şöhretli karakterleri olarak eşlik eden isimler şöyle: Zoë Kravitz (“Big Little Lies”, “Fantastic Beasts: The Crimes of Grindelwald”); Paul Dano (“Love & Mercy”, “12 Years a Slave”); Jeffrey Wright (“No Time to Die”, “Westworld”); John Turturro (“Transformers” filmleri, “The Plot Against America”); Gotham Bölge Savcısı Gil Colson rolünde Peter Sarsgaard (“The Magnificent Seven”, “Interrogation”); Belediye Başkan adayı Bella Reál rolünde Jayme Lawson (“Farewell Amor”); Andy Serkis (“Planet of the Apes” filmleri, “Black Panther”); ve Colin Farrell (“The Gentlemen”, “Fantastic Beasts and Where to Find Them”).



Yönetmen Reeves (“The Planet of the Apes” serisi) filmin senaryosunu da Peter Craig’le birlikte DC karakterlerine —Batman’i Bob Kane ile Bill Finger yaratmıştı— dayanarak kaleme aldı. 

Dylan Clark (“Planet of the Apes” filmleri) ve Reeves filmin yapımcılığını üstlenirken, Michael E. Uslan, Walter Hamada, Chantal Nong Vo ve Simon Emanuel ise yönetici yapımcı olarak görev aldılar. 



Filmin kamera arkası yaratıcı ekibinde Oscar adayı görüntü yönetmeni Greig Fraser (“Dune”, “Lion”); Reeves’in “Planet of the Apes”deki yapım tasarımcısı James Chinlund ve kurgucusu William Hoy; ayrıca yine kurguda Tyler Nelson (“Rememory”); ve Oscar ödüllü kostüm tasarımcısı Jacqueline Durran (“1917”, “Little Women”, “Anna Karenina”) yer alıyor. 

Filmin müziği ise Oscar ödüllü besteci Michael Giacchino’ya (mevcut “Spider-Man”, “Jurassic World” filmleri, “Star Wars” filmleri ve “Up”) ait.



Warner Bros. Pictures bir 6th & Idaho ve Dylan Clark Productions yapımı olan Matt Reeves filmi “The Batman”i sunar. 

Kuzey Amerika’daki sinemalarda 4 Mart 2022’de, uluslararası sinemalarda ise 2 Mart 2022’de gösterime girmesi planlanan filmin dünya çapındaki dağıtımını Warner Bros. Pictures gerçekleştirecek…




The Batman, 4 Mart'ta Türkçe alt yazı, Türkçe dublaj ve IMAX seçenekleriyle Türkiye sinemalarında.. 




Oyuncular & Karakterler


Yönetmen-Yazar-Yapımcı Matt Reeves imzalı, başrolünde Robert Pattinson'ın yer aldığı The Batman, hem yüksek oktanlı aksiyonuyla destansı, muazzam bir görsel ölçeğe sahip bir yapım, hem de zihnin çarpık iç dinamiklerinin, cesur, sıradışı ve duygusal bir keşfi. 

Üstelik tüm bunlar çöküntünün eşiğinde bir şehirde geçiyor. 

Reeves'in Gotham'ında korku bir araçtır ve uygun şekilde kullanıldığında, kötü niyetli kişilerin eylemlerini durdurmak ya da korku içindekileri harekete geçirmek için çok az şeye ihtiyaç vardır. İntikam arzusuyla güdülenen, uğrunda yaşanacak çok az şeye sahip parlak bir dedektifin elinde, bir maske kadar basit bir şey bile korkunç olabilir.


Adam ya da efsane, onun adı Batman'dir  


Son iki yıldır, Bruce Wayne hayatını gecelere ve gecelerini de Gotham'ın suçluların egemenliğindeki sokaklarında gezinerek, küçük suç savaşlarını seçmeye adamıştır. Bu savaşları da çoğu zaman sadece karanlık gökyüzünde parlayan işaretin yardımıyla genellikle kazanmaktadır. Ama sonuçta tek bir kişidir, oysa etrafta türlü suçlular alabildiğine kol gezmektedir. Ve örneğin, Cadılar Bayramı gibi bir gecede, tüm canavarlar öldürmek için giyindiklerinde, kimin fırsat kolladığını, ya da bir maskenin arkasına gizlendiğini asla bilemezsiniz… ya da şapkalarından nasıl bir tavşan çıkarabileceklerini.


Reeves, Batman efsanesinde kendi yolculuğuna başladığında, seksen yılı aşkın süredir çizgi ve resimli romanlarda yaşayan ikonu en eski köklerine geri götürme fikrinden heyecan duyduğunu belirtiyor: "Batman bu işlere bir dedektif olarak başladı. Dolayısıyla, buna geri dönmenin bir yolunu bulmak, bir DC Süper Kahramanının fantezi yönünü ortadan kaldırmak ama yine de onun heves uyandırmasını sağlamak gerçekten heyecan verici bir fikirdi. Tür çalışmalarında daima benim için önemli şeyin kişisel bir yol bulmak olduğunu düşünürüm ve Batman hikayeleri buna izin veriyor. Onun gerçek süper gücünün, yapması gerekeni yapmak için her şeye göğüs gerecek biri olmasından kaynaklanmasını istedik.”

Reeves'in senarist Peter Craig'le birlikte kaleme aldığı senaryosu, DC film dünyasında Çoklu Evren içinde daha önce keşfedilen (ya da yakında keşfedilecek) bölgeyle bağlantısız olan kendine özel bir bölümünde, Bruce Wayne'in zaten bir yılı aşkın süredir Batman olduğu bir dönemde başlıyor. Reeves, “Bir başlangıç hikayesiyle değil, genç bir Batman ile başlamak istedim —onun daha iyi olmaya zorladığını görmek için” diyor ve ekliyor: "Yani, Batman'i alıp ona öyle bir gizemi öyle bir şekilde çözdürüyoruz ki, hikaye başlangıç hikayesi olmamakla birlikte kendisinin kökenlerine atıfta bulunarak onu iliklerine kadar sarsıyor".

Reeves'e göre, karakter, özünde, “kostümü, arabası, aletleri nedeniyle insanlarla bağlantı kuruyor, süper havalı… Ama o gerçekten bir süper kahraman değil; hepsinin altında o bir insan ve o insani yönünü anlama güdüsüyle hareket ediyor. Dünyayı daha iyi hâle getirmek için kahramanca bir dürtüsü —ama gerçekçi olmamız gerekirse, bu tamamen fedakar olduğu anlamı taşımıyor— karakteri cana yakın kılıyor”.


Yapımcıların Pelerinli Savaşçının önüne koyduğu türdeki bütüncül olarak riskleri yükselten gizem, hikayenin çekiciliğini daha da derinleştirdi. Yönetmen, “Bir seri katilin bıraktığı ipuçlarını çözen bir dedektif konumunda ve bu çok psikolojik ama aynı zamanda çok duygusal bir şeye yol açıyor” diyor.

Pattison klasik ikili rolün artan ikiliğini takdir ettiğini ifade ediyor: “Süper kahraman filmi yapmak hiç ilgimi çekmemişti, hiç dikkatimi yöneltmemiştim ama nedense Batman her zaman çok özel, ayrı bir varlık olarak ayrışıyordu. Kültürel terminolojide, bu karakter kendini çok bireysel hissediyor ve çok fazla sembolik öneme sahip. Sonra filmi Matt'in yaptığını duyduğumda gerçekten heyecanlandım. Sonunda onunla konuştuğumda, bana daha ilk resimli taslaklarından bazılarını gösterdi ve bu, oldukça radikal bir şekilde farklı bir ton oluşturdu; tek kelimeyle heyecan verici bir yaklaşımı vardı. Ve Bruce tiplemesi de farklı hissettirdi. O yalnız ve münzevi; üstelik bu şeyi yapmaya mecbur. Hatta onda bir tür umutsuz çaresizlik var ki bu ilginç bir yorumdu”.



Reeves'in uzun süredir ortağı olan ve birçok film serisinin yapımcılığını üstlenen yapımcı Dylan Clark, filmin konseptindeki yaklaşımı şu sözlerle açıklıyor: “Bu işi 20 yıldan beri yapıyorum. Yine de 'The Batman' gibi bir filmde çalışmak sizi başka bir seviyeye taşıyor. İnsanda bu karakterlerin geçmişi nedeniyle heyecan ve korku oluyor. Batman'in 80 yılı aşkın bir süredir var olduğunu bilmek insanda alçakgönüllülük hissi uyandırıyor. Bu nedenle, filmdeki özen, hassasiyet ve odaklanma çok üst düzeyde. Bu sinema deneyiminin seyirciler ve hayranlar için mümkün olan en iyi olmasını istiyorsunuz, bu yüzden kendinize gerçekten şunu sormanız gerekiyor: Daha önceki hikayelerden gelen Batman efsanesi için harika bir şey yapma görevine hazır mısın? Bu, çocukluğumuzdan beri hepimizin sevdiği bir karakter ve siz de seyirciye bu karaktere daha önce görülmemiş bir yaklaşım sunmak istiyorsunuz”.

Batman'in seksen yıllık geçmişi tüm çizgi romanlardaki en ikonik Süper Kötüler koleksiyonunun yanı sıra, hayranların belki de en sevdiği yer olan Gotham şehrinde yaşayan birçok yaman karakter de üretti. Reeves, “Gotham gerçekten korkutucu bir yer ve bir film yapımcısı için inanılmaz derecede zengin bir dünya” diyor.


Peter Craig ise, kendisinin ve Reeves'in “Gotham'ın her yerde yozlaşmış tarihinin kalıntılarıyla birlikte tamamen canlı olmasını istediklerini” söylüyor ve şöyle devam ediyor: "Bunun üzerinde çalışmanın en heyecan verici yanlarından biri Matt'in görsel yeteneğini deneyimlemek ve ayrıca bir hoparlörün diğer ucunda [yapım tasarımcısı] James Chinlund'ın olması ve fikirler üretip bize görüntüler göndermesiydi. Önümüzde duran bu resimlerle çalışma avantajına sahiptik: Bitmemiş bir gökdelenin tepesinde duran Batman veya yukarıdaki bir tünekten görülen Gotham meydanı. Bir yandan bu stile yaslanırken, bir yandan da daha derin sinizminden kaçınmak istedik. Gotham'ı Bruce Wayne'in gördüğü gibi gördük: Tehlikeli, sıkıntılı ama kurtarılmaya değer bir yer”.


Andy Serkis'in canlandırdığı, Batman'in ömür boyu sağ kolu olan Alfred ve Jeffrey Wright'ın canlandırdığı Gotham Emniyet Teşkilatından James Gordon hikayenin olmazsa olmazlarıyken, Reeves, Jayme Lawson'ın oynadığı Gotham Belediye Başkanı adayı Bella Réal ve Peter Sarsgaard'ın oynadığı bölge savcısı Gil Colson ile politika oluşturmanın yanı sıra polisliğin de hem daha aydınlık hem de daha karanlık tarafını buldu.

Ayrıca, yönetmenin önünde içinden seçebileceği geniş bir haydutlar yelpazesi vardı ve bu konuda tutumlu davranmadı: Reeves'in yorumunda, Colin Farrell, daha iyi bilinen takma adı Penguen'i tamamen benimsemeden önce yasadışı işlerle uğraşan Oz karakteriyle, John Turturro ise suç lordu Carmine Falcone olarak filmde yerini aldı. Reeves hayranların en sevdiği karakterlerden olan Selina Kyle'ı da özellikle seçti. Bu karakter “haklı”nın yanında yer alıyor olabilir de olmayabilir de fakat filmde kendisini sık sık Batman'in yanında buluyor.


Zoë Kravitz, suçla mücadelede yeni bulduğu ortağı kadar esrarengiz ve pervasızca cüretkar, kendi gizli amaçları olan, çelik gibi sert ve de sinsi femme fatale rolünde. Oyuncuyu projeye çeken şey, Reeves ile çalışma fırsatıydı. “Matt harika çünkü işbirlikçi biri ve oyuncuların karakterler hakkında ne düşündüğünü ve hissettiğini gerçekten bilmek istiyor” diyor ve ekliyor: “Tüm kötü adamlar ve kahramanlar çok boyutlu. Bu dünya hakkında harika olan şey, gri alanın irdelenmesi; her şey siyah-beyaz, iyi ve kötü ile ilgili değil. Aradaki alanda kalan çok fazla şey var ve karakterler çok karmaşık. Benim için yapımı gerçekten ilginç kılan da bu”.

Son olarak, Reeves kahramanını Gotham'ın en büyük ve en çarpık (ve bu bir şey söylüyor) zihinlerinden biri olan Riddler ile karşı karşıya getiriyor. Ama bu, soru işaretleriyle dolu parlak yeşil kıyafetler giyen Riddler değildir; Paul Dano'nun rahatsız edici bir yoğunlukla oynadığı Reeves'in Riddler'ı sorgulayıcı olduğu kadar huysuzdur da; bilmeceleri ise espri malzemesi değildir.

Reeves bu konuda şunları söylüyor: “Batman'in Gotham'ı inanılmaz derecede yozlaşmış bir yer olarak betimlemenin bir yolu olarak suçları çözdüğü o ilk Bob Kane ve Bill Finger hikayelerini sıkı sıkıya benimsemek istedim. Bu yüzden, Batman'in etkileşimde bulunduğu Riddler karakterinin —ele aldığı davanın— toplumun sözde önde gelenlerini hedef alan bir seri katil olduğu bir versiyonu olması fikrini buldum. Ve cinayetlerin ardından, Batman'e yönelik olarak ardında bıraktığı suç mahalli ve şifreler aracılığıyla, Riddler, bu kişiler hakkındaki gerçekleri ortaya çıkarıyor. Bunu yaparken, Batman'in davayı çözme yolculuğunun Gotham'daki yolsuzluk tarihini ortaya çıkarmaya da hizmet edebileceğini hissettim. Ve şifreler ona bırakıldığı için kişiselleşiyor ve onu derinden sarsıyor. Bu, kontrolü elinde tutan bir Batman değil, biraz serbest düşüşte olan bir Batman".



Ben İntikamım


Film Cadılar Bayramı gecesinde başlar; herkes kostüm giymiştir. Bruce Wayne sokaklarda ne kendisi olarak, ne de Batman kostümüyledir; Bruce ile Bat arasında biri olarak —Reeves'in Drifter olarak adlandırdığı şüpheli bir kişilik— devriye gezmektedir. Dikkat çekmeyen koyu renk giysileri ve kömürle sürmelenmiş gözleriyle, ağır basan karanlık düşüncelerin altında bedenen ve ruhen ezildiği hissi uyandırmaktadır. Bu, Bruce'un sık sık yaşadığı, umutsuzluğun eşiğinde, şehir ve sakinleri için hiçbir umut görmeyen, saldırmak için bir neden arayan bir adamın kabuğunun derinliklerinde olma hâlidir.

Drifter bela arayıp bulduğunda, Batman gibi harekete geçer. Bruce'un kendine biçtiği, Gotham'ın intikamın vücut bulmuş hâli —suçluların kalplerine korku salan gece kanunsuzu— rolündeki ikinci yılıdır. Gotham'ın en zengin ailesinden olup ailesinin mirasını sorgulayan münzevi bir varis olan Dünyanın En Büyük Detektifi, zihinsel ustalık, fiziksel güç ve uzman teknolojinin ölümcül bir bileşiminden yararlanır. Yine de, onu harekete geçiren şey duygudur.


Pattison, “İçinde belli bir düzeyde öfke var ki bu da onu yenmeyi zorlaştırıyor” diyor.

Reeves, "Buradaki fikir, maskeli olma kavramını ve ne anlama geldiğini keşfetmekti" dedikten sonra, şöyle devam ediyor: "Nihayetinde kendi kendine hakim olduğunu düşünse de, ailesinin ölümünden sonra hayatında anlam bulmaya çalışan bir adam var karşınızda. Kendini maskeleyip bu amacın peşine düştüğünde gölge hâline geliyor. Bu giriftlik gerçekten Batman'e özgü".

Reeves role Pattinson'ı seçme nedenini şöyle açıklıyor: “Karakterin farklı bir yanını göstermeye hevesliydim; Kurt Cobain ile Howard Hughes arasında bir geçiş, neredeyse münzevi bir rock and rollcu havası olmasını istedim. Bruce, Wayne olmaktan vazgeçmiş ve onu o hâliyle görmek bir rock yıldızı görmek gibi. Fakat geceleri dışarı çıkıp müzik yapmak yerine, işi Batman olmak. O takıntılı bir adam ve Robert Pattinson'la ilgili beni heyecanlandıran şeylerden biri de buydu: Bunu hayata geçirecek yoğunluğa sahipti".


Reeves henüz ortak yazar Peter Craig'le birlikte senaryoyu geliştirme aşamasındayken rol için Pattinson'ı düşünmeye başladığını da şu sözlerle ifade ediyor: “Uygun yaş aralığındaki oyunculara gerçekten bakmam gerektiğini düşünmeye başladım. Her zaman Rob'ın hayranıydım. Film okulundan beri arkadaşım olan James Gray’in, 'The Lost City of Z' adlı bir film yaparken bana filmde Rob'ı oynayacağını söylediğini hatırlıyorum. Filmlerimizin kesitlerini hep birbirimizle paylaşırız ve bana filmi gösterdiğinde Rob'ın oynayacağını unutmuştum. Yani, Rob filmde göründüğünde, muazzam bir sakalı vardı ve şimdiye kadar gördüğünüz hiçbir Rob versiyonuna benzemiyordu. 'Aman Tanrım, bu Rob Pattinson; ne kadar ilginç, o bir bukalemun' dediğimi hatırlıyorum." 

Reeves şöyle devam ediyor: “Sonra onun bir sürü filmini izlemeye başladım ve her seferinde tamamen farklıydı. Birinin bakmamı önerdiği filmlerden biri 'Good Time'dı. İşte o filmde Batman'le gerçekten bağlantılı bir şey gördüm. İçindeki çaresizliği sezebiliyor, dürtüsünü ve belli bir kırılganlığı olduğunu hissedebiliyordunuz. Batman'in bu versiyonunun korkutucu olmasını istedim ama aynı zamanda savunmasızlığını da görmek istedim. Rob'un rollerine getirdiği tüm farklı yönleri gördüğümde, bunun gerçekten Rob olabileceğini hissettim ve onu düşünerek yazmaya başladım”.



Karakterin duygusal ve psikolojik yapısında bir değişiklik meydana getirmek için Batman'i ilk yıllara geri götürme vizyonu, senaryoyu ilk okuduğunda aktörün aklını karıştırdı. “Bruce Wayne'in neden bu kadar radikal bir şekilde farklı hissettiğini tam olarak anlayamadım” diyen aktör, şöyle devam ediyor: "Sonra fark ettim: Çünkü bu hikayede bir playboy değildi. Bu, önceki Batman filmlerinin çok önemli bir unsuru, dolayısıyla gerçekten garip hissettiriyordu. Bruce çok yalnız ve münzevi ki bu büyüleyici. Matt'in onu biraz nihilist bir karakter olarak gördüğünü biliyordum ama orada daha duygusal bir şey de var. Bruce günü kurtaracağını bilmiyor, Batman olmanın işe yarayıp yaramadığını bilmiyor ama bunu yapmaya mecbur ve başka seçeneği olmadığını biliyor. Biraz farklı olan bir tür çaresizlik var. ”

Pattinson, karakterin özüne inerken kendisini tetikleyenin "Batman Kimdir?" değil “Bruce Wayne kimdir?” sorusu olduğunu belirtiyor: “Bruce oldukça takıntılı bir karakter ve bence Batman konsepti yıllardır içinde mayalanmış. Ancak bu aşamada, ona avantaj sağlayacak çok fazla teknolojiye sahip değil, sadece birkaç kat kurşungeçirmez zırh. Fakat hikaye devam ederken Batmobile ve birkaç alet ortaya çıkıyor olsa da, bunlar oldukça ilkel. Yani, tehlikelere çok açık durumda ama devam ediyor. Bence içindeki öfkeyi gerçekten kullanıyor. Ebeveynlerinin öldüğü geceyi yeniden yaratmaya devam etmek istediği izlenimini edindim”.


Deliliğin tam tanımı, belki de, eşikteki bir adamın uçurumun kenarındaki bir şehri kurtarmaya çalışması.

Aktör, “Bence bu gizli kimlik ve gerçek kimlikle ilgili” diye ekliyor ve şöyle devam ediyor: “Kostümü giyer ve buna çok inanırsa, bu onu bir yaratık olarak yüceltiyor; o zaman Bruce değil, Batman. Kostümü giydiğinde daha az insan olmasını istedim; bunu hareketlerine dahil etmek istedim. Bruce hâlâ Batman'in tam olarak kim olduğunu bulmaya çalışması Batman'in çok tepkisel bir versiyonunu oluşturuyor ki bu yeni bir şey". 

Aktör sözlerini sürdürüyor: "İşte bu yüzden yaptığı kavgalar da çok kişisel görünüyor. Bu insanlara üstün gelmesinin nedeni, bir yabancıyla her dövüştüğünde, sanki ona kişisel olarak zarar vermişler gibi yaklaşması. Bir bakıma, rakibinin anne babasını öldüren kişi olduğunu hayal ediyor. Son tahlilde, bu bir kazanma stratejisi değil çünkü çok duygusal olarak savaşırsanız hatalar yapar ve kaybedersiniz. Ama hayatta kalmayı umursadığını hiç sanmıyorum, sadece acı çektirmek, kendisinin sorgulanabilir adaletini sağlamak istiyor”.

Pattinson, Reeves'in yalnızca senaryo okumalarda değil, sette de bilinçli çalışmasını takdir ettiğini dile getiriyor ve yönetmenin ölçülü yaklaşımı hakkında şunları söylüyor: “Matt inanılmaz sabırlı. Bir orkestra şefi gibi, hikayenin bütününü tüm o süre boyunca zihninde makro bir görünümde tutabiliyor. Asla acele etmiyor, ancak ve ancak ihtiyacı olanı elde ettiğini hissettiğinde yoluna devam ediyor. Batman efsanesinden biraz uzaklaşmaktan da korkmadı. Kesinlikle oldukça cesur stilistik seçimler yaptı ve bu heyecan verici”.



Sokaktakilere özel bir ilgim var


Selina Kyle kendi amacına hizmet etmek için Gotham'ın köhne, tekinsiz bölgelerinde kol gezen gizemli bir şahsiyettir. Onun vahşi tavrı ve şaşmaz çevikliği hırsız bir kedi olarak mükemmelleşmesi için dört dörtlük becerilerdir. Fakat deri motosiklet kıyafetleri içinde ve bir dizi kimliğin altında, aslında şehrin başıboş hayvanlarıyla olduğunda şehrin sakinleriyle olduğundan daha huzurlu, korumacı bir ruh gizlidir.

Hayranların favorisi olan esrarengiz rolde Zoë Kravitz rol alıyor. Batman'e denk bir eşleşme olan Selina, başlangıçta onunla ters düşerek Bruce'un çözmesi için başka bir bulmaca sunar.

“Kravitz, "Benim için en önemli olan şey, Selina'nın sorunlu geçmişi nedeniyle bir kurban olarak görülmemesiydi" diyor ve şöyle devam ediyor: “Bu onun gibi kadın karakterlerde genellikle bir tuzak olabilir ama ben onun kurban olduğunu düşünmüyorum. Bence o inanılmaz derecede dayanıklı. Bu zamana kadar hayatta kalmış ve benzer pozisyonlarda gördüğü diğer insanlar için savaşma dürtüsüne sahip”.


Reeves'in yorumu ise şöyle: “Zoë'yle ilk görüşmemden itibaren onda çok özel bir şey olduğunu biliyordum. Selina Kyle ile olan bağlantısını sezebiliyor, bunun, onun yakınlık duyduğu, içselleştirdiği bir karakter olduğunu hissedebiliyordum. Onunla çeşitli ilham kaynakları hakkında, 'Chinatown'dan Evelyn Mulwray ve 'Klute'den Bree Daniels gibi karakterler hakkında konuştum. Bu karakteri Gotham'da hayatta kalmış ve kendi yolunda savaşması gerekmiş biri hâline getirmenin bir yolunu bulmaya çalıştım. Zoë bununla gerçekten bağ kurdu ve aynı zamanda çizgi romanlara da derinlemesine daldı”.

Filmde, Kedi Kadın karakterinin yolunun Batman'le kesiştiği nokta önceden belirlenmiş bir kader gibi görünür: Yürüttüğü soruşturma Batman ile Kedi Kadın'ın yollarının kesişmesine yol açar. Fakat Kravitz'e göre bu gerçekten kaçınılmazdı çünkü yöntemleri farklılık gösterse de esasen aynı şey için savaşıyorlar.

Aktris, “Senaryoda Selina'nın geçmişi çok açıktı. Bu yüzden, benim için konu daha çok o zaman ile şimdi arasında ne olduğuydu; nasıl hayatta kalabildiğini, şu anda bulunduğu yere nasıl geldiğini ve inandığı şey için savaşmayı neden çok önemli bulduğunu anlayabilmekti” diyor. Bu irdeleyiş ve bir de o ünlü takma ad bir fikrin kıvılcımını yaktı. Aktris bunu şöyle aktarıyor: "Matt'e sunduğum diğer şey, sokak kedileri fikriydi. Kendisi de başıboş biri ve bence Batman'i de bir sokak çocuğu olarak görüyor ve aralarındaki bağlantı da burada yatıyor. O ikisinden başka kendileri için savaşacak kimsesi olmayanlar adına savaşmak istiyor gerçekten. İşte Batman ile Selina'nın esas birleştiği yer burası”.



Aktris için karaktere kendi damgasını vurmak da önemliydi. “İkonik, seksi ya da insanların beklediği bir karakter yaratmaya odaklanmak istemedim. Konunun gerçekten onun ruhu olmasını istedim. Özellikle bu ölçekteki filmlerde gerçekten karmaşık bir kadın karaktere sahip olmanız pek sık rastlanan bir durum değil” diyor aktris ve ekliyor: “Hikayesine, geçmişine, acısına, mücadelesine, gücüne gerçekten aşık oldum. İçinde birinin yardımcısı olmaktan daha fazlasını barındıran, dar bir kıyafet içinde iyi görünümlü bir kızdan daha fazlası olan bir karakter buldum. Kimse tarafından kurtarılmaya ihtiyacı yok. Ayrıca, senaryoyu okurken de, elimi kalbime koyduğum ve bu kişiye gerçekten acıdığım zamanlar oldu. Onun hikayesinin anlatılması gereken önemli bir hikaye olduğunu hissediyorum".

Aktris, bunun yanı sıra, Reeves'in Selina ve Batman'i iç içe geçirme biçiminden de keyif aldığının altını çiziyor. "Aslında kedi-fare oyunu ilişkilerini tanımlamanın harika bir yolu" diyor Kravitz gülerek ve ekliyor: “Aşk-nefret meselesi var ve aşk ile nefret arasındaki çizgi gerçekten çok ince. Derin bir ruh bağlantısı var. Olaylara farklı baksalar da, çok farklı geçmişlerden gelseler de, ikisi de adalete inanıyorlar... gerçi adaletin ne olduğu konusundaki fikirleri biraz farklı olabilir. İkisi de sadece inandıkları şeyler için savaşan değil, aynı zamanda inandıkları şeyler için ölmekten de korkmayan insanlar ve bu çok nadir görülen bir nitelik”.


Reeves bağlantıyı organik hissettirdikleri için oyuncularından övgüyle söz ediyor: “Rob ve Zoë'nin karşılıklı oynayışlarında en başından itibaren çok özel ve büyülü bir şey vardı. Onlar arkadaşlar ve aralarında harika bir kimya var. Tıpkı kamera önündeki kimlikleri gibi, ikisininki oyuncu olarak da harika bir eşleşme ve bu bir yönetmen için gerçekten heyecan verici”.

Kravitz ise şunları söylüyor: "Matt çok işbirlikçi biri. Oyuncuların sürecin bir parçası olmalarını istiyor. Üstelik, bir şeyi ne kadar uzun süredir tek bir şekilde görselleştirmiş olursa olsun, bu konuda başka bir fikir varsa onu da gerçekten dinliyor ki bu inanılmaz. Hikayeye olan sevgisi ve ardındaki niyeti, tüm bu projenin lokomotifiydi. İşte bu yüzden filmin daha önce gördüğümüz diğer Batman'lerden farklı olacağını ve bu yüzden onunla çalışmanın bir zevk olduğunu düşünüyorum”.

Batman ve Selina arasındaki ilişki Pattinson'a da üzerinde düşünmesi gereken bol miktarda psikolojik malzeme sağladı. “Batman'ın dünya hakkında çok siyah beyaz bir düşünme tarzı var” diyen aktör bunu şöyle açıyor: “Ona göre, suçlular ve mağdurlar var. Sanırım gerçekten hakkında bocaladığı ilk kişi Selina. Onun kötü tarafta olduğunu düşünüyor ama ondan hoşlanıyor ki bu onun oldukça katı dünya görüşünde bir çatlağın başlangıcı. Kendisi ve çevresi üzerindeki kontrole oldukça sabitlenmiş bir adam ve Selina hakkında ne hissettiğini anlayamaması onu biraz deli ediyor".


Pattinson, Kravitz'in bu karmaşık karakter için mükemmel olacağını biliyordu. “Zoë'yi yıllardır tanırım, inanılmaz derecede çalışkan biridir. Role de, filme de kendini fazlasıyla adadı. Ve onu bu filmde gördüğünüz an, 'Evet, bu Kedi Kadın' diyorsunuz" diyen Pattinson'ın güzel sözlerine Kravitz de aynı şekilde karşılık veriyor: "Rob muhteşem bir oyuncu. Gerçekten cüretkar, cesur, sıra dışı seçimler yapıyor ve kalıpların dışında düşünmekten korkmuyor. Bu rolü doğru miktarda gizem, duygu, endişe ve öfkeyle canlandırdı”.

Dylan Clark da karakterlerin hem kağıt üzerinde hem de sette hayata geçirilme şeklini takdir ettiğini şu gözlemle aktarıyor: “Selina Kyle dürüst ve gerçek. Dünyayı Batman'den biraz daha alaycı bir şekilde görüyor ama yine de çok benzerler. Selina'nın, 'Neden umursuyorsun? Kurtarılamaz olan bu şehri neden kurtarmaya çalışıyorsun?' diye sorması kötü biri oluşundan değil, dürüst bir insan oluşundan dolayı; bu dünyanın acımasız ve hoyrat olabildiğini gören biri o".



Hepimizin yara izleri var Bruce


Bruce Wayne'in dünyasında sadakat ve güven küçük dozlarda gelir. Bununla birlikte, her mecradan hayranları, onun güç almak için gittiği ilk kişinin hayatının direği olan o tanıdık sima, yani Alfred olduğunu bilir. Bruce'un en yakın müttefiki ve Batman'in kimliğini bilen tek kişi olan Alfred, vatandaşlığa hizmet etme anlayışını Wayne ailesinin mirasını koruma görevinin önüne koyan Bruce'la mücadele eder.

İkisi arasındaki kişisel ilişki belli bir ölçüde yeniden tasarlandı. Pattinson, “Alfred, vekil baba olmayı asla seçmemiş bir vekil baba; Bruce ona zorla verilmiş. O da duygusal anlamda biraz az gelişmiş bir insan, bu yüzden çok karmaşık bir duygusal dinamik söz konusu. İlişkiyi, Tom Hagen ile Michael Corleone'nin 'The Godfather'daki ilişkisine benzetiyorum: Bir tür baba figürü ama aslında değil, daha çok onun danışmanı ve dengi gibi”.

Reeves'le pek çok kez çalışmış olan ve filmde bu kritik rolü üstlenen Andy Serkis şunları söylüyor: "Alfred pek çok kez yorumlandı. Biz ise Alfred ile Bruce arasındaki anlatılmamış duygusal bağa odaklandık. Alfred, Thomas ve Martha Wayne'in korumalığını yaptığı ve ölümlerinden derinden sorumlu olduğu için hayatta kalanların suçluluk duygusuna sahip. Orduda görev yapmış, sonrasında MI5 veya MI6'da çalışmış ve Wayne malikanesinde kişisel koruma olarak çalışmaya devam etmiş olabileceğini tahmin ediyoruz. Çok titiz ve düzenli; her şey kontrolü altında. Her şeyi çekip çevirmekten ve bu konuda olağanüstü bir iş çıkarmaktan gurur duyan bir adam. İşvereninin onurunu savunma konusunda neredeyse Viktorya dönemine ait bir duyarlılığa sahip".  

Serkis sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ama Alfred ve Bruce arasında dile getirilmemiş çok fazla gerilim var. Ve eğer Alfred'in onun vekil ebeveyni olması bekleniyorsa, şey... Alfred bu yapıda biri değil, duygusal bir bağ kurmak elinde değil. Bu yüzden, aralarında kasvetli bir gerilim var ve Alfred'in bunu hafifletmek, bir şekilde bağlantı kurmak için yapabileceği tek şey Bruce'a orduda öğrendiği şeyleri öğretmekti: Nasıl savaşılır, şifreli mesajlar nasıl çözülür gibi şeyler".

Şimdi Bruce'un ne hâle geldiğini gören Serkis, “Aralarındaki duygusal uçurum büyümüş. Bruce çok yalnızlaşmış ve Alfred giderek Bruce için endişelenmeye başlamış” diyor.


Serkis, Reeves ile tekrar işbirliği yapmaktan mutlu olduğunu belirterek, “Matt iyi bir görsel yönetmen ve kamerayı kullanma konusunda harika bir usta olmanın yanı sıra, ayrıntılar ve performans konusunda olağanüstü bir göze sahip. Matt'le her zaman çok samimi bir film yapıyormuşsunuz gibi geliyor çünkü derinlerde, hikayenin duygusal özü, Matt'i sinemacı olarak yönlendiren; görünüm, his ve sinematografi ile ilgili her kararının temelini oluşturan şey. Hikayenin merkezindeki duygusal gerçeği güçlendirmek için her şey yapıldı”.

Alfred içeride sırrı tutan kişi olabilir ama Batman’in güvenebileceği dışarıdan birine de ihtiyacı vardır. Onun zaten polis yüzbaşısı James Gordon'la, isimsiz şekilde de olsa, işbirliği içinde olduğunu çabucak öğreniyoruz. Unvanına bakılacak olursa, Gordon da kariyerinin henüz başlarındadır. Film, Batman'in Gotham'da henüz nispeten tanınmayan —çoğu kişi için gerçek birinden çok, söylentiden ibaret— bir şahsiyet, Gotham Şehri Emniyet Müdürlüğü'nün en iyilerinden biri olan Gordon'ın ise hâlâ sıradan biri olduğu dönemde başlar. 

Gotham Şehri Emniyet Müdürlüğü'ne (ve şehre) çok ihtiyaç duyulan bir ahlaki pusula sağlayan, bariz bir dürüstlük duygusuna sahip bu deneyimli polis, Batman'i müttefik olarak kabul eden tek kamu görevlisidir. Aslında, bir önseziyle ve meslektaşlarının ve üstlerinin desteği olmadan, Batman'i belediye başkanının korkunç cinayetinin soruşturmasına sokan Gordon'dır. Çok geçmeden, Gotham'ın güçlü seçkinlerinin önde gelen üyelerini hedef alan bir seri katilin ortalıkta gezindiği ortaya çıkar.



Alfred gibi Gordon da Batman evreninin çok önemli bir unsurudur. Yapımcılar, rolü doldurmak için sessiz çekim gücüne sahip bir oyuncuya başvurdu: Jeffrey Wright. Oyuncu bundan büyük sevinç duyduğunu açıklarken bunun nedeni olarak da çocukken hem çizgi romanlarının hem de dizilerinin hayranı bir Batman fanatiği oluşunu gösterdi.

Gözlemlerini paylaşan Wright, “Batman'ı çizgi roman süper kahramanlarından ayıran şeylerden biri, çok tanınabilir bir şehirde, New York veya Chicago'ya çok benzeyen bir şehirde yaşıyor olması. Bu, onu özdeşleşilebilir bir şekilde gerçekçi kılıyor. O aynı zamanda bir insan, dünya dışından değil ve çoğumuzun yaşadığı türde bir alanda yaşıyor. Matt Reeves, Batman'in etrafındaki dünya seyirciye mantıklı gelmesi için senaryoyu gerçekten de bunu temel alarak kurmuş ve pek çok durum tespiti —Batman'de derin bir arkeolojik kazı— yapmış. Senaryoyu okurken, Gordon rolünde kendimi doğrulamaya çalışırken fark ettim ki yarattığı dünya çok lezzetli ve zamanımıza uygun. Mantıklı gelen bir sosyal ve politik bir gerçekliğe dayanıyor, estetik açıdan da zengin bir şekilde Gotham hissi veriyordu. Yazıda şehrin karakteriyle ilgili beni gerçekten etkileyen bir şeyler vardı”.


Wright kendi Gordon versiyonu için şunları söylüyor: “Matt'in Gotham için sahip olduğu vizyonu fazlasıyla yansıtıyor, ama bir yandan da Robert Pattinson'ın Batman olarak yaptığı işi de yansıtıyor. Gordon ve Batman bir ekip sayılırlar ve bana göre konu büyük ölçüde, tonu belirlemek ve Robert'la Gordon'ın kim olduğunu tanımlamaya yardımcı olan ve bir anlamda Batman'in de kim olduğunu tanımlayan bir ortaklık oluşturmaktı. Aynı zamanda, hepimiz Matt'in hayal ettiği ve tasarımcıların, görüntü yönetmenlerinin ve sanatçıların yaptığı inanılmaz çalışmalarla yaratılan dünyanın havasını ve tonunu oyunumuza yansıtıyoruz. Sete adım attığımızda, bu ortamın o kadar elle tutulur bir tonu vardı ki, yaptığımız her şeyi peşinden sürükledi”.

Batman'in Yüzbaşı Gordon ile ilişkisi hâlâ gelişmektedir. Pattinson bu konuda, "Bruce gerçekten kimseye güvenmiyor ve Gordon'ı pek uzun süredir tanımıyor. Dolayısıyla, hâlâ birbirlerinin kim olduğunu öğrenme aşamasındalar. Gordon için zor olmalı çünkü Batman polis teşkilatından kimseye güvenmiyor ve Gordon'a da muhtemelen yüzde 60 güveniyor. Batman'in diğer versiyonları istihbarat toplama açısından muazzam bir avantaja sahiptiler, ancak burada Batman Gordon'a, Gordon'ın ona güvendiği kadar güveniyor. Yani birçok yönden denkler ve bu ilginç”.


Wright, ikisini birinci suç mahallinde birlikte gördüğümüz ilk ânı, filmin tonunu yakalamak açısından önemli bir an olarak değerlendiriyor: “Bütün gözler Gordon'ın ötesinde herkesin bildiği ama aşina olmadığı ve kesinlikle güvenmediği bu garip yaratığa çevriliyor. Ve işi gücü ipucu bırakmak olan bir kötü adamla karşı karşıya olduklarını fark ettiklerinde, bir tür ortaklığın filizlenmeye başladığını görüyoruz. Bu, dedektif anlatımını bu filmin özüne daha da derinlemesine yerleştirmeye yardımcı oluyor ve bizi Batman ile Gordon'ın özüne geri götürüyor: Onlar dedektifler".


Pattinson, Wright'ın yaklaşımından etkilendiğini de sözlerine ekliyor: "Jeffrey'in kendine güveni ve mizahı var ki bu Gordon için biraz farklı. Gordon sıklıkla dünyanın adeta tüm yükünü omuzlarında taşıyan, bu yük altında ezilen biri gibi çıkıyordu karşımıza. Oysa Jeffrey'nin içinde karaktere farklı bir dinamizm veren bir ateş var. Onun Gordon versiyonu Batman'i hatasız biri olarak görmüyor, Batman'in hata yaptığını düşünüyor. Aralarında biraz da güç mücadelesi var ki bu yeni bir dokunuş Ayrıca, o sadece Batman'i gözlemleyen biri değil, aralarında büyük ölçüde bir ortaklık söz konusu”.

Gordon, Batman'i bu suçların işlendiği yerlere sadece yardım için değil, bu sefer durum kişisel olduğu için çağırır: Birden fazla sayıdaki iğrenç cinayetin faili, her sahnede Batman için bıraktığı bilmecelerle onun dikkatini çeker. Ve uyuşturucuyla dolu bu şehir o kadar yozlaşmıştır ki kendini yok etmenin eşiğindedir: Gangsterler ile polisler neredeyse birbirlerinin yerine geçebilecek durumdadırlar; siyaset her zamanki gibi hem aşinalık hem de küçümsemeyle dolu bir kavramdır ve oyuncularını birbirinden ayırmayı, en hafif ifadeyle, kafa karıştırıcı hâle getirir.

Kendini hızla Gotham'ın en ölümcül tehdidi hâline getiren bu esrarengiz, maskeli katil Riddler olarak adlandırılacaktır. Bu katil, Gotham'ın güçlü şahıslarını tuzağa düşürmek ve şehrin en karanlık gerçeklerini herkesin gözleri önüne sermek için bir dizi sinsi bulmaca ve girift cihaz tasarlamıştır.  


Filmin mmknmrtb notu:   80   /100