27.9.11

Bir Onur Ünlü Vesikalığı


Zaman Gazetesi'nin sinemadan sorumlu acar muhabiri Ali Koca, yaptığı kısa söyleşinin sonunda benden tarafa döndü ve "Senin soracağın bir şeyler var mı Numan ağbi?" dedi..
"Sorum falan yok; ama al şu telefonu da yakışıklı tarafından bir-iki suretimizi çekiver bâri" dedim..

Kapılmış Masayı İşgâl Taktikleri

Celal Tan ve Ailesi’nin Aşırı Acıklı Hikayesi'nin zaferiyle sonuçlanan Altın Koza'nın Merkez Park Amfi Tiyatro'daki kapanış gecesi töreni sona ermiş, cümle davetliler otobüslere doluşarak Hilton Oteli'nin devasa ölçekteki balo salonunda soluğu almıştık..

Üzeri çeşitli 'snack' yiyeceklerle doldurulmuş, ayakta durarak kullanılan yüksekçe bir sehpayı kalabalığı yararak ele geçirmiştim.. (Bu bir nevi masanın bir adı vardır da ben hiç bilemiycem.)

Burayı kimselere kaptırmaya niyetli değildim; ama bilahare içeri dalan kalabalık bir güruh karşısında daha fazla direnemeyerek, sevgili masamı ve üzerindekileri -ister istemez- paylaşmaya başladım..




Bazılarını, ünlü oldukları için -mecburen- tanıdığım lâkin resmen tanışmadığım kadınlı, erkekli bu insanların -tecrübe kokan- 'önceden kapılmış masaya yanaşma taktikleri' görülmeye değerdi doğrusu..

Bir yandan, iskeleye yanaşan bir vapur misâli usul usul masayla temas sağlanırken, bir yandan da abartılı bir şekilde konuşup, gülünür..
Masanın ilk sahibiyle göz göze gelmeden, orayı süsleyen yiyecekler birer birer mideye götürülür..




Kısa bir süre sonra da sevgili masanız, yabancı kuvvetler tarafından tamamen ele geçirilmiş olur..
Bu işgalcileri gören diğer 'masasız' arkadaşların da teşrifiyle, fetih tamama ermiş; bir zamanlar sahibi olduğum masadaki tek yabancı, artık ben olmuştum..

Beraber takıldığımız arkadaşım da bi ara ortadan kaybolunca, bu masadan gayrı bana bi hayır gelmezdi..
Yanaşabileceğim sakin bir liman aramak üzre etrafı kolaçan ederken gözüm -etrafı kuşatılmış- Onur Ünlü'ye takıldı..



"Polis, Ayrı Bi Manyaklıktı"

Bir kaç saat önce, önemli ödüllerin açıklanması öncesinde Amfi Tiyatro'daki programa bir müzik arası verilmişti..

Sahnede yerini alan Leman Sam, kendi klasiklerini terennüm ederken, şair-yönetmenimiz Ünlü'ye tiyatronun arkasında, fuaye diyebileceğimiz bir alanda rastlamış -geçende yazdığım biçimde- bir buçuk yıllık hasreti bir hamlede gidermiş; olası sonuçlardan umutsuzluğumuzu da karşılıklı olarak teati etmiştik..

Filmografisinin en derlitoplu, en 'olmuş', en iyi filmi olarak Celâl Tan..'ı gördüğümü söyleyerek, kendisini kutlamış; "Polis'in de hakkını yememek lâzım" mealinde ekleme yaparak, hafiften bir düzeltmeye de gitmiştim..

Bunun üzerine, kendisi -hemen hemen- aynı fikirde olduğunu söylemiş, "Polis, ayrı bir manyaklıktı" mealinde de eklemişti..




Bundan on beş dakika kadar sonra sonuçlar açıklanıp da en iyi senaryo ödülünü almak üzre sahneye çıktığında, herkes susmuş, Onur Ünlü'nün diyeceklerini duymak için kulak kabartmıştı..

Boşunaydı tabii.. Sadece, "Teşekkür" diyip, yerine oturdu..

Belli ki her türden tören, resmilik, ciddiyet ya da mecburiyet, bu özgür ruhu alabildiğine bunaltıyordu..
Onu neden bu kadar sevdiğimi şimdi daha iyi anlıyordum..




Gözlerim Derin Deniz Mavisi

Şimdiyse kutlama zamanıydı..

Gayrı sinemanın hakkını veren, hak ettiğine de -bi şeyleri bir güzel devirerek- erişen; bundan böyle göz ardı edilemeyecek bu senarist yönetmeni kutlamayayım da ne yapayım..

Onu kuşatıldığı yerden, çektim aldım..
Jüriyi hafife alarak, olası neticeler hakkında -az önce- birlikte yanıldığımız için hiç üzülmedik!
Durmadan yanına gelip giden, filminin oyuncularından bazılarıyla tanıştırdı beni..




Bir manga karesinden fırlamışcasına karşıma dikilip de güzelliğiyle büyüleyen Türkü Turan'ı görünce tutulan dilimi, ortak dostumuz Turgay Özçelik'i anarak çözmeye çalıştım..

Çektiği fotografların Kültür Mafyası'nda yayınladığından falan söz etti..
Çok isterdim ama- yakışıklılığımdan elektrik aldığından, 'derin deniz mavisi' gözlerimden etkilendiğinden bahsedecek değildi her halde..

Meğer tam o esnada, gazeteci Ali Koca, Onur Ünlü'yü kollayarak, ondan kısa bir röp. koparmanın peşindeymiş..

Gazetecilikten zerre nasibini almamış biri olarak -o ana kadar- aklıma Ünlü'yle ne söyleşi yapmak gelmişti, ne de fotograf makinasıyla dolaşıp kendisini fotoğraflamak..
Ali'den onay alarak, ben de takıldım bunların peşine..

İyi ki yanımda cep telefonum vardı da, hem kayıt ettim konuşmaları, hem de iki poz çektiriverdim, Onur'la..

Bu arada, Eskişehir Film Festivali sırasında çektiğim bir Onur Ünlü fotoğrafının, internet aleminde bir yılı aşkındır yönetmenin âdeta resmi vesikalığı muamelesi görmesine de gülüşüverdik.. 

Allah ağlatmasın!.