3.7.20

Korkuyorum Anne


"Film, Ali’nin geçirdiği bir kaza ile başlıyor. 
Ali, kazada hafızasını kaybediyor. 

Filmin bütün insanları kendilerini Ali’nin kafa karışıklığı ile gelen bir karmaşanın içinde buluyorlar: Bu karmaşanın bir başka adı, hayat. 

Bu karmaşayı, elden ele dolaşan, sahibini arayan değerli bir yüzük, uzak bir hırsızlık hikâyesi ve yalan bir polis soruşturması daha da renklendiriyor.

Reha Erdem’in yönettiği ve Ali Düşenkalkar, Işıl Yücesoy, Köksal Engür ile Şenay Gürler’in oynadığı oynadığı Korkuyorum Anne, 17 Mart 2006’da Kenda Film dağıtımıyla Atlantik Film tarafından vizyona çıkarıldı."




Pek beğendiğim Kaç Para Kaç'tan sonra merakla beklediğim ve gecikmeli de olsa görebildiğim bu son Reha Erdem filmi bana tam anlamıyla bir sürpriz oldu..

Korkuyorum Anne uzun ama akıcı, dramatik ama komik, fizyolojik ama psikanalitik bir içeriğe sahip; dinamik bir kurguya, sinemamız için hiç alışılmadık şaşırtıcılıkta bir üslubun eşlik ettiği, çok başarılı bir film..





Adı, filme her ne kadar yakışıyorsa da; saçından yalanına, tırnağından korkusuna ve hapşırığından aşkına her yönüyle salt insanı irdelemesine bakarsak eğer, filme ilk verilen, İnsan Nedir ki? adı, daha bi cuk oturuyormuş gibi..

Aynı şekilde; emekli sağlık memuru Rasih Bey'in evindeki insan anatomisi posterleri ve maketi, Ölü Kitabı, mahalle kasabının "İnsan dediğin nedir et, kemik, yağ ve sinir.. Danadan ne farkımız var" söylevi, bir de -doğal olarak- herkesin yarı çıplak olduğu 'plaj sahnesi'nde 'Vücudumuzu tanıyalım' plânları, hep bizi bize 'hatırlatan' unsurlar idi..




Bu arada filmin -nadiren susan- 'Arap-Hint-Çigan' kırması müziğinin, perdede olan bitenlerle hiç alâkası olmadığını yönetmenimiz görmemiş/görememiş mi, yoksa böyle mi uygun görmüş, ben anlayamadım doğrusu..
Senaryoyu bilen birine, salt bu 'film müziği'ni -yani görüntüsüz olarak- dinletsek bile, "Ne alaka birader?" diyeceğine kesinlikle eminim..

Neyse.. "Filmin tek kusuru bu olsun" diyeyim, ve filmde özümü etkileyen bazı sahnelere geçeyim..




Rasih beyin, 'tak çıkar' şekilli anatomi maketindeki her bir organı yerinden çıkarıp, tozunu dikkatlice alıp yerine takması, ama sıra yüreğe gelince onu bir türlü yerine takamayarak telaşlanması..
Telesekreterden sık sık "Alöoo..ordasın biliyorum." diyen yüzsüz adamın yüzünü -merak ettiğimiz halde- göremeyişimiz..
Finalde, gururuyla oynanmış Keten'in intihar etmek maksadıyla korkusuzca çıktığı tepede -aklı başına gelerek- "Korkuyorum anne!" haykırışıyla herkesin rahatlaması ve 'normal'e dönüş..

'İnsan eşittir erkek" zihniyetli kasabın, insanlara tepeden bakmak için özellikle yükseltilmiş tezgahından 'saftorik' Ali'ye verdiği vaazlar..
Küçük Çetin'in, 'çat orada çat burada çat kapı arkasında' misali, sempatik halleri..
'Cam silen kadın'ın, hep cam pervazlarında yaşarmışcasına o 'Tarzanvari' duruşu.. falan..




O değil de, ilgili sahnelerde ara ara derin nefesler alıp vermeyi ihmal etmemem de, filmin özümde doğrudan zuhur eden bir etkisiydi..
Ha bir de, terzi bir annenin erkek çocuğuna verebileceği en güzel adlardan biri olmalı herhalde, Keten..

Korkuyorum Anne / İnsan Nedir ki?


Yönetmen: Reha Erdem
Senaryo: Reha Erdem, Nilüfer Güngörmüş
Oyuncular: Ali Düşenkalkar, Işıl Yücesoy, Köksal Engür, Şenay Gürler, Bülent Emin Yarar, Turgay Aydın, Arzu Bazman
Yapım: 2004, Türkiye, 128'

 /10


(İşbu yazı 2006 yılında yazılmıştır)