İkisi kız beş üniversiteli
arkadaş, eğlenceli ve güzel bir hafta sonu geçirmek
üzre, ormanın ortasındaki eski bir eve gelirler..
Bu arada, yolda son uğranılan, ıssız
ya da terk edilmiş görünümlü benzincide bir anda
ortaya çıkan, tuhaf konuşmasıyla ortamı germeyi de beceren
-ama gençlerin pek de iplemediği- uğursuz bir herifin
varlığının ne anlama geldiğini sanırım hepimiz biliyoruz..
Gençler eve henüz
yerleşmeye başlamışken, onların ilk 'davetsiz' misafirleri, sürü
halinde topraktan çıkmaya başlayan iğrenç zombiler
olacaktır..
Anlayacağınız, her tarafın kan
gölüne dönmesi an meselesidir..
Amma her şey o kadar da 'basitçe'
ya da 'slasher film' konseptine uygun gerçekleşip
bitmeyecektir..
Tamamen kontrol altındaki bu evi ve türlü canavarları kullanan, bir takım teknolojik aletlerle mücehhez bir grup teknisyen, belli ki tarikat benzeri bir gücün emrinde, dehşetin en beterini yaratarak, 'kurban' seçilmiş bazı gençlere de bunu yaşatacaklardır..
Bu duruma, The Truman Show'da kurulanın
benzeri 'sahte' bir dünya ile Saw filminin dehşetinin bir araya
getirilmesiyle oluşturulmuş bir acayip 'reality show' da
denebilir..
Sonunda -kesinlikle- ölüm
olan olayları başlatan, duruma göre de müdahalede bulunan
'Kontrol Odası', bir film yönetmenine benzetilebileceği gibi,
yarattığı 'gerçek' sonuçlarla da bir Tanrı'yı
simgeler gibidir..
Meğer onlarca yıldır izlediğimiz bunca korku filminde envaitürlü ölümlerle yitirdiklerimiz, tanrılara adanmış 'kutsal' bir ayinin kurbanlarıymış..
Ya da en azından, sinema tanrısının
fâni kulları!
Saçmalığını ciddiyetiyle
örten ya da tam tersini yaparak, ciddiyetini absürtlükle
yumuşatmaya çalışan Dehşet Kapanı, tüm korku
filmleriyle, kahramanlarıyla ve de cümle canavarlarıyla -bir
nevi- kafa buluyor..
Modern iş hayatının karmaşasını ve sterilliğini yansıtan bir ofis ortamıyla, ona alabildiğine uzak gibi duran doğanın dinginliğini ve ıssızlığını yansıtan bir ormanın iç içe vaziyetindeki tezat, sarsıcı bir etki yapıyor..
Adeta tamamen farklı iki filmin
sahneleri montajla bir araya getirilmiş gibi duran bu iki zıt
ortamın 'dehşet' paydasında birleşmesi, gezegenimizin karanlık
geleceği hakkında son bir uyarı gibi geldi bana..
Çok katmanlı öyküsünü
-abartısı biraz fazla kaçmış- bir hayal gücüyle
ve 'ince' mizahıyla süsleyen film, belki dehşete düşürecek
denli korkutamıyor, ama kesinlikle eğlendiriyor..
3.5/5
The Cabin in the Woods / Dehşet Kapanı
Yönetmen: Drew Goddard
Senaryo: Joss Whedon, Drew Goddard
Tür: Korku, gerilim
Oyuncular: Kristen Connolly, Chris
Hemsworth, Anna Hutchison
Yapım: ABD, 2011, 95'
Merhaba Numan,
YanıtlaSilYazınızı her zaman olduğu gibi ilgiyle okumaya başladım..
Bugün The Truman Show'la ilgili bir yazı yazmaya niyetlenmiştim. İşlerimi bitirip kafamı toparlayamayınca niyetimi gerçekleştiremedim..
Şimdi sizin yazınızı okurken, cümlelerinizin içinde Truman Show geçince ve anlattığınız filmle eşleştirince ve yazınız anlattığınız filmin sanki eğlenceli bir film olduğuna dair his verince, Dehşet Kapanı'nı seyretmeye heves ettim..
İyi ama filmin notu niye 3.5 diye düşündüm. Durdum. Seyretmekten vazgeçtim. Gene jeton geç düştü bende. 5 üzerinden 3.5 verdiğinizi, yazınızı üç kez okuduktan sonra farkettim..
Keşke film notlarınızı 10 üzerinden verseniz. Demek filmlere hep 5 üzerinden not veriyordunuz. Şimdi düşünüyorum da, sadece notlara bakıp, notunu düşük bulduğum için yazdığınızı okumadığım ve seyretmediğim ne çok film var kimbilir?
Ne fena!
O değil de, hiçbir okurunuz benim gibi anlamamıştır eminim. Neyse, siz benim ricamı boşverin..
Artık öğrendim.