7.4.14

33. Istanbul Film Festivali'nde dün ne oldu bugün ne olacak? - 2


Festivalde dün neler oldu?

İsveç filmi Bizden İyisi Yok! daha ikinci günden Umudun Peşinde gibi izleyicilerin favorileri arasında girdi.
Salonun gülmesinden ve film sonundaki alkıştan anlıyoruz ki seyirci filmi çok sevdi.
Ningen, Medealar ve Şiddet Güzeli filmlerinin gösterimine katılan yönetmenler izleyicilerin sorularını yanıtladı.
Beklenen Şarkı’yla bir kez daha Zeki Müren’in büyüleyiciliğine kapıldık.
İstanbul Modern’de uzun uzun “politik sinema” derken ne anladığımızı daha çok Kürt sineması üzerinden tartıştık ve söz dönüp dolaşıp Gezi’ye geldi.
Gün içinde SİYAD’ın ilk kadın başkanı unvanını taşıyan Alin Taşçıyan’ın FIPRESCI’nin de ilk kadın başkanı olduğu haberi geldi, sevindik.

Akbank Galaları’nın dünkü yıldızı Büyük Budapeşte Oteli’ydi.
Berlin’in en heyecanla beklenen filmlerinden İnce Buz Kara Kömür yoğun ilgi çeken bir diğer film oldu.

TOPLUMSAL GERÇEKÇİ Mİ SİYASİ Mİ POLİTİK Mİ?

Yönetmenler Kazım Öz ve Emin Alper’in konuşmacı oldukları dünkü politik sinema söyleşisinin temel tartışması, politik sinema derken neyin kastedildiği üzerinden yürüdü.
Kavramlar ve tanımlarının sorgulanması sinema tarihinden filmler ve yönetmenler üzerinden yapıldı.
Salondan da katılımın yoğun olduğu söyleşi yaklaşık iki saat sürdü.

Emin Alper söyleşiyi, politik sinemanın sınırlarının ne olduğunu tartışarak açtı. Toplumsal gerçekçilik derken neyi kastettiğimiz, sosyal gerçeklik, yoksulluk gibi sınıfsal meseleleri hep politik olarak ele aldığımızı, tüm bunların üzerine tartışılabileceğini söyledi.
“Yol, Bereketli Topraklar “politik” film mi?
Diğer taraftan toplumcu gerçekçi olmayan sinemanın imkânı var mıydı Türkiye’de?” Bu ve benzer sorularla giriş yapan Emin Alper 2000’li yıllarla birlikte anaakım sinemada 12 Eylül eleştirileri sık sık karşımıza çıksa da politik sinema deyince ilk akla gelenin Kürt sineması olduğunu belirtti.

Kazım Öz de benzer bir sorgulamayla “apolitik sinema var mı?” diyerek sözü aldı.
“Toplum iktidarlar tarafından apolitik bir hayat yaşamaya dayatılıyor. Halbuki hayatın her şeyini belirleyen bu gerçeklikten uzak tutulmaya çalışılsa da politik olmayan bir film yoktur diye düşünüyorum. Hollywood filmleri Kürt sinemasından çok daha ideolojik ve politik olabilir.” cümleleriyle devam etti.

Salondan gelen gezi sanat yapma biçimini/zi nasıl etkiledi? sorusuna Kazım Öz, “Kürtler için Gezi 90’lardı; toplumsal hareketler, kitleselleşme, korsan gösteriler ve bugünden çok daha sert gelen karşılık.
Fakat Kürt hareketi tek bir etnisiteye dayanıyordu, sadece Türkiye’deki değil dünyadaki tüm iktidarlar tarafından marjinalleştiriliyordu. Gezi öyle değil; Gezi’yi çok kültürlülüğe dayalı, toplumsal muhalefetin hepsini bir arada tutan ve bu yanıyla Kürtlere de katkı sunabilecek bir hareket olarak görüyorum. Siyaset biçimini değiştiren enerjinin sanata yansıması da daha çok komedi / mizah çıkışlı olur diye düşünüyorum.”
Emin Alper ise Gezi’nin en başından beri içinde olmasına ve çok da etkilenmiş olmasına rağmen içinden böyle bir film yapmak gelmediğini söyledi. “Bireysel dünyalarımızda büyük resmin yansımasını yaşıyoruz. Bireysel şiddetle devlet şiddetinin sürekli iç içe geçtiği biçimde ele almak beni cezbediyor. Dolayısıyla direkt aklımda Gezi’yle ilgili bir film yapma fikri olmasa da Gezi’yle kurduğum bireysel ilişki filmimde yer alabilir” diye sözlerine ekledi.

Karşılıklı sorular ve cevaplarla devam eden söyleşi, bu konuda politik bir alan olarak festivallerin konumuna, 1960 ve 70’lerde toplumsal gerçeklik tanımlaması içine sıkışan politik sinemanın neden gelişmediğine, tür sinemasının eksikliğine dair yorumlarla sona erdi.


GERÇEK VE KURMACANIN SINIRLARINDA

Festivalin “Bu İkiliye Dikkat” bölümü altında Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak ile birlikte gösterilen Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi’nin dünkü gösterimine filmin yönetmenlerinden Emre Akay ve oyuncularından Gülüm Baltacıgil katıldı.
‘‘Çok az insanın, çok sevdiği film’’ olarak nitelediği bu ilk filmini 6 kişilik bir ekip ve çok düşük bir bütçeyle çektiklerini belirten Akay, o dönemde çok fazla dijital film kabul eden festival olmaması sebebiyle 35mm formatına aktarırken karşılaştıkları güçlüklerden de bahsetti. Aslında kısa film fikriyle yola çıktıkları bu filmin, filmde de yer alan kasting çekimleri sırasında şekillenmeye başladığını söyleyen Akay, fikir aşamasında Dogma hareketinden etkilendiklerini dile getirdi.
Filmin çekimleriyle ilgili Akay “Bu filmin sahnelerini ve kurgusunu sanki Tuğra Kaftancıoğlu çekiyormuş gibi oluşturmaya çalıştık. Filmde Tuğra’nın hastalıklı halini yansıtan, onun gözünden çekmeye çalıştığımız birçok plan var.” dedi. Baltacıgil ise, yer aldığı bu ilk uzun metrajlı filmde sınırları zorlayan oyunculuğuyla seyircilerden büyük övgü topladı.

BİR JAPON MASALI

İkinci filmleri Ningen’in dünkü gösteriminin ardından yapılan söyleşide Guillaume Giovanetti ve Çağla Zencirci amatör oyuncularla çalışmanın risklerinden ve karşılarına çıkan zorlukları nasıl aştıklarından bahsettiler. “Sokakta karşımıza çıkan insanların anlatacaklarının kendi yazdıklarımızdan daha değerli olduğunu farkettik” diyen yönetmenler, senaryolarını da oyuncularıyla beraber uzun bir ön çalışma süreci sonunda yazdıklarını ve oyuncuların kendi hikâyelerinin karakterleri olmalarına izin verdiklerini dile getirdiler. 10 yıldır birlikte çalışan Giovanetti ve Zencirci, küçük bir bütçeyle fantastik sinema yapmanın onları belgesel estetiğini kullanmaya ittiğini ve bunun filmin gerçekçiliğine nasıl bir katkıda bulunduğunu söylediler.

RAHATSIZ EDİCİ, SERT FAKAT GERÇEK

İzleyenlerde karnına bir yumruk yemiş hissini uyandıran Şiddet Güzeli, Mayınlı Bölge bölümünün hakkını veren filmlerden. Yönetmen Alexandros Avranas gösterim sonrasından bugünkü Yunanistan’ın durumu ve Yunan sinemasıyla ilgili bir soruya, “bir Yunan sineması bir de eleştirmenlerin etiketleri var. Sonuçta sinemada yeni akımlar sadece burada değil dünyanın her yerinde var. Ne dedikleri çok da umrumda değil. Ben sadece içinde bulunduğum toplumu anlatmak için aileyi temel alarak bir hikâye anlattım. Yunanistan batmış durumda, çıkamıyoruz ve düşman görünür değil.” sözleriyle cevap verdi.

EURIPIDES’TEN ÇEHOV’A

Medealar filminin yönetmeni Andrea Pallaoro dünkü gösterimde, ilk olarak insanların iletişim kurma ihtiyacı ve bunun imkânsızlığı üzerine bir film yapmaya çalıştığını söyledi. Hikâyenin çıkış noktasının Euripides’in tragedyaları olduğunu fakat en çok Çehov’dan etkilendiğini belirten yönetmen “Çehov’un karakterleri hep bir şeylerin yanlış olduğunu hissederler; ama ne yaparlarsa yapsınlar içinde bulundukları tekinsiz durumdan kendilerini kurtarmak için harekete geçmezler. Ben de böyle bir dünya kurmaya uğraştım.” dedi. Ayrıca filmin ismini “Medealar” koyarak sürpriz faktörünü ortadan kaldırmanın bilinçli bir tercih olduğunu, izleyicinin yaklaşmakta olanın gölgesinde gelişen olayları tahmin ederek takip etmelerini istediğini açıkladı.


Festivalde Bugün


BİR AİLENİN BİRBİRİNE YABANCILAŞMA HİK YESİ

Andrea Pallaoro’nun pastoral bir aile portresinden bir ailenin adım adım parçalanışına dönüşen hikâyesiyle bol ödüllü filmi Medealar yabancılaşma, samimiyet, tutku, umutsuzluk ve gönül yarasının nasıl algılandığını mercek altına alıyor. Dün festival izleyiciyle buluşan filmin yönetmeni Andrea Pallaoro bugün Nişantaşı Citylife City’s Sinemaları’nda 13.30’daki gösterime de katılacak.

KOMEDİ İLE DRAM ARASINDA BİR YERDE

The Full Monty’nin yapımcısı Uberto Pasolini, ikinci yönetmenlik denemesi Durgun Hayat’ta kimi kimsesi olmayan kişiler öldüğünde onların akrabalarını araştıran sıradan sosyal hizmet görevlisi John’un hayatını perdeye aktarıyor. Venedik Film Festivali Ufuklar ve Eleştirmenler bölümlerinde En İyi Yönetmen ödülünü alan Uberto Pasolini festivalin konuğu olarak Atlas Sineması’nda 19.00’daki gösterime katılacak.


SURİYE’DEKİ İÇ SAVAŞ VE DEVRİMCİ GENÇLER

Dünyanın en saygın belgesel film festivallerinden IDFA’nın bu yıl açılış filmi olan ve Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması–Belgesel dalında Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan Humus’a Dönüş, Suriye’nin Humus şehrinden devrimci gençlerin bir portresi. Yönetmen Talal Derki üç yıl boyunca biri milli takım golcüsü, diğeri kameraman iki yakın arkadaşı pasif direnişten silahlı mücadeleye doğru takip ediyor. NTV Belgesel Kuşağı’nın öne çıkan yapımlarından Humus’a Dönüş’ün Beyoğlu Sineması 19.00’daki gösterimine katılacak yönetmen Talal Derki yarın “Savaş Zamanı Belgesel Yapmak” adlı bir söyleşi de gerçekleştirecek.

JAPON MASALINDA “İNSAN”I ARAMAK

Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti, ikinci uzun metrajlı filmleri Ningen’in ikinci gösterimi için bugün Atlas Sineması’nda 19.00’daki gösterime katılacaklar.

İSVEÇ’TEN KAÇMA HAYALLERİ

Ester Martin Bergsmark’ın partneri Eli Leven’in yazdığı kitaptan uyarladığı Rotterdam Kaplan Ödüllü filmi İnceldiği Yerden Kopsun, androjen Sebastian ve onun kanatsız meleği, deri ceketli hetero genç adam Andreas’ın hikâyesini anlatıyor. Festivalin yeni bölümlerinden “Nerdesin Aşkım” kapsamında izlenebilecek filmin Feriye Sineması 21.30’daki gösterimine Ester Martin Bergsmark konuk oluyor.

ANILAR ARASINDA ÖZEL GÖSTERİM

Festival kapsamında özel bir gösterimle izleyicilerle buluşacak olan Aykan Safoğlu’nun Oberhausen Kisa Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü kazanan kısa filmi Kırık Beyaz Laleler, zenci ve eşcinsel yazar kimliğiyle tanınan James Baldwin’in İstanbul’da geçirdiği uzun zamanı merkezine alan kurgusal bir diyalog olarak tasarlandı. Atlas 3 21.30’daki gösterime filmin yaratıcısı Aykan Safoğlu katılacak. Kırık Beyaz Laleler, Isaac Julien’in Langston’ı Ararken filmiyle birlikte gösteriliyor.

KİM KORKAR EURIMAGES BAŞVURUSUNDAN?

 Köprüde Buluşmalar kapsamında her yıl olduğu gibi bu yıl da Film Geliştirme ve Yapım Aşaması Atölyeleri’nin yanı sıra sinema profesyonellerine yönelik birçok panel de düzenlenecek. Özellikle ortak yapım projesi olan ve proje geliştiren yapımcıları hedefleyen “Avrupa ortak yapımları için Eurimages desteğine online başvuru” başlıklı bu ilk panelde Eurimages Proje Yöneticisi Susan Newman ile deneyimli yapımcılar Nadir Öperli (Bulut Film) ve Emine Yıldırım (Giyotin Film) Eurimages’ın yeni online ortak yapım desteği başvurusu hakkında bilgi verecekler. Yapımcılar deneyimlerini paylaşırken başvurunun püf noktalarına da değinecekler.
Akbank Sanat’ta 10.00’da başlayacak panel için onthebridge@iksv.org adresine mail atılarak rezervasyon yapılması gerekmektedir.

BASIN GÖSTERİMLERİ Basın gösterimi gerçekleştirilecek “Akbank Galaları” filmlerinden Sözcükler ve Resimler 10.00’da, Aşk Bulmacası 12.00’de gösterilecek.