5.3.14

33. İstanbul Film Festivali Programı Açıklandı


İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, onuncu kez Akbank’ın desteğiyle düzenlenecek İstanbul Film Festivali’nin programı bu yıl da dopdolu.

Her yıl yaklaşık 150 bin izleyiciye ulaşan Türkiye’nin en büyük sinema etkinliği İstanbul Film Festivali’nin 33’üncüsü 5 Nisan’da başlıyor.

Akbank’ın onuncu kez desteklediği İstanbul Film Festivali’nin 33’üncüsü, 5–20 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek.

Programındaki filmlerin niteliği ve çeşitliliğinin yanı sıra izleyici sayısıyla da önder konumunu koruyan İstanbul Film Festivali, bu yıl da sinemaseverlere 20’nin üzerinde bölümde 200’ü aşkın filmin yanı sıra usta sinemacıların katılacağı söyleşiler, atölye çalışmaları ve sinema dersleriyle dolu iki hafta yaşatacak.

33. İstanbul Film Festivali programı bu akşam İKSV Resmi Konaklama Sponsoru Martı İstanbul Hotel’de düzenlenen bir toplantıyla, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ve İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan tarafından basına açıklandı.

Toplantının açış konuşmasını yapan İKSV Genel Müdürü Görgün Taner festivalin destekçilerine teşekkür ederek 2014’ün Türkiye sinemasının 100. yılı olduğunun altını çizdi.
Bu 100 yıllık tarih içerisinde İstanbul Film Festivali’nin ülke sinemasına yaptığı katkılardan mutluluk duyduklarını belirten Taner, son 10 yıldır festivale destek veren Akbank’ın Genel Müdürü Hakan Binbaşgil’i konuşmasını yapmak üzere sahneye davet etti.

Bundan 33 yıl önce 6 filmin gösterimiyle bir ‘film haftası’ olarak başlayan İstanbul Film Festivali’nin, bugün görkemli bir sinema şöleni haline geldiğinin altını çizen Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil “Bu yıl aynı zamanda Türk sineması da 100’üncü yılını geride bıraktı.
Ne mutlu bizlere ki, İstanbul Film Festivali’nin 33’üncü yılında, sinemamızın geldiği nokta hepimize gurur veriyor. İstanbul Film Festivali’nin, yürekten desteklediğimiz sinemamızdaki bu gelişimde ve kaydettiği başarılarda önemli bir payı bulunduğuna inanıyorum. Akbank olarak Türkiye’nin en uzun soluklu ve önemli sanat etkinlikleri arasında yer alan festivali 10’uncu kez desteklemekten onur duyuyoruz” dedi.
Binbaşgil konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Böyle bir festivale sahip olmamızda büyük emeği bulunan, öncü kişiliği ve rehberliğiyle hatıralarımızda hep yaşayacak olan Sayın Şakir Eczacıbaşı’nı saygıyla anıyorum. Ayrıca, kültür ve sanat hayatımıza 40 yılı aşkın bir süredir olağanüstü katkılarda bulunan İKSV’nin değerli ekibine ve başkan Sayın Bülent Eczacıbaşı’na teşekkür ediyorum.”

Basın toplantısında daha sonra söz alan İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan, festival programında yer alan filmler, festivale katılacak konuklar ve festival sırasında düzenlenecek etkinliklerle ilgili ayrıntılı bilgi aktardı.

İSTANBUL FİLM FESTİVALİ DANIŞMA KURULU

İstanbul Film Festivali Danışma Kurulu, yapımcı Zeynep Özbatur Atakan, yönetmen Semih Kaplanoğlu ve sinema yazarı Esin Küçüktepepınar’dan oluşuyor.
Atilla Dorsay da Danışma Kurulu Onur Üyesi olarak İstanbul Film Festivali’ne destek olmaya devam ediyor.

Belgesel Danışma Kurulu’nda ise belgesel yönetmenleri Berke Baş ve Elif Ergezen, akademisyen ve yönetmen Alisa Lebow ve akademisyen Ahmet Gürata yer alıyor.

FESTİVAL AFİŞİNDE İNCİ EVİNER VE BÜLENT ERKMEN İMZASI

İKSV, farklı sanat dallarının önemli isimlerinin yapıtları, desenleri veya el yazılarından İstanbul Festivalleri’nin tanıtım afişlerini oluşturmaya bu yıl da devam ediyor.
Eserleri, Bülent Erkmen’in tasarımıyla festival afişlerine dönüştürülen sanatçıların arasına Nuri Bilge Ceylan, Sarkis, Orhan Pamuk, Güher ve Süher Pekinel ile Şahika Tekand’ın ardından 33. İstanbul Film Festivali’nin afişiyle İnci Eviner de katıldı.

FESTİVALİN AÇILIŞ VE KAPANIŞ TÖRENLERİ

33. İstanbul Film Festivali, 4 Nisan Cuma akşamı yapılacak açılış töreniyle başlayacak.
Açılış töreni NTV’den canlı yayımlanacak. Törenin hemen ardından Stephen Frears’in, festival kapsamında “Akbank Galaları”nda izlenebilecek son filmi Philomena / Umudun Peşinde, festivalin açılış filmi olarak gösterilecek.

19 Nisan Cumartesi akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapılacak kapanış ve ödül töreni ise CNN Türk’ten canlı yayımlanacak gecede Altın Laleler ile festivalin diğer ödülleri açıklanacak.
Törenin ardından Uluslararası Yarışma’da Altın Lale Ödülü’nün sahibi olan film kapanış filmi olarak gösterilecek.

FESTİVALİN ONUR ÖDÜLLERİ

İstanbul Film Festivali Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü bu yıl, tarih, savaş ve insan yazgısı kavramlarını sık sık yapıtlarına konu eden büyük usta Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda alacak.
Ödülü, sağlık sorunlarından ötürü İstanbul’a gelemeyecek olan yönetmenin adına, yönetmenin Walesa: Man Of Hope / Walesa adlı filminin 12 Nisan Cumartesi günü yapılacak gösteriminden önce filmin başrol oyuncusuna verilecek.

İstanbul Film Festivali Onur Ödülleri de bu yıl yedi saygın isme takdim edilecek.

Festivalin açılış töreninde Türkiye sinemasına yıllar boyu emek vermiş senarist Umur Bugay, oyuncu Sevda Ferdağ, yapımcı Abdurrahman Keskiner, oyuncu Eşref Kolçak, müzisyen Atilla Özdemiroğlu ile yönetmen, senarist ve yapımcı İrfan Tözüm’e İstanbul Film Festivali Onur Ödülleri takdim edilecek.

İstanbul Film Festivali, popüler ve nitelikli film yapımcılığında 40. yılını kutlayan Fransız yapım şirketi MK2’nün kurucusu Marin Karmitz’e de Sinema Onur Ödülü takdim edecek.
2014 yılında sinema kariyerinin 40. yılını tamamlayan, bağımsız film dağıtımcılığının ünlü ismi, yönetmen ve yapımcı Marin Karmitz festivalin 19 Nisan Cumartesi akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenecek kapanış ve ödül töreninde Sinema Onur Ödülü’nü almak üzere İstanbul’da olacak.

FESTİVALDE ALTIN LALE HEYECANI

İstanbul Film Festivali’nin Altın Lale Uluslararası ve Ulusal Yarışmaları kapsamında bu yıl da Türkiye ve dünya sinemasının seçkin yapımları ödül için yarışacak. Festivalin ikinci haftasında jüri ve izleyici karşısına çıkacak filmlere ödülleri, 19 Nisan Cumartesi akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenecek kapanış ve ödül töreninde verilecek.

Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) Üyesi sinema yazarları Ceyda Aşar, Engin Ertan ve Esin Küçüktepepınar’ın yarışma filmlerinin yönetmenleriyle yapacağı röportajlar, Mart ayı ve festival boyunca festivalin resmî web sitesi, festival blogu ve sosyal medyadan takip edilebilecek.

Altın Lale Uluslararası Yarışma

33. İstanbul Film Festivali’nin “Uluslararası Yarışma” bölümünde festivalin büyük ödülü Altın Lale için, sanat ve sanatçı temasını işleyen ya da bir edebiyat eserinden uyarlanan 11 film yarışacak.

Şakir Eczacıbaşı anısına verilen Uluslararası Altın Lale Ödülü, bu yıl da Eczacıbaşı Topluluğu tarafından 25.000 avroluk para ödülüyle desteklenecek. Bu ödülün 10.000 avrosu Altın Lale’nin sahibi olacak filmin yönetmenine, 10.000 avrosu filmin Türkiye’deki dağıtımını üstlenecek firmaya, 5.000 avrosu ise Jüri Özel Ödülü’nü kazanacak filmin yönetmenine verilecek.

33. İstanbul Film Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma Jürisi’nin başkanlığını A Separation / Bir Ayrılık ve The Past / Geçmiş filmleriyle tanınan İranlı yönetmen Asghar Farhadi üstlenecek.
Farhadi’nin yanı sıra jüride yönetmen Philippe Le Guay, prodüktör ve London Film School direktörü Lynda Myles, senarist Razvan Radulescu ve oyuncu Defne Halman yer alacak. Lynda Myles festival izleyicileri için bir de sinema dersi verecek.

Geçen yıl Peter Weir başkanlığındaki jüriden What Richard Did / Ne Yaptın Richard? ile Uluslararası Altın Lale’yi kazanan İrlandalı yönetmen Lenny Abrahamson’ın son filmi Frank, ilk kez Sundance Film Festivali’nde izleyici karşısına çıktı. Başrollerini Domhnall Gleeson, Michael Fassbender ile Maggie Gyllenhaal’un paylaştığı Frank, alışılmadık bir müzikal komedi. Filmde başarılı olmak isteyen bir müzisyen, çılgın bir müzik grubuna katılır. Grubun solisti Frank, başındaki kafa şeklindeki dev maskeyi hiç çıkarmadan şarkı söyler. Filmde Frank’i canlandıran Michael Fassbender şarkıları kendisi seslendiriyor. Yönetmen Lenny Abrahamson da festivalin konukları arasında.

Her çalışmasında dram ile komedi arasında bir denge kurmasıyla tanınan, İzlanda sinemasının en ilgi çekici simalarından Ragnar Bragason son filmi Metalhead / Metalci ile Altın Lale için yarışacak. Heavy metal’e şapka çıkaran bu hem komik hem de duygusal film, gözlerden uzak bir çiftlikte büyüyen ve rock yıldızı olmayı çok ama çok isteyen bir genç kızın hikâyesini anlatıyor. Yönetmen Ragnar Bragason Nisan ayında festivalin konuğu olarak İstanbul’a gelecek.

Başrollerinde Mia Wasikowska ve Adam Driver’ın rol aldığı Tracks / Çöldeki İzler, Robyn Davidson’ın 1978 yılında dokuz ay boyunca Avustralya’nın kuzeyindeki Alice Springs’den kıtanın batısına develerle 2700 kilometre süren yolculuğunu konu alan bir cesaret ve azim öyküsü anlatıyor. Davidson’ın anı kitabından uyarlanan filmin yönetmeni John Curran, The Killer Inside Me / İçimdeki Katil (2010) filminin senaristi olarak tanınıyor. John Curran da festivalin konuklarından.

Kanadalı yazar, yönetmen ve oyuncu Xavier Dolan’ın, Hitchcockvari bir psikolojik gerilim olan dördüncü uzun metrajlı filmi Tom at the Farm / Tom Çiftlikte heyecanla beklenen yarışma filmlerinden. Venedik’te FIPRESCI ödülü alan filmde Dolan yine farklı bir film türünü deniyor. Xavier Dolan’ın “MK2–40. Yıl” kapsamında yine festival programında yer alan bir önceki filmi Laurence Anyways de Cannes’dan ödülle dönmüştü.

Alışılmadık bir büyüme ve neşeli bir özyaşam öyküsü olan Myself and Mum / Ben, Kendim ve Annem, Fransız sahne sanatçısı Guillaume Gallienne yıllardır sahneye koyduğu tek kişilik gösterisini beyaz perdeye uyarlıyor. Hep kız çocuğu istemiş olmasına rağmen üç oğlu olan annesinin zamanla Guillaume’u kendi kendine eşcinsel varsayışını konu alıyor. Filmde hem kendi gençliğini hem de annesini canlandıran Galliene, cinsel kimliğinin oturması sırasında yaşadıklarına değinirken film boyunca eşcinsel film klişelerini ve büyüme öykülerini tiye alıyor. Cannes Film Festivali’nde Yönetmenlerin Onbeş Günü bölümünün açılışını yapan filmi, 28 Şubat’ta verilen Cesar ödüllerinde En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu da dahil olmak üzere toplam 5 ödül alarak büyük bir başarıya imza attı.

Selanik’te İzleyici Ödülü, Valladolid’de En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazanan Papusza / Taş Bebek ise ilk kadın Roman şair Bronislawa Wajs, ya da tanındığı isimle Papusza yani Taş Bebek’in adını taşıyor. Polonya’da “lanetli şair” olarak tanınan Papusza’nın yaşam öyküsü, ülkedeki Roman toplumunun tarihiyle de ortak yönler taşıyor. Filmin başrol oyuncusu Jowita Budnilk de festivale katılacak.

Abim Evin Tek Çocuğu ve Hayatımız ile tanıdığımız Daniele Luchetti, kısmen otobiyografik yeni filmi Those Happy Years / Mutlu Yıllarımız’da seyirciyi film çekmeye meraklı bir çocuğun gözlerinden 70’li yıllara götürüyor. Yönetmen Daniele Luchetti’ye göre, peliküle ve onun kendine has kokusuna bir saygı duruşu olan Mutlu Yıllarımız’ın ilk gösterimi Toronto Film Festivali’nde gerçekleşmişti. Daniele Luchetti de festivale katılacak.

2013 İsveç’in Oscar’ı sayılan Guldbagge ödüllerinde En İyi Film ve En İyi Senaryo, Venedik’te ise gösterildiği Ufuklar Bölümü’nde FIPRESCI Ödülü alan The Reunion / Buluşma İsveçli sanatçı Anne Odell’in ilk filmi. İlkokul yıllarında maruz kaldığı zorbalıklardan etkilenerek çektiği Buluşma’da Odell bir mezunlar buluşmasının önce sahtesini filme çekiyor, ardından sınıf arkadaşlarına bu filmi gösteriyor; böylece gerçekle kurgu arasındaki çizgiyi epeyce esnetiyor.

2005’te festivalde gösterilen La Face cachée de la lune / Ayın Saklı Yüzü ile hayran kitlesini artıran ünlü tiyatro ve sinema yönetmeni Robert Lepage, kısa film yönetmeni Pedro Pires ile birlikte yine Lepage’ın bir tiyatro oyununu sinemaya aktarıyor. Lipsynch’in film uyarlaması olan Triptyque / Üçleme, ilk gösterimini yaptığı Toronto Film Festivali’nde büyük ilgi topladı. Lepage’ın diyalog ve görsellik dehasının yine ön plana çıktığı, hafıza ve kimlik kavramlarıyla oynayan Üçleme, Quebec’li bir kitapçı, Alman bir beyin cerrahı ve bir caz şarkıcısının kesişen hayatlarını mercek altına alıyor.

Martin Provost’un Toronto Film Festivali’nde prömiyerini yapan filmi Violette, başrollerini Emmanuelle Devos ve Sandrine Kiberlain’in paylaştığı bir dönem filmi. Filmin başkahramanı ise filme adını da veren Fransız yazar Violette Leduc. Fransız kamuoyunda kadın cinselliği, kürtaj gibi meseleleri ilk kez tartışmaya açan yazarlarından sayılan Leduc, daha çok ünlü kadın yazar Simone de Beauvoir ile olan dostluğu ile tanınıyor. 2. Dünya Savaşı günlerinde başlayan film, bu yakınlığı mercek altına yatırıyor.

Joachim Trier’in birçok ödüllü filminin senaryosunda imzası bulunan Norveçli yönetmen Eskil Vogt’un ilk uzun metrajlı filmi Blind / Körlük, görme duyusunu kaybeden bir kadının aklını da kaybetmemek için gerçekliğe sıkı sıkı sarılma mücadelesini işleyen gerilimli olduğu kadar mizah unsurlarını da kullanan bir dram. Görüntü yönetmenliğini Dogtooth / Köpekdişi’nin de kameramanlığını üstlenen Thimios Bakatakis’in yaptığı ve yalnızca görme hakkında değil yazma ve yalnızlık üzerine bir film de olan Körlük, Sundance’de Senaryo Ödülü kazandı.

Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması

İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması sponsorluğunu, festivale 27 yıldır destek veren Anadolu Efes üstlenecek. Festivalde Türkiye’den, yapımı 2013–2014 sezonunda tamamlanmış filmlerin bir araya geldiği “Türkiye Sineması” bölümünde “Ulusal Yarışma”nın yanı sıra “Yarışma Dışı”, “Belgeseller” ve “Yeni Türkiye Sineması” başlıkları altında 35 film gösterilecek. Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nin düzenlediği 2014 Hisar Kısa Film Seçkisi de ilk gösterimini yine İstanbul Film Festivali’nde yapacak.

Altın Lale Ulusal Yarışma 

Ulusal Yarışma’da Altın Lale Ödülü için, yapımı 2013–2014 sezonunda tamamlanan Türkiye’den filmler yarışacak. “Ulusal Yarışma” jüri başkanlığını, Türkiye sinemasının usta yönetmenlerinden Derviş Zaim üstlenecek. Altın Lale Ulusal Yarışma Jürisi’nin diğer üyeleri, ARTE Dışalımlar Sorumlusu Karen Byot, Varşova T–Mobile Yeni Ufuklar Film Festivali Sanat Direktörü Joanna Lapiska, oyuncu Nadir Sarıbacak ve yazar Hakan Günday. Jüri festivalde, En İyi Film, En İyi Yönetmen, Jüri Özel Ödülü, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzik olmak üzere, toplam 9 dalda ödül verecek.

“Ulusal Yarışma”da yer alacak filmler arasından jürinin seçeceği En İyi Film’e 150.000 TL, En İyi Yönetmen’e ise 50.000 TL ödül verilecek. İlk kez 2011 yılında para ödülüyle desteklenen Jüri Özel Ödülü bu yıl da en iyi ikinci filme verilecek. Onat Kutlar anısına verilecek bu ödülü kazanan filmin yapımcısına Anadolu Efes tarafından 60.000 TL verilecek. Festivalde En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu seçilecek isimler 10.000’er TL alacak. 33. İstanbul Film Festivali Altın Lale Ulusal Yarışma’da jüri ayrıca, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzik dallarında da ödüller verecek.

Altın Lale Ulusal Yarışma’da ödül için bu yıl 10 film jüri karşısına çıkacak. Yarışmadaki 5 film dünya, 3 film ise Türkiye prömiyeri yapacak.

“Ulusal Yarışma” bölümünün filmleri şöyle: 

Silsile / Ozan Açıktan
Şarkı Söyleyen Kadınlar / Reha Erdem
Sesime Gel / Hüseyin Karabey (Türkiye prömiyeri)
Gittiler / Kenan Korkmaz (Dünya prömiyeri)
Kumun Tadı / Melisa Önel (Türkiye prömiyeri)
Bir Varmış Bir Yokmuş / Kazım Öz (Dünya prömiyeri)
Ben O Değilim / Tayfun Pirselimoğlu (Türkiye prömiyeri)
Deniz Seviyesi / Esra Saydam & Nisan Dağ (Dünya prömiyeri)
Ayhan Hanım / Levent Semerci (Dünya Prömiyeri)
İtirazım Var / Onur Ünlü (Dünya prömiyeri)

Yarışma Dışı

Şavaş Baykal’ın Şiirin Tadı, Atıl İnaç’ın Daire, Ferit Karahan’nın Cennetten Kovulmak, Ramin Matin’in Kusursuzlar ve Nihat Seven’in Uzun Yol filmleri festivalin “Yarışma Dışı” bölümünde izleyicilerle buluşacak.

Yeni Türkiye Sineması

İlk ya da ikinci filmini çeken yönetmenlerin yapıtlarının bulunduğu “Yeni Türkiye Sineması” başlığında bu yıl Ozan Adam’ın Körler – Jaluziler İçin, Levent Çetin’in Sivil, Murat Eroğlu’nun Şafakla Dönenler, Aydın Orak’ın Asasız Musa, Can Oral’ın Buna Değer, Görkem Sarkan’ın Nergis Hanım ve Ebubekir Uygur’un Ana adlı filmleri izleyiciyle buluşacak.

Belgeseller

Festivalin Belgesel Danışma Kurulu’nun 40’ın üzerinde başvuru arasından yaptığı seçki, “Türkiye Sineması”nın “Belgeseller” kuşağında gösterilecek.

Daha önce 20. İstanbul Caz Festivali’nde gösterilen Batu Akyol’un Türkiye’de Caz isimli belgeselinin yanı sıra Kıvılcım Akay’ın Dileğim Barış Olsun, Devrim Akkaya’nın Diyar, Veysi Altay’ın 33 Yıllık Direniş–Berfo Ana, Emel Çelebi’nin Kül Kedisi Değiliz, Özgür Fındık’ın Olağan Haller, Cenk Örtülü ve Zeynel Koç’un O İklimde Kalırdı Acılar, Kenan Özer’in Saklı Dil, Güliz Sağlam’ın Tepecik Hayal Okulu, Burak Serbest’in Negri ile İstanbul’da, Özay Şahin’in Fırtına Emine, Reyan Tuvi’nin Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek… ve Ahmet Yurtkur’un Uzak belgeselleri ilk kez festival kapsamında izleyiciyle buluşacak.

Festivalden Seyfi Teoman anısına: Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü

İstanbul Film Festivali’nin genç yaşta kaybettiğimiz yönetmen ve yapımcı Seyfi Teoman anısına verdiği Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’ne, festivalin Altın Lale Uluslararası ve Ulusal Yarışmaları’nın yanı sıra, “Türkiye Sineması” bölümünde yer alan “Yarışma Dışı” ve “Yeni Türkiye Sineması” kuşakları ile “Sinemada İnsan Hakları” bölümünde gösterilen Türkiye yapımı tüm ilk filmler aday olabilecek.

Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’nü kazanan filmin yönetmenine Cem Yılmaz, CMYLMZ Fikirsanat aracılığı ile 30.000 TL verecek. İlk kez geçen yıl verilen ödülü Cem Yılmaz beş yıl boyunca destekleyecek.

Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’nün jürisinde geçen yıl Oh Boy / Eyvah filmiyle festivale konuk olan Jan Ole Gerster, oyuncu Taner Birsel ve yönetmen Seren Yüce yer alacak.

FIPRESCI Ödülü

Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) bu yıl da İstanbul Film Festivali kapsamında ödül verecek. Ulusal ve Uluslararası Yarışma’da yer alan birer filme FIPRESCI Ödülü verilecek. Başkanlığını İspanya’dan Nando Salvá’nın yapacağı FIPRESCI Jürisi’nde Almanya’dan Heike–Melba Fendel, Romanya’dan Angelo Mitchievici, Mısır’dan Amal Al Gamal ve Türkiye’den Janet Barış ile Murat Emir Eren görev alacak.

Radikal Gazetesi Halk Ödülü

İstanbul Film Festivali’nde her yıl olduğu gibi Ulusal ve Uluslararası Yarışma’da yer alan birer filme, İKSV’nin medya sponsorlarından Radikal gazetesinin Halk Ödülü verecek.
Radikal Halk Ödülü’nü alacak iki filmi, festival izleyicileri, festival sinemalarında yer alan bilgisayarlardan oy kullanarak belirleyecekler.
Oy kullananlar arasında çekilecek kura sonucunda çeşitli ödüller sahiplerinin olacak. Büyük ödülü kazanacak şanslı izleyici, Radikal gazetesinin davetlisi olarak Selanik Film Festivali’ne gidecek.

SEZONUN MERAKLA BEKLENENLERİ “AKBANK GALALARI”NDA

İstanbul Film Festivali’nin popüler bölümlerinden “Akbank Galaları”nda, geniş kitleye seslenen, yıldızları usta yönetmenlerle buluşturan, merakla beklenen filmlerin Türkiye’deki ilk gösterimleri yapılacak.
Gösterimler Beyoğlu’ndaki Atlas sinemasında yapılacak.

Wes Anderson’ın Berlin Film Festivali’nin açılışını yapan ve Jüri Büyük Ödülü’nü de kazanan son filmi The Grand Budapest Hotel / Büyük Budapeşte Oteli, Akbank Galaları’nın merakla beklenen filmlerinden.
Türkiye prömiyerini festivalde yapacak film 1920’lerde Avrupa’da büyük bir otelde yıllardır görev yapan, adı efsaneleşmiş Gustave H. ile yakın arkadaşı, lobi görevlisi Zero Moustafa’nın maceralarını anlatıyor. Filmin bol yıldızlı oyuncu kadrosunda Ralph Fiennes’ın yanı sıra F. Murray Abraham, Edward Norton, Mathieu Amalric, Saoirse Ronan, Adrien Brody, Willem Dafoe, Léa Seydoux, Jeff Goldblum, Jason Schwartzman, Jude Law, Tilda Swinton, Harvey Keitel, Tom Wilkinson, Bill Murray, Owen Wilson gibi isimler yer alıyor.

Schindler’in Listesi ve İngiliz Hasta filmlerinde canlandırdığı karakterlerle en iyi erkek oyuncu dalında Oscar’a aday gösterilen Ralph Fiennes, Büyük Budapeşte Oteli’nin başrolünün yanı sıra The Invisible Woman / Görünmeyen Kadın filminde bu kez hem yönetmen hem de oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Yazar Charles Dickens’ın karısına rağmen uzun yıllar tutkulu bir aşkla ilişkisinin sürdüğü oyuncu Nelly Ternan’ı anlatan film Abi Mogan tarafından senaryoya uyarlandı. Ralph Fiennes’in canlandırdığı Dickens’ın unutulmaz aşkı Nelly’yi Felicity Jones canlandırıyor.

2003 yılında İstanbul Film Festivali Sinema Onur Ödülü’nü alan yönetmen Stephen Frears’ın Martin Sixsmith’in The Lost Child of Philomena isimli kitabından uyarladığı son filmi Philomena / Umudun Peşinde de Akbank Galaları kapsamında izleyicilerle buluşacak.
Aynı zamanda festivalin açılış filmi olan Philomena, kayıp oğlunu arayan bir annenin gerçek öyküsünü anlatıyor. Prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nde birçok ödül kazanan Umudun Peşinde, dört dalda BAFTA, üç dalda Altın Küre ve “En İyi Film” ile “En İyi Kadın Oyuncu” dahil dört dalda da Oscar’a aday gösterildi. Jeff Pope ve İngiliz mizahının başarılı ismi, aynı zamanda filmin başrol oyuncularından Steve Coogan tarafından senaryolaştırılan filmde, Philomena rolünü etkileyici performansıyla Judi Dench üstleniyor.

Fransız yönetmen Cédric Klapisch’in L’Auberge Espagnole / İspanyol Pansiyonu ve Les Pouppées Russes / Rus Bebekler’den sonra çektiği, üçlemenin son filmi Chinese Puzzle / Aşk Bulmacası, çocuklarından ayrı kalmaya dayanamayarak eski eşinin peşinden New York’a taşınan 40 yaşındaki Xavier’nin maceralarını anlatıyor. Bu hareketli kent komedisinde Klapisch’in daha önceki filmlerinde de beraber çalıştığı Romain Duris, Audrey Tautou ve Cécile de France rol alıyor.

Downton Abbey isimli televizyon dizisiyle BAFTA’dan En İyi Yönetmen Ödülü kazanan Brian Percival, birçok ülkede en çok satanlar listelerinde yer alan The Book Thief / Kitap Hırsızı kitabını aynı adla sinemaya uyarladı. Kitap Hırsızı’nda rol alan genç oyuncu Sophie Nélisse performansı ile dikkat çekerek Satellite Film ve Phoenix Film Eleştirmenleri Topluluğu tarafından ödüle layık görüldü. Nazi Almanya’sında geçen Kitap Hırsızı, Azrail’in gözünden bir kızın kitap çalarak kendine büyülü bir dünya kurmasını anlatıyor. Filmin başrollerinde ayrıca Geoffrey Rush ve Emily Watson yer alıyor.

Roman Polanski’nin aynı adlı ünlü tiyatro oyunundan uyarladığı ve Cannes’da Altın Palmiye için yarışan son filmi Venus in Fur / Kürklü Venüs merakla beklenen Gala filmlerinden. Kadın ve erkek arasındaki savaşın bir yansıması olarak bir yönetmen ve onun sahneye koyacağı oyunda başrolü kapmaya çalışan bir aktrisin birbirine hazırladığı kurnaz tuzakları anlatan filmde Polanski hınzırca kendisiyle de dalga geçiyor. Yönetmen rolündeki Mathieu Amalric, şaşırtıcı şekilde Polanski’nin gençliğine benzerken, aktrisiyse Polanski’nin gerçek hayattaki karısı Emmanuelle Seigner canlandırmakta. Polanski bu filmiyle 28 Şubat’ta Cesar’larda En İyi Yönetmen ödülünü kazandı.

Akbank Galaları bölümünün en merakla beklenen filmleri Villeneuve’den! 2009 Filmekimi’nde Polytechnique filmiyle izlediğimiz, 30. İstanbul Film Festivali’nde Incendies / İçimdeki Yangın filmiyle Altın Lale için yarışan Kanadalı yönetmen Denis Villeneuve 2013 yılında yaptığı son iki filmi Enemy / Düşman ve Prisoners / Tutsak ile bu yıl yine festival programında.

Nobel ödüllü yazar José Saramago’nun Türkiye’de de yayımlanan The Double / Kopyalanan Adam isimli romanından esinlenerek Javier Gullón tarafından senaryosu yazılan gerilim filmi Düşman, televizyonda kendisine çok benzeyen birini gören bir adamın bu benzerinin izini sürüşünü ele alıyor. Villeneuve’ün bu filminde başrolü, birbirine tıpatıp benzeyen iki ayrı adamı oynayan Jake Gyllenhaal üstlenirken, Mélanie Laurent, Isabella Rossellini, Sarah Gadon, Stephen R. Hart ve Jane Moffat gibi isimler ona eşlik ediyor. Düşman, Courmayeur Noir Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü kazandı.

En İyi Görüntü dalında Oscar’a aday gösterilen Tutsak ise, kaçırılan iki kız çocuğunun aranması sırasında yaşananları anlatıyor. Denis Villeneuve, Düşman filmini çekerken yeni bir film yönetmek için teklif alınca birlikte çok uyumlu çalıştığı Jake Gyllenhaal’ı hemen bu yeni filmin kadrosuna da dahil ediyor. Soluk soluğa izlenen bir polisiye gerilim olan Tutsak’ın oyuncu kadrosunda, bu kez yardımcı rolde olan Gyllenhaal’ın yanısıra Hugh Jackman, Maria Bello, Terrence Howard, Melissa Leo ve Paul Dano yer alıyor.

Yönetmen Fred Schepisi’nin merakla beklenen filmi Words and Pictures / Sözcükler ve Resimler de Türkiye’deki sinemaseverlerle ilk defa “Akbank Galaları”nda buluşacak filmlerden…


FESTİVALİN VAZGEÇİLMEZLERİ

Ustalar

“Ustalar” bölümünde sinemaseverler, dünya sinemasına yön vermeyi sürdüren, yıllara meydan okuyan usta yönetmenlerin son filmlerini izleme fırsatı bulacak.

Efsane yönetmen Andrzej Wajda’nın Robert Wieckiewicz, Agnieszka Grochowska ile Iwona Bielska’nın başrollerini paylaştığı son filmi Walesa. Man Of Hope. / Walesa, Nobel Barış Ödülü sahibi Lech Walesa’nın haklarını savunan bir dok işçisinden önce Dayanışma Sendikası liderliğine, oradan Polonya’nın cumhurbaşkanlığına uzanan benzersiz yolculuğunun hikâyesini anlatıyor. Polonya’nın En İyi Yabancı Film Oscar adayı olan ve ilk gösterimini Venedik Film Festivali’nde yapan Walesa, yılın en iyi politik filmlerinden. Andrzej Wajda, bu yıl festivalin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alacak. Ödül, Walesa’nın gösteriminde filmin başrol oyuncusuna verilecek.

Exotica ve Ararat filmleriyle tanınan yönetmen Atom Egoyan’ın son filmi Devil’s Knot / Şeytan Düğümü Maria Leveritt’in gerçek olaylara dayanan aynı isimli romanından sinemaya uyarlandı.
Yapımcılığını Paul Harris Boardman’ın yaptığı ve Reese Witherspoon, Kevin Durand, Stephen Moyer, Colin Firth, Elias Koteas ile Bruce Greenwood’un rol aldığı filmde 1993 yılında kaybolan üç çocuğun cesetlerinin ortaya çıkışıyla bu kapalı toplumun ve ailelerin nasıl tepki verdiği, suçsuz olduklarını iddia etmelerine rağmen satanistlik ve cinayetle suçlanan üç gencin sorgu ve dava süreçleri anlatılıyor. Atom Egoyan’ın Exocita çizgisine geri döndüğü filmi Şeytanın Düğümü.

Philippe Garrel’in yeni filmi Jealousy / Kıskançlık’ta başrol yine yönetmenin oğlu Louis Garrel’in. Ancak bu kez genç aktör, dedesinden esinlenilerek yazılmış bir karakteri canlandırmakta. Kadın erkek ilişkileri, Parisli bohemler, sanat dünyası ve siyah beyaz görüntülerle Garrel’in önceki filmlerine aşina olanların seveceği hikâye günümüzde geçiyor olsa da filmde iki kadın arasında kalan babasının hayatını gözleyen küçük kız çocuğu Philippe Garrel’den başkası değil! Filmin başrol oyuncu Anna Mouglalis de festivalin konukları arasında.

Terry Gilliam’ın son filmi The Zero Theorem / Sıfır Teorisi, yönetmenin 1985’te Brazil’le başlayıp 1995’te 12 Monkeys / 12 Maymun’la devam eden distopya üçlemesinin son filmi. Senaryosunu Pat Rushin’in yazdığı bu bilimkurguda, yaşamın anlamını ortaya çıkarmaya çalışırken üst düzeyde birilerinin ayağına basan yalnız bir hacker’ın hikâyesi anlatılıyor. Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan Sıfır Teorisi’nin oyuncu kadrosunda Christoph Waltz, Lucas Hedges, Ben Whishaw, Tilda Swinton, Mélanie Thierry ve David Thewlis gibi isimler bulunuyor. Belirsiz bir gelecekte geçen film, Gilliam’a özgü göz alıcı set tasarımları ve teknolojiyle paranoyayı buluşturan bir aksiyon.

Bertrand Tavernier’nin San Sebastián Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü alan son filmi Quai d’Orsay / Dışişleri bürokrasiyle dalga geçen keyifli bir siyasi taşlama. 2001 yılında İstanbul Film Festivali’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan usta yönetmen Bertrand Tavernier’nin filminin oyuncu kadrosunda Julie Gayet, Jane Birkin, Thierry Lhermitte, Raphaël Personnaz ve Niels Arestrup yer alıyor. İlk gösterimi Toronto Film Festivali’nde yapılan filmin esin kaynağı, filmin senaristi, Abel Lanzac mahlasını kullanan Fransız dışişlerinde çalışan Antonin Baudry ve grafik sanatçısı Christophe Blain’in birlikte tasarladıkları aynı adlı çizgi roman.

Bir ustanın diğer bir ustayla dostluğunu anlatması sinemada çok rastlanmıyor. How Strange to be Named Federico, Scola Narrates Fellini / Ettore Scola Fellini’yi Anlatıyor ise tam da böyle bir film. Hem çok yakın dost hem de iki meslektaş olan Federico Fellini’yle Ettore Scola’nın dostlukları beyazperdeye yansıyor. Hem İtalyan hem dünya sinemasına benzersiz bir bakış.

Festivalde 1970 yapımı kült filmi Baal de gösterilecek olan Volker Schlöndorff’un Berlinale’de özel bir galada gösterilen son filmi Diplomacy / Diplomasi, 2. Dünya Savaşında geçen ve gerçek bir olaya dayanan bir psikolojik gerilim. Filmin iki kahramanı, Müttefiklerin yaklaşmasıyla Paris’i yerle bir etme emri alan Nazi birliklerinin kumandanı Von Choltitz ve onu bu kararından vazgeçirmeye çalışan İsveç elçisi Nordling.

Berlin Film Festivali’nde prömiyerini yapan ve başrolünü Charlotte Gainsbourg’un oynadığı, Lars von Trier’in tartışmalı son filmi Nymphomaniac / İtiraf, bir seks bağımlısı hakkında. Ancak pek çok eleştirmenin de yazdığı gibi, açık seks sahnelerine rağmen film aslında erotik değil. Bilakis, kasıtlı biçimde seksi olmayan bir film. Yarattığı tartışmalar daha ziyade insan doğası, sekse bakışımız ve tabii ki her filmiyle, yaptığı her açıklamayla gündem yaratan yönetmenin kendisi üzerine. Film 1. bölüm ve 2. bölüm olarak iki ayrı seansta gösterilecek.

NTV Belgesel Kuşağı

İstanbul Film Festivali’nin belgeseller bölümünün sponsorluğunu bu yıl da NTV üstlenecek.

Dünyanın en saygın belgesel film festivallerinden IDFA’nın bu yıl açılış filmi olan ve Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması–Belgesel dalında Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan Return to Homs / Humus’a Dönüş, Suriye’nin Humus şehrinden devrimci gençlerin bir portresi. Yönetmen Talal Derki üç yıl boyunca biri milli takım golcüsü, diğeri kameraman iki yakın arkadaşı pasif direnişten silahlı mücadeleye doğru takip ediyor. İki yıl önce festivale konuk olan, “Devrimin Filmini Çekmek” bölümüyle aynı isimli panelde de konuşmacı olan Suriyeli belgeselci, yapımcı ve festivalci Orwa Nyrabia da filmin yapımcılarından biri. Yönetmen Talal Derki’nin de katılacağı bir panelde Suriye’deki iç savaş ve son durum tartışılacak.

70. Venedik Film Festivali’nde, 15 yıl aradan sonra İtalya’ya Altın Aslan ödülünü kazandıran, aynı zamanda Altın Aslan’ı kazanan ilk belgesel olarak tarihe geçen Sacro GRA / Çevreyolu, bölümün öne çıkan belgesellerinden. Bir dönem İstanbul’da da yaşamış olan Gianfranco Rosi’nin yazıp yönettiği film, Roma’yı çevreleyen GRA isimli otoban ve civarındaki hayatı gösteriyor. Italo Calvino’nun Görünmez Kentler adlı romanından esinlenen Rosi, bu film üzerinde iki yıl çalışmış.

İtalyan sinemasının efsane yönetmeni Bernardo Bertolucci’nin gözünden sinema sanatını anlatan Bertolucci on Bertolucci / Bertolucci’den Bertolucci izleyiciyi olağanüstü bir yolculuğa çıkarıyor. Walter Fasano ve Luca Guadagnino’nın iki yıllık bir arşiv taramasının ardından oluşturulan filmde dünyanın dört bir yanından 300 saati aşkın arşiv kaydı bir araya getirildi.

BAFTA Ödülleri’nde “En İyi Belgesel” dalında yarışan ve 15 filmlik Oscar belgesel ön listesinde yer alan The Armstrong Lie / Amstrong Yalanı kanserle boğuştuktan sonra defalarca şampiyonluk kazanan efsane bisikletçi Lance Armstrong’un doping yüzünden ömür boyu spordan men edilişinin hikâyesini işliyor. Yönetmen Alex Gibney, “Kaybetmenin fikrine bile katlanamıyorum; benim için kaybetmek ölüm demek” diyen ünlü sporcu Armstrong’u 2008’den 2011’e kadar gözlemleyerek onun benzersiz yükselişi ve düşüşünü anlatıyor. İlk uluslararası gösterimlerini Venedik ve Toronto film festivallerinde yapan filmin yönetmeni Alex Gibney’nin bir önceki belgeseli, Mea Maxima Culpa / Madonna Ağlıyor 32. İstanbul Film Festivali’nde izleyicilerle buluşmuştu.

2010’da ölen yazar J.D. Salinger’ın ortadan kayboluşuyla ilgili araştırma yapan Salinger gerilim tarzında kurgulanmış bir belgesel. Gönülçelen adlı romanı bugün bile Amerika’nın II. Dünya Savaşı sonrası dönemine dair en benzersiz belgelerden kabul edilen yazar; son öyküsünü 1965 yılında yayımladıktan sonra ortadan kaybolur ve sayısız araştırma yapılmasına rağmen neden böyle yaptığı hiç belirlenemez. Belgesel, yazarın arkadaşları ve meslektaşları dahil 150 kişiyle yapılan röportajlarla bu esrar perdesini aralamaya çalışıyor.

James Toback’in Seduced and Abandoned / Baştan Çıkarılmış ve Terkedilmiş belgeseli sinema sektörünün içinden bir derdi, yani çoğu zaman acılı olan yapımcı arayışını, son derece eğlenceli bir gözle anlatıyor. Alec Baldwin’in sözleriyle “film işi bulup görebileceğiniz en fena âşık sayılır: üst üste hem baştan çıkarılır hem terk edilirsiniz.” Filmde yönetmen James Toback ve oyuncu Alec Baldwin, ortak projeleri olan bir siyasal erotik gerilim filmine yapımcı bulmak üzere Cannes Film Festivali’ne gelirler. Film, bu proje uğruna ikilinin stüdyo sahiplerinden milyarderlere, yapımcılardan dağıtımcılara kimlerle nasıl görüşmeler yaptığını adım adım izliyor. Filmde Berenice Bejo, Bernardo Bertolucci, James Caan, Neve Campbell, Jessica Chastain, Diablo Cody, Francis Ford Coppola, Ryan Gosling gibi onlarca ünlü kısa süre de olsa kameranın önüne geçiyor. Filmin ilk gösterimi de geçen yıl Cannes Film Festivali’nde yapıldı.

En İyi Belgesel Oscar’ı kazanan 20 Feet from Stardom / Yıldız Olmaya Ramak Kala, yönetmen Morgan Neville’in “vokalistlere aşk mektubu” olarak tanımlanıyor. Hem göze hem de kulağa hitap eden bu belgesel çoğu zaman adı unutulan müzik emektarlarına bir saygı duruşu.

Locarno’da Eleştirmenler Haftası’nda Jüri Ödülü’nü kazanan Marc Bauder’in filmi Master of the Universe / Evrenin Hâkimi, kapitalizmin altın çağı sayılan 1980’lerde yatırım bankacılığı yapan Rainer Voss’un günümüzden milyonlarca dolarla oynadığı o günlere ve dünyayı sarsan finans krizlerine bakışını aktarıyor. Bankacılık, kapitalizm ve para politikalarına dair çarpıcı, büyüleyici ve kan dondurucu bir belgesel.

2012’de “dini hassasiyetleri kullanarak isyan etmek” suçlamasıyla Rusya’da tutuklanan Pussy Riot üyeleri, çalışma kampına gönderildi. Gogol’ün Karıları adlı sinema kolektifi, baskıcı Rus iktidarının bu feminist punk müzik grubuna bu cezayı layık görmesine giden süreci Pussy Versus Putin / Pussy Putin’e Karşı filmiyle belgeliyor. Filmin yapım ekibi, güvenlik gerekçesiyle isimlerini açıklamıyor. IDFA’da En İyi Orta Metraj Belgesel Ödülü’nü kazanan film, Pussy Riot’ın eylemlerini gözlemlerken Rusya’da halkın durumunu da gözler önüne seriyor.

Kıbrıslı Rum yönetmen ve gazeteci Nina Maria Paschalidou’nun ikinci filmi olan Kismet / Kısmet, farklı etnik ve dini kökenlerden birçok kadını ekrana kilitleyen Türkiye yapımı pembe dizilerin sırrını çözmeye çalışıyor. Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyalarındaki ününü her geçen gün arttıran ve çokça konuşulan Gümüş, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Muhteşem Yüzyıl gibi pembe diziler, bu coğrafyalardaki kadınların sosyal ve dini yaşamlarını etkileyerek aynı kadınların toplumdaki rollerini ve kendilerini sorgulamalarını da sağlıyor. Belgeseli için Türkiye, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan ve Yunanistan’da çekim yapan Nina Maria Paschalidou, Meryem Uzerli, Songül Öden ve Beren Saat başta olmak üzere birçok ünlü oyuncu, yapımcı, senarist ve izleyiciyle görüşmeler yapmış. Yönetmen Nina Maria Paschalidou’nun da konuk olarak geleceği festivalde filmle ilgili bir de panel düzenlenecek.

Günümüzün usta oyuncu ve yönetmenleri Ingmar Bergman’ın evinde Bergman filmlerini anlatıyorlar. Trespassing Bergman / Bergman’ın Evinde filminde Woddy Allen, Robert De Niro, Lars von Trier, Holly Hunter, Martin Scorsese, Claire Denis, Michael Haneke, Francis Ford Coppola ve daha fazlasının gözünden İsveçli usta yönetmen Bergman’ın hayatını ve filmlerini, filmlerinden daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış kamera arkası görüntüleriyle birlikte izliyoruz.

Berlin’de Cinema Fairbindet Yaratıcılık Ödülü kazanan Concerning Violence / Şiddete Dair, Afrika’da sömürgeleşmenin ardından özgürleşme sürecinin 1960 ve 1970’lerde nasıl başladığını ve sömürgeleşmenin olumsuz etkilerini gözler önüne seren bir belgesel. Belgeselin kaynağı ise Marksist psikiyatr ve filozof Frantz Fanon’un çığır açan manifestosu Yeryüzünün Lanetlileri. Black Power Mixtape’in yönetmeni Göran Olsson’un Sundance ve Berlin film festivallerinde prömiyerini yapan bu son filminin anlatıcısı Lauryn Hill.

Dünya Festivallerinden

Sabah Gazetesi sponsorluğundaki “Dünya Festivallerinden” bölümü, festival izleyicilerine 20 yönetmenin yakın dönemde uluslararası festivallerde gösterilen, çoğu ödüllü son yapıtlarından örnekler sunacak.

Berlin Film Festivali’nde büyük ödül Altın Ayı’yı kazanan film, bu yıl da festival programında yer alıyor. Diao Yinan’ın üçüncü uzun metrajı olan Black Coal, Thin Ice / İnce Buz Kara Kömür Çin’in kuzeyinde geçen bir polisiye. Film, aynı zamanda Berlin’de başrol oyuncusu Lİao Fan’a da En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü getirdi.

Polonya’da Nazi işgali ile Holokost’un acı izlerini süren bir hikâye anlatan Pawel Pawlikowski’nin son filmi Ida, uluslararası festivallerde birçok ödüle layık görülerek 2014’ün en iyilerinden olmaya doğru yol aldı. Londra, Les Arcs, Gdynia ve Varşova film festivallerinden En İyi Film, Toronto’da FIPRESCI Ödülü’nü alan Ida, ayrıca Les Arcs Film Festivali’nde her iki başrol oyuncusu Agata Kulesza ve Agata Trzebuchowska’ya da En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini kazandırdı. 1960’larda Polonya’da geçen, son derece çarpıcı görüntüleriyle dikkat çeken siyah–beyaz film, genç rahibe adayı Anna’nın son yeminini etmeden hemen önce aslında Yahudi olduğunu öğrenmesiyle değişen hayatını anlatıyor. Pawel Pawlikowski ve filmin başrol oyuncusu Agata Trzebuchowska da festivale katılacak.

2013 Cannes FIPRESCI Belirli Bir Bakış Ödülü alan Manuscripts Don’t Burn / Elyazmaları Yanmaz, İran rejiminin 21 yazar ve gazeteciye suikast planladığı 1995 yılında yaşanan gerçek olaylardan yola çıkarak çekildi. Filmde, yönetmen Muhammed Rasulof, İran’da uygulanan sansürü, zulmü ve otoriter rejimi, İran’da bir aydın ve siyasi tutuklu olarak yattığı hapishanede anılarını gizlice kâğıda aktaran yazar Kasra üzerinden anlatıyor. Altı yıl hapis cezasına çaptırılan ve film çekmesi yasaklanan yönetmen Muhammed Rasulof’a Ekim 2013’ten beri yurtdışına çıkma yasağı da getirilmiştir. Can güvenlikleri açısından, film ekibinin isimleri gizli tutulmaktadır.

Her daim büyüleyici Catherine Deneuve ve (Le grand soir ve Mammuth filmlerinin yönetmeni) Gustave Kelvern’in başrollerini paylaştığı ve Pierre Salvadori’nin yönettiği In the Courtyard / Avludaki Fısıltılar, şubat ayındaki Berlin Film Festivali’nde özel bir galada izleyiciyle buluştu. Hem dokunaklı hem de güldürücü bir film olan In the Courtyard’da, Paris’te bir binada, yaşamlarını yapayalnız sürdürmekte olan Mathilde ve Antoine’ın öyküsünü izliyoruz. Kırk yaşındaki müzisyen Antoine aniden müzik kariyerine noktayı koyar. Sonra da, Paris’teki eski bir binanın kapıcısı olarak çalışmaya başlar. Daha yeni emekli olan komşu Mathilde ise tatlı ama insanlara güvenmeyen bir kadındır. İkilinin arasında yavaş yavaş alışılmadık bir dostluk kurulur.

Dünya festivalleri bölümünde, 2013’te Tabu adlı filmiyle uluslararası başarı kazanan ve bu yıl Venedik Film Festivali’nde gösterilen Miguel Gomes’in son kısa filmi Redemption / Kefaret de var. Festival kapsamında, Meksikalı yönetmenin, Cântico Das Criaturas / Tüm Varlıkların İlahisi , 31, Inventário De Natal / Noel Hediyeleri ve Entretanto / Bu Arada adındaki kısa filmleri de Kefaret’le birlikte gösterilecek.

Ningen, insan şeklini alarak insana ait tüm zenginliklere sahip bir hale gelmek üzerine iddiaya giren Tilki ile Rakun’un masalından yola çıkarak zengin bir adamın dolandırılma öyküsünü anlatıyor. Şiirsel film diliyle, masal ve alegoriyi bir potada eriten Ningen bir Japon masalından yola çıkarak derinden etkileyen, bol ödüllü yönetmen ikili Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti’nin ikinci uzun metrajlı çalışması. Ningen izleyiciyle ilk kez Toronto Film Festivali’nde buluştu. Filmin yönetmenleri de festivalde bizlerle olacak.

2013 yılında Abu Dhabi Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü, Chicago Film Festivali’nde En İyi Film, Duhok Film Festivali’nde (Irak) En İyi Film, En İyi Senaryo ve En İyi Kadın ve Inverness’te İzleyici Ödülü’nü alan My Sweet Pepper Land / Tatlı Biber Diyarım bir direniş filmi. Votka Limon ve Kilomètre zéro / Sıfır Kilometre filmleriyle tanınan yazar ve yönetmen Hiner Saleem’in son filmi Tatlı Biber Diyarım, Saddam Hüseyin’in düşmesinden sonra, İran–Türkiye sınırındaki köyde komiser olan Kürt savaş kahramanı Baran’ın bölgede hüküm süren kaçakçılarla mücadelesi konu ediliyor. Ortadoğu usulü bu kışkırtıcı ve şakacı kovboy filminde; Baran’ın, yeni açılan okulun genç ve bağımsız öğretmeni Govend ile birlikte geleneksel baskılara ve köy ağasına başkaldırısını izleyeceğiz. Hiner Saleem ve Golshifteh Farahani de festivalin konukları arasında.

2013 yılında Mar Del Plata Film Festivali’nde Özel Jüri Ödülü’nü kazanan Amerikan Bağımsız Sineması’nın öncü yönetmenlerinden Alexandre Rockwell’in son filmi Little Feet / Minik Ayaklar iki kardeşin, mahallelerine yeni taşınan bir çocukla nehre yaptıkları yolculuğu konu alan bir aile filmi. Filmin başrollerinde Rockwell’in küçük kızı Lana’yla beraber senaryosunu yazdığı, siyah–beyaz görüntüleri ve serbest kurgusuyla özgün bir anlatım yakalayan filmde başkarakterleri de yönetmenin çocukları iki kardeş, Lana ve Nico Rockwell canlandırıyor.

The Full Monty’nin yapımcısı Uberto Pasolini, ikinci yönetmenlik denemesi Still Life / Durgun Hayat’ta kimsesizlerin akrabalarını araştıran sıradan bir adamın hayatını perdeye taşıyor. Komedi ve dram arasında sağlam bir denge tutturan Durgun Hayat, ailenin öneminin altını çizen hüzünlü bir film. Yönetmen Uberto Pasolini bu filmi ile Venedik Film Festivali Ufuklar ve Eleştirmenler bölümlerinde En İyi Yönetmen ödülünü aldı. Pasolini de festivalin konuklarından olacak.

Ödüllü psikoterapist Jonathan Asser’ın kaleminden beyazperdeye uyarlanan, yönetmenliğini David Mackenzie’nin yaptığı Starred Up / Yüksek Risk, A Prophet / Yeraltı Peygamberi’nden sonra çekilen en iyi hapishane filmi olarak görülüyor. Yüksek Risk, şiddete yatkın olan genç mahkûm Eric’in hapishanede ayakta kalabilme mücadelesinin öyküsünün anlatıldığı, beklenmedik olayların ardı ardına geliştiği ve göz kırpmadan izlenen sarsıcı bir film. Eric rolüyle genç aktör Jack O’Connell, Les Arcs Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı. David Mackenzie de festivale katılacak konuklar arasında.

Yorgos Tsemberopoulos’ın 12 yıl aradan sonra çektiği ilk film olan The Enemy Within / İçimizdeki Düşman, mutlu aile ve iş yaşamını sakince sürdüren sıradan bir adamın evini serserilerin basmasıyla şiddetle tanışmasını ele alan, Yunan yeni dalga sinemasının en yeni örneklerinden. Ülkeyi saran yolsuzluk ve kriz ortamını da yansıtan film Luxor Film Festivali’nde Gümüş Sütun Ödülü’nü aldı. Yorgos Tsemberopoulos da festivale katılacak.

Insomnia / Uykusuz ve Prozac Nation filmleriyle tanınan Erik Skjoldbjærg imzalı 2013 yapımı Norveç gerilim filmi Pioneer / Öncü, derin deniz dalgıcı bir adamın, okyanusun dibinde gerçekleşmiş trajik bir kaza hakkındaki gerçekleri ortaya çıkartırken uluslararası petrol şirketlerinin çıkar çatışmalarına denk gelerek hayatını tehlikeye atışını anlatıyor. Norveç’in bugünkü zenginliğine ulaşmasını sağlayan petrol yataklarının ilk bulunduğu yılları anlatan film, Toronto Film Festivali’nde “Özel Gösterim” bölümünde yer aldı. Filmin oyuncu kadrosunda Wes Bentley, Stephen Lang ve Aksel Hennie var. Öncü, Chicago Film Festivali’nde En İyi Görüntü Ödülü aldı.

Donovan Marsh’ın son filmi iNumber Number / Vurgun, hem görselliği, hem konusu hem de yapım süreciyle büyük ilgi toplayacak olan bir polisiye aksiyon. Filmin başrolündeki S’dumo Mtshali, Marsh’ın televizyonda yayımlanan “Class Act” adlı oyunculuk yarışmasının galibi oldu. Bu film de Mtshali için yazıldı. Mtshali filmde hakkı yendiği için bir defalık bir soygun yapmaya kalkışan dürüst bir sivil polisi canlandırıyor.

İlk uzun metraj filmi Belle Epine ile tanıdığımız Rebecca Zlotowski’nin ikinci filmi Grand Central / Nükleer Santral işçi sınıfının dramını bir yasak aşk üzerinden anlatıyor. Oyuncu kadrosunda Mavi En Sıcak Renktir filminin başrol oyuncularından Léa Seydoux’nun yer aldığı film Viyana Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülünü aldı.

Bay Lazarescu’nun Ölümü filmiyle tanınan Romen yönetmen Cristi Puiu’nun son filmi Three Interpretation Exercises / 3 Oyunculuk Egzersizi, adından da anlaşılacağı gibi oyunculuk öğrencilerine yönelik bir egzersizin filmi. Puiu, 2012’de Toulouse’da Les Chantiers Nomades okulu tarafından bir atölye çalışması için davet edildiğinde ders vermek yerine böyle bir film çekmeyi tercih eder. Oyunculara Rus şair ve filozof Vladimir Solovyov’un Üç Konuşma adlı yapıtını uyarlayarak verir ve doğaçlamalarla bu yapıtı oynamalarını talep eder. Hem hayat hem de felsefe ve oyunculuk üzerine olağanüstü ilginç bir deneme–belgesel–film.

Berlin’de Kiliseler Birliği Ödülü’nü kazanan Calvary / İnfaz ise İrlandalı yönetmen John Michael McDonagh’un sırlar ve ölüm korkusunu tiye aldığı bir kara komedi. Filmde Brendan Gleeson’ın canlandırdığı bir rahip, günah çıkartan bir adamın bir hafta içinde onu öldüreceğini söylemesiyle bu yedi günde hem hayatını toparlamaya hem de katilini vaz geçirmeye çabalıyor.

Antidepresan

İlk kez 2010 yılında 29. İstanbul Film Festivali’nde özel bölüm olarak yer alan ve kısa sürede festivalin vazgeçilmezlerinden olan “Antidepresan”, SinemaTV sponsorluğunda izleyicilerle buluşacak.

Senarist–yönetmen Lance Daly’nin son filmi Life’s a Breeze / Hayat Bir Esintidir, kriz sonrası ekonomik sıkıntıyla sarsılan Dublin’de geçen bir aile komedisi. Filmde, içi para dolu bir yatağı yanlışlıkla çöpe atıp bir de radyodan yardım çağrısında bulununca bütün ülkenin çöplüklere akın etmesi ve ailenin dağılma raddesine gelişi mizahi bir dille anlatılıyor.

Lukas Moodysson’un, eşi Coco’nun yazıp çizdiği Never Goodnight adlı çizgi romandan uyarladığı We are the Best! / Bizden İyisi Yok tüm sinemaseverlere seslenen bir film. Çok küçük yaşta kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalmış 13 yaşındaki üç arkadaşın ellerinde tek bir enstrüman olmadan, bir punk grubu kurmalarını anlatıyor. Yönetmen Lukas Moodysson’un hayatın yaşamaya değer olduğunu göstermek amacıyla çektiği Bizden İyisi Yok Tokyo’da büyük ödül, Reykjavik’te izleyici ödülü ve Lübeck’te Baltık jürisi ödüllerini aldı.

Ördek Mevsimi ve Lake Tahoe / Tahoe Gölü filmlerinden tanıdığımız Fernando Eimbcke’nin yazıp yönettiği Meksika yapımı komedi Club Sándwich, çok iyi anlaşan bir anne–oğulun hikâyesini ergenlik sancıları ve gündelik detaylar üzerinden mizahi dokunuşlarla anlatıyor. Oyuncu kadrosunda Lucio Giménez Cacho, María Renée Prudencio ve Danae Reynaud’un bulunduğu film, San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Yönetmen, Torino Film Festivali’nde En İyi Film ödüllerini kazandı. Fernando Eimbcke de festivalin konukları arasında.

Büyük ilgi toplayan Les triplettes de Belleville / Belleville’de Randevu ve Filmekimi 2010 programında yer alan The Illusionist / Sihirbaz adlı canlandırma filmlerinin ardından Sylvain Chomet bu kez canlı çekim bir Fransız komedisiyle festival programında. Yönetmenliğini ve senaryosunu Chomet’nin üstlendiği Attila Marcel, iki teyzesi tarafından yetiştirilmiş, konuşmaktan vazgeçmiş, 33 yaşındaki Attila’nın çocukken öldüğünü sandığı anne ve babasını bulabilmek uğruna başından geçenleri anlatıyor. Başrollerini Guillaume Gouix, Anne Le Ny ve Bernadette Lafont’un paylaştığı film ilk gösterimini Toronto Film Festivali’nde yaptı.

Woody Allen filmlerinde rastlanan türden uçsuz bucaksız diyaloglar ve platonik âşıklarla dolu Our Sunhi / Hepimizin Sevgilisi, Güney Koreli yönetmen Hong Sang–soo’ya Locarno Film Festivali’nde En İyi Yönetmen dalında Gümüş Leopar Ödülü kazandırdı. Filme ismini veren Sunhi, sinema bölümünden mezun olduktan sonra kendini profesörünün, eski sevgilisinin ve bir arkadaşının onu elde etmek için verdikleri mücadelenin ortasında bulur. Dünyadan bihaber erkekler flört için onun peşindeyken, Sunhi’nin derdi yurtdışında okuması için gerekli bir referans mektubu almaktır.

May in the Summer / May’in Yazı, Amreeka ile büyük ilgi toplayan yönetmen Cherien Dabis’nin son filmi. Filmde saygın akademisyen nişanlısıyla evlenmek üzere New York’tan memleketi Ürdün’ün başkenti Amman’a gelen genç bir kadının ailesiyle çatışmaları ele alınıyor. May’in Yazı, Sundance Film Festivali Dramatik bölümünün açılış filmi olarak gösterildi. Cherien Dabis festivalin konukları arasında.

Geceyarısı Çılgınlığı

Uyarıcı, sarsıcı, ürkütücü, kışkırtıcı filmleri uykuya tercih edenlerin dört gözle beklediği geleneksel “Geceyarısı Çılgınlığı” bölümü tv2 sponsorluğunda düzenlenecek. Festival boyunca cuma geceleri Beyoğlu, cumartesi geceleri ise Atlas sinemasında 24.00 seansında gösterilecek filmler izleyicilerin uykusunu kaçıracak.

Yönetmenliğini ve senaryosunu Aharon Keshales ve Navot Papushado’nun yaptığı İsrail yapımı Big Bad Wolves / Büyük Kötü Kurtlar, oyuncu kadrosunda Lior Ashkenazi, Rotem Keinan, Tzahi Grad gibi isimleri bulunduruyor. Vahşi bir seri cinayetin failini yasadışı ve ahlak dışı yöntemlerle takip eden bir babayla bir polisi izleyen Büyük Kötü Kurtlar, Quentin Tarantino tarafından “Yılın en iyi filmi!” sözleriyle övüldü. Filmin yönetmeni ve yapımcısı da festivale konuk olarak katılacak.

Genelde kısa filmler çeken yönetmen Jennifer Kent’in ilk uzun metrajlı çalışması Babadook / Karabasan, 2014 Sundance Film Festivali’nde büyük ses getirdi. Polanski’nin klasik, evde geçen korku filmleri geleneğine uygun psikolojik bir gerilim olan filmde ana oğul olan Amelia ve Samuel’in hikâyesi anlatılıyor. Samuel rüyasında, sürekli ikisini de öldürmeye gelen bir canavar görmektedir. Evde bir gün, Babadook adında ürkütücü bir masal kitabı okurlar. O andan itibaren, Samuel, rüyasında gördüğü canavarın Babadook olduğuna inanmaya başlar. Ama, belki de, Babadook gerçekten vardır.

Mayınlı Bölge

İstanbul Film Festivali’nin ilgiyle beklenen bölümlerinden “Mayınlı Bölge”de farklı tür ve anlatım teknikleriyle sınırları zorlayan, yaklaşımları ve teknik özellikleriyle tekinsiz yerlerde dolaşan 9 film gösterilecek.

Alexandros Avranas’ın yazıp yönettiği Yunan sinemasının Yeni Dalgası diye nitelenen hareketin başarılı bir örneği sayılan ve 2013’ün uluslararası alanda en çok ses getiren Yunan filmi Miss Violence / Şiddet Güzeli 11 yaşındaki kızlarının doğum gününde intihar etmesi üzerine sessiz kalan bir ailenin dramını konu alıyor. Ekonomik krizin ahlaki yozlaşmayla ilişkisini değerlendiren film, Venedik Film Festivali’nde İstanbul doğumlu başrol oyuncusu Themis Panou’ya En İyi Erkek Oyuncu dalında Volpi Kupası’nı ve Alexandros Avranas’a En İyi Yönetmen ödülünü kazandırdı. Alexandros Avranas ve Themis Panou da festivale katılacak.

Tsai Ming–liang’ın programdaki diğer filmi Stray Dogs / Sokak Köpekleri, Taipei Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Yönetmen; Venedik Film Festivali’nde ise Jüri Özel Ödülü ile Özel Mansiyon kazandı. Başrollerini Kang–sheng Lee, Shiang–chyi Chen, Yi Cheng Lee’nin paylaştığı dramda Tsai Ming–liang, sırtında tabelalarla ayaklı reklam panosu olarak çalışan evsiz bir adam ile iki çocuğunun hikâyesini kendine has minimal bir anlatımla ele alıyor.

Goodbye, Dragon Inn / Elveda Sinema ile 2004’te Altın Lale’yi kazanan Tsai Ming–liang’ın Şubat ayında Berlin Film Festivali’nin Panorama Bölümü’nde ilk kez izleyici karşısına çıkan son filmi Journey to the West / Batıya Yolculuk, yönetmenin İstanbul Film Festivali programında yer alan ikinci filmi. Başrolünde yine yönetmenin fetiş oyuncusu Lee Kang–sheng ile Leos Carax’ın fetiş oyuncusu Denis Lavant’ın rol aldığı Batıya Yolculuk, Budist ritüellerinden esinlenerek, bir Budist keşişin Marsilya ve Noailles sokaklarını yavaş adımlarla katetmesini izliyor.

Filipin sinemasının bağımsız yönetmeni Lav Diaz’ın en yeni filmi Norte, The end of History / Tarihin Sonu 2013 yılında birçok film listesinin üst sıralarında yer aldı. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sını günümüz Manila’sına taşıyan film, haksız yere cinayetle suçlanan sıradan bir adam ile memleketteki bitmek bilmeyen ihanet ve kayıtsızlıktan bunalmış nihilist bir entelektüel olan gerçek katilin paralel yaşamlarını izliyor. Tarihin Sonu Nuremberg İnsan Hakları Film Festivali’nde Büyük Ödül’ü aldı.

Hamburg’da En İyi Senaryo, Fantastic Festival’de (ABD) En İyi Kadın Oyuncu, AFI’de Yeni Auteur’ler Eleştirmenler Ödülü, Tallinn’de En İyi Gençlik Filmi ödüllerine layık görülen Nothing Bad Can Happen / Her Şey Düzelecek, “İsa Çılgınları” adındaki dini bir gruba katılarak kendine yeni bir yaşam kurmaya çalışan genç ve dindar Tore’yi izliyor. Yanlarına taşındığı ailenin gitgide yükselen fiziksel ve psikolojik şiddetine yalnızca inancıyla karşılık vermeye çalışan Tore’nin çektiği eziyet akıl almaz noktalara varacaktır. Gerçek olaylardan yola çıkan Katrin Gebbe’nin bu ilk filminin prömiyeri Cannes Film Festivali’nin “Belirli Bir Bakış” bölümünde yapıldı. Yönetmen festivalde filmini sunmak için İstanbul’a geliyor.

Cormac McCarthy’nin aynı adlı romanından uyarlanan Child of God / Tanrının Oğlu’nun yönetmen koltuğunda oyunculuğuyla da tanınan James Franco var. Franco, filmin oyuncu kadrosunda da yer alırken aynı zamanda senaryosuna da katkıda bulunmuş. 70. Uluslararası Venedik Film Festivali’nin yarışma bölümünde dünya prömiyerini yapan filmin başrollerinde Tim Blake Nelson ve Jim Patrick yer alıyor. Filmde 1960’lı yıllarda, sosyal düzenin dışında yaşamaya çalışan vahşi bir adamın, başarısız bir şekilde hayata tutunmaya çalışırken derin bir suç ve değersizleşme sürecine çekilmesi anlatılıyor. Cormac McCarthy’nin No Country for Old Men / İhtiyarlara Yer Yok romanı da daha önce sinemaya uyarlanmıştı.

El Arenal belgeselini çeken Sebastián Sepúlveda’nın ilk kurmaca yönetmenlik denemesi olan The Quispe Girls / Kız Kardeşler filminin senaryosu da kendisine ait. 20. İstanbul Film Festivali’nde Tony Manero ile Altın Lale kazanan, No ile Oscar’a aday gösterilen Pablo ve Juan Larraín kardeşlerin yapımcılığını üstlendikleri Kız Kardeşler 1974’te Şili’de gerçekten yaşanmış bir olayı konu alıyor. Film Venedik Film Festivali’nde En İyi Görüntü Ödülü’nü aldı.

FESTİVAL SİNEMALARI VE SEANSLARI

Festivalin gösterimleri Beyoğlu’nda Atlas, Beyoğlu, Nişantaşı City Life (City’s), Ortaköy’de Feriye ve Kadıköy’de Rexx olmak üzere 5 sinema ile İstanbul Modern ve Pera müzelerinin salonlarında yapılacak.

FESTİVAL BİLETLERİ 22 MART CUMARTESİ GÜNÜ SATIŞA ÇIKIYOR

33. İstanbul Film Festivali biletleri 22 Mart Cumartesi günü 10.00’dan itibaren

Biletix satış noktaları,
Biletix çağrı merkezi (0216 556 98 00),
Biletix web sitesi (www.biletix.com) ve Atlas ve Rexx sinemalarında açılacak ana gişelerden alınabilecek.

33. İstanbul Film Festivali’nde bilet fiyatları tam 16 TL, öğrenci ile 65 yaş ve üstü sinemaseverler için ise 21.30 seansları ve Akbank Galaları’nın ilk gösterimleri haricinde 11 TL olacak.
Akbank Galaları bölümündeki filmlerin Atlas Sineması’nda yapılacak olan ilk gösterimlerinin bilet fiyatları 20 TL olacak. Hafta içi gündüz seanslarındaki indirimli bilet uygulaması bu yıl da devam edecek. İstanbul Modern ve Pera müzelerinin salonlarındaki gösterimlerin tümü, diğer salonlardaki gösterimlerin ise hafta içi 11.00, 13.30 ve 16.00 seansları yalnızca 6 TL olacak.

Seanslar geçen yıllarda olduğu gibi 11.00, 13.30, 16.00, 19.00 ve 21.30. Festivalin büyük ilgi gören “Geceyarısı Çılgınlığı” bölümü bu yıl da devam ediyor. Festival süresince her cuma ve cumartesi gecesi 24.00 seansında bir film izleyicilere sunulacak.

Festivalde Lale Kart sahiplerine ön satış ve indirimli biletler 

Lale üyeleri festival biletleri için ön satış ve özel indirimlerden yararlanabilecekler. Lale Kart sahipleri için indirimli ön satış dönemi 18 Mart Salı günü başlayacak. Siyah Lale üyeleri 18 Mart, Beyaz, Kırmızı ve Sarı Lale Üyeleri ise 19, 20 ve 21 Mart’ta biletlerini özel indirimlerle temin edebilecekler. Lale üyeleri öncelikli biletlerini Atlas ve Rexx sinemalarının yanı sıra Lale Kart İletişim Merkezi ve Biletix web sitesinden alabilecekler.

Axess Kart sahipleri festivalde de avantajlı

Festival Sponsoru Akbank’ın Axess Kart sahiplerine sunduğu çok önemli bir avantajı hatırlatmakta fayda var. Axess Kart sahipleri festival boyunca hafta içi gündüz seansları hariç satın alacakları biletlerde %20 özel indirimden yararlanacaklar.

FESTİVAL PROGRAMINA GÖZATMAK İÇİN…

Festivaldeki filmlerin bilgileri, festivalin çizelgesi, etkinlikleri ve tüm detaylarını içeren festival kitapçığı 15 Mart Cumartesi gününden itibaren festival sinemalarından 5 TL üzerinden temin edilebilecek.

Festival programına festivalin resmî web sitesi film.iksv.org’un yanı sıra İKSV Mobil’den de ulaşılabilecek. İKSV Mobil uygulaması AppStore ve Google Play Store’dan ücretsiz olarak indirilebilecek.

Festivalle ilgili gelişmeler, festivalde yarışacak filmlerin yönetmenleriyle röportajlar ve daha pek çok güncel bilginin Mart ve Nisan ayları boyunca festivalin Facebook ve Twitter sayfalarına ek olarak festival blogundan da takip edilebilecek.

İstanbul Film Festivali hakkında ayrıntılı bilgi için..