16.2.21

Frida Kahlo


Frida Kahlo, 6 Temmuz 1907’de Meksika’nın Coyoacán şehrinde dünyaya geldi. 

Bundan tam 47 yıl sonra aynı şehirde, çok sevdiği Meksika’sında ölmeden önce başından pek çok şey geçti, Diego Rivera’sıyla tanıştı, dünyaca ünlü bir sanatçı oldu ve öldükten yıllar sonra bile ilham vermeye devam eden ikonik bir figüre dönüştü. 

Başından geçen olaylardan en önemlisi, hayatının gidişatını tam anlamıyla değiştirecek o otobüs kazası oldu. 

Bu yüzden öğrenimine son vermek zorunda kalan Frida, çok istediği tıp eğitimini alamadı. 

Kocası kadar fırtınalı bir mizaca sahip olan Frida Kahlo, Diego Rivera’yla ilk önce 1929’da evlendi. 

1930’larda, Detroit, San Francisco ve New York’a giden duvar ressamı Rivera’ya eşlik etti ve dönüşünde sanat akademisi La Esmeralda’da ders vermeye başladı; öğrencileriyse ona Los Fridos diyordu. 


Frida Kahlo, Kolyeli Otoportre, 1933

O, zamanının çok ilerisinde bir sanatçıydı. Hatta Diego gibi, Komünist Parti üyesi olan Frida’nın Meksika’nın politik sahnesinde etkin bir rolü de oldu. 

Gelman Koleksiyonu Frida, Jacques ve Natasha Gelman’laysa Diego aracılığıyla tanıştı. Ve bu tanışma, Frida’nın, Gelman Koleksiyonu’nda ağırlıklı bir rol oynamasına kadar gitti.

Gelmanlar’ın 1943’te aldıkları ilk yağlıboya, Frida’nın sipariş üzerine yaptığı Natasha portresi oldu. Bu portreyi on iş daha izledi. 


Frida Kahlo, Natasha Gelman’ın Portresi, 1943

Natasha’ysa Frida Kahlo’yu şöyle anlattı: “Bir gece Frida, bizi modacı Henri de Châtillon’un evindeki kokteyle davet etti; orada küçük bir sergi düzenlemişti. İçeri girdiğimizde “Düşüncelerimde Diego”yu gördüm. O resmi ve Frida’nın diğer resimlerini, hala, ilk gördüğüm günkü kadar severim.”

Diego Rivera çok başarılı ve çok aranan bir portre ressamıydı, zira bütün modellerini güzel göstermeyi başarırdı, ama bu özel durumda bunun hiç de zor olmadığı bellidir. Çünkü Natasha Gelman göz kamaştırıcı güzellikte bir kadındı ve Diego, daha önce Natasha’nın vücudunu çizmişti. 


Frida Kahlo, Diego Rivera, 1937

Hotel Reforma’da yabancı yatırımcı Blumenthal’in sahibi olduğu gece kulübü Bar de Ciro için bir dizi duvar resmindeki modellerden biri de Natasha’ydı. Yatırımcı Blumenthal, film yapımcısı Jacques Gelman’ın dostuydu ve oyuncu ve komedyen Cantinflas ile Club de Ciro’daki gece hayatını canlı tutuyorlardı. Bu duvar resimleri dizisi, Rivera’nın ifadesiyle salon üslubunda yapılmıştı ve cömertçe pozların sergilendiği çok sayıda nü resimden oluşuyordu. Bu dizide ‘üzüm asması’ olarak resmedilen hanımefendinin Natasha Gelman olduğu söylenir, nitekim Frida Kahlo da bu yüzden tepki olarak kıskançlığını kendi Natasha Gelman portresiyle göstermişti.


Frida Kahlo, Saç Örgülü Otoportre, 1941


Frida’nın Otoportreleri

Frida Kahlo’nun resimleri çelişkilerle yoğrulmuş karizmatik yapıtlardır. Resimleri onun acıları ve temel sorunlarıyla baş etmeye çalışır. 

Eserleri, fazla büyük ve çok sayıda da değil, yaklaşık 140 tablo ve bir o kadar da desenden oluşmaktadır. Kahlo’nun karmaşa, edebi göndermeler ve imalar içeren bu resimleriyle sorgu dolu bakışlarını izleyiciye çevirdiği çok sayıda otoportresi büyüleyicidir.

Mesela Frida, Diego Rivera ile ikinci kez evlendikten hemen sonra, en meşhur eserlerinden biri olan Saç Örgülü Otoportre’yi yaptı. Bu otoportresinde kendini son derece egzotik ve neredeyse sinir bozucu denecek kadar da dikbaşlı biri olarak resmettiğini görebilirsiniz. 

Frida resimde giysisiz ve korunmasız; onu koruyan tek şey, yapraklarıyla çıplaklığını örten üzüm asmasıdır. Eski çağlardan beri ebedi hayatın simgesi olan ve incir yaprağının yanı sıra cennet giysisi sayılan asma yaprağı, Kahlo’nun sık sık başvurduğu amblemler arasında ‘ölümsüz aşk’ı simgeler. (1) 

Kahlo’nun belirsizlik hissi, resimde ayrıca korunma ihtiyacını ve kırılganlığını simgeleyen çıplaklığıyla da birleşti. Frida, eski dostu ve doktoru Dr. Leo Eloesser’e 1941 Temmuz’unda şunları yazdı: “Yeniden evlilik iyi gidiyor. Kavgalar azaldı, karşılıklı olarak daha fazla anlayış var, ben de onun kalbinde aniden önemli bir yer tutuveren öteki hanımlar hakkında daha az sorgu-sual yapıyorum. Gördüğün gibi, hayatın böyle bir şey olduğunu nihayet kavrayabildim –geriye kalan ne varsa hayal ürünü. Sağlığım daha iyi olsaydı, mutlu olduğum bile söylenebilirdi, ama tepeden tırnağa böylesi bir enkaz olmam, arada aklımı darmadağın ediyor, bana acı anlar yaşatıyor…” (2)

(1) Üzüm asması, antik çağdan beri Baküs’ün zevk alemlerinin simgesi ve giysisidir. Amicus Post Mortem amblemi için bkz. Henkel und Schöne 1996, s.259. (Açık başlık: Arthur Henkel und Albrecht Schöne, Emblemata: Handbuch zur Sinnbildkunst des XVI. Und XVII. Jahrhunderts , Stuttgart und Weimar 1996.) 

(2) Kahlo’dan Eloesser’e Mektup, 18 Temmuz 1941. Raquel Tibol, Jetzt wo du mich verlaesst, liebe ich dich mehr denn je, Münih 2004, s. 252)


Frida, Diego’nun Bakışları Altında Otoportresini Boyuyor

Düşük ve Frida Üzerindeki Etkileri

Frida Kahlo 1932’de Diego Rivera ile bir süre Detroit’te kaldı. Rivera, duvar resimleri yapıyordu. Frida hamileydi ve çocuğunun doğumunu karmaşık duygularla bekliyordu. Sağlık durumu parlak değildi ve anneliğin getireceği yükün altında ezilmekten korkuyordu.

Ne var ki işler düşündüğü gibi gitmedi. Frida, 1932 Temmuz’unda Detroit’teki Henry Ford Hastanesi’nde düşük yaptı. Bu travmayla sanat yoluyla başa çıkmaya çalışıp iki eser yarattı: Metal üzerine yağlıboya Henry Ford Hastanesi adlı tablosu ve bütün eserleri arasında tek taşbaskı olan bir eser daha.


Düşük, 1932, Taşbaskı

İkinci düşük betimlemesinde doğmamış bebek için yas tutma, bir yanda doğanın yaratıcı gücüyle –ki sayfanın sol tarafında hücre bölünmesi ve insan yaşamının oluşması yer alır– öte yanda da insan elinden çıkma şeyler arasındaki zıtlıktan –ki sayfanın sağ tarafındaki el bu yüzden kocaman ve abartılarak çizilmiştir– hiçbir zaman tatminkâr bir güzelliğin doğamayacağı gerçeği ile hesaplaşma vardır.



Bir Fil, Bir Güvercin

Diego Rivera 1929’da Frida Kahlo’yla evlendiğinde, dönemin entelektüel ve sosyal çevreleri Rivera’nın dev fiziğiyle Frida’nın küçük ve narin bedenine göndermede bulunarak bu evliliği “bir fille bir güvercinin birleşmesi” olarak nitelediler. Fotoğrafçı Edward Weston çiftle ilk tanıştığında, Frida’yla ilgili şunları söylemişti: “… O kadar zayıf ki, Diego’nun yanında ufacık bir taş bebeğe benziyor, ama sadece görünüşte, çünkü güçlü ve büyüleyici bir kadın. Babasının Alman kanından hiçbir iz taşımıyor. Sandaletleri de dahil yerli kıyafetleri giyip San Francisco sokaklarında sansasyon yaratıyor.”

Diego Rivera da kişisel bir imaj oluşturmuş, Meksika’ya Avrupa avangardını getiren kübist ressam rolünü benimsemiş, devrimci Meksikalı ressamların lideri oldu. Öyküler uydurmaktan hoşlanırdı, örneğin otobiyografisinde anlattığı yamyamlık deneyimi, her şeyi yiyip yutan dev şöhretini pekiştirmek için uydurulmuş bir öyküydü. Tıpkı Frida gibi, Diego da öyküler uydururken efsaneleştirilmesine katkıda bulunacaklarını aklından geçirmiyordu.

Frida ve Diego üzerine Cristina Kahlo Alcalá’nun “Frida ve Diego, Koleksiyonerlik Ruhu” adlı yazısından alıntıdır.


Nickolas Murray, Beyaz Bankta Frida, 1938

Nickolas Muray’in Frida Kahlo Portreleri

Macar asıllı ABD’li fotoğrafçı Nickolas Muray, tatil için 1931 Mayıs’ında Meksika’ya gitti. Meksika’ya geldiğinde bir kadınla ciddi bir ilişkiye girmek niyetinde değildi, ama Kahlo’yla tanışınca, onu biricik ve özel hissettirmesine, ilişkilerinin kalıcı bir şeye dönüşebileceğine inandırmasına karşı koyamadı. Bu aşk macerası, Kahlo ve Rivera’nın ayrı olduğu o ortadaki dönemde geçti. Meksika’dan ayrılırken Frida ona bozuk bir Macarcayla yazılmış bir not verdi:

“Nick,

Seni bir meleği seveceğim gibi seviyorum,

Vadideki zambağımsın aşkım,

Seni asla unutmayacağım, asla,

Sen benim hayatımsın,

Umarım bunu hiç unutmazsın.

Frida”

Salomon Grimberg’in “Gelman Koleksiyonu’ndan Frida Kahlo ve Diego Rivera” sergi kataloğundaki yazısından alıntıdır.


Frida Kahlo, İçi Açılmış Yaşamı Görünce Korkan Gelin, 1943

Yin-Yang; Frida Yorumu İle

Frida Kahlo, bu tablosunda Memento mori, yani ölüdoğa geleneğinden yararlanır ve çeşitli edebi kaynakları kullanarak kendisiyle cinsel haz ve aşk arasındaki karmaşık ilişkiyi betimler. Resmin doğasını canlandırmak için meyveler şehvet uyandırıcı bir biçimde düzenlenmiştir: İki yarım karpuz parçası ve iki yarım hindistancevizi beraberce yin-yang biçimini oluştururlar. Erkeği temsil eden yang alt tarafta muzlarla, dişiyi temsil eden yin ise üst tarafta açılmış papaya ile gösterilir. Her iki parça da birbirini tamamlar, ama asla birleşemezler, bu nedenle karpuzlar tek bir parçadan kesilmemiştir ve hiçbir zaman bir araya getirilemez.

Frida’nın Desenleri

Frida Kahlo’nun erken dönem yağlıboya tablolarındaki nesnel dünya, 1940’lardan sonra yerini düşgücünden kaynaklanan bir desen dünyasına bıraktı. Kahlo için burada belirleyici olan, desenlerin az sayıda araç-gereçle çizilebilir olmasıydı. Desenleri, yapımı karmaşık yağlıboya tablolara göre çok daha kendiliğinden ve doğrudandı. Frida, hasta yatağında kurşun kalemlerle, sepya boyalarla kolayca desen çizebiliyordu. Bütün o karmakarışık ve derinlere inen fantezileriyle bu usta işi desenler, bizi Frida’yla ilişkilendirilmeyen kendine özgü formlar dünyasına götürdü desek yerinde olur. Frida desenlere zaman zaman kimliği tanınacak şekilde dost ve akrabalarını, yer yer kendi portrelerini bile usulca sızdırdı.

Adios, Frida

Frida, geçirdiği yirmiden fazla ameliyat, pek çok düşük ve kürtajın ardından 1954’te, 47 yaşındayken öldü. Birçok sanatçıya nazaran oldukça erken gelen ölümünün ardından, doğup büyüdüğü ve öldüğü ev, namı diğer Mavi Ev müzeye dönüştürüldü. Kahlo aramızdan ayrılalı yıllar geçmiş olsa da, o hala sanatçılara ve hatta modacılara, arkasında bıraktığı yaklaşık 140 tablosu ve yaşama tutunma hikayesiyle ilham vermeye devam ediyor.


İşbu yazı Pera Müzesi tarafından hazırlanmıştır.