2.3.17

Rings / Halka 3



Rings / Halka 3, sevilen korku filmi serisi Halka’nın yeni bölümü.

Genç bir kadın, erkek arkadaşını izledikten yedi sonra öldürüleceğini söyleyen gizemli bir video kasetle ilgili karanlık bir alt kültürü araştırmaya başladığında onun için endişelenmeye başlar.
Erkek arkadaşını kurtarmak için kendini feda eder ve böylece korkunç bir keşifte bulunur; daha önce hiç kimsenin görmediği filmin içinde “başka bir film” vardır.

Paramount Pictures sunar, bir Parkes+MacDonald Prodüksiyonu.
İdari Yapımcılar: Amy Sayres, Ehren Kruger, Mike Macari, Neal Edelstein, Christopher Bender, J.C. Spink ve Roy Lee.
Yapımcılar: Walter F. Parkes ve Laurie MacDonald.
Hikaye: David Loucka ve Jacob Estes.
Senaryo: David Loucka ve Jacob Estes ve Akiva Goldsman.

Yönetmen: F. Javier Gutiérrez.
Oyuncular: Matilda Lutz, Alex Roe, Johnny Galecki, Aimee Teegarden, Bonnie Morgan ve Vincent D’Onofrio.




Filmin mmknmrtb notu ::

Bu film hakkında fazla bir şey yazmak istemiyorum; sadece şunu söyleyeyim: En tırstığım -ki benim lügatımda tırsmak, korkmanın sınırlarını aşan çok boyutlu bir hadisedir- dolayısıyla da çok beğendiğim bu seriye yapılmış bir hakaret olarak değerlendiriyor ve bunun -yukarıda adı geçen- sorumlularının, Samara Hanım'ın tasallutuna uğramalarını niyaz ediyorum..

4  /10




KUYUYA DÖNÜŞ

Efsaneyi duydunuz: Kaseti izlersiniz, telefon çalar ve yedi gün sonra ölürsünüz.
Samara Morgan’ın intikam dolu lanetli ruhu 2002 yılından beri videolara rastlayan talihsiz meraklı ruhları mahvetti.

Yönetmen F. Javier Gutiérrez şunları söylüyor; “Halka, tamamen farklı bir korku filmi türüne kapı açan, yenilikçi bir filmdi. Gerçekten kanlı veya şiddetli bir film değildi ama her karesi korku saçıyordu.”

Gutiérrez, teknoloji ve etik ilişkisi, Samara’nın hikayesini devam ettirme kararında önemli bir rol oynadığını söylüyor.
Gutiérrez şöyle açıklıyor; “Kültür olarak videolara saplantılıyız ve onları izleme şeklimiz ilk iki Halka filminden bu yana dramatik biçimde değişti. Eskiden VHS izlemenin bir ritüeli vardı. Raftan bir kaset seçerdiniz, bazen geri sarmanız ya da ayarlama yapmanız gerekirdi. Hepsi çok zaman alırdı. Ama bugün çeşitli cihazlarda bir düğmeye basıyorsunuz ve video anında oynuyor.”

Gutiérrez şöyle devam ediyor; “Teknolojinin özünde nasıl değiştiğini, lanetin nasıl işlediğini ve nasıl yayıldığını incelemek istedim. Sadece videoları izlemek değil, kopyalarını almak ve laneti aktarmak da çok daha kolay. İki tıklamayla bir düzine kişiye gönderiyorsunuz ve onlar da bilgisayarlarında veya telefonlarında izliyorlar. Bugün ekranlar her yerde. Bu yüzden Samara’dan hiçbir zaman korunmuş olmuyorsunuz.”

Gutiérrez’in ilk filmi Before the Fall da benzer şekilde kötü bir olaya yaklaşan günleri sayan hazır bir tehlikeyi konu alıyordu. Fakat film, lanetli bir video kaset yerine üç gün sonra dünyaya son vermek üzere gelerek olan meteorla insanlığın çöküşünü inceliyordu.

Gutiérrez şöyle devam ediyor; “İyi insanların tehdit altındayken başkalarına zarar verme isteğinin korkunç bir yanı var. Samara’nın hayatta kalması, insanların laneti başkasına geçirmesine bağlı.”

Oyuncu Alex Role, filmde Holt’u canlandırıyor ve şunları söylüyor; “Javier düzgün bir sanatçı. Aynı zamanda Halka’nın çok büyük bir hayranı. Orijinal filmlerin duygusunu yakalamak için olağanüstü, korkunç görseller yaratmak için gereken ve aynı zamanda filmimize özel olan kusursuz kombinasyon da bu.  Kendisi görsel bir hikayeci ve gerilimi inşa etmek konusunda kesinlikle mükemmel. Befor the Fall, inanılmaz bir gerilimdi ve rahatsız ediciydi. Bu filme de aynı anlayışı taşımasını çok beğendim. Bu dünyaya, mitolojisine tamamen bürünmüş ve bu film için daha mükemmel bir tercih olamazdı.”




ŞEYTAN YENİDEN DOĞUYOR

Johnny Galecki şunları söylüyor; “VHS’nin ölümünü gördüğüm zaman ben de herkes gibi üzülmüştüm. Ama umut ışığı Samara’nın kimseyi öldürememesiydi.”
Galecki, bir garaj satışında lanetli bir kasete rastlayan, eski video kasetlerle ilgilenen bir biyoloji profesörünü canlandırıyor. Gabriel merakı yüzünden bir gece kaseti izler ve bildik bir şifreli telefon çağrısı alır; bir kızın sesi akıldan çıkmayan sözcükleri iletir “yedi gün”.
Galecki şunları söylüyor; “Karakterim bazı sonuçlara varıyor. Gördüklerinin, bir biyolog olarak daha önce hiç kanıtlayamadığı bir şey olan ruhun kanıtı olduğuna işaret ettiğini düşünüyor.”

Gabriel kısa süre içinde kasetin içeriğini dijitale dönüştürüyor ve teorilerini test etmek için öğrencilerinden oluşan bir hedef grup oluşturuyor.
“Karakterim, her öğrencisine kaseti izlettiriyor. İzlediklerinde laneti alıyorlar ve çılgınca şeyler görmeye başlıyorlar. Güvenlikleri için bir “takipçi” ayarlaması yapıyorum. Yani laneti aktarabilecekleri başka bir öğrenci buluyorum. Her şey kasetin doğasını incelemek ve hiç kimsenin zarar görmemesi üzerine tasarlanıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi işler planlandığı gibi gitmiyor.”

Matilda Lutz, liseden yeni mezun olan ve sevgilisi Holt (Roe)'nun okuldaki ilk birkaç haftasında kaybolan Julia’yı canlandırıyor.
Lutz şöyle anlatıyor; “Julia ve Holtz’un çok güzel bir ilişkileri var. Bu yüzden sevgilisi üniversiteye gittiğinde hala konuşuyorlar ve mesajlaşıyorlar. Sevgilisi birkaç gün cevap vermeyince Matilda şüpheleniyor.”

Julia, kampüsü ziyaret ettiğinde ve Sky’ı (Aimee Teegarden) izleyerek Gabriel’in yeraltı operasyonuna ulaştığında korkularında haklı çıkıyor. Sky, kendisine Holt’u görmeye götürmeyi teklif ediyor ama önce Julia’nın bir videoyu izleyebilmesi için Sky’ın dairesine uğramaları gerekmektedir.




Teegarden şöyle anlatıyor; “Sky, Gabriel’le birlikte olan bir yüksek lisans öğrencisi. Kötü biri değil ama kaseti izlediğinin yedinci gününde ve zor bir hafta geçirmiş. Halüsinasyonlar görüyor ve büyük bir sinir krizi yaşıyor çünkü Gabriel ona bir takipçi bulmamış ve zamanı tükenmek üzere. Juia’nın kaseti izlemesini sağlayabilirse güvende olacak.”

Holt, Julia’yı tehlike hakkında uyarmak için tam vaktinde ortaya çıkıyor. Ama kendisinin de kaseti izlediğini ve bir takipçiye ihtiyacı olduğunu itiraf ediyor. Holt başka bir odada uyurken Julia fedakar bir şekilde videoyu izliyor ve bir şey keşfediyor. Artık sadece kendisinin görebildiği bazı sahneler vardır.
Julia, garip vizyonlar deneyimlemeye başlarken Holt’la birlikte laneti bozacak ipuçlarını çözmelerine yardım etmesi için Gabriel’e danışmaya gidiyorlar.

Roe şunları söylüyor; “Holt’un Gabriel’le ilişkisi karmaşık. Gabriel çok karizmatik biri ve gruba katılmayı bir onur gibi gösteriyor ama aynı zamanda Holt’la Julia’nın hayatlarını da tehlikeye atıyor. Holt, bu adamdan nefret edemiyor çünkü Gabriel, Samara’yı herkesten daha iyi anlıyor ve Julia’nın hayatını kurtarmak için en iyi şansları o.”

Lutz şunları ekliyor; “Johnny, sette çok eğlenceliydi. Kötü tercihleri beni öldürebilecek olsa da ona sinirli kalmak imkansızdı.”

Julia ve Holt’’un ipucu arayışları onları Samara’nın trajik geçmişiyle ilgili sırları barındırıyor olabilecek Washington’daki bir kırsala götürüyor. Orada görme engelli bir mezarcı olan Vincent D’Onofrio’nun Burke karakteriyle karşılaşıyorlar.

D’Onofrio şöyle aktarıyor; “Burke’ün hayatı da Samara’dan olumsuz şekilde etkilenmiş. Başta ne derece olduğunu bilmiyoruz. Ama önce yardımcı olmaya çalışsa da Julia, Burke’ün geçmişinden gömülü bırakmış olması gereken bazı şeyleri ortaya çıkarıyor.”

D’Onofrio, görme engelli karakterin zorlayıcı rolünü hoş karşıladı. Görmek, verdiğiniz her kararın bilinçaltındaki bir parçasıdır. Göremediğinizde dünyaya farklı bir yerden yaklaşırsınız. Bu yüzden çok fazla araştırma yaptım, evde çalıştım ve tabii ki “Netflix’in Daredevil”ındaki rol arkadaşı Charlie Cox (dizide bir görme engelliyi canlandırıyor) ile notlarımı karşılaştırdım. Farklı oyuncu kaslarınızı kullanıyorsunuz ve bu benim için her zaman ilginç olmuştur.”

Roe şunları ekliyor; “Vincent’ten çok şey öğrendim. Role sadece ince ve orijinal bir yoğunluk katmakla kalmadı aynı zamanda diğer oyuncuları da son derece destekledi. Büyük oranda bir oyuncu oyuncusu tarzında ve en iyi performanslarımızı sergilememiz için bizi esinlendirdi.
Lutz şöyle anlatıyor; “Vincent’la çalışmak müthişti. Onun gibi muhteşem bir oyuncuyla çalıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.  Onun yoğunluğu, tam da benim her sahnede ihtiyacım olan şeydi.”



GÜNEYDOĞUDAN KUZEYBATI

Prodüksiyon Tasarımcı Kevin Kavanaugh, yeni ama bildik bir Halka dünyası yaratmaktan sorumluydu.
Şunları söylüyor; “İlk filmin Kuzeybatı Pasifik’te geçmesini çok sevmiştim. Bu yüzden bu sefer aksiyonu Seattle’ın dışına taşımak ve biraz daha kırsal ve banliyö havasında olmasını istedik. Filme tanıdık bir yerden giriyorsunuz. Sonra çok daha karanlık bir yere doğru, tavşan deliğine doğru gidiyorsunuz.”

Prodüksiyon Atlanta’daydı ve Kavanaugh’ın ekibine güneşli Georgia’yı yağmurlu Washington gibi gizlemek gibi zor bir iş yaratmış.
“Neyse ki iki eyalet de oldukça yeşil, ama yağmurun büyük bölümünü kendimiz yapmak zorunda kaldık. Gerçek yağmurun çok fazla olmasındansa yapay yağmur olması çok daha iyi.”

Halka serisinin bilinen renk düzeni aynı kalmış ama Kavanaugh, önemli noktalara başka renkler eklemenin yollarını bulmuş.
“Önceki filmlerde çok soğuk, sessiz renkler, mavi tonları vardı. Bu yüzden biz aralara renkler ekleyerek çok daha modern bir hava kattık.”
Holt’un üniversitesinin çekildiği sahneler Emory Üniversitesi’nde bir fen binasıyla bir psikiyatr koğuşu kullanılarak çekilmiş.
Kavanaugh şunları söylüyor; “Amaç Gabriel’in bu deneyleri gizli yapıyor olmasıydı. Kampüste kullanılmayan bir binanın anahtarlarını bulmuş, bir mekan kurmuş. Bu yüzden biz de Gabriel’in laboratuvarı için gerçek bir kampüsteki gerçek bir akıl hastanesini kullandık.”
Gutiérrez şunları söylüyor; “Georgia’da çalışmayı çok sevdim. Güzel olduğu kadar ürkütücü. Böyle bir film için kusursuz bir mekan.”




BİR CANAVAR YAPMAK

Halka 3, dublör koordinatörü Keith Campbell ve Samara rolüne dönen oyuncu Bonnie Morgan için bir tür eve dönüş olmuş.
Campbell şunları söylüyor; “Halka, dublör sahnelerini koordine ettiğim ilk sinema filmiydi.”
Campbell o günden bu yana 30’un üzerinde sinema ve televizyon projesi için dublör koordinatörlüğü yapmış.
“Eski ekibi bir araya getirdiklerini duydum ve işte buradayız.”

Campbell, 26 yıllık kariyeri boyunca yaklaşık 150 sinema televizyon projesinde dublörlük yapmış.
Minority Report’da ve ilk iki Mission Impossible filminde Tom Cruise’un dublörlüğünü gerçekleştirmiş.
“O zaman, tehlikeli sahnelerini başkalarının oynamasına izin veriyordu” diyerek espri yapıyor.

Campbell, Halka 3’ün dublör sahnelerini koordine ederken “az daha iyidir” felsefesini benimsemiş.
Şöyle anlatıyor; “Javier ve ben dublör sahnelerinin hikayenin ayrılmaz bir parçası olmasını istedik. Tehlikeli bir sahne çok abartılı olduğunda sizi yaratıldığı dünyanın dışına taşır.”
Önemli bir sahnede Lutz’un dublör oyuncunun alnına bir fincan atması gerekiyormuş. Şöyle anlatıyor; “Başta biraz ürkütücüydü. Ama sonunda setteki en eğlenceli gün oldu. Birinin suratında fincan patlattım!”

Campbell şunları söylüyor; “Her zaman iyi bir planlama yapılır. Her zaman oyuncularla ve dublör ekibiyle bir gün öncesinde çalışırız. Böylece Javier’ye sahnede yapılabilecekler hakkında birkaç farklı alternatifle gidebiliriz.”

İkinci filmde çalışırken Campbell ve yönetmen Hideo Nakata, Samara’nın çarpıtılmış cesedinin bir kuyudan “örümcek yürüyüşü”yle çıkışının yer aldığı zor bir sahne üzerinde tartışmışlar.
Nakata, CGI kullanımında tereddüt ederek çekimi pratik biçimde yaratmayı ummuş. Samara’nın sahnedeki hareketini zorluğundan dolayı hiç de yapay olmayan bir şekilde hareket edebilen birini bulmaları gerekmiş. Campbell, bu işi yapacak kadını biliyormuş; bir akrobat ve oyuncu olan arkadaşı Bonnie Morgan.

Morgan şöyle anlatıyor; “Kevin beni arayıp hala “ürkütücü, bükülme hareketlerini yapıp yapmadığımı sordu. Ne için olduğunu söylemedi. İlk Halka’yı izledikten sonra uyuyamamıştım. Bu yüzden sonunda burada olacağımı hiç düşünmemiştim.”

Morgan, akrobasi yeteneğini ailesinin sirk geçmişiyle keşfetmiş.” Büyükannem Vaudeville’de bir akrobatmış ve Frank Sinatra’yla turneye çıkarmış. Babam Gary Morgan, Dublörler Birliği’nin 40 yıllık üyesidir.”

Morgan, Samara olarak ailesinin korkunç karakterleri canlandırma mirasını da sürdürüyor. ”Babam Cujo’daki köpeğin dublörlüğünü yapmış. Hantal köpek kostümü giyerek köpeğin yapmadığı hareketleri yapmış. Halam Annie, ilk 13. Cuma filminde boğazı kesilen ilk kızı oynamış. Babam Cujo, halam Annie, ben de Samara’yım.”

Morgan’ı Samara’ya dönüştürmek Özel Efektler Makyaj Sanatçısı Arjen Tuiten ve ekibi için çok büyük bir iş olmuş.
Süreç, çekimlerin başlangıcından iki ay önce başlamış. Tuiten şunları söylüyor; “Sadece peruk iki buçuk ay sürüyor. Bütün protez parçalar, Bonnie’nin başına uyacak şekilde kalıplandı ve özenle yapıldı. Makyaj sandalyesine oturduğu andan itibaren asıl uygulama her sabah yaklaşık altı saat sürüyordu. Baştan ayağa tamamen kaplanıyor.”

Morgan şunları söylüyor; “Samara makyajı otuzun üzerinde teçhizattan oluşuyor. Kollarımda altışar tane var. Bacaklarımda on dört tane var. Ayrıca boyun, baş, çene, burun, yanaklar, alın, peruk ve ölü gözler için lensler var. Her an üzerimde çalışan üç kişiden oluşan bir ekip vardı. Başladığımızda yedi saatlik bir süreçti. Sonra altıya düştü.”

Tutien şöyle anlatıyor; “Onu çok koyu, damarlı gölgelerle çok açık bir parıltıyla boyadık. Protezlerin içinden parlayarak yarı saydam bir görünümü oldu. Kaygan görünmesi için kayganlaştırıcı jel sürdük ve çürümüş görünmesi için biraz yeşil ve kahverengi kattık. Sonra üzerinden su akıyordu. Böylece altta yaptığımız boya işini gerçekten görebiliyordunuz. Her zaman suların damlamasını ve ıslak görünmesini sağlamak için çok fazla spreyimiz ve şişemiz vardı. Çok zor bir işti ama sonundaki etkilere gerçekten değiyor.”

Tuiten, protezler uygulandıktan sonra Morgan’ın performansı, dehşeti başka bir boyuta taşıdı diyerek övüyor.
“Bonnie, vücuduyla inanılmaz şeyler yapabiliyor. Bacağını kafasının önüne koymak ve örümcek yürüyüşü yapmak gibi. Bunun makyajla birleşmesi odadaki herkesi gerçekten korkuttu. Mantık açısından onun Bonnie olduğunu biliyorsunuz ama neye baktığınızdan pek de emin olamıyorsunuz.

TAM DAİRE

Gutiérrez şunları söylüyor; “Bu serinin benim için anlamı çok büyük. Bu bir gerilim ve o hikayeyi sürdürmek ve her şeyin nasıl başladığını incelemek bir ayrıcalık.”
Morgan şunları söylüyor; “Gerçekten de bir rüyanın gerçekleşmesi. Çocukken sizi dehşete düşüren bir şey görmek ve “Ben bunu yapmak istiyorum, canavarlar yapmak ve odadaki en korkunç şey olmak istiyorum” demek gibi.

Roe, şunları söylüyor; Halka hepimize kabuslar yaşattı. Bu yüzden daha büyük bir hikayenin parçası olmak heyecan verici. Umarım her Cadılar Bayramı’nda bütün seriyi ardı ardına izlediğinizde sizi korkutmaya devam eder.”
Lutz şunları söylüyor; “Böyle bir şeyin parçası olmak muhteşem ve gerçek üstü. Biz biraz Gabriel’in grubu gibiyiz. Çocukken dehşet verici bir şey gördük ve biz de yeni nesle aktarıyoruz.”