16.4.23

Renfield

 


Şeytan, biraz yardım almadan sonsuza kadar yaşayamaz. 

Dracula'nın sadık hizmetkarının bu modern canavar hikayesinde Nicholas Hoult (Mad Max: Fury Road, X-Men serisi), tarihin en narsist patronu Dracula'nın (Oscar® ödüllü Nicolas Cage) işkence görmüş yardımcısı olan Renfield'ı canlandırıyor.



Renfield, efendisinin avını temin etmeye ve ne kadar alçaltıcı olsa da her emrini yapmaya zorlanıyor. 

Ama şimdi yüzyıllar süren esaretten sonra Renfiled, Karanlıklar Prensi’nin gölgesinin dışında bir hayat olup olmadığını görmeye hazır. 

Ancak bu karşılıklı bağımlığa nasıl son vereceğini çözebilirse. 




Renfield ‘in yönetmeni Emmy ödüllü Chris McKay (The Tomorrow War, The LEGO Batman Filmi), senaryo hikayesi The Walking Dead ve Invincible’ın yaratıcısı Robert Kirkman’a, senaryo Ryan Ridley’e (Ghosted serisi, Rick & Morty serisi) ait.  

Filmde ayrıca Altın Küre ödüllü Awkwafina (Elveda, Marvel’ın Shang-Chi ve On Halka Efsanesi), Ben Schwartz (Kirpi Sonic, The Afterparty), Adrian Martinez (Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı, Fokus), Brandon Scott Jones (Ghosts, The Other Two) ve Emmy ödüllü ve Oscar® adayı Shohreh Aghdashloo (House of Saddam, Sisler Evi), rol alıyor.

Renfield bir Skybound/Giant Wildcat yapımı, yapımcıları Chris McKay, Samantha Nisenboim (ortak producer, The Tomorrow War), Bryan Furst (Vampir İmparatorluğu), Sean Furst (Vampir İmparatorluğu), Robert Kirkman ve David Alpert p.g.a. (The Walking Dead). İdari yapımcı Todd Lewis (ekip yapım müdürü, Jason Bourne). 

Filmin görüntü yönetmeni Mitchell Amundsen (Sihirbazlar Çetesi), yapım tasarımcısı Alec Hammond (The Divergent Series: Insurgent). Renfield’ın editörleri Emmy adayı Zene Baker ace (Thor: Ragnarok), Ryan Folsey (Addams Ailesi 2) ve Emmy adayı Giancarlo GAnziano (South Park). Filmin kostüm tasarımcısı Lisa Lovaas (Transformers 5: Son Şövalye) ve müzik Emmy ve Oscar® adayı Marco Beltrami (Ölümcül Tuzak, Sessiz Bir Yer serisi).




Renfield, 14 Nisan'da sinemalarda..


GEÇMİŞ HİKAYE


Bazen patronunuz gerçek bir canavar olabilir. R.M. Renfield’ın durumda ise o gerçekten de tüm zamanların en ünlü canavarlarından biri için çalışıyor. 

Vampir mitolojisinin son derece yaratıcı bir yaklaşımı olan Renfield’da Drakula’nın (Nicholas Cage) üzgün, uzun yıllardır suistimal edilen hizmetkarı, istismarcı efendisine yıllarca hizmet ettikten sonra tam bir ebedi hayat krizinin eşiğindedir. Renfield, artık Drakula’nın emirlerini yerine getirmek istemez ama bunu nasıl yapacağını kendi başına çözemez.

Bunların hepsi çözülmemiş bazı öfke sorunları olan, prensip sahibi ve Bellafrancesca Lobo (Shohreh Aghdashloo) ile oğlu Tedward’ın (Ben Schwartz) yönettiği şehrin en güçlü suç ailesini yok etmeye kararlı olan New Orleans polisi Rebecca (Awkwafina) ile tanıştığında değişir. Rebecca’nın doğru olanı savunma isteğinden ilham alan Renfield, kendisi için gece angaryalarından kaçabileceği ve bir kez daha yaşayanlar arasında yürümekten keyif alacağı daha parlak bir gelecek hayal etmeye başlar. 

İlham alınan öncül, uzun soluklu TV dizisi The Walking Dead’in ve hit animasyon dizisi Invincible’ın yaratıcısı olarak bilinen, verimli yazar ve yapımcı Robert Kirkman’ın fikriymiş. Kirkman’ın ortağı Skybound Entartianment’deki ortağı yapımcı David Alpert şunları söylüyor; “Robert, ya Drakula’nın ortaya çıkışını ya da belli bir olaydan sonra Drakula’nın başına gelenleri anlatan geleneksel Drakula hikayesini değiştirmeyi düşündü. Robert, ‘Drakula hikayesini yörüngesindeki birinden anlatsak nasıl olur?’ sorusunu sordu.”

En belirgin aday Renfield olmuş. Karakter, Bram Stoker’ın 1897’de yayınlanan klasik Drakula hikayesinde bir İngiliz hapishanesinde sinek, örümcek, kuş ve başka yaratıklar yiyerek onların “yaşam gücünü” alan ve bir tür ölümsüzlük kazanan bir mahkum olarak ortaya çıkmış. Ayrıca Bela Lugosi’nin aristokrat vampir rolünde, Dwight Frye’ın da dengesiz Renfield rolünde yer aldığı, yönetmen Tod Browning’in efsanevi romanın 1931 film uyarlamasında da yer almış. Yıllar snra müzisyen ve aktör Tom Waits, Francis Ford Coppola’nın başarılı Bram Stoker’ın Drakula filminde rolü üstlenmiş. Filmde efsanevi vapiri de Gary Oldman canlandırmış. 

Hizmetkarı, hikayesinin merkezine yerleştirmek konusunda heyecan duyan Kirkman, Renfield için Drakula ile Renfield arasındaki toksik dinamiğe odaklanan bir uyarlama yazmış. Kara mizahı, abartılı korku filmi kargaşasıyla neşeli bir şekilde bir araya getirmiş. Alpert şunları söylüyor; “Renfield ile narsist Drakula arasında olan eş bağımlı ilişkinin ne olduğuna baktık. Hikaye o pop psikolojik terimlerle anlatıldığı anda insanlar bakıp gülecekler.”

Fakat Kirkman’ın yoğun takviminde o, Alpert ve filmin diğer yapımcıları Bryan Furst ve Sean Furst kısa sürede senaryoyu yazması için başka bir senaryo yazarı daha bulmaları gerektiğini anlamışlar. Aralık 2018’de Kirkman, yazar Ryan Ridley’e fikrini sunmuş. Ridley de hemen cevap vermiş; “Bir süredir gişe rekortmeni, komedi aksiyon filmi yazmak istiyordum. Bir anda Robert tarafından bana gümüş tepsiyle sunuldu.”

Ridley, Kirkman’ın eğlendirici konseptini, Renfield’ın kurtuluşa doğru giden çok karışık kişilik yolculuğuna dayanan bir filme dönüştürmüş. Ama filmin hem mizahı hem de korkuyu maksimize etmek için bu malzemeyi ustalıkla yönlendirebilecek bir yönetmene ihtiyacı varmış. Yönetmen Chris McKay listenin en başındaymış.

McKay’in komedi anlayışı, malzeme için kusursuz bir eşleşme olmuş. Aynı zamanda McKay’in hayatı boyunca bir korku fanı olarak uzun zamandır ilgilendiği konularla da çok iyi uymuş. Şunları söylüyor; “Ryan Ridley’nin senaryosu çok eğlenceliydi ve kendini fazla ciddiye almıyordu. Çılgınca ve abartılıydı ama yine de Renfield’a sempati duydum. Bir Drakula filmine girmek için çok iyi bir yol gibi göründü. Ayrıca büyük bir Basil Gogos fanıyım. Wolfman, Mumya, Frankenstein’ın canavarı ve Drakula gibi Universal canavarlarını, Universal Monsters dergisi için resmetti. Cafcaflı bir şekilde renkli ve son derece doygun renklere sahiplerdi. Hep o resimlerdeki gibi hissettiren bir film yapmak istemiştim. Bu da o hayali gerçekleştirmek için bir fırsat gibi göründü.” 

Yapımcı Samantha Nisenboim, projenin potansiyelini ve merkezindeki duygusal gerçeği görmüş. Şunları söylüyor; “Renfield, Drakula’yla birlikte olmadığı sürece önemsiz biri olduğunu düşünüyor. Drakula’nın kendisini tanımladığını ve dünyasına anlam kattığını, kendisine bir tür güç verdiğini sanıyor. Bu film boyunca kendini bulması için bir fırsata sahip oluyor ve birini kendini bulması, kabullenmesi ve yeterli olduğunu anlaması için desteklemek çok kolaydır. Bence hepimiz günlük hayatta kendimize çok haksızlık ediyoruz. “Ben yeterliyim” fikri çok iyi bir mesaj.”

Sürecin başında McKay, Renfield’ın nasıl açılış yapabileceği konusunda bir fikri varmış: Yeni filmin Renfield’ını ve Drakula’sını Browning’in siyah beyaz Drakula’sından başlayarak klasik Universal vampir filmleriyle bağdaştırmak. Mckay şunları söylüyor; “İlişkileriyle ilgili bir geçmiş hikayeye ihtiyacımız vardı ve ben orijinal Drakula’yı ve Bela Lugosi’yi anmak istedim. Kahramanımızın Drakula’yla ilişkisinin geçmiş hikayesini onu doğrudan 1931 Drakula filmine yerleştirerek bağlamaktan daha iyi bir yol olabilir mi? Filmin son halinde yer alandan çok daha fazlasını çektik. Nicolas Cage ve Nicholas Hoult, Lugosi ve Dwight Frye arasındaki ilk toplantıdaki repliklerin neredeyse hepsini okudu. Oyuncular ve VFX ekibi Drakula’dan o klasik anları yeniden yaratma konusunda muhteşem bir iş çıkardılar.” 



KARAKTERLER


Renfield : Nicholas Hoult


Renfield, mutlak güce sahip Drakula’ya yüzyıldan uzun süredir hizmet ettikten sonra yollarını ayırmak ister ama vampirin Renfield’ın özgürce gitmesine izin verme niyeti yoktur. Bu durum Renfield’ı son derece umutsuz ve mutsuz bırakmıştır. Rolü Emmy adayı Nicholas Hoult canlandırıyor. Yönetmen Chris McKay şunları söylüyor; “Nick Hoult her zaman çok beğendim bir oyuncuydu. Rolü kabul ettiğinde çok heyecanlandım çünkü açıkçası o olmadan film olmayacaktı. Tanıdığım en çalışkan kişi. Kendini her işe atıyor. Senaryo ve karakterler konusunda çok düşünceli. Bir filmde olabilecek en iyi partner.”

Hoult, Renfield’ın duygusal özünü hemen tüketmiş. Şunları söylüyor; “Renfield, Drakula’nın kirli işlerini yapmaya devam etme ihtimaliyle tükenmiş. Yorulmuş, bitkin düşmüş ve normal hayatına ve kaçırdıklarına dönmek için bir kaçış veya bir kıvılcım arıyor. Renfield ile Drakula arasında toksik bir ilişki var. Çok uzun zamandır birlikteler ve birbirlerinin sinirini nasıl bozacaklarını ve nasıl zıtlaşacaklarını çok iyi biliyorlar.”

Renfield, New Orleans polis memuru Rebecca (Awkwafina) ile tanıştığında nihayet Drakula’yla (Nicholas Cage) olan toksik ilişkisinden kurtulmak için gereken motivasyonu bulur. Renfield, Rebecca’nın korkusuzluğundan ve güçlü ahlak pusulasından esinleniyor ve geçmişini geride bırakmak ve canlıların dünyasına yeniden katılmak umuduyla bitmeyen yorgunluğunu üzerinden silkeleyip atmaya başlıyor. Bazı zor gerçekleri kabullenmek ve bol miktarda börtü böcek tüketmek çok zor bir iş.

Yapımcılar için Hoult’un etkileyiciliği ve cazibesi onu Renfield’ı canlandırmak için ideal aday yapmış. Yapımcı Bryan Furst şunları söylüyor; “Renfield’ı sevmeye girişte çok fazla engel var. Böcek yiyor ve insanları öldürüyor. Ama Nick öyle hoş ve çekici ki yanlış ve rezil görünen davranışlarına rağmen izleyiciye kendini sevdiriyor.”

Hoult, neslinin en istikrarlı çok yönlü oyuncularından biri. X-Men: Geçmiş Günler Gelecek ve Mad Max: Fury Road gibi çok çeşitli janr etkili gişe rekortmeni filmde ve romantik zombi filmi Warm Bodies gibi bağımsız filmlerde ve son dönemde de korku hiciv The Menu filminde rol almış. Çok yönlülüğü Emmy adayı olduğu, The Great’teki rolünde daha çok görülüyor. Şımarık, narsist, sosyopat (ama tuhaf bir şekilde sevimli) olgunlaşmamış Rus İmparatoru Peter’ı canlandırıyor. Hoult’ın o rolde canlandırdığı hem sevimli hem de iğrenç olma konusundaki düalite, nadir olduğu kadar cesurca ve Renfield’ı canlandıracak ideal oyuncu olmasını sağlamış. 

Hoult, Renfield’ı canlandırmaya hazırlanmak için Stoker’ın Drakula’sını okumuş ve 1931 filmini izlemiş ve Dwight Frye’ın büyüleyici performansından neleri ödünç alabileceğine bakmış. Şunları söylüyor; “Çalabildiklerimi çaldım. Öncekilere küçük göndermeler eklemeye çalıştım. Ama tabii ki bu filmin havası çok daha komedi aksiyon filmi ve karakterin modern bir yorumu. Bu da bana rolle ilgili yapmak istediklerim konusunda çok fazla özgürlük verdi.”

Hoult, rolün gerektirdiği tehlikeli sahneleri daha kolay canlandırabilmek için yoğun dövüş eğitimi almış. Hazırlanmasına gerek olmayan şey ise tüketmesi gereken böcek sayısıymış. Neyse ki aksesuar departmanı, Hoult için çoğunu şekerlemeden yapmış. Ama çeşitli tatlarda kuru çekirge ve en az bir gerçek sinek yemiş. “Gerçeklerini yemek zorunda kalmayayım diye karamelli hamamböcekleri yaptılar. Tespih böceklerini tavsiye etmem. Tatları çok böceksiydi.” Diyor.  


 

Drakula : Nicolas Cage


Çok az oyuncu role kendini Akademi® ödüllü Nicolas Cage’in yaptığı gibi adamış ve gösterişli görünümüyle ikonik Drakula rolü için bariz bir tercih olmuş. Kariyerinin başlarında 1988 yılının kült filmi Vampire’s Kiss’de içindeki kan emiciyi bulmuş olması da cabası. 

Cage, Renfield’ın senaryosunu ilk okuduğunda öncülün orijinalliğinden çok etkilenmiş. “Bunun konuyu ele almak için yeni bir yol olduğunu ve bize American Werewolf in London filmini izlediğimden beri hayanı olduğum bir tarzda oynama fırsatı vereceğini düşündüm. Komedi ve korkuda tam on ikiden vurabilirseniz oldukça özel ve nefis bir iş çıkarırsınız” diyor. 

Cage, başından itibaren, Karanlıklar Prensi’ni canlandırmaya kendini tümüyle adamış ve film yapım sürecini ilk günden itibaren zenginleştirmiş. Chris McKay şunları söylüyor; “Nick, ilk günden itibaren karakter ve sesi üzerinde çalışmaya başladı. Başlarda senaryoyu çalışırken, bazı doğaçlamalar yaparken ve sesi çalışırken onunla bir Zoom görüşmesi yapmıştık. Müthiş bir oyuncu ve esin kaynağı.” 

Cage’in Drakula karakteriyle olan ilişkisi babası August Coppola’nın ailenin oturma odasında bir perdeye 35mm filmler yansıttığı çocukluk günlerine uzanıyormuş. Aralarında 1929 yılının çığır açan sessiz filmi, Bram Stoker’ın kitabının gayri resmi uyarlaması olan, Max Schreck’in kötü vampir Kont Orlok’u canlandırdığı Nosferatu da bulunuyormuş. Cage’in hafızasına kel kafalı ve uzun, pençe gibi tırnaklarıyla, korkunç bir yaratık olarak kazınmış. “Size bir şey söyleyeyim. O filmi 5 yaşındayken izlediğinizde, gözleriyle ve parmaklarıyla yaptığı o çılgın şeyler, silinmez bir etki bırakıyor” diyor. 

Renfield’da Drakula’yı nasıl canlandırmak istediğini düşünürken ilham almak için geçmişe dönmüş. Schreck etkili olmuş. Ayrıca İngiltere’nin Hammer Films şirketinin yaptığı, 1958’in Horror of Dracula filmiyle başlayan çok sayıda Drakula filminde rol alan büyük İngiliz oyuncu Christopher Lee de etkili olmuş. Cage ayrıca Gary Oldman’ın karakteri 1992’deki, amcası Francis Ford Coppola’nın yönettiği, Bram Stoker’ın Dracula filminde canlandırma tarzını da beğenmiş. Ama en çok etkilendiği kişi çok daha yakın biriymiş. “Babam orta Atlantik aksanıyla konuşan çok kibar biriydi ve inanılmaz zekiydi. Girdiği her ortamda en zeki kişi olduğunu her zaman bilirdi. O yüzden babamın bu karakter için çok iyi bir model olacağını düşündüm” diyor.

Cage ayrıca klasik filmlerdeki ünlü toksik ilişkilere de bakmış. Mike Nichols’ın The Graduate filmindeki Anne Bancroft’ın ayartıcı, yırtıcı Bayan Robinson karakteriyle Dustin Hoffman’ın amaçsız, asi Benjamin Braddock karakteri arasındaki ilişki de bunlar arasındaymış. “Anne’in sesi zihnime gelmeye başladı ve bundan çok mutluyum. Ama tamamen bana ait. Bu diğer etkilerden aldığım her ne varsa kendi içinde süzüyorum.”

Cage için zor olan, karakteriyle Hoult’un karakteri arasındaki karmaşık dinamiği korkunç ve komedi anlarına sadık kalarak aralarındaki uyumun nüanslarını bularak yakalamak olmuş. Cage şunları söylüyor; “Konu, komik değil, rahatsız edici. Ama özünde bir tür sevgi var. Nick Hoult’a baktığım ve ‘Bu benim oğlum’ dediğim anlar var. Sonra bir de sadece suistimalin olduğu anlar var. Burada ele aldığımız insan ilişkilerinin karanlık yönü. Bu ele alınması kolay bir konu değil. Mizah yönünü katmak zorlayıcı.”



Rebecca : Awkwafina


Renfield, filmin başında toksik bir ilişkide kalmış olabilir ama New Orleans polis memuru Rebecca’nın da kendi sorunları vardır. Rolü Crazy Rich Asians, Elveda ve Marvel’in Shang-Chi ve On Halka Efsanesi filmleriyle Awkwafina’nın Queens’de Nora’yı canlandırdığı TV dizilerindeki rolleriyle biliniyor. 

Rebecca, babasını Lobo suç örgütü yüzünden trajik bir şekilde kaybettikten ve ölümü cezasız kalıp intikamı alınmadıktan sonra, kontrol edilmeyen öfke sorunları yüzünden Rebecca’nın emniyetteki itibarı zedelenmiştir ve başarılı FBI ajanı olan kız kardeşi Kate’den (Oyun Gecesi, Camille Chen) de uzaklaşmıştır. Rebecca’da Wuantico mezunu olmasına rağmen bugünlerde iyi niyetli, biraz kıt akıllı ortağı Chris (Adrian Martinez) ile trafik polisi görevine yapışıp kalmıştır.

Awkwafina şunları söylüyor; “Rebecca, Renfield’la tanıştığı zaman bence, onun da Renfield gibi kendi sorunlarını çözmesi gereken bir zaman. Geçmişle uzlaşmak konusunda aynalayıcı bir yolculuktalar. Sonunda Rebecca, kız kardeşine karşı iyi olmaya karar veriyor. Kötü hisleri olan ya da öfkeyle tepki veren biri olmak istemiyor. Ama aynı zamanda intikam da istiyor.”

Rapçi ve oyuncu, erdemli polise kusursuz bir enerji getirmiş. Yönetmen Chris McKay şöyle anlatıyor; “Awkwafina’yı çok seviyorum. Biraz sorun yaratan biri ve bu yüzden de çok iyi bir Rebecca olacağını düşündüm. Her zaman biraz yaramazlık peşindedir, üstün olan bir yanı vardır ve bunu birinin yüzüne vurmaya hazırdır. Nick Hoult’la aralarında çok iyi bir elektrik var. Çok iyi bir tuhaf ikili oldular. ‘Rebecca’nın dünyayı dolaştığı ve eski Thin Man filmleri gibi davaları çözdükleri yüzlerce film izlerdim.” 

Aralarındaki uyum çok doğal çünkü ikisi de birlikte çalışmaktan gerçekten çok keyif almış. Awkwafina şöyle söylüyor; “Enerjisi çok güçlü. Bu karaktere kattığı mizah seviyesini taşımak gerçekten çok zor. Onunla çalışırken kendimi hep kahkahalar atarken buldum.”


Tedward Lobo : Ben Schwartz


Güçlü bir New Orleans suç ailesinin güç düşkünü büyük oğulları Tedward “Teddy” Lobo, kendisini öyle algılanmakta zorlansa bile en büyük gangster olarak hayal eder. Teddy, dominant ve dehşet veren annesi Bellafransesca’nın gölgesi altında sokaktaki itibarını arttırmak için her şeyi yapmaya hazırdır ve bu da onu öngörülmez ve giderek daha tehlikeli yapar. Rol, Emmy ödüllü aktör Ben Schwartz’ın (Parks and Recreation, Kirpi Sonic), karanlık tarafına dokunmasını sağlamış. Şunları söylüyor; “Teddy, kapıdan çıktığında hemen kokain çekip bir grup insan öldürüyor. Bu karakterin bir girizgahı yok, bir anda hızla gelişiyor. Çok eğlenceliydi.”

Schwartz, kötü bir adam olarak Teddy’nin davranış tarzının çoğunlukla bir gangsterin nasıl davranması gerektiği konusundaki düşünceleriyle yapmacık tavırlar olduğunu düşünmüş. O yüzden çekimden önce karakterin fizikselliğini doğru olarak yansıtmak için Lobo’nun tarzına yakın olduğunu düşündüğü bazı filmleri sırayla tekrar izlemiş. Şunları söylüyor; “Arka Sokaklar, Sıkı Dostlar ve Donnie Brasco filmlerini izledim. Fiyakalı olduğu fikriyle oynadık çünkü idealize ettiği filmler onlar.  Arka planında Yaralı Yüz ya da Büyük Hesaplaşma gibi bir afiş var. Kafasında serseri bir karakter ama hiçbir zaman o adamlardan biri olmayacak.”

Teddy’nin itibarı, hayatında gerçekten korkunç olan bir kadın tarafından hafife alınıyor. Lobo ailesinin annesi Bellafrancesca (Shohreh Aghdashloo) tarafından. Teddy dış dünyaya karşı ne kadar sert bir ifade takınsa da Lobo ailesindeki herkes kararları kimin verdiğini bilir. Bu serserinin hala anne sorunları yaşaması fikrini sevdim.”


Bellafrancesca Lobo : Shohreh Aghdashloo


Ürkütücü Bellafrancesca Lobo’yu canlandırması için yapımcılar, karakterin soğuk kanlı gücünü ve sert emir verme güdüsünü hemen içselleştiren Emmy adaylığı olan Shohreh Aghdashloo’ya yönelmiş. Şunları söylüyor; “Bellafrancesca, hayal dünyasında en güçlü suç örgütünü, bir imparatorluğu kurmuş olan kendini üstün gören biri.”  

Bellafrancesca, oğlu Teddy’yi sevse de tekrarlayan başarısızlıklarına öfkelenir ve aileye olumsuz yansıdığını düşünür. Aghdashloo: “Oğlun sürekli ‘Düşmanlarının artık senden korkmadığı zamanı hatırlıyor musun? Gücünü kaybettiğin zaman.’ diyor. Çok haklı.”


Chris : Adrian Martinez


Rebecca ne kadar kendini adamış ve hevesli biriyse deneyimli oyuncu Adrian Martinez’in (Stumptown, American Hustle) canlandırdığı de ortağı Chris onun tam zıddı. Martinez şunları söylüyor; “Rebecca, fark yaratmak amacında. ‘Hadi günlerini gösterelim.’ Düşüncesinde. Chris ise daha çok ‘Acaba önce yemek mi yesek?’ tarzında.

Ve Chris, Rebecca’nın çıkarlarına karşı gelen şaşırtıcı tercihler yapsa da aslında partnerini seviyor. Martine şunları söylüyor; “Chris, Rebecca’ya gerçekten değer veriyor. Küçük kız kardeşi gibi. O yüzden onun arkasını kolluyor.”

Martinez, çekim başlamadan önce Chris’in işte nasıl davranacağını daha iyi anlamak için yerel polisle görüşmüş. Ama sette Awkwafina ile karakterleri arasında ‘Abbott/Costello’ dinamiği kurmuşlar. Martinez şunları söylüyor; “Awkwafina yaratıcı bir suikastçı. Onu öyle görüyorum. Ufak tefek ama dünyayı ateşe verebilir.”


Mark : Brandon Scott Jones


Renfield’ın yeni hayatına giden yolda katıldığı eş bağımlılık destek grubunun lideri olarak Mark, toplantılarına katılan insanlara karşı büyük bir sevgi besliyor. Ama oyuncu Brandon Scott Jones şunları söylüyor; “Profesyonel bir terapist değil ve bu kesinlikle hissediliyor.” Elbette en mükemmel yeterliliği olan danışman bile Renfield’ın sorunlarıyla mücadele etmekte zorlanır. “Mark, sadece insanların kötü ilişkilerden kaçmasına yardım etmek istiyor ama gerçekte ne kadar kötü olabilecekleri hakkında hiç fikri yok.”

Hit TV komedi dizisi Ghosts’daki Higgintoot’u canlandıran oyuncu, yazar ve yapımcı, Renfield’daki küçük ama önemli rolü canlandırma fırsatından dolayı mutlu olmuş. Sıra dışı janr yolculuğunun hayranı olan Jones, senaryonun korku mitolojisine karşı olan yaratıcı yaklaşımını sevdiğini söylüyor; “Tam gidip izlemek isteyeceğim türden bir film. Çok yaratıcı ve komik ama yine de klasik bir Universal canavar filminin tüm eğlenceli öğelerini koruyor. Birçok doğa üstü hikaye çok iyidir. Söyleyecek bir fikri olan arındırıcı benzetmeleri vardır. Bence Renfield bunu alıp kullanıyor.”

Nicholas Hoult ve Nicolas Cage’in karşısında oynama fırsatı bir rüyanın gerçekleşmesi gibi gelmiş. Jones, Cage’in sete tam bir vampir kılığında gelişini şöyle anlatıyor; “Şöyle düşündüğümü hatırlıyorum; ‘Aman tanrım. Bu Drakula.’ Sonra bir yandan da ‘Aman tanrım. Bu Nicolas Cage.’ diye de düşündüm. İnanılmaz havalı görünüyordu.”




MEKANLAR VE YAPIM TASARIMI


Renfield, Ocak ile Nisan 2022 arasında New Orleans, Louisiana ve civarında çekilmiş. 

Yapım tasarımcı Alec Hammond (RED, Ölümsüz Polisler, R.I.P.D., Yılan Gözler), Renfield için doğru estetiği geliştirmek için klasik Universal korku filmleriyle daha yakın dönem vampir filmlerini incelemiş. McKay, filmin janrlar arasına uzanan havasını tamamlayacak ve zamansız bir çekicilik verecek yükseltilmiş ortamlar yaratmakla ilgilenmiş. Hammond şunları söylüyor; “Klasik Universal canavar filmlerinin bir dönem anlayışı vardır ama şimdi hala izlerken çok iyilerdir. Bütün yapım için amaçlarımızdan biri de buydu.” 

Açılıştaki geçmişe dönüş sahnesi için Hammond, detaylı dublör koreografisinin sergilenebileceği etkileyici bir kütüphane seti tasarlamış. Setin “Doğrudan 200, 300, 400, 500 yıllık birikmiş zenginliğin tuzaklarını hissettiğiniz bir Bela Lugosi filminden geldiğini” hissetmesini istemiş. “Ayrıca içinde birini ateşe verebileceğiniz, antikaların param parça olacağı ve dövüşlerin olabileceği bir set olması gerekiyordu.”

Günümüzde Drakula artık bir şatoda yaşamıyor. Evi, New Orleans’ın Katrina Kasırgasıyla şehri su bastığı zamandan beri kullanılmayan Yardım Hastanesi’nin bodrumundadır.  

Yapım, gerçek Yardım Hastanesinin içinde çekim yapmak yerine bir sette harap yapının daha büyük bir versiyonunu Hammond’ın spesifikasyonlarına göre yapmış. Hammond şunları söylüyor; “Yıkılmakta olan bir katedrale benziyor. Tuğla, eski kan, oksijen tüpleri ve borulardan oluşuyor.”

McKay ve Hammond, Renfield’ın Drakula’yı damardan besleyerek yeniden canlandırmayı planlamış. Bu yüzden Hammond, vampir için bir “kan tahtı” yapmış. Tahtın aslı antika bir ağız ameliyatı koltuğuymuş. Daha sonra düzinelerce kan torbası ile genişletilmiş. Bazıları Drakula’nın arkasından tavus kuşu kuyruğu gibi uzanıyormuş. Hammond şöyle söylüyor; “Ev yapımı bir mekanizma. Renfield’ın Drakula’nın sağlığını korumak için ne yollara başvurduğunu görüyoruz. Ve biz de bir tahtı teatral olarak çok güzel bir şekilde süsledik. Drakula eskiden kralların tahtlarında oturabilirmiş. Şimdi ise bir grup kan torbasıyla çevrilmiş eski bir ameliyat sandalyesinde oturuyor.” 

Hammond, Renfield’ın evini, karakterin kişisel gelişimini yansıtacak şekilde tasarlamış. “Bu Renfield’ın 1930’larda ailesini terke ettikten sonra kendine ait olan ilk evi ve bu konuda çok heyecanlı. Sonunda Drakula’dan özgürleşmenin verdiği sevinçle aşırıya kaçıyor.”

Başta oldukça sönük olan ev, kısa sürede duvarlarında ilham verici afişlerin asılı olduğu parlak renklerle dekore edilmiş. Hammond şunları söylüyor; “Renfield, bağımsız biri olarak nasıl yaşayacağını bilmiyor o yüzden abartıya kaçıyor. O kadar mutlu olduğunuzda her şeyin o kadar mutlu olmasını istiyorsunuz. Hiçbir sınırı olmuyor.”

Lobo ailesinin yaşadığı girilmez yerleşke de aynı derecede abartılı ama çok farklı bir şekilde. Hammond şunları söylüyor; “Dışında iki devasa, süper grotesk ii duvarla tamamen altın yapraklarla kaplı. Çok nefis bir zevksizlik. Lobo ailesinin ne kadar kendini beğenmiş olduğunu gösteriyor. Hiçbir suç lordu, bir şehirde bu kadar göze çarpmamıştır. İlk bakışta kanunun üstünde olduklarını gösteriyor.”


AKSESUARLAR


Renfield’ın filmde yediği böcekleri ve solucanları yapmak için aksesuar ustası Gary Tuers ve ekibi, gıdaya uygun silikon kalıplar yapmak için gerçek boyuttaki hamamböceklerini, böcekleri, kurtları ve karıncaların 3d büyütülmüş baskılarını kullanmış. Sonuçta her böcekten yaklaşık yüzer adet yapılmış.

Her böceğin kalıbı için en uygun malzemenin ne olduğunu bulmak için birçok araştırma ve geliştirme yapılmış. Tuers’a göre en iyisi silindir böcek kalıplarının içine erimiş karamel enjekte etmek olmuş. Karamel kuruduktan sonra bacakları ekliyorlarmış.

Malzemeleri deneme süresi çok uzunmuş. Bir denemede kurtları yapmak için yığınlarca jöle yapıp gıdaya uygun kalıplara döküp dondurmadan önce renklendirmek için kömür eklenmiş. Sonunda o yolu tercih etmemişler.

Tuers ve ekibi için en büyük zorluk, bütün böceklerin yapılmasını sağlamak ve sonra da yapım için ihtiyaç duyulana kadar güvenli ve kuru bir yerde saklamak olmuş. Kışın New Orleans’ta çekim yapmak bu işi daha da zorlaştırmış.

Yapım başlamadan önce Tuers, yönetmen Chris McKay ve Nicholas Hoult’la bir “Böcek Göster ve Anlat” toplantısı yapmış. Toplantıda Tuers’ın kalıp yapmayı planladığı böceklerin çizimlerinden gerçek sakız gibi kurtlara ve internetten alınan gerçek yenilebilir böceklere kadar birçok konu yer almış. Üç ayrı tatta (ranch, barbekü ve tuzlu sirkeli) çekirge, böcek, tespih böceği ve hatta tarantula getirmiş. McKay ve Hoult, Göster ve Anlat sırasında böceklerden bazılarını gerçekten yemiş ve üç aylık yapım süreci boyunca Tuers, Hoult’un 100 kadar çekirge yediğini tahmin ediyor.




TEHLİKELİ SAHNELER


Yapımcılar Renfield için daha önce beyaz perdede hiç görülmemiş bir aksiyon tarzı yaratmak istemişler ve ünlü akrobasi koordinatörü Chris Brewster’a (Black Adam, The Tomorrow War) başvurmuşlar. Yönetmen Chris McKay şunları söylüyor; “Chris’le The Tomorrow War’da birlikte çalıştım ve hareketli ve acımasız tarzı gerçekten sevdim. Biraz ondan istediğimi biliyordum. Ama eğlenceli versiyonunu. Dövüşlerin hareketli olması, Renfield’ın ‘Drakula güçlerini’ göstermesi ve biraz abartılı olması gerekiyordu. Jackie Chan dövüşlerinin koreografisinin yapılma tarzından konuştuk. Bir dövüşün ne kadar komik olabileceğinden, o dövüşlerde nasıl her zaman biraz doğaçlama olduğundan ve böylece spontane ama yine de gerçekçi göründüklerinden bahsettik.” 

Akrobasi koordinatörü Chris Brewster, Drakula karakterinin yer aldığı eski filmleri incelemiş. Daha sonra vampirin mirasına sadık olacak hareketleriyle ilgili fikirler geliştirmiş. Şunları söylüyor; “Drakula bir prens. Matadorken boğaya dönüşüyor. Fizikselliğinde, duruşunda ve yaptığı her şeyde çok net bir değişim görüyorsunuz.”

O tarz belirlendikten sonra Brewster, Renfield’ın nasıl hareket edeceğini belirlemiş. Renfield, Drakula’nın kanından biraz tükettiği için, Brewster, Renfield’ın dövüş tarzının da vampirinkini yansıtması gerektiğini düşünmüş.

Nicholas Hoult, dövüş sahnelerinin gerektirdiği tüm eylemleri canlandırabilmek için provaların başlamasından altı ay önce Los Angeles’da eğitimlere başlamış. Brewster şunları söylüyor; “Nick, eğitimin ilk üç saatinde dövüşlerden üçünü öğrendi. O dövüşleri tekrar tekrar çalıştı. Kas hafızasına dönüşmesi için önce kendisi, sonra benimle ve sonra da tüm dublör ekibiyle birlikte koreografi içinde çalıştı. Çekime geçtiğimizde bir sonraki hareketini düşünmüyordu. Kamera için oynuyordu.”

Koreografisi en zor olan sahnelerden biri de Hoult ve Nicolas Cage’in eski vampir filmlerinin son sahnelerini ustalıkla birleştirdiği filmin açılış sahnesi olmuş. Brewster şöyle anlatıyor; “Chris McKay’in başta tarif ettiği, başka birinin filminin son dövüşüne atlıyormuş gibi olduğuydu. O yüzden büyük bir aksiyon bölümünün içine doğrudan atladık. Bu da izleyicilerimizin Drakula’mızı ilk gördüğü an.”

İki dakikalık sahnede silahların, kabloların olduğu ve dublörlerin ateşe verildiği yoğun bir dövüş koreografisi yer alıyormuş. Brewster şunları söylüyor; “Dublör dünyasındaki her unsur iki dakikalık bir sahneye sığdırıldı. Çektiğimiz her kare ve o dövüş sahnesinin her anı kusursuz.”


KOSTÜMLER


Renfield’ın gardırobu da evi gibi kişisel gelişimini yansıtıyor. Kostüm tasarımcı Lisa Lovaas (Horizon, Ambulans, Transformers: Son Şövalye) başta Renfield için 1930’lardan beri giyilmiş olan özel dikim bir kahverengi takım tasarlamış. Takımın dikişleri gerçekten parçalanıyormuş. Lovaas şöyle söylüyor; “Kont Drakula’nın sadık hizmetkarı olarak Renfield’ın işi başından aşkın ve kendine odaklanacak vakti yok. Takımı için Chris McKay’le birlikte bugün New Orleans sokaklarında abes kaçmayacak bir görünüm tasarladık. Çok giyilmiş ve tamir edilmiş. Ama neyse ki Nick Hoult kıyafetleri çok iyi taşıyor ve o yüzden de tarz ve modern bir hale dönüşüyor.

Renfield, kendi yoluna gidince gardırobu da dramatik biçimde değişiyor. Bir anda renkli kazaklar, keten pantolonlar ve spor ayakkabılar giyiyor çünkü gerçekten modern topluma uyum sağlamaya çalışıyor.

Lovaas, Cage’in Drakula’sı için çok farklı kaynaklardan ilham almış. Bela Lugosi, David Bowie, hatta Liberace’den. Karakterin modern zaman sahneleri için çarpıcı, kırmızı kadife bir takımla, zarif bir pelerin yapmış. Tüm kostümlerinde her parçanın aristokrat vampir için özel olarak yapıldığını vurgulamak için üzerlerine CD harfleri işlenmiş. 

Lovaas ayrıca Drakula için, 1931 filminde Lugosi’nin taktığına benzeyen elmas ve yakut bir madalyon yapılmış. Ama tasarımcı parçayı Cage için özel olarak uyarlamış. Lovaas şunları söylüyor; “Kocam, Kazıklı Voyvoda’nın gerçek portresine dayanarak Drakula’nın bir resmini yaptı. Resimdeki yüze Nick’in yüzünü koydu ve minyatür olarak tekrar yaptı. Onu camın arkasına koyduk. Yani tılsımın üzerinde Nick Cage’in minyatür bir portresi var.”

Lovaas’ın Awkwafina için tasarladığı polis üniforması oyuncunun hayatı boyunca taşıdığı bir hayalini gerçekleştirmesine yardım etmiş. Lovaas şöyle anlatıyor; “Awkwafina bana ‘Hep polis olmak istemiştim’ dedi. O üniformayı giydi ve taşıdı. Sanki yıllardır polis memurluğu yapmış gibi yetkili bir havayla hareket etti.”

Lovaas, Ben Schwartz’ın Tedward Lobo karakterine hırslı, abartılı hevesli enerjisini vurgulamak için göz alıcı gömlekler giydirmiş. Annesi Bellafrancesca (Shohreh Aghdashloo), tepeden tırnağa beyaz kıyafetiyle ve omzuna attığı ceketlerle her zaman mükemmel görünüyor. Ayrıca kendine ait, güzel, saten bir pelerini de var.


Filmin mmknmrtb notu:   60   /100