15.10.11

14 Ekim Haftası :: Caddebostan Sahil Kargası



İlk bakışta, koyu gri ve siyah renklerden oluşan tüyleriyle, dış görünüş bakımından, arkadaşlarıyla arasında pek fark yok gibiydi..

Ancak daha dikkatli bakınca, biraz fazla şişkince göbeği ve  kendisine 'derbeder bir evsiz' imajı veren, darmadağınık kafa tüyleriyle, diğer kargalardan ayırmak da mümkündü..

Bazı bölgeleri plaj olan bir deniz tarafı ile yürüme ve bisiklet yollarından, geniş çimenliklerden oluşan bu sahil şeridinde - öğle vakti olmasına karşın- geride kalmış yaz mevsiminin kalabalığından eser yoktu..

Önceki gece patlayan fırtınayla coşan dev dalgalar, irili ufaklı çakıllardan, kocaman kayalara, ağaç dallarından, binbir çeşit çöplere kadar bir sürü materyali kumsala yığmıştı..




Bu sabahtan itibaren hava açmış ve ısınmış, deniz de durulmuştu..
Sahilin yiyecek bakımından da aşırı zenginleşmiş kumsalı, martı ve kargalarla dolmuş; yürüyen, koşan ya da bisiklete binen insanlarla da yollar -biraz da olsa- şenlenmeye başlamıştı..

Göbekli Karga'nın keyfi, diğer kuşlar gibi yerindeydi bugün..
Sabahtan beridir, sahilden toplayıp da mideye indirdiği midyelerin haddi hesabı yoktu..

Sabahın ilk yol müşterileri olan, 'iş öncesi spor insanları' henüz üşüşmeden yemeğe başlamış, onlar gelince -biraz aksasa da- yeme işlemini sürdürmüştü..
Ancak, onlar işe gidip de arkadan, genç-yaşlı bilumum ev hanımı ve işsizlerle, kadın-erkek emeklilerden oluşan daha geniş bir kitle buraya yığılınca, işi biraz zorlaşmıştı..

Kabuklu hayvanları yiyebilmenin usulü belliydi: Kır ve ye..
Kırmak için en uygun bölgeler, taş ve asfalttan oluşan yürüme yollarıydı..
Midyeyi ya da -özellikle vejetaryen kargalar için- cevizi, gagana sıkıştırdıktan sonra kâfi miktarda havalanmak ve o kabukluyu zemine doğru fırlatmak, yemeğin hazır olması için yeterliydi..
Bazen bu kırma işi ilk seferde gerçekleşmez, aynı işlemin tekrarlanması gerekebilirdi..

Karga Göbekson, şiş göbeğine bakarak, 'Artık yeter, bu son' diye, aklından geçirdi..
Hemen ayağının altında yatan, taze olduğu kabuğunun açık renginden anlaşılan cânım cevizi -tatlı niyetine- yiyecek ve sonra da istirahate çekilecekti..

Artık otomatiğe bağlamış bir biçimde, cevizi gagasıyla kavradığı gibi, gerekli irtifaya yükseldi ve zarif bir kafa hareketiyle asfalta fırlattı..
Cevizin kırılmayıp birazcık çatladığını fark etmiş, canı sıkılmıştı..
Çatlak büyük olsa ve elbette aç olsa, gagasıyla falan açmayı deneyebilirdi belki ama, şu an bununla uğraşmak hiç içinden gelmiyordu..
Yolun kenarına yuvarlanmış cevizi alarak, tekrar havalanmak daha kolaydı..

Cevize yaklaşırken, emekli olduğu her hâlinden belli bir adamın kendine doğru geldiğini fark etti..
Şu an, tempolu yürüyüş metoduyla göbeğini eritmekten başka bir düşüncesi olmayan bu adamdan kendine ya da cevize bir zarar gelmeyeceğinden kesinlikle emindi..
Yine de, yürürken bi taraftan da kendisini izleyen adamın önünden -sanki ondan korkmuşcasına- yana doğru sıçrayıverdi..
Adam -yüzünde hafifçe beliren bir sırıtışla- kendisinden çekinen hayvanın daha da üstüne doğru bir hamle yaparak, geçti gitti..

Bu hareket, kuşa hiç de yabancı gelmemişti..
Çoğu insanın, korkan bir hayvanın üstüne üstüne yürüyerek, onu kaçırtmaktan büyük zevk aldığı açıktı..
Nedenini anlayamasa da, insanların bu 'tuhaf' davranışını gayet iyi biliyordu..
Bu yüzden, 'korkarak kaçışma' hareketini her defasında biraz daha abartarak onları kışkırtmak, en sevdiği oyunlardan biri haline gelmişti..

Karnı tıka basa tok, en sevdiği oyunu da az önce oynamış biri olarak, şu anda dünyanın en mesut kargasıydı..
Cevizi kaptığı gibi, daha öncekinden de yukarıya yükseldi ve daha sert bir hareketle de fırlattı..

Ceviz hızla asfalt yola doğru düşerken, çarpacağı hedefe son anda, hızla hareket eden bir patenli kız girivermişti..
Dünyalar güzeli kızın, fındık burnuna cevizin çarpmasıyla çığlık atması ve şaşkınlıkla karışık duyduğu acıyla da bacaklarının havaya dikilip poposu üzerine düşmesi bir olmuştu..


Temsili Patenli Kız