- Bilmem sana da oluyor mu
Halil?.
- Ne ağbi?.
- Baba de istersen bana..
- Estağfurullah ağbi.. O
kadar da yaşlı değilsin..
- Tamam da, yaşla ilgili
olarak söylemedim zaten..
- Anladım ağbi.. Sen bi
şey diyecektin..
- Ha.. Şey.. İçinde
bulunduğumuz yıla henüz alışamadan, sonuna geldiğimizi
görmek beni çok hüzünlendiriyor, diyecektim..
- Vay be!. Nasıl söyledin
bunu bi kere de ağbi; böyle kitap gibi?. Ezberlemiş miydin
yoksa?.
- Saçmalama Hilal -pardon- Halil!.
Ne varmış ki bunu söylemekte?.
- Yalnız lütfen bana
saçmalama deme, bunu kendime yapılmış saygısızlık
addederim.. Ağbi mağbi de dinlemem, kötü konuşurum..
- Lan bi sus be!. Ne
saygısızlığı?. Kötü bi şey demedim ki, hem ağzım
alışmış buna.. Sanki sen hiç karşındakine saçmalama
demiyorsun..
- Ben diyorsam senin gibi
hakaret edercesine değil; olumlu anlamda kullanıyorum..
- Tabii canım, tabi bi
tanem.. Benimki hakaret, seninki nezaket!.
- Tamam ağbi tamam.. Bırak
şimdi bunu da sen bi şey diyordun?.
- Diyorum, diyorum da, senin
şu çenen bi durmuyor ki Halil.. Vır vır vır vır..
- Tamam ağbi dinliyorum..
- Daha bu yıla alışamadan
son gününe girmek beni hüzünlendiriyor,
diyordum..
- Acaba bunun nedeni, bir
yıl daha yaşlandığını hissetmek olmasın?.
- Hayır hiç de
değil.. Hem niye öyle hissedeyim ki.. Sonuçta, 31 Aralık
ile 1 Ocak arasında bir yıl değil, sadece bir gün
yaşlandığımın bilincindeyim çok şükür..
- Peki o zaman neden böyle
oluyor?.
- Bi bilsem.. Yalnız şimdi
aklıma geldi de, her gece kafayı yastığa gömdüğümde,
"Lan Baba, bir gün daha yaşlandın," deyu da
hayıflanıyorum aslında..
- O zaman o ilk bahsettiğin
hüznün nedeni, bir yıl değil de bir gün daha
yaşlandığını anlamak olmasın?.
- Yok öyle de değil..
O zaman neden hüzünlenmek için yılın sonunu
bekleyeyim ki.. Bu normal olarak hissettiğim günlük
hüzünden farklı ve daha şiddetli bi şey..
- Tamam işte Noel Baba!.
Toplam 365 günlük yaşlanmanın hüznüdür bu
sendeki..
- Değil yahu!. huh huh huh
huuu!.
- Tamam buldum ağbi!. Noel
Baba Sendromu bu sendeki..
- Doğru söylüyorsun
galiba.. Üstüme kondurmamaya çalışıyordum hep
ama, sanırım benim derdim tam da bu..
- Pozisyonel asfiksi'yle
sonuçlanan Santa Claus Sendromu, di mi ağbi?.
- Evet doğru.. Bu bende bir
nevi fobiye dönüşmüş olmalı.. Off.. Şu evlere
bacadan girme geleneğimiz yok mu.. Vallahi de bir gün öldürecek
beni bu.. Ya sendromdan, ya fobiden gidicem yani..
- Geçmiş olsun
Babacığım.. da, şu baca işi benim kafamı çok kurcalıyo
biliyo musun.. Sorarım sana ağbi, kaç tane evin standartlara
uygun şöminesi var ki bi de bacası olsun; sen de oradan
giriver?.
- Sorma istersen..
- Bi dakka ağbi.. Misal,
bizim en fazla bir sobamız vardı çocukluğumuzda.. Şöminenin
ne olduğunu ise bilmezdik bile.. O değil de, seni soba borusunun
içinde düşündüm de bir an.. Hah hah!.
- Halil'im, yapma canım
kardeşim..
- N'oldu ağbi, iki güldük
diye?.
- Lütfen arkadaşım,
girme şimdi bu klişe konulara.. Senle geyik yapacak hiç
halim yok.. Hem ben geyiklerimle ilgilenmeliyim..
- Peki ağbi, sen kır
kardeşinin kalbini, sonra da geyiklerinle ilgilen.. Oldu mu!.
(Alıngan Halil, içinden söylenmeye devam eder.)
İşine gelmeyince kaçarsın tabii.. Sakalına sıçtığımın Noel Baba'sı..