Oğlu James ile de sürekli
tartışan Arthur, kanser hastalığına yakalanan Marion'un yerel
bir koroya katılmasına ve burada hoşca vakit geçirmesine
bir anlam verememekte; ama yine de -ister istemez- Marion'u
desteklemektedir.
Dahası Marion, kocasına da
aralarına katılması için ısrar etmektedir.
Arthur bir noktadan sonra bu koroda yer
almayı kabul etmek zorunda kalır.
Ancak bu karar hiç de beklediği
gibi sonuçlanmaz.
İstanbul Film Festivali’nde izleyen
herkesi büyüleyen Song for Marion’un başrollerinde
efsanevi oyuncular Terence Stamp, Vanessa Redgrave ve güzel
oyuncu Gemma Arterton yer alıyor.
İngiliz Bağımsız Film Ödüllerinde
üç dalda aday olan film için Celine Dion, 2013
sonunda çıkacak albümünde yer alacak Unfinished
Songs şarkısını kaydetti.
dikkat!. yorumluYorum ::
Song for Marion / Yarım Kalan Şarkı
/ Unfinished Song
Senaryo ve Yönetmen: Paul Andrew
Williams
Oyuncular: Terence Stamp, Gemma
Arterton, Christopher Eccleston, Vanessa Redgrave
Görüntü Yönetmeni:
Carlos Catalan
Kurgu:Dan Farrel
Müzik: Laura Rossi
Yapım Yılı: 2013
Ülke: İngiltere, Almanya
Süre:93 dk.
Dağıtım: M3
İthalat: Calinos Films
dikkat!. yorumluYorum ::
Ömürlerinin sonuna beş kala,
ölümcül hastalığına karşın -karakteri icabı- içi
insan sevgisi ve yaşam sevinciyle dolu bir kadın ve ayyuka
çıkardığı tüm nefretiyle, etrafına negatif elektrik
şerareleri püskürterek yaşantısını sürdüren
mütekait bir adamın çelişki ya da çatışmalarının
-bu saatten sonra- çekilebilir bir alışkanlığa evrilmiş
ortak yaşamları..
Kendisinin ne bok olduğunu gayet iyi
bilen ve asla değişemeyeceğini de iddia eden bu kötümser
adamın değişimi tabii ki kendiliğinden değil, ondan -tuhaf bi
inatla- umudunu kesmeyen -başta genç ve güzel koro şefi
olmak üzre- dış etkenlerin çabalarıyla
gerçekleşecektir..
Sevgili karısının çok yakında
gerçekleşecek kaybıyla -içinde bir nebze sevgi payı
olsa da büyük oranda kendi geleceğini düşünerek-
daha da nemrutlaşan bu 'huysuz ihtiyar'ın içinde bile bir
takım 'insani' duyguların yeşerebileceğini gösterme amaçlı,
'sonuçta hüzünlen ama kendini kötü de
hissetme' mottolu bir 'küçük' film..
Seyircisinin, adeta kendi yazmışcasına
tahmin edebileceği içeriğe sahip bir senaryoyla filmini kotaran Paul Andrew
Williams, bir sürü iyimserle tek başına 'savaşan' bir
kötümserin burnunun sürtülmesini -tüm
iyimserliğiyle- bize gösteriyor..
Yok yani.. İyi de ediyor, etmesine
de..
Bu filmden benim aklımda daha çok
kalan şey, bir babayla -nasıl bir günah işlemişse artık-
ona bir türlü yaranamamış oğlunun -iletişimsizliğin
sevgisizliğe dönüştüğü- ilişkisel
sorunlarıydı..
Ortada bir senaryo hatası yoksa eğer-
gayet de iyi huylu, düzgün görünümlü
bir adam imajına sahip -üstelik kendisine şahane bir torun da vermiş- oğlunu, sürekli dışlayan, karalayan bu lânet
adama, şu benim 'Bir Ailede -Gereksiz Eleman
Olarak - Babanın İşlevi' başlıklı -dünyaca meşhur- tezimi destekleyen, yeni ve
başarılı bir örnek teşkil ettiği için, şükranlarımı
sunuyorum efenim..
3/5