7.1.14

The Secret Life of Walter Mitty :: Hiçbir şey için geç değildir



Fotografı, haber yayıncılığının esası olarak benimsemiş ünlü ABD dergisi LIFE'da uzun yıllardır 'Negatif Film Amiri' olarak çalışan Walter Mitty (Ben Stiller), babasının ölümüyle birlikte genç yaşta altına girdiği aile sorumluluğu yüzünden, önünde uzanmakta olan kendi özel hayatına dair tüm ideal ve hayallerinden feragat etmiş, 'pırlanta' misali bir arkadaşımızdır..

Aynı dergide çalışan, dul ve bir çocuklu Cherly Melhoff (Kristen Wiig) ile -cesaretsizlikten- platonik takılan, son zamanlarda da bir çöpçatanlık sitesinden kendisine işmar etmeye çalışan Walter'ın psikolojik durumu ise gerçekten de içler acısıdır a dostlar..

Hemen hepimiz yatağa uzandığımızda güzel hayaller kurar, hatta bir süper kahramana dahi dönüşerek, o sırada aklımızdan geçen her şeyi 'başarıyor gibi' yaparız..

(Siz yapmaz mısınız?. Hadi ya.. O zaman benim durum da pek iç açıcı değil demek.. Ya neyse.. izninizle ben, her şey normalmiş gibi devam edeyim.)


Böylesine 'sınırlı uçuş' gayet normal de- gerçekte yapamadığı, beceremediği ama yapmayı arzuladığı tüm şeyleri, yaşantısının herhangi bir anında, hayalin de ötesine geçerek adeta yaşayan ve o zaman süresince de derinlere dalıp hayattan tamamen kopan bu adam bir an önce kendine gelse, hiç de fena olmayacaktır bence..

Tam bu sırada, yetmiş yıldır başarıyla yayın yapan derginin satışının gerçekleşmesi, matbu yayından internet yayıncılığına dönüşecek olması ve başta Walter olmak üzere bir sürü elemanın işten çıkarılma durumu, her ne kadar berbat bir gelişme olsa da, kahramanımıza iyi gelebilecek bir takım 'hayati' değişikliklere de yol açacak gibidir..


Bu arada, derginin -adresi meçhul- efsanevi fotoğrafçısı Sean O'Connell'ın (Sean Penn) çok uzaklardan -her zamanki gibi- Walter'a gönderdiği 25'lik film rulosundan en önemli kare kayıptır ve işin daha da kötüsü, derginin -burnu havada- yeni genel müdürü Ted Hendricks'in (Adam Scott), son sayı kapağının bu kayıp fotografla oluşturulmasına dair kararı da kesindir..

'Nobran' Ted'in mevcut durumdan sorumlu tuttuğu adamımız Walter -her şeye rağmen- bu krizi fırsata çevirecek; dolayısıyla da, ezelden beri kendini hapsettiği 'sosyo-psikolojik çember'i parçalayarak, fotografçı O'Connell'ı -daha doğrusu- bizzat kendini bulma yolunda, dünyayı arşınlayacaktır..

Eee.. Atalarımız, 'Bir musibet bin nasihatten iyidir' deyu boşuna söylenip durmamış, orda burda demek ki..


Aslında özünün derinliklerinde saklı 'yaşam ateşi'yle doğan; ancak, hayatın kendisine sunduğu yetersiz ve talihsiz koşullar altında renksiz, ruhsuz ve de daracık bir dünyada debelenmek zorunda kalan 'küçük insan'a, "Hiçbir şey için geç kalmış sayılmazsın dostum, hadi biraz kıpırda!" demeyi, etkili olduğu kadar gayet de sempatik bir biçimde beceren, iyi bir film bu..

Dramını macerayla hareketlendiren, 'olağanüstü' macerasını da gayet düzeyli bir komediyle daha da leziz kılan bu yapımı 'mükemmel' olmaktan alıkoyan hususa gelecek olursam eğer..

Kahramanımızı motive ederek, öykünün önünü açan -daha doğrusu- bu yapımın ana direğini oluşturan asıl unsur, fotografçı O'Connell'ın, dolayısıyla da kayıp negatifin bulunması meselesidir..


İşte, Walter'ın kendini maceradan maceraya atmasına sebep olacak bu 'motivasyon kaynağı'nın, inandırıcılıktan yoksun bir yapaylıkta 'resmen' uydurulması, fazlasıyla göze batıyor..
Şimdi 'spoiler vermek' de istemem; lâkin filmin süresi boyunca, perdede kıpraşıp duran Walter'a, "Lan oğlum gerzek misin?. İyice baksana şu ....!." diye bağırmamak için zor tuttum kendimi yahu!.

"Sinek küçüktür ama mide bulandırır" derler o ayrı da, hiç de küçük olmayan bu 'ayrıntı' maalesef filmin başarısını -en azından benim gözümde- gölgeliyor..
Hem biliyoruz ki bir sinema filmini ya da herhangi bir sanat eserini 'başyapıt' düzeyine çıkaran en önemli unsur, onu oluşturan tüm ayrıntıların kusursuzca yaratılarak, aynı titizlikle de seyirciye sunulmasıdır..

Şu da unutulmamalıdır ki izleyicisinin zekasını küçümseyen film -önünde sonunda- kaybeder..


Öte yandan, meseleye bir de karşı cepheden bakacak olursak..
Filmin çarpıcı finali için de ayrıca 'olmazsa olmaz' bir öneme sahip bu 'arızalı' ayrıntıyı, Ben'in yerinde ben de olsam, gözardı ederdim sanki..
Üstelik kalkıp da, dünyanın garip bir ülkesinde, dünyanın en salak-şebelek yöneticileri yüzünden, beyni sulanarak kafayı kırmış kıytırık bir sinema eleştirmenini ise asla sallamaz, aynen işime bakardım yani..

Bu arada, filmin hareket noktası olan LIFE'ın satışı, matbu yayından kaldırılışı ve birçok basın emekçisinin işsiz kalışı, tam da Türkiye'nin 19 yıllık sinema dergisi Sinema'nın apar topar kapanış sürecine rast geldi..
Ki o sahneleri izlerken, daha dün işinin başında yeni sayıyı hazırlarken, bir gün sonra 'dergisiz ve işsiz' kaldığını öğrenen dostlarımızı hatırlamamak elde değildi..


Bir de şu var tabii.. Amerikalı patronlar, eski kadroyla -hiç olmazsa- son bir veda sayısı çıkarmayı düşünürken; gözleri banknotlarla bantlı bizim patronların aklına, böylesine bir 'incelik' hiç uğramıyordu bile..

O değil de, en önemli mottosu, "Hayal kurmayı bırak yaşamaya bak!" olan, hayal ile gerçek karışımı bazı sahnelerde müzikale de dönüşüveren filmin adeta ruhunu temsil eden -David Bowie üstadımızın en güzel parçalarından- Space Oddity'li -helikopterli- o sekans ne de güzeldi..
Sırf onun için bile ikinci kez izlenir bu film..

Son tahlilde, 2008 yılı yapımı Tropic Thunder'la, yönetmenlikteki yeteneğini resmen kanıtlayan Ben Stiller, kusursuz oyunculuğuyla yarattığı, bencileyin 'sıradan' seyircinin kolaylıkla empati kurabileceği, 'sempatik' Walter Mitty karakteriyle de bu başarısını taçlandırıyor..


3.5 5


The Secret Life of Walter Mitty / Walter Mitty’nin Gizemli Yaşamı

Yönetmen: Ben Stiller
Senaryo: Steve Conrad
Tür: Macera, komedi, dram
Oyuncular: Ben Stiller, Kristen Wiig, Adam Scott, Sean Penn