25.3.24

Dokunmayın Sokağıma!.

 

( Numan Serteli'nin yıllar önce yazdığı ama hangi mecrada (mmknmrtb'de yok) yayınlandığını hatırlamadığı bu yazısını -bize teslim ettiği- özel arşivinde bulunca burada da aynen yayınlamayı, hem N.S'ye hem de onun gibi hassas ruhlu insanlara bir borç olarak gördük.. 

Saygılarımızla

mmknmrtb mütevelli heyeti )



N.S'nin XX'nci yüzyılın ikinci yarısında doğarak şereflendirdiği sokağın güncel hâli


Eğer bir sokak, doğup da en azından bir on yıl yaşadığınız, yani, düşüp de taşında dizinizi, dirseğinizi kanatarak, yerlerde yuvarlanıp, tozuna bulanarak büyüdüğünüz bir sokaksa.. 

Ve nice onlarca yıl oradan uzakta bir yerlerde yaşıyorsanız eğer; sık sık anılarınızda canlanan o sokak, kuşkusuz ki sizin için çok değerlidir..


Yıllar sonra, yani, kemale ermiş yaşınızı, makul bir seviyede sabitlemeye özen gösterdiğiniz bir devirde; henüz çocuk yaşınızdayken terk ettiğiniz ve adını asla unutmadığınız sokağınızı yeniden görmek arzusu, içinizi kıpır kıpır edebilir..

İşte o zaman, oraya gitmelisiniz ve size şimdi büyülüymüş gibi gelen çocukluğunuzu, o eski sokağınızda aramalısınız..


Bir gün karar verir ve gidersiniz.. 

Peki, aramaya çıktığınız çocukluğunuzu orada bulabilir misiniz?.

Onu bilemem ama, eğer çocukluğunuzun mahallesi -benim ki gibi- öyle fazla gelişmeye açık bir yer değilse; doğup büyüdüğünüz evi, arkadaşlarla önünde toplaştığınız köşedeki bakkalı, camisini, çeşmesini filan -biraz değişmiş de olsalar- büyük ihtimalle bulabilirsiniz..

En önemlisi; sokağınızın hemen başındaki duvara çivilenmiş isim tabelasını görürsünüz.. 

Hani o, ilk okumayı söktüğünüzde dikkatle okumaya çalıştığınız, yazının altına çizili bir okla sokağın giriş yönünü gösteren tabelayı..                                                                                        


İşte ben geçenlerde, doğup büyüdüğüm o sokağa yirmibeş yıl sonra ilk defa gittim ve aradığım çocukluğumu, o tabelayı okurken buldum: Pirinççi Kâhya Sokak..

Tabela yine aynı yerde, yani, bir zamanlar bütün gün üstünden inmediğimiz cami duvarına çakılı vaziyetteydi..

O zamandan bu yana tabelanın kendisi belki bir kaç kez değişmişti; fakat beynime kazılı o isim aynen duruyordu..

Günler sonra şimdi bugün bunları yazarken, tabelanın son şeklini ve ne renk olduğunu doğrusu hatırlamıyorum.. 

Ama kırmızı zemin üzerine beyaz harfli yazısıyla o kadim tabela, beynimin bir köşesinde saklanmış çocukluk yadigarı resimde, tüm netliğiyle okunuyor..

Öyle ki, biz haylaz çocukların onu nişan hedefi olarak taşlamasıyla üzerinde oluşan o siyah lekeleriyle hem de..


O sokağın bulunduğu mahallenin 'güncel' genel görünümü


Sık sık haberlerde rastlarız ya; "Rahmetli bilmem kimin adı bir sokağa verildi" diye.. 

Bu 'tarihi' gezimden eve dönerken yolda düşündüm; "Ya o günden bugüne kadar geçen zaman içinde benim sokağımın adı da değiştirilmiş olsaydı; acaba kendimi nasıl hissederdim?."

Bu kendi soruma yine kendimin verdiği yanıt; bunun benim için büyük bir hayal kırıklığı olacağı; insanı rüyada gibi hissettiren o buluşmanın etkisinin bir hayli azalacağı mealinde oldu..

Tamam.. "Pirinççi Kâhya Sokak" pek manalı bir isim olmayabilir.. 

Ayrıca ne anlama geldiğini çocukken de bilmezdim, bugün de bilmiyorum.. 

Olsa olsa; "Şimdi, kendisi pirinç işiyle uğraşmakta olan bir kâhya var ağbicim.." gibisinden, bir şeyler geveleyebilirim..


Eğer sokağıma bu 'manasız' isim yerine sonradan gayet anlamlı bir isim, mesela; "Mükremin Çıtır Sokak" adı verilseydi.. 

(Pardon.. Aklıma daha güzel bir örnek gelmedi. Ama ben, hem Yılmaz Erdoğan'ı, hem de Bir Demet Tiyatro'yu pek sever(d)im.)

Evet.. Sevgili sokağımın adı sonradan, "Mükremin Çıtır Sokak" olarak değiştirilseydi eğer; bu adın yazılı olduğu tabela, o sokakta yeni doğan bir çocuk için yıllar sonra çok anlamlı, çok büyülü bir şey olabilirdi.. 

Ancak benim için o tarihi ziyaret günü, o an, koskoca bir hayal kırıklığından ibaret olurdu..


N.S'nin mahallesinin de içinde olduğu semtin o doğmadan önceki 'tarihi' genel görünümü

                                                                                                

Belli ki bütün bu sokak isimlerinin 'ne' olduğunun, hiç önemi yok!. 

Elbette mühim olan; o kırmızı renkli çinko levhaya işlenmiş harf kümelerinin, çocukken aynen beynimize de işlenmiş olduğu gerçeği ve -biz duyarlı faniler için de- bunun değerinin, tarifsiz büyüklüğü..

Lafı daha fazla uzatmadan söyleyeceğim şu: Aman beyler, aman ağalar.. Yapmayın!. Adı ne olursa olsun eski bir sokağın adını yeni bir adla değiştirmeyin.. Orada doğmuş insanların, henüz daha bebekken zihinlerine işlemiş anılarını, zorla silmelere kalkışmayın ve -bencileyin- çocukluğunu kaybedip de aramaya çıkmışların ahını almayın..