7.12.13

Song for Marion / Yarım Kalan Şarkı


72 yaşında içine kapanık biri olan Arthur'un iletişim kurabildiği tek kişi eşi Marion'dur.

Oğlu James ile de sürekli tartışan Arthur, kanser hastalığına yakalanan Marion'un yerel bir koroya katılmasına ve burada hoşca vakit geçirmesine bir anlam verememekte; ama yine de -ister istemez- Marion'u desteklemektedir.

Dahası Marion, kocasına da aralarına katılması için ısrar etmektedir.
Arthur bir noktadan sonra bu koroda yer almayı kabul etmek zorunda kalır.

Ancak bu karar hiç de beklediği gibi sonuçlanmaz.


İstanbul Film Festivali’nde izleyen herkesi büyüleyen Song for Marion’un başrollerinde efsanevi oyuncular Terence Stamp, Vanessa Redgrave ve güzel oyuncu Gemma Arterton yer alıyor.


İngiliz Bağımsız Film Ödüllerinde üç dalda aday olan film için Celine Dion, 2013 sonunda çıkacak albümünde yer alacak Unfinished Songs şarkısını kaydetti.






Song for Marion / Yarım Kalan Şarkı / Unfinished Song

Senaryo ve Yönetmen: Paul Andrew Williams
Oyuncular: Terence Stamp, Gemma Arterton, Christopher Eccleston, Vanessa Redgrave
Görüntü Yönetmeni: Carlos Catalan
Kurgu:Dan Farrel
Müzik: Laura Rossi
Yapım Yılı: 2013
Ülke: İngiltere, Almanya
Süre:93 dk.

Dağıtım: M3
İthalat: Calinos Films





dikkat!. yorumluYorum ::

Ömürlerinin sonuna beş kala, ölümcül hastalığına karşın -karakteri icabı- içi insan sevgisi ve yaşam sevinciyle dolu bir kadın ve ayyuka çıkardığı tüm nefretiyle, etrafına negatif elektrik şerareleri püskürterek yaşantısını sürdüren mütekait bir adamın çelişki ya da çatışmalarının -bu saatten sonra- çekilebilir bir alışkanlığa evrilmiş ortak yaşamları..


Kendisinin ne bok olduğunu gayet iyi bilen ve asla değişemeyeceğini de iddia eden bu kötümser adamın değişimi tabii ki kendiliğinden değil, ondan -tuhaf bi inatla- umudunu kesmeyen -başta genç ve güzel koro şefi olmak üzre- dış etkenlerin çabalarıyla gerçekleşecektir..

Sevgili karısının çok yakında gerçekleşecek kaybıyla -içinde bir nebze sevgi payı olsa da büyük oranda kendi geleceğini düşünerek- daha da nemrutlaşan bu 'huysuz ihtiyar'ın içinde bile bir takım 'insani' duyguların yeşerebileceğini gösterme amaçlı, 'sonuçta hüzünlen ama kendini kötü de hissetme' mottolu bir 'küçük' film..


Seyircisinin, adeta kendi yazmışcasına tahmin edebileceği içeriğe sahip bir senaryoyla filmini kotaran Paul Andrew Williams, bir sürü iyimserle tek başına 'savaşan' bir kötümserin burnunun sürtülmesini -tüm iyimserliğiyle- bize gösteriyor..

Yok yani.. İyi de ediyor, etmesine de..
Bu filmden benim aklımda daha çok kalan şey, bir babayla -nasıl bir günah işlemişse artık- ona bir türlü yaranamamış oğlunun -iletişimsizliğin sevgisizliğe dönüştüğü- ilişkisel sorunlarıydı..


Ortada bir senaryo hatası yoksa eğer- gayet de iyi huylu, düzgün görünümlü bir adam imajına sahip -üstelik kendisine şahane bir torun da vermiş- oğlunu, sürekli dışlayan, karalayan bu lânet adama, şu benim 'Bir Ailede -Gereksiz Eleman Olarak - Babanın İşlevi' başlıklı -dünyaca meşhur- tezimi destekleyen, yeni ve başarılı bir örnek teşkil ettiği için, şükranlarımı sunuyorum efenim..


3/5