12.9.16

Ben-Hur



Ben-Hur, üvey erkek kardeşi ve Roma ordusunda subay olan Messala (Toby Kebbell) tarafından haksız bir şekilde ihanetle suçlanan prens Yahuda Ben-Hur’un (Jack Huston) epik hikayesi.

Unvanı elinden alınan, ailesinden ve sevdiği kadından (Nazanin Boniadi) ayrılan Yahuda, köleliğe zorlanır.
Denizde geçen yıllardan sonra intikam almak için vatanına döner, fakat günah işlemekten kurtulur.

Film, Lew Wallace’ın ölümsüz romanı Ben-Hur: A Tale of the Christ’a dayanmaktadır.
Filmde ayrıca Morgan Freeman ve Rodrigo Santoro rol almaktadır.

Paramount Pictures ve Metro-Goldwyn-Mayer Pictures sunar, Ben-Hur.
Sorumlu yapımcılar; Mark Burnett, Roma Downey, Keith Clarke, John Ridley ve Jason F. Brown.
Yapımcılar Sean Daniel, Joni Levin ve Duncan Henderson.
Senaryo Keith Clarke ve John Ridley.
Yönetmen Timur Bekmambetov.

EBEDİ BİR HİKAYE


Yönetmen Timur Bekmambetov (Wanted, Night Watch), sinemanın en sevilen filmlerinden birinin yeniden yapımını yönetmesi için kendisine teklif sunulduğunda tereddüt etmiş.




Bekmambetov şöyle anlatıyor; “1959 yapımı ben-Hur sadece bir film değil. 20. Yüzyıl kültürünü büyük ölçüde etkileyen bir fenomendir. Bu yüzden yeniden yönetmem teklif edildiğinde  ‘kesinlikle olmaz’ demiştim. Neyse ki yapımcı Sean Daniel, beni senaryoyu okumaya ikna etti. Son derece anlamlı, sadece sansasyonel aksiyonuyla değil muhteşem, gerçekçi karakterleri ve derin düşünceleriyle çok etkileyiciydi. Mekan ve koşullar binlerce yıl öncesine ait olsalar da karakterlerin duyguları ve aksiyonları anlaşılabilir ve modern, evrensel bir titreşimi var.”

Yazar John Ridley de senaryoyu geliştirirken benzer duygular yaşamış.
“1959 filminin en ateşli hayranları her türlü biçimini yeniden ziyaret etmeyi hakaret olarak görebilirler ama bu karakterlerin 80 yıl öncesinde var olduklarını unutuyorlar. İnsanlar sadece Charlton Heston’ı, savaş arabası yarışını hatırlama eğilimindeler ama Yahuda ben-Hur çok zengin, klasik bir karakter. İntikam ve kurtuluş arayışında haksızlığa uğramış biri. Ben-Hur ve Messala gibi zorlayıcı karakterler bu hikayeleri tekrar tekrar geri getirebilmemizin tek nedeni. Bu yüzden bu eski arkadaşların arasındaki kişisel çatışmanın da tıpkı zirvedeki araba yarışı gibi aynı şekilde gergin ve unutulmaz olmasını istedim.”




Daniel şöyle anlatıyor; “Filmin duygusal temaları olan intikama karşılık bağışlayıcılık ölümsüz. Karakterlerin yaşadığı çatışmalar bugün de Roma zamanında veya 1880’de Lew Wallace’ın romanı yazdığı zamanda olduğu gibi bağ kurulabilir.  Bu insanın doğası ve değişmez.”

Bekmambetov şöyle anlatıyor; “Birçok açıdan hala Roma imparatorluğunda yaşıyoruz. Hala onun değerleriyle yaşıyoruz. Güç, hırs ve başarı dünyaya hükmediyor. İnsanlar bu sert rekabet içinde her şeyi elde ediyor ve gerçek insani değerlerin işbirliği ve bağışlayıcılık olduğunu çok az kişi fark ediyor.”


DOLDURULMASI GEREKEN BÜYÜK SANDALETLER


 "Ben-Hur’un oyuncu seçimi en az filmi yapmak kadar epik bir sorumluluktu.” Diyor Daniel.
“Bütün dünyayı araştırdık. Yahuda ben-Hur ve Messala rolleri için oyuncu seçimi özellikle zordu. Çünkü film ancak o ikisinin arasındaki kimya tutarsa başarılı olacaktı. İki kardeş olarak başlıyorlar, birbirlerine rakip olup hayatlarını parçalama noktasına geliyorlar. Jack ve Toby’nin birlikte çalışmasını gördüğümüzde özel bir şey yakaladığımızı biliyorduk.”

Bekmambetov şöyle anlatıyor; “Yahuda ben-Hur’u oynayacak doğru oyuncuyu bulmak bir süreçti. Aristokrat ironisiyle başka insanlara gerçekten değer verme yeteneğini bir araya getiren bir karakter birleşimini yaratabilecek zeki birine ihtiyacımız vardı. Jack, bunu yapabileceğini bize kanıtladı.”

Huston, Bekmambetov’la ilk tanışmasını şöyle hatırlıyor; “Timur, benden Yahuda Ben-Hur karakteriyle ilgili düşüncelerimi belirtmemi istedi. Konuşmaya başladım ve coşkuyla notlar alıyordu. Bunu bir sohbet olarak gördü ve mümkün olduğunca özgünlük katmaya çalıştı. Timur’la çalışmak her zaman heyecanlıdır çünkü bir işbirliğidir.”

 “Aslında Jack, Messala rolü için denemeye gelmişti. (Toby Kebbell’ın başarıyla canlandırdığı). Ama onunla konuştuktan sonra Prens Yahuda Ben-Hur’u bulduğumu çok net bir şekilde fark ettim! Sanki o dönemde doğmuş gibiydi. İronik, iyi yapılı, tecrübeli at binicisi.” Diyor Bekmambetov.

“Jack Huston, yolculuğa çıkan bir adamı olağanüstü bir şekilde canlandırıyor.” Diyor Sorumlu yapımcı Roma Downey.
“Film boyunca fiziksel ve duygusal olarak değiştiğini görüyoruz. Fiziksel olarak yakışıklı, çekici, kibar bir prensten kırılmış ve dizlerinin üstüne çökmüş bir adama dönüşmesini görüyoruz. Kadırgada geçen yıllar içinde vücudunun küçüldüğünü, kalbinin sertleştiğini görüyoruz. Hayatta kalmasını sağlayacak tek şeyin intikam hırsını dizginlemek olduğunu biliyor.”

“Ben-Hur rolünde Jack’i çok sevdik. Çünkü okuması ve karakteri anlaması çok başarılıydı.” Diyor Daniel.
” Üstelik Jack, bir Huston ve filmin kraliyet ailelerinden biri. Filmi, Roma’da Cinecittà stüdyolarında, John Huston’ın 1996’da “The Bible”ı yönettiği yerde çektik. Bu yüzden onca yıl sonra torununun bizim filmimizde rol alması heyecan vericiydi.”

Toby Kebbell, önemli Messala rolü için seçilmiş. Ben-Hur’un evlat edinilmiş erkek kardeşi ve en iyi arkadaşı ve ona intikam yolunu hazırlayan kişi.
Yapımcı Duncan Henderson şöyle anlatıyor; “Toby, Messala rolüne çok şey katı. Başlangıç olarak karakter çok ilginçti ama Toby karaktere her gün sete getirdiği kendi mizah duygusunu aşılamayı başardı. Messala çok karanlık bir karakter. Ama Toby’nin resmetmesi ona belli bir hafiflik veriyor ve karmaşıklığını artırıyor.”

Downey şunları söylüyor; “Tobby, ekranda yakıyor. Fiziksel açıdan çok iyi. Çok yakışıklı. Gerçekçi. Çok güçlü ve doğal bir zekası ve derinliği var. Yahuda’yı sevdiğine inanıyoruz ve onu filmin ikinci yarısında iten şey o sevgi ve hayal kırıklığı.”

“Sevdiklerimize ne kadar kötü davrandığımız ve ne kadar sık bağışlanmaya ihtiyacımız olduğumuz hakkında. İncelediğimiz her konu orijinal kitaptan alınma.”
Kebbell şöyle devam ediyor; “Ben-Hur ve Messala rolleri ortak-yaşar roller. Bu iki rakip arasında bir kardeşlik bağını canlandırmak bizim için eğlenceli ve zordu. Sevgi ve nefret var. Ama ikisinin de fazlası olursa filmi yönlendiren benzersiz çatışmayı kaybediyorsunuz.”

Morgan Freeman, Ben-Hur’un eski uyarlamalarına göre oldukça fazla genişletilmiş olan Şeyh İlderim rolünde.
Ben-Hur ölümcül köle kadırgasından kaçtıktan sonra İlderim akıl hocası, sponsoru görevini alıyor ve sonunda kendisine savaş arabası yarışını öğretiyor.”

Ridley şöyle anlatıyor; "İlderim karakterinin saygınlığını ve asaletini göstermek ve hikayeye entegre edebilmek için Morgan Freeman gibi bir oyuncuya ihtiyacımız vardı. Benim gibi beyaz olmayan biri için bu karaktere bir ses vermek ve döneme ve gerçeğe sadık kalmak önemliydi. Morgan Freeman’la birlikte çalışmak hayallerimden biriydi. Morgan, İlderim karakteri canlandırmasına büyük bir derinlik kattı. Hepimiz için önemliydi ve Ben-Hur’un her türlü filminde (ve tiyatro oyununda) siyahi biri ilk kez bu kadar uygun bir şekilde resmedildi.”

Bekmambetov şöyle anlatıyor; “Morgan Freeman ve ben Wanted’da birlikte çalıştık. Onunla bir daha birlikte çalışmak için sabırsızlanıyordum. İlderim, onun yorumuyla şüpheci, duygusal, zeki ve aynı zamanda hileci biri. Bütün kartlarını aynı anda göstermiyor ama bu karakteri A noktasından b noktasına getirmenin planının bir parçası olduğunu hissediyorsunuz.”

Freeman, Ben-Hur filminin yapımından keyif aldığını söylüyor. “Yönetmenin ve yapımcıların çok fazla güldüğünü fark ettim. Çok fazla kahkaha varsa aldıkları sonuçtan memnun oldukları anlamına gelir.”

Esther, Yahuda’nın çocukluk arkadaşı ve sonunda da karısı oluyor. Nazanin Boniadi ("Homeland", “How I Met Your Mother”) canlandırıyor.
“Esther, karmaşıklığından dolayı ilgimi çekti. Bir Yahudi  olarak Roma işgaline direnmek ve haklarından mahrum edilenleri savunmak istiyor. Ama isyanları desteklemek, Hur evini ve kendi ailesini tehlikeye atabilir.” diyor Boniadi.
“Daha sonra evini, ailesini ve sevdiği adamı kaybettiğinde kendisine özgürlüğe bağışlayıcılık ve tutkuyla ulaşılabileceğini öğreten marangoz ve peygamber İsa’nın ilk müritlerinden biri oluyor."

Ayelet Zurer (Man of Steel, Angels & Demons) ise Naomi Ben-Hur’u, Yahuda’nın annesini ve Hur evinin gururlu aile reisini canlandırıyor.
Zurer şöyle anlatıyor; “Naomi, Roma işgaline kızıyor ama onlara açıkça karşı gelerek aile durumunu tehlikeye atmak istemiyor. İyi ve cömert biri ve Messala’yı çocukken evlat ediniyor ki bu sonradan pişmanlık duyacağı bir karar olabilir.”

Sofia Black-D'Elia (Project Almanac, “Gossip Girl”) Tirzah rolünü canlandırıyor. Yahuda’nın Messala’ya aşık olan, inatçı, küçük kız kardeşi.
Black-D’Elia şunları söylüyor; “Tirzah’nın yolculuğu tanıdık. Filmin başında korunaklı ve saf. Sonra bir anda hepsi alınıyor ve gerçeği görmeye zorlanıyor. Sonunda hayatını mahveden sevdiği adamı affetmek zorunda kalıyor.”

Sean Daniel şöyle anlatıyor; “Bu hikayede kadın karakterlerimizin de erkekler kadar karmaşık, güçlü ve etkili olmasını istedik. Bu karakterlerin hepsi hikayenin önceki versiyonlarında var. Ama bu kadın oyunculara rollerini canlandırmaları için derinlik veya gelişim sağlanmamış.”

Rodrigo Santoro (The 33, 300), İsa Mesih’i canlandırmak üzere seçilmiş. Hikayenin birkaç yerinde ben-Hur’la yolları kesişiyor.
Bekmambetov şöyle anlatıyor; “”Rodrigo’yla tanışır tanışmaz doğru oyuncu olduğunu anlamıştım. Tanrı vergisi bir yeteneği var. Rodrigo, komşumuzun çocuğu gibi görünerek bu manevi figürü canlandırabilir.”

Downey şunları söylüyor; “Rodrigo, İsa için mükemmel bir tercihti. Güçlü, şefkatli ve derin biri.”
Henderson da katılıyor; “Rodrigo iç huzura ve güce sahip. Sükuneti, muhteşem varlığıyla role ilham veriyor.”

İsa rolünü canlandırmak Santoro için ciddi bir sorumluluk olmuş.
“Tüm dünyada milyarlarca insanın bu adamla, görüntüsüyle ve temsil ettikleriyle çok kişisel ve özel bir ilişkisi var. Büyük bir sorumluluk ama aynı zamanda yaşadıklarını daha derin biçimde anlamak ve öğretilerini uygulamayı denemek için benzersiz bir fırsat.”

Santoro şunları söylüyor; “Sanırım ilk yaptığım şey hakkında daha önceden sahip olduğum fikirleri silmeye çalışmaktı. Duyduklarımı ve hatta küçükken büyükannemin söylediklerini. Nötr bir yere gittim ve oradan başladım.”

Santoro, role hazırlanırken fiziksel ve zihinsel bir rejime girmiş. Yoga, meditasyon yaparak çok zaman harcamış ve katı bir arınma diyeti uygulamış.
“Bu adamla ilgili gerçek duygularıma bağlanmaya çalıştım. Çünkü İsa’yı canlandırmam gerekiyordu. Bu kişiyi ve temsil ettiği her şeyi olabildiğince derin bir şekilde nasıl anlıyorum? Efsanenin ötesindeki adamın portresini yaratmaya çalıştım. Öğretilerinden, aurasından, spiritüelliğinden ve kendine özgü benzersiz tüm özelliklerinden fedakârlık yapmadan bağ kurulabilmesini istedim. Bugüne kadar yaptığım en zorlayıcı işti.” Diyor Santoro.


BİRİNCİ YÜZYILI YİRMİ BİRİNCİ YÜZYILA TAŞIMAK


 “Charlton Heston’ın ben-Hur’u favori filmlerinden biridir.” Diyor Sorumlu yapımcı Mark Burnett.
“Gerçekten muhteşem bir gösteriydi. Özellikle de yapıldığı zamana göre. Filmin benim ve başkaları için taşıdığı anlam ne kadar büyük olsa da benim ergenlik çağındaki çocuklarım adını hiç duymamıştı. Bu klasik hikayeyi o günden beri film yapımcılığında yaşanan gelişmelerle yeni bir yaklaşımla izlemeye  hazır olan büyük bir izleyici kitlesi olduğunu, modern izleyiciler için çok daha heyecan verici bir film yaratabileceğimizi fark ettim"

Bekmambetov, birinci yüzyıla ait hikayeyi 21. Yüzyıla taşımak için kilit noktası olmuş. Şöyle açıklıyor; “Filmin başka bir teatral bomba olmasını istemedik. Sadece yüzlerce at, muazzam sayıda figüran ve binlerce metre uzunluğundaki Arena’dan dolayı değil fikrinden dolayı epikti. Stil, kurgu, oyunculuk ve sinematografi modern izleyicinin ilgisini çekecektir.”

Daniel şunları söylüyor; “Timur, benzersiz bir yönetmen. Son derece modern bir vizyona sahip. Ama aynı zamanda çok klasik bir düşünür. Böyle bir proje  için gerçekten kusursuz bir kombinasyona sahip.”

Görüntü yönetmeni Oliver Wood (Bourne serisi) gerçekçi ve hissedilir bir tarz sağlamış. Kullanılan en yenilikçi cihazlardan biri G4 kamera olmuş.
Bekmambetov şunları söylüyor; “Kameranın tarzı iPhone’unuz gibi çalışıyor. Her sahneyi gerçekten orada, o andaymışsınız gibi hissetmenize neden oluyor.”

Bekmambetov, görsel ilhamı da YouTube’da bulmuş. Güney Kore’deki gerçek bir otobüs kazasına ait güvenlik kamerası görüntüleri ekibin Yunan gemisiyle köle kadırgasına görülen gemilerin çarpışmasının ikna edici olmasına yardımcı olmuş.
Bir NASCAR görüntüsü de Bekmambetov’un araba yarışının hızını, ritmini ve yoğunluğunu belirlemesine yardımcı olmuş.
Şöyle anlatıyor; “Olivier Wood’un muhteşem kamera çalışmasının tarzı, her sahneyi sanki oradaymışsınız gibi hissetmeniz için tasarlandı. Gerçekçilik uğruna parıltılı yapaylığı feda ettik. Böylece izleyici bu dünyayı iyi bilecek. Kullandığımız tüm kamera teknikleri modern izleyicilerin aşina olduğu teknikler. Aksiyonu gerçekte olduğu gibi yakalamak istedik. Bunu başarmak için de klasik tablolardan değil İnstagram’daki fotoğraflardan ve youTube’daki videolardan ilham aldık.”

Go-Pro kameralar gibi yenilikler Bekmambetov’un ve Wood’un mümkün olan her açıdan çekim yapmasına ve hatta yukarıda fırtına kopartan savaş arabalarının çekimleri için kameraları kumun içine yerleştirmesine olanak vermiş.
Wood şunları söylüyor; “G-Pro’nun sağladığı özgürlüğü seviyorum. Normalde kameranın, düzeneğin ve kameramanın sığması gereken alanlarla sınırlanırsınız. Ama bir Go-Pro her yere gidebilir.”


BİR ATLI DESTAN


Filmin doruk noktası Ben-Hur’un Messala’ya karşı yaptığı ölümcül savaş arabası yarışı sahnesi Roma’daki Cinecittà Stüdyolarında 32 günde çekilmiş.
İlk günden itibaren araba yarışının büyük bölümünün kamerayla çekilmesi kararı verilmiş.
Bunun için de Huston ile Kebbell’in 12 hafta boyunca savaş arabası eğitimi alması gerekmiş.
İkisinin de daha önceden binicilik tecrübesi olsa da dört atlı bir ekiple birlikte yarışmak tümüyle farklı bir yetenek gerektiriyormuş.

Jack Huston şunları söylüyor; “Ben atlarla büyüdüm. Atların etrafında rahat ve güvenli hissederim. Ama aynı anda dört tanesini birden kontrol etmeniz gerektiğinde tamamen farklı bir durum oluyor. Güçleri inanılmaz. Sadece bir köşeyi dönmüyorsunuz, o kumun içinde patinaj çekiyorsunuz. Hayatımda yaşadığım en keyifli adrenalin yüklenmesiydi.”

Bekmambetov şunları itiraf ediyor; “Savaş arabası yarışı gerçekten de zamanının ekstrem sporuymuş. NASCAR ve Formula 1’den ilham alsak da dört atla birlikte savaşa arabası yarışı çok daha tehlikeli. Setteyken sürme fırsatını yakaladım ve gerçekten ürkütücüydü. Konforu, süspansiyonu, hava yastıklarını bir kenara bırakın sürücünün yere çok yakın olması gerekiyor ve arabayı yönlendirmesinin tek yolu vücut ağırlığını kullanmak ve platform üzerinde dengede durmak. At uzmanımız ve akrobasi koordinatörümüz ile 2. Birim yönetmenimiz Phil Neilson  olmadan başaramazdık.”

“Kapılardan çıktığınızda size doğru 28 atla birlikte gelen 7 ekip daha oluyor.” Diyerek devam ediyor Huston; “Kameraya oynamanız gerekiyor ama aynı anda aksiyonu da izlemelisiniz. Aynı anda hem bir yarış otomobilini sürüp hem de rol yapmaya benziyor.”

Kebbell şunları söylüyor; “Eğitim benim için büyüleyiciydi. At ve arabayla başladık. Sonra arabayı iki at, sonra da dört at çekti. Büyük bir öğrenme eğrisi vardı. Beni ilk şaşırtan ne kadar mekik ve şınav çeksem de güçlendirmem gereken yerlerin parmaklarım olmasıydı. Parmaklarınızın atları kontrol etmek için gücünüzü dört ata paylaştırması gerekiyor.”

Henderson şöyle anlatıyor; “Sanırım başta Jack ve Toby ‘Ne kadar zor olabilir ki?’ diye düşündü. Ama dört atı kontrol etmek son derece fiziksel güç gerektiren bir iş. Her an sizden kaçabilme yeteneğine sahipler. Bu yüzden onlardan üstün olmalısınız. Sadece sizin değil, etrafınızdaki herkesin güvenliği önemli.”

Kebbell şunları söylüyor; “Saatte 65 km hızla bir savaş arabasını kullanmak kulağa son derece hızlı gelebilir ama motosikletinizle vizörünüz yukarıdayken 65 km hız yapmayı deneyin ve ne kadar çılgınca olduğunu görün. Köşeyi döndüğünüzde güneşin gözlerinizde olması ve tozların yüzünüze çarpması inanılmaz bir duygu.”

At Uzmanı Pete White şunları söylüyor; “Jack ve Toby’nin, savaş arabalarıyla dörtnala gittiği muhteşem görüntüleri var. At başı gittiklerini açık bir şekilde görebiliyorsunuz.”

Pratik efektleri kullanmak için her türlü çaba sarf edilmiş olsa da bazı tehlikeli sahnelerin atların ve dublör ekiplerinin güvenliği için dijital olarak yaratılması gerekmiş.
1959 yapımı ben-Hur’da kullanılan atların gizli bir tele takılması tekniği, bir düzine kadar atın yaralanmasına ve ölmesine neden olduğu için o günden sonra yasaklanmış.
Kusursuz görsel efektler, hayvanlara hiçbir zarar vermeden dijital atların  takılıp yuvarlanmasını sağlamış.

2. Birim Yönetmeni Phil Nelson şöyle anlatıyor; “Bilgisayar efektleri sayesinde atların kalabalıklar içine girdiği veya düştüğü bazı sahnelerimiz var. Ama çoğunlukla yarışı yüksek hızlarda, oyuncular yarışın içindeyken yaptık. İzleyicilerin Yahuda ve Messala’yla birlikte yarışmasını istedik.”

Nielson şöyle devam ediyor; “ Doğaçlamaya hiç yer yoktu. Arada sırada sekiz savaş arabasının işini yaptığı sırada beklenmeyen hoş anlar yaşadı. Ama her hareket ve dönüş, sahnede yer alana herkesin güvenliği için koreografiye uygun yapıldı.”
Nielson şöyle devam ediyor; “Dublör ekibi ve savaş arabası sürücüleri yaptıkları işin en iyileri. Ama savaş arabalarını kullanan uzman sürücüler bile alıştıklarından daha küçük arabalarla çalışıyorlardı. Sanki kaykayın üzerindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Son derece çılgın bir sürüş.”



ROMA’DAYKEN


Yaratıcı ekip Ben-Hur dünyasını yeniden yaratmak için yola çıktığında temel prensip özgünlük olmuş.
Bekmambetov ve yapım tasarımcı Naomi Shohan, kendi Kudüslerinin kayalık bir tepeye oyulmuş gibi görüneceğine karar vermişler.
Güney İtalya’da geçmişi üçüncü yüzyıla dayanan Matera kasabası kusursuz bir eşleşme olmuş. Matera’nın evleri, otelleri ve restoranlarının birçoğu mevcut mağaraların içinde ve etrafında inşa edilmiş.

Yapımcı Sean Daniel şöyle anlatıyor; “Farklı mekanlara baktık. Ama Matera’ya aşık olduk. İnanılmaz eşsiz ve görsel açıdan büyüleyici bir yer. Büyük bir vadinin kayalık yüzüne kazılmış orijinal konutları var. Kasabada binlerce yıldır yerleşim var ve gerçekten de geçmişe gittiğinizi hissediyorsunuz.”

Hur sarayının dışı için tepenin yamacındaki seyir noktasına dayanılarak yerel bir konut seçilmiş. Shonan şöyle anlatıyor; “Romalı askerlerin Kudüs’ü istila ettiklerini görebilen bir noktaya ihtiyacımız vardı. Bu yüzden Matera’yı taradık ve sonunda mükemmel evi bulduk. Muhteşem bir ön kapısı vardı ve çok geniş bir merdivene ve kasabanın diğer ucuna, vadiye bakan bir manzaraya sahipti.”

Burnett şunları söylüyor; "Daha önce Matera’da çekilmiş filmler gördüm ama hiç bunun gibi değildi. O antik kayada bir şey var ve şehrin o kadar eski olmasının gerçekliği ekrana yansıyor. Matera müthiş bir seçimdi.”

Yapımcı Sean Daniel şöyle anlatıyor; “Matera’ya karar verdikten sonra iç mekanları efsanevi Cinecittà stüdyolarında inşa etmek mantıklı geldi. Cinecittà , birçok büyük filmin yanı sıra 1959 yapımı Ben-Hur’un da yapıldığı stüdyoydu. Bulunduğumuz yere hep şaşırıyorduk.”

Cinecittà’daki en büyük ve en muhteşem set, Hur Sarayı’nın iç mekanı olmuş. Shohan, sarayı Pompeii’de çektiği kazılan bir evin fotoğraflarına dayanarak tasarlamış.
Altın sarısı, mavi ve beyaz renkleri kullanarak Hur ailesinin Yahudi inancını resmetmiş.
Cinecittà, ayrıca kadırganın setine de ev sahipliği yapmış. Sadece Shonan için değil aynı zamanda görsel efektler süpervizörü Andy Williams için de karmaşık bir sorumluluk olmuş.

Kadırga, üç bölümde inşa edilmiş. Ana bölüm, geminin başka bir gemiyle çarpıştıktan sonra geminin 50 derece dönmesini sağlayan daha küçük bir bölüm ve dış tanka batırılabilmesi için vinçlere asılı üçüncü bölüm.
Williams’ın ekibi okyanusun sallantısını benzetmek için devasa gemiyi hava yastıklarından oluşan bir sistemin üstüne inşa etmiş.
Kadırganın deniz savaşı sırasında çarpılması efektini yaratmak ayrı bir zorlukmuş.
Williams şöyle anlatıyor; “Darbenin şokunu hissedebilmeniz için altını hidrolik  platformlarla doldurduk.”

“Kürekler de havalı cihazlardı. Böylece her birinin gerilimini ayarlayabiliyorduk. Kürekleri çekenlerin kaslarını görebilmek için üzerlerinde yeterli zorlanmayı görmemiz gerekiyordu. Biraz çalışmaları gerekiyor ama bütün gün çalışamayacak kadar değil.” diyerek devam ediyor.

Ben-Hur’un en büyük seti  Roma’nın 45 dakika uzağındaki Cinecittà World’de inşa edilen Tiberius Arenası olmuş. İnşa edilmesi üç aydan fazla sürmüş.
Shohan şunları söylüyor; “Bütün arenayı tasarladık. Ama pratik olması için sadece bir bölümünü inşa ettik. Hayalimizde bir tünel, etrafı çeşmeler ve mangallarla çevrili, Kudüs’e giden görkemli bir merdiven.”

Görsel efektler süpervizörü Jim Rygiel, fiziki setin arenanın son haline uzanışını gerçekleştirmiş. “Olabildiğince kullanışlı olmasını istedik. Bu yüzden arenanın altıda birini inşa ettik. Çünkü sadece yarış yolunun etrafından gelen atları ve savaş arabalarını görmeniz gerekiyordu. Üst katmanlar dijital olarak yaratıldı ve yaklaşık 10 bin dijital insanla dolduruldu.”

Filmin duygusal finali olan çarmıha gerilme sahnesi Matera’da çekilmiş. Sahne, ekip ve oyuncular için üzücü bir tecrübe olmuş. O gün son derece soğukmuş. Haçlar derin vadinin kenarına yerleştirilmiş ve doğaya tamamen maruz kalmış. Bir gün öncesinde kar yağmış.

Bekmambetov şöyle anlatıyor; “O sahneyi çekmek üzere oraya gitmekte zorlanmıştım. Rodrigo’yu o hacın üstünde görmek dehşet vericiydi.”
Santoro şöyle anlatıyor; “Orada hacın üstündeyken o kadar soğuktu ki neredeyse dayanılmazdı. Bir tepenin üstünde insanlara bakıyordum ve arka planda Matera’yı görüyordum ve bekliyordum. Beni hacdan indirdiklerinde vücudum istemsiz bir şekilde titriyordu.  Durduramadım. Muhtemelen yaşadığım en duygu yüklü tecrübeydi.”

Nazanin Boniadi şöyle anlatıyor; “Çarmıha gerilme sahnesinde bulunma duygusunu tarif etmek için kullanabileceğim tek kelime gerçek dışıdır. O dönemde bu sevilen adamın haksız yere ve acımasızca öldürülüşünü görmenin nasıl bir şey olduğunu çok az da olsa hissediyorsunuz.”
Downey şunları söylüyor; “Rodrigo’nun elleri hacca bağlanmıştı. Vücudu soğuktan titriyordu. Cesareti, rolünü canlandırmaya bağlılık düzeyi şaşırtıcıydı. Çekim 20 dakikaydı ve herkes çıt çıkarmadan izliyordu.”


BİRİNCİ YÜZYIL MODASI


Sıra Ben-Hur’un kostümlerini tasarlamaya geldiğinde Kostüm tasarımcı Varya Avdyushko klasik dönem dramına farklı bir şekilde yaklaşmış.
Avdyushko şöyle diyor “Timur’un yaptığı en önemli şey hikayenin inandırıcı olmasını sağlamaktı. Kimsenin bağ kuramayacağı bir dönem dramı yapmak istemedi. İzleyicinin karakterlerimizle aralarında bir bağ hissetmelerini istedik. Bunu tuhaf kostümlerle yapmaları zor olacaktı. Bu yüzden kostümlerin biraz daha modern olmaları için küçük hileler kullandık.”

Bekmambetov şunları söylüyor; “Proje üzerinde çalışırken arada bir İtalyan makyaj uzmanları, protez uzmanları, dublörler uğrayıp gözlerinde yaşlarla büyükbabalarının büyükannelerinin 1959 yapımı Ben-Hur’da çalıştıklarını söylüyorlardı. Makyaj uzmanımızın babası Luigi, Charlton Heston’ın makyajını yapmış ve Yahuda’nın dublör Giorgio tarafından kırbaçlandığı kadırga sahnemizde onun babası da Heston’ı kırbaçlamış. İşte zamanlar birbirine bağlanıyor.”

Bekmambetov şunları söylüyor; “Savaş arabası yarışlarının nasıl göründüğü konusunda çok ciddi araştırmalar yaptık. Sahne sırasında, gerçekten dramatik olan bazı anlar hayali değildi, iki bin yıl önce gerçekten yaşanmış. Kostüm tasarımcımız tarafından çok çalışma yapıldı. Varya Avdyushko bizim için muhteşem kostümler yaptı. Roma İmparatorluğu’nda kullanılanları bire bir yaptı. Araştırmalar sırasında savaş arabası yarışçılarının göğsüne üç bant deri taktıklarını fark ettik. Amaçlarının ne olduğunu çözememiş olsak da kostümlerimizde kullandık. Daha sonra dublörlerimizden biri savaş arabasından düştüğünde o bantlar kaburgalarını korudu. Sonuçta Romalıların kullandığı bir tür güvenlik özelliği olduğu anlaşıldı.”

Avdyushko şöyle anlatıyor; “Hem eski filmlerden, son derece güzel filmler olan sessiz film ve 1959 versiyonlarından esinlendim hem de mozaikler, freskler ve heykeller gibi tarihi referanslardan esinlendim. Sonra modern resimlerle karşılaştırdım ve bugün kullandıklarımızla tarihi malzemeler arasında bir bağ kurmaya çalıştım.”
Şöyle devam ediyor; “Romalı askerlerin fotoğraflarını aldım ve Özel Güçler ile Alman ordusunun modern fotoğraflarıyla karşılaştırarak izleyiciler için daha çok tanımlanabilir olmasına çalıştım.”

Avdyushko’nun amacı her karakteri tamamlayan ve tanımlayan kostümler yapmak olmuş. “Başlangıçta Ben-Hur’u partilerde, yemeklerde görüyoruz. Hafif ve renkli biri. Sonra kölelik yıllarından döndüğünde daha kapalı biri. Yüzünü kapatıyor ve renkleri daha koyu.”

Avdyushko şöyle devam ediyor; “Messala da neredeyse aynı hikâye. Onunla da küçük bir çocukken başlıyoruz. Sonra savaş dünyasına giriyor. Asker oluyor. Sonra subay oluyor ve sonunda Roma ordusunda çok yüksek bir rütbe alıyor. Çok sert olduğunu hissedebiliyoruz ama yine de zırhın altındaki hassas adamı görebiliyoruz.”

Avdyushko şunları söylüyor; “Kadınların gardırobu da hikaye boyunca büyük bir değişime uğruyor. Naomi’yi ilk gördüğümüzde evin kraliçesidir. Naomi de Tirzah da muhteşem elbiseler giyiyorlar ve özgüvenli çok yüksek. Ama onları daha sonra bir mağarada yaşarken görüyoruz. Tutuklandıklarında üzerlerinde olan elbiseler paçavra olmuş.”

Şöyle devam ediyor; “Esther, Yahuda’nın ailesinin kaderinden kaçıyor ve İsa’nın havarilerinden biri oluyor. Bu harekete katılmış olsa da onun pasif bir havari değil de güçlü, özgür bir kadın olmasını istedim. Kadınların tarihi dramlarda pantolon giymemeleri gerekir. Bu yüzden ona etek görünümlü geniş pantolonlar giydirdim.”


Filmin mmknmrtb notu :  5 / 10