En son, değerli yönetmenimiz ve sevgili kardeşimiz Onur Ünlü'yle -patenti bizzat bana ait olan- 'Kulak Misafiri Yöntemi'yle röp. yapmama, "Yok daha neler!" biçiminde tepki verenler bakalım son girişimim olan bu 'Facebook Metodu' hakkında ne diyecekler?.
Öncelikle, "Alem buysa kral
Mahsun Kırmızıgül, akademi buysa ben akademisyen değilim"
mottosuyla yolunu aydınlatan; bu cümleden olarak, kendisine
'Akademisyen' denmesini hakaret olarak olarak kabul eden, ama -ne çare
ki- hâzâ bir akademisyen olan Yrd. Doç. Dr.
Oğuzhan Ersümer'i takdim etmekten onur duyarım..
Kendisiyle Adana Altın Koza'da, sadece
bir gecenin, sadece küçük bir bölümünde
tanışmış ve kısa bir sohbette bulunmuştum..
Görüşmemiz küçük
ve kısaydı; lâkin, hâlden anlama ve aynı 'espri'de
buluşma hususunda neredeyse tam bir âhenk sağladığımız
gözlerden kaçmıyordu..
Yok korkmayın! Mevzuyu aşka falan
bağlayacak değilim..
Sonuçta bu 'olası' arkadaşlık
Feysbuk'a kadar taşındı ki işte asıl mevzuya ancak gelebildim..
Oradaki bir yazımın altına
kendisinden gelen yoruma karşılık, benim karşı atağa geçmemle
-yâni- "Antalya'dasınız herhal, nasıl gidiyor
festival?" biçimindeki uyaklı sorumla başladı her
şey..
Böylece açılan ve
genişleyen bir söyleşi kapısı, bana -bile!- bir ilham
verince, bunları bir yazı dizisi haline getirmeye karar verdim..
Öte yandan -koskoca- Uluslararası
İstanbul Bienali'ne alternatif olacak şekilde, aynı tarihlerde,
hem de tek başına ve devletin cümle kurumlarının desteğini
de alarak bienal tertip eyleyen Neşe Banu gibi ultra girişimci bir
sanatçımız dururken, benim bu yaptığıma mı
şaşıracaksınız allasen! Hiç işte!.
Neyse, ben gidemedim festivale..
Sizlerin çoğu da gidemediğine göre, oralardan, hem de
bu işlerin 'Keskin fikirli, tatlı dilli' bir ustasından malumat
almak gibisi var mı..
Buyrun efendim -bu defa da- 'Feysbuk
Metotlu' söyleşimize..
Yapma Aki, Yapma Aki Kaurismäki!
N.S.: Hocam -format icabı- tekrar
soruyorum: Nasıl gidiyor festival?"
![]() |
Aki Kaurismäki |
O.E.: Hım.. Çok kötü
geçiyor.
Daha önce siparişi verilmiş bir
çelik kapı zamanında gelmedi ve sarkma sonucu takılması
festivalin ilk gününe kaldı.
Sabah erkenden işi bitecekken, berbat
bir işçilikle takıldığı için, tüm gün
firmanın patronuna kapının durumunu gösterebilmek adına evde
hapsolmak zorunda kaldım :(
Ertesi gün 'garanti olsun, benim
olsun' diyerek, Kaurismaki ile başlayayım dedim.
Fakat, aman Allahım! Nasıl böyle
bir film yaptın Aki?
![]() |
Le Havre |
Bir gün, yarıda çıkacağım
bir Kaurismaki filmi de olacakmış...
Bugün Hicaz'ı seyredeyim dedim, Erkan Oğur müziğini yapmış, büyük hayal kırıklığı
olmaz dedim, oldu.
![]() |
Hicaz (Yön: Erdal Rahmi Hanay) |
Ardından, yağmur dolayısıyla
Antalya'yı dolaşmayayım, Behzat Ç.'yi seyredeyim dedim,
bulunduğum yerde.
Bir saat bekledim, giriş kapısına
geldim, 'beyaz kart'lıları almıyoruz dediler.
Sebep?
Yönetim öyle düşünmüş,
bu filme özel. Çok yoğun talep olacağı tahmin edilmiş
de ondan.
İyi ama bir duyuru astınız mı,
internete yazdınız mı dedim.
Herkes biliyor dediler.
Eh dedim, radyo dalgalarıyla mı
anlayacağım bu değişikliği ben, beyninizi mi okuyacağım, ne
diye kapıdan döndürüyorsunuz... falan.
Can sıkıntısı.
Şu an evdeyim.
Sürüsüne
bereket izlenmemiş filmim var, hiçbir festival programı,
elimdeki filmlerin zenginliğinde olamaz.
Aman dedim, benim kartım
burada tüm kapıları açıyor.
Şimdilik böyle devam edeceğim.
Selamlar. bin ah işittin mi? :))
N.S.: Hem de nasıl..
Öyle ki festivale gitmediğime
mebzul miktarda şükredecek kadar :)
Bu arada, bu festivalle ilgili bundan
daha güzel, daha kısa, daha öz bir yazı şimdiye kadar okumadım desem yalan olmaz
hocam.. (Gülüşmeler!)
Devamını bekliyorum -çok
afedersin :)