24.1.16

A Good Dinosaur / İyi Bir Dinozor



Disney Pixar’dan İyi Bir Dinozor şu soruyu soruyor: Ya dünyayı sonsuza dek değiştiren o meteor, gezegeni tamamen ıskalasaydı ve dinozorların soyu asla tükenmeseydi?

Pixar Animasyon Stüdyoları sizi Arlo isimli bir Apatozorun sıra dışı bir arkadaş edindiği dinozorlar dünyasında destansı bir yolculuğa çıkartıyor.

Arlo, zorlu ve gizemli coğrafyada yolculuk ederken korkularıyla yüzleşmenin gücünü öğreniyor ve gerçekte neler yapabileceğini keşfediyor.

15 yıllık Pixar kıdemlisi ve CalArts mezunu olan ve ilk defa yönetmenlik yapan Peter Sohn, “Arlo doğduğu andan itibaren dünyadan korkuyor.” diyor ve ekliyor; “Eğlenceyi seven ve kararlı: iş ailesine yardım etme isteği olduğunda içi ateş dolu. Ve babası da en büyük destekçisi. Ama Arlo korkuyor. Bu korku onu engelliyor.”

“Spot ise Arlo’nun tam tersi” diye devam ediyor Sohn.
“Azimli, cesur ve her anlamda bir hayvan. Bu bir oğlanla köpeğinin hikayesi –sadece bizim hikayemizde oğlan bir dinozor ve köpek de bir oğlan.”

Kuzeybatı Amerika’dan esinlenen film yapımcıları dev gibi dinozorların bile doğru ortamda küçük görünebileceklerinden esinlenmişler ki bu da Arlo’nun korkularını yoğunlaştırıyor.
Yapımcı Denice Ream’a göre sanatçıların yarattığı etkileyici ve çoğu zaman yorucu olan arazi, sonunda hikayede büyük bir rol oynuyor. “Doğa her şeyi yenebilir.” diyor ve ekliyor, “dev bir dinozoru bile.”


Bu orijinal hikaye, babasının trajik kaybıyla başa çıkmaya çalışırken korkularıyla yüzleşmekte ve hayatta kalmakta zorlanan Arlo’yu geniş ormanın içine atıyor.
Arlo burada evrimine büyük katkıda bulunacak olan, iyi veya kötü, eşsiz karakterlerle karşılaşıyor.
Ama en büyük etkiyi Spot’la kurduğu arkadaşlık yapıyor. Spot konuşamıyor, ama yine de Arlo’nun kendisini keşfetmesini ateşleyen karşılıksız bir sevdi ve sadakat sunuyor.
“Arlo’nun yenmesi gereken çok şey var” diyor Sohn, ve ekliyor, “Babası her zaman daha fazlasını yapabileceğini biliyordu ama Arlo’nun bunu fark etmesi için bu duygusal yolculuğa çıkması gerekiyordu.”

Baş yapımcı John Lasseter, İyi Dinozor yaptığımız en duygusal filmlerden biri” diyor ve ekliyor, “Gerçekten çok komik ve akıllıca ve hikaye ilerledikçe derin bir duygu ortaya çıkıyor. Arlo’yla beraber Spot’a da aşık oluyorsunuz. Aralarındaki bağ o kadar ilginç ve eşsiz ki yaptığımız diğer şeylerden çok farklı. Bu çok özel bir film.”

Seslendirme oyuncuları arasında Arlo’nun bilgin babası Poppa’yı seslendiren Jeffrey Wright (Açlık Oyunları: Alaycı Kuş: Bölüm 1 ve 2, HBO dizisi “Boardwalk Empire”), Arlo’nun güçlü annesi Momma’yı seslendiren Frances McDormand (HBO dizileri “Kitteridge”, “Fargo”), Arlo’nun ağabeyi Duck’ı seslendiren Marcus Scribner (ABC dizisi “black•ish”), Arlo’yu seslendiren Raymond Ochoa (NBC dizisi “The Night Shift,” TNT dizisi “Rizzoli & Isles,” “Disney’s A Christmas Carol”), Spot’u seslendiren Jack Bright (“Sevimli Canavarlar Üniversitesi”), Thunderclap isimli korkusuz paleontu seslendiren Steve Zahn (“Kaptan Harika”, “The Ridiculous 6”, “Şafak Harekatı”, “Mad Dogs”), T-Rex Nash’in gençliğini seslendiren AJ Buckley (TNT dizisi “Murder in the First,” FX dizisi “Justified”), Nash’in azimli kız kardeşi Ramsey’i seslendiren Anna Paquin (HBO dizisi “True Blood”) ve T-Rex aile reisi Butch’u seslendiren Sam Elliott (FX dizisi “Justified,” “I’ll See You in My Dreams,” “Grandma”) bulunuyor.

Disney•Pixar’ın “İyi Dinozor” filminin baş yapımcısı Lasseter, Lee Unkrich ve Andrew Stanton. Orijinal konsepti ve geliştirmesi Bob Peterson tarafından yapılan filmin hikaye yazarları Sohn, Erik Benson, Meg LeFauve, Kelsey Mann ve Peterson, ve senaryo yazarı da LeFauve. Müziği ise Akademi Ödülü® sahibi film müzik yapımcısı Mychael Danna (“Pi’nin Yaşamı”) ile Emmy® adamı müzik yapımcısı Jeff Dana’ya (“Tyrant”) ait.

BİR ERKEK ÇOCUĞUYLA KÖPEĞİNİN HİKAYESİNİN YAZILMASI

İyi Bir Dinozor filminde dinozorların soylarının tükenmediği ve insanların doğada dolaştıkları bir dünyanın sade ve bağ kurulabilir hikayesi anlatılıyor.
Sohn, “Bu aslında bir büyüme hikayesi” diyor ve ekliyor, “Arlo her şeyden korkuyor. Ama babası Poppa her zaman yanında, Arlo’nun konfor sahasından çıkmasını, korkularıyla yüzleşmesini ve kendini göstermesi için cesaretlendiriyor.”

Senaryo yazarı Meg LeFauve, “Arlo çaresizce ailesini desteklemek istiyor ama kendini sürekli olarak yetersiz buluyor.” Diyor ve ekliyor, “Arlo babasını defalarca hayal kırıklığına uğratıyor ama Poppa ona hep güveniyor. Arlo bunu bilmiyor olsa da bu karşılıksız sevgi ona daha sonra ihtiyaç duyacağı gücü verecek.”

Arlo’nun kardeşleri, kız kardeşi Libby ve ağabeyi Buck, kendilerine başından beri daha çok güveniyorlar.
Çiftlikteki işler ve görevler onlara daha kolay geliyor gibi görünüyor ve bu da Arlo’nun zayıflığını daha da ortaya çıkartıyor.

Sohn, “Poppa Arlo’ya bir iş– yerini hak etmesi için bir görev veriyor.” Diyor ve ekliyor, “Arlo’ya bir hayvanı, kış için depoladıkları yiyecekleri yiyen bir hayvanı yakalama görevi veriliyor. Arlo sonunda kendini kanıtlama fırsatı buluyor. Ama sonunda bunu başaramıyor. Yakaladığı bu hayvanı öldüremiyor ve serbest bırakıyor, ki bu da babasını hayal kırıklığına uğratıyor.”

Poppa’nın sonraki sert sevgi dersleri durumu trajik hale getiriyor ve Arlo baş etmekte zorlanıyor.
Sohn “Her şey için hayvanı suçluyor.” Diyor.

Arlo’nun öfkesi sonunda büyük bir yanlış adım sonucu evinden uzakta kaybolmasında sebep oluyor.
Film yapımcılarlına göre bu da Arlo’nun değişiminin başladığı anı işaretliyor.
Hikaye denetmeni Kelsey Mann, “Arlo’nun olması gerektiği gibi olması için gerçekten tek başına kalması ve bu yolculuğa çıkması gerekiyor.” diyor ve ekliyor, “Doğada zorlanması büyümesini ve korkularını aşmasını sağlıyor.”

Hayatta kalma şansı düşük, ta ki beklenmedik bir yoldaş gelip ona yardım elini uzatana kadar.
Sonradan ismi Spot konan bu hayvan, dinozorun kendisine karşı öfkeli duygularına karşı ondan bir türlü uzaklaşmıyor.
Tek bir iyilik gösterisiyle- Arlo’nun onu kapandan kurtarmasıyla Arlo’nun karakterinde yeni fark ettiği bir şey ortaya çıkıyor.
Spot çabucak Arlo’ya çok faydalı bir kaynak olacağını kanıtlıyor ve yavaş yavaş arkadaş oluyorlar.
LeFauve, “Spot Arlo’ya sadık.” Diyor ve ekliyor, “Bu koca dinozor tanıştıkları anda –yapması gerektiği gibi- onu öldürebilirdi ama Arlo hayvanı özgür bıraktı. Ve Spot, bu iyiliği asla unutmayacak.”

Bu sıradışı dostlar Arlo’nun eve dönebilmesi için etkileyici ama çoğu zaman affı olmayan arazilerde olaylı bir yolculuğa atılıyorlar.

İyi Dinozor, Pixar’ın kendine has hikaye anlatımıyla yeni boyutlara ulaşıyor.
Fotoğraf ve Işıklandırma yönetmeni Sharon Calahan, “Fazla diyalogu olmayan bir hikaye.” Diyor ve ekliyor, “Nefes kesici manzaralar, dramatik hava şartları ve yorucu arazinin etkileri bizleri o kadar derinden etkiledi ki kendimizi hikayenin içinde bulduk. Bizleri sürükledi. Kişisel olarak Spot’la Arlo arasında kurulan ilişkiyle bir bağ kurabildik.”

İkili, yırtıcı kuşlar, paleontlar ve bir T-Rex ailesi gibi çeşitli ilginç karakterlerle karşılaşıyor.
Filmin dünyasında otoburlar tarlacılık yaparlarken, etoburlar da hayvancılık yapıyorlar.
Mann’a göre Arlo’nun karşılaştığı T-Rex’ler, kovboyların dinozor versiyonları.
“Sessizler, ürkütücüler, sertler ve devasalar, ama Arlo’nun gözlerini korkuya açmasında büyük bir yol oynuyorlar.”

Arlo T-Rex’lerin kendisine yardım etmesini istiyor ama bunun için önce onlara yardım etmesi gerektiğini fark ediyor.
LeFauve, “Arlo’yu tanımıyorlar.” diyor ve ekliyor, “Arlo’nun korkularıyla ilgili bir şey bilmiyorlar, bu yüzden ona diğer dinozorlara davrandıkları gibi davranıyorlar, ona işleri yapmaktan başka çare bırakmıyorlar. Sonunda cesaretin korkmamak olmadığını öğreniyor.”

Ama Arlo’nun Spot’a karşı olan hisleri büyümesini sağlıyor.
Sohn, “Spot Arlo’ya cesareti öğretiyor ve ona güç veriyor.” Diyor ve ekliyor, “işin içine bakınca ona sevgiyi ve dostluğu öğretiyor. Her ne kadar Spot’la Arlo aynı dili konuşmuyor olsalar da sadece iletişim kurabildiklerini değil, bir sürü de ortak yönleri olduğunu görüyorlar. Arlo bu bağlantı sayesinde dostluklarını korkularından çok önemsemeye başlıyor ve sunabileceği şeylerin hayal ettiğinden fazla olduğunu görüyor ki bu da ona karşılaştığı engellerle savaşma, eve dönüş yolculuğunu tamamlama ve kendini kanıtlama özgüveni sağlıyor.”



DÜZENLEME

Dinamik Karakterleri Hayata Geçiren Sanatçılar ve Teknisyenler 

İyi Dinozor filminin teması, Arlo’yla Spot’un, hikayeye kavgalı başlayan iki karakterin arasında oluşan arkadaşlık.
Aynı dili paylaşmıyorlar ve en azından başta bir araya gelmek için çok az sebepleri var.
Ama hayat değiştiren bu yolculuk ve iyi, kötü, büyük ve daha büyük olan diğer karakterler sayesinde Arlo ve Spot ortak zemini buluyorlar ve ilişkileri onları sonsuza dek değiştiriyor.

Karakterlerin arasında her birinin görünüşünü ve karakterini tasarlayan sanatkarlar, öykücüler ve teknisyenlerden oluşan muazzam bir ekip var. Yapımcı Denise Ream, “Hepsi bu karakterleri beslemek ve hikayelerini özel yapmak için bir araya geldi.” diyor.

“İyi Dinozor” filminde aynı zamanda olağanüstü seslendirme yetenekleri bulunuyor.
Yönetmen Peter Sohn, “Yapım sırasında olağanüstü yetenekli profesyonellerle çalışma şansımız oldu ve bu hikaye sonunda bizi harika ve yetenekli bir gruba dönüştürdü.” Diyor ve ekliyor, “Hepimiz Arlo’nun yolculuğuna birlikte çıktık ve bu sanatçıların karakterlerimizi hayata geçirdiklerini görmek büyük bir ayrıcalıktı.”



KİM KİMDİR

Kardeşler arasında en son açılan 11 yaşındaki ARLO’nun hâlâ aile çiftliğinde kendini kanıtlaması gerekiyor.
Her ne kadar işlere yardım etmek istese de her şeyden sakınılan bu apatozor her şeye olan korkusunu bir türlü aşamıyor.

Karakter sanat yönetmeni Matt Nolte, “Arlo genç ve savunmasız.” Diyor ve ekliyor, “Kendinden hiç emin değil ve bunu bakışlarına yansıtmak istedik. Kardeşleri arasında en küçük ve en inceleri o. Kendi çocuklarımın dişlerinin, ayaklarının ve kulaklarının o yaşta diğer yerlerinden fazla büyüdüğünü fark ettim, bu yüzden Arlo’nun kendisini garip hissetmesini sağlamak için burnuyla, ayaklarıyla ve kuyruğuyla biraz oynadık.”

Denetmen animatör Mike Venturini, “Arlo’nun duruşu özgüven eksikliğini gösteriyor. Dik durmuyor ama her zaman biraz topuklarının üstünde gibi. Çoğu zaman gözlerini açıp kaşlarını kaldırarak bakıyor.” Diyor.

5,5 metre boyunda ve 7,6 metre uzunluğunda olan Arlo hâlâ ufak bir yaratık.
Fotoğraf-kamera yönetmeni Mahyar Abousaeedi, “Gözleriyle ağzı arasında büyük bir boşluk var ve doğru lens olmayınca biraz fazla kaçabiliyor.” Diyor ve ekliyor, “Burnunu uzatmaktan kaçınmak istedik, bu yüzden Arlo’yu yakından çekmek için özel bir lens paketi hazırladık.”

Abousaeedi, “Ayrıca kamerayı yakından çekim için epey geri çekmemiz gerekti.” Diye devam ediyor ve ekliyor, “Böylece yüz animasyonlarını ve Arlo’nun ağzındaki hareketleri görebildik; o çok animasyonlu bir karakter. Daha güçlü bir kompozisyon için kafasıyla boynunu vücudunun başka bir tarafıyla birlikte kareleyerek ‘Çorap kukla’ görüntüsünden mümkün olduğunca kaçınmaya çalıştık.”

Arlo’nun sesi için Raymond Ochoa seçildi.
Sohn, “Bir sürü farklı ses dinledik.” Diyor ve ekliyor, “Arlo bir dönüm noktasında; zayıf ve masumdan güçlü ve daha olgun bir yetişkine geçiyor. Dinlediğimiz herkesin sesi fazla genç ya da fazla yaşlıydı. Raymond’ın sesinde çok samimi bir özellik var ve kalın yapısıyla son derece çekici. O duygusal sahneler için hassas olabilen harika bir sanatçı.”

Hayatı boyunca Pixar filmlerinin hayranı olan Ochoa, Arlo’yla bu yolculuğa çıkmaya bayıldı.
Ochoa, “Arlo’ya göre doğa korkulacak bir yer.” Diyor ve ekliyor, “Orada kötü şeyler oluyor. Ama aslında küçük bir çocuktan olgunluğa, hep olmak istediği cesur dinozora dönüştüğü yer orası.”



SPOT

Spot hayatı boyunca orman içinde yaşamış vahşi, sert ve azimli bir insan çocuğudur.
Sadece hırlayarak ve kükreyerek konuşur ama güçleri bellidir; korkusuz, kendine güvenen ve hayatta kalan biridir.
Senaryo yazarı Meg LeFauve, “Bu tam bir doğa filmi.” diyor ve ekliyor, “Spot ihtiyaç durumunda bu oğlana, bu durumda Arlo’ya yardım etmek için gelen vahşi bir hayvan. Spot orada yaşıyor. Her durumda hayatta kalabiliyor.”

Sohn, “Spot’un köpek özelliğini yansıtmak eğlenceliydi.” Diyor ve ekliyor, “Başta bir hayvan gibi düşünüp tepki verdiğinin ama derinlerde yine de bir çocuk olduğunun açık olmasını istedik.”

Venturini, “Film yapımcıları Spot için en uygun görüntüyü yakalamak için hem insan çocuklarına hem de hayvanlara baktılar.” Diyor ve ekliyor, “Bir sürü hayvanı referans aldık; köpekler, rakunlar, kediler ve sincaplar. Seyirciye tanıdık gelen bir şekilde hareket etmesini istedik ama fazla bariz, fazla insani olsun istemedik. Yüz ifadeleri daha çok hayvana benzedi; bunun tasarımı basitti. İnsanlarınki kadar karmaşık değil. Çoğu zaman gözleri kocaman açık. Spot’la çok eğlendik.”

Simülasyon ve kalabalık denetmeni Gordon Cameron ve ekibi Spot’un bu rüzgardan dağılmış görüntüsüne yardım ettiler.
Cameron, “Bir sürü sahnede yer alıyor ve hareketleri hakkında çok şey ortaya çıkartıyor.” Diyor ve ekliyor, “Bu gizli dokunuşlar, çevrenin onu etkileme şekli, karakterin görüntüsüne kesinlikle faydalı oldu.”

Ama bu insanı, bir dinozorla eşleştirmek zordu.
Abousaeedi, “Boyları yüzünden Arlo’yu ve diğer dinozorları karelemek büyük bir zorluktu. Ama Spot gibi küçük bir şey aynı kareye girdiğinde kamera stratejimiz tamamen zorlaştı. Spot’u karede küçük göstermemiz önemliydi. Seyircilere bunun bir oğlanla köpeğinin hikayesi olduğunu hatırlatmak istedik ve Spot da köpekti. Filmin çoğunda Spot’u karede küçük göstermemiz ve aralarında bağ kurmaya başladıkça yakın çekime girmemiz bu güçlü bağı daha net gösterdi.”

Spot’u Jack Bright isimli genç bir aktör seslendiriyor.
Ama Spot konuşmadığı için bu role biraz yaratıcılık ve coşku gerekiyordu. Ream, “Jack olağanüstü. Ve Peter Sohn çocuklarla o kadar doğal anlaşıyor ki. Ne istediğini rahatça anlayabilecekleri şekilde anlatabiliyor. Jack’le o harika bir takım oldular.” Diyor.



POPPA

Cesur ve özverili olan Poppa, yorulmadan çiftlikte çalışarak ailesi için bir hayat kurmaya çalışan kendini adamış bir baba ve koca.
Küçük ve korkak oğlu Arlo’ya karşı daha ılımlı ve Arlo büyürken ona hep özel bir ilgi gösteriyor.
Poppa Arlo’ya inanıyor ve yeterli azimle korkularını yenebileceğine ve kendini göstereceğine inanıyor.

Hikaye denetmeni Kelsey Mann, “Arlo’nun destekleyici bir babası olmasını istedik. Ama aynı zamanda gerçek bir baba olmasını istedik. En iyi babalar bile hata yaparlar. Kimse kusursuz değildir.” Diyor.

Kusursuz olmayabilir ama gururlu. Nolte, “Poppa güçlü ve becerikli. Sağlam bir duruşu var ve düz bir çizgide yürüyor. Arlo zikzaklar çizerken o ne yaptığını biliyor.” Diyor.

Karakter denetmeni Michael Comet’e göre Poppa’nın tasarımı, sabırlı karakterine yardımcı oluyor.
Comet, “Poppa güçlü bir karakter, bu yüzden modelini çıkartırken bacaklarında ve gövdesinde fil referansları kullandık. Aslında ön bacaklarının merkezi duruşu yüzünden biraz buldoga benziyor, çok güçlü ve sert.” Diyor.

Poppa’yı Jeffrey Wright seslendiriyor.
Ream, “Sesi güçlü se yumuşak olan birini istedik. Bence Jeffrey’nin sesinde gerçek bir zenginlik var. Poppa bir noktada Arlo’ya kızıyor ve Jeffrey’nin sesinde öyle bir doku, performansında öyle bir derinlik  var ki, Poppa kesinlikle acımasız veya kırıcı görünmüyor.” Diyor.

Wright, “Arlo’nun ailesiyle, babasıyla olan ilişkisi kimliğini oluşturuyor. Babasından öğrendiği bütün dersleri bu keşif yolculuğunda kullanıyor.” Diyor.



MOMMA

Sevgi dolu bir eş ve anne olan Momma, akıllı ve kıvrak zekalı.
Çok çalışıyor ve ailesini çok seviyor. Çocuklarını ve çiftliği her daim düzen içinde tutuyor.
Sessiz gücüyle bu ailenin omurgası konumunda.
Momma’yı seslendiren Frances McDormand, “Arlo’yu çok seviyor. Ama özgüven eksikliği ve bunun onu etkilemesi yüzünden endişeli. Bence sırf bu yüzden onun kalbinde özel bir yere sahip.” Diyor.

Sanatçılar Momma’nın görüntüsü için klasik brontozoru referans aldılar. Nolte, “Bacakları yukarıdan aşağı konik geliyor, sırtında bir kıvrım var. Momma çok iyi kalpli. Aile ve çiftlik için bir denge sağlıyor. Tasarımı bütün bu özellikleri yansıtıyor.” Diyor.

BUCK

Buck, Arlo’nun kardeşi. Aynı yaştalar ama Buck daha büyük, daha güçlü ve biraz şamatacı.
Korkak kardeşiyle her fırsat bulduğunda dalga geçmeyi seviyor ve Arlo da kolay bir hedef.
Buck, boyu, gücü ve özgüveni sayesinde sadece dişleriyle bir ağacı yerinden sökmek gibi Arlo’nun hayal bile edemeyeceği şeyler yapabiliyor.

Film yapımcıları Buck için Marcus Scribner’ın sesini kullandılar.
Ream, “Bir sürü ses dinledik ve benim favorim Marcus oldu. Sesi çocuk gibi.” Dedi.

Sohn, “Buck’la Marcus’un performansı bana tanıdık geldi çünkü benim de kardeşim var. Ben de Buck gibi sürekli küçük kardeşimle uğraşıyordum ve Marcus ne aradığımızı çok iyi biliyordu.” Diyor.

LIBBY

Arlo’nun kız kardeşi Libby sabanla tarla sürebilen becerikli ve inatçı biz kız.
Bu küçük yaramazın harika bir espri anlayışı var ve ailesine komik şakalar yapmaya bayılıyor.

Mann, “Buck’la Libby’nin Arlo’dan daha becerikli ve cesur olmalarını istedik. Hepsi aynı yaşta olmasına rağmen her şey onlar için daha kolay olmalıydı.” Diyor.
Libby’i seslendiren kişi ise Maleah Padilla.



PET COLLECTOR – Hayvan Koleksiyoncusu

Hayvan Koleksiyoncusu ormanda yaşayan gizemli bir Stirakozor.
Onun da Arlo gibi mantıksız korkuları var.
Çevresine karışma yeteneği yanı sıra kendisini koruması için ormandan topladığı sıra dışı (ama pek korkutucu sayılmayan) hayvan koleksiyonu da işe yarar.
Set ve sanat yönetmeni Huy Nguyen, “Hayvanların kendilerini nasıl kamufle ettiklerini araştırdık ve tasarladığımız ağaçlara baktık. Apsen ağaçlarının deseninin bir sürü siyah göze benzediğini gördük ve dinozoru stratejik olarak bu ağacın gövdesine yerleştirerek aydınlattık ve gölgesinin üzerine gelerek ve onu saklamasını sağladık.” Diyor.

Yapım tasarımcısı Harley Jessup, “Beklenmedik detayların harika bir örneği. Doğada yaşayan bu çılgın karakter o kadar komik ve yaratıcı ki. Tamamlayıcı hayvanların karakter tasarımları tam bir güç gösterisi oldu. Her biri bir öncekinden daha komikti.” Diyor.

İş Hayvan Koleksiyoncusunun sesine geldiğinde, baş yapımcı John Lasseter’ın bir tavsiyesi oldu: “Sevimli Canavarlar Üniversitesi”ndeki unutulmaz karakter Scott “Squishy” Squibbles’ı ve “Ratatouille”deki Emile’i seslendiren yönetmen Peter Sohn. Ream, “Hayvan Koleksiyoncusu çok garip, komik ve eğlendirici. Ona bir türlü doyamıyorsunuz. Ve Arlo’nun Spot’un kendisi için ne kadar değerli olduğunu fark etmesine yardımcı oluyor.” Diyor.


BUTCH

sert ve göz korkutucu bir Tiranozor Rex’tir- bu da yüzündeki ürkütücü yaralardan belli olur.
Uzun boynuzluları sürme konusunda profesyonel olan kıdemli çiftçi Butch, çocukları Ramsey ve Nash’i, her işi yaparken öğrenmeleri için cesaretlendirir ve onları bir sürü zorlu durumun içine sokup durur.
Uzun bir günün sonunda Butch’un en sevdiği şey ateş başında savaş hikayeleri anlatmaktır.

Film yapımcıları Butch’a ve T-Rex çocuklarına gerçek kovboy görüntüsü katmak istediler.
Koştuklarında vücutlarının alt bölgesi dört nala giden atlara benzerken vücutlarının üst kısmı ata binen kovboylara benziyor.
Nolte, Butch’un görüntüsü için, “Bir sürü kovboy filmini referans aldık. Sonunda teknik olarak T-Rex anatomisine sahip, ağır konuşan, yan bakan bir dinozor yarattık.”

Sanatçılar ve animatörler Butch’un görüntüsüyle beklendiğinden fazla T-Rex özelliği bağdaştırabildiler, buna simgeleşmiş dişleri ve ağzının hareket edişi de dahil.
Ancak Butch sırıttığında büyük beyaz dişleri kendisini çizen kişinin, yani Sam Elliott’ın bıyığına benziyor.

Elliott, “Bu hikaye, eve dönmek için yolculuğa çıkan ve yol boyunca kendileri, birbirleri ve dostlukları hakkında pek çok şey öğrendikleri iki çocuğun hikayesi. Bunlar hayatta çok önemli olan şeyler.” Diyor.

Sohn’a göre Elliott bir T-Rex’i kişileştiriyor.
Yönetmen, “Seansa baba olma kavramından bahsederek başladık. Kızından bahsettik ve o enerjiyi tekrarladık. Öncelikle bir baba olacaktı. İlk molamızı verdiğimizde ve tekrar dinlediğimizde sesi herkesi çok etkiledi. T-Rex için harikaydı. Herkesin çenesi yere düştü.” Diyor.

Abousaeedi ve düzenleme ekibi T-Rex’lerin, en azından başlarda, korkutucu ve kocaman olduklarını vurgulayabilmek için özel kamera yerleşimleri yaptılar.
Abousaeedi, “Arlo Butch’la ve çocuklarıyla ilk defa karşılaştığında seyircilerin baskınlıklarını ve güçlerini hissetmelerini istedik, bu yüzden geniş lensler kullanarak kameraları mümkün olduğunca yere indirdik.” Diyor.

Korkusuz, pratik zekalı ve saçmalıktan hoşlanmayan çiftçi Tiranozor Rex RAMSEY, babası Butch ve küçük kardeşi Nash’le birlikte uzun boynuz sürülerini gütmeyi çok seviyor.
Ramsey’nin canlı ve sosyal bir karakteri var. İyi esprileri seviyor, harika hikaye anlatıyor ve muhtaç olanlara karşı yumuşak yürekli.

Film yapımcıları Ramsey’nin burnunu uzatarak ve burnuna daha önce bir köprü yaparak onu diğer T-Rex’lerden ayırdılar.
Venturini, “Boynunun arkasında örgü veya uzun saç gibi görünen çıkık kemikler var. Anna Paquin’in sesi Ramsey’nin ateşini hayata geçiriyor. Enerjisi harika.” Diyor.

Ve Sohn ekliyor, “Anna sert bir T-Rex’i oynayacağı için çok heyecanlıydı. Ramsey için kükreyeceği zaman yüzü kıpkırmızı oluyordu.”

Hevesli bir genç Tiranozor Rex olan NASH hayatı macera dolu yaşıyor ve babası Butch ve ablası Ramsey’le rutin bir şekilde uzun boynuzları gütme görevi sırasında ortaya çıkan beklenmedik olaylara bayılıyor.
Pek parlak zekalı değil ve sürüyü takip etmekte biraz zorlanıyor ama afacan çekiciliği ve olumlu tavrı sayesinde her zaman iyi bir dost olarak görülüyor.

Nash’i seslendiren AJ Buckley, “Nash biraz ilgisiz ve bunu anlayabiliyorum ama altından bir kalbi var. Bu benim için bir hayalin gerçekleşmesiydi. Kızımı sinemaya götürerek ‘Baban bir T-Rex, herhangi bir dinozor değil, bir T-Rex. Baban bir süper kahraman!’ diyebildim.” Diyor.


PTERODACTYLLER (Terodaktiller) beş kişilik bir arama ve “kurtarma” ekibidir.
Arkalarına yaslanarak sık sık çıkan amansız fırtınaların dünyanın bu kısmında tüm yıkım işini yapmalarını izlerler ve ardından gidip bu yıkımdan faydalanırlar.
Ama bu uçan avcı-leşçiller Spot’la Arlo’yu gördüklerinde büyük bir sürprizle karşılaşacaklardır.

Film yapımcıları araştırmaları sonunda kanat genişliği 60 santim ila 12 metre arası değişen gerçek Terodaktil fosilleri olduğunu öğrendiler. Arlo’nun 5,5 metrelik boyunu ve bu yaratıkların son derece göz korkutucu olduklarını düşünerek büyük oynamaya karar verdiler.
“İyi Dinozor”da gösterilen Terodaktillerin kanat genişlikleri 9 ila 12 metre arasında.

Terodaktilleri seslendirenler Steve Zahn, Mandy Freund ve Steven Clay Hunter.
Sohn, “Kendilerini Arlo’nun aksine hiç korkmuyormuş gibi gösteriyorlar. Steve Zahn grubun lideri olan ve cidden hiçbir şeyden korkmadığına inanan Thunderclap’ı seslendiriyor.
Steve başta iyiyi oynamak zorunda. Onunla ilk tanıştığımızda yardımcı bir karakteri var. Ama sonra tamamen bambaşka biri oluyor, biraz çılgın biri. Steve bize komik oynama konusunda resmen her şeyi verdi.” diyor.

YIRTICI KUŞLAR Butch’la Tiranozor Rex ailesine ait olan değerli uzun boynuz sürüsüyle beslenirler.
Yırtıcı kuşların – veya Butch’un deyimiyle hayvan hırsızlarının – uzun boyları ve tüylü gövdeleri vardır, bir T-Rex’in gücüyle karşılaştırılamazlar bile.
Ama bir grup yırtıcı kuş büyük bir tehdit oluşturabilir ve bir T-Rex bile onlarla savaşa girmeden önce destek çağırma ihtiyacını duyabilir.

LeFauve, “Bu adamlar çok sağlam. Kesinlikle dalga geçmiyorlar. Arlo’nun bir çocuk olmasını umursamıyorlar. Sadece dövüşmek için dövüşüyorlar ama Arlo onlara karşı koyuyor.” Diyor.

Yırtıcı Kuşları Dave Boat, Carrie Paff, Calum Mackenzie Grant ve John Ratzenberger seslendiriyor.



YILDIZLI GÖKYÜZÜNÜN ALTINDA

Film Yapımcıları Arlo’nun Adımlarını Takip Etmek için Kuzeybatı Amerika’ya Gittiler 

Yönetmen Peter Sohn ve Pixar’ın sanatçılar ve teknik sihirbazlardan oluşan ekibi, doğanın büyüsünü yakalamak ve hepsinden öte ilgi uyandırıcı ve inandırıcı bir hikaye anlatacak renkli karakterleri yaratmak için büyük mesafeler kat ettiler.
Pixar Animasyon Stüdyolarının tüm filmlerindeki bu çaba, derin bir araştırmayla başladı.

Ekip, dinozorların anatomileri ve çocuk psikolojisi için uzmanlara danıştı. Film yapımcıları kendi tonlarını ve tarzlarını geliştirebilmek için “Vadiler Aslanı” gibi Batı filmlerini, “The Black Stallion” gibi Carol Ballard filmlerini, “Arabistanlı Lawrence”, “Top of the Lake” ve “Benimle Kal” gibi pek çok simgeleşmiş filmi referans aldılar.
Ekibin birkaç üyesi Arlo’nun memleketi olarak Kuzeybatı Amerika’yı ziyaret ederek Amerikan nehri boyunca araştırmalar yaptılar.
Juntura, Oregon, Jackson Hole’u çevreleyen bölgeler ve Wyoming’i dolaşarak, film yapıcılarıyla birlikte Arlo’nun kendini çaresizce kaybolmuş bulduğu ortamı yarattılar.

Daha en başından kaybolma teması vardı. Hatta yapımcı Denise Ream, “Araştırmanın en başında Wyoming’e giderken Teton Çiftliğinde ata binmemiz ve Snake nehrinde rafting yapmamız gerektiğini planlamıştık.” Diyor ve ekliyor, “Peter’la birkaç ekip üyesini o dünyaya sokmak için bir gezi düzenledik. Uyarı olmadan her şey olabileceği hissini yakalayabilmek için kaybolmayı umarak oraya gitmiştik.”

Ve oldu da. Yardımcı yapımcı Mary Alice Drumm ekiple at üstünde keşif yaparken ciddi bir yaralanmadan kıl payı kurtuldu.
“Uzun süredir at biniyorduk. Yerde kar olan bir tepeye ulaşmıştık ve tam geri dönmeye karar vermiştik ki atım üşüdü ve toprağın üstünde yuvarlanmaya karar verdi. Ben atladım ama ayağım üzengiye takıldı.” Dedi.

Drumm, 450 kiloluk atın altında kalmadan önce bacağını kurtarmıştı ama bu olay böyle bir ortamda hayatın ne kadar değişebilir olduğunu göstermişti.
Uçsuz bucaksız araziler yönetmen Peter Sohn’a ne kadar küçük olduğunu hissettirdi.
Sohn, “Atlar arazinin o kısmına hiç gitmemişlerdi, bu yüzden kaymamak için buzlu sulara bastıkları sırada ayaklarına dikkat etmemiz gerekti. Çok heyecan vericiydi çünkü vadideki köşeler ve yarıklar yüzünden nereye gittiğimizi bilemiyorduk. Sürekli dönüp durduk, giderek tepeye çıktık ve sonunda Teton Çiftliğinin sırtlarından zirveyi gördük.” Dedi.

Buradaki tehlike hissini Arlo’nun bu açık arazideki macerasına katmak isteyen Sohn, “Gittiğimiz her yerde ikilik vardı: aynı anda hem güzeldi hem de tehlikeli. Tıpkı gün batımı altında heyelanlar gibi.” Diye devam etti.

Film yapımcıları Wyoming’de oldukları sırada Snake nehrinde raftinge de gittiler.
Bu deneyim onlara ilk elden filmdeki nehir sahnelerini yaratma şansı verdi. Ama film yapımcılarını asıl etkileyen şey rehberin nehri okuyarak düşen bir GoPro kamerasını bulması oldu.
Sohn, “Nehri o kadar iyi tanıyordu ki kameranın akıntıyla nereye gitmiş olabileceğini hesaplayabilmişti. Doğayı bu kadar iyi anlamasına gerçekten hayran kaldık.” Dedi.

Gösterinin başında efekt ekibi Amerikan nehrinde ayrı bir rafting gezisine çıkarak Arlo’nun karşılaştığı hızlı akıntıları deneyimlediler.
Efekt denetmeni Jon Reisch, “Sabahın erken saatinde, barajın açılarak nehri hızlandırdığı saatte başladık. Hızlı akıntılar çok çalkantılıydı ve botumuz ters dönerek geri gitti ve kanyonun duvarına çarptı. Sonra akıntının altında çekildik ve sonunda akıntının diğer ucundan çıktık. Bunu yaşadıktan sonra suyun ne kadar güçlü olduğunu hissettik. Bu bilgiyle ve büyük bir ilhamla beraber filmdeki nehir sahnelerini yaratabildik.” Dedi.

Sohn, “Nehir, Arlo’nun uyanmasından ve yolculuğuna başlamasından sonra yüzlerce kilometre ötedeki evine gidebilmesi için araç haline geldi. Aynı nehir, ailesine dönebilmesi için umut verici bir yol oldu. Bu basit kavram bizim temek yapımız oldu: ilk sahnede kıyıya vurdu ve ardından ikinci ve üçüncü sahneler boyunca eve dönmek için savaşmaya başladı.” Diyor.



MCKAY AİLESİ

Film yapımcıları Arlo’nun yuva dediği açık araziye benzer bir ortamdaki hayatı deneyimlemek istediler.
Yapım manejeri Ann Brilz, Oregon’a, film yapımcılarının tatmak istedikleri deneyimi yaşamları haline getirdiklerini bildiği bir ailenin yanına gitmelerini tavsiye etti.

Joe ve Joyce McKay altı çocukları Gabriel, Claire, Luke, Anna Rose, JoAnn ve Martin’le birlikte Juntura’nın hemen dışındaki çiftliklerinde çok yoğun bir yaşam sürüyorlar.
Sohn, “Yolculuğa ‘Şehir Züppeleri’ filminden bir sahne olacağını düşünerek başladım. Ata binerek sürülere bakacağımızı sanıyordum.” Diyor.
Ve devam ediyor, “Ama oraya vardıktan sonra her şey McKay ailesiyle ilgili oldu. Onlar harika insanlar. Yürekleri kocaman. İşleri çok zor. Ama gerçekten çalışıyorlar. Joe sert el sıkışan bir adam. Joyce ise hiç tereddüt etmeden bizi evine buyur etti.”

Film yapımcılarından sadece at üstünde aileye eşlik etmeleri istenmedi, işlere katılmaları da beklendi.
Hikaye denetmeni Kelsey Mann, “Bize ata nasıl bineceğimizi göstereceklerini, bir tabure vereceklerini sanıyorduk. Ama Joe için sadece yapmak vardı. İster ata binmek olsun, ister manevra yapmayı bilmek veya sürüyle birlikte nereye gidilmesi gerekiyorsa oraya gitmek olsun. İşi sizin için hiç kolaylaştırmıyor, sadece işe atlamanızı istiyor.” Dedi.

T-Rex’ler için bu aileden esinlendiler. Joe’nun çocuklarıyla ilişkisi Butch’un Nash ve Ramsey’e karşı dümdüz, direk-yap iletişimine yansıdı.
Kamp ateşi sahnesi de çiftçilerin hikaye anlatma tarzından oluştu. Ama Sohn’a göre en büyük etkiyi yapan şey bu aileyle birlikte geçirdikleri zaman sonucu elde ettikleri genel deneyimdi.

Sohn, “Daha önce yıldızları görmüştüm ama Samanyolunu hiç görmemiştim. Gecenin bir yarısı dışarı çıktım, saat sabahın ikisi veya üçüydü. Herkes uyuyordu. Juntura, Oregon’da şehir ışıkları yok, bir ufuktan öbür ufku görebiliyorsunuz. O geceden önce bunu bilmiyordum. Samanyolunun sadece gökyüzünde küçük bir sıralama olduğunu sanıyordum ama devasaymış. Resmen nefes kesiciydi. Çok duygulandım.” Diyor.

Sohn, “O sabah uyandım ve şöyle düşündüm; ‘Aman Tanrım! Şu hayatın saflığına bakın!” diyor ve ekliyor, “O ailenin yaşam şeklini çok kıskanmıştım. Bu doğayı yenemezsiniz, korkuyu yenemeyeceğiniz gibi. Ama onu aşmanın bir yolunu bulabilirsiniz.”


DINOZORLAR

Dinozorlarla ilgili bir film, özellikle de Pixar Animasyon Stüdyolarının yaptığı bir film, gösterilen dinozorlarla ilgili belirli bir bilgi altyapısı gerektiriyor.
Sohn, “Kemiklere ve fosillere bakmak için bir sürü müzeye gittik. Bu kadar büyük bir şeyi çekmek için ne kadar büyük lensler kullanmamız gerektiği konusunda çok aydınlatıcı oldu.” Diyor.

Denetmen animatör Mike Venturini, ekibinin Los Angeles’tan gelen bir uzmanla çalıştığını söylüyor.
 “Dinozorların anatomileri, etoburlarla otoburlar arasındaki farklar ve hareketleri hakkında konuştuk. Bu da dinozorların ağırlıklarını ve bu hayvanların mekaniklerini anlamamıza yardımcı oldu. Böylece modellerimizi yaparken bunların hepsini göz önünde bulundurabildik.” Diyor.

Yapım tasarımcısı Harley Jessup’e göre film yapımcıları Arlo ve ailesinin özgünlüğünü arttırabilmek için gerçek Apotozorların boyutlarını dikkate almışlar.
Jessup, “Dev boyutunu hayal etmemize yardımcı olabilmesi için Arlo’nun tam boy bir resmini bastık. Arlo 5,5 metre boyunda ve 6 ton ağırlığında. Poppa 14 metre ve Pixar’ın binasından daha uzun. Hikayemiz için T-Rex’lerin boylarını biraz abarttık ve 11,5 ila 15 metre arası yaptık. Butch kilosu da 45 ton oldu.” Diyor.

Film yapımcıları ayrıca gerçek hayvanları incelemek için de geziler düzenlediler.
Venturini, “Fillerin nasıl hareket ettiklerine baktık. Onlar en büyük memeliler, bu yüzden ayaklarını atışları çok bilgilendirici oldu. Bunları özgün bir şekilde yakalayabildik. Ardından dinozorlarımızın seyirciler tarafından duygusal olarak biraz daha anlaşılabilir olması bakımından onlara insan karakterleri ekledik.” Diyor.

Karakter denetmeni Michael Comet’e göre ekip zürafaları da incelemiş. Comet, “Onları elimizle besleyebildik. Onları hareket halinde izledik ve boyunlarını nasıl hareket ettirdiklerini öğrendik.” Dedi.

YAKIN BAKIŞ

Film Yapımcıları Nefes Kesici Bir Dekor Yaratabilmek İçin Her Şeylerini Ortaya Koydular

Film yapımcıları araştırdıkları arazileri tam kapsamlı olarak yakalamak istediler.
Yapım tasarımcısı Harley Jessup’a göre Kuzeybatı Amerika’daki deneyimleri sadece doğanın gücünü değil, güzelliğini de gösteriyor. “Bölgede Jackson vadisinden Tetons’a, muhteşem gayzerlerden Yellowstone şelalelerine kadar pek çok çeşitli ve harika araziler var. Montana’nın çayırlarını ve Wyoming’in Kızıl Çölünü inceleyerek hepsini Arlo’nun yolculuğuna kattık.” Diyor.

Doğanın güzelliğinden ve gücünden etkilenmeleri film yapımcılarının doğayı sadece Arlo ve Spot için bir dekor olarak değil, başlı başına bir karakter yapmalarına sebep oldu.
Yönetmen Peter Sohn, “Titrek Kavakların altın ve kırmızı renkleri olağanüstüydü. Ve pamuk kavakları. Daha önce böyle bir şey görmemiştim.” Diyor ve ekliyor, “Arazi o kadar büyük ki kendinizi ufacık hissediyorsunuz. Grafik açısından o kadar basit bir yer ki dinozor gibi dev bir hayvanın kendini küçük hissetmesi için harika.”

Arlo ve Spot, maceraları sırasında, göründüklerinden daha kavgacı olan Yırtıcı kuşlar, hayran alamet olmayan Paleontlar gibi çok çeşitli kötü karakterlerle karşılaşıyorlar.
Ama en büyük zorluk doğanın kendisinden geliyor; sel baskınları, ani hava değişimleri, acımasız olmadan çağlayan nehir ve ana karakterleri daha önce hiç olmadığı gibi sınayan zorlu patikalar.
Doğa bu hikayede anahtar rol oynadığı için film yapımcıları muhteşem görünmesi gerektiğini biliyorlardı.
Bu dünyanın Arlo’nun önünde duran büyük yolculuğu, nefes kesici güzellikleri ve tabiatındaki riskleri uygun bir şekilde göstermesi gerekiyordu.

Fotoğraf-Işıklandırma yönetmeni Sharon Calahan araştırma gezilerinin Sohn’a ve ekibin geri kalanına ilham vererek filmdeki ortamları yeni boyutlara ulaştırmalarını sağladığını düşünüyor.
“Daha en başlardan duyduğumuz kelime ‘içtenlikti’. İçtenlik ve özgünlük hissetmek istiyorlardı. Kişisel deneyimlerimden çok fazla şey kullandım. Dünyanın o kısmında yürüyüş yaparak, resim yaparak ve doğayı hissederek çok zaman geçirdim. Filmi duygusal olarak desteklemek istedik. Bu sadece ışıklandırmayla alakalı değil. Havanın, renklerin, her şeyin size nasıl hissettirdiğiyle de alakalı.”

Tutkulu bir doğa ressamı olan Calahan, filmin görüntüsüne ilham veren manzaraları çizmek için sayısız saat harcadı.
Yapımcı Denise Ream, “Geçen gün filmden bazı karelere bakıyorduk ve tablolarından bazılarına olağanüstü şekilde uyduğunu gördük.” Diyor.

Sohn’a ilham veren film yönetmenleri Carroll Ballard (“The Black Stallion”) ve David Lean’ın (“Arabistanlı Lawrence”) yanı sıra, film editörü Stephen Schaffer’da, ACE, “İyi Dinozor”a tablo gibi bir görüntü katmaya yardımcı oldu.
“İlk sahneden çıkıp ikinciye girerken Arlo ve Spot nehre düşüyorlar. Arlo uyandığında nerede olduğunu bilmiyor. Bu yapma şekli de Arlo’nun kafa karışıklığını ve zihin durumunu arttırıyor.”

Set denetmeni David Munier, “Peter [Sohn] sonsuzluğu gördüğünüz ve kameranın karakterlerle birlikte hareket ettiği sinematografilere bayılıyor. Yakalamak istediğimiz his de işte buydu.” Diyor.

Karakterler daha karikatürize bir tarzda tasarlansalar da filmin komedi tarafını destekleyecek şekilde hazırlandılar.
Film yapımcıları ortamın gerçekçi bir his vermesini ve seyircilerin Arlo’nun macerasındaki tehlikelerle bağlantı kurabilmelerini istiyorlardı.
Ama foto gerçekçi değildi.
Munier, “Setlerimiz tamamen tasarlanmıştı. Her ne kadar arka planda gerçek dünya verileriyle başlamış olsak da tasarladığımız bir görüntü, bir tarz vardı. Pamuk kavakları veya Titrek kavaklar gerçek ağaçlar olabilirlerdi ama biz onlara kendi şekillerimizi, kendi sanatçı sunumlarımızı katmak istedik.” Dedi.

Yapımcı Denise Ream, “Küçük biçimlemelerle doğanın gerçekliğini yakalama arasındaki dengeyi sağlamak son derece ilginç bir iş. İçine aktardığımız detaylar muazzam. Ve hepsine farklı açılardan yaklaştık. Bunu kilometrelerce öteden bile görebilirsiniz.” Diyor.

Sohn, “Parkta yürüyüş gibi görünmesini istemedik. Bu dünya çok büyük – bir dinozor için bile.” Diyor.


İŞ BÜYÜYOR

Amaç muazzamdı. Böyle bir araziyi yaratma, ona özgün ve inanılır bir hava verme fikri son derece yorucu.
Sohn, “Bilgisayar grafiklerinde her şeyi tek tek yapmanız gerekir. Hiçbir şey bedavadan gelmez. Yani eğer sizden üç metre uzaktaysa bunu ayarlamanız gerekir. Üç kilometre ötedeyse bunu da ayarlamanız gerekir.” Diyor.

Calahan’a göre genelde film yapımcıları kahraman set olarak bilinene yatırım yaparak zamanın büyük bölümünü kameraya yakın olan elementler için ayırıyorlar. Set uzantısı dediğimiz bunu ötesindekilere donuk tablo olarak ulaşılıyor. Calahan, “Bu tablolar güzel olsalar da zaman alabiliyorlar ve kamerayı oynatmak açısından kısıtlayıcı olabiliyorlar. Aynı zamanda mat boyanmış elementleri daha iyi kaynaştırabilmek için belirli bir sahneyi aydınlatmayı zorlaştırıyorlar.” Diyor.

Onlar da istediklerine ulaşabilmek için daha iyi bir yol bulmak üzere Pixar’ın teknik profesyonellerine başvurmuşlar.
Teknik denetim yönetmeni Sanjay Bakshi, “Prosedür tekniklerine baktık. Wyoming için arazi verilerini indirmeyi başardık. ABD Jeoloji incelemesinde tüm Birleşik Devletler için çoğu hava fotoğraflarından çıkartılan yüksek arazi verileri bulunuyor. Bizim yaptığımız prosedür sisteminin temelini de buradaki yükselti verileri oluşturuyor.” Dedi.

Bakshi ve ekibi bu uydu resimlerini indirerek prosedür olarak araziye bitki örtüsü de ekledi.
“Bilgisayarda ağaçların ne kadar yeşil olmaları gerektiğini gösteren kilometrelerce uzunlukta veri bulunuyordu. Kahverengi mi, toprak mı, mavi su mu var, hepsi. Bu da Peter’a dünyayı büyük ve gerçek gösterebilmemiz için istediği yönde çekim yapabilme şansı verdi.”

Film yapımcılarının arka plana dair gösterdikleri çaba kameranın hareketine ve ışıklandırmaya daha fazla esneklik kazandırdı.
Jessup, “Ön plan ve orta plan her zaman elle hazırlandı. İşimiz bittiğinde arazi modellerimiz tamamen eşsizdi ve sanatçılar tarafından yapılmıştı ama yine de jeolojik özellikleri bakımından özgünlerdi.” Diyor.

Munier’e göre sanatçılar ağaç kütüphanesini çevreye uygun olarak oluşturmuşlar.
Munier, “Bir sürü destek direği, pamuk kavağı, alaçam ve beyaz çam ekledik. Titrek kavakların görüntülerini çok sevdik çünkü çok hareketliydiler. Bu yüzden yaprakları biraz hareket ediyorlarmış gibi tasarladık.” Diyor.

Ağaçlara ve diğer bitki örtüsüne hareket getirmek de simülasyon ve kalabalık denetmeni Gordon Cameron ve ekibinin göreviydi.
Cameron, “Yaklaşık 270 farklı bitkimiz ve önceden hazırlanmış 15 rüzgar seviyemiz vardı. Bu ağaçlar için 600 karelik tam simülasyon döngü oluşturduk. İstediğimiz görüntüyü alabilmek için bu elementlerin üstünde bir katman ekleyebiliyorduk.” Diyor.

EN İYİ ÇEKİM

Kamerayı istedikleri gibi hareket ettirme özgürlüğü sağlayan film  yapımcılarının önce filmi nasıl çekeceklerine karar vermeleri gerekiyordu. Fotoğraf-Kamera yönetmeni Mahyar Abousaeedi’e göre kamera kompozisyonundan lens seçimine, kamera yerleşiminden karakter sahnelemesine kadar verilecek bir sürü karar vardı.
Bu kararlar sayesinde hikaye anlatımı oluşacaktı. Örneğin Arlo filmin başında evinde güvendeyken kamera yumuşak ve sabit bir şekilde evin güvenliğini yansıtıyordu.
Ama yolculuğu başladıktan sonra film yapımcıları hareketli kamera çekimine geçtiler.
Abusaeedi kameranın bazen elle tutulduğunu ama bu aktif operasyonun Arlo’nun belirsizliğini yansıttığını söylüyor.

ABD Jeoloji verileri sayesinde olasılıklar sonsuz.
Abousaeedi, “İşimizin en iyi kısımlarından biri bütün setlerin hazır halde bulunduğunu bilmek. Nerdeyse dinozorumuzu herhangi bir ortama atarak kamerayı çevirip çekmeye başlayabiliriz ve sonunda güzel arazi görüntülerine sahip olabiliriz. Böyle bir esnekliğe sahip olunca en sevdiğimiz açıyı bulmak zor oluyor.” Diyor.

Ama Abousaeedi önceliğin her zaman Arlo’nun yolculuğu olduğunu söylüyor ve ekliyor, “Filmin anahtar çekimlerinden biri tepede durarak sonsuz görünen sıradağların arasında kaybolan nehre bakarken ne kadar yalnız ve kaybolmuş göründüğünü hissettirmekti. Bu yolculuğun ağırlığını resmen hissedebiliyorsunuz. Önünde uzun bir yol var. Film boyunca seyircilere doğanın ne kadar güzel olduğunu ve önünde ne kadar zorlu bir yol olduğunu gösteren anahtar sahnelerimiz var.”



BULUTLU GÖKYÜZÜ

Film yapımcıları hayal ettikleri muhteşem manzaralara ulaşma konusunda doğru yol üstünde olduklarını anladıktan sonra çıtayı –resmen- biraz daha yükseltiyorlar.
Calahan’ın yapımın başından beri tek bir isteği vardı. “Yere bir sopa çaktım ve ‘Bu filmde %100 hacimli bulutlar olmasını istiyorum.’ Dedim. Doğa ressamları dışarı çıkıp resim yapmayı seviyorlardı, bu yüzden epey zamanı bulutlara bakarak geçirdik.” Dedi.

Bulutlara bağlı kalmak, Pixar’ın hattında büyük bir değişim demek oluyordu ama tam çaplı geniş arazi çekimleri ve fırtınalı sahnelerin dahil olmasını bekleyen Calahan sonucun çabaya değeceğini de biliyordu. “Bulutları boyamak yoğun bir iş gerektiriyor ve neredeyse her sahnede varlar, ayrıca bu fırtına bulutları neredeyse filmde kötü karakter gibiler. Onlara da diğer karakterler gibi davranılması gerek.” Dedi.

Ekip, bir sürü teknik ayarlama sonrasında Calahan’a istediği bulutları verebildi.
Calahan, “Bu bulutlar ayarlanabiliyorlar ve onları aydınlatabiliyoruz ki daha önce böyle bir şeyi yapamıyorduk. Bunlar çok güzeller.” Diyor.

Calahan’ın söylediğine göre ekip Pofuduk olarak bilinen çeşitli türde kümülüs bulutları dahil olmak üzere, küçük bir bulut kütüphanesi oluşturdu.
Bu da kendileri için en büyük iş atı görevi görecek. Ayrıca her çekim için katman kullanılabilecek ve ayarlanabilecek çok sayıda şekil ve model de hazırladılar.
Bakshi, “Arazileri aydınlatan aynı ışıklar bulutları da aydınlatıyorlar. Çok iyi entegre oldular ve dünyayı daha gerçekçi hissettiriyorlar.” Diyor.

Ream, “Sonunda bulutlara yaklaşımımız geçmişte kullandığımız mat tablolardan çok daha etkili oldu. Yani Pixar’da bulut yapma şeklimizi değiştirdik. Bulutları da diğer her şey gibi çekebiliyoruz. Üç boyutlular ve gerçek gölgeleri var. Zaten zengin ve güzel olan ortama daha fazla şey katıyorlar.” Diyor.

DETAYLAR, DETAYLAR

Kapsamlı arazileriyle “İyi Dinozor”un tüm dış setleri film yapımcıları için bir sürü zorluğun beraberinde fırsat da getirdi.
Efekt denetmeni Jon Reisch, “Bu Pixar tarihinde yapmış olduğumuz en büyük efektlere sahip. Genelde bir filmin çekimlerinin yaklaşık %30’u efekt çekimi olur. Ama “İyi Dinozor”da bunun iki katı. Filmin %60’ı, yani yaklaşık 1500 çekimin 900’ü efekt departmanının çalışmaları tarafından yapıldı.” Diyor.

Bununla beraber tüm çevresel elementlerin ve kalabalıkların simülasyonu da var.
Simülasyon ve kalabalık denetmeni Gordon Cameron, “Hiçbir filmde bu filmde olduğu kadar çok şey hareket ettirmemiştik. Bütün bitki örtüsü, otlar, yapraklar, çalılar ve kalabalıklar; yani yüzlerce ateş böceği, bisodonlar, kuşlar. Herhalde gösterinin %99.5’ğunda aktiftik.” Diyor.

Yağmurdan nehirlere, sel baskınlarından yollarına çıkan her şeyi yok eden dalgalara kadar bu filmdeki tüm doğal fenomenlerin arkasında Reisch ve ekibi bulunuyor.
Ayrıca Arlo’ya Spot’un, sandıklarından çok ortak yönleri olduğunu fark ettiklerindeki sevecen anları gibi sessiz sahneler de bulunuyor.
Reisch, “Önemli duygusal bir anda Arlo ve Spot ölen aile fertleriyle ilgili hikayelerini paylaşmaya çalışıyorlar. Kuma ailelerini temsil edecek daireler çizerek iletişim kuruyorlar. Kumu ittirip durmaları aslında çok ince bir efekt ama yapması epey zor. Filmde en sevdiğim sahnelerden biri bu. Doğru olabilmesi için ustalık ve detaya dikkat gerekiyor, özellikle de saklanacak bir yerin olmadığı statik çekimde.” Diyor.

Yağmur çekiminde farklı bir beceri gerekiyordu.
Fethedilecek o kadar çok yağmur efekti olunca bu işe sistematik olarak yaklaştılar.
Reisch, “Filmde yaklaşık 400 yağmur çekimi olunca ışıklandırma sanatçılarımızın çabucak ayarlayabilecekleri bir sistem bulmamız gerektiğine karar verdik. Ama aynı zamanda görüntüdeki derinlik hissini arttırarak düz ve bilgisayar grafiği gibi görünmemesini istedik. Bunu başarmak için her dizinde kameradan farklı mesafelere katman katman birkaç yağmur kutusu koyduk. Bu yağmur kutuları hafif çiseleme veya sağanak yağış gibi önceden ayarlanmış yağmur görüntüsüyle dolu, havada duran kutulardı. Efekt sanatçılarımız çabucak bu kutulardaki farklı etkileri birleştirerek sahne için gereken hava durumunu yaratabiliyorlardı ve ışıklandırma sanatçılarımız da istediğimiz derinliği verebilmek için her kutunun aydınlatmasını ayrı ayrı değiştiriyordu.

Efekt ekibi filmde görünen pek çok nehir sahnesindeki eşsiz görüntülere ulaşabilmek için hareket eden dev su kütleleri oluşturarak bir nehir kütüphanesi de hazırladılar.
Reisch, “Bu bizim için yeni bir yaklaşımdı, özellikle de nehir gibi katmanlı ve karmaşık bir efekt olduğunda. Ama filmde 200 tane nehir çekimi olduğu için ekrana bunu mümkün olduğunca yansıtmamız çok önemliydi.”

Reisch, “Su her zaman yapılacak en zor efektlerdendir. Bunun en büyük sebebi dinamiği, suyun hareketinin nasıl taklit edileceği, suyun görünüşünü tanımlayacak ışıklandırma ve gölgelendirilme için özel bir bilginin gerekmesidir. Ve herkes suyu çok iyi tanıdığı için seyirci yanlış yaptığınızı hemen anlayacaktır. Bu yüzden sürecin en önemli kısmı sürekli olarak referansa bakarak doğada olduğu gibi gerçek göstermeye çalışmaktı.” Diyor.

Sel baskınları ekibin doğru görüntüsü sağladığının en büyük göstergesi. Calahan, “Sinematik kalitede bir görüntü elde etmeye çalışıyorduk. Renklerin çoğunu eleyerek kontrast ve aydınlatma yönlerinden daha monokrom, daha yoğun bir şey istedik. Karanlık oldu ve bir sürü yağmurla hareket geldi. Oldukça güçlü oldu.” Diyor.

Sohn, “Bu korkak, beceriksiz dinozoru aldık ve doğanın karşısına getirdikleriyle baş etmesi için ormanın ortasına atıverdik. Doğa bu yolculuğuyla paralel gidiyor. Tıpkı hızla çağlayan bir nehir gibi Arlo da ağır engelleri aşıyor. Spot’la yakınlaşıp onunla barış yaptığında da nehir bir anda duruluyor.” Diyor.



MÜZİKTEKİ MACERALAR

Besteciler Arlo’nun Yolculuğunu Sıra dışı Enstrümanlarla Güçlendiriyorlar

İyi dinozor, Arlo’yu ve seyircileri duygusal bir kendini bulma yolculuğuna çıkartıyor.
Film yapımcıları bu hikayeyi doğanın gücünü, ilgi uyandıran karakterleri ve hayal gücüne etki eden müziği kullanarak daha az diyalogun olduğu yeni bir yöntemle anlatmaya çalışıyor.
,Akademi Ödülü® sahibi besteci Mychael Danna ve Emmy® adayı besteci Jeff Danna bir ekip oluştururken Oscar® adayı ses tasarımcısı Craig Berkey de film için doğa seslerini yakalamak üzere dağlık Kanada’da çalıştı.
Denise Ream, “Müzik ve ses tasarımı bu sarmal deneyimi arttırmak için çok önemliydi. Hikayeye doku kattı ve geliştirdi.” Diyor.

Peter Sohn, “Bu bir dinozor filmi, bu yüzden müziğin de büyük olması gerek. Ama bu aynı zamanda klasik bir oğlanda köpeğinin eve doğru yolculuğa atılma hikayesi. Bu da duyguların kucaklanması için belirli bir hissiyat gerektiriyor. Mychael ve Jeff bir an tatlı ve umutluyken bir anda güçlü ve kuvvetliye dönüşen temaları yaratma konusunda çok başarılı sanatçılar. Ve bunu çok eşsiz bir şekilde yaptılar.” Diyor.

Kardeş olan besteciler de ilham almışlardı.
Mychael Danna, “Pixar animasyon konusunda çıtayı yükseltiyor, hayal gücü konusunda çıtayı yükseltiyor. Bu yüzden farklı bir şey yapmak istedik. Geleneksel enstrümanlarla melodi merkezli bir yaklaşımı alternatif dünya müzik enstrümanlarıyla karıştırdık. Hikayeye yardım etmesi için tarih ve coğrafya olarak her yerden enstrüman aldık.” Diyor.

Enstrümanlar arasında klasiklerin yanı sıra hiç beklenmedik telliler, vurmalılar ve nefesliler bulunuyor.
Jeff Danna, “Buzuki, mandoline benzer uzun boyunlu Yunan enstrümanı, Türk darbukası, İran sazı ve Harpolek isimli bir İskandinav enstrümanı gibi ilkel veya folklor sınıfında bir sürü sıra dışı telli gitar enstrümanı kullandık. Orkestranın rafine dünyasına sokuldukları zaman çok ilginç oldular. Filmin çoğunda yaklaşımımız beklenen ve standart şeyler üzerineyken bu bir anda tıpkı filmde olduğu gibi başka yönlere giriyor.” Diyor.

Spot’u ve bir zorlayıcı karakterini müzikle eşleştirmekte zorlanmışlar. Spot’un Arlo’nun karakterine zıt olan çılgınlığını yansıtacak bir tema olarak derin bir ses veren basit bir flüt olan tahta nefesli çalgıda karar kılmışlar.

Jeff Danna, “Arlo’nun korkusu için bir ses istedik. Bu yüzden Slovakyalıların çoban flütü olan Fujere isimli bir enstrüman kullandık. Bu da Arlo’nun bu korku dolu anlarda aklından geçenler karanlık şeyleri temsil eden büyük, uzun ve flüt.” Diyor.

Danna’lar Arlo için film boyunca yerinde kalan bir tema tasarladılar. Mychael Danna, “Doğduğunda hassas, tek bir enstrüman müziği vardı. Korku, kayıp ve özgüvenle karşılaştığında da tema gelişti, derinleşti ve sonunda dağ zirvelerinde mutluluk içinde dört nala giderken tam orkestralı bir müziğe dönüştü.” Diyor.

Bit pazarından aldıkları bir oyuncak piyanoyla bilinçli olarak akordu bozulmuş bir tam boy piyano kullandılar.
Mychael Danna, “Biz buna kilise bodrumu piyanosu diyoruz. Bu benim çaldığım eski, yıpranmış bir piyano ve filmde uyacak muhteşem bir yuva hissiyatı veriyor. Arlo’nun o güzel, sıcak, sevgiyle dolu evini, kayıplar yaşadığı ama sonunda sevgiyi tekrar bulduğu ama bunu farklı, yetişkin bir dinozor olarak bulduğu bu yuvayı anlatacak bir müzik yaratma da çok yardımcı oldu.” Diyor.

Danna sözlerine şöyle devam ediyor, “Ortada muazzam, akıllara zarar güzellikte bir kurulum var. Manzara hikaye anlatımının çok önemli bir kısmı. Dinozorların evlerde yaşadıkları ve insanların küçük hayvanlar gibi ormanda yaşadığı bir dünya. Her ne kadar bir dinozorla tek kelime konuşamayan bir çocukla ilgili olsa da aslında hepimizi anlatıyor. Bu karakter hikayesinde hepimizin bağlantı kurabileceği gerçek bir insan unsuru var. Pixar’ın da bu yönünü seviyorum işte, bütün o karmaşanın ve müziklerin arkasında hepimizi derinden etkileyecek hikayeler var.” Diyor.




FİLM YAPIMCILARI HAKKINDA

PETER SOHN (Yönetmen/Hikaye)

Eylül 2000’de Pixar Animasyon stüdyolarına katıldı ve Akademi Ödülü® alan “Kayıp Balık Nemo” için hem sanat, hem de hikaye bölümlerinde çalışmaya başladı.
Sohn daha sonra “İnanılmaz Aile” filmi için sanat, hikaye ve animasyon departmanlarına geçiş yaptı.
Parr ailesinin anime fertlerine odaklandı ve film için pek çok unutulmaz sahne üzerinde çalıştı.
Ayrıca bir başka Oscar® sahibi olan 2008 sinema filmi “Vol-i”nin hikaye sanatçısı olarak çalıştı.
Yapımcı Kevin Reher’la birlikte Pixar’ın kısa filmi “Partly Cloudy” üzerinde çalışmalarından sonra Pixar’daki ilk yönetmenlik çıkışını yapmış oldu.

Sohn, film yapımcısı olarak katkılarının yanı sıra Pixar’ın pek çok sinema filminde seslendirme de yaptı.
“Ratatuy” filminde Emile karakterini ve “Sevimli Canavarlar Üniversitesi”nde Scott “Squishy” Squibbles seslendirdi.

Sohn Pixar’dan önce Warner Bros.’ta “Ratatuy” yönetmeni Brad Bird’le birlikte “Demir Dev” üzerinde ve Disney TV’de çalışıyordu.
New York’ta büyüdü ve Kaliforniya Sanat Enstitüsüne (CalArts) gitti. Sohn şu anda Bay Area’da yaşıyor.


DENISE REAM (Yapımcı)

Ekim 2006’da Pixar Animasyon Stüdyolarına Akademi Ödülü® kazanan sinema filmi “Yukarı Bak” filmi için yardımcı yapımcı olarak katıldı.
Ardından yönetmen John Lasseter’la birlikte çalışarak 2011’de “Arabalar 2” filmini çekti.

Ream kariyerine Los Angeles’ta düşük bütçeli sinema filmlerinde, müzik videolarında ve endüstri filmlerinde yapım asistanı olarak başladı. Ardından Industrial Light & Magic sonrasında kurulup 65MM efektlerinde uzmanlaşmış olan bir görsel efekt şirketi Boss Film stüdyolarında bir iş alarak yapım dünyasına daldı.
Ream Boss’ta alım sorumlusu olarak başladı ve reklam yapımcısı olarak bitirdi.

Ream, Boss’ta beş yılını geçirdikten sonra Industrial Light & Magic’te çalışmaya başlayarak 13 yılını yapımda geçirdi.
Reklam bölümünde yapımcı olarak çalışmaya başlamasından kısa süre sonra sinema filmlerine geçti. Oradaki görev süresinde “Günışığı”, “Silici”, “Derin Darbe”, “Amistad”, “The Adventures of Rocky & Bullwinkle”, “Harry Potter ve Felsefe Taşı”, “Zaman Ötesi” ve “Güneşin Gözyaşları” gibi pek çok projede görsel efektler ve animasyon yapımcısı olarak çalıştı.

Ream aynı zamanda “Yıldız Savaşları Bölüm 3: Sith’in İntikamı” filminde de  görsel efektler ve animasyon başyapımcısı olarak çalıştı ve ILM’deki son yılını “Görevimiz Tehlike 3”, “Karayip Korsanları: Ölü Adamın Sandığı”, “Sudaki Kız” ve “Transformers” filmleri için yapım sorumlusu olarak geçirdi.

Los Angeles’ta doğup büyüyen Ream, Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesinde İngiliz Edebiyatında dört yıllık diplomasını aldı. Şu anda Mill Valley, Kaliforniya’ya yaşıyor.

JOHN LASSETER (Başyapımcı)

Yaratıcı bir şekilde Walt Disney Animasyon Stüdyoları, Pixar Animasyon Stüdyoları ve Disneytoon Stüdyolarındaki tüm filmleri ve projeleri takip etmenin yanı sıra Walt Disney Imagineering’in çeşitli aktivitelerine de katılıyor.

Lasseter ilk sinema yönetmenliği çıkışını 1995’te yapılmış olan ilk sinema uzunluğundaki bilgisayar animasyonu filmi olan “Oyuncak Hikayesi” filmiyle yaptı ve “Oyuncak Hikayesi” ekibindeki başarılı liderliğiyle Özel Başarı Oscar® ödülü aldı.
O ve senaryo yazarları ekibinin geri kalanı En İyi Orijinal Senaryo dalında Akademi Ödülü® adaylığı alırken bu kategoriye ilk defa bir animasyon filminin girişini sağlamış oldular.
Lasseter aynı zamanda “Bir Böceğin Yaşamı” (1998), “Oyuncak Hikayesi 2” (1999), “Arabalar” (2006) ve “Arabalar 2” (2011) filmlerinin yönetmenliğini yaptı.

Lasseter Walt Disney Animaston Stüdyolarının Oscar® kazanan filmleri “6 Süper Kahraman” (2014) ve En İyi Orijinal şarkı dalında (“Let İt Go”) Oscar ödülü kazanan “Karlar Kraliçesi” (2014) filmlerinin de baş yönetmenliğini yaptı.
2006’da iki animasyon stüdyosunun da yaratıcı gözetmenliğini alan Lasseter, Walt Disney Animasyon Stüdyolarının sinema filmleri olan “Bolt” (2008), “Prenses ve Kurbağa” (2009), “Karmakarışık” (2010), “Winnie the Pooh” (2011) ve “Oyunbozan Ralph” (2012) filmlerinde baş yapımcılık yaptı.
Ayrıca Disneytoon Stüdyo filmleri olan “Tinker Bell ve Korsan Peri”, “Uçaklar 2: Söndür ve Kurtar” ve “Tinker Bell ve Canavar Efsanesi” filmlerinde baş yapımcılık görevini üstlendi.

Lasseter “Sevimli Canavarlar” (2001) filminden bu yana stüdyonun yedi Akademi Ödülü® sahibi olan “Kayıp Balık Nemo” (2003), “İnanılmaz Aile” (2004), “Ratatuy” (2007), “Vol-i” (2008), “Yukarı Bak” (2009), “Oyuncak Hikayesi 3” (2010)”, “Cesur” (2012) filmlerinin yanı sıra bu yılın hiti olan “Inside Out” gibi tüm Pixar filmlerinin baş yapımcılığını üstlendi.
Pixar filmleri bu güne kadar 9,5 milyar dolarlık hasılat elde ederek 15 filmin 14’ünde birinci sırada açılış yaptı.

Lasseter Pixar’ın “Luxo Jr.”, “Red’s Dream”, “Tin Toy” ve “Knick Knack” gibi ilk kısa filmlerinin de yönetmenlik ve animasyon grevlerini üstlendi. “Luxo Jr.” 1986’da Akademi Ödüllerine® En İyi kısa Animasyon Filmi olarak aday gösterilen ilk üç boyutlu bilgisayar animasyon filmi oldu.
“Tin Toy” 1988’de En İyi kısa Animasyon Filmi dalında Akademi Ödülü® alan ilk bilgisayar animasyon filmi oldu.
Lasseter daha sonra stüdyonun çıkardığı kısa filmlerin hepsinde başyapımcılığı üstlendi.
Bu filmler arasında Akademi Ödülü kazanan “Geri’s Game” (1997) ve
“For the Birds” bulunuyor.
Ayrıca La Luna” (2011), “The Blue Umbrella” (2013) ve “Inside Out” filminden önce yayınlanacak olan Pixar’ın yeni kısa filmi “Lava” ve “İyi Dinozor” filminden önce yayınlanacak olan “Sanjay’s Super Team” bulunuyor.
Ayrıca Walt Disney Animasyon Stüdyoları kısa filmlerinin de baş yapımcılığını üstleniyor ve bu filmler arasında kısa film dalında Oscar® ödülü kazanan “Feast” (2014) ve “Paperman” (2012) filmlerinin yanı sıra “Get a Horse!” (2013) ve yeni kısa film olan “Frozen Fever” da bulunuyor.

Walt Disney Imagineering’deki Baş yaratıcı danışman göreviyle birlikte
sevilen karakterlerinin yaratılmasında ve 2012’de Disneyland’in Kaliforniya Macera Parkı olarak açılan 48 dönümlük devasa misafir tatil köyünde Radiator Springs ve Arabalar Diyarı gibi bölümlerin hayata geçirilmesinde büyük rol oynadı.

Lasseter 2009’da 66. Venedik Uluslar Arası Film Festivalinde Hayat boyu başarılarından ötürü Altın Aslan ödülüyle onurlandırıldı.
Ertesi yıl Amerika Yapımcılar Derneğinin David O. Selznick Sinema Film Başarı Ödülünü almayı başaran ilk animasyon filmi yapımcısı oldu. Lasseter’ın diğer başarılarının arasında 2004’te Amerikan Film enstitüsünün onur belgesi olan Sanat Yönetmenleri Derneği sinematik görüntü ödülüne olağanüstü katkıları bulunuyor.
Ayrıca 2008’de kariyer başarısı ve animasyon sanatına katkılarından dolayı ASIFA-Hollywood’dan Winsor McCay Ödülü de aldı.

Lasseter, 1986’da Pixar’ın kurulmasından önce Lucasfilm Ltd.’nin bilgisayar bölümünün bir üyesiydi ve burada ilk karakter bazlı üç boyutlu bilgisayar animasyonu olan “The Adventures of André & Wally B” filmini ve 1985’te Spielberg yapımı olan “Genç Sherlock Holmes” filmindeki bilgisayar animasyonu olan Cam Şövalye karakterini tasarlayarak canlandırdı.

Lasseter, Kaliforniya Sanat Enstitüsündeki karakter animasyon programında açılış töreni sınıfındaydı ve 1979’daki filmiyle diplomasını aldı.
CalArts öğrenci filmleri olan “Lady and the Lamp” (1979) ve “Nitemare” (1980) filmleriyle iki kere Öğrenci Akademi Ödülü adaylığı kazandı.
İlk ödülünü 5 yaşındayken, Whittier, Kaliforniya’daki Alışveriş Marketi modelinden kazandığı 15 dolarla elde etti. Bu da Başsız Süvarinin pastel boya çizimiydi.


LEE UNKRICH (Baş Yapımcı)

Pixar Animasyon Stüdyolarında Akademi Ödülü® kazanmış bir yönetmen ve baş makale ile düzenleme başkan yardımcısı.
 “Sevimli Canavarlar Üniversitesi” filminde baş yapımcılık yapmıştı ve şu anda Disney•Pixar’ın gelecek filmi olan “Coco” filmini yönetiyor.

Unkrich Pixar’a En İyi animasyon filmi dalında ilk Oscar® ödülünü kazandıran 2003 filmi “Kayıp Balık Nemo” için yardımcı yönetmenlik yaptı. Disney•Pixar’ın büyük beğeni toplayan hasılat rekortmeni “Oyuncak Hikayesi 3” filminin yönetmeni olarak En iyi Animasyon filmi dalında Akademi Ödülü® kazandı.
Ayrıca bu filmdeki hikayesiyle En iyi Senaryo dalında Akademi Ödülüne® aday gösterildi. Unkrich kazandığı Oscar’ın yanı sıra En iyi animasyon filmi dalında Altın Küre® ve yine En iyi animasyon dalında British Akademi Film ve Televizyon Sanatlarından (BAFTA) ödül aldı.

Unkrich Pixar’a 1994’de katıldı ve gelişinden itibaren neredeyse yapılan tüm animasyon filmlerinde yaratıcılık konusunda çeşitli anahtar roller aldı. “Kayıp Balık Nemo” filminin yardımcı yönetmenliğinden önce “Sevimli Canavarlar” filminin ve Altün Küre® ödüllü “Oyuncak Hikayesi 2” filmlerinin yardımcı yapımcısıydı.
Pixar kariyerine “Oyuncak Hikayesi” filminin editörü olarak başladı ve “Bir Böceğin Yaşamı” filminde denetmen film editörlüğü yaptı.
Unkrich editörlük becerilerini çeşitli Pixar filmlerinde göstererek “Kayıp Balık Nemo” filmindeki denetmen film editörlüğüyle de kanıtlamış oldu.

2009’da Unkrich ve diğer Pixar yönetmenleri 66. Venedik Uluslar Arası Film Festivalinde Hayat boyu başarı ödülü olarak Altın Aslan kazandılar.

Unkrich, Pixar’a katılmadan önce editör ve yönetmen olarak televizyonda çalıştı.
1991’de ödül kazanan çok sayıda kısa film yönettiği güney Kaliforniya Sinema-Televizyon üniversitesinden mezun oldu.

Chagrin Falls, Ohio yerlisi olan Unkrich, gençliğinin büyük bölümünü Cleveland Playhouse’ta oyunculuk yaparak geçirdi.
Şu anda karısı ve üç çocuğuyla birlikte Marin vilayeti, Kaliforniya’da yaşıyor.

ANDREW STANTON (Baş Yapımcı)

1990’dan beri Pixar Animasyon Stüdyolarının büyük yaratıcı gücü rolünde ve şirketin elit bilgisayar animasyon öncüleri arasına katılan dokuzuncu çalışan.

Şu anda başkan yardımcısı olarak yaratıcılığını çeşitli girişimler yürütüyor ve stüdyoda yapılan tüm filmleri ve kısa filmleri denetliyor.
Stanton yazdığı ve yönettiği Akademi Ödüllü® Disney•Pixar sinema filmi “Vol-i” ile En iyi orijinal senaryo dalında Oscar®a aday gösterildi.
Stanton 15 Haziran 2016’da gösterime giren Pixar sinema filmi “Kayıp Balık Dory”nin de yönetmenliğini yaptı.

Stanton ilk yönetmenlik çıkışını rekor kıran ve aynı zamanda yardımcı yazarlığını yaptığı orijinal hikaye “Kayıp Balık Nemo” ile yapmıştı.
Bu film Stanton’a iki Akademi Ödülü® adaylığı (En iyi orijinal senaryo ve En iyi animasyon filmi dallarında) getirdi ve “Kayıp Balık Nemo” 2003’ün En iyi animasyon filmi olarak Oscar® aldı.
Bu da Pixar Animasyon Stüdyoları için tam zamanlı sinema filmlerinde ilk başarı oldu.

1996’da Oscar® ödülü alan ilk dört senaryo yazarından biri olan Stanton, “Oyuncak Hikayesi” filmine ona katkılarından dolayı büyük başarı topladı ve Pixar’ın diğer filmleri olan “Bir Böceğin Yaşamı”, “Oyuncak Hikayesi 2”, “Sevimli Canavarlar” ve “Kayıp Balık Nemo” gibi filmlerinde senaryo yazarlığı yaptı.

Bunlara ek olarak “Bir Böceğin Yaşamı” filminin yardımcı yönetmenliğini yaptıktan sonra “Sevimli Canavarlar” ve “Sevimli Canavarlar Üniversitesi” filmlerinde ve Akademi Ödülü®kazanan “Ratatuy” ve “Cesur” filmlerinde baş yapımcılık rolünü üstlendi.

Çok sayıda ödül alan animasyon çalışmalarının yanı sıra Disney’in Mart 2012’de çıkışını yapan “John Carter: İki Dünya Arasında” filminde canlı aksiyon yazarlık ve yönetmenlik çıkışını yaptı.

Rockport, Massachusetts yerlisi olan Stanton, iki öğrenci filmi tamamladığı Kaliforniya Sanat Enstitüsünden (CalArts) Karakter animasyonu diploma aldı.
Stanton 1980’lerde Los Angeles’ta Bill Kroyer’in Kroyer Film Stüdyosundaki animasyonları ve Ralph Bakshi yapımı olan “Mighty Mouse, The New Adventures” (1987) filmlerindeki çalışmalarıyla profesyonel kariyerine başladı.


BOB PETERSON (Orijinal Konsept ve Hikaye Geliştirme)

Akademi Ödülüne® aday gösterilmiş bir senaryo yazarı ve Pixar Animasyon Stüdyolarında yönetmen olmasının yanı sıra stüdyonun pek çok unutulmaz karakterinin de sesi.
Peterson, birlikte çalıştığı diğer senaristler olan Andrew Stanton ve David Reynolds’la birlikte Pixar’ın 2003 filmi olan “Kayıp Balık Nemo”yla En İyi Senaryo dalında Oscar®a aday gösterildi.
Peterson, En iyi animasyon dalında Oscar ödüllü filme yazım katkılarının yanı sıra ahenkli dev vatus balığı Mr. Ray’i de seslendirdi.

Peterson 1994’den beri Pixar’da önemli bir oyuncu oldu.
İlk görevi “Oyuncak Hikayesi” için düzenleme sanatçısı ve animatör olmaktı. Ardından “Bir Böceğin Yaşamı” ve “Oyuncak Hikayesi 2” için hikaye artistliğinden sonra “Sevimli Canavarlar”ın hikaye denetmenliğini yaptı.

Peterson ilk yönetmenlik çıkışını 2009’da Akademi Ödülü® alan “Yukarı Bak” sinema filminin yardımcı yönetmenliğiyle yaptı.
Peterson, Pete Docter ve Thomas McCarthy bu filmdeki çalışmaları için En iyi orijinal senaryo dalında Akademi’ye aday gösterildiler.

Peterson, “Geri’s Game” kısa filminde yaşlı satranç sever kahramanı seslendirmenin yanı sıra “Sevimli Canavarlar” filminde evrak işi saplantılı sümüklüböcek Roz ve “Yukarı Bak” filminin sevilen sadık köpeği Dug’ın seslendirmelerini yaptı.

Wooster, Ohio’dan doğan ve Brooklyn, New York, ve ardından Dover, Ohio’da büyüyen Peterson, Ohio Northern Üniversitesinde okudu. İndiana’daki Purdue Üniversitesinde makine mühendisliği mastırını yaptıktan sonra bilgisayar grafik laboratuarında ilk deneyimini kazandı. İlk defa orada Purdue Üniversitesinin günlük gazetesi olan Exponent’te dört sütunluk “Loco-Motives” karikatür çizimi, yazarlık ve çizimlerini yaptı.

Peterson Purdue’dan mezun olduktan sonra Wavefront teknolojilerinde Maya programı üzerinde çalışmak için Santa Barbara, Kaliforniya’ya taşındı.
Ardından 1994’te Pixar’a katılmadan önce Hollywood merkezli Rezn8 Yapım’a geçti.
Şu anda San Francisco’da Bay Area’da yaşıyor.

ERIK BENSON (Hikaye/Hikaye Başrolü)

Haziran 2008’de Pixar Animasyon Stüdyolarına Akademi Ödüllü® sinema filmi “Oyuncak Hikayesi 3”ün hikaye sanatçısı olarak katıldı.
Hikaye sanatçılığına “Arabalar 2” filmiyle devam etti ve Oyuncak Hikayesi Çizgi filmi “Toy Story Hawaiian Vacation”da yazarlık yaptı.
Şu anda çekimi süren bir sinema filmi projesi üzerinde çalışıyor.

Benson bir hikaye sanatçısı olarak projenin senaryo sayfalarına bakarak, sahne, çevre ve karakter kompozisyonlarını değerlendirerek hikayeyi görsel bir hale getiriyor.
Her filmde drama ve eğlence çıtasını yükselterek hikayenin amacını mümkün olduğunca netleştiriyor.
Hikaye sanatçılarının bir fikri veya duyguyu verebilmek için karakterlerin oyunculuklarını, kamera hareketlerini ve çok kısıtlı animasyon efektlerini düzenlemeleri gerekiyor.

Apple Valley, Kaliforniya’da büyüyen Benson Kaliforniya Sanat Enstitüsüne (CalArts) gitti. Şu anda Bay Area’da yaşıyor.

KELSEY MANN (Hikaye /Hikaye Denetmeni)

2009’da Pixar Animasyon Stüdyolarına geldi ve Disney•Pixar’ın 2013 sinema filmi olan “Sevimli Canavarlar Üniversitesi” için hikaye denetmeni oldu.
Bu görev dahilinde filmin hikaye oluşturma süreci sırasında beş ila sekiz hikaye sanatçısından oluşan ekibini denetledi.
Mann aynı zamanda Akademi Ödülü® kazanan “Oyuncak Hikayesi 3” filminin yapımı sırasında da ikincil materyal katkısında bulundu.
Ardından sinemada “Muppets Aranıyor” filminden önce gösterilen “Party Central” kısa filminin yönetmenliğini yaptı.

Mann animasyon kariyerine Minneapolis merkezli küçük bir reklam stüdyosu olan Reelworks’de stajyer olarak başladı.
Ardından 2000’de Los Angeles’a taşındı ve Cartoon Network, Warner Bros. ve Lucasfilm Animation gibi yerlerde animasyon, hikaye oturtma ve yönetmenlik gibi çeşitli konumlarda çalıştı.

Burnsville, Minnesota’ta büyüyen Mann, Marquette, Michigan’da Northern Michigan Üniversitesine gitti.
Büyürken filmlerle, animasyonla ve kuklalarla alakalı her şeyin hayranıydı.
Mann şu anda Petaluma, Kaliforniya’da yaşıyor.



MEG LEFAUVE (Hikaye/ Senaryo)

Pixar’ın eleştirel ve ticari başarısı olan “Inside Out” filminin yazarlarından biri ve Nicole Perlman’la birlikte “Kaptan Marvel”i (Marvel’in ilk kadın başrollü filmi) yazıyor.

LeFauve yapımcılık film kariyerine Jodie Foster’ın yapımcılık şirketi olan Egg Pictures’ın başkanı olarak başladı.
LeFauve Egg’de hikayesi Peter Care’ye ait olan ve Emile Hirsch, Kieran Culkin, Vincent D’Onofrio ve Foster’ın başrollerini oynadığı Alter boys’un hayatını ve yetişkinliğe geçişlerini anlatan “The Dangerous Lives of Alter Boys” filminin (IFP’den En iyi ilk sinema Ödüllü) yapımcılığını yaptı.
Ayrıca Jane Anderson’ın drama uyarlaması olan ve başrollerini Laura Dern ile Stockard Channing’in paylaştığı “The Baby Dance” (Showtime) filminin yapımından Peabody ödülü aldı.
“The Baby Dance” Peabody’nin yanı sıra Olağanüstü TV uyarlamasıyla Emmy® adaylığı ve Televizyon için yapılmış En iyi mini seri veya sinema filmi dalında Altın Küre® adaylığı aldı.

LeFauve daha sonra yön değiştirerek yazmaya geçmeye karar verdi. Sundance senaryo yazarları laboratuarında yönetmen John Morgan’la birlikte annesi ailesini başka bir kadın için terk eden Protestan bir gencin papaz olmaya ant içmesini konu alan bir Hint filmi olan “The Cavanaughs” filmi üzerinde çalıştı.

LeFauve’nin yapıma girmemiş senaryoları arasında İrlanda komedisi olan ve sürekli kadınlara asılan, çok içki içen, kendisini terk etmek isteyen bir karısı ve sürekli hayal kırıklığına uğrattığı bir oğlu olan ünlü ama pespaye bir şefi konu alan “Zavallı Harry”nin tekrar uyarlaması var.
Harry bu filmde bir gün soyulduğunda ve hastanede uyandığında kendisini hâlâ 18 yaşında zannediyor (Yetişkinliğe geçtiğine dair hiçbir anısı yok) ve bozuk hayatını düzelterek ailesini geri kazanmaya çalışıyor.

LeFauve ayrıca bir saatlik bir drama olan ve iki kadını konu alan “Girl in a Box” üzerinde çalışıyor.
Bu kadınlardan biri 12 yaşındayken kaçırılan ve beyni yıkanan Jane ve kuzeni Jane’i 15 yıl önce kaybetmiş olan Dara.

LeFauve, piyasanın kıdemlileriyle birlikte türünün tek örneği olan yoğun Yazarlar Laboratuarı isimli atölyede çalışan 12 kişiden oluşan 40 yaş üstü kadına akıl hocalığı yapıyor ve birlikte malzeme üreterek yapıma katkıda bulunuyorlar.
Sponsorluğunu Meryl Streep’in yaptığı bu Laboratuar, anlatım filmlerinde kadın sesi eksikliğiyle metin geliştirmeye desteğin azlığının fark edilmesiyle birlikte gelişti.
LeFauve  aynı zamanda Sundance Yaratıcı Yapım Laboratuarına da akıl hocalığı yapıyor ve CineStory Script Sessions’ın kurul üyesi ve devamlı katılımcısı.
New South Wales, Screen Australia ve Film Victoria için de beyaz perde danışmanlığı yapıyor.

LeFauve, Egg’deki görevi sırasında UCLA’nın Film ve Televizyon okulundaki diplomalı yapımcılar programında eş-başkanlık görevi yaptı ve uzman-seviye hikaye ve geliştirme dersleri verdi.

Warren, Ohio’da büyüyen LeFauve, Syracuse Üniversitesine gitti ve Scali, McCabe ve Sloves reklam ajansında muhasebe müdürü olarak çalıştıktan sonra ICM menajeri Martha Luttrell’le birlikte eğlence piyasasına ilk girişini yaptı.
Şu anda kocası ve iki çocuğuyla birlikte Studio City, Kaliforniya’da yaşıyor.

MYCHAEL DANNA (Müzik)

Batı geleneklerinde olmayan enstrümanlarla orkestra ve elektronik müziği karıştırmasıyla tanınmış Akademi Ödülü® sahibi film müzik yapımcısıdır.

Danna’nın karmaşık fikirleri müzikle anlaşılır bir şekilde ifade etme tutkusu, Toronto Üniversitesinde ders almaya başladığında gelişti. Danna orada en başlarda dünya müziklerini görmüş ve bu da sonradan tarzına etki etmişti.
1985’te okulun açılış töreninde Glenn Gould Kompozisyon ödülü aldı ve öğrenci tiyatro gruplarına katılmanın yanı sıra Atom Egoyan’la sanat ortaklığını kurdu.
Danna 1987’deki “Family Viewing”den beri tüm Egoyan filmlerinde başarılı oldu.

Danna, Egoyan filmleri olan “Ararat” (2001), “Felicia’nın Yolculuğu” (1999), “The Sweet Hereafter” (1997) ve “Exotica” (1994) filmlerindeki çalışmaları sayesinde Kanada Sinema ve Televizyon Akademisinden aldığı Genie ödülünün yanı sıra Deepa Mehta’nın Oscar® adaylı filmi olan “Water” (2005) filminden de puan topladı.

Danna, Ang Lee’nin “Pi’nin Yaşamı” filminden aldığı başarıdan sonra Lee’yle işbirliğini sürdürdüğü “Buz Fırtınası” (1997) ve “Şeytanla Yolculuk” (1999) filmleriyle 2013 Altın Küre® ve 2013 Oscar® ödülleri aldı. “Pi’nin Yaşamı” filmindeki zengin müzik atmosferi, Fransız melodileri çalan Hint sitarları, güney Asya motifleri çalan Avrupa akordeonları, Sanskritçe şarkı söyleyen kilise koroları ve tam stüdyo orkestrasıyla birlikte diğer müzik bileşimleriyle özgün çok kültürlü düzenlemelerle derin uluslar arası bir hikaye yansıtıyor.
Danna’nın kompozisyona olan yaklaşımını somutlaştıran ödüllü çalışmaları geniş seyirci kitlesi tarafından beğenilen zengin ses atmosferleri oluşturuyor.

Diğer ünlü işbirlikçilerinin arasında “Kazanma Sanatı” (2011) filmiyle çok sayıda Oscar® adaylığı ve “Capote” (2005) filmiyle Oscar ödülü alan Bennett Miller; Oscar’a aday gösterilen filmi “Dr. Parnassus” (2009) ve “Gel Git Ülkesi” (2005) filmiyle Terry Gilliam; “Gurur Dünyası” (2004), “Masun düğünü” (2001), ve “Kama Sutra: Bir Aşk Hikayesi” (1996) filmleriyle Mira Nair ve “İhanet” (2007) ile “Asılsız Haber” (2003) filmleriyle Billy Ray bulunuyor.

Danna’nın diğer başarılarının arasında Oscar® ödülü kazanan ve En iyi derleme Soundtrack albümüyle Grammy® ödülü adaylığını paylaştığı “Küçük Gün ışığım” (2006); Marc Webb’in beğeni toplayan romantik komedisi “Aşkın (500) Günü” (2009); ve James Mangold’un Oscar ödüllü “Aklım Karıştı” (1999) filmleri bulunuyor.

Mychael ve Jeff Danna televizyon için FX dizisi olan “Tyrant”ın orijinal müziklerini yazdılar.
Mychael Danna bu yıl “Tyrant” dizisi için Olağanüstü müzik kompozisyonu dalında (En Orijinal Müzik) ve Orijinal Giriş tema müziği dalında iki Emmy® adaylığı alarak Emmy adaylığını toplam dörde çıkarmış oldu. Daha önce “Camelot” için aday gösterilmişti ve “World Without End” için Bir mini dizi, film veya özel program için (En Orijinal Müzik) en olağanüstü müzik kompozisyonu ödülü kazanmıştı.



JEFF DANNA (Müzik)

Burlington, Ontario’da doğdu. 8 yaşında isteksiz bir piyano öğrencisi olan Danna, 11 yaşında gitara başlayarak huzura erdi ve 15 yaşında profesyonel olarak çalmaya başladıktan sonra 21 yaşında bir el yaralanması sebebiyle performans kariyeri kısa kesildi.
Sonrasında filmler için müzik yapmaya başladı ve çalışmaya devam etmek üzere Los Angeles’a taşındı.

Danna uzun ve çok çeşitli filmler için müzikler yarattı. Çalışmaları arasında “Ölümcül Deney: Kıyamet” ve “Sessiz Tepe 1 ve 2” video oyunlarının hit film uyarlamaları; Ryan Gosling-Anthony Hopkins hukuk draması “Cinayet Gecesi”; yönetmenliği Terry Gilliam tarafından yapılan “Dr. Parnassus” ve “Gel Git Ülkesi”; yönetmenliğini Neil LaBute’un yaptığı “Lakeview Terrace”; “The Kid Stays in the Picture” ve “Chicago 10” dahil olmak üzere yönetmenliğini Brett Morgen’ın yaptığı çeşitli filmler; yönetmen Richard Attenborough için “Kayıp Yüzük” ve bir klasik kültü olan “Şehrin Azizleri” filmleri bulunuyor.

Bunlara ek olarak besteci kardeşi Mychael Danna’yla işbirliği yaparak çıkardığı Orkestral Kelt albümleri dünya çapında başarı elde etti ve Birleşik Devletlerde müzik listelerinde ilk 10 arasına girdi.

Danna yakın zamanda Brett Morgen’ın Sundance’te galası yapılan ve Mayıs 2015’te HBO’da gösterime giren Kurt Cobain biyografik filmi “Cobain: Montage of Heck”in film müziklerini yaptı.
Daha sonra Tim Blake Nelson’ın başrollerini Kristen Stewart ve Glenn Close’un paylaştığı “Anesthesia” filminin müziklerini yazdı.

Danna, kardeşi Mychael Danna’yla birlikte televizyon için Haziran 2015’te iki sezon galası yapılan FX draması “Tyrant” dizisinin müziklerini yaptı. Jeff Danna bu yıl “Tyrant” dizisi için Olağanüstü Müzik Kompozisyonu (En orijinal Müzik) ve Olağanüstü Orijinal giriş tema müziği dallarında iki Emmy® ödülü adaylığı elde etti.
Daha önce yine Olağanüstü Orijinal giriş tema müziği dallarında aday gösterilmişti.


Filmin mmknmrtb notu : 3 / 5