Zehra ile Olgun, şehirlerarası seyahat eden taşıtların ve yolcuların bir süreliğine mola verdikleri bir dinlenme tesisinin -24 saat açık- lokantasında çalışan, aynı yaşlarda iki gençtir..
Her gün servisle işlerine gidip
gelen bu iki vardiya arkadaşının arasında var gibi görünen
'naif' aşk, daha çok Olgun'un sahiplendiği bir biçimde
sürmektedir..
Benzeri her genç gibi,
ebeveynlerini kıstırıp da esir almış hayat çemberinin
çeperlerini kırmanın -biraz da umarsız- hayâlleriyle
yaşayan bu iki gençten Zehra, kendi uzayında yarattığı,
yaşam ve aşka dair umutlarından oluşan yıldızı, bulunduğu dar
çevrenin dışında bir yerde parıldayan, ailesiyle pek de
sorunu olmayan, güzel olduğu kadar da akıllı ve de neşeli
bir kızdır..
Saçını süpürge eden
anasına çok çektirdiği anlaşılan 'ayyaş' babasını
düşman gibi gören, arkadaşlarıyla kolbastı ya da apaçi
dansı yaparak boş zamanlarını değerlendiren Olgun'un hayalini
ise, Zehra'yla evlenmek ve televizyondaki bir yarışma programına
katılarak zengin olmak süsler..
Zehra'nın monoton ve 'hayal kırıcı'
hayatına -umarsızlığın ayrıca coşturduğu bir hayal gücünün
de etkisiyle- adeta bir 'Beyaz Atlı Prens' gibi dalan, gençliğinin
son demlerindeki bir kamyon şoförünün etkisi, hemen
herkesi, epeyi bi sarsacaktır..
Hemen merkezinde yükselen bir demir-çelik fabrikasının dumanıyla havası, cürufuyla da toprakları kirlenen bir kentte ve çevresinde konumlanan insanların bazılarının hayatından bir kesit..
Ebeveynlerinin yaşadıklarının dışında bir yerde, farklı bir dünyanın varlığı hayâliyle avunan/avutulan gençler, ülkenin acı gerçeğine toslamalarıyla birlikte, güzel bir rüyadan uyanırlar ki artık ayakları suya ermiştir..
Büyük ihtimal yıllar önce,
anne ve babalarına da olduğu gibi..
Sanki, bir fasit daire içinde debelenirken, özgürlük rüyaları gören insanlar gibidir her biri..
Köylü olamamış, zaten olmak
da istemeyen köylüler, kentli olamamış ama olmak için
kendince hayatı zorlayan şehirliler ve sonuçta, hiçbir
yere ait olamayan umarsız gençler..
İki 'sabit' yer arasında gidip
gelenler, orta bir yerde konuşlanmış bir dinlenme tesisindeki
geçici misafirler gibidir onlar..
Hem de ev sahibi gibi görünen,
oysa tam da arafta bekleyenlerdir..
Bir Karanlık Zihniyet Röntgeni
Araf'ı yazıp yöneten ve her
filmi de ayrı bir değere sahip yönetmenlerimizden Yeşim
Ustaoğlu, bundan önceki filmi olan Pandora'nın Kutusu'yla
giriştiği, 'Kökleri halen köyde olduğu halde, büyük
kente tutunmaya çalışan bir aile' irdelemesini, bu kez, daha
kapsamlı bir insanlık manzarasına genişletiyor..
Aslında ne köylü, ne kentli
olamadan, tuhaf bir karışıma dönüşmüş, iki arada
bir derede savrulan küçük şehir insanları..
Filmin asıl vurguladığı şey, her
geçen gün alevleri daha da bariz fark edilen, çok
eski bir yangındır aslında: Kadın-erkek eşitsizliği ya da en
net deyişle, kadına uygulanan zulüm..
Kadın yönetmenimiz, "Aynı günahın failleri olan, karşı cinsten iki 'suçlu' arasında asıl suçlu kadındır," hükmünü, binlerce yıldır büyük bir iştahla savunan bu 'töresel' anlayışı, belki dolaylı ama çok sert bir dille yargılıyor..
Sinemamızda bir benzerine pek de
rastlanmayacak denli dehşet içeren bir sahneyle doruğa
ulaşan bu yargılama, pek tabii ki anlayana..
Gerçi, yüzüne
tükürdükçe, "Çok şükür
allahım, yağmur yağıyor," diyen yüzsüzler için
ne yapsanız boş..
Ustaoğlu -velhasılıkelam- bir sinema
filmi değil, adeta, saf bir aşkın acı ve ağır sonucunu, tümüyle
küçük bir kızın zayıf omuzlarına yükleyerek
temize çıktığını zanneden karanlık bir zihniyetin
röntgenini çekmiş..
Biraz fazla gibi duran süresini, akla takılan, bazı mantık zorlayıcı sahnelerini neden göstererek, bu güzel filmin değerini düşürmekten yana değilim..
Ancak, hemen her yan karakterin, ayrı
birer film olabilecek derinlikteki öykülerini önce bi
hissettirmesi, aksini yapacakmış gibi görünürken de
olayın üstüne gitmeden asıl konuya dönüvermesi,
biraz rahatsız ediciydi doğrusu..
Elbette, Yeşim Ustaoğlu'nun oyuncu
yönetimindeki ustalığının asıl unsur olduğunu göz
ardı etmeden söyleyecek olursam, genç oyuncuların,
özellikle de Neslihan Atagül (Zehra)'ün mükemmel
performansı ve Zehra'nın 'görmüş geçirmiş'
arkadaşını canlandıran Nihal Yalçın'ın o muhteşem
tiradı, unutulacak gibi değil..
Not: Filmde yer aldığı süre ve canlandırdığı karakterin konuya olan katkısı açısından, kapladığı yer çok büyük tutulan Özcan Deniz'li o afiş, tamamen ticari düşünen bir kafanın ürünü olmalı ki bence bu hiç de hoş değil..
Araf
Yönetmen ve senarist: Yeşim Ustaoğlu
Oyuncular: Neslihan Atagül, Barış Hacıhan, Özcan Deniz
Yapım: Türkiye, 2012, 124′
Yönetmen ve senarist: Yeşim Ustaoğlu
Oyuncular: Neslihan Atagül, Barış Hacıhan, Özcan Deniz
Yapım: Türkiye, 2012, 124′
8 /10