15.6.20

Manderlay


Manderlay çiftliğinin bu çok tuhaf ve rahatsız edici hikâyesi, yönetmen Lars von Trier’in bir üçleme olarak planladığı filmin ikincisi olup, 1993 yılında geçmektedir.

Dogville’den daha iyi bir yerde yaşamak isteği ile ayrılan Grace ve babası, Güney taraflarında değişik yerlerde dolaşmaktadırlar. 

Arabaları tesadüfen Alabama eyaletinde, kalın bir zincir ve kocaman bir asma kilit vurulmuş demir bir kapının önünde durunca, Grace, sanki kölelik yetmiş yıl önce kaldırılmamış gibi, hâlâ 'beyaz efendi-siyah köle' düzeni içerisinde yaşayan bir grup insanı görür.

Burası bir şeyleri değiştirmek adına son derece doğru bir yerdir. 




Grace, burada yaşananlarla mücadele etmek ister ve karşısına çıkabilecek zorlukları göze alarak köye yerleşmeye karar verir.

Lars Von Trier’nin yönettiği ve Bryce Dallas Howard, Isaach De Bankole, Danny Glover ile Willem Dafoe’nin oynadığı Manderlay, 4 Kasım 2005‘de Bir Film dağıtımıyla Bir Film – Erman Film tarafından vizyona çıkarıldı.





Lars von Trier`in, sinemayı 'tiyatrovarileştirme' anlayışını dahi aşıp onu bir 'evcilik oyunu' haline getirmeyi başardığını -biraz geç oldu ama- yeni farkettim..
Örneğin, tiyatro dekorunda bile bir 'kapı' olur ve bu gerçek bir kapı görünümündedir yahu!.

İlk film Dogville'le de ilgili olarak, 'tanrımsı' dış sesin/anlatıcının, biraz da benim 'tanrı' tarifime uygun olması; yani, bir şekilde yarattığı insanları, köşesine çekilerek, olan bitene de müdahale etmeksizin bir piyes gibi izlemesi ve üstelik alaycı bir edayla da olayları yorumlaması, Manderlay'in ayrıca ilgimi çeken mühim bir özelliğiydi..




Filmin sonunda yer alan 'David Bowie's Young Americans' güzelliğine söyleyecek bir lafım hâşâ yok; ancak, bana sanki 'bir şeyleri açıklama çabası' gibi gelen o slayt gösterisinin, en azından gereksiz olduğunu düşünüyorum..

Son tahlilde Manderlay, yapılanın film değil de gerçek olduğunu tam anlamıyla hissettirmek için uğraşan Hollywood'a inat, 'yabancılaştırma' unsurlarının dahi kendisini kesmediği bir 'sinema olayı'..
Öte yandan, ne yaparsa yapsın 'sinemasal etkisi' yine de azalmayan, bir acayip fenomen..

 /10


(İşbu yazı 2005 yılında yazılmıştır)