28.8.21

Candyman / Şeker Adam’ın Laneti



Oscar ödüllü Jordan Peele, muhtemelen arkadaşınızın ablasının ya da ağabeyinin onlarda yatıya kaldığınızda size anlattığı, kan dondurucu şehir efsanesi olan Şeker Adam’ı yepyeni bir bakışla sunuyor. Kült klasiğin bu modern halini yıldızı yükselen film yapımcısı Nia DaCosta (Küçük Orman) yönetiyor.

Mahalle sakinlerinin hatırlayabildiği kadarıyla Chicago’nun Cabrini Green semtindeki konut projeleri, ismini aynanın karşısında beş kez tekrar ederek kolayca çağrılabilen, tek eli kanca olan doğa üstü bir katil hakkında ağızdan ağza dolaşan bir hayalet hikayesiyle dehşete düşürülmüştü. 

Günümüzde, Cabrini kulelerin sonuncusunun yıkılmasından on yıl sonra, görsel sanatçı Anthony McCoy (Yahya Abdul-Mateen II; HBO’daki Watchmen, Biz) ve kız arkadaşı, galeri müdürü Brianna Cartwright (Teyonah Parris; Sokağın Dili Olsa, Fotoğraf), artık tanınmayacak bir şekilde nezih hale gelen ve mobil Y kuşağının yaşadığı, yerleşimi dikey olan Cabrini’de lüks bir çatı katına taşınırlar.



Anthony, ressamlık kariyeri sona ermeye yakınlaşırken eski bir Cabrini Green sakiniyle (Colman Domingo; HBO’s Euphoria, Suçluluk Topluluğu) tesadüfen karşılaşmasıyla birlikte Şeker Adam’ın arkasında yatan gerçek hikayenin trajik, korkunç doğasını öğrenir. 

Chicago sanat dünyasındaki mevkiini korumak isteyen Anthony, bu detayları stüdyosunda resimlerine faydalı olmaları amacıyla araştırmaya başlar. 

Farkında olmadan kendi akıl sağlığını bozan karmaşık bir geçmişe kapı açar ve kendisini kaderiyle çatışma içine atan dehşet verici, viral bir şiddet dalgasını serbest bırakır.

Şeker Adam’ın Laneti filminde ayrıca rol alan oyuncular; Nathan Stewart Jarrett (HBO’da Generation, Kral Olacak Çocuk) Brianna’nın erkek kardeşi, Troy Cartwright rolünde; Brian King (Dul Kadınlar) galeri sahibi Clive Privler rolünde; Carl Clemons Hopkins (HBO’da Hacks) kavramsal sanatçı Jameson rolünde; Rebecca Spence (Amazon’da Utopia) sanat eleştirmeni Finley Stephens rolünde; Kyle Kaminsky (DriverX) Troy’un erkek kardeşi Grady Greenberg rolünde ve 1992 yılının Şeker Adam’ın Laneti filminden, Vanessa Estelle Williams, Anne-Marie McCoy ve Tony Todd da Daniel Robitaille rolünde. 

Universal Pictures ve Metro Goldwyn Mayer Pictures sunar, BRON Creative ile Jordan Peele ve Win Rosenfeld’in Monkeypaw Yapımı iş birliğiyle, Şeker Adam’ın Laneti. 

Şeker Adam’ın Laneti filminin yönetmeni DaCosta, yapımcılar Ian Cooper (2022’de Nope, Biz), Rosenfeld ve Peele. 

Senaryo yazarları Peele ile Rosenfeld ve DaCosta. Filmin idari yapımcıları David Kern, Aaron L. Gilbert ve Jason Cloth.

Filmin görüntü yönetmeni John Guleserian (Zamanda Aşk, Simon), yapım tasarımcı Cara Brower (2022’nin Marvel filmi) ve editörü Catrin Hedsröm (Küçük Orman), Şeker Adam’ın Laneti filminin müzikleri Robert Aiki Aubrey Lowe’a (müzikal ortak, Gece Gelen) ait. 

Kostüm tasarımcı Lizzie Cook (Showtime’da The Chi).



Candyman / Şeker Adam’ın Laneti, 27 Ağustos’ta sinemalarda vizyona girdi..


Şehir Efsanesi, Amerikan Gerçeği : Şeker Adam’ın Laneti’nin Tarihi


1992 yılının sonbaharında vizyona giren Bernard Rose’un Şeker Adam’ın Laneti, korku türünün tarihinde çok önemli bir an olmuş. İlk kez büyük bir Amerikan korku filmi, önemli bir karakter ve başrol oyuncusu olarak siyahi bir erkeği seçmiş. 

Batı pop kültüründe daha önce var olanların aksine bir sinema filminde “canavar” olan Jordan Peele, o dönemde 13 yaşındaymış. Jordan Peele şunları söylüyor; “Çocukken bir korku filmi hayranıydım ama Siyahi Freddy Krueger veya Siyahi bir Jason Voorhees’imiz yoktu. O yüzden Şeker Adam’ın Laneti geldiğinde çok cesur ve katartik olduğunu düşünmüştüm. Dehşet vericiydi. Korku filminde çok sayıda Siyahi oyuncu olsa da özellikle bu bana çok havalı gelmişti.” 


Clive Barker’ın “The Forbidden” adlı kısa hikayesine dayanan 1992 filmi, şehir efsaneleri hakkında tez hazırlayan yüksek lisans öğrencisi Helen Lyle’ı (Virgina Madsen) konu alıyor. 

Lyle, Chicago’nun ünlü Cabrini-Green konutlarına dayanan bir efsaneyle ilgilenmiş. 

Cabrini-Green civarında insanlar, Şeker Adam’ın adını aynanın önünde beş kez söylersen kanca eliyle birlikte ortaya çıkacağına ve on kişiyi öldüreceğine inanırlar. Helen’ın araştırması devam eder ve dehşet verici ölümleri takip ederken efsanenin ardındaki hikayeyi ortaya çıkarır. 

19. Yüzyıla ait siyahi bir sanatçı olan Daniel Robitaille (Tony Todd) resmini yaptığı genç, beyaz bir kadına aşık olmuş. Bu suçu yüzünden beyaz bir çete onu linç etmiş. Elini kesmişler, elini bala bulamışlar ve onu canlı canlı yakmadan önce, bir arı sürüsünü üstüne salmışlar. Külleri, o zaman Cabrini-Green konutlarının olduğu bölgeye serpilmiş. Hayaleti o günden beri sakinlerine dehşet veriyormuş.


O dönemde film, kült popülerliğinin keyfini çıkarıyormuş. Peele ve yakın arkadaşı (şimdi de yapımcı ortağı olan) Ian Cooper, Manhattan’ın Yukarı Batı Yakası’nda birlikte büyümüşler. Yıllar içinde tekrar tekrar oraya dönmüşler.

Ian Cooper şunları söylüyor; “Lise ikinci sınıf öğrencisiyken Jordan, yatak odasındaki kitap rafının tamamını kaplayan, çok büyük bir VHS koleksiyonuna (alfabetik ve türe göre düzenlenmiş) sahipti.  Paramızı biriktirir birleştirir ve gücümüz yettiğince filmler satın alırdık. Beni önemli ölçüde etkileyen, izlediğim neredeyse her filmi çoğunlukla ilk kez Jordan’ın yatağında otururken izlemişimdir.”


Cooper şunları söylüyor; “Şeker Adam’ın Laneti’ni de çok izledik. O filme bayılmıştık. Tony Todd’un Şeker Adam’ın Laneti portresinde alımlı, karmaşık, romantik, dinamik ve dehşet verici kötü karakteri, siyahi bir oyuncu tarafından neşeli bir şekilde canlandırdığına tanık olduk. Repliklerini kelimesi kelimesine söylerdik. Küçük karakterlere takıntı yapmış, genel olarak her detayı irdelemiştik. Bu tür yakın dokusal bir analiz, arkadaşlığımızın temelini oluşturdu ve bu hala birlikte yarattığımız ve oynadığımız her günün ortak zeminini oluşturur.


1992 filmi sevilen özelliklerinin yanı sıra aynı zamanda kendi dönemi için bile problemliymiş. Eksiklikleri arasında en önemlisi neden, beyaz şiddetinin kurbanı olmuş siyahi bir adamın neden siyahi topluluğa dehşet saçtığının ve hikayenin merkezinde neden beyaz bir kadının yer aldığı cevaplanmamış sorusudur. Peele şunları söylüyor; “Orijinal film, Şeker Adam’ı Helen’ın bakış açısından ele almıştır. Ama film beni siyahi film olarak etkiledi. O yüzden bu hayalet hikayesine siyahi bakış açısıyla bakan bir film yapmak istedim.”



SENARYO VE YÖNETİM


Şeker Adam’ın Yeniden Dirilişi : Yeni Vizyon, Yeni Yönetmen


Şeker Adam’ı yeni bir nesil için yeniden diriltme döneminin başlangıcında Jordan Peele ve Monkeypaw yapımcıları dostları Win Rosenfeld ve Ian Cooper, filmi yönetecek yeni bir ses getirmeye karar vermişler. İlk filmi Küçük Orman olan yapımcı Nia Dacosta, kendilerini karakter odaklı hikayesini karmaşık, gerçek dünya sorunlarına kusursuz bir biçimde harmanlayışıyla etkilemiş.

Win Rosenfeld şunları söylüyor; “Yönetmen ararken, yarattığımız ve birlikte çalıştığımız, sonunda bir karakter eseri olan bu dünyaya gerçekten kapılabilen birini bulmak istedik. Nia’nın Küçük Orman’da çalışması, ciddi dokunaklı sosyal sorunlarla ilgili fikirlerle didaktik olmayan bir yolla oynamayı başarmıştı. Aynı zamanda izleyicinin umutsuz durumlarda bulunan karakterlerle çok yakınlaşmasına olanak vermişti. Şeker Adam’ın Laneti için kusursuz bir seçenek oldu. Filme verdiği hayatın boyutu ve şekillendirme biçimi abartılamaz.” 


DaCosta’ya göre Peele ile bağı doğal ve hemen olmuş. Şunları söylüyor; “Jordan, korku türünde sosyal sorunları öne çıkarma konusunda çok iyidir. Korkuya bakışımızla ve korkuya olan sevgimizle bağ kurduk. Korkunun ne olduğunu, nasıl sunulduğunu, ne anlama geldiğini ve neden önemli olduğunu çözümledik. Sohbetlerimizin çoğu bunlar hakkındaydı.”


Peele ve Rosenfeld, senaryo üzerinde çalışmaya başlamış ve filmin derin sulara dalacağını, Amerika’nın uzun süren siyahilere karşı beyaz şiddeti tarihiyle yüzleşeceklerini, kentsel dönüşüm, sanat ve hikaye anlatımının hem yıkıcı hem de dönüştürücü temalarını ele alacaklarını biliyorlarmış. Rosenfeld şunları söylüyor; “Jordan’ın çalışması ve Monkeypaw’da yaptığımız her şey, izleyicilerin zeki olduğu fikrine dayanıyor. İzleyiciler kendilerine meydan okunulmasını ve çarpışılmasını ister. Çıtanın yükseltilmesinde ve sinemadan üzerinde düşünülecek ve tartışılacak bir konuyla ayrılmalarında sakınca yoktur. Sinemada eğlenirken bir yandan da entelektüel olarak teşvik edilmek isterler. Hollywood, bazen filmleri daha çok kişinin izlemesini sağlamak için çıtayı düşürebiliyor ama Jordan’ın felsefesi tam tersi; aynı zamanda iyi vakit geçirecekleri anlamlı bir sanat sunarak insanlara meydan okuyoruz ve sürekli geri gelmeye devam ediyorlar.”


DaCosta’nın ekibe katılmasıyla, Peele, Rosenfeld’le birlikte senaryoyu bitirmek üzere çalışmaya başladıklarında senaryo yeni bir aşamaya girmiş. Peele şunları söylüyor; “Win, Nia ve ben filmde gerçek bir sinerji geliştirdim ve her birimiz masaya farklı bir şey getirdik. Nia için bir kaynak olarak hazırda olmak istedim ama onun yönetmen olarak sahipliğini ve kararlarını desteklemek çok kolaydı.”

Filmin ardındaki fikirler hem zamanlı hem de zamansız. DaCosta şunları söylüyor; “Şeker Adam, herhangi zamanda anlatması heyecanlı bir hikaye, çünkü çok kalıcı. Şiddet tarihi kendisini döngülerle tekrarlıyor ve biz aynı anda hikayelerle travma ve yas yaşıyoruz. O yüzden Şeker Adam’ın hikayesini anlatmak için doğru zaman gerçekten herhangi bir zaman olabilir. Ama aynı zamanda doğruca siyahi kültüründe ve hayatında bu ana hitap ediyor. Bir düzeyde Şeker Adam’ın karakteri bir mit ve bir canavar ama bildiğimiz kadarıyla Amerika her zaman siyahilerden canavarlar yaratıyor. Gerçekte öyle değiller ve oldukları veya neden öyle oldukları belirtilmiyor. Ben Amerika’da siyahi hayatın özündeki acı hakkındaki gerçeği anlatmakla ilgileniyordum ama aynı zamanda siyahi yaratıcılığının ve toplumun gücüne ve umuduna da ışık tutmak istiyordum.”


Yönetmenle

Beyaz Şiddeti, Siyah Travması : Şeker Adam’ın Önemi


Jordan Peele şunları söylüyor; “Şeker Adam asında Amerika’daki ırkçılığın bir alegorisi. Bu filmle Nia, ırkı rahatsız ediciden açıkça yıkıcıya kadar birçok düzeyde ele aldı. İzleyiciler bir korku filmi izlemeye gittiklerinde “Korkutulmak, travmatize edilmek ve meydan okunmak üzere burada bulunuyorum” diyen bir tür sözleşmeye imza atarlar. Türde önemli ve özel olan dünyadaki gerçek hayat dehşetlerini ele almanıza olanak vermesidir. Şeker Adam’ın Laneti’nde de Nia bu ülkedeki ırkçı şiddet hakkında ufuk açıcı korku kurguladı.” 

1992 filminde küçük bir bebek olan Anthony McCoy, annesinin Anne-Marie McCoy (Vanessa Estelle Williams) Cabrini-Green’deki dairesinden Şeker Adam tarafından kaçırılıyor. Bu yeni film ise 30 yıl sonrasında geçiyor. Anthony McCoy (Yahya Abdul-Matten II) bu olayla ilgili bebekliğinden beri hiçbir anısı ve bilgisi olmayan bir yetişkin olmuş bir ana karakter. Kendi geçmişinden bihaber olarak bir zamanlar Cabrini-Green’in bulunduğu, artık nezihleştirilmiş bir semte taşınır. Anthony’ye Şeker Adam efsanesini anlatan, bilgili eski günlerden kalan biri olan William Burke (Colman Domingo) ile tanışır. Anthony, henüz hikayeyle kendi biyolojik bağını anlayamaz.


Yapımcılar hikayeyi geliştirirken Şeker Adam’ın kim olduğu konusunda önemli bir karar vermişler. Artık sadece Daniel Robitaille’ın doğa üstü bir somutlaşma hali değilmiş, çok daha acı dolu, güçlü ve tehlikeliymiş. Ian Cooper şunları söylüyor, “Haksız şiddete uğramamış tek bir siyah yoktur. Bu bölgede ve tüm ülkede siyahilere karşı dehşet verici ve bitmek bilmeyen şiddet eylemleri var. Bu filmde Şeker Adam, beyaz şiddeti elinde ölen sayısız siyahinin acısının, öfkesinin ve gazabının somut hali. Ya da William Burke’ün filmde dediği gibi “Şeker Adam bir erkek değil. Şeker Adam sürünün tamamı.”

Bu yaratıcı karar Şeker Adamı sadece geçmişten bir adamın hikayesine değil geçmişte ve günümüzde yaşanan milyonlarca hikayeye bağlıyor. Peele şunları söylüyor; “Şeker Adam ebedi bir figür. Tek bir kişi olamaz. O bir konsept ve bir hikaye. O bir hayalet ve zamanın sınırlarını aştığı anlamına geliyor. Orijinal filmde yapılmış olanı alıp daha büyük bir önemi olduğu algısını uygulamak ve bu canavarın uzun amandır halının altına itildiğini göstermek istedik.”


Film, onu süpürmüyor, halıyı yerden kaldırıyor. DaCosta şunları söylüyor, “Şeker Adam, siyahilerin, beyaz şiddetiyle ölümünü konu alıyor. İnsanlar linç etme deyişini duyduğunda başka bir zamanda, geçmişten gelmiş gibi algılayabilir. Bu filmin söylediği ise aslında geçmişe ait bir şey olmadığı. Şu anda yaşanıyor.”

Fakat siyahilere uygulanan şiddet filmde dikkat çekici bir şekilde canlı aksiyonla resmedilmiyor. Onun yerine rahatsız edici gölge oyunlarıyla ifade ediliyor. DaCosta şunları söylüyor; “Siyahilere karşı uygulanan şiddet konusunda belirleyici ve dikkatli olmak istedim. İlk filmde insanları sağdan soldan öldürüyordu. Bu filmde onu yapmıyoruz. Gölge oyunu eski bir hikaye anlatım biçimi. Sonunda bunu yapmak için gerçekten faydalı bir yöntem oldu çünkü Şeker Adam’ın mitolojisi uzun geçmişine bağlandı.”



Şehir Efsaneleri : Hikaye Anlatımının Gücü


Anlattığımız ve anlatmadığımız hikayeler dünyayı ve kendimizi nasıl gördüğümüzü şekillendirir. Hikayeler koruyabilir, güç verebilir, iyileştirebilir ama aynı zamanda gerçek çarpıtıldığında öldürebilirler. Ian Cooper şunları söylüyor; “Jordan’ın sık sık söylediği gibi ‘Şeker Adam’ın canavarı hikaye anlatmak. Şeker Adamı kolektif hikaye anlatımının dışa vurumu olarak düşünmek bize son derece etkileyici geldi. Amerika’daki siyahilere uygulanan şiddetten ayrılamaz bir döngüsel doğa olduğunu düşündürdü. Bir şeyi duymak, var saymak, yanlış duymak, yanlış anlamak, yanlış bilgiden kanıt elde etmek, hepsini bir araya getirmek ve sonra bir arkadaşa yeniden anlatmak düşüncesi. O arkadaş ta onu kuzenine anlatır. O da kendi arkadaşlarına anlatır. Bunlar şehir efsanesinin parçalarıdır ama aynı zamanda çoğu zaman Amerika’daki şiddetin gerçek hayat döngüsünü kışkırtan şeylerdir.” 


Peele, Şeker Adam’ın neredeyse şehir efsanesinin koruyucu azizi gibi görülebileceğini söylüyor. “Hepsinin toplamı. Kanlı Mary aynası, kanca, şekerin içindeki jiletler. Bunların hepsi duyduğunuz ama gerçek olup olmadığını bilmediğiniz şeyler. Şehir efsanelerinin güzel yanı zaman içinde değişmeleridir. Ama değerli yanları, özü, küçük detayları aynı kalır. Neye hizmet ettiklerini söylemek zor. Uyarıcı hikayeler mi yoksa bir toplumdaki bastırılmış korkuların ifadesi mi. Ama Şeker Adam efsanesi durumunda daha çok toplumla kendilerini korumaları gereken şey arasındaki bir dans.”

Şehir efsaneleri aynı zamanda beli bir anda bir yer ya da kültür hakkında ifade edilmemiş gerçekleri ortaya çıkarabilirler. Win Rosenfeld şunları söylüyor; “Şehir efsaneleri, toplumların acısını paylaşan ve bir araya getiren yollardır. Bir düzeyde bizi korkutmak ve diğer insanlarla birlikte korkutulmanın heyecanından keyif aldırmak için varlardır. Ama hemen hepsini derinden incelerseniz her zaman geldikleri zaman hakkında bir şeyler söylerler ve insanın durumu hakkında bir şeyleri yansıtırlar. Aynaya bakıp beş kere “Şeker Adam” demenin neden hem korkunç hem de üzücü olduğuna derinden bakmanız gerektiğini sanmıyorum. Tabii ki bir şeytanın ortaya çıkması dehşet verici ama aynı zamanda kendi gözlerinize bakıp bir an için “Benim içimdeki şeytan ne?” diyorsunuz.”


Efsaneler aynı zamanda bir topluma, kaldırılması çok ağır olan gerçekliklerle başa çıkmaları için bir araç da verir. DaCosta şunları söylüyor; Efsaneler ve hikayeler aktarılırken günlük hayatta yaşadığımız dehşetleri de barındırırlar. Kendimizi ve ailelerimizi toplumlarımızın içindeki korkulardan korumanın bir yoludur. Bu filmin yapım sürecinde verdiğim tüm kararlarda eğlence için korkuyla gerçek hayat travması arasındaki çizgiyi geçememeye çok dikkat ettim. Film, gerçek hayatta yaşananlar hakkında dehşet verici şeyleri ve birlikte yas tutma şeklimizi anlatıyor. Bu durumları atlatmak veya anlamak için kendimize anlattığımız hikayeleri konu alıyor.”

Film içinde hikaye anlatmak bile karakterleri beklenmedik bir biçimde şekillendiriyor. Ana karakter Anthony McCoy, sanat kariyerinin sadece kimliğinin toplumun hayal gücünü yakalayan bir olayla bağ kurduğunda ivme aldığını görüyor. Peele şunları söylüyor; “Anthony vasat bir ressam olarak başlayabilir ama sergisinin açılış gecesinde bir sanat galericisi acımasız bir şekilde öldürüldüğünde Anthony bir anda sanat dünyası için daha ilgi çekici olur. Yani, Anthony’nin etrafındaki hikayenin incelenmesinin sanattan daha önemli bir hale gelmesiyle ilgili bir durum var.”



Kentsel Dönüşüm ve Yıkım : Cabrini-Green’i Silmek


Yapımcılar filmin Chicago’nun eski Cabrini-Green semtinde geçmesini ve o semtin evrimini hikayeye dahil etmek istediklerini başından itibaren biliyorlarmış. Chicago’nun kuzey yakasında 1942 ile 1958 yılları arasında inşa edilen büyük konut projesi en iyi döneminde 23 yüksek, 586 kısa yapıya yayılmış olarak 15 binden fazla sakini barındırmış. 1970’lerde kentsel yoksunluğun, suçun, şiddetin, uyuşturucuların, ırksal eşitsizliğin ve umutsuzluğun sembolü haline gelmiş. 1992 yılının orijinal Şeker Adam’ın Laneti filminin mekanı buymuş. 

Rosenfeld şunları söylüyor; “1992 yılının Şeker Adam’ın Laneti filminin merkezinde Cabrin Green’in ürkütücü bir yer olması fikri vardır. Akademik beyazların bu “korkunç” yeri incelemesi ve geriye dönüp baktıklarında Amerika’daki ırksal ilişkilere indirgeyici bir görüşle bakışını ele alır. O yüzden bunu değiştirmek istedik. Bu Şeker Adam’ın Laneti filminde Cabrini-Green artık kentsel dönüşüme epey uğramış. Semt gerçekten değişmiş ve bununla birlikte yeni para akışı gelmiş. Filmde söylemeye çalıştığımız şeyin bir kısmı da acının öylece silinemeyeceği. Sadece binaları yıkıp yerine yenilerini yaparak o baskıcı geleneği silemezsiniz. O acı hala orada yaşar ve bizim için Şeker Adam’ın Laneti o gerçeğe tutunmayı konu alıyor. Tüm bunların altında hala çözülmemiş bir şey var.” 


1995 yılı başında eski Cabrini-Green binaları yıkılmış. 2011 yılında var olduklarıyla ilgili neredeyse hiçbir şey kalmamış. Ian Cooper şunları söylüyor; “Geliştirme aşamasında konuştuğumuz şeylerden biri de kentsel dönüşümün birçok aşaması ve çetrefilli yanı olduğuydu. Filme yaklaşmamızın en iyi yolunun bu karmaşık konuya, kentsel dönüşümün çeşitli katmanlarına işaret ederek ele almak olduğunu düşündük. Filmimiz modern sanat dünyasında geçtiği için sanatçıların kentsel dönüşümle olan ilişkisini yorumlamanın büyük bir fırsat olduğunu fark ettik.”

Oyuncular için semtte çekim yapmak hem rahatsız edici hem de üzücü olmuş. Yahya Abdul-Mateen II şunları söylüyor “Burası izleyicilerin 1992 yılının Şeker Adam’ın Laneti filminden bildikleri Cabrini-Green değil. Kuleler yıkılmış ve yerine daha güzel binalar yapılmış. Sıra evler terk edilmiş. O boş sokaklarda yürüdüğümde evlerinden edilmiş aileleri düşünmeden edemedim. Nereye gitmişler? Hayalet kasabaya benziyor.”


Semtteki bu değişim, Nia DaCosta ve yapımcılarının anlattığı hikayeyi şekillendirmiş. DaCosta şunları söylüyor; “Kentsel dönüşüm hikayeyi yeniden hayal etmemize yardım etti. Çünkü Cabrini-Green gitmiş. Bu filmde ele aldığımız konu geride bırakılan hayaletler.” Biz izleyicilerin ve filmdeki diğer karakterlerin seslerini duyduğumuzda inanmamız için hayaletleri Colman Domingo’nun William Burke karakteri seslendirmiş. Domingo şunları söylüyor; “Burke’ün amacı semtte kentsel dönüşüm yapanların geçmişi de taşımalarını sağlamak. Yarısını alamazsınız ilkesinin bir bölümünü oluşturuyor. Tümünü almanız gerekir. Toprağın içinde, ağaçların içinde olan her şeyi ve Whole Foods’un şimdi bulunduğu yerde olan tüm geçmiş travmaları almalısınız.”



KARAKTERLER


Anthony McCoy : Yahya Abdul-Mateen II 


Emmy ödüllü Yahya Abdul-Mateen II, kız arkadaşı Brianna Cartwright (Teyonah Parris) ile birlikte eski Cabrini-Green semtine taşındığında zor zamanlar geçiren Chicago’lu bir resim sanatçısı. Sanatsal konumunu yeniden kazanmak ve rekabetçi sanat sahnesinde profilini yeniden yükseltmek amacıyla bölgede kentsel dönüşümün henüz dokunmadığı alçak binalarda ilham aramaya çıkar. William Burke (Colman Domingo) ile tanıştığında ve Şeker Adam efsanesini duyduğunda, bedeni ve aklı anlamaya başladıkça hikayeye olan ilgisi yavaş yavaş takıntıya dönüşmeye başlar. Yahya Abdul-Mateen II şunları söylüyor; “Anthony’yi ilk gördüğümüzde biraz depresif bir halde buluyoruz. Yeni, göze çarpan bir ressam olarak çok havalı bir anı olmuş ama artık o an geçmiş.”

Şeker Adam efsanesi, ilk eserlerine göre daha karanlık ve daha siyasi bir yöne gidiyor. Oyuncu şunları söylüyor; “Anthony “Adını Söyle” dediği bir eser yapıyor ve çok heyecanlanıyor. Uzun zamandır ilk kez çok önem verdiği bir sanat eseri buluyor. Çünkü söyleyecek bir şeyi var. O eserle polis acımasızlığına, tarihi bir travmaya, kurbanlığa ve baskıya bakıyor. İnsanları aynaya bakmaya zorluyor, polis acımasızlığıyla ve sanatının temalarıyla yüzleşmeye zorluyor. Bunları dünyayla paylaşmak konusunda çok pozitif ve heyecanlı.” 


Abdul-Mateen, Anthony’yi oynamak için ilhamı 2014 yılında Staten Island’da New York polisinin açıkta sigara sattığı için güç kullanarak ölümüne yol açtığı Eric Garner’dan almış. Tekrar tekrar söylediği “Nefes alamıyorum” yakarışı insan hakları hareketi tarafından polis zalimliğine ve polis gücünün ölçüsüz kullanımına karşı bir yakarışa dönüşmüştü.

Abdul-Mateen şunları söylüyor; “Eric Garner olayı, kurbanların olduklarından başka bir şeye nasıl dönüştüklerini gösterdi. Bir kurbanın nasıl bir canavar dönüştüğüne dair. Adı deyim yerindeyse, silaha dönüştürülen bir kurbandı. Kültürün bir parçası oldu. Kurban olmayı polis karşıtı harekete dönüştüren bir harekete dönüştü.”

Film, Abdul-Mateen’in Jordan Peele’le çalıştığı ikinci proje. İlki, Peele’İn 2019 yılındaki korku filmi Biz’deki yardımcı rolüymüş. Abdul-Mateen şunları söylüyor; “Biz filminde oynama fırsatı çıktı. Ben de o sette birkaç gün rol aldım. Jordan o dönemde Anthony rolünü canlandıracak birini arıyordu. Sanırım Jordan ve Ian Cooper ve Monkeypaw ekibiyle olan tanışıklığım nedeniyle bu rolde oynama fırsatını yakaladım. Nia DaCosta’yla bir toplantı yaptım. Muhteşemdi. Küçük Orman filmini izlemiştim ve oyunculardan harika performanslar çıkarmayı çok iyi bildiğini fark etmiştim. 

DaCosta ve Monkeypaw ekibi, Abdul-Mateen’de karaktere farklı derinlikler ve karmaşıklıklar ekleme yeteneği görmüşler. Peele şunları söylüyor; “Yahya’da biraz bukalemun özelliği var. Aynı anda star ışığı ve farklı bir yanı var. Hiç fark etmediğiniz küçük detaylara dokunuşlar yapabilen kişilerden.”


Anthony rolü için hem açık hem de bağ kurulabilir ama aynı zamanda tehlikeli duygusal yerlere girebilen bir oyuncu gerekiyormuş. Rosenfeld şunları söylüyor; “Yahya çok dinamik. Aynı ana birçok farklı duyguyu çok özgün bir şekilde ifade edebiliyor. Yani aynı filmde o kadar yakışıklı, düşünceli, akıllı ve karizmatik ve erişilebilir olmakla işin yok. Bu zor bir işama Yahya o anlamda eşsiz bir yetenek.”

Nia DaCosta da aynı fikirde. “Yahya’yı seçmek çok kolay oldu. Onu Biz filminde gördüğümü ve çok zorlayıcı bir oyuncu diye düşündüğümü hatırlıyorum. Yahya ne kadar küçük olursa olsun her türlü rolü üstlenebilir ve tamamen gelişmiş bir karaktere dönüştürebilir. O kadar iyi bir oyuncu ki birkaç kez sohbet ettiğimizde Anthony ile ilgili aynı fikirdeydik. Ben sadece o noktadan sonra devam etmesini sağlayabildim.”

Abdul-Mateen rol için bazı derin kişisel noktalarıyla bağ kurmuş ve karakterle kişisel bağlantı kurmuş. Abdul-Mateen şunları söylüyor; “Anthony’yi kendime çok yakın tuttum. Ben aynı zamanda sanatçıyım. Hassasım, hırslıyım ve bir an da çok havalı olup sonra gözden düşmenin ve ardından sıradaki rolde bir başka an yaratmaya çalışmanın nasıl olduğunu biliyorum. Ayrıca o ilhamı arayan yeni gelen biri olmanın nasıl olduğunu da bilirim. Bu özelliklerime yoğunlaştım. Bu birçok açıdan benim kendi kişiliğim, kendi doğam. O yüzden kendimi aramaya ve daha yumuşak, daha hassas, meraklı yanlarımı kamera önünde oynamaları için aramak eğlenceliydi.”


Anthony’nin filmdeki yolculuğu hiçbirimizin ne kadar istesek de nasıl kendi tarihimizden, travmalarımızdan ne olursa olsun gerçekten kaçamadığımız konusundaki evrensel fikirlere değiniyor. Abdul-Mateen şunları söylüyor; “Anthony, Cabrini-Green’de bir yabancıyken çitten atlamaya ve diğer tarafta ne olduğunu görmeye karar veriyor. Zaten bağlantısı olduğunu bilmediği bir şeyi aradığını görüyoruz. Kendi kaderine doğru geri giden biri. Anthony’nin hikayesi geçmişinden kaçamadığını anlatır. Orada değerli bir ders var. Yuvadan ayrılıyor, geri geliyor ve yuvayı buluyor. Yuvanın anlamı nedir ve ondan ne kadar uzağa gidebiliriz?”

Film boyunca Anthony’nin hayatından bu yolculuğu hakkında en çok farkındalığa sahip olan ve en çok tetikte olan uzun süredir hayat arkadaşı olan Brianna (Teyonah Parris). Abdul-Mateen şunları söylüyor; “Anthony ve Brianna’nın çok özel bir ilişkisi var. Anthony parlak bir ressam. Pozitif ve çok doğaçlama yaşıyor. Brianna ilişkide daha çok iş insanı/lider rolünde. Birbirlerini tamamlıyorlar ama en iyi olmaları için birbirlerini itiyorlar. Anthony, Brianna’nın sanat küratörlüğü dünyasında gidebildiği kadar ileri gitmek istediğini biliyor. Brianna da Anthony’nin yaratıcı olmak ve asla bunalmamak için büyük oranda hayal kurabilmeye ihtiyaç duyduğunu biliyor. Uçması gerekiyor. Gerçekten birbirlerini destekliyorlar.”



Brianna Cartwright : Teyonah Parris 


Teyonah Parris’i canlandıran Brianna Cartwright başarılı bir sanat küratörü ve Anthony McCoy’un hayat arkadaşı ve onu herkesten daha iyi tanıyan tek kişi. Sanatının savunucusu ve stratejik bir düşünür. Destekleyici ve cesaretlendirici. Ama Anthony’nin Şeker Adam’ın efsanesinden ilham alan sanatı daha karanlık bir yola giriyor. Zihinsel ve fiziksel sağlığı da bozulmaya başlıyor. Brianna da giderek daha çok endişelenmeye başlıyor.

Teyonah Parris şunları söylüyor; “Brianna, sanat galerisinde çalışan zeki bir genç kadın. Sanat alanında kendine bir isim yapmaya çalışıyor. Beyazların sahip olduğu, çok moda olan sanat alanlarından biri için çalışıyor ve o alanda beyaz olmayanları da dahil etmek için sesini ve bilgisini kullandığını görüyorsunuz. Brianna’nın büyük hayallerinden biri, kendi galerisine sahip olmak ve toplumda zeki, yeni ve tazeleyici olanı sergilemek için bir ses olmak.” 

Brianna ve Anthony, dünyayı farklı bakış açılarından görüyorlar. Parris şunları söylüyor; “Anthony’yle çıkmak onun için kolay olmadı. Çünkü paradan, her şeyin gerçekten mümkün olduğu bir dünyadan geliyor. Öte yandan Anthony, aynı ayrıcalığa sahip değil, ‘dünya senin ellerinde’ anlayışından gelmiyor. Ama bunu öğreniyor ve ilk başarısında bunun tadını almış.”

Filmin başında Anthony mücadele ediyor, kariyerinde bir ivme kazanmaya çalışıyor ve çalışmalarının bir sonraki aşaması için ilham arıyor. “Bir ressamın yazar tıkanması denilen dönemini yaşıyor. Yaratma konusunda zor bir zaman yaşıyor. Brianna ile olan ilişkilerinde gelecekte onları nelerin beklediğini anlamaya çalıştıkları gergin bir noktadalar. Brianna, Anthony’nin sanat dünyasında yenilikçi biri ve yeni bir ses olarak hak ettiği yeri elde etmesini çok istiyor.”


Brianna, aynı zamanda Anthony’nin biraz mesafeli olduğu annesi Anne-Marie ile bir ilişki kurması için teşvik ediyor. Annesinin, akıl sağlığı sorunları olan, kendi ressam babasıyla acı dolu bir ilişkisi var. Anthony çözülmeye başladığında tarihin tekrar edeceği korkusu tetiklenir. 

Paris şunları söylüyor; “Brianna, babasının kızı. Babası Gil’i çok seviyor. Gil, ıstırap çeken bir ressama dönüşmüş. Gil ile Anthony arasında filmde daha sonra öğrendiğimiz bir bağ var. Brianna, bu ıstırap çeken ressamlara çekiliyor. Peki, bunun onun için anlamı nedir? Ne kanıtlamaya çalışıyor ve Anthony’de babasında da gördüğü ne var? Bunların hepsi bu karakteri incelerken kendime sorduğum sorulardır.”

Parris, rol için Nia DaCosta tarafından daha Parris’in böyle bir rolün varlığından haberi olmadan önce seçilmiş. Şunları söylüyor; “Nia, New York’ta şehir merkezinde bir oyunda görmüş. Daha sonra bana tesadüfen geldi ve bana bu filmi yaptığını ve benim de rol almamı istediğini söyledi. Daha sonra kahve içtik ve çekimlerden aylarca önce bana filmi anlattı. Onunla çalışmakla çok ilgilendim. Daha yeni benim de daha önce birlikte çalıştığım Tessa Thompson ile Küçük Orman filmini yaptığını biliyordum. Onunla ve Monkeypaw ile birlikte çalışmayı kesinlikle istiyordum.”


DaCosta, Parris’te Brianna karakteri için istediği enerjiyi ve gücü görmüş. Şunları söylüyor, “Teyonah, güçlü bir oyuncu ve başından itibaren Brianna’yı onun oynamasını istediğimi biliyordum. Film için teklifimi sunarken Brianna’yı da Teynonnah Parris’in oynamasını istiyorum, demiştim. Neyse ki Monkeypaw ekibi de kabul etti. Karaktere insancıl ve otoriter bir yön getirdi.” Hayal kırıklığı yaşamamışlar. Peele şunları söylüyor; “Teyonah muhteşem bir oyuncu ve çok profesyonel biri. Onu sette izlerken her seferinde sahnelerinde başarılı olduğunu gördüm. Brianna karakterini izleyicinin anlayabileceği ve bağ kurabileceği biri yaptı.”

Parris için DaCosta’yla birlikte çalışmak heyecan vericiymiş. Şunları söylüyor; “Nia’ya gerçekten hayranım. Ne istediğini bilen ve oyuncularla kurduğu iletişimle setteki her şey üzerinde kontrolü olan zeki, genç bir siyahi kadınla birlikte çalışabilmek harikaydı. Ekibe görsel fikirlerini aktarabiliyor ama aynı zamanda karakterle de konuşabiliyordu. Bunlar biz oyuncular için önemlidir. Bunu onunla birlikte deneyimlediğim için şanslıydım. O gerçek bir güç.”



Troy Cartwright : Nathan Stewart-Jarrett 


Brianna Cartwright’ın sofistike erkek kardeşi Troy’u Nathan Stewart Jarrett canlandırıyor. Gey ve biraz şımarık olan Troy, kendisini ablasına adamış ve Anthony’nin ona layık olmadığını düşünüyor. Cabrini-Green’deki yeni dairelerine pek sıcak bakmıyor. Nathan Stewart Jarrett şunları söylüyor; “Troy, Brianna’ya gerçekleri gösteriyor. Anthony’nin onun için biraz tuhaf bir seçim olduğunu düşünüyor.”

Anthony’nin kariyeri duraklama noktasında olduğu için Troy’un ilgisi daha da azalmış. “Anthony resim yapmayı bırakınca, hiçbir yaratıcılık ve finansal anlamda hiçbir üretimi olmadığında Troy da bir kaşını kaldırmaya başlıyor.”

Filmin ilk sahnelerinde Troy’la tanıştığımızda, Anthony ve Brianna’nın yeni dairesinde erkek arkadaşı Grady (Kyle Kaminsky) ile birlikte bir mini eve hoş geldiniz partisine katılıyorlar. Gecenin ilerleyen anlarında Troy, Brianna ve Anthony’ye 30 yıl önce Cabrini-Green’de yaşanmış, Helen Lyle adında bir yüksek lisans öğrencisiyle ilgili bir hikaye anlatır. Troy’un versiyonunda Helen, bir bebeği kamp ateşinde kurban etmeye çalışmadan önce insanlara dehşet saçan ve onları öldüren deli bir kadındır. Stewart-Jarrett şunları söylüyor; “Onları korkutmak için anlatıyor. Anthony’nin gidip araştıracağını düşünmüyor.” 

Anthony, kendisine Şeker Adam’ın efsanesi anlatan William Burke ile tanışacağını da bilemez. Daha sonra Anthony o hikayeyi bir resme dönüştürdüğünde Troy biraz ihanete uğramış hissediyor. “Bu benim hikayem ve Anthony onu paraya çevirmiş, diye düşünüyor. Resmin pek iyi olmadığını düşünüyor.”

Ama Anthony’yi ne kadar eleştirişe eleştirsin Troy, ablasına son derece sadık ve bağlı. Teyonah Parris şunları söylüyor; “Troy, Brianna’nın Laverne karakterinin Shirley’si. Brianna daha sakin, gerçekçi ve pratik. Troy çok neşeli, renkli ve sevgi dolu. Bence ikisinin birbirine olan sevgisini, çocukluk ve anne babalarıyla olan anılarını gerçekten izlemelisiniz. Troy küçük kardeş olduğu için Brianna’yla aynı şekilde büyümemiş ve Brianna’nın yaşadığı bazı trajedileri ve aile sorunlarını yaşamamış. İkisi arasındaki ayrımı orada görüyorsunuz.”

 

William Burke : Colman Domingo 


Göründüğü gibi olmayabilen William Burke’ü Fear the Walking Dead’in ünlü yıldızı Colman Domingo canlandırıyor. Uzun süredir Carbini Green’de yaşayan ve artık kentsel dönüşüme tanıklık eden Burke, Anthony McCoy (Yahya Abdul-Mateen II) onunla ilk karşılaştığına mekanla ilgili bir hikayeyi siyahi, genç bir ressamla paylaşmak isteyen mahalleden samimi bir hikayeci gibi görünür. Anthony’yi kendi mirasına bağlayan ve onu dehşet veren bir yola sokan geçmişin hikayecisidir. Yahya Abdul-Mateen II şunları söylüyor; “Anthony’nin Willaim Burke’le ilişkisi Anthony, ait olmadığı bir yer olan Cabrini-Green’den tesadüfen geçerken başlıyor. “Tanıştıkları anda yabancı olarak görünüyor. Burke oralı, Cabrini-Green’den biri ve hiç ayrılmamış. Burke, Anthony’yi fotoğraf çekerken görüyor. Görünüşte ilişkileri böyle başlıyor. Daha sonra ilk etkileşimlerinde daha fazlası olduğunu gösteren bir şey olduğunu öğreniyoruz.”

Anthony, Helen Lyle’ın hikayesini, filmin başlarında ilk kez Brianna’nın kardeşi Troy’dan duysa da William Burke, Cabrini-Green’ın kalıntıları konusunda Anthony’nin kişisel rehberi oluyor. Daha da önemlisi onlarca yıl önce ikisinin de hayatlarına dokunan bir tarihe köprü oluyor.


Burke, toplumdaki siyahi travmasının kaynakçası. Colman Domingo şunları söylüyor; “Burke’le filmde iki kez karşılaşıyorsunuz. İlkinde genç bir çocukken, kız kardeşi Şeker Adam tarafından öldürüldükten sonra travma yaşayan Billy Burke olarak. Bu travma onun içinde yaşanmış. Yetişkin William Burke’le karşılaştığımızda kibar ama tuhaf bir adam. Eski Cabrini semtindeki Husson caddesinde bir çamaşırhane işletiyor. Burke’ün Anthony’nin hakkında bazı soruları olduğu semtle ilgili bazı sırları var. Burke, Şeker Adam efsanesi hakkında ve Cabrini-Green’in içine nasıl işlediği hakkında birçok soruya yanıt veriyor. Burke, bütün o siyahi travmasını barındırıyor.”

Domingo, Jordan Peel’le ilk olarak 5 Mart 2018’de tanışmış. Tarihi hatırlıyor çünkü Peele’in Kapan filmiyle Oscar alarak en iyi senaryo dalında Oscar tarihine geçen ilk siyahi olarak sektörde tarihe geçişinin ertesi günüymüş. Toplantılarını daha önceden ayarlamışlar. O yüzden Domingo, Peele’in birkaç gün kutlama yapabilmek için toplantı tarihini değiştirmesini bekliyormuş. Şaşırtıcı bir şekilde Peele toplantıyı ertelememiş.

Domingo şunları söylüyor; “Çok güzel bir toplantı yaptık. Konuştuk, birbirimizi tanıdık. Sanattan bahsettik. Eylemcilikten bahsettik. Siyahi olmaktan bahsettik. Türden ve birçok konudan bahsettik. Yani birbirimizi tanıma fırsatını bulduk.” Bir yıl kadar sonra Ian Cooper, Domingo’yu arayarak Peele’ın Şeker Adam’ın Laneti için yazdığı rolde kendisini düşündüğünü haber vermiş.


Domingo şunları söylüyor; “Bu benim için yeterliydi. Senaryoyu okuduğumda Burke’ü hemen sevdim. Etrafında olanları anladım. Siyahilerin travması ve bizi nasıl etkilediği hakkındaki hikayelerle çok ilgileniyorum. Kurbanın canavara dönüşmesi, bu ülkede Afrikalı Amerikalılar olarak algılanış şeklimizi gösteriyor. Bu film de bunu anlatıyor ve bu bizim anladığımız bir gerçek.

Burke, o travmayı yaşamış ve beyazların şiddetiyle ölen siyahilerin isimlerinin ne pahasına olursa olsun unutulmaması konusunda kararlı. “Burke, öldürülenlerin isimlerini asla unutamazsınız, deme fırsatı için uzun süre beklemiş. İlerlemek için o insanları hatırlamanız gerekir.”

Domingo, Burke’ü yapılandırmak için ilhamı evinin yakınında bulmuş. Burke, bana erkek kardeşim Rick’i hatırlatıyor. Kendisi bir zamanlar Philadelphia’da sağlık hizmetlerinde çalışmış, yetenekli bir ressam. Saygıdeğer biri ve iyi yürekli bir kardeştir. Onunla konuşurken biraz felsefi bir yanı vardır. Toplumla çok ilgilidir, babadır. Neşeli, tutkulu ve potansiyeli olan biridir. Ama şartlar nedeniyle dünyada çok basit bir iş yapıyor. Benim Burke’e yaklaşımım da bu oldu.”



Anne-Marie McCoy : Vanessa Estelle Williams 


1992 filmindeki rolünü tekrar eden Vanessa Estelle Williams, Anthony McCoy’un annesi Anne-Marie McCoy’u canlandırıyor. William şunları söylüyor. Şeker Adam’ın Laneti, kariyerimde çok özel bir yere sahip. Los Angeles’a taşındığımda ilk oynadığım filmdi. Şeker Adam’ın Laneti’nin yeniden yapıldığını duyduğumda bir şekilde yer almayı ummuştum. İlk filmden 27 yıl sonra telefon geldi. Anne-Marie’nin oğlu olan Anthony’nin başrolde olacağını öğrendiğimde orada ufak bir anne hareketine ihtiyaçları olacak diye düşündüm. Geri dönme fırsatını bulduğum için çok heyecanlanmıştım.”

Orijinal filmde Anne-Marie, Cabrini-Green’de yaşayan, bebeği olan bir sağlık görevlisiydi. Şeker Adam’ın mahallesinde, yan dairesinde işlediği cinayeti duyduktan sonra oğlu Anthony’yi kaçırmadan önce kendi dairesinde de görülmeye başlamış. Oğlunu kurtarsa da travması hiç geçmemiş.


William şunları söylüyor; “Çocuğunun kaybolması gibi korkunç ve dehşet verici bir olay aklınızdan hiç çıkmaz. Bu travma deneyimi de hala Anne-Marie ile birlikte yaşıyor. O mekanda hareketlerinde, anneliğinde, dünyaya bakışında ve güvende hissetmesinde yaşadıkları hep o deneyiminden etkilenmiş.” 

Şimdi oğluyla ilişkisi de gergin. Anthony’ye olanları hiç anlatmamış. Wiliams ve Yahya Abdul-Mateen II arasındaki etkileyici bir sahnede Anthony sonunda annesiyle bu konuda yüzleşiyor. Geçmiş tekrar ortaya çıkıyor. Annesine ben kimim, diye sorduğunda annesi bazen dünyadaki en tehlikeli şey gerçektir, diyor.”

İki oyuncu da sahnenin etkisini hissetmiş. Williams şunları söylüyor; “Oğlunu korumak için bir şey saklıyordu. Hiç düşünmediği ve ona söylemek zorunda kalmayı hiç istemediği için saklamış. O yükünü tek başına taşımayı tercih ediyor. Ama Anthony’de bir şeylerin yolunda olmadığını görebiliyor. Birisi anlaşmayı bozmuş. Şeker Adam bir şekilde hayatlarına geri gelmiş.”

Abdul-Mateen için o an, siyahi ebeveyn ve çocukların, ülkede ve nesiller boyu yaşadıklarını çağrıştırmış. “Şu anda genç Afrikalı Amerikalıların evlerinde geçen konuşmaları yansıtıyor. Bu konuşmalara örnek olarak polis vahşetine bakabilirsiniz. Bir ebeveyn çocuğunu, toplumun kaçınılmaz olarak gördüğü bir şeyden nasıl koruyabilir? Bir ebeveyn evinden çıkıp, başka bir semte taşınmayı ve bir daha arkasına bakmamayı neden ister? Ama bununla birlikte de bir kopukluk gelir. Geçmişimizden asla gerçekten kaçamayız.”



MEKANLAR


Cabrini-Green Geri Dönüş : Chicago’da Çekim Yapmak 


Şeker Adam’ın Laneti, 2019 yazı sonunda Chicago’da çekilmiş. Çekimlerde şehirde ve daha çok efsanenin başladığı semtte bulunan, bir zamanlar eski Cabrini-Green konutlarının yer aldığı, şimdi kentsel dönüşümü gerçekleşen çeşitli mekanlar kullanılmış. 

Binaların çoğu 1995 ile 2011 yılları arasında yıkılmış olsa da Nia DaCosta, oyuncular ve ekip ayakta kalan son yapılardan olan Cabrini-Green sıra evlerinde çekim yapmayı başarmışlar. Sıra evler, 586 konuttan oluşan, 1942’de inşa edilmiş iki katlı yapılardan oluşuyor. Artık Chicago Konut Müdürlüğü tarafından kapatılmış olan binalar 3607 konutluk ilk Cabrini-Green gelişiminin geride kalan son yapıları.

Filmin Chicago’daki diğer önemli mekanları arasında yüzyıllık, yaklaşık 18 bin hektarlık yaşlı konaklama tesisi ve park bölgesi olan North Park Village olmuş. Bir zamanlar şehrin ünlü ve gizemli tüberküloz sanatoryumu olarak hizmet veren tesisi, yönetmen Bernard Rose, 1992 filminde kullanmış. Yapım ekibi Northside Strangers Home Baptist Kilisesi’nde de iki gün çekim yapmış. 1920’lere ait, terk edilmiş olan yapı on yıldan uzun süredir boşmuş ve eski Cabrini-Green bölgesinde geriye kalan az sayıdaki yapıdan biriymiş.

Mekan sorumlusu Nick Rafferty (Şikago Yedilisinin Yargılanması, Lovecraft Country) çekimler için mekanları güvence altına almaktan sorumluymuş. Şunları söylüyor; “Cabrini-Green, Chicago Konut Müdürlüğü’ne ait. Her zaman şehrin projelerinden biri olarak bilinmiştir ve hikayemizin merkezinde yer alır. Çünkü Şeker Adamın doğduğu yer. Toplumu gözlemlemeye başladığımda Şeker Adam’ın takipçileri olduğunu fark ettim. Chicago’lular arasında takipçileri vardı. Ama ayrıca Cabrini-Green halkı arasında da çok sayıda insanın kalbinde özel bir yere sahipti. 


‘Bizi İçeri Sokmalısın’ : Cabrini-Green Yükseliyor 


Yapımcılar başından itibaren Cabrini-Green’de çekim yapmak istediklerini biliyorlarmış. Ama semt Rafferty’nin önce yönetmen Nia DaCosta’yı, sonra DaCosta’nın Jordan Peele’i bölgedeki keşif gezilerine götürmesinden sonra önemi daha da artmış. 

Rafferty şunları söylüyor; “Chicago, mahallelerden oluşan bir şehir. Ama Cabrini-Green, farklı kişiler için farklı anlamlar ifade ediyor. Terk edilmiş sıra evlerin diğer yanındaki daha yeni gelişimde hayatları boyunca orada yaşamış kişiler var. Bazıları orada doğup büyümüş. Burası uzun bir tarihi ve gururu olan bir yer. Şeker Adam da o tarihin bir parçası. Peele ve DaCosta ile birlikte gezerken etrafı çitlerle çevrili bir yere geldik. Jordan, bizi içeri sokmalısın, dedi.” 

Chicago Konut Müdürlüğü’yle sürekli ve yakın çalışan Rafferty ve yapımcılar izin almayı başarmış. “Chicago Konut Müdürlüğü, girilmesi kolay bir yer değildir. Bürokrasinin kalesi gibidir. Ama bence, samimi, gerçekçi ve özgün olacağımızı ve Cabrini-Green’i, Chicago’yu gerçekte olduğu gibi göstereceğimizi hemen anladılar. Ciddi olduğumuzu biliyorlardı. Nia, muhteşem bir sunum yaptı. Jordan Peele çok ciddiydi. Ve işte buradayız.”

İlk senaryolardan birinde Cabrini-Green, filmin açılış sahnelerinden birinde yer almış. Peele ve DaCosta’nın sıra evlerin bulunduğu çitlerle çevrili alanı keşfetmesinden sonra konutların terk edilmesinin semt sakinlerini nasıl etkilediğini daha doğru bir şekilde yakalamak için senaryoyu değiştirmişler. DaCosta şunları söylüyor; “1992 filminde karakterler inşa edilecek olan yeni binalardan ve birimler arasında aynalar olacağından, bundan dolayı da nasıl suç işlenebileceğinden bahsediyordu. O yüzden o konularda çok konuştuk.”

Revize edilen senaryoda sıra evler, filmin daha önemli bir karakteri haline gelmiş. DaCosta şunları söylüyor; “Cabrini-Green’de çekim yapmak inanılmaz bir ayrıcalıktı. Gerçek sıra evlerde çekim yapabilmek heyecanlıydı. Herkese sadece mekana değil, orada hala yaşayıp mirası da olması gerektiği gibi sürdürenlere de sadık olduğumuzu gösterdi.”



Ses ve Öfke : Cabrini-Green İlham Veriyor 


Cabrini-Green mekanları, filmdeki başka öğelere de beklenmedik şekilde ilham vermiş. Besteci Robert Aiki Aubrey Low, kariyerinin başında 1 yıl Chicago’da yaşamış. Şunları söylüyor; “20’li yaşlarımın başında Chicagoya ilk taşındığımda Cabrini-Green’e yakın oturuyordum. Yani o zamandan bir ilişkim vardı. Yapımcı Ian Cooper’dan film müziğini yapmakla ilgili telefon geldiğinde ilk filmi tekrar izledim ve Philip Glass’ın film müziğini dinledim.”

Ayrıca bestecilerin nadir olarak yaptığı bir şeyi yapıp seti ziyaret etmiş, Cabrini-Green sıra evleri setinde birkaç saat geçirmiş. Saha kayıt cihazıyla birlikte çitlerle çevrilen alanda dolaşmış. “Cabrini-Green’deki sıra evlere gittim. Mekanın ortam kayıtlarını aldım. Bazı binaların içine girerek boş alanların, böceklerin, rüzgarın, tepemizdeki helikopterlerin seslerini kaydettim. Benim için mekanların doğal ortam seslerini müziğe dokusal öğeler olarak yer verebilmek gerekliydi.”

Oyuncular için Cabrini-Green mekanı, toplumun anlamını hem kişisel hem de politik açıdan yansıtmalarını sağlamış. Teyonah Parris şunları söylüyor; “Filmde sadece bu toplum hakkında değil bu toplumda yer alan kişiler hakkında da ne söylediğimize çok dikkat etmek ve özen göstermek istedim. Yaratıcı ekibin hepsi anlattığımız hikayede sakinlere ve topluluğa bir ses vermek konusunda çok bilinçliydi.” Yapım ortağı, genç, siyahi kadınlara yönelik bir film yapım programı için Chicago Konut Müdürlüğü ile iş birliği yapmış. “Program bu kadınların setlere gelip sorular sormasına ve sürece dahil olmalarına olanak veriyor. Bu önemliydi. Sanatçılar olarak sadece toplumdan bir şeyler almakla kalmayıp karşılığında gerçek ve somut bir şeyler vermeliydik.”


Colman Domingo, Amerika’da onlarca yıldır siyahilere yer değiştirtildiğini düşünmüş. “Cabrini-Green’i araştırmaya başladım. Binalar ne zaman yapılmış, neden yıkılmış? Chicago’da Cabrini bölgesine bakınca şehir merkeziyle ve Gold Coast’la bağlantısını görürsünüz. Yıkıp yerine yeni bir şey yapmak için çok cazipmiş.” Bunların sadece emlak değil de bir topluluğun evleri olduğunu unutmak kolay olabilir. “Onca insan nereye yerleştirildi, diye düşünebilirsiniz. Sadece satın alınabilir konutlar inşa edip sonra o insanların hepsini şehirde başka yerlere yerleştiremezsiniz. Bu, şehirde bir delik açar. Cabrini-Green hakkında neler söylenmiş olursa olsun, suç, uyuşturucu gibi, bunlar şehrin dokusunda yer alan insanlar. Sonra bir anda yıkılıyor. Bu, Amerika’da sistemik bir sorun.” 

Bu, James Baldwin’in çok bahsettiği bir konu, şehirlerimizin sahibi kim? Domingo şöyle devam ediyor; “Bize sürekli kendi şehirlerimize ait olmadığımız hissettiriliyor. Satın alınabilir konutlar için projeler yapıp sonra yıkmak, hükümetin, ticaretin, iş dünyasının geçici isteklerinde olduğunuzu gösteriyor. Yani filmde ele aldığımızı düşündüğüm çok sistemik bir sorun.”



YAPIM TASARIMI


Şeker Renkli Dehşet : Şeker Adam’ın Görünümü


Nia DaCosta’nın Şeker Adam’ı, tasarım olarak daha önce korku filmi izleyicilerinin gördüklerine benzemiyor. Yapım tasarımcı Cara Brower ile ilk toplantılarında DaCosta, anlamlı ve beklenmedik kaynaklardan ilham almış.

Brower şunları söylüyor; “Şeker Adam’ın rengi ve havası, Nia ile ilk başta konuştuğumuz konulardan biriydi. Nia, renk paletine referans olması için Gordon Parks’ın bazı çarpıcı fotoğraflarını gösterdi. İnsan hakları döneminden güzel, şeker renkli fotoğraflardı. Filmin görünümü için çok ilginç bir başlangıç noktası olacağını düşündüm çünkü bazen korku filmlerinin renkleri çok gri, kasvetli ve desatüre olabilir. Çok renkli bir şey yapmanın ilginç olacağını düşündük.”

Brower şöyle devam ediyor; “Renk paleti konusunda bir başka ilham da Cabrini-Green kulelerinden gelmiş. Kulelerden birinin yıkıldığı bir görsel buldum. Apartmanların içi görünüyordu. Şaşırtıcı bir şekilde hepsi Nia’nın bana Gordon Parks’ın fotoğraflarında gösterdiği renkler yer alıyordu. Filmin renk paleti için ilhamın büyük bölümü oradan geldi.”


Cabrini-Green’i Yeniden Canlandırma : Geçmişi ve Şimdiki Zamanı Birleştirmek


Cabrini-Green çekim mekanları, filmin yapım tasarımına duygusal ve tarihi yansımalar eklemiş. Brower şunları söylüyor; “Cabrini’de çekim yapabilmemiz gerçekten inanılmazdı. O mekan olmasaydı özgün bir filmimiz olmayacaktı.” 

Hem 1978’de hem de günümüzde geçen sahneler orada çekilmiş. “1978 için bir sıra evin üst katına çıktık ve orijinal dönemine göre düzenledik. Duvarları boyadık. Renk kattık. Seti giydirdik. Alt kat sadece bir kabuktu ve günümüzü temsil ediyordu. O yüzden çürümeyi vurguladık. Yerel bir grafiti sanatçısı olan Benjamin Acuna’yla çalıştık. Orijinal kuleler artık olmadığı için bodrumdaki çamaşırhane tesisini sette inşa ettik.”

Brower ve ekibi Şeker Adam için iki sanat galerisi seti inşa etmiş. “Night Driver galerisi, bir depoda inşa edildi. Başta gerçek bir sanat galerisinde çekim yapmanın çok zor olacağını biliyorduk. Hazırlık aşaması da dahil olmak üzere üç haftaya ihtiyacımız vardı. Ayrıca çok fazla tehlikeli sahne ve kablo tesisatı gerekiyordu. Hikayeyi anlatmak için alanın coğrafyasıyla çok özgün bir şey yapmak istedik. O yüzden en iyisinin sıfırdan inşa etmek olacağına karar verdik.”

Şöyle devam ediyor, “Bir depo bulup o mekanda inşa etmeyi çok istedim. Böylece gerçekten işlevsel bir galeride olduğumuzu düşünecektik. Gerçekten sanat bölgesinde yer alan bir depo bulmak için çok zorladım. Chicago’daki önemli sanat galerilerinden birinin hemen köşesinde bir tane bulduk. Tasarımın konseptini hazırladıktan sonra Chicago’da çok sayıda galeriye gittim ve hepsinden ufak ufak ilham aldım. Sonra hepsini bir araya getirerek Chicago’ya özel olduğu hissini veren kendi mekanımızı inşa ettik.”


Sanat ve Sanatçılık : Chicago’nun Sanat Sahnesini Kutlamak


Filmin hikayesinin, temalarının ve karakterlerinin merkezinde Chicago’nun modern sanat sahnesi yer alıyor. Film yapımcıları ve Brower, şehrin gelişen sanat topluluğuna hayat vermek için Chicago’nun ünlü, yerel küratörleri ve sanatçılarıyla birlikte çalışmış. Yapımcı Win Rosenfeld şunları söylüyor; “Chicago’nun sanat dünyası büyüleyici ve dinamik bir sahnedir. Eğlenceli hikaye anlatımı fırsatları için de hazırdır. Sanat ve sergilenme biçiminde de sunum önemlidir. Gerçekten görsel açıdan resmetme ve hikaye anlatımı ön plandadır. Şeker Adam görünüşte çocukların bir efsaneye dayanarak oynadığı bir oyun. Sanat dünyası da efsaneler üzerine inşa edilir. Sembolik ve maddesel olarak kışkırtıcı olması gereken bir hikaye anlatmak önemlidir.”


Hem Nia DaCosta hem de yapımcı Ian Cooper, sanat konusunda eğitim almışlar ve profesyonel tecrübeye sahipler. İkisi de New York Üniversitesi’nden (Sırasıyla Tisch School of the Arts ve Steinhardt School of Culture) eğitim almış. Şeker Adam’ın ekibinde yer alan üç kişi daha aynı okullardan mezun olmuş. Cooper, Sanat Stüdyosu fakültesinde profesör olarak on yıldan fazla görev almış. Görsel sanatları, karma medya heykelciliği dalında uygulayan bir görsel sanatçı. Çalışmaları arasında Whitney Amerikan Sanat Müzesi ve Miami’deki Perez Sanat Müzesi’ndeki kalıcı koleksiyonları yer alıyor. Brower, Cooper’la ilk olarak Biz filminde birlikte çalışmış. Önemli bir sette gerçekçi bir modern galeri yaratma görevinde de daha iyi birini bulamazdı.

Şunları söylüyor; “Chicago’ya ilk gittiğimizde Cara’yla Chicago modern sanat dünyasını güvenilir ve gerçekçi bir şekilde nasıl resmedeceğimiz konusunda bir beyin fırtınası yaptık. İkimiz de sanat dünyasının çok uzun bir süre bir dizi önemli hatalarla resmedildiğini belirttik. O yüzden filmimiz için araştırma yaparken çalıştığımız kişilerin Chicago sanat sahnesinde gerçekten çalışan ve yaşayan kişiler olması için çabaladık. Konuşmamızdan ilham alarak Chicago School of the Art Institute, Yüksek Lisans Dekanı sanatçı Arnold J. Kemp ile filmde sahnelediğimiz kurgusal sergilerde Chicago merkezli gerçek sanatçıların eserlerini dahil etmeye ve karakterlerimize atfedilen eserlerin yapımı için de yerel sanatçılar kullanmaya karar verdik.”


Bu sanat dünyasının kasıtlı bir parodisi ya da tesadüfi bir klişesi olacaktı. Brower şunları söylüyor; “Özgünlük, Nia ve yapımcı Ian Cooper ile en başından beri konuştuğumuz bir şeydi. Her şeyin olabildiğince gerçek hissedilmesini istedim. Ayrıca başka filmlerde gördüğümüzü düşündüğümüz, sanatın veya sanat galerisinin inandırıcı olmadığı bazı şeylerden de kaçınmak istedik. Chicago’daki sanatçıları ve galerileri araştırarak çok zaman geçirdim.”

Brower ayrıca filmin sanat galerisi setlerini gerçek resimler ve sanat görselleriyle donatmak için de set dekoratörü Ryan Watson’la (Bir Yıldız Doğuyor, Queen & Slim) birlikte çalışmış. Şunları söylüyor; “Anthony için sanat yaratmak en zorlu görevlerden biriydi. Çünkü birinin geliştirmek için onlarca yılını verdiği eşsiz bir sanat tarzı yaratmamız gerekiyordu. Bizim onlarca yılımız yoktu. Sadece haftalarımız vardı.”


Adım: Anthony McCoy’un eserlerini yaratmak üzere bir sanatçı ya da sanatçıları bulmak



Resim ve Acı : Spratley ve Ovid, Anthony McCoy Oluyor


Şeker Adam’ın Laneti için en önemli projelerden biri de filmin ana karakteri olan Anthony McCoy’un resimlerini yapacak, siyahi Chicago’lu sanatçılar bulmak olmuş. Ian Cooper şunları söylüyor; “Modern sanat dünyasıyla uzun bir ilişkim var. O yüzden bu filmi doğru şekilde yapmak için o dünyada bir yer edinmek için yeni çıkan bir sanatçı olmanın ne demek olduğunu göstermek için olabildiğince gerçekçi olmam gerektiğini biliyordum. Nia ile kendimizi Chicago sanat dünyasına sokarak epey zaman geçirdik. Galerilere gittik, koleksiyoncularla ve sanatçılarla stüdyolarında görüştük. Heyecanlı ve bilgilendirici bir deneyimdi. Nia ile birlikte süreç boyunca adeta iki kardeş gibi birlikte çalıştık.

Sonunda Anthony’nin eserleri yapmaları için iki, genç, siyahi ressam bulmuşlar. Nia DaCosta şunları söylüyor; “Filmde Anthony’nin eserlerini yapmak için iki farklı ressamımız vardı. Çünkü sanatın, karakterin yaşadığı evrimi yansıtmasını istiyorduk. İlk eserleri biraz cüretkar, havalı ve soyut. Ayrıca siyahilerin acısını ve travmasını on ikiden vuruyor. O eserler için muhteşem bir ressam olan Cameron Spratley’ye rastladık. Film için dehasından biraz ödünç almak harikaydı. Sonra portre için yüz konusunda çok iyi birini bulmak istedik. Sherwin Ovid’in resimlerine rastladık. Resimlerinde insani yönü yakalayış tarzına bayıldık. Onunla çalışmamız gerektiğini biliyorduk. Chicago olağanüstü bir sanat sahnesi. O yüzden o topluluğun içinden sanatçı bulmanın mükemmel bir fırsat olduğunu düşündük.”


“Say My Name” : Cameron Spratley 


 Ressam Cameron Spratley, yapımcılara Chicago Sanat Okulu yüksek Lisans Dekanı ve aynı okulda profesör olarak da görev yapan Arnold J. Kemp tarafından önerilmiş. Ian Cooper şunları söylüyor; “Filmdeki Anthony McCoy, 29 yaşında, Chicago’da yaşayan, ilk solo sergisini yüksek okulu bitirdikten sonra iki ya da üç yıl önce açan modern bir ressam. Arnold’la iki üç yıl önce modern sanat pazarında güzel sayılacak eserlerini yapacak ilginç bir sanatçının kim olacağı konusunda konuşurken hemen Virginia Commonwealth Üniversitesi’nde resim bölümü başkanıyken ders verdiği ve iyi tanıdığı Cameron Spratley’den bahsetti.”

Spratley, Anthony’nin yüksek lisansı yeni bitirmişken kariyerini başlatan ilk eserlerini ve Anthony’nin Şeker Adam efsanesinden ilham alarak yaptığı ilk eseri olan “Adımı Söyle”yi yapmak üzere davet edilmiş. Bu eser, Anthony’ye bir galerideki grup sergisinde hak ettiği ilgiyi kazandırıyor. Eser, dehşet verici bir cinayeti tetikliyor ve sansasyon yaratıyor. Anthony’nin sanatında ve akıl sağlığında önemli bir değişimin başlangıcını oluşturuyor.

Cameron Spratley şunları söylüyor; “Bu, bir filmdeki ilk çalışmamdı. Çok ilginç bir süreçti. Kendimle Anthony arasında çok fazla benzerlik gördüm. Yapmaya çalıştığım en önemli şey ilk resimlerinin hepsini birkaç yıl önce popüler olan bir tarzda yapmak oldu.”


Spratley, “Adımı Söyle” resmi için siyahilerin dövüldüğü son polis olaylarından görsel referanslar almış. Şunları söylüyor; “Nia DaCosta, ne istediğini çok iyi biliyordu. Çok sayıda taslak yaptım ve en iyi resmi yapmaya çalışmadan önce seçmesine olanak verdim. Adımı Söyle, resmi ilginç çünkü Anthony’nin, Sherwin Ovid adında başka bir ressamın yaptığı portrelerine geçmeden önce yaptığı son resim. O yüzden o resimlerde zor olan bir şey de benim yaptığım ilk resimlerin tarzıyla Sherwin’in film için yaptığı resimlerden gelen deliliği birleştirmekti.

“Adımı Söyle” Cabrini-Green konutlarındaki ünlü cinayetlerin arkasındaki hikayeleri ve Şeker Adam efsanesinin çıkış hikayesini konu alıyor. İki öznesi var. Chicago’da yüksek lisans öğrencisi olan ve Şeker Adam efsanesine olan takıntısının kendisini Cabrini-Green’deki kamp ateşinde ölüme götürdüğü Helen Lyle ve Cabrini-Green’de şeker fabrikasında çalışan ve çocuklara verdiği şekerlere jilet yerleştirmekle haksız yere suçlanan ve dövülerek öldürülen Sherman Fields. Filmde “Adımı Söyle” eseri konukları, enstalasyonda yer alan aynaya bakıp Şeker Adam’ın adını beş kere söyleyerek efsaneye katılmaya davet ediyor.

Spratley, eseri kurgu karakteri için yapsa da yine de kendisinde kişisel bir etki yaratmış. “Belli bir konuda çalışırken her sanatçının yaşadığı zorluk, kendilerine sadık kalmaktır. Genç, siyahi bir ressam olarak kentsel dönüşüm, polis şiddeti ve tüm bu hassas konularda çalışmak ve bunlara bir eserde yer vermek zordur. Benim için bir ressam ve bir sanatçı olarak kendi ilerlemem için başka birinin acılarına bakmak ahlaki açıdan biraz zordu.”


Şeker Adam’ın Altı Portresi : Sherwin Ovid 


Yapımcılar, Anthony McCoy’un daha sonraki resimlerini yapması için Chicago’daki Goldfinch Gallery’deki bir galerici sayesinde Sherwin Ovid’i bulmuş. Ovid, senaryoyu okumadan önce yapım tasarımcı Cara Cara Brower, Nia DaCosta ve Ian Cooper ile bir saat görüşmüş. Bu görüşme, yapımcılarla paylaştığı birkaç hızlı resme ilham olmuş. 

Ovid şunları söylüyor; “Anthony’nin son sergisinden sonra, kariyerinde küçük biri niş yaşadığı bir anı temsil etmemi istediler. Gerçek sanatsal yönünün ne olacağı konusunda pek emin olmadığı bir dönemde. Çok fazla belirsizlik var. Yapımcılar benden Anthony’nin yavaş inişini temsil edecek altı resim yapmamı istedi. Bir eserle başladık. Orijinal Şeker Adam, Daniel Robitaille’ın portresiyle. O eser, biraz daha tanınabilir. Sonra seri devam ettikçe asıl karakterin yüzünü tanımak giderek daha zor olacak.”

Ovid’in bir dizi portre yapma süreci (her biri 1 metreye 1,50 metre boyutunda olan ve yapımı 7-10 gün süren) akrilik ile renklerle başlamış. “Zemindeki pigment akışı hafif bir renk solması veriyor ve figürlerin o arka planda öne çıkmasını sağlıyor. Sonra yağlı boyaya geçmeye başladım Çok koyu bir tarzla, kalın, ağır fırça darbeleriyle bir tür rahatlama oluşturdu. Biraz daha heykelsi. Bu resimlere yandan bakarsanız tuvalin yüzeyinde belki yarım ile bir santim arasında bir çıkıntı olduğunu fark edecekler. Çok kalın ve üstünkörü yapılmışlar.” 


Yahya Abdul-Mateen, bu resimleri kamera önünde yapıyor gibi olacağı için oyuncu resim yapma sahnelerinden birkaç gün önce Ovid’’le birlikte çalışmış. 

Abdu-Mateen şunları söylüyor; “Fırçayı tuvalde kullanmak, renkler, detaylar ve ressamların yarattıkları dünyaya, yaşadıkları dünyaya çok özen gösterdikleri ve renk ve ifade konusunda çok geniş bir dağarcığa sahip olduklarını öğrendim. Benim için çok keyifliydi çünkü mimarlık konusunda bir geçmişim var. Bütün gece ayakta olmayı, çizim yapmayı, modeller üstünde çalışmayı biliyorum. Benim için eski hayatıma çok benziyordu. Kendimi bir şeyi sıfırdan yaratma konusundaki o duygularla yeniden tanıştırmak güzeldi. Oyuncu olarak görevim bunu bedenimle yapmaktır. O yüzden bir alana girmek ve bunu boyalarla ve renklerle yapmak hoştu. Hatta eve dönüp boş zamanımda kendi portrelerimi de yaparak tuvalde resim yapmanın ve bir şey yaratmanın nasıl bir şey olduğunu kendime hatırlattım.”



Chicago’nun Sanatsal Kısımları : Şehrin Yeteneğini Sergilemek


Sherwin Ovid ve Cameron Spratley’e ek olarak Chicago’lu birkaç sanatçı ve eğitimci kendi eserlerinin yanı sıra yapıma rehberlikleriyle, yetenekleriyle ve uzmanlıklarıyla destek vermiş. Bu siyahi sanatçılar yaşları ve kökenleri arasında çok farklı gruplardan geliyordu. Eserleri gerek daha önce yaptıkları bağımsız eserler olsun gerekse özellikle film için yaptıkları eserler olsun yapıma galeri setlerinde set giydirme olarak katkıda bulunmuş. Cara Bower şunları söylüyor; başka yerel sanatçıların eserlerini sergilemek için de çok iyi bir yoldu.”

Chicago’da Renaissance Society’de uzun dönem küratörlük yapan ve şimdi Los Angeles’ta kâr amacı gütmeyen Laxart’ta idari yönetmen olan Hamza Walker, Night Driver Galerisi’ndeki kurgusal grup sergisi olan “Kahpe Bir Ses”in hayalet küratörü olmuş. Sergide yer alan gerçek sanatçılar arasında ise Arnold J.Kemp, Torkwase Dyson, Theaster Gates ve grafiti sanatçısı Tubsz yer almış. Brower’ın keşfettiği, Chicago’daki Hyde Park ve Evanston semtlerinde resim eğitmeni ve Chicago Ulaşım Müdürlüğü’nde otobüs şoförü olan yerel sanatçı Julian E. Williams, Brianna’nın merhum babası Gil Cartwright’ın bir geçmişe dönüş sahnesinde yer alan resimleri yapmış. 

Yapımın Chicago’nun modern sanat sahnesiyle bir araya geldiği bir başka yer de bazı oyuncuların gerçek dünyadaki meslektaşlarını canlandırdıkları anlar nedeniyle olmuş. Gelecek vadeden küratör Teyonah Parris rolüne hazırlanırken yakın zamanda New York’taki Guggenheim Müzesi’nin Genel Müdür Yardımcısı ve Baş Küratörü olan Modern Sanat Müzesi (MCA) küratörü Naomi Beckwith ile görüşmüş. Ayrıca Şeker Adamın Laneti, MCA’in içindeki galerilerde çekim yapan ilk sinema filmi olmuş. Ekip, bir sahnede Virgil Abloh’un solo sergisi Figures Of Speech”i çekmek ayrıcalığına sahip olmuş. Abloh, uluslararası üne sahip olan bir görsel sanatçı ve Louis Viton’un yaratıcı direktörü.


Beni Kiliseye Götür : Zirveye Taşıyan İç Mekan


Resim, ayrıca terk edilmiş bir kilisenin içini filmin önemli bir sahnesi olan Anthony’nin hayali bir trans halinde Cameron Spratley’nin yaptığı büyük ölçekli bir duvar resmi önünde oturduğu sahne için hazırlarken de belirgin bir şekilde kullanılmış. Çekimin son haftasında iki günde çekilen sahne için yapımcılar hikayedeki bu önemli mekan için eski Cabrini-Green alanında bulunan, dağılmış Northside Strangers Home Baptist Kilisesi’ni seçmiş.

Mekan sorumlusu Nick Rafferty şunları söylüyor; “Northside Strangers Home, Cabrini-Green içi uzun bir geçmişi olan bir kilise. Birçok Chicago’lunun bildiği bir kilisedir. Çünkü Clybourn Caddesi’nden geçersiniz. Dışında da çok güzel bir duvar resmi vardı. Orayı herkes bilirdi. Ama terk edilmiş ve bakımsız bırakılmış. O yüzden hemen iyileştirmeye başladık. Ama çok zor oldu. Sanırım birkaç kez açık artırmaya çıkmış ve sonunda elde kalmış. Sonunda mülkiyetin tüm aşamalarını geçtik ve ödeme sistemi için şifresini aldık.” 

Yapım tasarımcı Cara Brower büyülenmiş. “Kilise bir dönem kulelerin arasında, halkın toplanma mekanıymış. Cephesi Afrikalı Amerikalı duvar ressamı William Walker tarafından süslenmiş. Sonunda resmin üstü boyandığında toplumdan ve tarihçilerden haklı bir tepki almış. Cephe, grafik şekliyle şimdi tümüyle düz griye boyanmış. Yanından geçerken bıraktığı etki oldukça ürpertici.”

Ancak orada çekim yapmak ciddi bir çalışma gerektirmiş. Rafferty şunları söylüyor; “Sonunda içeri girdiğimizde yıllardır dokunulmamış güzel ve çok huzurlu bir yer bulduk. Ama Cara’nın dediği gibi bakımsızdı ve o kadar uzun süre ihmal edilmişti ki su girmeye başlamıştı ve küf sorunu vardı. Doğa her zaman yaptığı gibi mekanı ele geçirmişti ve her yanı küf doluydu. Çevre temizlik şirketi tuttuk ve mekanı tümüyle dezenfekte ettik ve çekim için güvenli hale getirdik. Filmin sonunda çok önemli bir bölüm.”



KOSTÜM TASARIMI


Beyaz İş Tulumu ve Şeker Adam’ın Paltosu : Gardırop Tasarımının Ötesi


1992 filminden kalan en simgesel parça o filmde Şeker Adam’ın giydiği kürk yakalı trençkot imiş. Yeniden tasarlama işi Şeker Adam’ın Laneti filminin kostüm tasarımcısı Lizzie Cook’a düşmüş. Şunları söylüyor; “Orijinal Toddy Todd Şeker Adam paltosu çok geniş kalıplı, koyun postundan geniş yakalı bir paltoydu. O görünümü kullanmak ama bizim Şeker Adamımızı doğru zaman dilimine yerleştirmek için 1970’lerin tarzını kullanmak istedim. Deri paltoyu yapması için çok yetenekli bir terzi buldum. Hem yaratıcı hem de fonksiyonel anlamda inanılmaz detaylı.”

Cook, filmin diğer gardırobu için Chicago’nun sanat sahnesinden ilham almış. “Anthony McCoy, 20’li yaşlarının sonunda, gerçek sanat ve galeri dünyasına geçiş yapıyor. O yüzden genel olarak karamsar. Koyu renkler giyiyor. Yumuşak renk tonları, griler, kahverengiler ve bordoların kirli tonlarını kullanıyor. Anthony paralı bir kökeni yok. Basit bir gömlek adamı. Converse ayakkabı, tişört ve kapüşonlu sweatshirt giyiyor. Karakter özelliği olarak hep bere takıyor. Bunun gibi küçük şeyler onu diğer karakterlerden ayrıştırmama yardım eden eğlenceli unsurlar oldu.”

Anthony’nin resim yaparken kullandığı gardırop çarpıcı bir şekilde farklı. Cook şunları söylüyor; “Adeta resim yapma zırhını kuşanıyormuş duygusu vermek istedim. Refleks olarak giydiği ve resim yaparken bir parçası haline gelen bir şey olmasını istedim. Sonunda eski iş tulumu tasarımını kullandık. Mükemmel kumaşı bulduk ve yetenekli terzimize sekiz adet yaptırdık, eskittik ve boyattık.”

Cooki bir geçmişe dönüş sahnesi için de Helen Lyle karakterinin 1992 filminde yakılarak öldürüldüğünde giydiği beyaz elbiseyi yeniden yapmak zorunda kalmış. “Orijinal filmden ekran görüntülerini ve görselleri bulmaya çalıştım. Ama görebildiğiniz tek şey omzu. O yüzden yaratıcı yetkimi kullandım. Omuz görselini ana öğe olarak kullanırken elbisenin hafif, ruhani bir duygusu olmasını istedim. Sonuç basit, dökümlü ve ruhani bir elbise oldu.”


MAKYAJ


Arı Sokmaları ve Kangren : Şeker Adam’ın Dehşeti


Anthony McCoy, film boyunca elindeki arı sokması zaman içinde yayılırken ve görünümünü değiştirirken mide bulandırıcı şekillerde dönüşüme giriyor. Yönetmen Nia DaCosta, Anthony’nin çürüme görünümü için biraz David Cronenberg’ün 1986 yılı korku klasiği olan Sinek filminden ilham almış. Şunları söylüyor; “Orijinal Şeker Adam’ın Laneti filminde beden dehşeti hikayenin büyük bir bölümünü oluşturuyor. Bence benden dehşeti çok güzel çünkü doğrudan karakterle ve psikolojik dehşetle bağ kuruyor. İlham almak için Sinek filmini yakından inceledim çünkü beden dehşetini psikolojik çöküşle ustaca harmanlıyor.”

Bu iğrenç görsel sanatı yaratmak üzere filmin makyaj efektleri ekibinin başına Anthony Kosar (Lovecraft Country, Fargo) gelmiş. Kosar, sektörde deneyimli olan Aaroon Sims’in (O, Wolverine) yaptığı konsept tasarımları kullanmış ve protezleri yorumlayıp yontarak orijinal konsepte olabildiğince yaklaşmaya çalışmış. “Yontmak çok eğlenceliydi. Aaron’ın çok güzel bir tasarımıydı ve benim stüdyom da onları yontmak için çok hevesliydi.” 

Hepsi Yahya Abdul-Mateen II için özenle yapılmış. Şunları söylüyor; “Filmde Anthony Cabrini-Green’i ilk ziyaret ettiğinde bir arı tarafından sokuluyor. İz, kısa sürede diğer her şeyin sürekli düşüşe geçmesine neden oluyor. Sonunda pek de umursamadığı küçük, çirkin bir lekeye dönüşüyor. Film boyunca orayı kurcalayıp kaşıyor. Şişmeye başlıyor ve kocaman çirkin bir şeye dönüşüyor.”


Kosar ve ekibi Anthony’nin cildinin bozulmasının haritasını çıkarmış. Kosar şunları söylüyor; “Bir döküntüyle başlıyor ve sonra koluna yayılıyor. Kolundaki derinin tamamen kangren olmasına neden oluyor. Her şey ölüyor. Yayılırken derinin altında bir peteğe dönüşüyor ve sonunda yüzüne kadar yayılıyor. Çok iyi bir efekti ve evriminin birçok aşamasını izlemek hem keyifli hem de zorlayıcıydı.” Doruk noktasında Abdul-Mateen’e tecrübeli makyaj sanatçılarından oluşan bir ekip tarafından uygulanan makyaj süreci dört saat sürmüş.


Kosar Stüdyoları Anthony’nin makyajına ek olarak Şeker Adam’ın kancasına da yapmış. Kosar şunları söylüyor; “Dijital olarak bünyemizde üretildi ve 3-D olarak basıldı. Kancanın birkaç varyasyonunu yaptık. Kahraman kancamız vardı. Sertti ve yanlış kullanımda tehlikeli olabilirdi. Ama ayrıca birkaç tane de yumuşak ve kimseye zarar vermeyecek şekilde dublör kanca yaptık. Dublör kancaların uçları bükülebilir ve yumuşaktı. Kancayla birlikte gereken her sahnenin ihtiyacına göre kullanılmak üzere protez kol darbesi ve post prodüksiyonda görsel efektlerle dijital olarak çıkarılacak olan oyuncunun yeşil eldivenin etrafında kullanılacak şekilde tasarlanan diğer kanca donanımları gibi birkaç donanım daha yaptık.



Yönetmen: Nia DaCosta

Senaryo: Jordan Peele & Win Rosenfeld ve Nia DaCosta 

Oyuncular: Yahya Abdul-Mateen II, Teyonah Parris, Nathan Stewart-Jarrett, Colman

Domingo

Yapımcılar: Ian Cooper, Win Rosenfeld, Jordan Peele

İdari Yapımcılar: David Kern, Aaron L. Gilbert, Jason Cloth 

Tür: Korku


Filmin mmknmrtb notu:   6,5   /10