25.1.15

Neden Tarkovski Olamıyorum :: Gel de ol!.



Onun yapıtlarından -içinde bizzat kendinin de yer aldığı- sahneleri sık sık rüyasında görecek kadar hayranı olduğu, sinemanın büyük ustası Andrey Tarkovski usulü filmler yapmayı hayal eden, hatta bunu gerçekleştirme yolunda ilk senaryosunu da hazırlamış olan Bahadır'ın (Tansu Biçer) 'gerçek' dünyası, buna imkân tanıyacak gibi değildir..

Tamam.. bir sinema yönetmenidir Bahadır..
Lâkin, ne kıt kanaat geçinen ebeveyni; ne aynı evde yaşadığı, farklı kafadaki 'dalgacı' arkadaşları; ne de mesleki çevresi, onu bu konuda destekleyecek gibi görünmemektedir..

Zaten, tüm mesaisini harcayarak yaptığı yönetmenliği de, küçük prodüksiyonlarla kotarılan, kötü ve ticari işlerden öteye gitmemektedir..

Bedeni, o uyduruk setlerin rejisör koltuğunda otururken; ruhu, sinemanın 'yüksek sanat' mertebelerinde dolaşan ve bu yüzden de ortalıkta 'ruh' gibi gezinen bu 'garip' adam -yine de- mevcut şartları -kendince- zorlamaktadır..

Belli ki, karakteri icabı fazla ısrarcı ve hırslı olamayan, çabucak morali bozulan, belli ilkeleri olsa da, biraz 'yumuşak başlı' olduğu da hissedilen Bahadır, ticari olmayan müstakbel filmi için, bu 'ticari' piyasada para bulabilecek midir?.

Belki de asıl soru şudur- peki ama, Bahadır'ın, hem genel olarak kendi yeteneği, hem de kalitesinden gayet emin göründüğü senaryosu, onu yeni bir Tarkovski yapmaya yeterli midir?.



"Neden N. B. Ceylan Olmuyorsun?" 

Yeni bir Tarkovski olamasa da, en azından onun gibi -daha doğrusu kendi istediği gibi- bir 'sanat' filmi yapmayı hayal eden bir yönetmenin, bunu gerçekleştiremeyeceğini anladığında, zaten ezelden beridir içinde yüzdüğü 'varoluşsal bunaltı'da boğulmaya yattığının resmidir bu film..

Odasının duvarında tam da ona bakarak, hatta parmağını uzatarak kendini işaret eden bir Tarkovski posteri, Bahadır'a sürekli şöyle hitap etmektedir: "İlkelerine bir kez ihanet edersen, hayatla olan saf ilişkini yitirirsin."
'Damokles'in Kılıcı' denen şey, tam da böyle bi şey değil midir yahu!.


Borçlarını ödemek, hayatta kalmak için yapmak zorunda kaldığı kıytırık televizyon işleri ve türkücü filmlerinden kendini bir an önce sıyırmak isteyen; lâkin buna gücü yetmeyen yönetmen Bahadır, ilkelerine devamlı olarak ihanet etmesin de ne yapsın!.
Bekâra hatun boşamak kolay tabii Tarko efendi..

Bizim Oğlan'ın elinde, eğer öyle iddialı göründüğü kadar iyi bir senaryo ve bunu filme aktaracak denli iyi bir yönetmenlik becerisi olsa dahi; kendi istediği gibi işine odaklanmasının önünde o kadar çok engel vardır ki..


İşte, en başta 'para' denen allahın belası o kağıdın başı çektiği bu engelleri, estetik bir bütün içinde, tüm doğallığı ve hakikiliğiyle bir bir sıralayan film, en sonunda kararını verir: Ey Bahadır!. Senden Tarkovski falan olmaz.. Hiç boşuna uğraşma!.

Bir kere -mümkün olduğu kadar- yalnız olmalısın; hele ki yaratma sürecinde, aile çevrenle, arkadaşlarınla, sevgilinle falan ilgilenmemelisin..
Ya da en ideali -olmaz ya- onların tamamı sorunsuz insanlardan oluşarak seni anlamalı, rahatsız etmemeli ve asla yük olmamalılar..


Öte yandan, genel olarak işsiz güçsüz, serseri tipli adamlardan oluşan arkadaş çevresinden şikayetçi olan sevgilisi Yonca (Esra Kızıldoğan), "İnsanlar çevreleriyle bir yerlere gelirler." diye Bahadır'a seslenirken, işin başka bir yönüne de dikkat çekmiş olur -haklı olarak..

Bu arada, eksik mi kalayım, ben de şöyle sorayım: Neden Tarkovski olmaya çalışıyorsun be arkadaşım?.
Ondan veya diğer ustalardan ilham da alarak- kendin gibi olmaya çalışsan -ne bileyim- bir Bahadır Sineması yaratmaya uğraşsan?.


Yok illa biri gibi olacaksan, 'Türkiye'nin Tarkovski'si' Nuri Bilge Ceylan gibi olmaya çabala mesela..

Al sana, her bakımdan kolayca sanatını inceleyebileceğin, direkt kendisinden dahi yardım alabileceğin, şahane bir örnek..

Aynısını yapabilmen hiç de kolay değil ama, tıpkı senin gibi 'sıradan' bir ailenin oğlu olarak, sıfırdan başlayarak, senin -belki de milyonlarca gencin- hayalini, sanatını ilmek ilmek örerek, kendini adım adım geliştirerek gerçekleştirmiş biri işte o..
Galiba doğru soru şöyle olmalı: "Neden N. B. Ceylan Olamıyorum?"



Gayet Samimi ve Estetik Bir Giriş

Hem Ceylan'ı hem de 'bahtsız' Bahadır efendiyi bir kenara bırakarak, senarist yönetmenimiz Murat Düzgünoğlu'na gelirsek..

Kendisinin 2009'da yaptığı -galiba sadece benim beğendiğim- ilk filmi Hayatın Tuzu'ndaki başarısının bir tesadüf olmadığına tanık olmam, özellikle benim için mutluluk verici..

İlk sinema filminin, çok hikaye ve çok kahramandan oluşan karmaşık yapısının, Düzgünoğlu'nu -doğal olarak- zorladığını görmüş, bu nedenle filmini mükemmele taşıyamamasına üzülmüştüm..


Yönetmenin şimdi, belki çok daha farklı, ama -nispeten- daha küçük bir öyküye olan hakimiyeti, ustalığa varan bir düzeyde seyreden sinemasal kıvraklığı görülünce, onun zaten var olan yeteneği, çok daha iyi fark edilecektir..

Son olarak, bir Tarkovski klasiği olan Stalker'e, açılış ve kapanış sekansında çakılan o şahane selama dikkat diyorum ve de bu konuyu kapatıyorum..

İnce bir mizahın baştan sona eşlik ettiği filmin, hemen hemen tüm yükünü üstlenen Tansu Biçer'in mükemmel olduğu kadar, son derece doğal performansı, her türlü övgünün üzerinde..


Senaryoya katkı sunan Şebnem Vitrinel'in varlığını, filmdeki, sayısı gayet kısıtlı kadın karakterlerde gösterdiğini düşünüyorum..
Bir bilgiye dayanmayan, ama tamamen hissederek oluşturduğum bu tespit,
özellikle 'Bahadır'ın sevgilisi' Yonca'nın karakterinin oluşmasında oldukça etkin olmuş gibi..

Neden Tarkovski Olamıyorum, aslında bir türlü var olamamış, üfürükten bir yapı olan sinema sektörümüzün kapanına sıkışmaktan şikayetçi, sürekli piyasanın ısmarladığı işleri yaparak kendini köreltmekten de korkarak, 'bağımsız ve özgün işler' yaratmanın hayalini kuran; fakat ne yazık ki, bunları gerçekleştirme hususunda da yetersiz ve hırssız olan bir güzel insanın, hem gerçek, hem de hayali dünyasına, gayet samimi ve de estetik bir giriş sağlıyor..

Çıkışta görüşmek üzre..




Neden Tarkovski Olamıyorum

Yönetmen: Murat Düzgünoğlu
Senaryo: Murat Düzgünoglu, Şebnem Vitrinel
Oyuncular: Tansu Biçer, Esra Kızıldoğan, Vuslat Saraçoğlu, Menderes Samancılar
Yapım: 2014, Türkiye, 110'


  3.5 / 5