17.10.15

Hayat Öpücüğü :: Aşk Değiştirir Her Şeyi


Ultra lüks yelkenli teknelerin tasarımını yaparak hayatını kazanan, adeta ikinci adresi haline gelmiş bir hastanenin tam girişine bakan ve bir eczaneyle komşu olan bir apartman dairesinde, aşırı kuruntulu ruh hali içinde tek başına yaşayan genç bir adamdır Metin (Ali Sunal).

Bir ameliyathaneden daha steril şartlara sahip dairesinin girişinde galoşmatik bulunduran; elini her yıkadığında, bir kalıp sabunu paketinden çıkaran ve kullandıktan sonra da çöpe atan; iş ortaklığı icabı mecburen evine gelen arkadaşını (Ahmet Saraçoğlu), giysilerinin tamamını çıkarmadan içeriye almayan ve onun, üstü plastik bir örtüyle kaplı koltuk dışında başka bir yere oturmasına izin vermeyen; sağlıksız bulduğu için, herkesin yediğine, içtiğine, yaşantı biçimine de karışan, bu Metin denen, hastalık hastası adamın -bırakalım kız arkadaşı- herhangi bir dostunun  olması dahi mümkün değildir..

Zaten Metin de, erkek ya da kız arkadaş meraklısı falan hiç değildir..




Ona pislik ve mikrop bulaştırmaktan başka bir işe yaramayan, aşırı tehlikeli şu yaratıkların mümkün mertebe kendisinden uzakta durmaları, bu 'zavallı ve tuhaf' adamın tek dileğidir..

Bu 'psikopatolojik' durum, hem Metin, hem de onun yanına yaklaşma mecburiyetinde ya da gafletinde bulunanlar için bir nevi işkence unsuru gibidir..

Hastaneye sürekli muayene olmak için geldiğinden, doktorları bile illallah diyerek kaçırtan Metin'in derdine derman olacak yardım, yine de bu hastaneden gelir..



Annesinin (Ayda Aksel) refakatinde- burada yatan 'güzeller güzeli' Hayat'la (Hatice Şendil), olumsuz şartlarda, hatta münakaşa ederek tanışan Metin'in makus talihi değişecek gibidir..

Güzel olduğu kadar, hayat dolu bir kız olan, fakat yine de 'hayati' bir sırrı taşıyormuş gibi görünen Hayat'ın girişimi ve çabalarıyla başlayan, giderek de 'ciddileşen' bu ilişki, Metin'e ilaç gibi gelir..

Sonuçta, neredeyse hiçbir psikolojik sorunu kalmayan, hayatla barışık bir adama dönüşen Metin, umut ettiği mutluluğu yakalayabilecek midir?.
Pekii.. Hayat'ın mutluluğunu gölgeler gibi olan o umutsuzluk bulutu da nedir?.




Cinselliğin Kamuflajıdır Aşk  

Hayat Öpücüğü, mevcut komedisini tamamen, hastalık hastası Metin karakterinin -bir yerden sonra sinir bozucu da olabilen- gülünç tuhaflıkları üzerinden kurup geliştiriyor..

"Aşk her şeyi, herkesi değiştirir; bundan etkilenerek, normal bir insana dönüşmesini hayal etmenin dahi imkânsız gibi göründüğü, şu Metin'i bile değiştirir." mesajını kendine şiar edinen bu romantik komedi, içinde yoğun bir hüzün de barındıran bir aşk hikâyesi..

Bu türün çok kullanışlı, dolayısıyla da çok kullanılan, bu nedenle de gelişimi rahatlıkla öngörülebilen öyküsünün basitliği ve tahmin edilebilirliğine karşın film, eli yüzü düzgün bir yönetim ve gayet iyi oyunculuklarla tıkır tıkır çalışarak, kendini -sıkıcı olmadan- izletmeyi başarıyor..




Şu da bir gerçek ki Hayat Öpücüğü, türünün iyi örneklerine Türk Sineması'nda pek nadir rastladığımız için benden bu övgüyü alıyor; bunu da açıkça söylemiş olayım..
Yoksa bu film, benzer kalitede -mesela- bir Hollywood yapımı olsaydı eğer, aynı övgüyü rüyasında bile göremezdi..

Övgüye değer bulduğum bir husus da, içerdiği trajik gerçeği asla istismar etmemesi; mümkün olan en zarif bir biçimde buna değinerek, hüznünü kahramanının 'içinde' yaşaması..

Filme en büyük eleştirim, tıpkı kahramanı gibi, aşırı 'steril' haline olacak..
Küfür olsun, cinsellik olsun, hayatın bu 'acı' gerçeklerinden bu denli uzak duruş, Filmin -belli ki asıl endişesi olan- seyirci kapsamını genişletir belki ama, öyküsünün inanırlığını da bi o kadar eritir..




Oyunculuklara gelince; Ali Sunal -bunun sebebini tam bilemiyorum ama- kendisinden hiç de beklemediğim kadar başarılı olup, canlandırdığı -aslında gayet çetrefilli- karaktere tamamen hakim, üst düzey bir komedyen performansı sergiliyor..
Görünüm olarak pek alâkası olmasa da, bazı refleksleri ve mimikleriyle, rahmetli babasını hatırlattığını da ekleyeyim..

Filmin önemli bir bölümünü, Ali Sunal'ın 'solo' performansı oluşturuyor, bu doğru ama, ona eşlik edenleri de unutmamalı derim ben..
Özellikle, 'biricik' arkadaşıyla beraber olduğu sahnelerde yükselen mizahi performans övgüsünün bir kısmını da, Sunal'a başarıyla eşlik eden Ahmet Saraçoğlu'na ayırmak gerek..

Hatice Şendil'e gelince; oyunculuğu hiç de kötü değil, ama bu role pek yakışmadığını düşünüyorum..
Üzerinde -Metin karakteri kadar- fazla çalışılmamış bir rolün gereklerini yerine getirmeye çalışıyorsa da, tip olarak oldukça 'uyumsuz' görünüyor; yani biraz fazla gösterişli, fazla iri ve fazla 'manken'.
Bu da onun suçu değil tabii ki..




Ve son olarak, gelelim sevgili blogunuz mmknmrtb'nin -dış ve onların kuklası iç güçler tarafından- gizlenmeye çalışılan bir gerçeği daha gün ışığına çıkarmasına..

Evet dostlar.. Metin'i iyileştiren o güce 'aşk' diyoruz, daha doğrusu demeyi tercih ediyoruz; lâkin bu mühim unsurun gerçek adı cinsellik ya da sekstir efendim..
Yalnız bu bir şaka falan da değildir, kesinkes böyledir ve doğrudur..

Buna bağlı olarak, bir doğru da şudur ki; aşk, cinselliğin -bir nevi- kamuflajıdır..
"Aşk eşittir cinsellik" de demiyorum, lütfen yanlış anlamayalım; "Cinsellik aşkın içindedir ve onun olmazsa olmazıdır." diyorum..




Unutmayalım ki Metin'in iyileşme süreci, Hayat'a aşık olmasıyla değil, onu ilk kez öpmesiyle başlar..
Kadın ya da erkek fark etmeden- insanların kendine dokunmasıyla bile 'irite olan' bu adam, libido denen muazzam dürtünün, 'düşünceyi felç, gözleri kör eden' gücüyle, karşısındaki kızı dudaklarından öyle bir öper ki, ortada artık ne korkulacak bir mikrop kalır, ne de iğrenilecek bir durum..
Hatta, Metin efendi öylesine coşar ki; onu bi ara, sevgili tükrüğünün insan sağlığına olan faydalarından bahsederken görürüz..

Hepinizi öpüyorum efenim..
Elbette libido ve benzeri muzırlıklardan uzak bir biçimde..


Hayat Öpücüğü

Yönetmen: Şenol Sönmez
Senaryo: Saygın Delibaş, Fethi Kantarcı
Oyuncular: Ali Sunal, Hatice Şendil, Ayda Aksel, Ahmet Saraçoğlu
Yapım: 2015, Türkiye, 101'

/10