12.5.19

The Cleaning Lady :: Bir Yaralı Ruhun Gazabı


Alice, hayatını tek başına sürdürmekte olan bir güzellik uzmanıdır. 
Evli bir adamla ilişkisi vardır ve bu ilişkisini bitirmek için çok yoğun bir çaba göstermektedir. 

Oturmakta olduğu sitede temizlikçilik yapan Shelly’yi haftada iki gün kendi evine de temizliğe almaya başlar. 

Shelly’nin yüzü bir kaza sonucu yanmıştır. 

Bu gizemli kadın sadece eve değil, Alice’in hayatına da girer. 
Hatta onun kimliğine bürünür. 

Bu noktadan sonra işin geri dönüşü yoktur.

Jon Knautz’ın yönettiği ve Alexis Kendra, Stelio Savante, Rachel Alig ile Elizabeth Sandy’nin oynadığı The Cleaning Lady / Temizlikçi, 10 Mayıs 2019’da CJ Entertainment dağıtımıyla Ela Film tarafından vizyona çıkarıldı.




Çocukluğu, gençliği, güzelliği ve masumiyeti 'en yakını' tarafından ilelebet harcanmış bir 'yaralı ruh'un kaybettiklerini -umarsızca- geri alma ve 'yeniden doğma' çabası üzerine, isyanı büyük, draması ağır, gerilimi dayanılmaz, korkusu pek 'hakiki' bir film..

Sistemli biçimde uygulanan maddi ve manevi eziyetlerin sonucunda oluşan kalıcı travmalarla yaralanmış bireylerin -önünde sonunda- patlayacak ölümcül gazabı, asıl 'hak eden' muhatap kadar, tamamen rastlantısal karşılaşılan masumları da -maalesef- hedefine alacaktır..




Üstelik bir de, akla hayale gelmeyecek denli korkunç eziyetlere uğrayanın masum bir kız çocuğu, bunu uygulayanın da annesi olduğunu düşünün!.

Cinli, şeytanlı doğaüstü saçmalıklardan tamamen uzak, klasik 'korku gerilim' kodlarına sadık, korku sinemasının irkiltici ama sahte numaralarına asla tenezzül etmeden, 'flashback'li kurgusunu hatasız bir biçimde hallederek müthiş bir gerilimin etkisinde bırakan bu film, benim için yılın sürprizlerinden biri oldu..




Birbirinden çok farklı iki kadının, diğerinden tamamen farklı öykülerini çok iyi harmanlamasıyla, yan karakterlere gereken ilgiyi göstermesiyle fark yaratan The Cleaning Lady'e en büyük katkıyı sağlayan unsurlar; yapımcı ve senarist kimliğiyle de filmde yer alan başrol oyuncusu Alexis Kendra'nın -adeta- 'adanmışlık' hissettiren performansı ile, diğer başrolü canlandıran Rachel Alig'in 'zor' rolünün altından incelikle kalkmayı başarması oluyor..




Filmin, aşk temelli bir 'yasak' ilişkiyi ahlâki yönüyle yargılamaya kalkışacak ikiyüzlü 'namus bekçileri'ne prim vermemesi; cevapsız kalmaya mahkûm, "Şu siktiriboktan hayatınızda hanginiz, neyiniz kusursuz ve mükemmel ki?" sorusunu o bekçilere sorarak, sevmekten ve sevişmekten başka hiçbir günahı olmayan iki insandan yana tavır almasını özellikle değerli bulduğumu da ekleyeyim..




O değil de, filmin bir-iki sahnesinde 'Türk Kahvesi' öylesine övülüyor, yüceltiyor ki; örneğin Kurukahveci Mehmet Efendi, kahvesinin tanıtım işini en kral reklam ajansına verse bile, bundan daha iyi sonuç alınamazmış..

7   /10