28.4.12

Ülkücüler :: Sütten Çıkmış Boz Kurtlar



2010 yılında izlediğimiz, Hamdi Alkan’ın yönettiği Dersimiz Atatürk filminin formatını aynen uygulayan Ülkücüler, oradaki Tarihçi Dede ve minik çocukların yerine, yukarıdan ve sert bakışlı, volümü yüksek 'dublaj sesli' bir babayiğitle, kafalarını sallayarak onu dinleyen, bir oda dolusu tosuncuk oturtmuş..

Ülkücülük dersi veren babayiğit öğretmen -kafalara çakarcasına çektiği- jestli, mimikli ve vurgulu nutkuna ara verdiğinde, ikiye bölünen perdenin bir kısmında gazete kupürleri, afişler falan görünür; diğer kısmında da Ülkücü camianın ileri gelenlerinin, ateşli, hisli ama asla pişmanlık duymayan konuşmalarına yer verilir..

O konuşmaların 'bire bir canlandırması' da hemen peşinden perdeye yansıdığında, kimse tutamaz gayrı Ülkücü hareketi..




Beklendiği üzre, belgeden çok, bol miktarda propaganda sunan film, öncesi ve sonrasına fazla değinmeyerek, bütün ağırlığını 1980 Darbesi üzerine vermiş..

Tutuklanmalar, işkenceler ve idamlarla, mağduriyet edebiyatına gayet uygun bu fırsat hiç kaçırılmadığı gibi, sündüre sündüre de uzatılmış..

Devlet'in, ilk anda doğrudan yapamayacağı pis bir işi, yani 'solcuların kökünü kazıma' ihalesini üstlenerek zevkle icra ettiklerinde problem yoktur; ancak, aynı Kutsal Devlet -elaleme karşı- adil davrandığını gösteren bir denge politikası uygulamaya karar verip de birazcık canlarını yakmaya kalkıştığında: "Of aman nâlan!"



Filmde, 'Rehber Kuran, Hedef Turan' gibi sloganlarla, cıcığı ezelden çıkarılmış 'Vatan Millet Sakarya' edebiyatıyla, ajitasyonun dibine vurulmasını zaten bekliyordum; yine de, bunca kanlı ve karanlık gerçekler ortadayken, böylesine 'sütten çıkmış ak kaşık' tavırlarıyla bir siyasi hareketi savunuyor olmak, -doğrudan- komik olmayı göze almak demektir yahu!.




Asılırken, celladından bile helâllik isteyen 'masum Ülkücü' masalları kimleri uyutur bilemem; ama sürüyle cinayetleri geçerek, sadece hemen aklıma gelen bir ikisini sayacak olursam: Maraş, Çorum Katliamları, İşçi Partili yedi gencin öldürüldüğü Bahçelievler Katliamı ya da 'Ülkücü Mesih Ağca'nın yediği haltları o ak kaşığın neresine gizlemeli?

Kullanım haklarını -kendilerini pek de takmayan- Yüce Türk Milleti'ne bırakmış; varoluşunun temeli ve anlamı bizzat Kutsal Devlet'in kendisiyle özdeşleşmiş bir sosyo-politik grubun, aynı kurum tarafından -bi güzel- kullanıldıktan sonra dışlandığında, hatta zulüm gördüğünde, ilk anda yaşadığı hayal kırıklığından kolayca sıyrılarak -yani hiç akıllanmayarak- tekrar çöreklenmeye müsait bir 'devlet ana kucağı' aşkıyla yanmaları ne kadar da hazin..




Sonuç olarak, yapımın içeriği, belgesel film şartlarını asgariden bulunduruyorsa da, teknik anlamda ve her açıdan, yerlerde sürünen bir 'sinemasal ilkellik' söz konusu.. Hele, müsamereden de beter o 'canlandırma' sahneleri..

Birilerinin epeydir eşlik ettiği, 'Biz İslâmcılar neden şimdiye kadar doğru dürüst bir film çekemedik' ağıtsal korosuna, artık Türk-İslam sentezcisi Ülkücüler'i de katabiliriz..


0.5/5



Yönetmen: Bilal Kalyoncu, Halil Sarı
Tür: Belgesel
Yapım: Türkiye, 2012