22.12.13

Epizoda u Zivotu Beraca Zeljeza :: Devlet Denen Deyyusun Ettikleri



Ülkemizin yoksul kesiminin yaşam koşullarına oldukça paralel görünen bir Bosna-Hersek varoşunda ailesiyle var olma mücadelesi veren Nazif, müzmin hale gelmiş işsizliğine mecburen 'alışmış' vaziyette, ordan burdan hurda demir toplayıp satarak geçimini sağlamaktadır..

Çok sevdiği -ama bi o kadar da gazabından korktuğu- karısı Senada ve iki kız çocuğuyla kıt kanaat geçinen Nazif, Senada'nın düşük yapmasıyla birlikte, daha da berbat bir hayat gailesinin çukuruna yuvarlanır..

Hayati tehlike içindeki kadının acilen ameliyat olması gerekmekte, kilometrelerce yol alarak vardıkları şehirdeki 'lanet olası' hastane ise, sigortası olmayan bu garibanların ödemesi namümkün bir parayı almadan kesinlikle ameliyat yapmam diye ayak diremektedir..

Daha da acilleşen ağrısıyla kıvranan karısı ve mecburen yanlarında taşıdıkları çocuklarıyla hastaneden kapı dışarı edilen; aynı uzun yolu katederek evlerine dönen ailenin reisi Nazif'in yerine kendini bi koysan diyorum sayın okuyucu..




Siz ne yaparsınız bilemem ama o -kadere boyun eğmeyi kaderleri bilmiş- yoksul çoğunluk gibi davranır ve daha çok çalışıp, daha çok hurda toplayarak, kendisinden istenen o parayı denkleştirme yolunu seçer..

O da farkındadır ya, aslında bu boşa bir çabadır..
Olsundur..
O elinden gelenin en iyisini yapacak, gücünün son damlasına kadar 'kader'iyle uğraşacaktır..

"Allah neden fakirlere eziyet ediyor?" diye homurdanarak -kendince- isyan eden Nazif'in, hastane kapısını yüzüne kapatanlara, "Bu ülke için savaştım ben, karşılığı bu mudur?" mealinde söylenecektir..




Oysa onun bu serzenişinin, kendi içini rahatlatmaktan başka hiçbir karşılığı yoktur, bu kahrolası düzende..

Ne kadar anlayacak bilemiyorum ama, ona birileri söylemeli ki "Sana eziyet eden Allah'ın değil Nazifciğim, o uğruna savaşarak öldürdüğün, öldüğün devlet denen deyyustur.. Hani senin o sevgili karını ölüme terk eden devlet var ya.. işte o!"

Ne yani..
Hastaneye her gidiş gelişlerinde önünden geçtikleri, devasa teknolojilerinin dumanını havaya umursamazca püskürten o arsız fabrikaların uğultusuyla sağırlaşan 'çağdaş dünya', görmezden gelinen hatta resmen 'hiç olmasalar çok daha iyi' denilen Nazifçik gibi 'sessiz' insanların sessiz çığlığını mı duyacaktı..




Bosna-Hersek’in 2014 Oscar adayı olarak belirlenen filmin yönetmeni Danis Tanovic, belki benim -her zamanki duygusallığımla- biraz ajite ettiğim bu acı öyküyü, asla sömürmeden, ama o mağdur insanlara -bir belgesel soğukluğu da göstermeden- samimiyetle yaklaşarak anlatıyor..

Komşularıyla yardımlaşma hasletlerini yitirmemiş, kuzinelerine atacak odunları, karınlarını doyuracak yemekleri olduğu sürece mutlu olmayı bilen insanlar bunlar..
Parasızlıktan kesilmiş elektriklerinin bağlanmasıyla ve tek eğlenceleri olan, ufacık evlerinin baş köşesindeki televizyonun çalışmasıyla, adeta bayram eden insanlar..




Ezelden ceberut tabiatlı devletin -dolayısıyla da bürokrasinin- kapitalizmle daha da bi acımasızlaştığını ortaya koyan film -öte yandan- aynı devletin "Ben seni korumuyorum, açıkça sömürüyorum vatandaş; kafanı kullan sen de benim açığımı bul -yakalanmadan yalnız!- işini gör" dediğini de hissettiriyor..

Bir gecekonduda yaşayan -iki kız çocuklu- dört kişilik bir 'gerçek' ailenin kendilerini oynadığı -daha doğrusu- epey zorlu geçen yaşantılarından bir kesit sundukları bir yapım bu..

Tek profesyonel oyuncu kullanmadan, 'ana-baba' neyse de, onların ele avuca sığmaz karakterlere sahip iki küçük çocuğuna hakim olarak, belgesele çok yaklaşan bir üslupla filmini kotaran Danis Tanovic, 'Minimalist Sinema' adına iyi bir örnek ortaya koyuyor..


Epizoda u zivotu beraca zeljeza / Bir Hurdacının Hayatı / An Episode In The Life Of An Iron Picker

Yönetmen: Danis Tanovic
Oyuncular: Senada Alimanovic, Nazif Mujic, Sanda Mujic, Šemsa Mujic
Ülke: Bosna Hersek-Fransa-Slovenya
Dağıtım: M3 Film


3.5 5