6.3.14

Al Midan :: Lider Değil Vicdan Arayanların Devrimi


Bundan üç yıl kadar önce -Tunus'tan sıçrayan bir kıvılcımla- başladı Mısır Devrimi..

Yönetimin zulmüne, yolsuzluğuna karşı halkın isyanı giderek büyüdü ve o kıvılcım, devrimin en büyük ateşini, milyonların katılımıyla Tahrir Meydanı'nda tutuşturdu..

Ve sonuçta Diktatör Hüsnü Mübarek'in otuz yıllık saltanatı yıkılmıştı belki ama, henüz her şey bitmemişti..
Zira diktatör gitmiş, zihniyeti baki kalmıştı..

Mübarek'in devasa gölgesi, ülkenin üzerine çıkmaz bir kara leke gibi sinmişti..

Öyleyse halkın demokratik devrimi, tam anlamıyla gerçekleşene kadar ve durmaksızın devam etmeliydi..


Evet sayın seyirciler, 2011 Mısır Devrimi -doğal olarak- yarattığı kaosla birlikte halen devam ediyor..


Tıpkı bizde de olduğu gibi- Devrim yolunda yürüyen halk yığınlarının önündeki en büyük engel her zaman ordu olmuştur; Mısır'da eksik mi kalacaktır sanki..

Bunca çilesine, çabasına karşın hiçbir şeyin değişmediğini gören halk, asker versiyonlu Mübarek iktidarının aynen sürdüğünü anlamakta gecikmez..

Görünürde hiçbir şey değişmemiş gibidir ama, değişen çok önemli şeyler de vardır aslında..
Halk ilk defa korkusunu yenmiştir; diktatör bozuntularının zulmüne, polisinin, askerinin topuna tüfeğine karşı dimdik durmayı -en önemlisi- isyan etmeyi öğrenmiştir artık..


Yeniden doldurur meydanları, öfkeli ve umutlu kalabalıklar..
Asker geri adım atar, seçime gider..
Ülkenin en büyük siyasi gücü olan -radikal İslamcı- Müslüman Kardeşler'in gözleri parlar tabii..
Müslümanı Hıristiyanıyla, dincisi dinsiziyle birlikte başarılmış devrimci bir hareketin kaymağını -tek başlarına- yemeye hazırdırlar..

Kendiliğinden ve bir anda başlayan bir hareket olduğu için tek bir lideri, hiç bir siyasi gücü olmayan, ama devrimi kanları canları pahasına büyütmüş milyonların ekarte edilmesine gelmiştir sıra..

Tarih bir kez daha tekerrür eder..
Bir zamanların İran'ında -birlikte yola çıkılan devrimin sonunda- iktidarı ele geçiren Mollaların, Şah'ı deviren asıl itici gücü oluşturan solculara ve liberallere attıkları kazığın bir benzeri, şimdi de Mısır'da yaşanır..


Başa geçen Mursi, mümkün olan en kısa süreçte yeni bir 'Mübarek' olmakta kararlıdır..
Devletin tepesindeki o koltuğa oturan her kişi çok geçmeden, tam anlamıyla bir firavuna dönüşmektedir..
İşte bu da 'kadersiz' Mısır'ın, ezelden kötü yazılmış alın yazısı gibidir..

Ancak, yüzü yeni, zulmü eski bir diktatöre karşı halk, yeniden ayaklanır..
Din'le aldatılmış ya da menfaatle gözü dönmüşler dışında kalan milyonlarca Mısır halkı, kendilerine lâyık görülmüş o alın yazısını silmeye, 'deli gömleği' misali sürekli kendisine biçilen bu esaret giysisini yırtıp atmaya kararlıdır..

Her diktatör gibi Mursi de gider..
Geri plandaki iktidarını, devletin ensesine yapışmış koca bir sülük gibi ezelden beridir sürdüren ordu, yeniden devreye girer..
Gayet bellidir ki Devrimci güçlerin mücadelesi daha uzun yıllar sürecektir..


Bir öncekine benzemeyeceğinin garantisi olmayan bir 'lider' değil 'vicdan' arayanların, bitmeyen -bu gidişle de- asla bitmeyecek olan devrimidir bu..
Onlar der ki: "Lider dediğin nedir ki.. Senin benim gibi bir insan sonuçta.. Biz lider değil vicdanı arayıp bulmalıyız, hem de hiç durmadan.. O vicdan ki eninde sonunda bizi temsil edebilecek nitelikte tertemiz bir lideri yine bizim içimizden çıkaracaktır."

Ah işte bir bilsek, bir bilebilsek bunu!.
Hiç kuşkusuz ki bu anlayıştır -ancak ve ancak- kurtaracak olan halkları..

Mısır'da olan ve hala da devam eden, hepimizin az çok bildiği, haberlerden takip ettiği bu gelişmeleri özetlerken, bu hafta vizyona giren en değerli film olan Meydan'ın, geri planda anlattıklarına da değinmiş oldum..

Mısır'ın siyasi gidişatında ya da Jehane Noujaim'in yönettiği bu belgeselin geri planında bunlar olurken, Meydan, meydanlara 'zoom in' yaparak aslında o an halkın neler yaşadığını bize gösteriyor..

Televizyon kanallarından ve genelde uzaktan çekimlerle o mahşeri kalabalıklarını günlerce izlediğimiz Tahrir Meydanı'nın tam da kalbine giren kamera, ona kan sağlayan ana damarlarda dolaşmayı da ihmal etmez..

Tüm bu gelişmelerin nasıl yaşandığına, sadece halk ve meydanları dolduran devrimcilerin gözüyle değil, olayın -askerler de dahil- diğer aktörlerinin bakış açısıyla da tanıklık ederiz..
Ve görürüz ki -tıpkı direniş günleri Taksim'inde yaşadığımız gibi- kişilerin sağcı, solcu ya da dindar, dinsiz değil de 'İnsan' olup olmadığının 'turnusol kağıdı' oluverir koskoca Tahrir..


Belgesel yapıyı hiç bozmadan yapılan belli belirsiz müdahalelerle, neredeyse 'kurmaca' denebilecek denli etkin bir dramatikliği oluşturabilmek gerçekten olağanüstü..
Şurası kesin ki az sayıda kurmaca film bu denli sürükleyici olabilir, bir belgeselse çok daha nadir..

Son tahlilde- Al Midan canlarını ortaya koyarak hak ve özgürlüklerinin peşinde koşan Mısırlı devrimcilere, dışardan gözlemleyerek değil de hemen yanlarından bakan, bu arada bireysel öykülerine birer duygusal pencere açmayı da ihmal etmeyerek onları pek samimi, çok net ve de akıcı bir dille tüm dünyaya tanıtan mükemmel bir belgesel..
Mutlaka izle, izlet..


  4.5 5