26.11.21

Sen Ben Lenin



Dünya prömiyerini 43. Moskova Film Festivali’nde, Türkiye prömiyerini ise 40. İstanbul Film Festivali’nde yapan, Tufan Taştan’ın senaryosunu Barış Bıçakçı ile yazdığı ilk uzun metrajı ‘Sen Ben Lenin’in vizyon yolculuğu 26 Kasım’da başladı.



Son olarak 32. Ankara Film Festivali’nde ‘Ulusal Yarışma’ bölümünde En İyi Senaryo ödülüne layık görülen film; Türkiye prömiyerini yaptığı 40. İstanbul Festivali’nden Jüri Özel Ödülü, 28. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nden ise Adana İzleyici Ödülü ile dönmüştü.



Polisiye ve kara mizah türündeki Sen Ben Lenin; Karadeniz’de bir kasabanın kıyısına vuran Lenin heykelinin dikilişinin ardından, başbakanın katılımıyla gerçekleşecek açılış töreninden hemen önce çalınmasını ve Ankara’dan görevlendirilen iki polisin kasabada kayıp Lenin heykelinin peşine düşmesinin hikayesini merkezine alıyor.



Başrollerini Barış Falay ile Saygın Soysal’ın paylaştığı filmde ikiliye Melis Birkan, Serdar Orçin, Nur Sürer, Salih Kalyon, Hasibe Eren, Özgür Çevik, Şerif Erol, Binnur Kaya, Mustafa Kırantepe, Serkan Keskin, Nazlı Bulum, Murat Kılıç, Sarp Aydınoğlu, Barış Yıldız, Sarp Akkaya, Necip Memili, Bige Önal ve Utku Çakar gibi birçok başarılı isim eşlik ediyor.



Yapımcılığını İstanbul Digital (ID) Film ve Yapım-eki’nin üstlendiği ‘Sen Ben Lenin’in şarkısı, Edip Cansever’in ‘Mendilimde Kan Sesleri’ adlı şiirinden Barış Diri tarafından bestelenirken Seyyal Taner tarafından da seslendirildi.



Filmin mmknmrtb notu ::

Gerçekten yaşanmış bir durum olarak, ahşaptan mamul bir büstün bir Karadeniz kasabasının kıyısına vurması haberini -ben dahil- bir çok kişi, 'belki biraz ilginç ama sıradan' bir olay olarak karşılar ve hemen akabinde unuturdu; ama heykelin, hem komünist liderimiz Lenin'e ait olması, hem de 'sakin' kasaba sakinlerinin yanı sıra, yerel ve genel yöneticilerin göze girme ya da dikkat çekme hevesleri, olayı haddinden fazla büyütecektir..

Filmin çıkış noktası 'gereksizce' büyüyen/büyütülen bu olaydır; ama asıl olay, böylesine basitlikte bir haberi ele alıp, bir nevi Türkiye panoramasını oluşturan tiplemelerin 'resm-i geçit' yaptığı, mükemmel bir yaratıcılıkla geliştirilmiş, absürt mizahlı, hafiften 'gerçeküstü soslu' bir polisiye öykü haline getirerek, yetkin bir üslupla da sinemaya aktarmaktır..

O değil de keşke, Binnur Kaya'nın canlandırdığı 'sürpriz entelektüel'de yapıldığı gibi, gerçekten de çok çarpıcı ve komik bazı tiplemelerin etkisi, fazla vurgulama çabasıyla zayıflatılmasaydı..  

İlk uzun metrajını çeken Tufan Taştan'ı ve senaryoya katkısıyla Barış Bıçakçı'yı bu başarıları sebebiyle kutlarken; aralarında yönetmenlerin de bulunduğu, birbirinden yetenekli ve ünlü oyuncuların, adeta imece misali bir dayanışma sergilemelerine tanık olmanın da pek değerli olduğunu düşünüyorum..

7,5   /10