23.4.18

Rampage / Rampage: Büyük Yıkım


1993 yılında, CRISPR adında çığır açan yeni bir teknoloji, bilim adamlarının tedavi edilemez hastalıkları genetik düzeltme yöntemiyle iyileştirmelerinin yolunu açar.

2016’ya gelindiğinde, söz konusu teknolojinin potansiyel olarak kötüye kullanımı yüzünden, ABD İstihbarat Topluluğu genetik düzeltmeyi “Bir Toplu Yıkım ve Yıkımı Yaygınlaştırma Silahı” ilan eder.

Dünya çapında ikonlaşmış bir isim olan Dwayne Johnson, Brad Peyton’ın yönettiği aksiyon macera Rampage: Büyük Yıkım'ın başrolünü üstleniyor.

Johnson’ın canlandırdığı primatolog Davis Okoye insanlarla arasına mesafe koyan biridir. Ancak, kaçak avcılardan daha yavruyken kurtardığı, olağanüstü zeki ve nadir bir gümüşsırtlı albino goril olan George’la sarsılmaz bir bağı vardır.
Ne yazık ki, gizlice yapılan genetik bir deney kötü sonuçlanarak, bu nazik hayvanı devasa boyutlu, yıkıcı bir primata dönüştürür.



Daha da kötüsü, çok geçmeden, aynı şekilde değişime uğramış başka hayvanların da olduğu anlaşılır.
Ortaya çıkan bu yeni alfa primatlar Kuzey Amerika’da önlerine çıkanı yerle bir ederken, Okoye bir panzehir bulmak için gözden düşmüş genetik uzmanı Kate Caldwell’le (Naomie Harris) işbirliği yapar.
Okoye sürekli olarak değişen savaş meydanlarında ilerlemeye çalışırken, hem küresel bir felaketi önleme hem de bir zamanlar dostu olan korkutucu yaratığı kurtarma mücadelesi verir. 

“Rampage: Büyük Yıkım”da Johnson’a eşlik eden başlıca oyuncular şöyle sıralanabilir: Oscar adayı Naomie Harris (“Moonlight”); Malin Akerman (TV yapımı “Billions”); Jake Lacy (TV yapımı “Girls”); Joe Manganiello (TV yapımı “True Blood”); Jeffrey Dean Morgan (TV yapımı “The Walking Dead”); P.J. Byrne (“The Wolf of Wall Street”); Marley Shelton (TV yapımı “Rise”); Breanne Hill (TV yapımı “Frontier”); Jack Quaid (“The Hunger Games: Catching Fire”); Matt Gerald (TV yapımı “Daredevil”); Jason Liles (“Death Note”); Demetrius Grosse (TV yapımı “The Brave”); ve Will Yun Lee (TV yapımı “Hawaii Five-O”).

Peyton’ın yönettiği filmin senaryosu Ryan Engle, Carlton Cuse, Ryan J. Condal ve Adam Sztykiel’a, hikayesi ise Ryan Engle’a ait.




“Rampage: Büyük Yıkım”ın ortak yapımcılığını Wendy Jacobson, Josh Mack ve Dana Robin; yönetici yapımcılığını Marcus Viscidi, Dwayne Johnson, Dany Garcia, Jeff Fierson, Toby Emmerich, Richard Brener ve Michael Disco üstlendi.
Filmin yapımcılığını ise Beau Flynn, John Rickard, Brad Peyton ve Hiram Garcia gerçekleştirdi.
Film, Johnson, Peyton, Flynn ve Garcia’nın üçüncü ortak çalışması. Ekip daha önce Warner Bros.’un 2015’te en yüksek ciroyu elde etmiş yapımı olan uluslararası hit “San Andreas”ta ve 2012’nin dünya çapında başarı yakalayan filmi “Journey 2: The Mysterious Island”da birlikte çalışmışlardı.

“Rampage: Büyük Yıkım”ın kamera arkası yaratıcı ekibi; görüntü yönetiminde Jaron Presant, yapım tasarımında Barry Chusid, kurguda Jim May ve Bob Ducsay, kostüm tasarımında ise Melissa Bruning’den oluşuyor.
Filmin müziğini “San Andreas” ve “Journey 2: The Mysterious Island”ın da müziğini yapmış olan Andrew Lockington besteledi.
The “Rampage: Büyük Yıkım”daki yaratıkları ünlü görsel efektler amiri Colin Strause, beş kez Oscar ödüllü görsel efektler şirketi Weta Digital şirketiyle birlikte hayata geçirdi.

New Line Cinema, ASAP Entertainment işbirliğiyle, bir Wrigley Pictures / F.P.C. / 7 Bucks Entertainment yapımı olan Brad Peyton filmi “Rampage: Büyük Yıkım”ı sunar.
Filmin dağıtımını seçili sinemalarda 2D ve 3D olarak, ayrıca IMAX formatında bir Warner Bros. Entertainment kuruluşu olan Warner Bros. Pictures gerçekleştirecek.

BÜYÜK DAHA BÜYÜKLE BULUŞUYOR

“George dün gece 2 metre ve 225 kiloydu. Bu sabah ise 2,5 metre ve 450 kilo.” - Davis

Dünyanın dört bir yanındaki sinemaseverler gibi, “Rampage: Büyük Yıkım”ın yönetmen-yapımcısı Brad Peyton da Dwayne Johnson’ı, tüm yeteneklerini ve gücünü, mizahını ve şirinliğini kullanacağı, aşılması gereken çeşitli engellerin olduğu korkutucu senaryolarda görmeyi seviyor.
Peyton, gözüpek yıldızını daha önce batmakta olan bir adanın altındaki yanardağa, ardından da dokuz şiddetindeki bir depremin merkezine koydu. Şimdi, birlikte üçüncü maceralarında —boyut, aksiyon ve görsel etki dahil her düzeyde devasa olan bu filmde— Peyton çıtayı daha da yükselterek, Johnson’ı bunun öncesinde hiç karşılaşmamış olduğu bir rakiple, aktörün kendisinden bile daha yapılı bir canlıyla karşı karşıya getiriyor.

Üstelik Johnson’ın rakibi tek bir tane de değil, tam üç tane; ve bunlar tamamen kontrolden çıkmış, medeniyetle çarpışmaya girişmiş, genetik mutasyona uğramış devasa yaratıklar.
Johnson bu meydan okumayı kabul ettiğini belirtiyor: “Brad’le ikimiz böyle projelere girdiğimizde çocuk gibi oluyoruz. Sanat daima sanatçıyı yansıtır; dolayısıyla, bence seyircilerimiz harika bir aksiyon, müthiş bir eğlence ve yeterli miktarda yıkım bekleyebilirler. Biz her şeyi daha önce yaptığımızdan daha yukarı taşımak ve çıtayı sürekli yükseltmek istiyoruz. Ve mümkün olursa bu çıtayı aşmak.” 

Aktör sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her sabah sete adım attığımda hissettiğim şey benim için şöyleydi: ‘Pekala, saat sabahın 7’si ve yoğunluk derecem 1 ile 10 arasında bir skalada 15’e kadar çıkacak ve günün sonuna kadar da öyle kalacak’.”

Johnson’ın başrolü paylaştığı, Dr. Kate Caldwell rolündeki Naomie Harris ise şunları ekliyor: “Pek çok ‘vay canına!’ ânı vardı ve birçok set insanın aklını başından alıyordu. Daha önce yalpalaması için hidrolik efektlerle modifiye edilmiş bir helikopter ya da uçağa hiç binmemiştim. Bir kablonun ucunda uçaktan sarkıyor ve havada uçuyordum. Brad ve Dwayne’in ve tüm yapım ekibinin harika bir özelliğiydi bu. Yapmak istedikleri her şeyin merkezindeyken, her şey oracıkta ve o anda oluveriyormuş gibi, gerçekten de aksiyonun ortasındaymış gibi hissediyorsunuz. İzleyiciler işte bunu görecekler.”



Peyton ile Johnson’ın “Rampage: Büyük Yıkım”a da yansıyan ortak ilgi alanlarından bazıları, yırtıcı dev yaratıkların olduğu filmlere duydukları zaaf ve Rampage isimli video oyununa olan sevgileri. Söz konusu oyunda şehirleri yerle bir eden ve çılgınca oraya buraya saldıran dev boyutlu bir yaratık yer alıyor. İkili, ayrıca, bu tür dev çaplı sinema görselliğini özgün bir hikaye ve karakterlerle aktarmayı gerçekten seviyor.

Her ne kadar ilham kıvılcımının kaynağı olsa da, video oyunu basit ve sade bir önermeden fazlasını sunmuyordu ki bu da Peyton’a mükemmel uyuyordu. “Oyundan gelen meydan okumalar ve fırsatlar ilgimi çekti ama içinde pek az anlatım olması bizim kendi filmimizi yapmamıza, kendi canavarlarımızı yaratmamıza ve kendi temalarımızı irdelememize olanak tanıdı. Oyuna minnetimizi arada onun canavar konseptini kullanarak ve oyunun hayranları için birkaç Paskalya yumurtası yerleştirerek eğlenceli ve saygılı bir şekilde gösterdik.”

Filmde büyük yıkımı tetikleyen şey rayından çıkan, gizli bir biyogenetik deneydir. Bu deney hayvanların yalnız gücünü ve saldırganlıklarını arttırmakla kalmayıp, başka türlerden absorbe ettikleri DNA sayesinde daha korkunç ve öngörülemez şekilde davranmalarına yol açan bir madde açığa çıkarmıştır. Bu maddenin ilk zayiatı California vahşi yaşam barınağında yaşayan, gümüşsırtlı albino bir gorildir.
George adındaki bu goril Johnson’ın canlandırdığı primatolog Davis karakteri için özel bir hayvandır çünkü Davis onu kaçak avcıların elinden kurtarmış, büyütmüş ve ona işaret dili öğretmiştir. Bu nedenle, aralarında sarsılmaz bir dostluk oluşmuştur.  Dolayısıyla, George bir gecede normal boyutlu, barışçıl bir maymundan; gürleyen, yıkıcı bir deve dönüştüğünde, Davis ona neler olduğunu anlayana dek George’u güvende tutmak için elinden geleni yapmaya söz verir. 
Bu doğrultuda, istemeden de olsa Kate Caldwell’in yardım teklifini kabul eder; çünkü Kate olan bitenler hakkında söylediğinden daha fazlasını biliyor gibi görünmektedir. 




Johnson ve Harris çok güçlü bir oyuncu kadrosunun başını çekti. Onlara eşlik eden oyuncular arasında; kriz süresince Davis ve Kate’in ilerlemelerini takip eden kurnaz hükümet görevlisi rolünde Jeffrey Dean Morgan, Wyoming ormanlarında çok çetin bir rakiple mücadele eden üst düzey bir askeri grubun lideri rolünde Joe Manganiello ve söz konusu gizli deneyi yaptırmış olan ve hâlen o patojeni kullanmak niyetindeki milyarder kardeşleri canlandıran Malin Akerman ve Jake Lacy bulunuyordu.

Johnson’la çeşitli projelerde başarılı işbirlikleri yapmış olan yapımcı Beau Flynn, “Rampage: Büyük Yıkım”ı türün diğer filmlerinden ayırdığını hissettiği noktayı şöyle aktarıyor: “Normalde, bu tür filmlerde, canavarımsı yaratıkları her ne pahasına olursa olsun durdurmaya çalışan ve gezegeni kurtarmak için ölümüne savaşan bir kahraman vardır. Kahramanın sadece dünyayı kurtarmaya çalışmayıp, aynı zamanda hasımlarından birini korumaya çalıştığı çok az film gördüm. Kısacası, kahraman yaratığı yok etmeye çalışır; bizimkinde onu kurtarmaya çalışıyor. Davis, George’un asla böyle şeyler yapmak istemeyeceğini biliyor. Ve Davis onu sağ tutmaya çalışmanın yanı sıra, yaklaşmakta olan muazzam çaplı savaşta George’un yardımına ihtiyaç duyabileceğini biliyor; ve bu, bana göre, hem taze soluklu hem de heyecan verici bir konsept.”

George konusunda yaşanan panik şaşırtıcı şekilde dönüşüm geçirmiş iki hayvanın daha ortaya çıkışıyla daha da tırmanır: Önce sadece çok yükseklere tırmanabilmekle kalmayıp, aynı zamanda bir şekilde uçabilen dev bir kurt ve ardından futbol sahası uzunluğunda, bir kruvazör gibi hareket edebilen bir timsah. Patojen maddeye daha fazla maruz kalmış olan bu hayvanlar, gitgide daha çok büyümekte ve vahşileşmektedirler. Üstelik, büyümenin yanı sıra evrimleşmeye devam ettikleri için, her üçü de Chicago’da yıkım yapmak üzere yola çıkmışlardır.
Buna rağmen, yapımcılar filmde eğlenceli ve hafif bir hava istediler. Böylece, yapımın korkulu anları ve Kaiju tarzı savaşlarına, Dwayne Johnson’ın eşsiz tarzına uygun repliklerle mizah katabileceklerdi.




Hikayeyi geliştirmiş, senaryoyu da Adam Sztykiel ve “San Andreas” yazarları Carlton Cuse ve Ryan J. Condal’le birlikte kaleme almış olan Ryan Engle şunları söylüyor: “Buradaki zorluk, mutasyon geçirmiş hayvanlarla ilgili bir hikayeyi duygusal, aksiyon odaklı, korkutucu ve eğlenceli bir biçimde sunmak ve farklı türde bir senaryo yaratmaktı. Boyut ve çapa bel bağlamak yerine; hız ve çeviklik öğelerine yer vermek ve bu canavarımsı yaratıkların daha önce görülmemiş şeyler yapmalarına tanık olmak istedik.”

Bu üç talihsiz hayvanın prototipini oluşturduğu DNA’yı silahlaştırma fikri kabusun ardında kötü insanlar olmasını beraberinde getiriyor ve küresel önceliğin tehlikesini vurguluyor. Filmde C-17 pilotu olarak konuk oyunculuk da yapan Sztykiel, “Patojene maruz kalmış daha fazla serbest hayvan olması tehlikesi de mevcut. Haberdar olunmayan başka patojen tüpleri de var mıydı? Bunlar nerelere kondu?” diyor.
Yapımcı Hiram Garcia şunu belirtiyor: “Bu yaratıkları böylesine ilginç kılan şey, melez olmaları; kendi genetik kodlarını diğer hayvanlarınkiyle birleştirerek, daha güçlü ve savaşçı hâle gelmeleri. Örneğin, bir goril dikenli fare kadar hızlı bir şekilde doku yenileyebiliyor; ya da bir kurt ağ üretmeye başlayarak havada oradan oraya süzülebiliyor... Bu önermeyi bir kez kabul ettirdiğinizde, bu teknoloji yanlış ellere geçerse neler olabileceğini sorguluyorsunuz?”

Bilim alanında büyük özgürlükler söz konusu ve filmin gönderme yaptığı CRISPR gen düzeltme programı aslında gerçek. 1993 yılında başlanmış bu programın amacı bir organizmanın genetik kodunu değiştirerek kanseri ve diğer hastalıkları iyileştirmekti.
Filmde yönetici yapımcı olarak da yer alan Johnson şunu dile getiriyor: “Bilim büyüleyici bir şey. Ama bizim mantıklı bilimsel bir bakış açısını sunarken hemen akabinde izleyiciye göz kırpmamız ve amacımızın büyük, eğlenceli bir film yapmak olduğunu gösterecek dengeyi kurmamız gerekiyordu. ‘Hey, bakın 1118 dişi olan bir timsahımız ve beni oradan oraya savuran, ev büyüklüğünde bir gorilimiz var’ diyebilmeliydik.”




Yapımcılar, bu nefes kesici görsellere odaklanırken, “Rampage: Büyük Yıkım”ın insan olmayan oyucularını yaratmaları için önde gelen görsel efektler şirketi Weta Digital’a başvurdular.
Peyton şirketin katkıları için “kesinlikle elzemdi” diyor ve ekliyor: “O çapta hikaye anlatıcılar olmadan bu projenin altından kalkamazdık. Onlar gerçek birer sanatçı. Film için bu yaratıkların tasarımının dört dörtlük olması, ayrıca bu karakterlerden yansıyan duygu ve isteklerin gerçek hissi vermesi hayati önem taşıyordu.”

Çığır açan bir görsel efekt teknolojisiyle sıfırdan yaratılan kurt ve timsah hiç tavizsiz merkezde yer alıyordu. Flynn bu konuda şunları söylüyor: “Yaratıkları gece geçen veya havanın yağmurlu ya da bulutlu olduğu sahnelerle gizlememek çok önemliydi. Gökyüzünün apaçık olduğu bir ortamda film boyunca mutasyon geçirişlerini ve önlerine gelen her şeyi yıkışlarını tam olarak göstermeyi hedefledik.”

George’da ise farklı bir yaklaşım benimsediler. Bu büyük primat Weta’nın dijital sanatçılığı ile performans yakalamanın bir bileşimiydi. Aktör Jason Liles karakterde izleyicilerin George’u hisli bir varlık olarak kucaklamalarını sağlayacak kişilik ve insanlığı yaratmaya ve Davis’le olan bağını gerçekçi kılmaya yardımcı oldu. Davis hayvan dostunun aslında, ondan korkup kaçan insanlar kadar, bu dönüşümün bir kurbanı olduğunun farkında. Ve her ne kadar büyüyüp değişse de, George hikayenin kalbi olmaya devam ediyor.

“Daha en başından, hikayenin duygusal özünün ve akışının merkezinde ikisi arasındaki bağın olacağını biliyordum” diyen Peyton, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Bu bağa özel bir vurgu yaptığımız için, diğer tüm öğeler  —düşen uçaklar, patlamalar ve savaşlar— daha fazla değer kazandı çünkü o noktada artık birinin ölmesini ya da sağ kalmasını önemsiyorsunuz, Davis ile George’un tekrar bir araya gelip gelmeyeceğini umursuyorsunuz. Her şeyi daima olabildiğince heyecanlı kılmak isterim ama benim hissim o ki, eğer gerçek duygu ve gerçek riskler olmazsa eğlence unsurlarının etkisi de aynı olmaz. Bir şeyler hissetmek istiyorsunuz; bütün bir deneyim yaşamak istiyorsunuz.”

Peyton sözlerini şöyle özetliyor: “Filmin ana temaları güven ve dostluk; ve dostunuzu kurtarmak için ne kadar ileri gideceğiniz.” Hikaye çözüldükçe, her ikisinin de çok ileri gitmesi gerektiği anlaşılacaktır.
Bu konsepti herkesin içselleştirebileceği bir şekilde sunmak için, yapımcı John Rickard şu açıklamayı yapıyor: “Davis, George’un ona ve çevresindeki dünyaya karşı neden daha tehlikeli bir yaratığa dönüştüğünü anlamıyor. Bu durumda ne yapacak? Herhangi biri ne yapardı? Benim bir köpeğim var. Hastalansa ya da kaybolsa, onu bulmaya veya iyileştirmeye çalışmama engel olamazsınız çünkü o, ailemin bir bireyi. Davis de George için böyle hissediyor. İşte hikayeyi pek çok insanın özdeşleşebileceği bir şekilde gerçekçi kılan duygusal unsur bu.”

Genel anlamda, hikayenin bütününde, aksiyon ve görsel efekt şöleninden, devasa setlere ve devasa yaratıkların çapı ve boyutuna kadar her şey, “Rampage: Büyük Yıkım” hakkında şu fikri yansıtıyor: “Büyük daha büyükle buluşuyor.”
Yönetmen, niyetinin “izleyicileri ‘orada’ olan biten bir şeye tanıklık konumundan çıkarıp olayların içine dahil etmek” olduğunu belirterek, şunları söylüyor: “Bununla, insanların her an böylesine iri yapılı, hızlı hareket eden ve korku saçan canlılar tarafından çevrelenmiş gibi hissetmelerini istedim; onları mümkün olduğunca aksiyonun ortasına koymayı hedefledim.” 
“‘Rampage: Büyük Yıkım’da beni heyecanlandıran şey, destansı bir şey yaratmaktı. Bununla şunu kast ediyorum: Sadece müthiş bir dev gorilimiz yok; Florida bataklığından çıkıp gelen fevkalade büyük bir timsahımız ve kuzeybatıdan gelen olağanüstü iri bir kurdumuz da var… ve bunlara ek olarak, onların peşinden koşturan iri yapılı, kel, esmer ve dövmeli bir adamımız da var” diyor Johnson gülerek ve şöyle devam ediyor:  “Video oyunu bir şeyleri yıkıp dökme üzerine kuruluydu; bence biz bu fikre saygımızı sunduk. Hikayeyi kuruyoruz ve sonra bir anda, bam, aksiyon başlamış; serüvene koyulmuşsunuz ve her şey adrenalin yüklü.”




OYUNCULAR VE KARAKTERLER

“Hayvanlarla takılmayı insanlarla takılmaktan daha fazla sevmen tuhaf.” - Nelson

“Evet, belki, ama hayvanlar beni anlıyor.” - Davis

Davis Okoye’yi saygın bir primatolog olarak San Diego Vahşi Yaşam Barınağı’nda maymun habitanının gözetmenliğini yaptığı sırada tanıyoruz. Her ne kadar kendini işine adamış, genellikle uyumlu, hevesli öğrencileriyle bilgilerini paylaşmaktan mutlu biri olsa da, Davis hayvanların dostluğunu insanlarınkine tercih ettiğini dile getirmekten kaçınmaz. Özellikle de, kendi çıkarları doğrultusunda başkalarını kandıranlardan nefret etmekte ve çoğu insanın böyle davrandığını düşünmektedir.

Johnson, canlandırdığı Davis karakteri için şunları söylüyor: “Oynamaktan büyük keyif aldığım, olağanüstü bir karakter. Geçmişte Birleşmiş Milletler’in kaçak avcılığa karşı kurduğu bir birimi yönetmiş; bunun öncesinde de yıllarca Ordu Özel Kuvvetleri üyesi olarak dünyanın çeşitli yerlerindeki çatışmalarda görev yapmış. Dolayısıyla, hayatındaki her şeyi düşününce, insanoğluna karşı inancını yitirdiğini görüyorsunuz.”

Davis’in George’la benzersiz bağı, bebek gorili annesini az önce öldürmüş kaçak avcılardan saklanırken bulmasıyla başlar. George vahşi doğada hayatta kalamayacak kadar korunmasız olduğu için, Davis yavruyu barınakta yeni bir yuvaya kavuşturur ve onu yetişkin olana kadar büyütür. Heybetli bu muhteşem primat oyuncu, derin bir şefkat duygusuna sahip ve iletişim kurabilen bir canlıdır… üstelik harika bir mizah anlayışı vardır. 
“Birbirlerine çok benziyorlar” diyor Peyton ve ekliyor: “İkisi de komikler, ikisi de birer alfa erkek ve ikisi de odadaki türlerinin en iri yarısı.”




Kahramanı Johnson’ın oynaması senaristler için harika bir haberdi; çünkü her iki karakteri de geliştiren Cuse ve Condal, daha önce “San Andreas”ta da Johnson için yazmışlardı. Condal bu konuda şunları söylüyor: “Onun tarzına oldukça aşinayız. Dwayne’de gerçekten şeytan tüyü var. Üstelik her şeyi yapabiliyor ki bu bize fazlasıyla özgürlük tanıdı. Dwayne gorille ilişkisine inanılmaz bir sıcaklık kattı ve George’un sempatik bir karakter olmasına yardım etti. Bu son derece önemliydi.” George’a gelince, ona da her zaman canlı bir varlık muamelesi yapıldı. Cuse, “Onun bir BYG ve performans yakalama bileşiminden oluşacağını bilmek bize her şeyi deneme, George’a gerçekten büyük, karmaşık bir kişilik  verme ve onunla muazzam aksiyonlar yaratma özgürlüğü tanıdı” diyor.

 Yönetmen ise şunları dile getiriyor: “Dwayne’le çalışmayı seviyorum. O bugüne dek sahip olduğum en iyi yaratıcı ortaklardan biri; sonsuz bir coşkuya sahip ve ilham verici. Hep daha aktif bir rol yaratıp kendine meydan okumanın, izleyicilere görmeye alışık olduklarından daha fazlasını vermenin yollarını arıyor. Bu kez şöyle dedi: ‘Bugüne kadarki filmlerimde hiç olmadığı kadar korkmak ve hırpalanmak istiyorum.’ Nasıl filmler yaptığını düşününce, bu pek kolay bir şey değildi.”

Davis en iyi dostunun başı derde girdiğinde herhangi bir planı ya da kazanacağına dair bir güveni olmadan mücadeleye girişir. Hatta aksine, neyle karşı karşıya olduğu ya da neyi nasıl yapacağına dair bir fikri yoktur. Tek bildiği, George’un ona ihtiyaç duyduğudur ve bu onun göz ardı edemeyeceği bir çağrıdır. “Davis, George’u kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacak” diyor Garcia ve ekliyor: “Bu, nihayetinde ona insanlara yeniden güvenebilme konusunda bazı kefaretler getirebilecek bir yolculuk. Ve bu yolculuk Dr. Kate Caldwell’le tanışmasıyla birlikte başlıyor.”

Garcia, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kate’in de kendince zor deneyimleri olmuş. Kendisi, erkek kardeşini genetik düzeltme yoluyla iyileştirmeyi denemiş ama başarısız olmuş parlak bir bilim insanı. Araştırmasının canavarlar yetiştirecek şekilde uygulandığını gördüğü için mevcut duruma karşı duygusal bağlantısı Davis’inkiyle benzer. Her ikisi de doğru olanı yapmaya çalışıyor ama oraya ulaşmak için farklı yollar izliyorlar.”




Ancak ilk başta, Kate, Davis’in insanların istediklerini elde etmek için her şeyi yapabileceklerini söylerken kast ettiği şeyin mükemmel bir örneğidir. Genç kadın bu olayda ne kadar katkısı olduğu ve patojeni kaynağına kadar takip etmek istemesinin ardında yatan gerçek niyeti konusunda Davis’i yanlış yönlendirir. Harris bu konuda şunları söylüyor: “Davis dürüstlüğü her şeyin üzerinde tutuyor. Dolayısıyla, Kate’in kendisine yalan söylediğini öğrenir öğrenmez, ona kendini tamamen kapatıyor ve onunla hiçbir işinin olmasını istemiyor. Fakat sonra Kate ona başından geçen korkunç hikayeyi ve neden orada olduğunu anlatınca, hikayesi Davis’in yüreğinin derinliklerinde bir şeye dokunuyor. Bu yüzden, ona yardımcı olmayı kabul ediyor.” 

Kate, idealist bir genç bilim insanı olarak Energyne adında bir biyomühendislik şirketinden teklif almıştır. Ne var ki, işverenleri onun elde ettiği sonuçları gizlice DNA’yı silahlaştırmak için yönlendirmişlerdir. Bu sonuçların semeresi dehşet vericidir. Fakat Kate bu yaratıkları kontrol etmenin bir yolu, bir “kapatma düğmesi” olduğuna kanaat getirmiştir. Eski laboratuvarına dönebilirse bu düğmeyi bulabileceğine ikna olmuştur. Bu yüzden de Davis’e ihtiyacı vardır.

Rickard, “Kate rolü için oyuncu seçimi birçok açıdan çok önemliydi. Gerçekten öne çıkacak, Davis’e uygun, güçlü ve becerikli bir partnere ihtiyacımız vardı. Şefkat ve anlayışı derinlemesine yansıtabilecek, en önemlisi de hikayenin bilimsel ve teknik yönünden konuştuğunda hemen inanmanızı sağlayacak doğal bir ağırbaşlılığa sahip biri olmalıydı. Naomie tüm bunları ve fazlasını sundu. O ve Dwayne harika bir ikili oldular.”
“Naomie’nin performansı hakikaten her şeyi bir arada tutuyor” diyor Peyton ve ekliyor: “Her yeni engelin karşısında hem korku hem kararlılığı aynı ölçüde göstererek aksiyona olağanüstü bir geçiş yaptı.”

Harris için, kendisini şimdiye kadar yaptığı işlere hiç benzemeyen bir rol üstlenmeye ikna eden şey Peyton’ın projeyle ilgili coşkusuydu. “Ne beklemem gerektiğini bilmiyordum ama bu konuyu ilk kez konuştuğumuzda, telefonu kapatırken dünyaya hükmedebilirmişim gibi hissediyordum” diyor aktris ve ekliyor: “Ve gerçekten, setteki her bir gün de aynı şey söz konusuydu. Senaryoya kesinlikle bayıldım. Sanırım bunun kısmen nedeni George’a aşık olmamdı. Ayrıca, insanlarla etkileşiminde kendini kapatan ama bu olağanüstü hayvana kalbini açabilen bir karakter söz konusuydu. Bunun yanı sıra, Kate’in çok güçlü ve zeki oluşu, aksiyonun çok oyuncu bir üslupla verilmesi de hoşuma gitti.”




Ancak Davis ile Kate güçlerini birleştirdiğinde, George çoktan gözetim altına alınmış, uyuşturulmuş ve askeri bir nakil uçağına bindirilmiştir. Bunun emrini veren Ajan Russell, DHT yani “Diğer Hükümet Teşkilatı” gibi üzeri kapalı bir isme sahip bir kuruluş için çalışmaktadır. Ajan Russell sorgulanamaz yetkilerini hiçbir şekilde ortaya koymayan nazik bir tavırla Davis ve Kate’i de kendilerine katılmaya davet eder.

Russell rolünü üstlenen Jeffrey Dean Morgan canlandırdığı karakter için, “O kadar derin ve sağlam bağlantıları var ki kimse resmi olarak onun kim olduğunu duymamış ama yine de Ajan Russell nihai düzeltici. Gerçekten gizli bir görevi olan, baş belası bir adam” diyor.

“Jeffrey’nin bu karakteri canlandırış biçimi çok hoşuma gitti çünkü onun iyi adam mı kötü adam mı olduğunu anlamıyorsunuz; onu etiketleyemiyorsunuz” diyen Peyton, şöyle devam ediyor: “Teksas tarzı bir gümüş kemer takıyor, mükemmel ütülü bir takım elbise giyiyor, inci kakmalı altın kaplama bir 45’lik taşıyor. Rahat ve sakin bir şekilde konuşurken bir yandan da her şeyi dikkatle gözlemliyor.”

“Toka kemerini Brad verdi” diyen Morgan, yine de, bu ayrıntıyı kendisinin de tamamen benimsediğini ve söz konusu ayrıntının ajanın kimliğine nasıl etki ettiğini şöyle açıklıyor: “Russell kesinlikle bir kovboy. Bir odaya girdiğinde, ortama hâkim oluyor. Güneyli kibar bir beyefendinin adabına sahip olmakla birlikte, insanları susturmak için alaycı bir mizaha başvuruyor. Ayrıca, bazen öyle şeyler söylüyor ki gerçekte ne demek istediğini merak ediyorsunuz.”

Russell’ın Davis’e kafa tutması ve tavrına karşılık vermesi gerekiyordu çünkü bu ikilinin baskın kişilikleri bir kereden fazla çatışacaktır ve etkileşimleri her zaman gerilim yüklü olacaktır. “Dwayne muhteşem bir adam” diyor Morgan ve ekliyor: “Şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: ‘Karakterlerimiz ilk karşılaştığında, benim için en iyisi onun sinirini bozmak. Dosdoğru ona gidip sataşmalıyım.’ Tıpkı bir ayıyı dürter gibi.”

Johnson bu görüşe katıldığını şöyle ifade ediyor: “Jeffrey aynı kasıntılığı ve maçoluğu ortaya koyuyor ama bunu gülümseyerek ve havalı bir göz kırpışla yaptığı için daha tehlikeli görünüyor… ve daha eğlendirici.”

Havası sönmezmiş gibi dursa da, Russell, Teksas büyüklüğünde bir şaşkınlık yaşar: İki tonluk kargosu aniden uyanıp dışarı çıkmak istediğine karar vermiştir. Çıkmak istiyorum. Şimdi. Aslında, dev yaratıkların üçü de yüksek frekanslı bir sinyalle eve çağırıldıklarında, hiç kimse ya da hiçbir şey artık onları durduramaz. İster karada, ister suda, ister 32 bin fit yükseklikte, George’un kafesinde olsunlar... 



Hedefleri Chicago’da şehir merkezindeki bir kulenin tepesidir. Burası kurgu ürünü Wyden Technologies’e ait, Energyne laboratuvarının bulunduğu yerdir. Kate’in eski patronları Claire ve Brett Wyden’ın ofisleri de buradadır. Claire artık onları kontrol etmenin anahtarını elinde tuttuğuna inandığı için, savaşçılarını eve çağırmaktadır.
DNA’nın etrafına kurulmuş bir hikayede, bu iki kardeşin birbirine taban tabana zıt olmaları ironiktir. Şirketin beyni olan Claire tamamen sonuç odaklı, kendi çıkarlarına hizmet eden, tam bir kötülük ve ego örneğidir; açgözlülüğün ve mızmız korkaklığın hassas bir bileşimi olan Brett ise, kendi güvenli alanından çıkması gerekmediği sürece dünyayı yönetmekten hoşlanan türde biridir.

“Claire zeki ve başkalarını kullanan bir kadın; oynaması müthiş keyifli bir karakter” diyen Akerman, şöyle devam ediyor: “Gözünü paraya dikmiş ve gerçekten de biraz deli; özellikle yaratıklar şehri yok etmeye başladığında, bir nebze bile umursamıyor. Büyük Yıkım projesi onun bebeği; projenin başarısı için yaşıyor; ve yoluna çıkan herkes ve her şey ölecek.”
Akerman şunu da kabul ediyor: “Jake ile birlikte Claire’in Brett’i neden öldürmediğini sorguladık. Sonuçta onun projeye sunacak fazla bir şeyi yok ama sanırım Claire’in tek ailesi o.”

Lacy ise karakterini şöyle savunuyor: “Brett para içinde büyümüş. Bu da onun nasıl isterse öyle davranmasına, istediği şeyi almasına, istediği şeyi yapmasına olanak tanımış. Eğlenmeyi ve yat satın almayı seviyor. Büyük Yıkım Projesi’ne gelince; kontrol panelindeki onun elleri değil. Yaptıkları şey konusunda, hapse düşmek haricinde herhangi bir çekincesi olsa bile bir şey yapmazdı çünkü ablasından sahiden korkuyor.”
 “Kötü adamlarımız soğuk ve ahlaksız ama aynı zamanda eğlenceliler” diyen Peyton, ikiliyi “buzlar kraliçesi ve beceriksiz erkek kardeş” olarak niteledikten sonra, şöyle devam ediyor: “Onlarla hakikaten çok eğlendim. Claire bu DNA şeyinin onu ünlü yapacağını düşünüyor; vizyonu, neşe ve gurur kaynağı bu. O esnada, Chicago etraflarında yerle bir olmakta ve Brett hâla, ‘Helikoptere atlayıp buradan defolup gidebilir miyiz?!’ diyor.’” 

Wyden kardeşler kanun güçlerini uzak tutmak için gizli araştırmalarını özel bir uzay istasyonunda yürütmüşlerdir. Burada mutlak yetkiye sahiptirler ve zaman zaman silahlarının ters tepmesi kendi başlarına bela açmayacaktır. Ama son deneyleri feci şekilde raydan çıkar. İstasyon patlar ve yeryüzüne çarpar. Bu sırada son nesil patojen tüpleri çeşitli yerlere saçılır. Bu, tam da Büyük Yıkım Projesi’nin başarılı olduğuna dair Claire’in ihtiyaç duyduğu kanıttır. Geriye kalan tek iş numuneleri ele geçirmektir.



Claire’in ilk işi bir paralı asker timinin her şeyi görmüş geçirmiş, özgüvenli lideri Burke’ü aramak olur. Brett’in bu time verdiği isim “Katiller Biziz”dir.
Burke’ü canlandıran Joe Manganiello şunları söylüyor: “Bir nesneyi aramaya gönderilmiş. Bu onun için bir süt kartonunu aramaya gönderilmekten farklı değil; kendisinin ve ekibinin becerilerine pek de layık bir görev değil. Bilmediği şey ise o kutunun içinde deneysel, ilaç düzeyinde bir mutajen tüpü bulunduğu ve çarpışmanın etkisiyle kutu açıldığında çoktan bir hayvanın dikkatini çekmiş olduğu.”

Bunu takiben, Wyoming ormanlarında tepeden tırnağa ileri askeri silahlarla donanmış Burke ve en iyi adamları ile iki katlı bir otobüs büyüklüğünde, zıpkın kadar hızlı bir kurt arasında kıyasıya bir mücadele başlar. Manganiello ve rol arkadaşları, söz konusu sahnelere hazırlanmak için günlerce helikopterlerden atladılar, sert zemine koşarak iniş yaptılar; çünkü canlandırdıkları karakterler hayatlarının en ölümcül göreviyle karşı karşıyaydılar.

“Ön-görselleme doğrultusunda çalışmak gerçekten ilginç. Büyük aksiyon sekanslarından pek çoğu öncelikle Brad’in iPad’inde yapıldı” diyen Manganiello, şöyle devam ediyor: “Dolayısıyla, 1990’ların video oyununa çok benziyor. Ekibin dev bir kurtla etkileşimini izliyorsunuz ve her şeye tanık olabiliyorsunuz; kamera açılarından zamanlamaya, her bir tepkiye ve her bir kayda. Bizim işimiz Brad’in beyninde şekillendirdiği şeye hayat vermek.”

Davis’in vahşi yaşam barınağındaki meslektaşı Nelson’ı P.J. Byrne canlandırdı. Nelson baş döndürücü dönüşümün daha en başında George’a yardım etmeye çalışan kişidir. Aktör bu konuda şu ayrıntıları aktarıyor: “George ayıların alanına geldiğinde dünyanın en tehlikeli kara canlısı olan boz ayının öldürülmüş olduğunu görüyor. Bu, barınak yetkilileri için ciddiye alınması gereken korkutucu bir durum. Duvarlar altı metre yüksekliğinde, yani bir gorilin sıçrama kapasitesinin iki katı. Dolayısıyla imkansız gibi görünen bir durumla karşı karşıyalar… ta ki George’un birkaç saat öncesine göre çok daha irileşmiş olduğu anlaşılana dek.”

Ana oyuncu kadrosunu tamamlayan diğer isimler şöyle sıralanabilir: Fiziksel anlamda zorlu bir performans gerektiren Dr. Atkins rolünde Marley Shelton (Dr. Atkinsen, hikayenin nefes kesen açılışında, son deneği kendini kaybetmiş bir şekilde kaçınca Wyden’ın yok olmaya mahkum uzay istasyonunda hayatta kalma mücadelesi verir.)
Quaid merkezdeki primatoloji öğrencileri Amy ve Connor’ı canlandıran Breanne Hill ve Jack; bir gece önce ancak rüyalarında görebileceği şekilde Chicago’yu durdurulamaz düşmanlara karşı savunan albay Blake rolünde Demetrius Grosse; Wyden tesisi etrafındaki kıskacı daraltmakta olan FBI Ajanı Park rolünde Will Yun Lee; ve ayak izi bir insanın içine düşebileceği kadar büyük bir hayvanın izini süren, Burke’ün en iyi adamı Zammit rolünde Matt Gerald.

“Kadroya dahil ettiğimiz her oyuncu, performansına büyük tat ve enerji kattı; Dwayne’den Naomie’ye, başrol oyuncularından yardımcı oyunculara kadar herkes gerçekten ışıldıyor” diyor Peyton.


Filmin mmknmrtb notu:   5   /10