3.10.15
Madımak: Carina'nın Günlüğü
Carina Cuanna, Hollanda vatandaşı, Antropoloji bölümü öğrencisi 22 yaşında genç bir kadındır.
’Türk Kadını’nın Toplumdaki Yeri’ konulu bir tez hazırlamak üzere Haziran 1993'de Türkiye’ye gelir.
Arkadaşı Maryze de Hollanda’da yaşayan Türk kadınları üzerine araştırma yapacak, beş ay sonra ellerindeki verileri karşılaştırarak tezi hazırlamış olacaklardı.
Yabancılar şube Türkiye görevlisi Rahmi Bey ile tanışıp, konuyu anlatırlar. Ailesi ile görüşen Rahmi Bey Carina’yı Ankara’ya ailesinin yanına yönlendirir.
Daha önce ailenin de Hollanda’da yaşaması sebebiyle hemen uyum sağlayarak güzel vakit geçirmeye başlarlar.
Bir kaç gün sonra ailenin yeğenleri Yasemin ve Asuman kardeşlerle tanışır. O günlerde iki kardeş yaklaşık on gün sonra Sivas’ta yapılacak 4.Pir Sultan Abdal Etkinlikleri için hazırlık yapmaktadır.
Carina, Yasemin ve Asuman’ın çalışmalarını merak ederek zamanının büyük bölümünü onlarla geçirir.
Notlar alır, insanlarla görüşmeler yapmaya başlar; her şey istediği gibi gitmektedir.
Beklenen gün geldiğinde Carina arkadaşları ile birlikte Sivas’a gider.
1 Temmuz günü Sivas’a ulaşırlar, Carina fotoğraflar çeker, etkinliğe katılan insanlarla tanışır.
Ertesi gün şehirde gergin bir hava oluşur. Bir grup kökten dinci, Aziz Nesin’in etkinliğe katılmasını bahane ederek ayaklanma başlatır.
Önce festival alanına, sonra valiliğe oradan da etkinlik için gelenlerin konakladığı Madımak Oteli’ne yürürler.
Saatlerce süren gerilimin ardından giderek artan kalabalık oteli ateşe verir.
Uzun süre devam eden can pazarında ülkenin okuyanı, yazanı, gazetecisi, sanatçısı, aydınları ve tek suçu Türkiye’yi sevmek olan Hollanda’lı misafir Carina Cuanna yanarak yaşamını yitirir.
Filmin mmknmrtb notu ::
"2 Temmuz 1993’te, kendilerine 'Müslüman' diyen gözü dönmüş kalabalık bir yobazlar güruhunun, çoğunluğu Alevi olan otuz üç yazarı, ozanı ve düşünürü -muhasara altına alınan- Sivas Madımak Oteli'nde hunharca yakarak, boğarak öldürmesidir Sivas Katliamı..
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından bu ilde organize edilmiş olan şenliklere, ellerinde sazları, dudaklarında sözleri ve kucaklarında kitaplarıyla gelmişlerdi onlar..
Ama onları -bu toprakların hiç de yabancısı olmadığı- karanlık beyinli, saldırgan ruhlu, kudurmuş it familyasından yaratıklar bekliyordu orada..
Ellerinde -iyi ve aydınlık olan- her şeyi yakmak için taşıdıkları, intikam ateşleriyle."
İki yıl önce gözyaşlarına boğularak izlediğimiz, Soner Yalçın belgeseli Menekşe'den Önce'ye dair yazdığım yazıdan bir bölümle başladım notlarıma..
Bu katliam hakkındaki hislerimi daha net açıklamam mümkün olmadığı için bu alıntıyı yaptım tamam ama, bunun bir nedeni de, Madımak: Carina'nın Günlüğü'nün geçelim ağlamayı -hemen hemen- hiçbir şey hissettirmemesiydi..
Evet evet yanlış duymadınız, böylesine trajik bir olayı işleyen bir film izliyorum ve hemen akabinde kalemime sarılarak, yeni bir şeyler yazmamı sağlayacak, hiçbir şey hissedemiyorum..
İki yıl içinde metamorfoz geçirmediğime göre, bu durum -çok afedersiniz- benim öküzlüğümden değil de bu filmin -olumsuz anlamda- amatörlüğünden ve maalesef, her açıdan kötü bir sinema örneği olmasından kaynaklanıyor..
12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananları aktaran Kanlı Postal da kötü bir filmdi; ama hiç olmazsa, tamamen yapılan işkencelere odaklanıp, etkili olma çabasındaydı..
Oysa, Madımak: Carina'nın Günlüğü'nde, filmin asıl etkisini göstermesi gereken, otelin ateşe verilerek katliamın gerçekleştiği sekanslar, kısa süreli ve de etkisiz bir biçimde geçiştiriliyor..
Bir türlü hak ettiği ilgiyi görüp de -yeterli bir bütçeyle- doğru dürüst bir filmini yapamadığımız bu vahim olayı, kuşkusuz ki 'iyi niyetli' bir çabayla beyaz perdeye taşımaya çalışanları 'kötü, berbat' gibi tabirlerle niteleyerek değerlendirmek -yemin ederim- benim için hiç de kolay değil..
Lâkin, şöyle de 'kötü' bir huyum var ki, meselesi ne kadar haklı, ideolojisi bana ne denli yakın olursa olsun, doğruyu ve gerçeği yazmamayı ya da görmezden gelmeyi hiç beceremiyorum..
mümkünmertebe'yi eskiden beri takip edenler bunu gayet iyi bilirler zaten..
Yapıma adını veren Carina'nın günlüğünün, Sivas'a gelindiğinde neredeyse tamamen unutulması; o sıralarda değil Carina'nın, çoğu devlet yetkilisinin bile bilmediği entrikaları göstermeye kalkışması, filmin en önemli hatasıydı..
İşbu yanlış, 'yapısal' özellikli olduğundan, filmin bundan sonra ne dengesi kaldı, ne de bütünlüğü..
Carina'yı canlandıran Denise Ankel'in -bildiğim kadarıyla- sinemadaki deneyimsizliğine karşın, oldukça doğal oyunculuğu ve etrafına yaydığı sempatik hava, film için büyük şans doğrusu..
Zaman zaman iyice müsamereye dönen filmde -karakter oluşturamama ve diyalog zayıflığından- tüm tecrübeli oyuncuların adeta döküldüğünü görmek de acıydı tabii..
Bu arada, Aziz Nesin ve Tansu Çiller olmaya çalışan arkadaşları görüp de gülmemek, epey çaba ister..
Filmin tek yararı, olaydan habersiz genç kitleyi -yetersiz biçimde de olsa- bilgilendirmesi; bu katliamı bilen, ama unutmaya meyilli olanları da hafiften dürtüklemesiydi..
Öte yandan, Müslümanlığın kadını yok sayan, saçına başına karışan, erkekten kaçırtan 'genel' halini bilip de, aynı islamiyetin, zihniyeti oldukça farklı bir yorumu olan Aleviliğin, kadını kaçırtmaya, kapatmaya çalışmadığı gibi, onu erkekle bir ve eşit görmesi karşısında, Carina'nın duyduğu şaşkınlık ilginçti..
O değil de, böyle bir tuhaflığın içinde yaşadığımız halde, bizlerin buna hiç şaşırmaması ya da üzerinde pek de kafa yormaması, daha ilginç galiba..
Madımak: Carina'nın Günlüğü
Yazan-Yöneten: Ulaş BAHADIR
Oyuncular: Denise Ankel, Füsun Demirel, Rıza Akın, Umut Kurt, Erdal Tosun, Altan Erkekli,Mustafa Alabora, Meray Ülgen, Ulaş Bahadır, Bahar Selvi, Selin Yiğit Perihan Ünlücan, Özge Ertem Artvinli, Serkan Genç, Koray Tarhan.
Yapım: Gökkuşağı Film
Dağıtım: Pinema
1.5 / 5