19.8.15

Hungry Hearts :: Homo sapiens sapiens'in Dilemması



Jude (Adam Driver) ve Mina (Alba Rohrwacher), New York’ta tesadüf eseri tanışıp beraber olmaya başlarlar. 
Jude’un hareketli kişiliğini Mina sakinliğiyle tamamlayınca, kusursuz ilişkileri evliliğe kadar gider.
Ancak bu kusursuz denge, bebeklerinin dünyaya gelmesinin ardından bozulur ve çiftin aslında ebeveynlik konusunda birbirlerinden çok farklı düşündükleri ortaya çıkar. 
Mina vegan beslenme ve arınmayı bir saplantı haline getirmiştir ve ağır bir diyet yapmaktadır. 
Üstelik bu diyeti bebeğine de uygulamaya çalışmaktadır. 
Bebeğin büyüme sorunlarıyla karşı karşıya kaldığını gören Jude, duruma müdahale etmeye çalışır ancak bu bir ölüm kalım savaşına dönüşecektir. 

(Not: Böylesine doğru-düzgün, basit ve anlaşılır bir 'resmi' tanıtım yazısına her zaman rastlanmıyor.. Belki ilk bakışta bu not, okuyucuya tuhaf gelebilir, 'Ne var ki bunda?' denebilir, espri falan yapıyorum zannedilebilir, ama yok öyle bi şey.. Bu konuda epey dertli olan bizler için bu husus çok önemli.. Bu yüzden, ilgili arkadaşlara bir teşekkür etmeden geçmeyeyim dedim.)

Aç Kalpleri Doyurmak

Sinemadan çıktığımda zevkten dört köşeydim dostlar..
Son günlerde iyice yüz-göz olduğum 'öteki' kendime, "Tek bir adet film çekseydim eğer, kesinlikle buna benzer bir işe imza atardım ulan Öteki" diye söylendim..
Öteki de, "He ya" diye onayladı ve manalı bir gülümsemeyle de hemen ekledi, "Bugün sizi pek bi alçakgönüllü gördüm sultanım."


Yok ama; gerçekten de benim, muhtelif filmleri bahane ederek yazılarımda öne sürdüğüm -ilişkiler, evlilik ve çocuk yapmaya dair- çoğu tezlerimi, iddialarımı, bu filmle birlikte ve de bir bir, beyaz perdede izledim yahu..

Ama her şeyin önünde ve son tahlilde- ben ve de bencileyin güzel ruhlu, açık sözlü şu filmimiz, gayrı resmi olarak, "Tuvalette tanıştığınız biriyle sakın evlenmeyiniz' derken, resmi olarak da, 'Mümkünse hiç evlenmeyiniz!" diyor ve uyarmaya devam ediyor:
"Diyelim ki evlendiniz, o vakit de asla ve kat'a çocuk yapmayınız!"


Gördünüz işte; film değil de sanki ben konuşuyorum..

Kendisi böylece, anlayış sahibi insanları olaya uyandırırken, toplumun çoğunluğunu oluşturan anlayıştan yoksun, gerzekler -pardon- evliler ordusuna, "Evlendiniz de iyi halt yediniz ulan dümbükler!. Şimdi de çocuk yapın bakalım, sonra da ne haliniz varsa görün; ama lütfen, benden de uzak durun" diyor..


Evet dostlar, üzgünüm ama gerçek kesinlikle şu: İnsanların mutsuzluğu -en yüksek oranda- evlilik kaynaklıdır..
Yaptığınız ve adına çocuk dediğiniz o yaratık da önce bu evliliğin üstüne sıçar, sonra da en tepe noktasına kocaman bir tüy diker..

Neyse işte, göreceğiniz varsa görmüş, çekeceğiniz varsa çekmişsinizdir zaten; henüz sizin için erkense tüm bunlar eğer -hiç merak etmeyiniz- gelecek o günler sabırsızlıkla sizleri beklemektedirler..


Öyküde, bütün sorunların kaynağının 'veganizm' gibi gösterilmesine aldanmayınız..
Evlilik ve meyvesi olan çocuk araya girmeseydi, o çiftin mutluluğu -başka nedenler dışında- daim olacak; kadının veganlığı en fazla aralarında tatlı bir didişme, bir espri konusu olarak kalacaktı..

Bu arada, her zaman bizim hoşumuza gidecek bir biçimde kurgulanmamış olan doğayla, asla sonuç alınamayacak bir kavgaya tutuşmanın da alemi yok bence..


Tamam hayvanları sevmek, onları insan denen yaratığın zulmünden korumak değerli ve güzel bir davranış..
Lâkin, insanın doğasını  reddetmek de anlamsız; onun -ne yazık ki- hoşuna giden her şeyi yiyebilen bir 'omnivore' olduğunu unutmamalıyız..
Evrimin bu aşamasındaki Homo sapiens sapiens'i, bir grup insanın et, peynir ve yumurta yemeyerek mutasyona uğratmasını beklemek de saçma tabii..


"Yalnız olay sadece veganlıkla bitmiyor ki kadın resmen ruh hastası oğlum" dediğinizi de duyar gibiyim..
Haklısınız, kadına konulacak teşhis doğrusu gayet açıktır; o bir 'Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu' içinde, ne yaptığını bilmez bir şekilde debelenip durmaktadır..
Fakat burada atlamamamız gereken bir husus var; o da, bu bozukluğu tetikleyenin, çocuk doğurmaktan başka bir şey olmadığıdır..

Mevzuyu dişime göre buldum ya, yazdıkça yazasım geliyor; ama merak etmeyin, burada kesiyorum..


Sonuç olarak diyeceğim şu ki; Hungry Hearts, öne sürdüğü -ezici çoğunluğun hiç hoşuna gitmeyecek- tezleriyle iddialı, iki başrol oyuncusu olan Adam Driver ile Alba Rohrwacher'in performanslarıyla büyüyen, görsel cesaretini 'balıkgözü' objektife kadar ilerleterek, yerinde ve kararında yarattığı 'ekspresyonist' lezzetli sahnelerle akıllara kazınan, gerilimi ve de draması sarsıcı bir film..
Ben derim ki, insanlığın şu ezeli ve ebedi dilemmasını bir de bu açıdan ve de 'ibret alarak' izleyelim..




Hungry Hearts / Aç Kalpler

Yönetmen: Saverio Costanzo
Senaryo: Saverio Costanzo, Marco Franzoso (roman),
Oyuncular:  Adam Driver, Alba Rohrwacher, Roberta Maxwell
Yapım: 2014, İtalya, 109'

3.5 / 5