Kocadan/babadan gördüğü şiddetten kaçarak, ilgili devlet kurumuna sığınmış bir kadınla, biricik oğlu, gittikleri başka bir şehir ve evde, yeni ve de şiddetsiz bir hayata başlamayı ummaktadır..
Anladığımız kadarıyla, sekiz
yaşındaki oğlunu boğmaya çalışmış bu rezil koca,
zavallı kadını öylesine korkutmuştur ki çocuğunu bir
an olsun yalnız bırakmamak için o her şeyi yapmaya
kararlıdır..
Oğlunu, ayrı odada bile yatırmayacak,
hatta mümkün olabilse okula dahi göndermeyecektir;
ama, çocuk esirgeme kurumundan kontrol için gelenlerin
ısrarıyla, ona ayrı bir oda hazırlamak zorunda kalır..
Yine de yeni aldığı bir bebek
telsiziyle yeterli önlemi aldıktan sonra tabii..
Bu telsiz sayesinde, o mağazada çalışan ve kendisine ilgi gösteren bir adamla tanışırken; telsizin frekansına -başka bir daireden- karışan tuhaf sesler, oğluna uygulanan şiddetin bir benzerini yaşayan, başka bir çocuğu işaret eder gibidir..
Basit ama trajik hikâyesini,
mükemmelen oluşturduğu bir atmosferde, hayâlle gerçek
arasında gidip gelerek ve daha çok da bir şizofren beynin
kıvrımlarında dolaştırırcasına anlatan film, 'anne Anna'
karakterinin tüm 'kafa karışıklığı'na bizi de ortak
ediyor..
Öte yandan, bütün bu
öykü ve daha fazlası, sadece biz seyirciye
gösterilenlerden ibarettir ve de hiç de kesin değildir..
Daha doğrusu size, perdede gördüğümüz herkesin ve her şeyin gerçek olmadığını bile iddia edebilirim..
Zira, bizzat filmin kendisi bana bu
hakkı -hem de sonuna kadar- veriyor..
Filmin kurgusunun problemli olduğu
kesin, arada devreye giren bazı sahneler, öylesine havada
kalıyor..
Zaten, psikolojik sorunu had safhada
yaşayan bir beyinden kendisine yansıyanlarla olan biteni anlamaya
çalışırken kafası iyice karışmış biz seyirciyi bu
durum resmen sıkmaya da başlıyor..
O değil de, kameranın olaylara bakışı
-filmin yapısı icabı- sadece Anna'nın bakış açısına
ayarlı olmalıymış..
Böyle yapmayarak, çeşitli
bakışlardan sahnelerle kurgulanan film, adeta kendi kendini yiyerek
zayıf düşüyor..
Bu arada, hemen hemen tüm filmin yükünü o 'çelimsiz' omuzlarına alan 'Ejderha Dövmeli Kız'ımız Noomi Rapace'ın oyunculuğunu ne kadar övsem azdır..
Norveçli senarist-yönetmen
Pal Sletaune -bu son filmiyle de- bizzat yarattığı sürreal ve
gizemli sularda, hem de akıntıya ters bir biçimde yüzmeye
devam ediyor..
Yalnız bu kez, bundan önceki
filmi olan Naboer'den -kalite anlamında- bir hayli geriye düşmüş
durumda..
Son film için altı yıl
beklendiği gözönüne alındığında, insan bu
gerilemeye üzülüyor tabii..
Babycall / Ölümün Sesi
Yönetmen: Pal Sletaune
Senaryo: Pal Sletaune
Tür: Korku, gerilim
Oyuncular: Noomi Rapace, Kristoffer
Joner, Vetle Ovenild Werring
Yapım: Norveç, Almanya, İsveç,
2011, 96'
61 /100