Şimdilerde sokakta sıklıkla karşılaştığımız, birbirleriyle olduğundan çok
telefonlarıyla / kulaklıklarıyla konuşan, bilgisayarlarıyla
bakışan insanların, toplumun tamamını oluşturduğu
yıllardayız..
Konutlardaki son derece gelişmiş
bilgisayarlar insan hayatında çok büyük bir yer
tutarken; mobil durumlarda, sesli komutla çalışabilen,
komplike ve de yetkin telefonlar, her istenilen şeyi yaptığı
gibi, her türlü bilgiyi de kablosuz bir kulaklık marifetiyle sahiplerine
aktarabilmektedir..
Theodore (Joaquin Phoenix), 'En Güzel
Mektuplar' şirketinde kişiye özel, edebi ve alabildiğine
duygusal mektuplar yazarak hayatını kazanan, güzel bir
kardeşimizdir..
O şu sıralar yalnızdır ve 'işten
eve evden işe' biçimindeki rutin rotasında yaşantısını
sürdürürken, kâh ayrıldığı ama resmen
boşanmadığı hatta hiç unutamadığı karısı Catherine'i
(Rooney Mara) eski mutlu günlerindeki haliyle hayal etmekte, kâh
komşusu Amy'ye (Amy Adams) uğrayarak, iki lafın belini
kırmaktadır..
Hayli duygusal olduğu kadar, sessiz sakin biri de olan adamımız, değer verdiği ve çok sevdiği karısından ebediyen ayrılacak olmanın verdiği hüzünle iyice içine kapanır..
Bir gün işe giderken karşılaştığı
bir reklam, kahramanımızın mutat yaşam ritmini radikal bir
şekilde değiştirecektir..
Dünyanın ilk yapay zekalı
işletim sistemi olan OS1'dir bu tanıtılan..
Sezgileri olan, sizi dinleyen, anlayan
ve tanıyan sanal bir varlık; edindiği tecrübelerden
yararlanarak da sürekli kendini geliştirebilen bir sistemdir
o..
Yani bedeni olmayan, ama bunun dışında tam bir insan..
Özel hayatı dahil- her işinde yardımcı olmaya başlayan bu işletim sistemiyle -bir başka deyişle- bilgili, anlayışlı ve oldukça espritüel bir 'kişilik' olan Samantha (Scarlett Johansson) adlı 'sanal kadın' ile bizim Theodore'un arkadaşlığı her geçen gün daha da bi gelişir, samimileşir..
Hadi hayırlısı diyoruz..
Hassas Kalplerin Hislerine Tercüman
En son 2010 yılında, basit bir öyküye
dayanarak yaptığı 30 dakikalık filmi I'm Here ile ilgili olarak kendisinden -hayranlıkla- bahsettiğim Spike Jonze, o gün
selamladığım sinemasal dehasından hiçbir şey
kaybetmediğini görmekten, doğrusu son derece memnunum..
Aradaki yıllarda -hep yaptığı gibi- belgesel ve kısa filmlerle faaliyetine devam eden Jonze, 'Geleceğin dünyasında aşk nasıl olacak acep?' sorunsalını -her anlamda- çok daha kapsamlı, ancak aynı naif hassasiyetlerin eşliğinde irdelemeyi sürdürüyor..
Hem de tıpkı eskiden olduğu gibi
-hüzünle karışık- bir gülümsemeyi yüzünüze
iliştirmeyi başararak..
Sevdiğini illaki sahiplenerek
bencilliğini gizleyemeyen, "Ya benimsindir ya da değilsindir"
toptancılığıyla her şeyi açıkladığını sanan 'erkek
insan' ile kalbi her yeni aşkla adeta genişleyerek herkesi aynı
kocaman yüreğiyle sevmeyi becerebilen bir 'kadın makina'..
Bu 'anormal' ikili arasındaki
çelişkiye dikkat çeken filmin, böylesine farklı
karakterden 'normal' çiftler arasında beliren benzeri
sorunlarla bir paralellik oluşturduğunu düşünüyorum..
O değil de, Theodore'un biri 'gerçek', diğeri 'işletim sistemi' biçiminde olan iki 'kadın'la gerçekleştirdiği -gördüğümüz kadarıyla da- olağanüstü tatmin edici o sanal seksi, benim diyen nice insanoğlu, tüm hayatı boyunca giriştiği 'gerçek' sevişmelerinde yaşayamamıştır yahu..
Yazdığı mektuplarla başkalarının
hissi ilişkilerine yön veren, ancak kendi duygusal dünyası
alt üst vaziyette yaşantısını sürdürmeye çalışan
bir adamı, olağanüstü doğallık ve konsantrasyonla canlandıran Joaquin Phoenix, yine göz kamaştırıyor..
Mevzuya uygun sahnelerin tam yerinde
devreye giren müziğin harika kullanıldığı, ayrıntılara
son derece hakim, çok incelikli tarzıyla Her, baş
kahramanının duygusallığına sahip 'bencileyin' hassas kalplerin
hislerine tercüman olması kesin görünen bir film..
Senarist Yönetmen: Spike Jonze
Oyuncular: Joaquin Phoenix, Amy Adams,
Scarlett Johansson, Rooney Mara
Yapım: ABD, 2013, 126'90 /10