29.5.14

Guillaume Canet: Bazı aktörler benim için tamamen zaman kaybıydı


Aynı zamanda önemli bir aktör olarak tanıdığımız, bundan önce çektiği Les petits mouchoirs / Küçük Beyaz Yalanlar (2010) adlı filmini beğendiğimiz Fransız senarist - yönetmen Guillaume Canet, Blood Ties / Kan Bağları adlı son filmi üzerine odaklanan sorularımızı içtenlikle yanıtladı.. (Gülüşmeler)
Valla lan!.

İlk Amerikan Film Maceranızın Nasıl Başladığını Anlatabilir misiniz?

Guillaume Canet: Her şey  ‘‘TELL NO ONE’’  filminin Amerika’da vizyona girmesi ile başladı.
Çünkü film orada ünlenmişti ve birçok stüdyodan yönetmenliğini yapmamı istedikleri projeler için teklifler almaktaydım.
Ancak henüz bir Amerikan filmi yapma gibi bir düşünceye hazır değildim, özellikle İngilizce dili yüzünden…
Bir aktör veya bir yönetmen olarak Amerikan Rüyası’na bağlı birisi değilim, ancak zamanla farklı alanlarda çalışarak ve özellikle İngilizce konuşarak, aklımın bir yerinde böyle bir fikir oluştu.

Hiçbir zaman bir prodüktörün başında beklediği ve filmi  nasıl çekip nasıl keseceğimi belirten birisiyle çalışmak istemem. Bu yüzden tüm teklifleri geri çevirdim fakat ajansım ısrar etmeyi bir türlü bırakmadı.
Bu ısrar sonucunda kendi kendime düşündüm ve Amerika’ya ancak kişisel bir proje ile gidebileceğime karar verdim.
Fakat genel bir problem vardı o da kendi başıma İngilizce senaryo yazamıyordum.

(Yalnız pardon!. Off the record olarak bi şey sormak istiyorum.. Siz sorunuzun kelimelerinin ilk harflerine neden büyük harflerle vurgu yaptınız?) 

(Sayın Canet, lütfen ama.. Siz de cevap verirken, film isimlerini kocaman harlerle vurguluyorsunuz.. Ben bi şey diyor muyum..
İzninizle devam ediyorum.)




James Gray bu adaptasyonu yazmanızda ortak oldu, peki bu işbirliğiniz nasıl başladı?

G.C.: Bir gün Fransız ajansımdan James Gray’in Paris’te olduğunu ‘‘TELL NO ONE’’ filmimi izledikten sonra etkilendiğini ve benimle tanışmak istediğini belirten bir telefon aldım. Beraber bir öğle yemeği yedik ve sanki 20 senelik dost gibiydik.
Birkaç ay sonra Cannes Film Festivali’ne gittiğimde onun jüride olduğunu gördüm. O zamanlar ‘‘BlOOD TIES’’ henüz yazılma aşamasındaydı ve ben de 70’li yıllarda New York’ta yaşamış bir ortak senarist aramaktaydım.  James’e bu soruyu sorduğumda kendisin cevabı beni oldukça şaşırtmıştı: "Ben’!"
Şaşırmıştım, çünkü daha önce kimseyle bir şey yazmamıştı. Fakat daha sonra projeyi sevdiğini ve beraber çalışmaktan memnuniyet duyacağını söyledi. Dürüst olmak gerekirse benim ilk tepkim buna pek inanmamak oldu ancak daha sonra Fransa’ya Benaue Festivali’ne geldi. İki haftalık bir süreç organize ettim ve durmadan yazmaya başladık. Tahmin edebileceğiniz gibi ondan çok fazla şey öğrendim. James, beni film çalışmaları hakkında oldukça eğitti halbuki amacımız hikayemizi New York’a göre uyarlamaktı. Paris’ten ayrıldığında elimizde bir taslak bile yoktu. Daha sonra ben Los Angeles’a gittim ve orada hikayeyi okunabilir bir hale getirdik.



İki ana karakteriniz olan Billy Crudup ve Clive Owen’ı nasıl seçtiniz? 

G.C.: Bu oldukça uzun bir hikaye. Amerikalı ajansımdan telefon ile başlayan bir olaylar zinciri.  ‘‘TELL NO ONE’’ filmini izleyen Mark Wahlberg’in benimle buluşmak istediğini söylediler. Benim için bu iyi bir fikir de olabilirdi kötü de. Mark Wahlberg, James Gray tarafından yazılan bir projede oynamaktaydı ve o hikayede iki kardeşin hikayesiydi. Bu ilk olarak kulağıma Deja-Vu gibi geldi. Ancak ajansım ısrar etti ve Mark ile buluştum.
İlk düşüncem benimle buluşmasından çok memnun olduğumu ve onur duyduğumu ancak film için doğru kişi olmadığını söylemek olacaktı. O sırada ‘‘THE FIGHTER’’ filmini yeni bitirmişti ve bu filmi beraber yapabileceğimizden bahsetti. Ben de ona senaryoyu verdim ve iki gün sonra telefon ile hikayeyi çok beğendiğini söyledi.
İlerleyen aylarda büyük kardeşi oynaması için yeni oyuncular aramaya devam etmekteydim. Fakat bu oldukça yorucu ve sert bir süreçti. ‘‘TELL NO ONE’’ filmi oyuncularından François Cluzet’i düşünürken aklıma arayışımın yanlış bir biçimde olduğu geldi. Karakterlerin yeteneklerini değil kötü ünlerini aradığımı farkettim ve bir anda Clive Owen kafamda canlandı. ‘‘CHILDREN OF MEN’’ filmindeki performansını çok beğenmiştim. Hemen Alfonso Cuaron’u aradım ki onu tanıyacak kadar şanslı biriyim… Hemen fikrimi söyledim ve o da Clive ‘ı arayıp projeden bahsetti ve bunu kabul ettirdi.



Neden başka birisi yerine onu seçtiniz? 

G.C.: Çünkü filminizin kastını seçerken filminizdeki karakterin rolünün oyuncunun hayatında özel bir yere denk gelmesi gerektiğini bilmek zorundasınız. Çünkü bir aktör hayatının bir bölümünde yer etmiş bir rolü oynarken kendisi için özel olduğunu hisseder ve doğal olarak onu derin bir şekilde yaşar. Ve Clive Owen’ın ‘‘BLOOD TIES’’ ta bir gansgteri oynaması böyle bir durum. Aksanını daha Amerikan duyulması için değiştirmek zorundaydı. Bu yeni bir çalışmaydı ve daha önce oynadığı oyunlardan farklıydı. Ayrıca karizmatik ve sert olmakla beraber çekici ve korkutucu bir adam olmak zorundaydı. Bu macerayı kabul etti.
Ancak o sırada… Mark Wahlberg bu filmi yapamayacağını bana söyledi. Çünkü ikinci kez düşündüğünde bölümlerin diğer filmle çok benzer olduğunu ve oynamanın çok zor olabileceğinden bahsetti. Bu uzaydan bir anda aşağıya düşmek gibi bir şey olmuştu çünkü isminin geçmesi büyük bir kısımda bizlere yardım etmişti, özellikle maddi açıdan. Bu olay Aralık ayında oldu ve preprodüksiyon Ocağın 15’inde başlayacaktı.




Billy Crudup hem kardeş hem de polis rolüne nasıl geldi?

G.C.: Dürüstçe söylemek gerekirse, bir bir buçuk ay boyunca tam bir kabus yaşadım.  Ve inanılmaz bir zaman darlığı söz konusuydu. Sizlere yalan atmayacağım, bazı aktörler benim için tamamen zaman kaybıydı. Tekrar oyuncuların yeteneklerine odaklandım, aynı Clive Owen’ı seçtiğim gibi. Aniden Billy Crudup’un ismi kafamda canlandı. Çünkü ‘‘ALMOST FAMOUS’’ ve ‘‘JESUS SON’’ dan onu çok beğenmiştim ve profilime uyabileceğini hissettim. Billy’nin senaryoyu okuması iki günü aldı ve hemen bana onayını yolladı.
Ve Allain Attal gibi bir yapımcıya sahip olmanın ne kadar büyük bir şans olduğunu her zaman söyleyeceğim. Mark Wahlberg’in yokluğunda ve paraların azalmasından sonra bile beni hiçbir şekilde yalnız bırakmadı.

Müzikler filmde çok önemli bir rol oynuyor. Her zamanki gibi yazarken dinlediğiniz müziklerden oluşan bir karışım mı bu? 

G.C.: Evet, her zaman çekime başlamadan önce şarkıyı çalarım. Bu filmde müzikler çekim alanlarını inşa etmekte önemli bir rol oynadı, özellikle 70’leri ekrana yansıtabilmek adına… Fakat bu uygulamam ekibim tarafından şaşkınlıkla karşılandı.
Fransa’da teknisyenler bu uygulamayı severler çünkü filmin moduna girmek için güzel olduğunu düşünürler. Burada ise çıldırdığımı düşündüler.



mümkünmertebe'nin Blood Ties için notu: 3 /5