15.6.17

The Mummy / Mumya


Tom Cruise, medeniyetin doğuşundan beri dünyadaki tüm kültürlerin ilgisini çeken efsanenin yepyeni, göz alıcı sinema versiyonu olan Mumya filminde başrolde yer alıyor.

Acımasız bir çölün derinliklerindeki bir lahitte güvenli bir şekilde gömülü olduğu düşünülen, hayatı haksız bir şekilde elinden alınmış olan antik prenses (Sofia Boutella, Kingsman: The Secret Service ve Star Trek Beyond), günümüze uyanır ve yüzyıldır büyüyen kötülüklerini ve insan algısına meydan okuyan dehşetini de yanında getirir.

Ortadoğu’nun kumluklarından günümüz Londrasının altında gizlenmiş labirentlere uzanan Mumya, yeni bir tanrılar ve canavarlar dünyasını aralarken, şaşırtıcı bir şiddet ile dengeli bir hayret ve heyecan sunuyor.

Cruise’a, Annabelle Wallis (gelecek film King Arthur, televizyondan Peaky Blinders), Jake Johnson (Jurassic World), Courtney B. Vance (TV’den American Crime Story: The People V. O.J. Simpson) ve Oscar ödüllü Russell Crowe’un (Gladiator) yer aldığı oyuncu kadrosu katılıyor.

Aksiyon macera filminin yaratıcı ekibinin başında yönetmen/yapımcı Alex Kurtzman yer alıyor.

Yapımcılar; son birkaç yıldır en başarılı film serilerinden bazılarını geliştiren Chris Morgan ile Transformers, Star Trek ve Mission: Impossible serilerinde yazar ve yapımcı olan Kurtzman.
Morgan ayrıca üçüncü bölümünden itibaren olağanüstü bir büyüme yaşayan Hızlı ve Öfkeli destanının da hikayesini düzenlemiştir.
En son Mumya üçlemesinin yapımını gerçekleştiren Sean Daniel ile Sarah Bradshaw (Maleficient) da Kurtzman ve Morgan ile birlikte yapımı yürütmektedir.




Kurtzman’ın kamera arkasındaki deneyimli yapım ekibinde görüntü yönetmeni BEN SERESIN (World War Z, Unstoppable); yapım tasarımcılar DOMINIC WATKINS (The Bourne Supremacy, United 93) ve JON HUTMAN (Unbroken, The Holiday); Oscar ödüllü editör PAUL HIRSCH (Star Wars, Mission: Impossible—Ghost Protocol)  ile editörler GINA HIRSCH (Source Code, Mission: Impossible—Ghost Protocol) ve ANDREW MONDSHEIN (The Six Sense, The Hundred-Foot Journey); kostüm tasarımcılar PENNY ROSE (Pirates of the Caribbean series, Unstoppable) ve besteci BRIAN TYLER (The Fate of the Furious, Thor: The Dark World) yer almaktadır.

DAVID KOEPP (Mission: Impossible, War of the Worlds) ve Oscar ödüllü CHRISTOPHER MCQUARRIE (The Usual Suspects, Mission: Impossible series) ile DYLAN KUSSMAN, Mumya’nın senaryo yazarları.
Senaryo hikayesi ise JON SPAIHTS (Prometheus, Doctor Strange) ile Kurtzman & JENNY LUMET’a (Rachel Getting Married) ait.
JEB BRODY (Fifty Shades of Grey, Little Miss Sunshine) ve ROBERTO ORCI (Transformers, Star Trek series) filmin idari yapımcıları.

Üç kıtaya, 50 sete, 64 sıfır yerçekimli sahneye, 135 kiloluk lahite, binlerce özel ve görsel efekte, yıllar süren hayal gücüne, 300 bin metreden fazla filme, sayısız hareketli parçaya uzanan büyük bir sorumluluk olan Mumya’nın yapımı ve sinema lansmanı, 5 bin yıla uzanan efsanevi bir aksiyon maceranın geliştirilmesi ve yapımı sırasında saatlerce çalışan oyuncu ve teknik kadro için derin bir sevgi işini temsil ediyor.

Şimdi Prenses Ahmanet’le tanışma ve Mumya’nın dünyasına girme zamanı.




Sevgi ve Korku: Orijinal Canavar Yeniden Doğuyor


Frankenstein’ın Canavarı. Kara Göl’deki yaratık. Kurt Adam. Görünmez Adam. Mumya.
Bunlar Universal’in geçmişten ve günümüzden gelen, unutulmaz sinema görsellerini hatırlatan ve hayat boyu bizimle kalan ikonik canavarlarından sadece birkaçı.
Canavarlar, neredeyse yüzyıldır birçok nedenden dolayı izleyicilerin ilgisini çekmiştir. Bu süper insanlar sadece yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide durmuyor, kendimiz için hayal etme cüretinde bulunduğumuzdan çok daha fazlasını yapabilen bu yaratıkların gücünde büyük bir çekicilik var. Aslında karanlık ve ışık arasındaki derin mücadelelerini çok iyi anlıyoruz.

Canavarlara karşı ilgimizin sinemadaki başlangıcı da çok uygun.
İngiliz arkeolog Howard Carter ve Lord Carnarvon 1922’de çocuk kral Tutankamun’u çıkardığında araştırmacılar mumyalanmış Mısır kraliyet ailesi üyelerinin çoğunu bulmuş olsa da küresel bir eğlenceyle tesadüf eden bir keşif olmuş.
Başlangıçta konu, o yıllarda müze sergilerini gezen dünya çapındaki izleyicilerin ilgisini çekmiş. Ama kimse bir yıl sonra 1923’te olacakları hayal edememiş. Konuşan film (talkie) tanıtılmış ve tüm dünyadaki sinemalardaki sessizliği değiştirmeye başlamış.
İzleyicilerin tahmin edemediği bir şey de bir yıl önce Frankenstein’in Canavarı olarak izledikleri Boris Karloff’un, Karl Freund’un Universal için yaptığı 1932 şaheserinde sinemadaki ilk Mumya, Imhotep olarak beyaz perdede görülmesi olmuş. On yıl önce ancak tahmin edilebilecek dehşet çığlıkları artık sinemaları dolduruyor; hem beyaz perdeden, hem de izleyicilerden duyuluyormuş.

Universal ile uzun bir geçmişi olan yapımcı Sean Daniel, 1985’de, stüdyonun kuruluşundan beri prodüksiyon bölümünün en genç müdürü olarak görev almış, konuyla gençliğinden beri ilgiliymiş. Sadece en son Mumya üçlemesini yapmakla kalmamış, şimdi bağımsız olan yapımcı dört yıl önce Universal’e bu karanlık yaratığa tıpkı kendilerinden önceki nesiller gibi şaşıracak ve dehşete düşecek yeni nesil izleyiciler için anti-kahramanı yeniden canlandırma ve yeniden başlatma teklifini sunmuş.

Daniel’in düşüncesi, bize gecenin karanlığında hitap eden bu ölümsüz karakterin bizi büyüsü altına aldığı olmuş. Aslında bu modern Mumya filmlerinin babasını, 1994’ten beri büyüleyici kaynak malzemeyle çekmiş.
Yapımcı şunları söylüyor; “Universal’in ilk günlerinden itibaren Mumya işine devam etmemiz gerektiğini savundum. Bu karakterin insanların hayat ve ölümün ne olduğu hakkındaki düşüncellerine hitap ettiğini düşünüyorum ve kim bu güce sahip? Gizemli, karanlık, heyecanlı ve korkunç. Yıllar içinde Mumya filmlerini sinemalarda izlemek istedim ve bu yüzden onlar için mücadele verdim. Canavar filmleri türüne inanıyorum ve bu zorlayıcı karakterlerin ve hikayelerin tüm dünya izleyicileri için olduğunu düşünüyorum."

Universal canavarlar efsanesinin hikaye mimarları olarak görev yapan yönetmen/yapımcı Alex Kurtzman ve yapımcı Chris Morgan’ın Universal temelli ekibi Daniel’le bir araya geldiğinde Universal’in yeni serisinin ilk bölümünün Mumya olmasına karar verilmiş.
Daniel, son filmden bu yana yeterince zaman geçtiğini ve tüm fikri yeniden canlandırmak için bir fırsat olduğunu düşünmüş. Jon Spaihts ile Kurtzman & Jenny Lumet’ın senaryo hikayesinden çalışmaya başlayan Mumya ekibi bir sonraki geliştirme aşamasına, Kurtzman’ı yapımın başına getiren aşamaya geçmiş.

Yapım ekibi modern bir versiyon yapmanın hem çok zor hem de büyük bir yaratıcı fırsat olduğunu düşünmüş. Daniel şöyle anlatıyor; “Hikayesini nasıl anlatacağı ve yeni bir karakteri nasıl yaratacağı konusunda vizyon sahibi olan Alex’le yaptığımız büyük işbirliği için Mumya’yı ilk kez bir kadın yapmak çok önemliydi. Bizim için kötü durumu ve acıları izleyiciler için önemli olan bu tehlikeli yaratığa güçleriyle birlikte değer vermemiz için bize bir yol yarattı. Bu Alex’in vizyonunun merkeziydi ve stüdyoya yeniden yapmamızı söylediğim şeydi.”

Mumya’nın yapımcıları ekibe, bu dünyanın ruh halini ve atmosferini yakalamaları için gereken zamanı vermişler.
Kurtzman şunları söylüyor; “Burada yaratmaya çalıştığımız şey bir yanı modern çağdayken bir yandan da Universal korku klasiklerinde yer alan doku ve hava. Böylece bu canavarları küresel izleyiciler için yepyeni bir çağda hayata geçirirken klasiklere de saygı gösteriliyor.”

Yönetmen şunları söylüyor; “İşe yaraması için bu filmin korkunç olması gerektiğini biliyorduk. Hem de çok korkunç. Yine de bu canavarların içindeki insanı görebilmeyi ve empati kurabilmeyi de istedik. Bu canavarlar hakkındaki en önemli şeylerden biri de onlardan korkarken bir yandan da onları sevmenin bir yolunu bulmamız."

Tıpkı karakterlerin Daniel ve Kurtzman’ın üstünde silinmez bir iz bıraktıkları gibi Morgan da bırakmış. Yapımcı onlarla tanıştığı günü şöyle anlatıyor; “Bu canavarlarla ilk kez karşılaştığımda çocuktum ve sizi ele geçiren bir şey oluyor. Ağabeyimin yavru kurt olduğunu ve benim de altı yaşında olduğumu hatırlıyorum. Kütüphaneye gidecekler ve bir korku filmi izleyeceklerdi. Cadılar Bayramı’ydı ve film de Mumya’ydı.”
Şöyle devam ediyor; “Çok küçüktüm. İzlememem gerekiyordu. Ama kapıdan gizlice girip baktığımı hatırlıyorum. Altı yaşındaki bir çocuk için çok yanlış bir andı. Çünkü Boris Karloff’u canlı canlı mumyaladıkları andı. Dehşete kapılmıştım. Geri adım attığımı hatırlıyorum. Gidecektim ama sona “Ne olacak?” diye düşündüm. Böylece geri girdim ve filmin kalanını izledim. O günden beri canavarları severim.”

Mumya’nın arkasındaki çekirdek ekibi oluşturan Daniel, Kurtzman ve Morgan’a Maleficent ve Snow White and the Huntsman filmlerinin yeni versiyonlarında görev alan yapımcı Sarah Bradshaw da katılmış.
Dörtlü, yeni nesil için anti kahramanı yeniden canlandırmaya başlarken kendilerine, izleyiciler için şaşırtıcı şeyin ne olacağını sorgulamaya başlamışlar. David Koepp ve Christopher McQuarrie ve Dylan Kussman’ın senaryosundan yarattıkları, yoğun olduğu kadar büyük de olmuş. Olağanüstü eğlenceli, korkunç ve cesur olduğu kadar kuşkularla dolu bir epik, aksiyon macera.




Yapımcılar, kendi Mumya versiyonlarının modern çağda gerçekçi olması gerektiğini düşünmüş ve onu kendisine yabancı bir zamana, ev mekana getirmek istemişler. “Affedilmez bir ihanetle dolu ve yüzyıllardır intikama susamış olan kötü, dişi bir mumya günümüz dünyasında serbest kalsa ne olurdu?” diye düşünmüşler.  Ayrıca Mumya’nın bu versiyonunun daha önce ekranda görülenlerden farklı olması da bütün ekip için önemliymiş.
Mumya’nın geliştirilmesi aşamasında paralı asker Nick Morton’u canlandıran global süper star Tom Cruise, yapıma yıldız ve yaratıcı ortak olarak katılmış. İş arkadaşları gibi Cruise da canavar filmleri izleyerek büyüdüğünü ve bunun kendisine sadece bir oyuncu olmak için ilham vermekle kalmadığını aynı zamanda kendisini bu zevkli işe de yönelttiğini söylüyor. “Wolf Man’i Dracula’yı Mumya’yı çok severim. Çocukken bu filmleri izlemek dehşet vericiydi. Bu film de gerçekten dehşet verici. Ama orijinal filmlerin zarafetine ve bakış açısına da sahip.”

İlk konuşmalara sırasında Cruise ve yapımcıları bu canavar filmleri geleneğine saygılarını sunmak ve karakterlerin izleyiciler için taşıdığı anlama saygı göstermek, ama bir yandan da izleyicilere hiç beklemedikleri bir şey sunmak konusunda anlaşmışlar. Cruise şunları söylüyor; “Canavarların kazandığını görmek istersiniz. Bu hikayelerin anlatım biçiminde ilginç olan budur. Sizi hem dehşete düşürürler, hem de onlara sempati duyarsınız. Benzersizdir.”

Daha önce Mission: Impossible III de birlikte çalışan Cruise ve Kurtzman,
Kendi Mumya versiyonları konusunda da aynı fikirdelermiş. Yönetmen yıldızın izleyicilerle bağ kurmasını sağlayan şeyin hepimizin sinema yolculuğunda birlikte olmamız olduğunu söylüyor. “İkimiz de muazzam bir miras ve sorumluluk hissediyoruz. Tom, izleyiciler gibi düşünüyor ve her şeyi benzersiz ve heyecanlı bir şekilde hayata geçiriyor.”

Yapımcılar daha sonra Prenses Ahmanet ile Nick Norton’u benzersiz ama ebedi bir yerde bir araya getirmek gibi güç bir göreve başlayacaklarmış. Antik Mısır dünyasını zihninde yıllardır yaşamış olan Daniel, hikayeyi bu bölümde yeniden yaratmayı anlatıyor; “Mumya’yı yeniden canlandırma fikrinde film Londra’da geçiyor. Bu filmin Mumya’nın muhteşem bir kadın olacağını ve hikayenin günümüzde, hayatlarımızın ortasında geçeceğini biliyorduk. Bunun efsanevi bir yanı yok. 5000 yıl sonra kalkmış ve dünyanın en büyük şehirlerinden birinde yürüyor ve inanılmaz bir kargaşa yaratıyor.”
Benzer şekilde Bradshaw da “gerçeğe sadık kalmak” komutunu uygulamış. Şunları söylüyor; "Mumya’yı günümüzde gerçekçi yapmak önemliydi. Başınıza gelebileceğine inanmanızı sağlamak istedik. Bunu sadece setlerle değil ışıklandırmayla da başarmaya çalıştık.”

Yapımcı ayrıca yapım ekibinde Cruise gibi katılımcı bir iş ortağı olmasından memnun olduğunu da belirtiyor: “Tom’la her zaman tetikte olmanız gerekiyor çünkü o sete geldiğinde en önemli şey her şeyi daha iyi yapmak oluyor. Tom belki bizim görmediğimiz bir şey görür ve “Ah, tamam.” Dersiniz.
Cruise ve yapımcıları birlikte çalışarak cesur ve meydan okuyan olduğu kadar korkunç ve egzotik olan bir deneyim yaratmışlar. Yeni nesil için Mumya beklenmedik olduğu kadar küstah da. İzleyiciler Universal’in canavar evreninden unsurları tanıyacaklar çünkü bu film klasik efsaneleri de kutluyor. Ahmanet günümüz dünyasına girerken, Mumya’nın karakterleri de tüm izleyicilerin hayatlarına dokunup altüst ediyor.
Yapımcılar ana öğelerini sinemanın ilkelerinden alan Mumya’nın yeniden yapımında Cruise’un her aşamadaki katılımından çok memnun kalmışlar. Daniel şunları söylüyor; “Yapım öncesinde Tom bizi toplayıp The Shining ve Seven gibi filmleri izletti. Yapım öncesi, çekim ve yapım sonrası aşamalarda herkesin detaylı olarak düşünmesini sağladı.”




Tanrılar ve Canavarlar : Mumya’nın Oyuncularını Seçmek


Kurtzman ve yapımcıları geniş bir araştırmadan sonra Mumya’nın başrolündeki iki kadını seçmişler. Yönetmen doğru aktrisleri bulmanın hikaye için çok önemli olduğunu anlatıyor; “Film ilerledikçe önemli olan Nick’in Jenny ve Ahmanet ile ilişkisinde iyinin mi kötünün mü rol alacağı oluyor, çünkü üçlü kendilerini çok tuhaf bir aşk üçgeninde buluyor.”
Ekip iki başrol aktris için Kingsman: The Secret Service ve Star Trek Beyond ile çıkış yapan oyuncu Sofia Boutella‘ya ve King Arthur ve televizyondaki Peaky Blinders’da rol alan Annabelle Wallis’e yönelmiş.  Cruise şunları söylüyor; “Mumya, Ahmanet rolü için Sofia, Mısır uzmanı Jenny için de Annabelle Wallis seçildi. Bu filmdeki kadınların ikisi de güçlü, etkili, zeki ve kararlı.”

Sıra oyuncu seçimine geldiğinde Kurtzman filmin başrolünde oynamasını istediği oyuncuyu biliyormuş. Aslında prodüksiyona daha önce Cruise tarafından getirilmiş. “Sofia’yı Kingsman’den tanıyordum. Sonra bu filme ‘evet’ deyinceye kadar peşini bırakmadım. Prensese gerçek bir insanlık getiriyor ve izleyiciler onun acısını paylaşacaklar. Dehşet verici şeyler yaparken bile her zaman bizden çok uzak olmayan biri tarafından yapıldığını ve belki bizim yapmayacağımız bir şekilde çizgiyi aştığını düşünüyorsunuz.”

Boutella, onu role çeken şeyin özellikle karaktere duyduğu empati olduğunu söylüyor. “Sadece kötü ve sevilmeyen biri olarak göstermek çok kolay olurdu. Alex’in ‘canavarlaştırılmış’ bir Ahmanet istememesi hoşuma gitti. Teknik olarak canavar olsa da hepimiz için karakterin psikolojisini bulmak ve o dönemde hayatta kalmak için yaptıklarını neden yaptığını öğrenmek önemliydi. Ona acımaya başlıyorsunuz. Onu bir canavar olarak görmüyorum. O bir felaketzede.”

Cezayirli oyuncu rolde beklenmedik tercihler yapmak için kendisini sürekli zorlamış ve Kurtzman ile Cruise’un iyi birer işbirlikçi olduklarını görmüş. Boutella şöyle anlatıyor; “Unutmayın, Ahmanet bu modern zamana antik Mısır’dan eski alışkanlıklarıyla geliyor. O firavun olacağı vaat edilen ve kendi döneminde çok çalışan bir prenses. Alex, Tom ve ben karakteri konuşurken ben “Açık olanı yapacağım.’ Dedim. Onlarla ve notlarıyla birlikte sette olmayı çok sevdim.”
Şöyle devam ediyor; “Sahnenin gitmesini beklediğiniz yeri esnetebilir ve tam zıttını yapabiliriz. Konuşmaları size Ahmanet’in agresif, manipülatif olduğunu düşündürtecek şekilde değiştirebiliriz. Babasının saygısını kazanmak amacıyla çok çalıştığı için saygı görmek istediğini konuştuk. Ayrıca olmak üzere olduğu şeye ve kendisinden alınan şeye de saygı göstermek istedik. Köşeye sıkıştırılmış ama 5000 yıldır hapsedilmiş bir felaketzede. Herkes yaşamak ister.”




Sıra Mumya’nın hevesli arkeoloğuna geldiğinde yönetmen övgülerinde aynı coşkuyu taşıyor. “Annabell, Jenny rolüne zarafet, çekicilik ve otorite getiriyor. Onunla çalışmak çok güzel ve her şeyi yapıyor. Komik ve sevimli biri. Muhteşem mizah anlayışı onu rol için kusursuz yapıyor.”

Wallis, Jenny rolünü aldıktan bir yıl kadar sonra stüdyonun canavar evrenini yeniden uyandıracağını duymuş. “Çok ilgimi çekti. Filmin Londra’da geçeceğini ve içinde bir yerde bir aktrisin rol alması gerektiğini biliyordum. Menajerlerime haber verdim. Sonra Alex’le tanıştım. Bir anda bir yakınlık duyduk. Jenny ile benim aramda da çok büyük benzerlikler vardı. Onda kendi gerçeğimi buldum. Onun gibi bir karakteri canlandıracağım için heyecanlıydım. Sonra Alex, Tom ve benim aramda bir bağ oluştu. Rüya ekip gibiydik.”

Cruise filmden bahsederken sıklıkla hikayenin çok fazla Nick’le ilgili değil de iki ana kadın karakterle ilgili olduğunu söylüyor. Wallis şöyle belirtiyor; “Aktris olarak oynamak istediğim kadınlar ve kendi tarzım konusunda çok netimdir. Bana göre Jenny güçlü, iradeli ve grinin birçok tonunu barındıran, karmaşık bir insan. Erkekler gibi gerçek tutkuları ve güdüleri olan kadınları canlandırmayı seviyorum. Tom gibi biri filmlerindeki kadınlara çok güç verir. Bu yüzden bu benim için çok teşvik edici oldu.”

Yardımcı erkek oyuncuya geçtiğimizde Tom’un asker arkadaşı ve suç ortağı Vail rolünü canlandıran Jake Johnson’ı görüyoruz. Cruise şunları söylüyor, “Jake harika. İnanılmaz dramatik bir oyuncu ve karakter komedisini çok iyi anlıyor. Çok doğal ve ondan çok etkilendim”
Johnson kendi aksiyon sahnelerinde bu kadar çok rol almak üzere anlaşmadığını itiraf ediyor. Ancak kısa süre içinde bir Tom Cruise setinde tüm anlaşmaların geçersiz olduğunu fark etmiş. “Alex, bu filmde oynamak isteyip istemediğimi sordu ve ben de evet, dedim. Sonra Tom’un da rol alacağını söyledi. ‘Harika’ dedim. Tom’un dublör kullanmadığından söz ettik. Ben de “Bana benzeyen bir dublör bulsanız iyi olur” dedim.”

Johnson, Cruise olduğunda böyle bir seçenek olmadığını öğrenmiş. “Tom’la tanıştığımda filmin açılış sahnesinde Nick ve benim karakterimin kumlarda at koşturduğunu öğrendim. Alex’e atlardan korktuğumu ve hiçbir yere atla gitmeyeceğimi söyledim. Ona atlardan korktuğumu söylediğimde “Sıkı tutunmayı öğrensen iyi olacak çünkü yan yana gideceğiz ve ben hızlı gidebilirim” dedi.”
Haftada iki gün aldığı derslerden sonra Johnson gerçekten de ata binmeyi öğrenmiş.

Yıldızlarla dolu kadroyu oyuncu Albay Greenway rolüyle Courtney B. Vance ve Malik rolüyle The Promise’dan Marwan Kenzari tamamlıyor.
Vance, Nick ile Vail’i bu kadar ilgi çekici yapan şeyin ağız dalaşı yapılmayacak karakterler olmalarına bağlıyor. Karakterinin açmazını ve bunun büyük bir drama dönüşmesini şöyle anlatıyor; "Albay Greenway bir görev adamı ve vahşi geyik Nick’in ilerlemesini sağlamakla görevlendirilmiş. Bu adamın gündemi olduğu için bütün gemiyi alabora etmek istemiyor. Filmimizi oluşturan şey Nick’in ele avuca sığmaz oluşu. Bu da muhteşem bir aksiyon ve şüphe demek oluyor ve bizi muhteşem bir yolculuğa çıkarıyor.”

Kenzari, Dr. Jekyll’ın en sadık görevlilerinden biri olan karakteri Malik için beklenmedik bir yaratıktan ilham almış. İlham kaynağını şöyle anlatıyor; “Yapımdan birkaç ay önce Dobermanıyla bir adam gördüm. Çok güzeldi ve son derece odaklanmıştı. O anda “Malik’in olması gereken bu.” Dedim.

Sıra yardımcı oyunculara geldiğinde yapımcılar oyuncuların katkılarından çok etkilenmiş. Yapımcı Morgan şunları söylüyor; “Courtney, Marwan ve Jake, rollerinde muhteşemler. Bu devasa setlerle ve efsanevi aksiyonla ikinci planda kalmak çok kolay olurdu. Ama bu çocuklar katkıda bulunmaktan hiç vazgeçmediler. Gerek Jake’in kusursuz mizah zamanlaması gerek Marwan’ın rolüne temkinli bağlılığı, gerekse Courtney’in benimle uğraşmayı düşünme bile diyen delici bakışları olsun, başardıkları işlere saygım çok büyük.”

Yapıma son katılan oyuncu Oscar ödüllü Russell Crowe, Prodigium adıyla bilinen gizli organizasyonun başındaki Dr. Henry Jekyll’ı canlandırıyor. Yönetmen karakterini biraz anlatıyor; “Jekyll son derece açık bir bölünmüş kişiliğe sahip. Modern dünyada kalmak zorunda olan bir İngiliz beyefendisi. Russell bu rolü canlandırdı.”

Cruise ve Crowe için film, hem uzun zamandır olması umulanı, hem de gerçekleşmesi için yıllarca beklenileni temsil ediyormuş. Kurtzman şunları söylüyor; “Tom ve Russell birbirlerini yıllardır tanıyorlar ama daha önce hiç birlikte oynama fırsatları olmamış. Benim için bu kadar hayran olduğum iki oyuncunun aynı filmde olması inanılmaz.”

Karakterin hikayedeki gelişimi konusunda Crowe şunları söylüyor; “Alex’le ve yazarlarla orijinal hikayesindeki bağıntıları konuşmaya başladığımda ilk endişem Dr. Jekyll’ın bu dünyadaki yerini bulmak oldu. Cevapsız birçok soru var çünkü farklı bir zamandan geldiği çok açık. Ama yine de burada, modern dünyada.”
Oyuncu, hikayeyi genişletme olasılığı konusunda sonuçtan memnun. “Bu fırsatın ilginç yanı uzun vadede Dr. Jekyll ile “şeytan”ı canlandıran diğer birçok karakter arasında bir bağ olduğunu görecek olmanız. İçinde bastırmak için çok çalışması gereken bir yanı var. Bu yüzden de şeytanı çok iyi anlıyor.”

Benzer şekilde Crowe da Prodigium’un Mumya izleyicisine tam açıklanmamasından ama görünenin altında çok daha fazla şey olmasından memnun. “Jekyll hakkında öğrenilecek çok şey var. Zamanın bu noktasında bulunduğu yere gelmesi çok karmaşık bir yolculuk olmuş. Aslında şeytana işaret eden Prodigium’u çalıştırıyor ve onu etkisiz hale getirmeye çalışıyor.”

Yapımcıların ve oyuncuların tercihleri yapımda hiçbir şekilde boşa gitmemiş. Filmin muhteşem kurgu editörlerinden Gina Hirsch şunları söylüyor; “Klasik hikaye anlatımında zarif bir açıklık ve sadelik var. Alex ve Tom’un klasik canavar filmlerinde keyif aldıkları unsurları Mumya’da başarılı bir şekilde ele aldıklarını düşünüyorum. Sofia’nın, Ahmanet rolündeki sessizliğinin ve durgunluğunun çok şey anlattığını fark ettim. O sessizlik, herhangi bir diyalogdan daha çok ses getiriyor. Çok etkileyici.”




Yaşayan Ölü ve Avı : Aksiyon Maceranın Karakterleri


Nick Morton (Tom Cruise):
Paralı asker olan Nick Morton, çekişmeli alanlardaki ölümsüz eserleri yağmalıyor ve en yüksek teklifi verene satıyor. Nick ve yardımcısı (Chris Vail) Orta Doğu’daki asilerin saldırısına uğrayınca tesadüfen Ahmanet olarak bilinen bir Mısır firavununun lahitini ortaya çıkarırlar. Nick, sadece Ahmanet’i serbest bırakmaktan sorumlu olan kişi değildir. Aynı zamanda aklına bile gelmeyecek olan kaderini yerine getirmektedir. Artık insanlığı köleleştirecek küresel bir hükümdara dönüşmesini engelleyebilecek tek kişidir.

Ahmanet (Sofia Boutella):
Ahmanet, yüzyıllar önce korkusuz bir savaşçı ve babasının tahtının varisi olarak yetiştirilmiş. İlk kadın firavun olacakmış ama kralın nihayet bir oğlu olunca Ahmanet bir kenara itilmiş. İhanet yüzünden çılgına dönene Ahmanet, kendisine sadık kişiler tarafından sonsuza dek mezara konulmuş. Kaderi? Tarihten silinmek olmuş. Tesadüfen Nick Morton tarafından uyandırıldığında bu orijinal ve olağanüstü güçlü canavar, kendisinden çalınan krallığı yeniden ele geçirmek ve firavun olarak hak ettiği yere gelmek için işe koyulur. Tuhaf ve ayartıcı Ahmanet, giderek artan güçleriyle Nick ile arasında kırılmaz bir bağ oluşturur ve böylece kaderlerini de birbirine bağlar.

Jenny Halsey (Annabelle Wallis):
İngiliz Kültürel Miras subayı olan Jenny Halsey, lahiti yeryüzüne çıkarması için Nick tarafından görevlendirilir. Mısır uzmanının kendi annesi de tarihten silinmiş bir kadın firavun olduğundan çok eminmiş. Şimdi Jenny nihayet sadece bir efsane olarak dinlediği prensesi bulmuştur. Jenny, Nick ve Vail, insanların savaşıyla ortaya çıkan bir giriş odasına indiklerinde Prenses Ahmanet’i serbest bırakırlar ve kazara öbür dünyadan bir dizi olayı başlatırlar.

Henry Jekyll (Russell Crowe):
Muammalı Dr. Henry Jekyll, dünyamızdaki şeytanı tanımak, incelemek, zapt etmek ve yok etmek amacındaki gizli bir organizasyon olan Prodigium’u yönetir. Bilgili bir İngiliz beyefendisi olarak modern zamanda hapsolmuştur ve sadece dünyayı canavarlardan korumakla kalmaz aynı zamanda canavarları da dünyadan korur. Jekyll, dost mudur yoksa düşman mı? Bu sorunun yanıtı, tüm ana karakterlerimiz gibi bakış açınıza ve onların son oyunlarına bağlı…

Chris Vail (Jake Johnson):
Vail, kendini “değerli antikaların kurtarıcısı” olarak görse de başkaları “modern zaman mezar soyguncusu” terimini tercih eder. Nick adrenaline olduğu kadar maceraya da ilgi duyarken Vail bu işi sadece para için yaptığını itiraf etmekten çekinmez. Vail ve Nick uzun yıllardır suç ortaklığı yapmışlar ama hiçbir şey onları uyandırdıkları şeytana hazırlayamazdı.

Albay Greenway (Courtney B. Vance):
Ortadoğu’daki ABD askeri operasyonlarını sağlamakla görevlendirilen bir asker olan Greenway, sebatlı bir karakter. Nick ve Vail’in neden oldukları şeyi öğrendiğinde sorgulamak üzere onlara yönelir. Ancak Ahmanet uyandığında, albay ve tüm insanlığın hayatta kalma mücadelesini yöneten Nick’e güvenmek zorundadır.




Lahit Setleri, Prodigium ve Odalar : Yapım Tasarımı


Krutzman ve yapım tasarımcılar Dominic Watkins ile Jon Hutman’ın yönetimindeki tasarım ekibi için bu filmin tamamen gerçek dünyada geçmesini sağlamak önemliymiş. Ekipleri Avrupa ve Afrika’da, İngiltere’den Nambiya’ya ve Fransa’ya kadar 50 set inşa etmiş ve setlerin yarısı Londra’nın hemen dışındaki tarihi Shepperton Stüdyoları’nda hazırlanmış. Kurtzman şunları söylüyor; “Jon ve Dominic birlikte muhteşem bir ekip kurdular ve bugüne dek gördüğüm en detaylı ve harika setleri tasarladılar.
Hutman, bu filmin küçüklüğünden beri yapmak istediği bir film olduğunu söylüyor; “Çocukken Wizard of Oz’daki kötü cadının evimizdeki dolapta yaşadığına ikna olmuştum. Ürkütücüydü ve kendime bu efsaneyi nasıl inşa edersin, diye sordum. Bu filmin o kadar korkutucu olmasını istedik. İşimizi doğru yaptıysak izleyiciler bilinmeyen ve tehlikeli bir şeyin var olma olasılığını hissedecekler ve onlar da sinemanın konforlu alanından biraz korkmuş ve sarsılmış olarak çıkacaklar.”

Cruise, yapım tasarımcıların çalışmasından son derece etkilenmekle kalmamış detayların düzeyinden de çok etkilenmiş. “Çok güzel ve etkileyiciler. Filmin her açısında yer alan çalışma, yetenek ve zanaatkarlık ilham verici. Çizgi film gibi olmasını istemedim ve gerçekçi olması için bütün tercihlerin çok titiz yapılması gerekiyordu.”

Mumya’nın aylar süren çekimlerine gece, İngiltere’nin en tarihi yerlerinden birinde, prestijli üniversite şehri Oxford’da çekim yaparak başlamak ne kadar da uygun.
Keşfettikleri şey, Arnavut kaldırımlı sokakların, siste parıldayan gaz lambalı otantik mimarinin stüdyoda yapılmasının mümkün olmadığı olmuş. İmkânsız. Hutman şunları söylüyor; “Birçok İngiliz köyü tuğladır ama Oxford’a gittiğimizde zengin bir tarihe sahip Arnavut kaldırımlı sokakları gördük. O karanlık sokağı gördük ve Alex’le aynı tepkiyi verdik. ‘Aradığımız şey tam da buydu.’”

Mumya’nın havasını Oxford belirlerken Nick, Ahmanet’i ilk kez Hertford ve New School üniversitelerinin yakınındaki ünlü Bridge of Sighs’a yakın karanlık bir sokakta görür. Yönetmen için bu yapımın en sevdiği anlarından biri olmuş. Kurtzman şunları söylüyor; “Oxford’daki ilk gece çekimi, Sofia’nın Ahmanet rolüyle tüyler ürperten yürüyüş tarzı, örümceği ve yengeç tarzı hareketleriyle loş ışıklı sokakta koşturan 100 canlı fareyle birlikte Universal canavar filmlerinin o havasına sahipti.”

Tasarımcılar Hutman ve Watkins ile sanat departmanı ekipleri, süpervizör sanat yönetmeni Frank Walsh ile birlikte zorlu görevi tamamlamak üzere, çekimler için Shepperton Stüdyoları’ndaki sahneleri ve stüdyoyu kullanmışlar. 150’nin üzerindeki zanaatkar, aksesuarları ve set dekorlarıyla birlikte departmanlar stüdyodaki küçük bir şehir gibi olmuşlar.
Bir alçı atölyesi, gerekli kalıpları ve alçıları yaparken heykeltıraş atölyesi köpükten ve fiberglastan objeler yapmış. Aslında çekime hazırlanmak 7/24 iş gücü gerektirmiş. Ayrıca inşaat departmanında 200’den fazla kişi, yapı müdürü Brian Neighbour yönetiminde inşaatın başından itibaren aktif çalışmışlar.




Prodigium


En etkileyici setlerden ve filmin önemli set parçalarından biri Prodigium adlı gizli topluluğun seti olmuş. Bu set Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi’nin altındaki bir gizli bodrum alanını temsil ediyor. Sette, Dr. Jekyll ve teknisyenlerden oluşan ordusu sadece dünyayı canavarlardan korumakla kalmıyor aynı zamanda canavarları da dünyadan koruyor.
Mumya’nın senaryosu prodüksiyon öncesinde gelişirken Prodigium’un seti de geliştirilmiş. Kurtzman şunları söylüyor; “Bu setin korkunç ve daha sonra daha da korkunç olması gerekiyordu."
 Sonuç iki katlı, 1.300 metre karelik olan ve giren herkese uğursuz bir his veren bir set olmuş.

Prodigium’un duygusu paslı, eski ve doğal gün ışığının içeri süzülebilmesi için yarısı yerin altında olmuş. Hutman, bize ekibin mantığını anlatıyor; “Prodigium’da modern teknolojiyi taşımasını ama aynı zamanda son derece derme çatma olmasını istedik. Roma, Londra, Orta çağ Londra’sı ve modern Viktorya dönemi Londra’sı vardı. Zor yanı bunların hepsine bir araya getirmekti.”

Prodigium setinin alt katında, Jekyll’ın ordusuna yakalanan canavarların yanında, Ahmanet üzerinde araştırmalar yapmaları için gerekli aletler de yer alıyormuş.
Prodigium’da eski tuğlalar ve metal çatının altında, parçalamak için biyolojik tehlike çadırları, sanduka ve hançer gibi önemli eserleri gözlemlemek için bilgisayarlar ve Ahmanet’in, incelenmek ve sorgulanmak üzere acıyla zincirlendiği dairesel işkence odası yer alıyormuş.
Yönetmen bir konuğa böyle barbarca muamele edilmesini şöyle anlatıyor; “Prodigium’da Jekyll, Ahmanet’i güçten düşürmek için ona cıva verir. Jenny’nin bu ihanetten haberi yoktur. Bu filmin zorlayıcı yönlerinden biri de hikaye gelişirken kimin kime yalan söylediğini hiç bilmiyorsunuz.”

Kurtzman, prensesin hiçbir zaman rolünün zirvesinden inmediğini söylüyor. “Sofia rolü, Prodigium’da çok fizikseldi. Günlerce kollarının arasında olacak şekilde zincire vurulmuştu. Bir kez bile şikayet etmedi.”

Herkesin görevi yapım ile birlikte başlamış. Boutella, Nick ile Ahmanet arasındaki bağı bize tanıtan sahneyi anlatıyor; “Zihin kontrolü yapabildiği için Nick’in kendi dilini anlamasını sağlıyor. Ama başka kimse onu anlayamıyor. Ahmanet, Nick’le o bağı kuruyor ve diğerlerini bundan uzak tutuyor. Bu ayrıca Nick’in kendisine empati duymasını da sağlıyor.”

Prodigium setinin yanında Jekyll’ın ofisi yer alıyor. Büyük, lake masası ve deri sandalyesiyle birlikte rahatsız edici tıbbi araştırma aletleri duvarlardaki cam bölmelerde sergileniyor. Otantik anatomi eserleri de tuhaf bir görüntü yaratıyor.
Kurtzman şunları söylüyor; “Jekyll’ın ofisinde güçlü bir otorite hissediyorsunuz ve bu set, Jekyll ile Nick arasındaki, yüzyılın savaşının geçtiği yer.”

Crowe, rolü için kendi deyimiyle “Mumya yapım ekibinin yüksek tavanlı ve duvarlarından sular gelen tam donanımlı, eski moda film setleri” yapmasından çok memnun olmuş. Karaktere bürünmenin çok zor olmadığını söylüyor. “Muhteşemdi. Çocuklarım beni sette ziyaret etti ve onlar da benim üzerinde yürürken yaşadığım nefes kesici deneyimi yaşadılar. Prodigium ve Jekyll’ın ofisi çalışmak için harika alanlar, filmin sanat yönetimi muhteşemdi.”

Prodigium seti, Mumya’nın en yoğun dövüş sahnelerinden birine sahne oluyor ve Crowe ile Cruise da rollerini başarıyla canlandırıyorlar. Crowe şöyle anlatıyor; “Tom ile dövüş sahnemizde gerçekten bir şeyler yapmak için anlaştık. Biraz dövüş sanatları, biraz boks, biraz kablo çalışması ve birkaç rugby hareketi var. İzlediğinizde sinemayı sarsacak bir sırtı masaya vurma sahnesi var. Tom çok iyi bir sporcu olduğu için kapıdan saate 160 km hızla çıkacağını biliyorsunuz. En iyi rolünüzü yapmanız gerekiyor. Bu yüzden biraz daha zorluyorsunuz.”



Ahmanet’in Hortlakları


Shepperton Stüdyoları’nda yer alan ilk set, stüdyonun arkasındaki mekanda yer almış. Sanat departmanı, büyük, eski bir iskele inşa etmiş. Burada önce Ahmanet’in sandukasından emekleyerek çıktığını ve kurbanlarından beslendiğini görüyoruz. Bu büyük yapıda bir köprü, 20 metrelik terk edilmiş bir gemi ve Thames nehrinin belirsiz bir setine benzeyen bir akarsu yer alıyor.

Yapım ekibi, Shepperton stüdyosunda Giriş Salonu, Mağara ve Cıva Mezarı gibi hikayeyi anlatmak için gereken bir dizi lahit setini de yapmış. Karakterler Ahmanet’in sandukasını keşfederek maceralarına başlarken bu lahitlerin olduğu ortamların da hikayede birbiriyle bağlantılı olması gerekiyormuş.
“Hikayemizde yeryüzünde bir dron füze saldırısı oluyor ve çölün zemini açılıyor. Ortaya antik bir Mısır lahiti çıkıyor. Bu izleyicinin günümüz Irak’ında tanık olduklarının tamamen zıttı. Karakterlerimiz ve izleyiciler bu lahitin neden böyle ücra bir yerde, çölün ortasında olduğuna inanamıyor.”

Mumya’nın ortaya çıkışından önce ilk lahit seti Giriş Salonu oluyor. Burada Nick’i, Vail’i ve Jenny’yi patlamayla açılan delikten aşağı inerken görüyoruz.
Hutman şunları söylüyor; “Bu lahit setleri izleyicilere ilk kez gösteriliyor ve aşağıda ne olduğunu görmeye başlıyoruz. Gizem, yerin altında daha da derine gitmemizi istiyor ve yolculuğu heyecanlı kılan da bu oluyor.”

Üçlümüz yarı köpek yarı insan olan, mumyalama, öbür dünya ve ölüm sonrası hayatla ilgili antik Mısır Tanrısı “Anubis”in 5 metrelik, dört adet heykelinin bulunduğu Giriş Salonu’nu keşfettiklerinde ne bekleyeceklerini bilmiyorlar.  Giriş Salonu’ndaki bir duvarda bulunan hiyeroglifler Ahmanet’in trajik hikayesini anlatıyor ve sonunda havaya uçarak üçlümüzün lahitin bir sonraki katına geçmesini sağlıyor.

Sandukanın ortaya çıkması Cıva Lahiti setinde gerçekleşiyor. Tamamlanması 8 hafta süren setin yapımında yüzlerce zanaatkar çalışmış. Aslında burası mezarın bir yılan zinciriyle merkeze bağlandığı ve bilgisayar efektliyle yapılmış bir cıva havuzunun bulunduğu yer. Hutman şunları söylüyor; “Bu setin tüm filmin atmosferini yaratmasını istedik. Tıpkı gerçekten yerin 300 metre altındaymışız gibi gerçek, dokulu ve çakıllı olması gerekiyordu.”

Cıva Lahit setine baktığınızda arka kısmının tahta iskelet olduğuna inanmak zor. Marangozlar ve alçı ustaları taşları yapmış ve sonra boyacılar parlak ve mat olmak üzere birçok tonda gri kullanarak boyayarak taşların gerçekçi görünmesini sağlamışlar. Süpervizör sanat yönetmeni Walsh gururla anlatıyor; “Gerçek taş ocaklarından kalıplar aldık. Kendimiz oymaya kalkmadık. Gerçekten muhteşem görünüyorlardı.”

Yeşiller departmanı, sette inşa edilmiş setin üzerine Kuzey Galler’deki madenlerden aldıkları sistemli bir şekilde 30 ton killi yaprak taşı yerleştirerek son rötuşları yapmış. Çekim günü, aksesuarlar ve SFX bölümü havaya toz zerrecikleri ve örümcek ağları ekleyerek son rötuşları koymuş.
İzleyiciler Cıva Lahiti’ne daha yakında baktıklarında lahitten çok bir zindan olduğunu görmeye başlayacaklar. Hutman şunları söylüyor “Anubis heykelleri Ahmanet’in kaçmamasını sağlamak için içeri doğru bakıyorlar. Ahmanet korkunç bir suçtan dolayı binlerce yıl hapsedilmiş ve onu kimsenin bulmaması sağlanmış. Mısırlılar cıvanın şeytana karşı güçlü bir koruma olduğuna inanırlar ve sanduka da bu yüzden cıvanın içinde yüzüyor.”

Oscar ödüllü Paul Hirsch, yapımın tercihleri hakkında şunları söylüyor; “Sahnede inşa etmemiz gereken kurgu ve görüş açısı bakımından olağanüstü birkaç sahne var. Bunlardan biri de Ahmanet’in içinde bulunduğu sandukanın ilk keşfedildiği yer olan Cıva Odası.”

Haçlılar ve Son Odalar


Shepperton Stüdyoları’ndaki bir başka büyük yapı da yine çok etkileyici olan ve şövalyelerin gömülü olduğu Haçlıların Odası olmuş.
Bu büyük ölçekli set, içinde yer alan şelale ve eski dünyanın detaylı bir haritasıyla tıpkı Ahmanet’in sözde ebedi istirahatgahı kadar gerçekçi görünmüş. Ayrıca içinden bir de nehir geçiyormuş. Duvarlar, zamanla aşınmış görünüyormuş.
Baş set boyacısı Gary Crosby, Haçlı odasının setini boyamak için 60 boyacı kullanıldığını anlatıyor; “Çok büyüktü. Taş katmanlarının arsındaki sahte yeşil ve kahverengi yosunlarla pigmentleri ve tebeşirleri gerçekçi olması için kullandık. Ekibimiz tarafından özenli bir şekilde, acele etmeden yerleştirildiler. Ama izleyicilere gerçekçi görünmesini sağlayacak olan da bu. Her ana değdi.”

İnşa edilen Antik Mısır setlerinde prensesin Nick’i baştan çıkardığı Ahmanet’in odası yer alıyor. O alan daha sonra Kral’ın odası olmuş ve ardından Mumyalama Odası olarak bir kez daha kullanılmış.
Set dekoratörü Jille Azis, bu bölümü tamamladığında ekibinin hissettiği duyguları anlatıyor; “Antik Mısır’ı tasarlamak büyük bir ayrıcalık oldu, çünkü tarihi ve arkeolojiyi çok severim. Antik Mısır’ın yeni bir versiyonunu yaratmak istedik. İzleyiciler için yeni bir şey olsun istedik ve dönemin detaylarını anlamak için danışmanlarla çalıştık. Örneğin sette çömlek bir kap varsa size Antik Mısır’da onun içinde ne saklanmış olacağını söylüyorlar. Her sahnede ve hatta sahne arkasındaki detaylar gerçekten bulunuyor.”


Filmin mmknmrtb notu:  4  /10